13.11.2015
KAMU VE KUL HAKKI
Aziz Müslümanlar!
İnsanoğlu sosyal bir varlıktır, toplum içinde yaşamak durumundadır. İnsanların; yaratana, fertlere ve içinde yaşadığı topluma karşı bir takım sorumlulukları vardır. Allah’a ve topluma karşı olan sorumluluklara kamu hakkı; fertlere karşı olan sorumluluklara da kul hakkı denir. Allah’a iman etmek, O’na kulluk yapmak; toplumla barışık ve huzur içinde yaşamak, kamu hakkıdır. Kul hakkı ise; ‘temel insan hakları’ ifadesinin karşılığıdır. Bu haklar, şahıslara aittir ve dokunulmazdır. İslâm’da, kamu hakkı ‘Allah hakkı’ kapsamında değerlendirilmiştir. Kamu yarar ve düzeninin gerçekleşmesi, toplumun huzurlu ve güvenli bir hayata sahip olması bu haklara riayete bağlıdır.
Kıymetli kardeşlerim!
Kuran-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler’de, kamu ve kul haklarının ihlali, büyük günahlardan sayılmıştır. Bir ayet-i kerimede “Hiçbir peygamber, emanete hıyanet etmez. Kim emanete yani kamu malına hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir”1 buyurulmaktadır.
Haksız yere insan öldürmek, iftira atmak, alay etmek, gıybet yapmak, kötü lakap takmak, suizanda bulunmak, kusur aramak, yalan yere şahitlik yapmak, kan davası gütmek, kişinin şahsına karşı işlenen suçlardan bazılarıdır. Zekâtı vermemek, hırsızlık yapmak, gasp etmek; ölçü ve tartıda hile, emanete hıyanet, kumar, tefecilik, zimmet, rüşvet vb. gayri meşru yollarla başkasının malını yemek de kişinin malına karşı işlenen suçlardandır.
Değerli Kardeşlerim!
Her şeyin ayan beyan ortaya çıkacağı ahirette, hüsrana uğrayanlardan olmamak, cehenneme düşmemek için haramlara bulaşmadan, ömrümüzü helal dairede sürdürmeye özen gösterelim. Kamu mallarını, birer emanet olarak kabul edelim. İhlal edilen her kamu hakkının, zayi edilen her kamu malının, birer kul hakkı ihtiva ettiğini asla unutmayalım. Ve yine unutmayalım ki ahirette milyonlarca insanla helalleşme imkânı olmayacaktır. Bu nedenle hem kul hakkına hem de kamu hakkına azami özen gösterelim.
Peygamberimiz Efendimiz, veda hutbesinde insanların; can, mal, onur ve şereflerinin kutsal mekân ve zamanlar kadar Allah katında kıymetli ve dokunulmaz olduğunu belirtmiştir. Üzerinde başkasının malı bulunan kişinin cenaze namazını kıldırmamıştır2. Bir tüy kadar basit ve küçük de olsa kamuya ve şahsa ait malların iadesini istemiş ve bunun kıyamet günü; alana bir utanç, ayıp ve ateş olacağını haber vermiştir3. Şehitlerin bile, kul hakkından hesaba çekileceğini4, haksız yere zimmete geçirilen başkasına veya kamuya ait hakların; yedi kat fazlasıyla bunları yapanların boynuna geçirileceğini5 bildirmiştir. Kendisi de hayatının son günlerinde ashap ile helalleşmiştir.
Kamu ve kul hakkı yiyenler bu hakları iade etmeli ve sahipleriyle helalleşmelidir. Zira bunlar emanettir, aksi takdirde ahirette sevabından vermek veya hak sahibinin günahını yüklenmek suretiyle hesaplaşma olacaktır. Bu tür kimselere de Peygamberimiz (sav) efendimiz müflis demektedir.6 Ahirette iflas etmek ne kadar kötü bir şeydir. Hutbemi bir hadis mealiyle bitiriyorum:
“Üzerinde (bir din) kardeşinin canına yahut malına tecavüzden doğmuş bir hak bulunan kimse, hiçbir paranın bulunmayacağı (kıyamet günün) den evvel, hemen helalleşsin. (Aksi takdirde) zâlimin sâlih ameli bulunursa, yaptığı zulmü miktarı alınır (da mazluma verilir). Eğer zâlimin iyilikleri bulunmazsa, mazlumun günahlarından alınıp zâlim üzerine yükletilir.7
Zehra Gelici
Oslo TİB Camii Görevlisi
Dostları ilə paylaş: |