ÖYKÜ :- 2 Merhaba arkadaşlar, bana da yer var mı
-Elbette şu anda 2 kişilik yerimiz var. Nereye gidiyorsunuz ?
-İstanbul’a
-Sizler nereye ?
-Ben Eskişehir’e
-Ben İzmit’e
-Ben de İstanbul’a
- Hepimize hayırlı yolculuklar.
-Beyefendi, siz bizden daha büyüksünüz. Büyüklere saygımız var. Arzu ederseniz cam kenarına, yada kapıya yakın.
-Teşekkür ederim. Önemli olan gençlerin tercihi…Biz büyükler, gençlere karşı daha hassas olmalıyız.
-Ne diyorsun beyefendi…Eski köye adet mi ? getiriyorsun.
-Hayır, ilginize teşekkür etmek için böyle söyledim.
-Teşekkür ederiz. Ancak biz atalarımızdan böyle gördük. Büyüklere saygı göstermeliyiz.
-Arkadaşlar, uygun görürseniz…Kapıya yakın oturayım. Pencere kenarını sizlere bırakıyorum.
-Siz nasıl uygun görürseniz….
-İzin verirseniz, isminizi sorabilir miyiz….İstanbul’a dönüş mü ? Yoksa gidiş mi?
-İsmim Kemal…İstanbul’a ziyaret için gidiyorum. Bir hafta sonra Ankara’ya geri döneceğim. Ankara’da bir devlet dairesinde memur olarak çalışıyorum.
-Peki sizleri tanıyabilir miyim.
-Biz daha önce birbirimizi tanımıyorduk. Siz gelmeden önce bizde yeni gelmiştik. Burada tanıştık.
-Demek ki beş kişi ilk defa burada tanışıyor. Güzel bir tesadüf.
-Evet ben kendimi tanıttım. Sizde, bizlere kendisini tanıtsın. İlk önce Eskişehir de inecek arkadaşı tanıyalım.
-İsmim Ali, Eskişehir’e dönüyorum. Sivas’tan geliyorum. Sivas’ta inşaatlarda çalışıyordum. Annem kalp krizi geçirmiş, onu ziyaret edeceğim. Babam yaşlı annemle ilgilenemez. Kız kardeşim evli ailesi ile Van’da oturuyor. Çocukları küçük olduğu için gelemez. Benim 2 oğlum var. İlk öğretime gidiyorlar. Kayınvalide bizde kalıyor. Gözüm arkada değil. Bu kadar yeterli mi ?
-Teşekkür ederim. Şimdi sıra bende zannederim. İsmim Zühtü . İzmit’e gidiyorum. Kız kardeşimin nikahı var Annem ve babam da İzmit – Yarımca da oturuyor. Ben bekarım. Belki, İzmit’te kendime göre bir kısmet bulabilirsem bende İzmit’e yerleşirim. İzmit’te iş sahası geniş, iş ve eş bulacağıma inanıyorum. Adana’dan geliyorum. Herhalde bu kadar yeterli.
-Sıra herhalde bende. Ben Konya’dan İstanbul’a gidiyorum. Konya’da lokanta işletiyorum. Lokantamız çoğunlukla ‘’etli ekmek ile tandır kebabı’’ yapıyorum. Konya’da pide yapanlar çoğaldı. İşçi ücretleri arttı. Netice, gelir azaldı. Gider çoğaldı. Ayrıca çocukların da okul giderlerini de katarsak. Gelirler, giderleri karşılayamayacak duruma geliyor. Öyle ise şimdiden tedbirleri almamız gerekiyor. Ne dersiniz beyler…
-Gerçekten sizde Konyalı kafası varmış. - İleriyi görerek tedbiri önceden alıyorsunuz. Sizi kutlarım. - Kardeşimle birlikte ortak işyeri açmak istemiyorum. Kardeş olarak biz anlaşabiliyoruz. Ancak, eşlerimiz anlaşamıyor. Bu anlaşmamazlık önce çocuklarımız, daha sonra bizlerde etki altında kalabiliriz. Onun için şimdiden gerekli tedbirleri almamız gerekmez mi.
-İstanbul’un hangi semtini düşünüyorsun ?
-Daha karar vermedim. Aklıma gelen ilk isim. Konyalı’ların en çok oturduğu yer olacağını düşünüyorum.
-Arkadaşım, özür dileyerek bu görüşünüze onay veremiyorum. Konyalı’ların oturduğu mu ? Yoksa çalıştıkları yerleri mi ? söylemek istiyorsun ? İkisi çok farklı. İkametgâh yani evde oturan çoluk çocuk sürekli etli ekmek mi yiyecek ? Yoksa çalışan işçiler mi ? Birinci üzerinde duracağın nokta. İkincisi de geliri az olan iş çevresi mi ? Yoksa aldığı ücretin fazla olduğu yer mi ?
-Çok haklısın, bunları hiç düşünmemiştim. Peki sizin öneriniz nedir ?
-Üzgünüm, iyi olursa Allah’tan….Kötü olursa ben sorumlu olurum. Bu nedenle, eşinle birlikte karar vermelisin. Kadınların altıncı hisleri kuvvetli. Hatta bu konuda kardeşine bile sorma. Aranız da kıskançlık dahi olabilir.
-Konyalı arkadaşım…İşte tecrübe….Beyefendi yaşı ve okumuşluğu ile farkı ortaya koydu. Eşinin önerilerini kulak arkası yapma.
-Allah razı olsun. Kadın aklı diyerek, bazen ciddiye almıyordum. Ama değilmiş. Kadınlar, bazen bizden daha iyi düşünebiliyor. Kadının katkısı olmayan hiçbir eylem bize menfaat vermez.
-Çok haklısın. Bende aynı görüşe katılıyorum. Ben bekar bir erkeğim. Hayatımda bir kadın olmadığı için doğru dürüst bir yaşantım yok.
-Arkadaşım, bekarlık sultanlık derler ama bu, züğürt tesellisi. Bekarlık aslında rezillik demek daha uygun Bu nedenle, İzmit’e düğüne gitmemin bir diğer amancı anlaşabileceğim bir bayanla hayatıma çeki düzen vermek istiyorum.
-Bende size evlilik girişiminizi taktirde karşılıyorum.
-Arkadaşlar herhalde tanıtma sırası bana geldi. Toplum sorunları gündeme gelince, sizi unuttuk. Özür dileriz. Şimdi rahat rahat kendini tanıtabilirsin.
-Teşekkür ederim. Özel konuşmalar olunca, unutuldum galiba diye düşünmeye başlamıştım. Önemli değil, sonunda kendimi tanıtma fırsatı bulabildim. Beyler, ilk önce hepinize saygılarımı sunarım. İsmim İzzet, Diyarbakır’da askerliğimi yaptım. Birkaç kez, çatışmalara girdim. Her seferinde zevkle ve gururla, vatan için, annem için, babam için şehit düşmeyi çok arzu ettim. Ama şehit değil , sağlıklı ve gururla ailemin yanına yani Sakarya’ya dönüyorum. Esas mesleğim, kadın berberi. Herhalde bir süre dinlendikten sonar kendime yeni bir işyeri açıp, bayanlarımıza hizmet edeceğim. Annemin beğendiği bir komşu kızı varmış. Beğenirsem bu yıl içerisinde bende yuvamı kurabilirim.
-Hepimiz, ilk önce geçmiş olsun… Daha sonra işiniz ve yuvanız hayırlı olsun.
-Arkadaşlar, Eskişehir’e yaklaşıyoruz. Hepinize hayırlı yolculuklar diliyorum. Özellikle , ben son tanıştığımız İzzet arkadaşımıza, şerefli vatan görevini bitirdiği için hayırlı olsun diyorum. İçimizde en genç arkadaşımıza ayrıca kuracağı yuvasında aynı yastıkta eşiyle ve gelecek çocukları içinde vatana millete hayırlı olsun diyorum.
-Arkadaşlar, Eskişehir’e giden Sivas’lı arkadaş, bizim yerimize her türlü dilek ve temennide bulundu. Bizlere söz kalmadı. Bizde Ali beyin annesine geçmiş olsun diyelim. Bak tren durdu. Size güle güle git diyelim.
-Evet ilk firemizi verdik. Kısa bir süre sonra Sakarya’da olacağız. Genç arkadaşımızı da bırakacağız. İnşallah yeni işyerini açarken, elbette sözlüsü yada nişanlısı ile ortak görüş birliği oluşturmalarını arzu ederim.
- Arkadaşlar, sizleri tanımaktan çok memnun oldum. Dört – beş saatimizi hepimiz çok güzel geçirdik. En çok politika - siyaset konuşulmadığı yada dinsel konuşulmadığı için memnunum. Biliyorsunuz din ve siyaset konuşmaları iki kardeşi hatta eşlerin dahi birbirleriyle ters düştükleri olur. İzin verirseniz ben treni lokantasına gitmek istiyorum. Herhalde açıktım, bir iki lokma bir şeyler yemek istiyorum. Benim yolum biraz daha uzun. Konyalı arkadaşımız da İstanbul’la birlikte gidiyoruz ama, belki arkadaşı - mız yanına etli pide’sini almıştır. Tekrar hepinize hayırlı yolculuklar ve sağlıklı günler dilerim. Sürekli yüzünüz gülsün….. Hoşca kalınız……
ÖYKÜ: 3 - Anne trenin gelmesine 20 dakika kaldı.
-
Bak bir kez daha söylüyorum. Tren de, ne beni nede abini üzmeyeceksin.
-
Olur mu anne, ne seni nede abimi üzerim. Söz veriyorum, trende uslu uslu oturacağım. Sen ne dersen hep ‘’ peki ‘’ diyeceğim.
-
Hadi valizleri hazırlayın. Ahmet sen aşağıda valizlere sahip çık. Biz kardeşinle birlikte yukarı çıkalım. Yer bulursak, ben yer kaparım. Kardeşin aşağıya gelir. Birlikte bavulları yukarı çıkarırsınız.
-
Anne sen merak etme. Ben aşağıda Gül’ ü beklerim.
-
Gözünü seveyim oğlum. Valizlere sahip çık.
-
Anne merak etme dedim ya…. Sen yeter ki bir yer bul. Ama beraber yolculuk yapacağımız insanlar, doğru dürüst olsunlar.
-
Hadi Gül, sen şu iki küçük torbaları al. Bende şu iki küçük valizi alıyorum. Dikkat et. Önce ben çıkayım….senin elindekileri alıp, daha sonra senin çıkmana yardım ederim. İşte ben çıktım. Ver bakalım elindeki torbaları. Bayan dikkat et. Çocuğu ezeceksin. Acelen ne…Dikkat et kızım. Gel önce sen bin. Senden sonra teyzen binsin.
-
Özür dilerim bayan, kızınızı görmedim. Ama sizde çabuk olun.
-
Bayan bak ben bindim. İzin verirsen….kızımı da yukarı alayım. Sonra siz de rahat rahat binersiniz. Elimden sıkı tutun. Sakın elimi bırakma…Ben uygun bir yer arayım. Yok…yok…. Yok… Belki ilerde uygun bir yer bulabiliriz.
-
Bak anne burası bize göre…Teyzelere bir sor bakalım.
-
Bayanlar, biz üç kişiyiz. Ben….kızım ve birde aşağıda oğlum. Sizce bir sakıncası yoksa, birlikte seyahat edebiliriz.
-
Bayan, siz nereye gideceksiniz.?
-
Biz çocuklarla Diyarbakır’a gidiyoruz. Ortanca oğlum…..Diyarbakır da Asker. Yedek Subay, onun yanına gidiyoruz.
-
Gezmeye mi ?
-
Hayır… Kızımla birlikte orada kalacağız. Aşağıdaki büyük oğlum, bizi Diyarbakır da bıraktıktan sonra, oda askere gidecek.
-
O da mı yedek subay olacak.
-
Allah izin verirse…
-
Güvenli biri, bizimle birlikte yolculuk yaparız.
-
Teşekkür ederim. Peki siz nereye…
-
Biz iki kız kardeşiz. Malatya’ ya gidiyoruz.
-
Eşleriniz çocuklarınız yok mu ?
-
Ben ablayım. Evliyim. 2 oğlum var. Onlar şu anda Malatya’dalar. Ben kız kardeşimi alıp Malatya’ya götürüyorum. Kız kardeşim 2 yıllık evli. Konya da oturuyorlardı. Kocası yeni askere gitti. İskenderun da deniz askeri. Yani Bahriye askeri. Asker olarak rahat edecek ama askerlik süresi üç yıl.
-
Arkadaşlar, ortak noktamız çok. İzin verirseniz. Kızım Gül sizinle otururken, ben aşağıya iniyorum. Tren hareket etmeden, oğlumla birlikte aşağıdaki eşyaları yukarı alalım.
-
Eşyanız çok mu ?
-
Hayır, sadece bir iki parça eşya. İle Konya’dan ayrılıyoruz. İzin verirseniz….ben aşağıya iniyorum.
-
Anne… nerede kaldın. Yer bulabildin mi ?
-
Buldum….buldum. İki kız kardeş…Onlarda Konya’dan Malatya’ya gidiyor.
-
Kızlar güzel mi ? Hangisi bana göre….
-
Oğlum sen delimisin…Büyük olanı Malatya da oturuyor. Küçük kardeşi de 2 yıllık evliymiş. Onun da kocası yeni askere gitmiş. İskenderun da bahriye askeri olmuş. Hadi hadi sallanma, çabuk gidelim….Sonra yerimizi kaparlar.
-
Olabilir, iki kız kardeş ve bizim Gül ile üç kızı bir kenara iterek, bizim yerimize oturabilirler. Oturma yerleri numaralı değil.
-
Bunları biliyorsun da, neden acele etmiyorsun ? Sallanma….Çabuk ol.
-
Daha gelmedik mi ?
-
Ha…İşte geldik. Yerimizi kapmamışlar.
-
Biraz daha geç kalsaydınız…İki yakışıklı delikanlı oturacaklardı.
-
Hayır …. Hayır ….. kardeşim şaka yapıyor. Ancak bir karı-koca girmek istedi. Maşallah Gül hemen tepki gösterdi. ‘’: - Babamlar geliyor.’’ Diye tepki gösterdi.
-
Aferin kızıma.. İşte arkadaşlar…oğlum Ahmet. Bizi Diyarbakır’a bıraktıktan bir hafta on gün sonra Konya’ya geri dönecek.
-
Teyze, kızın GÜL, çok güzel. Böyle güzel kızı doğuda rahat bırakmazlar. Aman dikkat et. Doğulular, kızınızı kapmasın. Ama babanızı göremedik. Babamız Konya’da mı kaldı.
-
Hem evet…hem hayır…
-
Bu nasıl oluyor. Hem evet…hem hayır…
-
Abla babam öldü.
-
Evet bayanlar…babamız beş yıl önce vefat etti. Kalp hastasıydı…Bu nedenle, ortanca oğlum askere gitti. Şimdi onun teskere zamanı gelmeden, bu büyük oğlum Ahmet askere gidecek. O zaman da biz anne kız birlikte Ahmet oğlumun yanına gideceğiz. Babamız öldü ama yerine aslan gibi iki oğlum var. Oğlum, şu anda erkek olarak başımızda sen varsın. Dört bayan olarak. Bize sahip çıkacaksın. Şu yeşil elbiseli olan, Emine ablan…Pembeli olan da Ayşe kardeşin. Ayşe hanımın eşi kısa bir süre önce İskenderun’a gitmiş. Bahriye askeri. Şimdi erkek olarak bizlere sahip çıkmalısın.
-
Ne demek anne…bende en geç bir ay sonra yedek subay olarak, vatanıma hizmet edeceğim.
-
İşte bayanlar, küçük oğlum askerliğini bitiriyor . Abisi daha sonra askere gidiyor.
-
Özür dilerim…Acaba annemizin ismini öğrenebilir -miyiz.?
-
Özür dilerim. Telaştan kendimi size anlatamadım. Benim ismim Hediye. Ev Kadınıyım. Evde üç erkekle baş etmek için, büyük çaba göstermek için uğraşırken, Allah kocamı erken elimizden aldı. Çocuklar küçük bende çalışmıyorum. Ahmet öğrenci, Lise de okuyordu. Gül orta okulda okurken, rahmetli babası, okula gitmemesi için ‘’ – Sana ayakkabı alacağım, elbise alacağım, sinemaya götüreceğim diye ‘’ kandırarak, okumasını engelledi. Sadece Gül’ün okuması için Ahmet çok çapa göstermişse de başarılı olamadı. Şu anda yedek subay olan Tahir meslek lisesini bitirmişti. Ama abisi Ahmet Lisede okurken, kendisi lise birinci sınıftan okumaya başladı. Ancak babamızın ölümü üzerine, Tahir okulu bırakarak, babasının çalışmakta olduğu karayolları bölge müdürlüğünde işe başladı. Ahmet Lise’yi bitirdiğinde, işten ayrılarak, askere gitti. Gençler, yeteri kadar kendimizi size tanıttık. Söyleyin bakalım, biraz da sizleri tanıyalım. Göründüğünüze göre, siz büyüksünüz. İsminiz Emine değil mi ? Siz küçük hanım sizinde Ayşe olmalı…..Doğru mu ?
-
Bravo, Hediye hanım, isimlerimizi hatırladınız. Biz de, anlattıklarınıza göre sizin ve aileniz hakkında azda olsa bilgi sahibi olduk.
-
Sizlerle yeni tanıştık. Tanışalı daha bir saat olmadı. Kadın olarak dedikodu yapmamız daha erken.
-
Dedikodu yapacak ortak tanıdıklarımız yok. Hatta siyasetin nesini dedikodu yapacağız.
-
Haklısınız, şimdi sizlerde kendinizden bahsedin. İsterseniz erkek olarak oğlum Ahmet’i dışarı çıkaralım.
-
İyi olur. Aramızda küçük erkekte olması, beni rahatsız eder.
-
Ahmet, hadi kardeşin Gül’ü yanına alarak, biraz dışarda gezin. Belki tanıdık birilerini görebilirsiniz. Hatta tuvaletleriniz varsa, yapın. Hatta tuvaletin yerini de öğrenin ki, biz bayanlara yardımcı olabilesin. Nede olsa birkaç ay sonra asker olacaksın.
-
Elbette anne, biz iki kardeş biraz gezelim. Diyarbakır’a gitmek için daha iki gece üç gündüz yolumuz var. Bu süre içinde nerede yemek yiyeceğiz, nereden su içeceğiz. Nerede nasıl uyuyacağız gibi bütün sorunlardan ben sorumluyum.
-
Bakın bayanlar, oğlumun sorumluluğunu görüyorsunuz.
-
Hakikaten, erkeksiz bayanlar olarak, korkmamıza, hatta neyi nasıl yaparız gibi kuşkulara yer yokmuş. Başımızda sorumluluğunu bilen bir asker adayı var. Teşekkür ederiz, yakışıklı asker Ahmet.
-
Bana güvendiğiniz için annem adına teşekkür ederim.
-
Eeeee bayanlar, Ahmet ve Gül dışarı çıktığına göre, şimdi kadın kanına rahat rahat konuşabiliriz. İlk önce Emine hanım senden başlayalım. Elbette kardeşin Ayşe hanım sizi biliyor. Belki de sizi sizden daha iyi. Detaya girmeden, kendinizi bana tanıtın. Sizi oğluma yada kardeşime almayacağım. Oğlumu gördünüz, ayrıca erkek kardeşim de yok. Şaka söylüyorum. Evlisiniz. Sadece konuşmak için konuşuyorum….
-
Evet Hediye hanım, gerçekten konuşkan bir büyüğümüzsün. Bize büyük güvence verdiniz, veriyorsunuz. Bunu daha öncede söylediğimi zannediyorum. Ben de ev kadınıyım. İlkokul mezunuyum. 17 yaşımda görücü olarak evlendim. Eşim Hasan şu anda demirci. Evlenmeden önce kendisini bir kez, pencereden görmüştüm. Bu arada, tanımadığım bu erkekle nasıl evleneceğim….Nasıl bir evi hatta aynı yatağı nasıl paylaşacağımın korkusu içinde bir ay kadar geceleri uykularım kaçıyordu. Bu korkumu hiç kimse ile paylaşamı- yordum. Sadece yakın olduğuna güvendiğim kişi ve kişiler, genelde ‘’nikâhta keramet var.’’ Diyerek, beni teselli ediyorlardı. Hakikaten, nikah aşamasında, ‘’akıl hocası’’ Sağdıç dediğimiz önder büyüğümüzün, beni bilgilendirmesi ile kendime güven geldi. Tek tesellim, her kadın nasıl evlenmiş ise ve korkum olan ilk gece de her kadının yaşadıklarını da bende yaşayacağıma göre korkularım, yerini meraka sardı. Böylece rahatla –mıştım. İlk gece sabahı, kendi kendime ‘’ ohhhh ’’ çekmiştim. Bu konuda eşim Hasan’ın da büyük desteği oldu. Ancak kayınvalide ile anlaşıp anlaşamayacağım korkusu başladı. Allaha şükür kayınvalidem kayınvali -delik yapmadı. Bir annem gibi davrandı. Hala da annem den farksız. Şu anda iki annem var… Allah kendisinden razı olsun. İşte benim kısaca yaşamım böyle, bilmiyo- rum…. Bu kadar yeterli mi. …
-
Teşekkür ederim, gerçekten biz kadınların, genç kızlıktan evli kadınlığa geçiş esnasında, herkesin yaşamış olduğu korku, telaş ve heyecanı her kadın az yada sizin gibi yaşayabilir. Bu konuda Allah’ın şanslı kulusun….
-
Haydi bakalım, küçük gelin. Biraz da seni tanıyalım. Ablan seni tanıyor, esas olan sen kendini tanıyormusun. Görelim, kendini bize nasıl anlatacaksın. Dinliyoruz.
-
Siz ne tatlı bir büyüğümüzsün, iyi ki bu hüzünlü yolculuğu sizinle yapıyoruz. Siz olmasaydınız….iki günlük tren yolculuğu geçmezdi. İlk önce size teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Efendim, ben şu anda 18 yaşındayım. Yeni evliyim. Bende orta okul 3.cü sınıfa kadar okuyabildim. Sınıfta kalınca babam okutmak istemedi. Babam hayvan alıp satardı. Genelde büyük baş hayvan alım satım ile ilgilenirdi. Üçüncü sınıf öğrencisiy - ken, yolda şimdiki eşim Erdal’ı gördüm. Giyim kuşamı dediğimiz giysileri temiz ve ayakkabısı boyalıydı. İşte beni etkileyen Kıyafeti oldu. Kendisi ile tanışmak yada göz göze gelmeyi çok istedim. Malatya biliyorsunuz eski Malatya yeni Malatya olarak 2 bölgeye ayrılır. Gönlümü çalan yakışıklı delikanlı eski yoksa yeni Malatya’da mı oturuyor. ? Ne iş yapıyor ? Okula mı gidiyor….. Yoksa bir dükkanda mı çalışıyordu ? Gündüzleri değil ama geceleri aklımdan çıkmıyordu. Ne yapacağımı bilemiyor. Bir çıkmazın içindeyim. Genelde erkekler, kızlara karşı rahat bir şekilde sözlü olarak duygularını söyleyebilirler. Ama kızlar erkeklere olan duygularını nasıl dile getirirler. Bu konuyu yaşıtlarıma ve büyüklerime sormama rağmen açık ve net bir yanıt alamıyor -dum. Büyük bir çıkmazın içindeydim. Erdal’ı rüyamda görmek için ne kadar dua ettim. Ama olmadı. Her gün okula giderken ve gelirken gözüm devamlı sağda ve soldaki kaldırımlarda yürüyen gençlerdeydi. Bu arama işi takriben 3 - 4 ay sürdü. Tam ümidimi kestiğim an önümde yürüyordu. Bir anda yüzüm kızardı. Yürümem değişti. Bir şeyler yapmalıydım. Hiç düşünmeden hızlı hızlı yürüyerek, bir adımlık mesafe kalmıştı. Bir anda omzuna parmaklarımla dokundum. Dayımın oğlunun ismi Kenan’dı. Kenan daha ilk okul 5.ci sınıf öğrencisiydi. Refleks bir hareketle, : - Kenan nereye gidiyorsun…Şu anda okulda olman gerekmez mi ? diye seslendim. Sanki Kenan’da aynı imiş gibi. Gülmek yerine, asık bir suratla sorumu sormuştum. Aldığım cevap, :- Bayan beni birisi ile karıştırdınız…. Benim ismim Erdal. Ben okula gitmiyorum. Babamın işyerinde marangozluk yapıyorum. Dedi. Öğreneceğimin yarısı öğrenmiş -tim. En önemlisi iş yada ev adresini öğrenmemdi. Babasının marangoz adresini ve ev adresini semtini öğrendikten sonra mahcup bir genç kız ifadesiyle özür dileyerek ayrıldım. Yalnız bu arada okulumun ismini söyleme fırsatını bulmuştum.
- Vallahi, bu şeytani davranışını, ablası olarak yeni duyuyorum.
- Hediye teyze, bu davranışımı daha Erdal bile bilmiyor. Kişisel en büyük sırrım. Herhalde, bundan sonra Emine hanımın dilinden kurtulamam.
-
Bak yarın anneme babama anlatmazsam… Hele Erdal bir askerden dönsün sen gününü görürsün….
-
Atı alan Üsküdar’ı geçti . İstediğim erkeğime kavuştum…İstediğim gibi arkadaşlık yaptım… İstedi- ğim gibi genç kızlığın tadını çıkardım. Artı istediğim erkeğimi bulmuşum. Daha ne isterim…
-
Gördün mü Hediye teyze, bu uyanık kız benim kardeşim olamaz.
-
Hakikaten şeytanca bir zeka…. Ayşe… gerçekten hoşuma gitti. Arzu ettiğin erkeğe sahip oldun ya. Başkası ne düşünürse…ne derse desin. Sen gerçek..
-
Erkeğine kavuştun ya…bu yeter. Peki şimdi evlilikten memnun musun ..?
-
Allah’ıma bin şükür, bir dediğim iki olmaz. Sadece tek şikayetim. Bütün isteklerime ‘’EVET’’ diyor. Sanki benim köleymiş gibi hissediyorum. Oysa erkek dediğin zaman zaman gürlemeli, yumruğunu bana değil, masaya vurmalı. Ben kadın olarak, biraz cilve yapmalıyım. Yalvarmalıyım. Naz yapmalıyım. Her şeye evet diyen erkek olmuyor desem yeri var.
-
Peki, bu sorunu nasıl çözmeyi düşünüyorsun ?
-
Merak etmeyin…şimdi, Erdal’ın askerden gelmesini bekliyorum. Önümüzde daha üç yıl var. Şu anda askerlik yapmamış. Biliyorsunuz, askerlik yapma - yanlar adamdan saymazlar. Bu nedenle asker dönüşünü bekleyeceğim.
-
Ayşe Hanım, gerçekten çok zeki bir kız değil genç bayansın…Seni tebrik ederim. Keşke, benim de senin gibi akıllı gelinlerim olsa…….
-
Anne, şu anda Adana’dan çıkıyoruz. Benim de Gül’ünde karnı açıktı…. Lokanta da kapanalı çok oldu. Bize yiyecek bir şeyler…… hazırlar mısın ?
-
Gençler, özür diliyoruz. Şu gördünüz, asker karısı olan Ayşe ablanız, şeytanlığı ile sizi unutturdu. Anneniz izin verirse, yol için börek yapmıştım. Gerçekten hepimiz açıkmışız. Bakalım akıllı ve şeytani zekâya sahip, Ayşe ablanız da bize ne verecek. Gençler, bende size patates kızartması verebilirim. Patates kızartmasını ben dahil herkes sever. Yeteri kadar suyumuz da var. Hiç korkmayın. Ahmet kardeş, pencere önündeki masayı kaldırır mısın… Masa üstünü yatay duruma getir. Bak altında çatal ayağı var. Onu da ayarlarsan. Güzel Gül kardeşimiz de, masanın üzerine bir örtü örterse sevinirim. Biz üç bayanda çantalardan yiyecek bir şeyler çıkaralım. Ahmet sende su bardaklarına şu testiden soğuk suyumuzu hazırla.
-
Hediye ve Emine ablalarımız, yemek için yaptıkla -rınız yiyeceklerin hepsi için başta ben ve gençler teşekkür eder…Saygılarımızı sunarım. Yemek öncesi size bir göbek atayım. Ahmet şu kapıyı kapatır -mısın. Anneler, lütfen çantanızdan ıslak elbezlerini çıkarında ellerimizi silelim. Baksanıza hepimizin elleri zifir gibi kararmış. Yüzlerimizi de uyumadan önce yıkarız. Gerçekten benim de karnım çok açıkmış. Masayı hazırlarken, ben ablamın yaptığı çiğ borek - ten izin verirseniz bir tane yiyeceğim.
-
Afiyet olsun. Yiyelim diye yaptım.
-
Elinize sağlık çok güzel olmuş.
-
Birde Hediye hanımın yaptığı su böreğine bakalım. Konya da su böreği çok güzel yapıldığını biliyorum. Aaaaa, Hediye hanım gerçekten çok güzel olmuş. Baksanıza Ahmet ile Gül hemen su böreğine sarıl -dılar. Senin yaptığın çiğ böreğini tercih etmediler.
-
Gençler, annenizin yaptığı su börek mi ? yoksa Emine ablanızın yaptığı çiğ börek mi daha güzel olmuş.
-
Bu sorudan önce, senin ne yaptığını görelim. Bak gördün mü… Hediye hanım, kendini kurtarmak için, bizi karşı karşıya getiriyor. Demedim mi bizim kız kendini akıllı yerine koyuyor.
-
Gençler ve çocuklar, geç oldu. Haydi yatın bakalım. Ben şu kenara kıvrılırım.
-
Olur mu ? Hediye Hanım, biz iki kardeş koyun koyuna yatarız. Ahmet kardeşimiz yukarda tek başına yatar. Nede olsa içimizde tek erkek.
-
Teşekkür ederiz ablası. Biz de anne kız burada yatarız. Hepinize iyi uykular. Hiç kimseden bir tek kelime çıkmayacak. Yolculuk hepimizi yordu. Gençler tuvalet kirlenmeden ihtiyaçlarımızı yapalım. Hepimizin eli yüzü kurum içinde. Sabunla çıkıp çıkmayacağını bilmiyorum. Hangimizin acil ihtiyacı varsa hemen koşsun… Siz tuvalet ihtiyacınızı giderirken, bende yavaş yavaş çocukları uyandırayım. Siz gelinceye kadar da etrafı toplayım.
Hediye abla, siz hiçbir şeye dokunmayım. Bizim işimiz ne ? Siz gençlerle birlikte tuvalete gittiğinde, biz iki kardeş etrafı toplarız.
Haydi çocuklar çabuk kalkın, tuvalet ihtiyaçlarınızı yapın. Daha sonra yüzünüzü bol bol sabunlayın. -Günaydın anne, aaaaa ablalar da inmişler. Hayır, şu anda tuvaletteler. Haydi kardeşini de uyandır. Beraber tuvalete gidin, biraz sonra arkanızdan bende gelirim. Ahmet haydi sallanma. Çabuk olun. Etrafı toplayım. -Yoksa Malatya’ya mı geldik.
-Tamam gidiyoruz.
-Sabun ve havlularınızı alın. Yüzünüzü bol bol sabunlayın. Uyduruk yıkanmayın. Geldiğimde göreceğim.
-Abla, bizden önce etrafı toplamışsın .
-Elbette, şu an ben kayınvalide değilim. Size nasıl iş yaptırabilirim….Ayrıca biz üç kişiyiz.
-Ne fark eder.
-İki kardeşte kahvaltıyı hazırlayın. Sakın ha sen ben tartışması istemiyorum.
-Olur mu, ben her zaman ablama karşı saygılıyım. Ancak bazen sesim yüksek çıkabilir. Bunu da güzel ablam Emine hanım….. hoş görür. Ablam… ablaların en güzeli, kahvaltı için ne hazırlama mı istersin. Akşamdan kalan su böreği ile çiğ böreğini yeriz. Yanında da reçel de çıkarabilirsin. Senin yaptığın sarma ve dolmaları, öğle üzeri yeriz. Yanında da ayranı içeriz. Öğleden sonra biraz uyuklarız. Akşama doğru yada akşam üzeri evimizde oluruz. -Aaaa…. Gençler, ne güzel hazırlamışsınız. Hamarat gençler….Gerçekten eşleriniz ne kadar şanslı. Bu kadar temiz ve düzenli eşleri var.
-Teşekkür ederiz…..Hediye hanım bu sabah, akşam –dan kalan börekleri yiyelim. Yanında da Ayşe’nin yaptığı reçeli . Öğle üzerinde, Genç gelin Ayşe hanımın yaptığı sarma ve dolmaları yeriz. Hediye hanım, merak etmeyin, Ayşe’nin yaptığı her yemek güzel değil, çok güzel olduğunu söyleyebilirim.
-Haydi çocuklar, masaya. Akşam yediğiniz çiğ börek ile annenizin yaptığı su böreği ile Ayşe hanımın reçelini yiyeceğiz…. Beğeneceğinizi zannedi - yorum.
-Haydi gençler, Ayşe ablanızın yaptığı reçel çok güzel. Tavsiye ederim.
-Emine abla, reçel dediğinden de güzel olmuş. -Anne kendimi kontrol edemez isem, beni uyar. Yoksa reçelin Malatya yolculuğu burada bitebilir.
-Afiyet olsun yakışıklı Ahmet. Annenin dediğine göre birkaç ay sonra Yedek subay olacağına göre ilk defa ‘’KOMUTAN’ IM ‘’ demek istiyorum. Asker olduğunda, sakın bu yolculuğu unutma…. hatta bana ilk komutanım diyen Malatyalı Ayşe olduğumu ve bu güzel yolculuğu unutamazsın.
-Size Ayşe abla demem gerekir. Çünkü siz evli bir bayansınız. Şu anda size Ayşe dediğim zaman, bahriyeli eşiniz…hayalinde sizi kıskanır. nede olsa eşinizden yeni ayrıldınız…. Sizin aklınızda Erdal…. Erdal’ın aklında güzel ve hamarat eşi Ayşe’ yi düşünüyor..
-Yakışıklı Ahmet, sen bunları nereden biliyorsun. Yoksa özel kız arkadaşın var mı ?
-Olmaz olur mu ?
-Annesi bak, şimdiden gelin kızımız hazır. Komutan’ı evlendirmeye hazır ol.
-Elbette, hazırlıklı olmak zorundayım… 2 oğlum var. İkisi de evleneceğine göre yavaş yavaş hazırlanıyo - rum. Arkasından güzel kızım Gül….. geliyor.
-Hediye hanım….bir kız vereceksin…… karşılığında iki kız alacaksın….
-Her anne gibi, benimde hayattaki tek arzum. Çocuklarımın mutlu bir yuvaları olsun… Anlaşabileceği eşleri. İle torunlarım olsun. Allah’tan başka ne isterim.
-Arkadaşlar …. Haberiniz var mı ? Adıyaman İstasyonu na girmek üzereyiz. Malatya’ya az kaldı.. Hediye hanım, bu yolculukta sizinle ve çocuklarınızı tanıma fırsatı bulduğumuz için çok mutluyuz.
-Özür dileyerek, size bir soru sormak istiyorum. Ancak cevap verip vermemekte …Bu sorumla, sizden yani tercümenizden yararlanmak isterim.
-Elbette…. ama merak ettim. Sakın sorularınız sınav yöntemiyle olmasın.
-Estahfurullah, sadece sizin hayat tecrübenizden yararlanmak istiyorum.
-Sorularınıza hazırım.
-
Hediye hanım, siz bize göre kıdemli evlisin. Rahmetli eşiniz ile hiç kavganız oldu mu ? Tartış - manızdan sonra, ilişkiniz nasıl gelişirdi…. Bu tecrübenizden yararlanmak istiyorum.
-
Rahmetli eşimle 25 yıl beraberliğimiz oldu. Bu süre içinde elbette yüzlerce fikir ayrılığımız oldu. İşte buna esas olan şey, iki ayrı ve farklı cinsiyeti olan hatta yaş ve yetiştiği ortam. Elbette farklılıklar ve bunun da sonucunda tartışma çıkması olağan. Öyle ise bu farklı görüşlerin çözümü olmalı. İşte biz 25 yıl içinde bunu yaptık.
-
Özveri hangi taraftan geliyordu…..Yada….
-
Anlıyorum…..İki tarafın farklılığını söylemiştim. Bunu biraz daha açalım. Erkeğin kuvveti ve yaşça büyük oluşu. Buna ev dışı çalışma ortamı biz kadınlardan kat kat fazla….. Ancak biz kadınların kuvveti olmasa da, buna karşılık çenemiz kuvvetli…. Çenemizi açtığımız zaman buna hangi erkek daya - nır. Hele bu konuşmamız eşimizi aşağılamak ve geçmişteki yaşanmış bir olayı gündeme alıp konuşmamıza devam edersek elbette konuşmayı sevmeyen erkek, elini kaldırarak, bizi susturmaya kalkacak. İşte biz kadınların en büyük hatamız burada….Anne olarak, çocuklarımız kaç yaşında olursa olsun. Onlara zorla bir şey yaptırabilir- miyiz…. Bir şey yedirebilir miyiz…. İşte isteklerimizi yapmaları için, kaç yaşında olursa olsun, karşıla - rında yapmadığımız maskaralık kalmaz. Her türlü maskaralık yaparız….
-
Doğru söylüyorsun… bu konuda neler çektiğimi bir ben bilirim… birde Allah
-
İşte…karşımızdaki çocuğumuz değil…. her şeyimizi rahatlıkla paylaştığımız, hatta yaşı bizden büyük olan eşimiz… Yani erkeğimiz… İşte erkeğimizin yaşı ne olursa olsun… Çocuk ruhludur. Allah erkekleri bu şekilde yarattı. Onlar tıraş olurlar. Bizlerde makyaj yaparız. Onlar çocuk yaşta iken, bizler buluğ yaşımızda dahi bir evi, bir kocayı, bir annelik görevini rahat yaparız. İşte bu gerçekleri biliyorsak, erkekler büyümezler. Yaşı ister 70, ister 80 hatta daha fazla olsun. Fark etmez. Bunlara büyük çocuk deriz…. Her erkek yaşı ne olursa olsun… Güler yüz ve bilhassa kadınsı cilve görürse, su gibi o tarafa akar. Bugün çocuklarımıza kim Güleryüz gösterirse, onun kucağına gitmez mi ?
-
Dediklerinizi çok iyi anlıyorum…Hatta anlıyoruz. Bu sözlendiklerinizle, kavgasız birliği sürekli hale getirilmesini de söylermisin.
-
Elbette, söylediklerimin eyleme geçirmemiz biz kadın - ların görevi. Gereksiz ve aşağılayıcı konuşmalarımız da dayağı yeriz. Bunu bile bile yapıyoruz. Ayrıca erkeğimizi haksız ve yersiz eleştirirsek, bizlerden nefret ve diksindi duyarlar. Buna bir örnek verirsek; Bizim en hassas noktamız güzelliğimiz. Tanıdık yada tanımadık hatta çocuklarımız da olsa hiçbir şey değiştirmez…. Karşımızdaki kişi, bize eleştiri olarak, ‘’ : - Ne biçim saçın var…. Ne biçim giyinmişsin…. Suratına boyayı daha az sürebilir - din…. Bu dekolte sana hiç yakışmamış…. tıpkı diğer kadın gibi olmuşsun…’’ derlerse, tepkimiz nasıl olur ?
-
Gerekli tepki gösteririz. Tepkimizin şeklide, karşı - mızdaki kişinin bize olan yakınlığı ile orantılıdır.
-
Peki, karşımızdaki kişi, bize demin yukardaki örneklerin tersi olanı söylediklerini düşünelim. Bu sefer tepkimiz de farklı olur. Çok teşekkür ederim. İltifat ediyorsun….senin iyi görüşlerin… gibi karşıt görüşlerimizi söyleriz.
-
Doğru söylüyorsun.. Şimdi daha iyi anladım. Buradan anladığıma göre, çocuklarımız….özellikle eşlerimize hatta karşımızdaki kişilere böyle davranırsak, bizlerinde alacağımız cevaplar da farklı olacak.
-
Şimdi bunu eşlerimize karşı konuşmalarımız duru -munda, bize olan hareketi de buna göre değişecek. Anlatabildim mi ? Gençler mümkün olduğu kadar ağzımızdan eleştiri yani olumsuz kelimeler değil , yalanda olsa olumlu kelimeler çıksın. İşte bana, annem bu formülü söylemişti. 25 yıl evliliğimiz dönemin de hiçbir şekilde eleştirmedim… İstemediğim şeyler olsa bile yine pozitif kelimeler kullandım. Bu nedenle, farklı düşüncelerimiz belki yüzlerce oldu. Ama her seferinde, ‘’haklısın kocacığım… Senin dediğin doğru ben kadın olarak yanlış düşündüm. Sen daha kuvvetlisin…Sen, babam dahil hepsinden daha kuvvetli ve daha zekisin….’’ Diyerek… 25 yılımızı geçirdik. Bu 25 yıl içinde sürekli iltifat -larını gördüm. Bana karşı rahmetli ‘’Hatun’’ yada ‘’karıcığım’’ kelimeleri dışında başka kelime kullan- madı. Bizde adettir…yemeklerde yada bir yiyecek gibi şeylerde, kadınlar ilk önce erkekle -rimize ikram ederiz. Oysa rahmetli 25 yıl boyunca, her şeyin en iyisini bana ikram ederdi.
-
Hediye teyze, bayağı şanslı kadınmışsın.
-
Hayır Ayşe kızım, şanslı değil, senin gibi akıllı kadındım. Erkekler büyük çocuk olarak görmemiz yeterli. Bazen rahmetli annem, ‘’kocana fazla yüz veriyorsun’’ dediğinde, bende kocam, her şeye lâyık. Bu konuda ben de en şanslı kadınım…. diyerek, annemin dahi eleştirmesine fırsat vermedim. Rahmetli eşimle tek anlaşamadığımız nokta, çocuklarla ilgili olanlarıydı. Farklı görüşlerimiz de, ben kendi kendime sessizce, ‘’Hediye aklını aşına al. O bir erkek. Ayrıca çocuğumun da babası…’’ diyerek, tartışmaya meydan bırakmazdım.
-
İşte damdan düşenin derdinden, damdan düşen anlar… diye bir atasözümüz var. İşte mutlu bir evlilik yaşamın ince noktalarını sizden duydum. Dediğiniz gibi biz kadınlar, erkeklerden daha akıllıyız. Öyle ise erkekleri idare etmenin hatta karşımızdaki her insana eleştiri olarak değil, hoş görülü ve yalanda olsa iltifat etmenin neredeyse zorunlu olduğunu öğrendik…Teşekkür ederiz.
-
Abla gerçekten, erkekler saf ve temiz varlıklar. Biz kadınlar şeytanız. Biraz daha akıllı olmalıyız. Nedense bunu uygulamada zorlanıyoruz.
-
Gençler, izin verirseniz… size son bir önerim olacak. Eşlerinize karşı, bakımlı ve makyajlı çıkınız. Hatta işveli ve cilveli olmalısınız. Erkekler sürekli dışarıda olduklarından, yolda gördüğü bakımlı bir kadın görürse, elbette sizinle karşılaştırır. Evdeki bakımsız bir kadın ile dışarıdaki bakımlı bir kadın arasında tercih yaptığında da anlaşmazlığın ateşi başlamış olur.
-
Hediye hanım, bu sunum için açıkçası size minnettarım. Sağ olun. Bu önerilerini kendimde saklamayıp, tüm dostlarımla paylaşacağım.
-
Emine hanım, sohbetinize doğum olmuyor. Gerçekten Hediye hanıma bir daha teşekkür edelim. Doğanşehir’den çıkıyoruz. Yarım saat sonra Malatya da olacağız. Hasan eniştemiz çoktan istasyona gelmiştir. Haydi yavaş yavaş toparlanalım. Malatya da eşe ve dosta bu yolculuk hakkında anlatacak çok şeyimiz olacak.
-
Gençler, Ahmet ve Gül size yardımcı olur. Siz sadece derli toplu olun. Hatta Malatya ya girerken makyajlı olarak bakımlı olmalısın .pencereden bakın ki, eşinizi hem görün… hem de kendinizi gösterin.
-
Haklısınız….. Ayşe hanım, sen hazır ol. Ben pencereden dışarı bakacağım.
-
Ablaların gülü….sen dedin de ben yapmadım mı ? sen emret…
-
Estağfurullah ne demek emret…. ben sadece rica ediyorum.
-
Hediye hanım, Malatya’ ya girmemize birkaç dakika kaldı. Şimdiden vedalaşalım. Aksi taktirde vedalaşmaktan ayrılabiliriz…
-
Hediye Hanım, en küçük gelin olarak, bende vedalaşmak isterim. Malatya da ne kadar kalırım bilmiyorum. Konya’ya gelirseniz…. İşte şu kağıtta adresim yazılı. Muhakkak bizim evimize de beklerim.
-
İnşallah, Malatya için bir şey söyleyemem ama, Konya memleketim olduğu için gelebilirim. Bizde Diyarbakır’da ne kadar kalacağımı bilemiyorum.
-
Ahmet, Gül hadi ablalarınıza eşyaları taşımaya yardımcı olun..
-
Gördüm……gördüm…Hediye Hanım……Hasan beni karşılamaya gelmiş. Pencereye gel, yakışıklı kocamı gör.
-
Geliyorum…bakayım şanslı erkeği görmek isterin… Hangisi ?
-
Bak şu kareli gömlekli… Bize el sallıyor…
-
Merhaba Hasan Bey, sevgili eşiniz ve güzel baldınız la güzel bir yolculuk yaptık. Olumlu olarak sürekli, sizden çok söz ettik. Tekrar gözünüz aydın.
-
Teşekkür ederim….hanımefendi… Size de hayırlı yolculuklar….
-
Çocuklar, gelin bakalım…Yalnız kaldık. Yolun büyük bir kısmını bitirdik.
-
Anne, merak ediyorum…..Bizim komutan istasyona karşılamaya gelecek mi ? Yada görevli ise evi nasıl bulacağız.
-
Merak etme…Bizi karşılayacağına inanıyorum. Gelmezse bile bir taksi ile gideriz. Adresi nasıl olsa biliyoruz. Haydi biraz dinlenin…Hatta elinizi yüzünüzü sabunla adamakıllı yıkayın. Yolcuların büyük bir kısmı Malatya da indi.
-
Haydi Gül sabunu ve havlunu al.
-
Geliyorum….
-
Bakın eliniz yüzünüz ortaya çıktı. İsterseniz biriniz bu tarafa, biriniz de karşı tarafa yatınız. Yolculuk hepimizi yordu. Malatyalı kardeşlerde olmasaydı bu yolculuk kolay kolay bitmezdi.
-
Hakikaten anne, konuşkan ve kibar insanlar. Gerçekten çok şanslıymışız.
-
Haydi biraz dinlenin…eve gidince ikinizde bana yardım edeceksiniz. Saate bakın takriben 4 saat sonra istasyonda olacağız. Haydi biraz dinlenin.
-
Anne, uykumuz yok. Aslında yolları merak ediyorum. Pencere kenarına oturup doğayı seyretmek daha hoşuma gider.
-
İstediğinizi yapın. Yeter ki biraz dinleniniz. Çocuklar istasyona giriyoruz. Eşyaların başından ayrılmayın.
Ben pencereden dışarı bakıyorum. Asker oğlumu çok özledim. Bakalım kendisini tanıyacak mıyım. İstasyon kalabalık, bunların bir kısmı yolcu ise, diğerleri de yolcusunu karşılamaya gelmiş olabilirler. AAAAA. bakın oğlumu gördüm. Ama asker olarak değil, sivil olarak gelmiş. O da beni gördü, Erdal ….Erdal …Erdal biz buradayız.
-
Anne….anneciğim……hoş geldiniz……Abim nerede….. hele Gül’ü özledim.
-
Geldiler…. geldiler….eşyaları indiriyorlar….Haydi…. sende kardeşlerine yardım et. Şu kapıdan gelecekler Haydi birlikte gidelim…Bak kapıdan iniyorlar. Koş yardım et. Ahmet bekle kardeşin geliyor.
-
Ahmet abi…..acele etme…..geliyorum…..
-
Erdal komutan mı…. Yoksa sadece komutan mı ? demeliyim ?
-
Ne demek abi…. Elbette Erdal diyeceksin….Ben, senin kardeşinim. Gül…..gel gel güzel kardeşim. Birhayli büyümüşün…. Hem de güzel kız olmuşun… Burada seni kaparlar. Kendine sahip çık….
-
Çocuklar….eşyalar tamam mı ?
-
Tamam anne, yukarda bir şey kalmadı….
-
Evet…. Hepiniz Diyarbakır’a hoş geldiniz…inşallah benden sonra abimiz askerliğini nerede yapacak. Bizde inşallah yine birlikte gideriz. Haydi, eşyaları alıp, dışarı çıkalım. Araba bizi bekliyor.
Tahir…..hani araba….göremiyorum…
-Anne….işte yan taraftaki askeri araba. Asker bizi bekliyor…. Gel evladım, eşyaları taşımak için bize yardımcı ol. Eşyaları eve koyduktan sonra orduevine gider. Güzel bir akşam yemeği yeriz. Daha sonra eve gider. Sıcak bir banyo yaparsınız….
Dostları ilə paylaş: |