Kamelya şiirsel Bir Sosyal Tarih KÂMİle biLGİÇ Derleme ve Yorum meriÇ BİLGİÇ Önsöz serpiL Çakir


Bir elin beş parmağı gibi büyür kardeşler



Yüklə 353,71 Kb.
səhifə5/7
tarix17.08.2018
ölçüsü353,71 Kb.
#71800
1   2   3   4   5   6   7

Bir elin beş parmağı gibi büyür kardeşler


Kardeşleri ayırır gelen yabancı eşler

Ellerle kaynaşılır bir bütün olmuş gibi

Yabancılardan türer gene bütün kardeşler
Dünyanın en tatlısı gene bütün onlardır

En yakının onlardır, en uzağın onlardır

Arada bir kırılıp geçimsiz olsan bile

Dünyada şans istersen kardeşsiz olmamandır (…)


Hepimiz kardeşiz biz ademin çocukları

Dünyaya serpilmişiz güneşin çocukları

Kardeş kardeş olursak ne tatlıdır bu dünya

Kardeş kardeş olursak ne mutludur bu dünya

Uygarlığın ölçütü, yürürlükteki gibi, kağıt ve beyaz eşya tüketimi midir? Kamile hanıma göre insanlığın uygarlaşma ölçütü annelik kurumuna verdikleri değerdir. Hümanizm annelikten geçer.

37.

Herkesi sev çünkü Allah yaratmış


Çok çeşidi olsa da sev, bu insanlık yoludur

Aldanmayacak kadar zeki

Aldatmayacak kadar dürüst ol

Sev, sevil, seviş fakat haktan ayrılma

Her insanın kıymetini bil

Çünkü hepsi bir annenin emeğiyle büyümüş

Annelere saygılı ol

Çünkü onların yüreği her yürekten başkadır


38.
Ot gibi yetiştik gül gibi solduk

Yarabbi biz ne için doğurduk, doğduk

Ne hünerimiz var insanlık için

Anneyi kahrettik, biz de kahrolduk


Kâmile hanım siyaset ve tarih bilinci olmayan kimliksiz kadınların amaçsız etkinliklerini rahatsız edici bir gürültü gibi karşılardı. Bu yüzden toplumsal çevresindeki orta sınıfı veya küçük burjuva sınıfı toptan eledi. Sahte ilişkiler arasında var olmaktansa daha az eğitimli insanlar ve fakat içten ilişkiler arasında yok olmayı seçti.
39. AYIP OLMASIN 10. 06. 1976
Her ay güne gidilir

Ayıp olmasın diye

Süslenir püslenilir

Ayıp olmasın diye


Ev sahibi doldurur

Ayıp olmasın diye

Misafir yer bitirir

Ayıp olmasın diye


Karın şişer kabarır

Ayıp olmasın diye

Methi sena başlanır

Ayıp olmasın diye


Her yerde başka usul

Başka adetler vardır

Adetlere uyulur

Ayıp olmasın diye

Düşünürler, şairler hep erkek olup da baba gibi sorunlar ortaya attıklarından, kadınların sorunları hafife alınır ve ancak eğlence konusu yapılır. Oysa kamusal alana çıkmayan ve evlere hapis kalan en büyük sorunlardan biri gelin – kaynana sorunudur. “Ben kendim çok korktum kaynanadan, hep gördüklerimiz duyduklarımız kötüydü, evde kalacaktım kaynana korkusundan. Allahtan göçmenler geldi de kendime kaynanasız bir eş bulabildim, bu yüzden ben hiç kaynana olmak da istemedim, hiç kaynanalık yapmamaya karar verdim.” Kâmile hanım söylediği gibi gelinlerine gerçekten de kaynanalık yapmamıştır. Bu şiirini yeğeni Zerrin için yazar.

40. BEŞERİ DAVA
Gelin kaynana beşeri dava

Bir sevgiliyi taksim edemez her ikisi

Biri kabul etmez payına düşeni

Çok hak iddia eder durur

Öbürüne bir şey kalmaz

Kalır mahzun, melül, mağrur

Ağlaşırlar feryat figan

İknaya çalışır fakat

Kendisinde kalmaz takat

Arkadan eser sam yeli

Taksim eder haneleri

Gelin memnun, oğul memnun

Anne epey hırçın, mahzun

Kâh düşman kâh sevgili

Yerler birçok naneleri

Aman geçer zaman geçer

Hayat epey yaman geçer

Gelin de bir gün olur kaynana

Berdevam beşeri dava…

“Adanmışlık”la belirlenen kolektif yaşam biçimi bir sonraki nesilde “kültürel asimilasyon” ile bireysel yaşama dönüşünce toplumsal ilişkilerde aile değil arkadaş çevresi ve “özgürlük” ön plana çıkar. İki nesil de aralarındaki bu farkı göremediğinden birbirini anlayamaz. Sanırım bu şiir ağırlıklı olarak bana yazılmış.


41.

Ben bir dilenciyim


Zaman dileniyorum zaman

Öz canımdan kopan kendi çocuklarımdan (…)

Olmuyor, yetmiyor, bulunmuyor zaman

Zaman ne ki bazıları için ama

Bize bulunmuyor zaman

En çok düşünmeden harcadığımız

Meğer ne kıymetliymiş zaman

İncinerek ölüyorum zaman zaman

Çünkü değerlerde benim en sona kalan

Yıllar geçti ben hâlâ bu harab evde

Sabrederek, üzülerek bekliyorum zaman

Ben bir ömrü verdim çocuklarıma

Hâlâ umuyorum, bekliyorum zaman

Kardeşlik tarihdaşlık, birbirinin tanığı demek olmalı, bir yazgıyı, yazgımızı başından sonuna kadar paylaşmak demek. Bu sadece entelektüel paylaşım değildir, görece biyolojik bir paylaşımdır da. Kâmile hanımın, kız kardeşi Hikmet hanımın vefatının ardından, yaşama zaten pamuk ipliğiyle bağlı olan zayıf ilgisi kopar. Bundan sonra gerçekten de kendini yabancı hissettiği bir dünyada yalnız ve umursamazdır.


42. 04. 11. 1988

Sanki onunlayım her an, her dem, her gün, her gece


Hem ağlarım hem yazarım bir şeyler hece hece

Bana mutluluk verir ağlamam, değil işkence

Vuslata erdim bende gömüldüm beraberce
İstemem ağyarı, dünyayı, sefayı, neşeyi

Onunla kaybettim sanki dünyadaki her şeyi

O gitti, ben gittim, kaybettim sanki bir delikte

Onu görürüm artık her güzelde, her güzellikte (…)

1946 yılında yazdığı “Mart’tan Bir Gece” adlı şiirine gönderim yaparak bu şiirine devam eder. Benzer manzara karşısında benzer bir kişi değildir artık. Aradan geçen 43 yıl bir şeyleri değiştirmiştir. Bu şiiriyle aradaki farka işaret eder.
43. 12. 05. 1989

Bir ay gökte bir ay gölde


Bu güzellik yoktur gülde

Ne şakıyan şen bülbülde

Benim gibi heyecan yok
Bu manzara yıllar önce

Ruhumu deşti derince

O gün yazdığım şiirde

Neden bilmem bu kupre yok


Ruhum dünyaya bedeldi

Bütün dünya benim idi

Başım sanki göğe erdi

Bugün bundan bir eser yok

Annesi Zahide hanım Erzurum’un sözel kültürünün bir taşıyıcısıdır ve çocuklarını bu hikayelerle eğitir. Masal anlatıp erzak toplayan masalcılar sayesinde Zahide hanım masal sermayesini epey genişletmiş. Savaştan sonra zabitlerin her gece bir yerlerde toplanıp içki alemleri yaptığı dönemde kocasını göndermek istememiş Zahide hanım, “gitme ne olur” diye yalvarmış bir gün. Mehmet Salim bey “peki sen benimle içecek misin” demiş; “içerim” demiş ama daha ilk yudumda karısının yüzündeki ifadeyi gören Mehmet Salim efendi bir daha “iç” diye ısrar etmemiş, onun yerine “peki bana bir masal anlat” demiş. İşte Şehrazatın hayatını kurtarmak için anlattığı bin bir gece masalları gibi başlamış Zahide hanımın masal anlatıları ve bir yıl sürmüş. Ama bir gün “bitti artık demiş yok yenisi”. “Yeniden başla o zaman” demiş eşi de. Eşinden sonra güzel sesiyle masal beyitlerini çocuklarına tekrarlamış Zahide hanım. İşte insan ilişkileri hakkında annesinin anlattığı bir hikayeyi seneler sonra şiirselleştirdiği hali:
44. AKREP İLE KURBAĞA 18. 06. 1989

Bir akreple kurbağa

Bir gün arkadaş olmuş

Dağ bayır demeyerek

Kırda dolaşıyormuş
Birden bire bir dere

Görmüşler pırıl pırıl

Suları müzik gibi

Akıyor şırıl şırıl


Ve karşıya geçmeye

Hemen karar vermişler

Ayrılmamak için bir

Pazarlığa girmişler


Su yüzünde akrebi

Kurbağa taşıyacak

Beraberce karşıda

Mutluca yaşayacak


Bu kararla birlikte

Çıktılar yolculuğa

Yarı yolda bir şeyler

Hissetmişti kurbağa


Ve hayretler içinde

Ne yapıyorsun dedi

Akrep de fütursuzca

Dedi ki “adetimi”


Kurbağa dedi ona

Benim de adetim var

İsterse kurbağalar

Suyun dibine dalar


Demesiyle dalması

Bir oldu suya onun

Sen hainlik edersen

Böylece gelir sonun




  1. 24.11.1993

Ben hep sarhoşum içsem de içmesem de



Yüklə 353,71 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin