4- İktidarı devralan D.P hükûmetine karşı zaman zaman Üstad'ın irşadkâr ikaz ve nasihatları...
5- D.P. iktidarı döneminde başta Üstad olmak üzere, yine yer yer Nur talebelerine ilişme hadiseleri üzerine Üstad'ın gösterdiği tavırlar ve yazdığı beyanları...
6- D.P. iktidarı ile beraber, hemen hemen basının tamamı D.P.'yi kötülemek ve yıpratmak gaye ve maksadıyla en başta Hazret-i Üstad'ın şahsiyeti ve Nurculuk faaliyeti aleyhindeki neşriyatlarına karşı Üstad'ın ve Nur talebelerinin verdikleri cevablar...
7- Nur talebelerinin hareketlerini, -bilhassa müsaid görünmeye başlıyansiyasete kaymaması ve müsbet tarafa yönlendirilmesi için Üstad'ın yazdığı ikaz ve irşadları...
8- Türkiye'de ve dünyada inkişaf eden müsbet-menfi bazı hadiselere karşı Üstad'ın yaptığı umumî değerlendirmeler ve söylediği söz ve beyanlar...
1644
1740
9- Hazret-i Üstad'ın bir vatan evlâdı olarak gayet normal şekilde yaptığı bazı seyahatleriyle meydana gelen Nur hizmetinin büyük inkişafları.. Ve fakat onun bu seyahatlerini hazmedemiyen C.H.P zihniyetli kimseler tarafından ortaya atılan iftiralı yorumlarına karşı Üstad'ın ve Nur talebelerinin verdikleri hakikatlı ve müskit cevabları...
10- Hazret-i Üstad, bilhassa kendi vefatından sonra, Nur talebelerinin esas ve temel ve rükün olarak yapmaları gereken vazife ve hizmetlerini açık şekilde ifade eden bir kaç vasiyetname yazması hadisesi...
İşte bir kaç ana başlıklarla özetlemeye çalıştığımız hizmet şekillerinin, ve bunlara bağlı olarak gelişen hadiselerin genişçe ve vesikalı, belgeli seyrini takib edecek ve değerlendirmelerini Nurun nass olan beyan ve hükümlerine dayandırarak yapmaya elden geldiğince çalışacağız.
Bu geniş mevzuya girmeden önce de, 1949-1960 arası Türkiye'de ve dünyada zuhûra gelen hadiselerden önemli bir kısmını kronolojik şekilde sıralayıp hatırlatmayı uygun gördük.
TÜRKİYE'DE VE DÜNYADA OLUP BİTENLER
Üst taraflarda da kaydettiğimiz üzere, C.H.P 1950 seçimlerine yaklaşırken, dini siyasete alet, sonra da siyaseti dinsizliğe alet etme faaliyeti içine girdi. Şöyle ki:
A- 8 Haziran 1949'da CHP'li başbakan Şemseddin Günaltay, CHP'nin din mevzuundaki görüşünü açıklarken, çok açık şekilde CHP'nin hiç bir zaman yapmamış olduğu şeylerle güya dine hürmetkâr olduğunu beyan ederek, düpedüz dini siyasete alet ediyordu. Hatta 1950 seçiminden az sonra da, yine Şemseddin Günaltay, İzmit CHP kongresinde: "CHP dine karşı değildir" sözlerini tekrarlıyordu. Buna karşı merhum Eşref Edip Bey, Sebilür Reşad mecmuasında çok acib bir cevab verdi. "Siz mi dine karşı değilsiniz?.." başlığıyla CHP'nin o güne kadar dini ve dine ait ma'bed ve saireyi nasıl tahrip ettiğini ispatlıyarak sıraladı.(2)
(2) Merhum Eşref Edib'in adı geçen makalesi Sebilur-Reşad mecmuası C.5, sayfa 35, Sayı 103 ve Mayıs 1951 nüshasında neşredildi. Hz. üstad Bediüzzamanda bu makalenin bir kısmını eski yazıya çevirerek yanında sakladı. Biz de bir hülasasını, şu 2. Baskı kitabımızda dercediyoruz.
1645
1741
B- 18 Ocak 1950'de CHP Devlet Bakanı Şemseddin Reşad Sirer: "Biz müslüman bir devletiz. Amma lâiklikten de vazgeçemeyiz" diyordu.
C- 1 Mart 1950'de CHP'nin son iktidarı, tekye ve zaviyelerin kapatılmasına dair olan 30.11.925 tarihli kanunu yürürlükten kaldırdı.
“ Sizmi dine hasım değilsiniz? Sizmi dine baskı yapmadınız?
... Günaltay üstadımıza sorarız: Mekteplerden din derslerini kim kaldırdı? Müslüman Çocukların dinsiz, imansız yetiştirmek istiyen kimdi? Mekteplerde din ile Allah ve Peygamberle istihza eden, çocuklara Komünist fikrini aşılıyan kimdi?
İçinde Kuran ayetleri yazılı diye din kitaplarını memleketin her tarafından toplatıp imha eden, Kur’an cüzü satanları tehdit eden, Kur’an cüzlerini parçalatıp yaktıran kimdi?
Bütün islam din müesseselerinin kapılarına zincir vuran, içki sofralarında: “Bu gün kırkbin softanın ocağını yıktık” diye övünenler kimlerdir?
Ezan-ı Muhammediyi Kur’an lisanıyla okuyanları Cami’lerde Allahu Ekber diye Kamet getirenleri zindanlarda çürüten, tekbir sadalarını hortlamakla vasıflandıran kimdi?
Din namına cemiyet teşkilini men’eden, öte tarafta hıristiyanları, yahudi ve masonları istediği gibi cemiyet teşkil etmekte serbest bırıkan, ahkâm-ı diniyeden bahsedenleri dehşete düşürmek için katillere , canilere verilen cezeyı onlara reva gören kimdi?
Cami’lerde Kur’an okuyan ve okutanları Cürm-u meşhut mahkemelerine sevkeden, çocukları Kur’an okuyan hafızları karşıdan dinlemekten bile men’eden kimdi?
Millet kürsüsünden “Din zehirdir” diye bağıran ve “Bu milletin kafasından din fikrini sökmek için bize daha otuz sene lazım” ve “Benim dinsizliğim taassup derecesindedir” diye dine karşı daha büyük su-i kasıdlar hazırlayan ve “Peyganberin Medineden koyduğu ayetler devletçiliğe aittir, bizi alakadar etmez” diyen Başbakanlar(1) kimlerdi?
Halk evlerine dini derslerin girmesini yasak eden, Mecliste bir millet vekilinin millet kürsüsünden söylediği vech ile: “Millet vekillerine Allah bile dedirtmeyen” kimdi?
Din ulemesını , din adamlarını tahkir ve terzil eden,sefalet içinde süründüren, dilenecek hale getiren kimdi?
Alay sancaklarında yazılı olan Kelime-i Tevhidi, alay imamlarını, alay müftülerini kaldıran kimdi?
(1) Bunlardan birisi , İnönünün başbakanı Şükrü Baracoğludur. A.B.
1646
1742
Ayet yazılı âbidelerini, kitabelerini parçalatan; Ayasofyada Allah, Muhammed ve Hulefa-ı raşidîn’in isimleri yazılı levhaları asırlardan beri durduğu yerden indiren ve cami, dışına çıkarıp görünmez bir yerde parçalatmak isteyen, fakat kapıdan çıkmadığı için Cami’nin bir köşesine atan .. Ve Bulgaristan’da dünyanın her tarafından gelen muhtelif Hristiyan murahhaslardan mürekkep toplantıya, buradan hususî murahhas gönderen; ve orada alınan kararlar mucibince Ayasofya’yı Cami’likten çıkarıp müze haline getiren, Amerikadan mimarlar celb edip; Allah, Peygamber ve Hulefa-i Raşidîn levhalarının arkasındaki Bizans putlarını bin itina ile meydana çıkaran kimdi?
Zikrullah ile meşgul olan yerleri kapatan, din ve millet ulularının türbelerini seddedederek din ve millet düşmanı Farmason ocaklarını açan kimdi?
Park otelde müzik çalarken ve dans ederken;Mimar Sinan asarından-Ayaz paşa camiinde Ezan okumaya başlandığı sırada,ötedenberi adet olduğu vechi, ile müzik susunca sükûtetti” cevabına karşı: “Haydi devam”diye müzik ve dans devam ettiren,ferdası gün,belediye amelesine minareyi yıktıran ve bir daha orada Ezan okutmıyan, Camiide Park otel artistlerinin elbise gardolabı yaptıran kimdi?
Bahçe kapıda Hidayet camiini Türk Ticaret Bankasının kokmuş deri deposu yapan; Mercanda sultan hanımın saman-i sanî camiini Ermenî ve Yahudilere veren, mihrabında bir Yahudî kızı oturtan, minaresini Fabrika bacası haline getiren; Unkapanındaki Camii Yahudi Lastik tamirhanesi yaptıran; Cerrahpaşadaki Şemseddin Molla camiinin tabanlarını söktüren, odun deposu yaptıran; Tahtakalede Sultan Fâtihin kumandanlarından Samas-ı evel camiini paçavra deposu haline sokturan; Şehzadebaşındaki Burmalı Mescid denilen ve minaresi dünyada emsali olmıyan bir camii, marangozhane yaptıran; Dolmabahçe camiini müze haline getiren; Şehreminde Halkevinin karşısında Sultan Fatihin ilk Cuma namazını kıldığı camii, karşısındaki CHP sini ziyareti sırasında: “Halk Partisinin şerefini ihlal ediyor, kaldıran!” diye Halk Parti başkanı Ahmet Bicana emir veren; Göksu Kasrı karşısında Sultan camiinin bir akşam keyfi sırasında kaldırılmasını emreden, mihrabını dans salonu haline getiren; Heybeli camiindeki ezan sesinden rahatsız olarak, yıkılmasını emreden; Balata Muhyiddin Hamamı camiininin miharbını demirci ocağı yaptıran; Çarşıkapıdaki Pirî camiini kalıpcı istafana veren kimdi?..
Beytullahın, ka’be-i muazzamanın resimlerini cami’lerden toplatan, cami’lerde mihrapların etrafındaki mumların üstünde yazılı” Maşaallah “ ke
1647
1743 limelerini Kazıtan kimdi? Koministlik teşeküllerini vucuda getiren, mekteplere Koministlik sokan,mualimlerle dini tahkir ettiren, köy enstitülerini Komünist muallimlerle dolduran, milliyetçi gençleri en ağır işkenceler altında inleten Kimdi ?
Süt ana ve süt kardeşle evlenmeyi men’eden hükümleri “ Ben süt ana, Yoğurt ana tanımam” diye istihfaf eden; yüzlerce milyon müslümanın mukaddes peygamberini “ Arap Mehmet” diye alay mevzuu yapan Kimlerdi?..
Ç- 23 Mart 1950'de, İnönü Kırıkkale'de ilk seçim konuşmasında: "Anayasadan altı oku kaldıracağız" diye va'dediyordu.
İşte CHP böylece dine karşı yaptıkları tecavüzlerinin farkındaydılar. 1950 seçimleri yaklaşırken, dini alet ederek millet kandırılmaya çalışılıyordu. Hatta seçimden bir iki sene önce, yani 1947'de resmen Kur'an kurslarının açılmasına ve Bayramlarda tekbirlerin Arapça okunmasına ve ilkokullarda ihtiyarî din derslerinin okutulmasına da müsaade etmişlerdi. Lâkin millet artık CHP'ye inanmıyordu, iş işten geçmişti. Nitekim 1950 seçiminde millet ona darbeyi vurdu, hem de öyle bir vurdu ki, artık normal seçim yollarıyla iktidar olamıyacak şekilde ve dirilmiyecek bir surette vurdu. 14 Mayıs 950 genel seçimleri yapıldı. D.P 396, CHP ise yalnız 68 milletvekili alabildi. Böylece ilk olarak Türkiye'de hür irade ile yapılan seçimle, CHP tepetakla devrildi.
D.P İKTİDARINDA MÜSBET İCRAAT OLARAK ŞU KANUNLAR VE
İŞLER GERÇEKLEŞTİRİLDİ
1- İlk iş, 16 Haziran 1950'de Meclis ezanın Arapça olmasının yasağını kaldırdı ve minarelerde Ezan-ı Muhammedi sesleri yükseldi.
2- 5 Temmuz 1950'de, Radyoda Kur'an ve dinî proğramın yayınlanma yasağını kaldırdı.
3 - 14 Temmuz 1950, umumi bir af kanunu çıkarıldı. Bu kanun herkese şamildi ve bu defa Hazret-i Üstad Bediüzzaman da müstesna değildi. o da dahildi.
4-25 Temmuz 1950 DP Hükûmeti, Türk askerlerinin Kore'de komünistlere karşı savaşmak üzere, Birleşmiş Milletler'in emrine 4500 kişilik bir Türk Tugayını verdi ve Kore'ye gönderdi. CHP buna şiddetle karşı çıktı.
1648
5- 25 Ağustos 950 Diyanet Reisi Ahmed Hamdi Efendi komünizm aleyhinde fetva yazdı.
6- 21 Ekim 950'de ilkokullara mecburi din dersi konuldu.
1649
1744
7- 4 Ağustos 1951 Reis-i Cumhur Celâl Bayar Van'da yaptığı konuşmada Van'da bir üniversitenin kurulacağını söyledi.
8- 17 Ekim 1951 Türkiye'nin Atlantik Paktı'na iltihakına dair protokol Londra'da imzalandı.
9- 10 Ağustos 1952 Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri Köy Enstitülerini kapattı.
10- 2 Nisan 1954 Türkiye ile Pakistan askeri bir antlaşma imzaladı.
11- 19 Nisan 1954 Bağdat Paktı ön çalışmaları gayesiyle Irak Başbakanı Nuri Said Paşa İstanbul'a geldi.
12- 24 Ocak 1955 Bağdat Paktı teşekkülü hususunda, Türkiye Irak'la antlaşma imzaladı.
13- 23 Eylül 1955 Pakistan da resmen Bağdat Paktı’na dahil oldu.
14- 13 Eylül 1956 Orta okullarda da din derslerinin okutulmasına karar alındı.
15- 20 Ocak 1957 Bağdat Paktı toplantısı Ankara'da yapıldı. Bu toplantıda Sento (Merkezi İş Birliği) tezi de ortaya atıldı.
16- 17 Kasım 1958 Erzurum Üniversitesi açıldı. Celâl Bayar'ın açılış konuşmasında: "Atatürk'ün bu Üniversitenin Van'da kurulmasını(3) istediğini" söyledi.
(Bak: Türkiye'de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi kitabı sahife 16-87)
DİĞER HADİSELER
(50 Yılın Tutatanağı, Muzaffer Gökman, Sahife 138-186'dan)
1- 7.8.1950 İstanbul Üniversitesi talebe birliği komünizm aleyhine nümayiş
düzenledi.
(3) Celal Bayar Şark Üniversitesinin, Van'da kurulmasına daima taraftar bulundu. Ve bunun Atatürk'ün bir arzusu olduğunu ileri sürmekteydi. Lâkin işin hakikatı ise, Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi 1922'lerde Ankara'ya geldiği zaman, Van'da Medreset-ül Zehra nâmıyla bir üniversitenin kurulmasına çalışmasının eseriydi.O zaman en başta M.Kemal Paşa'yı ikna
1650
etmişti. Meclise kanun lâyihası sunuldu, iki yüz meb'usdan yüzaltmış yedi meb'usun imzasıyla kabul edilen kanunla, yüz elli bin lira tahsisat aynı kanunda mevcuttu. Ama daha sonra bazı sebeblerle Üstad Bediüzzaman bütün bunları bırakarak Van'a çekildi. Bunlar Celal Bayar'ca da bilinen şeylerdi. Reis Celal Bayar'ın bu Üniversitenin Van'da kurulmasını çok arzu etmesine rağmen; "DP'liler Said-i Nursi'nin medresesini yapıyorlar" diye CHP’liler ve yandaşları ve basın bunu meş'um bir şekilde ellerine dillerine doladıkları için korktular, çekindiler. Van 'da kurulması kararlaştırılmışken, Van'dan Erzurum'a aldılar. Ve Adına da "Atatürk Üniversitesi" ismini koydular. Celal Bayar'ın hep bu üniversite için: Atatürk bunun Van’da kurulmasını istiyordu" diye ileri sürmesi, gerçekten M.Kemal Paşa'nın da Bediüzzaman'ın o çok büyük içtimaî ve vatanî fikrinin te'sirinde kalmış olduğunu göstermektedir. A.B.
1651
1745
2- 16 Eylül 1950 Türkiye'nin Atlantik Paktı'na (Nato'ya) yapılan müracaatına İngilizler karşı çıktı.
3- 23 Temmuz 1951 Amerikan Filosu İstanbul'a geldi. Bu hareketle Amerikan devleti Türkiye'yi -İngiliz ve Fransızların istememesine rağmen Nato'ya almaya dair bir gösterisi ve desteklemesiydi.
4- 1 Ağustos 1952'de kurulan İslam Demokrat Partisi, altı ay sonra mahkeme kararıyla kapatıldı.
5- 10 Temmuz 1952 Ticanî Davaları sonuçlandı. Kemal Pilavoğlu on yıla mahkûm oldu vesaire.
6- 23 Temmuz 1952 Mısır ordusu inkılap yaparak Kral Faruk'u devirdi. Cemal Abdünnasır başkan oldu.
7- 25 Eylül 1952, üzerinde İnönü resmi bulunan paralar tedavülden kaldırıldı.
8- 22 Kasım 1952'de Gazeteci Ahmet Emin Yalman'a Malatya'da su-i kast düzenlendi.
9- 9 Aralık 1952 Samsun D.P Milletvekili Hasan Fehmî Ustaoğlu "Büyük Cihad" gazetesinde çıkan sert makalelerinden ötürü D.P'den ihraç edildi.
10- 5 Mart 1953 komünizm müessisi Josep Stalin öldü.
11- 7 Ocak 1954 D.P, Genç Demokratlar adında bir gençlik teşkilâtı kurdu.
12- Millet Partisi 27 Ocak 1954'de mahkeme kararıyla kapatıldı.
13- 2 Mayıs 1954 genel seçimler yapıldı. DP biraz geriledi. 305 milletvekili alabildi.
14- 5 Aralık 1954 Cemal Abdünnasır, Mısır İhvan-ı Müslimin cem'iyetine çok zulüm ve katliamlar yaptı.
1652
15- 20 Aralık 1955 D.P'den ayrılan bir grup milletvekili Hürriyet Partisi'ni kurdular. Bu parti İslâm Demokrat Partisinin bir nevi devamı mahiyetindeydi.
16- 29 Ekim 1956 İsrail Mısır'a saldırdı. İngiliz ve Fransızlar da İsraile katıldı. Abdünnasır Porsaid'de bunları yendi.
17- 12 Ağustos 1957 muhalefetteki partililer, İnönü'nün Heybeliada ve Taşlık'taki evinde toplantılar yaptılar. İş birliği içinde plânlar düşündüler.
18- 27 Ekim 1957 genel seçim yeniden yapıldı. D.P biraz daha geriledi. D.P 224, CHP 178 Milletvekili aldı.
19- 16 Şubat 1958 Irak ve Ürdün birleşerek bir Federe Arap Devleti kurdular.
1653
1746
20- 21 Şubat 1958 Mısır ve Suriye Cemal Abdünnasırın başkanlığında Birleşik Arap Cumhuriyeti kurdular. 28 Şubat'ta Yemen de buna katıldı.
21- 14 Temmuz 1958, Irak'ta ihtilâl oldu. Melik Faysal ve Said Nuri Paşa öldürüldü. Bu hadise üzerine İnönü imalı sözlerle D.P'yi tehdit etmeye başladı.
22- 12 Ekim 1958 Adnan Menderes Manisa'da yaptığı bir konuşmada. vatandaşları tahrikçilere karşı bir vatan cephesi kurmaya çağırdı.
23- 24 Kasım 1958 İnönü Menderes'i ve D.P'yi ihtilâlle tehdit etti.
24- 28 Aralık 1958 İnönü Menderes'i irticaî hareket ittihamıyla açık şekilde tehdit etti.
25- 17 Şubat 1958 Menderes'i Londra'ya götüren uçak Gatonj hava alanına yakın düşüp parçalandı. 14 kişi öldü, Menderes sağ kurtuldu.
26- 24 Mart 1959 Menderes Türkiye'ye döndü. İstanbul'da çok büyük bir kalabalık onu karşıladı. Menderes İstanbul'da evvela Sultan Eyyüb'ü ziyaret etti. Ankara'ya girerken de tekbirlerle karşılandı.
27- 28 Mart 1959 Cumhuriyet gazetesi 31 Mart Vak'ası'nı yayınlamaya başladı. Bununla Menderes irtica’ ile ittiham ediliyor ve tehdit ediliyordu.
28- 6-7 Kasım 1959 Amerikan başkanı Aysin-Hover Türkiye'ye geldi. Dörtyüzbin insan onu karşıladı.
29- 4 Ocak 1960 İnönü: D.P'nin Said-i Nursi'yi seçim kampanyası için vazifelendirdiğini savundu.
30- 19 Mart 1960 bazı yüksek rütbeli subaylar İnönü'yü İstanbuldaki evinde ziyaret etti. Bu bir ihtilâl ön hazırlık plânıydı. Nitekim bir gün sonra D.P'li bir Konya milletvekili bir konuşma yaparak, İnönü'nün bir ihtilâl hazırlığı içinde olduğunu ileri sürdü.
31- 23 Mart 1960 Bediüzzaman Said-i Nursi Urfa'da vefat etti.
32-16 Nisan 1960 emekli general ve amirallarden ondört kişi İnönü'yü İstanbul'daki evinde ziyaret etti.
1654
33- 2 Mayıs 1960 Menderes, radyo'da yaptığn konuşmada durumun ciddiyetini belirtiyordu.
34- 3 Mayıs 1960 Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel, Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes'e bir tavsiye mektubunu yolladı. Bu mektupta Celal Bayar'ın hemen istifa etmesini istiyordu. Aynı günde de vazifesinden izinli ayrılarak İzmir'e gitti.
35- 21 Mayıs 1960 Harp okulu talebeleri hükûmet aleyhinde yürüyüş yaptı.
1655
1747
36- Ve 27 Mayıs 1960, sabah saat 4.36'da Kurmay Albay Alparslan Türkeş, Ankara Radyosunda "Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresini ele almıştır" diye ihtilali bildiriyordu.
Burada sıraladığımız şu hadiseler, gerçi bir çoğu siyasî işlerdir. Mevzuumuzla da ilgisi yoktur. Lâkin ilerde görüleceği üzere, bunların bir çoğunun Hazret-i Üstad'ın hayatıyla dolaylı şekilde ilgisi vardır ve buraya dercedilmesinin de lüzumu vardır. Evet bu hadiselerin, bilhassa müsbet olanlarıyla olduğu gibi, bazen menfi olanlarıyla da Hazret-i Üstad bazen sarih olarak, bazen de işaret yoluyla ilgilenmiş, değerlendirmiş ve bazı ifadelerde bulunmuştur. Az ilerde nümuneleri görülecektir.
"SON HAYAT" BAŞLANGICI..
VE İLK ALTI BUÇUK AYLIK BÖLÜM:
Üstad Bediüzzaman, Afyon hapsinin yirmi aylık işkenceli, zulümlü, zehirli ve hastalıklı günlerinden sonra, yetmiş iki gün Afyon vilâyet merkezinde nezaret altında bulunduruldu. Geceli gündüzlü polis gözetimi altındaki yetmiş iki günlük zamanını da bitiren Bediüzzaman Said-i Nursi, 2 Aralık(4) 1949 günü Afyon'dan Emirdağ'ına getirildi ve mecburî iskâna(5) tabi tutturuldu.
(4) Gerçi bu defaki Üstad'ın Emirdağ'ına gelişi kendi ihtiyarıyla olmuş gibi bir renk verildi. Lâkin Afyon'dan Emirdağ'ına gelirken, emniyetten izin isteyerek geldiği gibi; yanında da polis koşturularak gönderilmişti.
(5) N.Şahiner, Üstad'ın Afyon Vilâyet merkezinden Emirdağ'ına getirilmesi hususunda tarih vererek: "20 Kasım 1949" şeklinde yazmışsa da, ortalama bir tahmin yapmıştır. Zira o sıra Hazret-i Üstad'ın hizmetinde bulunan Zübeyr Gündüzalp, Üstad'ın Afyon'dan ayrılışı hakkında İsparta' ya tarih numaralı bir mektupla malümat vermiştir. Mektup aynen şöyledir:
"Aziz Sıddık ve Kahraman Ağabey:
Evvela istifsar-ı hatırla arz-ı hürmet eder, ellerinizden öperim.
Saniyen Ankara işini Çalışkanlar görecek. Benim gitmeme lüzum kalmadı.
Salisen: Hazret-i Üstadımızın tashihatta ilâve buyurdukları haşiye ve nükteleri ve müdafaattaki bir iki sehvi hâvî bir pusulayı takdim ediyorum.
Hazret-i Üstadımız dün Emirdağı'na teşrif buyurdular. Bendeniz mahkeme gününü burada bekliyeceğim. Az da olsa bu ayrılık çok acı geldi.Mübarek odasına çıkamıyorum. Ancak namazı orada teessür ve yeis
1656
içinde kılıyorum. Emniyete haberleri olsun kabilinden gideceğini söylediğim zaman, şöyle dediler: "Hoca Efendinin hiç bir şeyine müdahaleye kanunen hakkımız yoktur.(3) Türkiye'de altmış üç vilâyet var. Arzu ettiği vilâyet ve kazaya gider."
Kahraman ağabeyim, dua ve himmetinizi yalvarırım. Bu kadar aceleyle yazabildim. El ve ayaklannızdan öperim. 3.12.1949Çok kusurlu biçare Zübeyr
Mahkeme ayın 14'ündedir. Evvelki mektupta herhalde yanlış arzettim.14.12.1949 günüdür. (Müntehap dosya Emirdağ-2 sıra no: 12) Not: Üstad bu mektubun yazılışından bir gün evvel Emirdağ'ına geldiğine göre, 2 Aralık 949 günüdür. A.B.
(3) Evet, kanunen ilişmeye hakları yoktu. Lâkin kanansuz şekilde ta'cizler devam etti. A.B.
1657
1748
Bu tarihten, ta 16 Mayıs 1950 D.P iktidarına kadar olan altı buçuk aylık zamanı dahi, eski hayat fasıllarından olduğu gibi,yine Üstad'a bir nevi esaret hayatı yaşattırıldı. Yine polis nezareti, yine takib, yine mürakabe ve yine her hare- keti kontrola tabi’...
BU ALTI BUÇUK AYLIK ZAMANDA ÜSTAD NE YAPTI,
NE YAZDI?
Üstad'ın Afyon hapsinden tahliyesinden sonra, ta 16 Mayıs 950'ye kadar geçen hayatı sekiz ay kadardır.Üstadın bu sekiz aylık zamanı da, CHP iktidarı altında yine aynen hapisten önceki hayatı gibidir.. Ve Emirdağ hayatına eklenmesi icabederdi. Ancak biz bu kısacık zamanı zulüm ve işkenceler itibarıyla gayr-ı vaki' sayarak, onun son hayatına bağladık.
Bu zaman zarfında Hazret-i Üstad'ın yaptığı işler, yazdığı şeyler nelerdir diye bir sual vaki olursa, şöyle izah edilebilir:
Afyon hapsinden çıkar çıkmaz ve Afyon'da bulunduğu günlerde, talebelerine bir kaç tebrik mektubu vesaire yazdı. Ayrıca Diyanet İşleri Reisi muhterem Ahmed Hamdi Akseki'li Hocaya Risale-i Nurdan bir takım hazırlattırıp gönderme işiyle alâkadar oldu.
Hapisten önce (1947'de) Ahmed Hamdi Efendi, Nurlardan iki takım ısrarla istemiş idi. O sıra bunun hazırlığı yapılmış, ancak yetiştirilip gönderilmeden, Afyon hapis faslı araya girmesiyle öylece kalmıştı. 20 Eylül 1949'da Hazreti Üstad hapisten çıkar çıkmaz, tekrar bu işe el atmış ve ilk iş, yanındaki fedakâr talebesi ve hizmetçisi Zübeyr'in imzasıyla Isparta'ya bu hususta bir mektup yollamıştı. Mektup aynen şöyledir:
"Aziz sıddık ve kahraman ağabeyim!
Evvela: Hazret-i Üstad şöyle buyurdular: "Diyanet Riyasetine gönderilmek için hazırlanan Nur takımı Emirdağ'ından Isparta'ya iade edilmiş. Bu takım bir yere verilmemiş ise, muhafaza edilsin. Belki bir zaman lâzım olacak, Ben tashih edeceğim...(6)"
Hazret-i Üstad, Emirdağ'ına geldikten sonra da, aynı mevzu üzerinde durdu ve Isparta'ya mektuplar yazdırarak. Diyanet Reisine gönderilecek Nur takımının ma'na ve ehemmiyetini bildiriyordu. Tahminen 1950 başlarında yazdırıp Isparta'ya gönderdiği bir mektup aynen şöyledir:
1658
"Gayet kıymetli fedakâr Nur kahramanı ağabeyimiz Hüsrev!
Şimdiye kadar beş defadır Diyanet Reisi Nurlardan bir takımı musırra
(6) Emirdağ-2, Müntehap dosya sıra no: 2
1659
1749
ne istedi. Ustad da şiddetli hastalığı içinde tashih edip, şimdilik bitmek üzeredir. Diyanet Reisinden onun manevi fiatı olarak üç madde istemiş:
Birisi: Sizin parça parça yazdığınız mu'cizeli Kur'anı fotoğrafla tab' etmek.. Bu maddeyi kabul etmiş. "Yalnız başındaki Türkçe tarifatı müstakil kalsa, ayrı tabedilse münasibtir." demiş.
İşte Üstad'ımızın ona yazdığı mektubu beray-i malûmat leffen size gönderiyoruz. Üstad diyor ki: "Hem bir takım Risale-i Nuru, hem makineyle çıkan mecmuaları ona göndermek ve Hüsrev gibi bu işte en ziyade alâkadar bir kardaşımızın eliyle teslim etmek cihetini meşveretinize havale ediyoruz. Siz de tam bir meşveretle, sizin bu meselede oraya gitmenizin vücudça sıhhatiniz müsaade ve fikrinizde muvafık ise; muayyen bir vakitte acele oraya gidersiniz ve adresinizi bildirirsiniz. Biz de takımı ve mecmuaları size Ankara'ya elinize yetiştireceğiz. Hatta siz isterseniz, kendi hesabınıza onları müftüler neşretmek niyetiyle Diyanet Reisine verirsiniz.
Nur talebelerinden
Üstad'ın hizmetinde
Halil, Sadık, İbrahim(7)"
7
Böylece, Hazret-i Üstad'ın bu mevzuda yaptığı muhabere ve yazışmalardan sonra, tashih edip hazırladığı iki takım Risale-i Nuru Ahmed Hamdi Efendi'ye hediye gönderirken, ona hitaben şu mektubu da yazdı:
“
Muhterem Ahmed Hamdi Efendi Hazretleri!
Bir hadise-i ruhiyemi size beyan ediyorum: Çok zaman evvel zatınız ve sizin mesleğinizdeki hocaların zarurete binaen ruhsata tâbi' ve azimet-i şer'iyeyi bırakan fikirlerine, benim fikirlerim muvafık gelmiyordu. Ben hem onlara, hem sana hiddet ederdim. "Neden azimeti terkedip, ruhsata tâbi' oluyorlar" diye Risale-i Nuru doğrudan doğruya sizlere göndermezdim. Fakat üç dört sene evvel(8) yine şiddetli, kalbime sizi ten
(7) Emirdağ-2 Müntehap dosya (küçük) sıra no: 6
(8) 1947 sonlarında zamanın İçişleri Bakanı ve sonra Bakanlar Kurulu Risale-i Nurdan ZÜlfikâr ve Asa-yı Musa gibi bazı mecmualarını müsadere ve toplatmak kararını aldıklarında, bu kitaplar bir de Diyanet Riyasetine gönderilmişti. Ahmed Hamdi Efendi, o sıra Diyanet reisi vekili iken zamanın
Dostları ilə paylaş: |