Ama bilinçli taksirde bunun oluşmayacağına güveniyor. Yani bilinçli taksirde fail her şeyin yolunda gideceğine inanıyor. Olası kastta ise, fail, hareketi yaptığı takdirde, belirli bir neticenin oluşabileceğini öngörmektedir. Bu neticenin gerçekleşme ihtimalini kabullenerek, “olursa olsun” diye düşünerek, suç teşkil eden netice gerçekleşse de ben bu hareketi yapacağım der. Olası kastta, fail, neticeyi açık seçik istemiş olmasa da, istememiş de değildir. Yani, fail, hareketinden doğabilecek neticenin gerçekleşmesini göze almış ve buna peşinen razı olmuştur. Ne olursa olsun diyerek yine de hareketine devam etmiştir. ‘Netice gerçekleşse de gerçekleşmeşse de, ben bu hareketi yapacağım’ demiştir (olası kast) TCK m. 21/2’de olası kasttan söz edilebilmesi için neticenin fail tarafından göze alınmış olması gereğinden söz edilmemiştir. Fakat, olası kastı bilinçli taksirden ayırt edebilmek için, her somut olay bakımından failin neticeyi göze almış, kabullenmiş sayılıp sayılamayacağı yönünde bir değerlendirme yapılması zorunlu görünmektedir. Eğer “öyle veya böyle, fail bu neticenin doğacağını bilseydi yine de hareketi gerçekleştirirdi” diyebiliyorsak, olası kast; “neticenin gerçekleşeceğini bilmiş olsaydı, bu hareketi gerçekleştirmezdi” diyebiliyorsak bilinçli taksirden söz edilir.
“Yolda seyreden bir otobüs sürücüsü, trafik lambasının kendisine kırmızı yanmasına rağmen, kavşakta durmadan geçmek ister; ancak kendilerine yeşil ışık yanan kavşaktan geçmekte olan yayalara çarpar ve bunlardan bir veya birkaçının ölümüne veya yaralanmasına neden olur” “Yolda seyreden bir otobüs sürücüsü, trafik lambasının kendisine kırmızı yanmasına rağmen, kavşakta durmadan geçmek ister; ancak kendilerine yeşil ışık yanan kavşaktan geçmekte olan yayalara çarpar ve bunlardan bir veya birkaçının ölümüne veya yaralanmasına neden olur” Hatırlayın: Bu örnekte değerlendireceğimiz husus şudur: Fail fiilen gerçekleşebileceğini öngördüğü bu neticeyi göze alıp ona razı olmuş mudur? Şayet, bu soruya olumlu cevap verilirse, olası kastın varlığından bahsedilebilecektir. Fakat, aracı aşırı hızlı kullanma, hatalı sollama, geçiş üstünlüğüne uymama, kırmızı ışıkta geçme gibi örneklerde, failin meydana gelebilecek olası bir kazayı ve bundan doğacak ölüm veya yaralanmaları göze alıp kabullendiği, her zaman söylenemez. Gerçekten fail, neticenin gerçekleşeceğini bilseydi yine de söz konusu hareketi yapardı, denilebilen durumlarda olası kast mevcuttur. Oysa günlük yaşam tecrübelerine göre, bu tür bir davranışta bulunan şoför meydana gelen neticeyi kesinlikle istememekte, zararlı sonucun doğmayacağına güvenerek hareket etmektedir. Nitekim, Yargıtay’ın yeni uygulamasında kırmızı ışıkta geçerek başkalarının ölümüne ve/veya yaralanmasına sebebiyet veren fail olası kasttan değil, bilinçli taksirden sorumlu tutulmaktadır. Bununla birlikte, failin yoldan geçmekte olan yayaları görmesine ve onlara çarpabileceğini öngörmesine rağmen, hız kesmeyerek aracını süratle o istikamete sürmeye devam etmesi ve yayalara çarpması durumunda, yol ve hıza ilişkin koşullar göz önüne alındığında, bu neticeye razı olduğu söylenebiliyorsa, olası kasttan bahsedilebilir. Mesela, fail polisten kaçıyor, ağır bir suç işledi, banka soydu, yıllarca hapiste yatacak, arkasında polis; yayaların arasına dalıyor 110’la, polisin dalamayacağını bilerek. Şimdi burada hangisi doğrudur? Neticeyi kesinlikle istememiştir, yayaların öleceğini bilse dururdu, geçmelerini beklerdi mi? Yoksa kurtulmak, geçebilmek pahasına “canları cehenneme” deyip göze almış mıdır ezilmelerini? Burada en azından olası kast var, hatta doğrudan kast bile tartışılabilir.
Fail, Antalya’da sahile yakın bir alanda, yasak olmasına rağmen jet-ski yaparken, yüzmekte olan mağdurun kafasına çarpar ve ölmesine sebep olur. Fail, Antalya’da sahile yakın bir alanda, yasak olmasına rağmen jet-ski yaparken, yüzmekte olan mağdurun kafasına çarpar ve ölmesine sebep olur. Baba, boş kuyuya düşen bir nesneye ulaşamayınca, nesneyi alması için çocuğunu ayaklarından tutup aşağıya doğru sarkıtır. Fakat bir anda onu elinden kaçırınca, çocuk kafa üstü yere çakılarak ölür. Hatırlayın: Bu iki olayda bilinçli taksir vardır.
Alkollü biçimde araç kullanma sonucunda ölümlü (ya da yaralamalı) kazaya sebebiyet verme durumlarında da benzer anlayış geçerlidir. Bana göre, alkol etkisi altında araç kullanan kimsenin, kural olarak, alkole bağlı irade azalması sebebiyle artan kaza riskini kabullendiğini, ölümlü/yaralamalı kaza yapmak pahasına bu biçimde hareket edip olası neticeleri göze aldığını, kaza yapıp birisini öldüreceğini bilseydi bile, yine de aracı bu şekilde kullanacak olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu yargı, hayat gerçekleriyle bağdaşmaz. Alkollü araç kullanan biri, çok büyük ihtimalle, bir şey olmayacağına güvenerek yola çıkar; yoksa insanları öldürme ihtimalini peşinen göze alarak hareket ettiği söylenemez. Nitekim, Yargıtay’ın da görüşü bu yöndedir. Alkollü biçimde araç kullanma sonucunda ölümlü (ya da yaralamalı) kazaya sebebiyet verme durumlarında da benzer anlayış geçerlidir. Bana göre, alkol etkisi altında araç kullanan kimsenin, kural olarak, alkole bağlı irade azalması sebebiyle artan kaza riskini kabullendiğini, ölümlü/yaralamalı kaza yapmak pahasına bu biçimde hareket edip olası neticeleri göze aldığını, kaza yapıp birisini öldüreceğini bilseydi bile, yine de aracı bu şekilde kullanacak olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu yargı, hayat gerçekleriyle bağdaşmaz. Alkollü araç kullanan biri, çok büyük ihtimalle, bir şey olmayacağına güvenerek yola çıkar; yoksa insanları öldürme ihtimalini peşinen göze alarak hareket ettiği söylenemez. Nitekim, Yargıtay’ın da görüşü bu yöndedir. Diğer örnek, düğünlerde rastegele havaya ateş açmak. Burada, havaya ateş açarak bir çocuğu öldüren kimseye “şuursuz, cahil, kro, maganda” dersiniz. Ama ceza hukuku açısından değerlendirmemiz hangisi olmalıdır? Magandalığından, riski öngörmesine rağmen bir şey olmayacağına mı güvenmiştir? Yoksa ben iki tane sıkayım da rahatlayayım, birisi ölürse ölsün diye mi düşünmüştür? Çok büyük olasılıkla ilkini düşünmüştür (bilinçli taksir).
Dostları ilə paylaş:
|