BÖLÜM 24
1920 senesinin son günlerine doğru Völkischer Beobachter satın alındı. Irkçı amaçların savunucusu olan gazete derhal Nasyonal Sosyalist Hareketin yayın organı haline getirildi, ilk önceleri haftada iki gün yayınlanıyordu. 1923 senesinden itibaren her gün çıkmaya başladı. Nihayet aynı senenin sonunda büyük boy olarak yayınlandı.
Gazetecilik sahasında tamamen acemi idim. O günlerde çıraklık yaptım ve bu iş için türlü fedakârlığa katlandım.
Ortada bir gerçek vardı ve bu insanı çok düşündürüyordu.
Büyük Yahudi basınının karşısında bir tek ırkçı gazete bulunu yordu. Yaptığım tahkikat sonunda, bunun sebebini ırkçı teşebbüsler için pek az ticari olduğunu gördüm.
Gazeteler hissiyat ile idare ediliyordu. Bu ise tamamen yan lış bir şeydi. Milletine faydalı hizmetler ifa etmeden sadece hissiyatla hareket eden bir kimse, âdi hisleri ile toplulukların düzenini bozuyordu.
Gazetemiz, isminin ifade ettiği gibi daha ziyade ırkçı mües seselere has olan kusur ve zaafları ile ırkçıların yayın organı idi içeriği çok zayıftı. Gazeteciler, ırkçı gazetelerin sadece ırkçılar dan yardım göreceğine inanıyordu. Halbuki diğer gazeteler iÜ rekabete girişerek kendimize bir yol açmalıydık, işin ticari ak saklıklarını vatansever kimselerin yardımları ile örtmeye çalış mak çok hatalı idi. Bu feci durumu tespit eder etmez, müdahale de bulundum. Aynı zamanda şans bana elini uzattı. Hareketimize sadece gazetenin ticari şefi olarak değil aynı zamanda partinin de ticari şefi sıfatı ile hizmet edecek olan adamı tespit ettim. Sene 1914tü. Partinin bugünkü ticari şefi yani Max Amann, savaşta benim amirim idi. Dört sene süren savaş boyunca mesai arkadaşlarımın ehliyet, kabiliyet ve çalışkanlıklarını, titiz ve temiz vicdanlarını yakından tetkik etmiştim.
1921 senesinin sonbaharına doğru, hareket bir buhran geçirdi. Partide çalışan memurlardan bir kısmı beni memnun etmiyordu, işte tam bu sırada eski askerlik arkadaşıma kavuştum. Tesadüf Max Amann’ı yanıma getirdi. Ona hareketimizin ticari şefi olmasını teklif ettim. O vakitler geleceği parlak olan bir mevkide bulunan Max Amann uzun bir tereddüt geçirdikten sonra teklifimi kabul etti. Ancak teklifimi şöyle kabul ettirmiştim: “Bütün kurullara karşı şef ve münhasıran tek bir başkana karşı sorumlu.” Kültürlü olan bu şahıs partiyi nizama soktu. Max A-mann’ın ortaya koyduğu yeniliklere partinin diğer şubelerinde ulaşılamadı.
Yüksek bir değerin, kin ve intikam uyandırmasına hayatta sık sık rastlanır. Bu işlerimizde de böyle bir şeyi beklemek ve sonucuna katlanmak gerekiyordu.
1922 yılından itibaren, hareketin ticari teşekkülü ve asıl teşkilâtı için kati ve sert müzakereler yapıldı. Harekete dahil olan bütün üyeler hakkında dosyalar mevcuttu. Artık hareketimize mali kaynaklar da temin edilmişti. Günlük masraflar, günlük gelirlerle karşılanacaktı. Olağanüstü gelirler, olağanüstü masraflara tahsis edilecekti. Bütün zorluklara rağmen hareket hemen hemen borç yapmadı denebilir. Hattâ parasını düzenli bir biçimde çoğalttı. Özel bir işte olduğu gibi çalışılıyordu. Çalıştırılan memurlar, mesaileri ile sivrileceklerdi. Bunlar, taraftarlık unvanından istifade etmeyeceklerdi. Her Nasyonal Sosyalistin şahsi şöhreti, önce gösterdiği çalışkanlığı ve kendisine verilen vazifeyi yapmak hususundaki kabiliyetiyle kökleşecekti. Verilen vazifeyi ifa etmeyen kimse haksız bir şöhrete sahip olamayacaktı.
Partimizin yeni ticari şefi, partinin işlerinin taraftar ve üyeler için bir geçim kaynağı olmadığını açıkça ifade etti. Bugün, bizim idari sistemimizdeki partilere özgü ahlâksızlıklarla mücadele eden genç hareketimiz, kendi bünyesinde herhangi bir rezalet ve ahlâksızlığa müsaade edemezdi. Gazetenin idaresinde, Bavyera Halk Partisi’ne mensup olan bazı memurlar vardı ve mesaileri sırasında istisnai bir meziyet ve yetenek gösteriyorlardı. Biz, herkesin gerçek mesaisini gayet samimi ve doğru olarak kabul ettik. Bu şekil davranışımız memurların kalplerini fethetmemize sebep oldu. işte kalpleri fethedilen bu kimseler, daha sonra en iyi Nasyonal Sosyalist oldular. Bunlar aynı zamanda yeni hareketin çalışmalarına da bizzat iştirak ettiler.
Bu arada partinin bir üyesi, ayni kabiliyete sahip, fakat partiye mensup olmayan bir kimseye pek tabii olarak tercih ediliyordu. Fakat hiçbir kimse partili olduğu için herhangi bir işe alınmıyordu.
Yeni ticari şefin getirdiği bu yenilik biraz direnç gördü ise de, başarıya ulaştı ve daha sonra bu başarı hareketimize olumlu etkiler yaptı.
işte bu sayede uzun enflâsyon devresinde gazeteler yayınlarım tatil ederlerken, hareketin ticari yönetimi ayakta kaldı ve bütün görevlerini yerine getirdiği gibi, Völkischer Beobachter hızla gelişti. Yayın organımız, o günlerde büyük gazeteler arasında yer alıyordu.
1921 senesi benim için önemli bir sene oldu. Çünkü bu sıralarda, lider sıfatı ile ayrıntıya ait eleştirilere ve partinin faaliyetlerinden dolayı herhangi bir kimsenin müdahalesine meydan vermedim, işte bu çok mühimdi. Keza iktidarda bulunmayanlar geveze olurlar ve devamlı bir şekilde müdahalelere kalkarak her işi anlamak ve öğrenmek isterler. Bu şekil davranmakla arkalarında büyük bir kargaşalık bırakırlar, işte böyle bir ortamda iş yapabilmek için gerçekten yetenekli kafalara sahip olabilmek mümkün değildir.
Bu gibi kimselerin çoğu çekilip gitti. Bir kısmı da gayet mütevazı bir şekilde uzaklaştı. Bir nevi eleştiri hastalığına tutulmuş olan kimseler vardır. Bunların maksatları bir heyet teşkil etmektir. Bu heyet kontrol maksadı ile yetkisiz olduğu birçok işe burnunu sokar. Böyle hareket etmek Nasyonal Sosyalistçi bir iş olmaz. Ben bu gibi kimselerin müdahalelerine karşı, partinin intizamlı ve mesul organlarını korudum. Bir işe yaramayan ve herhangi bir işi beceremeyen bu heyetleri zararsız hale getirmek için, bunlara bir iş bulmak yetiyordu, işte bu sayede, bizim heyetimizin nasıl gürültü çıkarmadan sessizce dağıldığını ve ani olarak tekrar bulunması ve toplanması imkânsız hale geldiğini görmek pek gülünecek bir olay oldu. Bu olay bana, bizim heyetimize benzeyen diğer bir kuruluşu, Reichstag’ı hatırlattı. Eğer Reichstag’daküere de nutuk imalinde bulunacakları yerde, ellerine bir iş tutuşturulsaydı, bu bol keseden atıp tutan kimseler, kişisel sorumluluklarının gerektirdiği işleri görecekleri için, gürültü çıkarmadan çabucak ortadan kaybolacaklardı.
Ben şuna inandım ki, namuslu bir idareci buluncaya kadar aramaktan bıkılmamalıdır. Bu namuslu idarecilere hareket ve faaliyetlerinde tam bir hürriyet ve serbesti, maiyetleri üzerinde de kayıtsız şartsız bir otorite vermelidir. Bu kimseler yalnız üstlerine karşı mesul olmalıdırlar. Tam bir ehliyet ve liyakate sahip olmayan bir kimse, astına karşı otorite sağlayamaz.
iki sene içinde beri zafere ulaştım. Fikirlerim kabul edildi. Çalışmalarımın kesin başarısını 9 Kasım 1923 günü gözlerimle gördüm. Dört sene önce partiye girdiğim vakit partinin bir mührü dahi yoktu.
9 Kasım 1923 günü parti feshedilip, mallarına el konunca bütün eşya ve gazetenin değerinin yüz yetmiş altın markı geçtiği görüldü.
Dostları ilə paylaş: |