Kamelya şiirsel Bir Sosyal Tarih KÂMİle biLGİÇ Derleme ve Yorum meriÇ BİLGİÇ Önsöz serpiL Çakir


Ben hep bir hoşum, gülsem de gülmesem de



Yüklə 353,71 Kb.
səhifə6/7
tarix17.08.2018
ölçüsü353,71 Kb.
#71800
1   2   3   4   5   6   7

Ben hep bir hoşum, gülsem de gülmesem de


Aşk kelimesi çıldırtıyor beni

Vuslata ersem de ermesem de


Çünkü bilirim ki aşk yalan

Aşk var aşıklar var

Ama hepsi yalan

Mecnun bile kavuşsaydı aşkına

Aşk olurdu yalan
Annem çok zaman, erkeklik gururu incinmesin diye terzilik mesleğini babamdan gizli yapardı. Terzilik bir iş olmaktan öte öncelikle onun sanatıydı. Öğrenmek için senelerini verdiği sanatını aşkı için terk etmedi. Çünkü sanat, meslek kişiliğimizin bir parçasıdır. Kocalar eşlerinin mesleklerini bırakmalarını isterken kısmen kişiliksizleşmelerini de istemiş olurlar. Kâmile hanım şiir sanatında yaratıcı olduğu kadar terzilik sanatında da üretken ve yaratıcıydı. İşte, bir terzinin şiiri de böyle olur:

46. 19.01.1994
Yemenimin oyası

Sarı kara boyası

Ne yapmış sağ olası
Havasıyla titreşir

Beni al der, bekleşir

Salkım salkım turası (…)

Kâmile hanımın günümüz dünyasında bize yabancı bir estetiği vardı. Onun güzellik veya zarafet ideasının iki temel niteliği “gizli ve hakiki bir alçakgönüllülük ve diğerkamlık”tır; başkalarının nasıl göründüğü ve yaşadığı veya kendinin başkalarına nasıl ve ne kadar göründüğü değil.


47. (Tevazu ) 24.01.1994
Hava atmaya değil

Gönül yapmaya geldim

Bu dünya bir pazardır

İyilik satmaya geldim (…)


Ben günahkar kem kulum

Yok havam yok gururum

Ziynetim tevazudur

Onu tartmaya geldim




  1. 12.09.1999

Çok göklere çıkarma

Bir gün kafana dank eder

Kendini belli etmez

Her zaman egoistler
Herkes biraz egoist

Böyle oluyor beşer

Ölçülü olamazsan

Pişmanlıklar kol gezer


Mutlu olmak istersen

Kadere de gül geç sen

Herkese çok güvenme

Mutlu olmak istersen


49. 9.11.1995
Benim şansım bana gülmez

Ben şansıma gülmeliyim

Herkese var bana vermez

Ben ona şans vermeliyim


Subay kızı çocuklarını askerlik hizmetine uğurlarken duygulanır. Oysa onun bildiği askerlik ile çocuklarının gittiği askerlik arasında üç çeyrek asırlık bir fark vardır.
50. 29.08.1994
On dört Ağustos Meriç

Yirmi sekizde Bahri

Bin dokuz yüz doksan dört

Asker oldu ikisi


Kutsal vazife diye

Memnundum durumdan ben

Nedense iki damla yaş

Akmıştı gözlerimden


Oğlum da şaşırmıştı

Neden ağladın diye

Sevinçten oğlum dedim

Geldin bu boya diye


Elimi de öpmedi

Sevmezmiş böyle şeyi

Okula gider gibi

Hoşça kal deyip gitti (…)

“Dostluk” Kâmile hanımın hayatındaki en başat erdemlerden biridir. Hayatı boyunca dost peşinden koşsa da dostları tarafından aranmamak ve çevresindeki rastlantısal ilişkilerde de onun dostluğunu değerlendirebilmekten uzak düşen cahillik ve yüzeysellik onu her zaman hayal kırıklığına itmiştir. Fakat o her şeye rağmen sevgiye, dostluğa açık, umut ışığı gibi bir mum yakmayı başarabilmiştir yüreğinde. Onun sevgi ve dostluk özlemi, ışığı hiç sönmedi ve onu anımsayan herkeste onun ışığı yeniden ve yeniden yanmaya devam ediyor.
51. SEVGİNİN BÖYLESİ 16.07.1995
Ekmek istemem aş istemem

Bir yudum sevgi dostluk umarım

Gücüm oldukça koşup gittiklerim

Uzaktan uzağa suya hasret gibi sizi yudumlarım

Yalnızlık kader ömür hep heder

Bu benim en büyük kumarım

Ömrüm oldukça iyileşirsem gene koşarım

Karşılıksız sevgi benim asıl şiarım

Enayilik hep güllük gülistanım

Size kıyamam küsmem yalnız umarım

Yonca bitince kuvvetlenirsem gene koşarım

52. SEVDİKLERİME 31.08.1993
Ben ağlarım ben yazarım

Avare gibi gezerim

Sizleri pek çok özlerim

Yolarınızı beklerim


Budur ki benim inancım

Sırf sevgiye ihtiyacım

Her gün hastayım ben fakat

Sevgidir benim ilacım


Hava su gibi o lazım

Bir şeye yok itirazım

Verdiğiniz zehir de olsa

Kabuldür ederim hazım


Çok ağladım çok incindim

Daima yalnız gezindim

Siz benim olmadınız ya

Ben ilelebet sizindim


Annem tam bir Atatürkçüydü ve bizi de birer Atatürk çocuğu olarak yetiştirdi. Ne var ki sonradan çevresinde türeyen “çok bilmiş” müslüman cemaatler annemin sahip olduğu gibi katıksız din duygularını bile ezmeye kalktı. O da çevresindeki cahil dindarların Atatürk’e ettiği hakaretlere kırıldı ve kızgınlıkla şu şiiri yazdı:


53. 06.04.1994
Haşa o piç dediğin

Kurtardı piçlikten hepimizi

Haşa o piç dediğin

Kurtardı hiçlikten hepimizi

Bilmemiz lazım

Onun sayesinde kıymetimizi

Eğer bir hatası olmuşsa, sevmediğin bir işe amil

Onun kahramanlıkları, bütün faziletlere Şamil

Bir kurtarıcı olarak medyunuz ona

Düşünebiliyorsan bakma ona buna

Kimin araştırsan yüz yıllık mazisini

Bir yüz karası çıkar seçsen en âlisini

Nankör olmayalım bize hayıflar

Yetmez mi yaptığımız bunca ayıplar

O öğretti bize vatanı sevmemizi

O öğretti bize milleti sevmemizi

Kimimiz sessizce ağlayıp inliyoruz

Kimimiz ölülerimizin etini çiğniyoruz

Şarl Rodrik – veya Şahin- (Sanskritçe adı ile Şankar) çok yakışıklı ve çok kültürlü, çok sevgili bir genç, bir baba, bir eşti. Şarl insanlardan ve insanlıktan ümidini kesip yemeyi terk etmesi ardından öldü. Onun ölümü bile büyük bir dersti. Kâmile hanım, Şarl’ın annesi Beki hanımı Feriköy’deki evinde ziyaret etmişti. İkisinin de çocukları İstanbul’da bir Yoga Derneği’nin üyeleriydi. Onun ölümü sonra Aktüel dergisinde de konu oldu. Bir ilginç nokta ise, Kâmile hanımın Yoga’yı bir yanlış öğreti olarak suçlamasıdır. Benzer bir suçlama Orhun Abideleri’nde vezir Tonyukuk’un Bilge Kaan’a yaptığı uyarıda da bulunur: Örneğin, Taoculuğun Wu-Wien (eylemsizlik) ilkesi ustaca uygulanamazsa yaşam savaşını kaybettirebilir insanlara.

54. 22. 09 1995

Ne ana ne evlat ne hayat gördü

Bile bile seçti sanki ölümü

Bu genç mühendise çok yazık oldu

Onu yetiştirmek kolay mı? Zordu

Babası bebekken onu terk etti

Anne, sessiz sakin, o güzel Beki

Babasız büyüttü bir ömür verdi

Oğluydu dünyada onun tek derdi

O da yavaş yavaş terk etti onu

Bu muydu olacak bu aşkın sonu

Beki perişandı bu ayrılıktan

Kendi eseriydi Beki’yi yıkan
Şahin’i harcadı Yoga

Şahin Yoga’da harcandı


Çok sevdiği ve hemcinsi olarak özel bir ilgi duyduğu ilk torunu Mine Feyza’dan sonra ikinci torunudur Hakan. O, her geleni şiirlerle karşıladı, her gideni şiirlerle uğurladı, her kutlaması şiirleydi, her yasını da şiirle tuttu. İşte torunu Hakan’ı da şiirlerle karşıladı.
55. HAKAN İÇİN 20.08.1992
O bir ışık, o bir duygu, o bir nur

Yetiştikçe insana verir onur

O hayata bağlar anne babayı

O sevdirir onlara yaşamayı

Evlattır hep insanların bekası

Her canlıdan üstün onun zekası

Anne baba evladın kurbanıdır

O var iken an en güzel anıdır

Evladını cihanlara değişmez

Hiçbir zaman ondan şikayet etmez

Her annenin yavrusu üstün zeka

Kabul etmez olsa da onda hata

Hakan’dan sonra üçüncü torunu Bertan doğar.
58. 30.05.1995
Bir bebek bekliyoruz

Uzaklardan geliyor

Bize cennet kokusu

Muhabbet getiriyor


Hakan’a kardeştir o

Güzellere eştir o

Vatanında doğacak

Belki bir güneştir o

Artık gün geceye dönmekte, kardeşler yavaş yavaş ufka doğru göç etmektedirler. Fethiye ablasının ölümünün ardından bu dizeler dökülür:


Yüklə 353,71 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin