Kasas Suresi (28/88)



Yüklə 1,39 Mb.
səhifə5/43
tarix09.01.2022
ölçüsü1,39 Mb.
#93546
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   43
Kasas Suresi
8


فَالْتَقَطَهُٓ

nihayet onu aldı



اٰلُ

ailesi


فِرْعَوْنَ

Fir\avn


لِيَكُونَ

olsunası için



لَهُمْ

kendilerine



عَدُواًّ

bir düşman



وَحَزَناًۜ

ve başlarına derd



اِنَّ

gerçekten



فِرْعَوْنَ

Fir\avn


وَهَامَانَ

ve Hâmân


وَجُنُودَهُمَا

ve askerleri



كَانُوا خَاطِـ۪ٔينَ

yanılıyorlardı























Türkçe Transcript(*)

Feltekatahu âlu fir’avne liyekûne lehum ‘aduvven vehazenâ(en)(k) inne fir’avne vehâmâne vecunûdehumâ kânû ḣâti-în(e)

Ali Bulaç Meali

Nihayet Firavun'un ailesi, onu (ileride bilmeksizin) kendileri için bir düşman ve üzüntü konusu olsun diye sahipsiz görüp aldılar. Gerçekte Firavun, Haman ve askerleri bir yanılgı içindeydi.

Edip Yüksel Meali

Nihayet Firavun'un ailesi, kendileri için bir düşman ve üzüntü kaynağı olacak o bebeği aldı. Firavun, Haman ve orduları suçlular idiler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Nihayet Firavun ailesi onu yitik olarak aldı. Çünkü o, sonunda kendileri için bir düşman ve bir tasa olacaktı. Şüphesiz Firavun ile Hâmân ve askerleri yanılıyorlardı.

Süleyman Ateş Meali

Nihayet onu Fir'avn ailesi aldı ki, kendilerine bir düşman ve başlarına derd olsun. Gerçekten Fir'avn, Haman ve askerleri yanılıyorlardı. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Nihayet, Firavun ailesi onu kayıp bir şey olarak bulup aldı. O, kendileri için bir düşman ve tasa olacaktı. Gerçek olan şu ki Firavun, Hâman ve bunların orduları yanlış yoldaydılar.

Yusuf Ali (English)

Then the people of Pharaoh picked him up (from the river): (It was intended) that (Moses) should be to them an adversary and a cause of sorrow:(3334) for Pharaoh and Haman and (all) their hosts were men of sin. *

M. Pickthall (English)

And the family of Pharaoh took him up, that he might become for them an enemy and a sorrow. Lo! Pharaoh and Haman and their hosts were ever sinning.

Kasas Suresi
9


وَقَالَتِ

ve dedi ki



امْرَاَتُ

karısı


فِرْعَوْنَ

Fir\avn\ın



قُرَّتُ

aydınlığı



عَيْنٍ

göz


ل۪ي

bana da


وَلَكَۜ

sana da


لَا تَقْتُلُوهُۗ

onu öldürmeyin



عَسٰٓى

belki


اَنْ يَنْفَعَنَٓا

bize yararı dokunur



اَوْ

ya da


نَتَّخِذَهُ

onu ediniriz



وَلَداً

evlad


وَهُمْ

onlar


لَا يَشْعُرُونَ

anlamıyorlardı














Türkçe Transcript (*)

Vekâleti-mraetu fir’avne kurratu ‘aynin lî velek(e)(s) lâ taktulûhu ‘asâ en yenfe’anâ ev netteḣiżehu veleden vehum lâ yeş’urûn(e)

Ali Bulaç Meali

Firavun'un karısı dedi ki: 'Benim için de, senin için de bir göz bebeği; onu öldürmeyin; umulur ki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.' Oysa onlar (başlarına geleceklerin) farkında değillerdi.

Edip Yüksel Meali

Firavun'un karısı, "Gözümüz aydın olsun. Onu öldürme. Belki bize yararı dokunur, yahut onu evlat ediniriz." Hiç bir şeyden haberleri yoktu.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Firavun'un karısı (sepetin içinden çocuk çıkınca kocasına), "İkimizin de gözü aydın! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur, ya da onu evlad ediniriz" dedi. Halbuki onlar işin sonunu sezemiyorlardı.

Süleyman Ateş Meali

Fir'avn'ın karısı (çocuğu sandıktan çıkarınca): "Bana da, sana da göz bebeği (olacak, çok sevimli bir çocuk). Onu öldürmeyin, belki bize yararı dokunur, ya da onu evlad ediniriz." dedi. (Onu almakla hata ettiklerini) anlamıyorlardı.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Firavun'un karısı şöyle dedi: "Benim için de senin için de bir göz aydınlığıdır bu. Öldürmeyin onu, bize yararı olabilir, yahut onu çocuk ediniriz." Onlar işin farkında olmuyorlardı.

Yusuf Ali (English)

The wife of Pharaoh said: "(Here is) joy of the eye,(3335) for me and for thee: slay him not. It may be that he will be use to us, or we may adopt him as a son." And they perceived not (what they were doing)!(3336) *

M. Pickthall (English)

And the wife of Pharaoh said: (He will be) a consolation for me and for thee. Kill him not. Peradventure he may be of use to us, or we may choose him for a son. And they perceived not.

Kasas Suresi
10


وَاَصْبَحَ

sabahladı



فُؤٰادُ

gönlü


اُمِّ

annesinin



مُوسٰى

Musa\nın


فَارِغاًۜ

bomboş


اِنْ كَادَتْ

neredeyse



لَتُبْد۪ي

açığa vuracaktı



بِه۪

onu


لَوْلَٓا

eğer olmasaydık



اَنْ رَبَطْنَا

biz iyice pekiştirmiş



عَلٰى قَلْبِهَا

onun kalbini



لِتَكُونَ

olması için



مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ

inananlardan




















Türkçe Transcript (*)

Veasbeha fu-âdu ummi mûsâ fâriġâ(an)(s) in kâdet letubdî bihi levlâ en rabetnâ ‘alâ kalbihâ litekûne mine-lmu/minîn(e)

Ali Bulaç Meali

Musa'nın annesi ise, yüreği boşluk içinde sabahladı. Eğer mü'minlerden olması için kalbi üzerinde (sabrı ve dayanıklılığı) pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse onu(n durumunu) açığa vuracaktı.

Edip Yüksel Meali

Musa'nın annesinin gönlü bomboş sabahladı. İnanması için gönlünü pekiştirmeseydik, neredeyse durumu açığa vuracaktı

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Musa'nın anasının yüreği (tasadan) bomboş kalıverdi. Eğer biz, (vaadimize) inananlardan olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı.

Süleyman Ateş Meali

Musa'nın annesinin gönlü bomboş sabahladı (meraktan çıldıracak oldu). Eğer biz, (va'dimize) inananlardan olması için onun kalbini iyice pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi açığa vuracaktı.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Mûsa'nın annesinin kalbi ise bomboş bir halde sabahladı. Eğer inananlardan olması için kalbine bir bağ vermeseydik, onu açığa vuracak bir durumdaydı.

Yusuf Ali (English)

But there came to be a void in the heart of the mother of Moses: She was going almost to disclose his (case), had We not strengthened her heart (with faith), so that she might remain a (firm) believer.(3337) *

M. Pickthall (English)

And the heart of the mother of Moses became void, and she would have betrayed him if We had not fortified her heart, that she might be of the believers.

Kasas Suresi
11


وَقَالَتْ

dedi ki


لِاُخْتِه۪

kızkardeşine



قُصّ۪يهِۘ

onu takip et



فَبَصُرَتْ

o da gözetledi



بِه۪

onu


عَنْ جُنُبٍ

uzaktan


وَهُمْ

onlar


لَا يَشْعُرُونَۙ

farkına varmadan

















Türkçe Transcript (*)

Vekâlet li-uḣtihikussîh(i)(s) febesurat bihi ‘an cunubin vehum lâ yeş’urûn(e)

Ali Bulaç Meali

Kız kardeşine: 'Onu izle,' dedi. Böylece o da, kendileri farkında değilken onu uzaktan gözetledi.

Edip Yüksel Meali

Kızkardeşine, "Onu izle," dedi. O da kimse farketmeden uzaktan izledi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Annesi Musa'nın ablasına, "Onun izini takip et" dedi. O da, onlar farkına varmadan uzaktan kardeşini gözetledi.

Süleyman Ateş Meali

(Musa'nın) kızkardeşine "Onun izini takip et," dedi. O da onlar farkına varmadan onu uzaktan gözetledi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Annesi, Mûsa'nın kız kardeşine, "-Onu izle" dedi. O da onu kenardan gözledi. Onlarsa işin farkında olmuyorlardı.

Yusuf Ali (English)

And she said to the sister of (Moses), "Follow him" so she (the sister) watched him in the character of a stranger. And they knew not.

M. Pickthall (English)

And she said unto his sister: Trace him. So she observed him from afar, and they perceived not.

Kasas Suresi
12


وَحَرَّمْنَا

biz haram etmiştik



عَلَيْهِ

ona


الْمَرَاضِعَ

süt anneleri



مِنْ قَبْلُ

daha önce



فَقَالَتْ

dedi ki


هَلْ اَدُلُّكُمْ

size göstereyim mi?



عَلٰٓى اَهْلِ بَيْتٍ

bir aileyi



يَكْفُلُونَهُ

onun bakımını üstlenecek



لَكُمْ

sizin için



وَهُمْ

ve onlar


لَهُ

ona


نَاصِحُونَ

öğüt verecek
























Yüklə 1,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin