B.Topluluk Kararlarının Hazırlanması ve Uygulanması
1.Toplulukta, ilgili idarelerin tavırlarını uyumlaştırabilmek için Konsey karar almadan önce, Avrupa Komisyon’un gelen tüm öneriler, Fransa’nın Avrupa Birliğindeki daimi temsilcisi tarafından (temsilci diplomatik kariyerden gelen bir büyükelçidir) Genel Sekreterliği iletilir. Genel Sekreterlikte, ilgili birimler arasında dağıtılır ve bu birimler konuyu yetkili bakanlıklara derhal iletir.
Anayasanın 34. maddesine göre, yasamanın yetki alanına giren düzenleme önerileri Genel Sekreterlik tarafından görüş bildirmesi için Devlet Şurası’na iletilir. Bu görüş, hükümet genel sekreterine gönderilir; onun tarafından da Anayasa’nın 84-4 maddesi çerçevesinde Millet Meclisi ve Senato Başkanlarının görüşüne sunulur.
Yasama organının düzenleme alanına girmeyen düzenlemelere ilişkin diğer metinler ise sadece bilgilendirmek amacıyla her iki Meclisin Avrupa işleri delegelerine sunulur.
Komisyon gelen ve Genel Sekreterlik aracılığıyla içerde tartışmaya açılan öneriler hakkında ilgili her bakanlık, yazılı görüşlerini sunmaya davet edilir. Genel Sekreterliğin ilgili biriminin başkanı, Fransa’nın tavrını belirlemek amacıyla, ilgili idare temsilcilerini eşgüdüm toplantısına çağırır. Herhangi bir uzlaşma sağlanamazsa, görüşler hükümet sekreteri tarafından özetlenerek Başbakana iletilir ve onun kararına bırakılır.
2. Topluluk kararlarının Fransa’da uygulanması için de 25 Ocak 1990 ve 21 Mart 1994 tarihli Başbakanlık Sirkülerleri ile idari usuller getirilmiştir.
Özellikle, Topluluk organlarınca çıkarılan direktiflerin Fransız hukuk sistemine eklemlenmesi için özel bir yöntem getirilmiştir. Bir direktif önerisi getirilir getirilmez, her bakanlık değiştirilmesi veya yeni çıkarılması gereken düzenlemelerin bir listesini hazırlamak ve ayrıca, kabul edilecek direktifin Fransız hukuku üzerindeki etkileri, uyum sorunları ve çözüm konusunda çalışmalar yapmak zorundadır.
Avrupa Konseyi’yi karar önerilerini görüşürken bakanlar, “parlamento incelemesi çekincesi (réserves d’examen parlementaire)” koyma olanağına sahiptirler. Fransız Parlamentosunun, Konseyden çıkacak direktif konusunda düzenleme yapma yetkisinin bulunmadığını belirterek Konsey gündemine itiraz etmeli veya konunun Fransız Parlamentosu tarafından alınacak karara kadar ertelenmesini önermelidirler.
Topluluk direktifi kabul edildikten sonra ilgili Bakanlıklar, yapılması gereken iç hukuk düzenlemelerinin listesini ve düzenlemeler için taslak önerilerini en geç üç ay içinde Genel Sekreterliğe sunarlar. Bu konular, Genel Sekreterlik tarafından hükümet genel sekreteriyle birlikte ve görüş ayrılıkları çıkarsa bakanlıklararası toplantılarla (gerekli durumda Devlet Şurasının görüşü de alındıktan sonra) kesinleştirilir.
VIII.Özelleştirme
Özelleştirme, kamu işletmelerinin özel sektöre satış ve benzeri yöntemleri ile devrini ve kamu hizmeti alanlarının piyasaya açılmasını ifade etmektedir.
Fransa’da 1986 yılında, özelleştirmeler başladığında, I. Dünya Savaşı ertesinde itibaren çeşitli dönemlerde gerçekleştirilmiş millileştirmeler ile büyümüş bir kamu (iktisadi) sektörü sözkonusuydu.
Özelleştirmelerde, ilk hedef, millileştirmeler ve kamu girişimleri aracılığıyla oluşan kamu iktisadi sektörünün tasfiyesi olmuştur. İlk olarak, I.Dünya Savaşı ertesinde, iflas eden büyük girişimler ve Alman işgali geçiren bölgelerdeki işletmeler millileştirilmişti. Büyük Buhran döneminde, iflas durumunda olan küçük şirketler birleştirilerek Fransız ulusal hava yolu şirketi Air France kurulmuş (1935); II.Dünya Savaşı ertesinde, işgal kurtuluştan sonra (Libération) büyük çaplı millileştirmeye gidilmişti. Kömür madenleri, Renault fabrikaları, havacılık sektörü, enerji, hava ve deniz taşımacılığı, kredi kuruluşları ve 34 sigorta şirketi millileştirilmişti. 1946-1981 döneminde millileştirme yapılmamış olmakla birlikte, yeni kamu girişimleri ve kamu iştirakleri oluşturulmuştur. 1982 yılında, 11 Şubat tarihli yasayla 5 sanayii kuruluşu, 39 banka ve 2 finans kurumu millileştirilmiştir. 1983 yılı itibariyle kamu sektörü 3000 teşebbüsü ve 1,9 milyon çalışanı kapsamaktaydı.49
1986 yılında başlayan özelleştirme için üç aşamadan söz edilebilir.
1986-1988 yılları arasındaki birinci dalgada, özelleştirme, hükümet programının temelinde yer almıştır. Çıkarılan 2 Temmuz 1986 tarihli Yasa ile 6 Ağustos 1986 tarihli Yasa, 65 kuruluşun özelleştirilmesini öngörmekteydi ancak, Ekim 1987 borsa krizi ile 1988 iktidar değişikliği özelleştirmelerin sınırlı kalmasına yol açmıştır. Bu dalgada, 12 kamu şirketi, 41 banka ve finans kuruluşu ile 13 sigorta şirketi özelleştirilmiştir. 1988-1993 “ne ... ne ...” dönemi olarak nitelendirilebilir. Mitterand’ın sol çoğunluğunun “ne ... ne ...” politikası (ne yeni devletleştirme ne de özelleştirme) çerçevesinde toptan satış şeklindeki özelleştirmeye ara verilmiştir. Bununla birlikte, kamu girişimlerin finanssal genişleme ihtiyaçlarını karşılamak üzere, yüzden fazla kuruluşta kamu hisselerinin bir kısmı satılarak, özel sermaye girişi sağlanmıştır50 (kamuya nefes aldırma politikası [respiration du secteur public51]). Seçimlerde sağın çoğunluğu kazanarak hükümeti oluşturması üzerine, 1993-1995 dönemi, ikinci özelleştirme dalgasının yaşandığı dönem olmuştur. 28 Nisan 1993 tarihli Yasa 21’den fazla kamu teşebbüsünü, rekabetçi nitelikteki kamu teşebbüslerinin hemen hemen tümünü kapsamaktaydı.52 Böylece, Bu dönemde, 280000 kamu çalışanını kapsayan özelleştirmeler yapılmış; 106 milyar Frank net gelir sağlanmıştır. Dördüncü özelleştirme dalgası, Sosyalist Başbakan Jospin döneminde yaşanmıştır. Haziran 1997 iktidara gelen Jospin 2002 yılına kadar, kendisinden önceki iki sağ iktidarların (Balladur ve Juppé iktidarlarının) toplamından daha fazla özelleştirme gerçekleştirmiştir. Thomson Multimédia, Air France et France Télécom gibi “dinozar” sayılanlar da dahil, birçok kamu girişimi kurumlar kısmen veya tamamen özelleştirilmiş, 175 milyar Frank gelir sağlanmıştır.53
Fransa’da özelleştirme yöntemleri, 6 Ağustos 1986 sayılı Yasa’da düzenlenmiştir. Daha sonra çıkarılan yasalar da bu Yasadaki yöntemlere atıf yapmaktadır. Hangi kuruluşların özelleştirileceği yasa çıkarılarak listelenmektedir. Yani özelleştirme konusunda yetki yasama organındadır. Bu listedekilerin özelleştirilmesinin gerçekleştirilmesi kararname konusudur.54 Her özelleştirmede hangi yöntemlerin kullanılacağı kararnamelerle belirlenmektedir. Satış bedelleri, Özelleştirme Komisyonu’nun (beş yıl süreyle, kararnameyle atanan yedi kişiden oluşmaktadır) görüşü alındıktan sonra bakanlıklar tarafından kararname ile belirlenmektedir.55
Özelleştirilen kamu teşebbüsleri anonim şirket statüsü kazanmaktadır. Bununla birlikte, özelleştirilen bu şirketlerin, diğer özel şirketlerden farklı olduğu kabul edilmektedir. Devlet, özellikle ulusal çıkarlar gerektirdiğinde sahip olabileceği altın hisse uygulamasıyla, şirketin yönetim stratejisinin belirlenmesinde etkili olmaktadır.56 Özelleştirilen girişimler üzerinde, zayıf da olsa devletin belirleyiciliği sürmektedir.
İlk özelleştirme dalgası sırasında çıkarılan yasalara ilişkin olarak Anayasa Konseyi’nin verdiği kararlar, anayasa değişikliği yapılmadan özelleştirilmesi mümkün olmayan kamu hizmetlerinin bulunduğu sonucuna varmıştır. Fransız kamu hukuku öğretisi, bu kararlardan yola çıkarak “anayasal kamu hizmetleri” kategorisini geliştirmiştir.
Fransız Anayasa Konseyi, 25-26 Haziran 1986 tarih ve 207 sayılı sözkonusu kararında, “gerekliliği anayasal değerde ilke ve kurallardan kaynaklanan ulusal kamu hizmetleri” kavramına başvurmuştur. Daha sonra, iki kararda daha aynı kavram kullanılmıştır (18 Eylül 1986-217 kararında “anayasal nitelikteki düzenlemelerde temelini bulan kamu hizmeti”; 7 Ocak 1988-232 kararında “Anayasa tarafından gerekli kılınan (exigé) kamu hizmeti”).57
Karar özelleştirme yasasına ilişkindir. Yasa, bir liste vererek hükümet tarafından özelleştirilecek kamu hizmetlerini belirlemiştir. Anayasa Konseyi’ne göre, “anayasal değerdeki ilke ve kurallardan kaynaklanan belirli ulusal kamu hizmetleri” ve “varlığı ve işleyişi Anayasaca zorunlu kılınan kamu hizmetleri” devletin egemenliğinden (maîtrise) çıkarılarak özel sektöre devredilemez. Koyduğu ilkeleri somut olaya uygulayan Anayasa Konseyi, incelediği özelleştirme yasası kapsamında bu tür bir hizmetin bulunmadığı sonucuna varmıştır.
Anayasal kamu hizmetlerini, diğerlerinden ayıran en temel özellik, Anayasa Konseyi’nin içtihadının sonucuna göre, özelleştirilememeleri, özel kesime devredilememeleridir. 25-26 Haziran 1986 tarihli kararın 53. paragrafına göre, “kimi ulusal kamu hizmetlerinin gerekliliği anayasal değerde ilke ve kurallardan kaynaklanabilir; ulusal kamu hizmeti olarak kurulması gereken diğer faaliyetlerin belirlenmesi, duruma göre, yasakoyucunun veya yürütme organının takdirindedir; buna göre, Anayasa zorunlu kılmadan bir faaliyetin yasakoyucu tarafından kamu hizmeti olarak kurulmuş olması bu faaliyetin özel kesime devrine engel olmaz.”58 Karardan, anayasal değerde ilke ve kurallardan kaynaklanan kamu hizmetlerinin, anayasa değişikliği yapılmadan özel kesime devredilemeyeceği sonucu çıkmaktadır.
Kararda özel kesime devredilemeyecek anayasal kamu hizmetleri kategorisi yaratılmış olmakla birlikte, bunun kapsamı belirlenmemiştir. Ne mevzuatta ne de içtihatta nelerin anayasal kamu hizmeti olduğuna ilişkin bir belirleme bulunmaktadır. Ancak ilgili kararların ilkinde, nelerin anayasal kamu hizmeti olmadığına ilişkin bir sonuç bulunmaktadır. Nitekim inceleme konusu yasanın listesinde özelleştirme kapsamına alınan, çoğu bankacılık ve sigorta sektöründe faaliyet gösteren 65 kuruluşun gördüğü hizmetlerin “anayasa tarafından zorunlu kılınmış hizmetlerden olmadığına” karar verilmiştir (karar paragraf 54). Buradan, genel sınai veya ticari kamu hizmetlerinin kapsam dışında olduğunu, anayasal kamu hizmetleri kategorisinin esas olarak klasik (idari) kamu hizmetleriyle ilgili olduğu sonucuna varılabilir.
Fransız öğretisinde anayasal kamu hizmetlerinin iki kaynağı olduğu savunulmaktadır: Ulusal egemenliğin kullanıldığı kamu hizmetleri ve Anayasa’daki isteme hakları (iktisadi ve sosyal haklar, droit créances).59 Özellikle devletin egemenlik yetkisini kullanmasının aracı olan, ulusal savunma, dış ilişkiler, adalet ve iç güvenlik birinci kapsamdadır. Ayrıca kararda, Fransız Anayasası’na dahil olan 1946 Anayasası başlangıcının 9. paragrafından yer alan “işletilmesi milli bir kamu hizmeti ya da fiili bir tekel niteliğinde olan ya da bu niteliği kazanan işletmeler ve mallar toplumsal mülkiyet konusu olur” hükmü de kullanıldığından, kimi yazarlara göre, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik de anayasal kamu hizmetleri kapsamında değerlendirilmelidir.60
Dostları ilə paylaş: |