EBÛ'L-FETH ABDU'L-KERÎM ŞEHRÎSTANİ (469-548/1076-1153) Kimlik
Ebû'1-Feth Abdu'l-Kerim eş-Şehristani, islam ilim dünyasının önde gelen isimlerinden olup Horasan'da Nisabur ile Harzem arasında bulunan Şehristan'da dünyaya gelmiştir. Dinler tarihi, Felsefe, Kelâm ve Edebiyat dallarında bıraktığı eserlerle haklı bir şöhretin sahibidir.
Doğduğu şehre nisbetle Şehristani ismiyle ün salan Ebû'l-Feth'in çok iyi bir tahsil gördüğü verdiği eserlerden anlaşılmaktadır. Onun çocukluğunu ve gençliğini geçirdiği coğrafi çevrenin fevkalade önemli bir ilim merkezi olduğu tarihen bilinmektedir. O önce Arap Dili ve Edebiylatını, Matematik ve Mantık gibi alet ilimlerini memleketinde önrendîkten sonra, devrinde geçerli olan diğer ilimleri tahsil etmek gayesiyle Nisabur'a orada Hadis, Akaid, Kelâm ve Fıkıh ilimlerini zamanın seçkin bilginlerinden öğrenmiştir.
Nisaburda kaldığı süre kesin olarak bilinmeyen Şehristani'nin ilmi seviyesinin burada yükselerek "kemal" derecesine ulaştığı anlaşılmaktadır. O'nun daha sonra gittiği Harizm'de "el-Efdal" lakabıyla anıhşı bunun bir göstergesidir. Şehristani Harizm'de bir süre eğitim-öğretim faaliyeti ile meşgul olmuş, daha sonra Hac yapmak üzere Hicaz'a dönüşünde Bağdat'a uğramıştır.
Bağdat'a geldiği sıralarda 40 yaşlarında olan Şerristani, bu ünlü ilim merkezinde üç yıl kadar kalmıştır. Bağdat'ta Nizamiyye medresesinde dersler veren Şehristani yaptığı vaazlarda halkın takdirini kazanmıştır.
Ebû'l-Feth Abdu'l-Kerim Şehristani, 514/1120 yıllarında selçuklu sultanı Sencerin veziri Ebü'l-Kasım Muhammed b. el-Muzaffcrîn yanında meşhur eseri el-Milel ve'n-nihal'i O'na takdim ve ithaf ettiği görülür. 12 yıl kadar burada kalan Şehristani, vezirin azlinden sonra (526/1131) Tirmiz'e geçerek ilim ve hikmet dostu Nakibu'l-Eşref Ebû'l-Kasım Ali b. Cafer el-Musevİ'nin hizmetine girerek ona da el-Milel'den bir nüsha sunmuştur.
Şehristani'nin Ebû'l-Kasım el-Musevi'nin yanında ne kadar zaman kaldığı meçhul'dür. Ancak o'nun hayatının son yıllarım memleketi Şehristan'da geçirdiği anlaşılmaktadır. Nitekim talebesi Sem'ani onun 548/1153'de vefat ettiğini kaydetmektedir.
Şehristani geriye talebeden ziyade sayıca az, ancak muhtevaca zengin eserler bırakmıştır.325
Eserleri
Şehristani'nin eserleri söz konusu olduğunda ilk bakışta şu hususlar dikkati çeker; Onun eserleri sayıca azdır. Beyhaki yirmi kadar olduğundan sözeder, ancak nitelik bakımından önem arzederler ve muhtevaca çok yüklüdürler. Buna ilaveten, Şehristani'nin eserlerinde bilgiler ilim adamına yaraşır bir tarasızlık içinde verilir. O bu yönüyle eşsizdir. Objektiflik meziyeti hemen kendini gösterir.
Şehristani'nin en önemli iki eserinden biri el-Milel ve'n-Nihal, diğeri Nihayetu’l-Akdam fi ılmi'l-Kelâm'dır.
1- Milel ve'n-Nihal, Şehristani'yi dünya çapında ün sahibi yapan, dinler ve mezhepler tarihîyle ilgili bir eserdir. Şehristani bu eserini kaleme alırken tamamen tarafsız bir yol takibetmiş, kitabına aldığı bilgilerin İslam açısından bir değerlendirmesini yapmamıştır. Bu bakımdan tenkidlere ma'ruz kalan Şehristani, Nihayetu'l-Akdam fi ılmi'l Kelâm ve diğer eserlerinde ayrıca şahsi yaşayış ve davranışlarında, kendisine yapılan şiilik'te aşırılık, Batınıliğe eğilim gösterme gibi suçlamaları, açıkça reddeden sünni Kelâma görünümündedir.
el-Milel ve'n-Nihal'in çeşitli baskıları olup Osmanlılar döneminde Nuh b. Musatafa Konevi (1070/1659) tarafından Türkçeye tercümesi yapılmıştır.326
2- Nihayetu'l-Akdam fi ılmi'l-Kelâm veya Nihayetu'l-İkdam fi ılmi'l-Kelâm konularını Eş'ari metodla ele alan Şehristani, yer yer Eş'ariliği de tenkid eder.
3- el-Musaraatu'l-Felasife adlı eserde ise Şehristani, İbn Sina'nın çeşitli eserlerindeki bazı Kelâm konularım yedi itiraz halinde inceler. Filozoflarının metodunu ve İbn Sina ile birlikte onların görüşlerindeki çelişkileri, delil ve burhanlarındaki isabetsizleri ortaya koymaya çalışır.
Abdu'l-Kerim Şehristani'nin bize kadar ulaşmayan eserlerinden bazı isimler şunlardır.
el-Menahic ve'1-Beyan, Tarihu'1-Hukema, Mefatihu'l-Esrar ve Mesabihu'l-ebrar fi tefsiri'l-Kuran, el-Mebde' ve'1-Mead, Nihayetu'1-Evham, el-İrşad ila Akaidi’l-Ibad, el-Uyun ve'1-Envar, el-Aktar fi'l-Usul.327
Ebü'l Feth Abdu'l-Kerim Şehristani, Usul'de Eş’ari, Furu'da Şafii, yaşadığı çağda Kelâm'da İmam bir Filozof-Mütekellim'dir. Derinliğine dini inançlarla dolu olan Şehristani, Kelâmi konularda felsefi, akli bir tutum sergilemiştir. O'nun sünni bir usulle Kelâm konularını işleyişi Nihayetu'l-Akdam'da belirgin bir tarzda kendini gösterir.328
İlahiyat
Alem
Alem sonradan meydana gelmiştir. Evveli, başlangıcı olmayan hadislerin meydana gelmesi imkansızdır. Mekan yönünden sonsuzca varlığını sürdüren cisimlerin varlığı da imkansızdır. Bunun böyle olduğunu aralarında yaratılışın keyfiyeti ve ilk mebde' konusunda ihtiîaf olmakla birlikte Eski Yunan Filozofları ve İslam felsefecileri kabul ederler.329
Alemin hudusuyla ilgili olarak akıl alemin bütün parçalarından her biri hakkında imkanla hüküm vermektedir. Bütün parçalardan oluşuyorsa, bu takdirde onun için imkan sorunlu olarak vacip olur.330 Zira mümkin, varlığı ve yokluğu caiz olandır. Alem zatı itibariyle, var olmak için bir müreccihe muhtaçtır. Bu müreccih Allahu Teala'dır.331
İlim
Muhkem fiiller, yartıcının ilmine delalet eder. Yaratıcı bir fiilin mahiyetini bütün yönlerden bilir. O bir işi her yönden ihate eder. İnsanın ise bir fiili bütün yönlerden bilmesi, onu ihata etmesi, fiilin künhüne vakıf olması imkansızdır. Bilinen, Ma'lum şeyler ikiye ayrılır.
1- Zaruri, zorunlu olarak bilinenler.
2- Nazari olarak bilinenler
İlim, aslında ma'luma tabidir. İnsanın ilmi, fiili yaratıcı olmayıp infiali, yaratılmıştır. Allah'ın ilmi ise filozofların benimsediği gibi zorunlu değildir. Zatıyla kaim subutidir.332
İnsan
İnsanın ilmi gibi kudretinin de hadis olması sebebiyle, onun yaratmada bir etkinliği yoktur. Ebû'l-Hasen el-Eş'âri yaratılmış, kudretin, insanın fiiline meydane getirmede asıl olarak etkinliğini kabu etmezken Kadı Ebû Bekr el-Bakıllani, yaratılmış, hadis kudretin bir etkinliği olduğunu ispat etmiştir.333
İnsan kendinde bir güç olduğunu hisseder, insan bir işi yapmaya yöneldiğinde, Allah onda o işle birlikte olan bir güç yaratır. Kul, kendisinde ihdas edilen, Allah'ın yarattığı o fiille ve özellikleriyle nitelenir. Teklifin dayanağı da bu noktadır, insan kendi özü itibariyle fiili yapma gücünde olduğunu hisseder, ancak her tasarrufunda bir Muin'e de muhtaçtır. Mesela Nazara gücü olduğunu hiseder, ancak Nazar'dan sonra ilme gücü olduğunu hissetmez.
İnsan bir yandan bilgi, güç sahibidir, diğer yandan ihtiyaç sahibidir, insan tam olarak istiklal sahibi değildir.
İnsana teklifin geçerliliği yaratma yönünden ve yapma yönündendir. Bu, yaratma, fiil olarak Allah tarafından verilir.334
Allah
Allah zatında, sıfatlarında ve fiillerinde bir tektir. Onun bir tekliğini, tevhidini isbat için akli bir takım önermeler ortaya konmuştur. Bu konuda filozofların, Mu'tezile'nin kendine özgü yöntemleri vardır. Özellikle alemde hayrın ve şerrin varlığı hayır ve şer ilahı şeklinde iki ilahın varlığını akla getirmez. Zira, Allah'ın hayır ve şerri karşısındaki durumu mevcud olarak onların varlığını yokluğuna tercih edendir. O hayrı ve şerri vücud, var olma yönünden ortaya koyandır. Varlık, vücud; bu yönüyle hayırdan ibarettir. Veya onda hayır ve şerden bahsedilemez. Fiil, vücudu yönünden failine nisbet edilir. Hayır ve şer olması yönünden fiilin, işin, failine, yapanına nisbeti düşünülmez. Yaratıcı, fiili varlığı yönünden irade eder. Hayır ve şer iki izafi kavramdır. Hayır olan şer olabildiği gibi, şer olan da hayır olabilir. Ancak şer'i, dini anlamda hayır ve şer yani Husun ve Kubuh, Şari'in hükmüne bağlıdır. Onun yapınız dedikleri hayır, yapmayınız dedikleri de şerdir.335
Allah'ın bir tek oluşuyla ilgili Temanu' delili vardır, iradelerin çatışması yöntemiyle Allah'ın bir tek oluşu isbat edilir.
Allah hiç bir şeye benzemediği gibi hiç bir şey de O'na benzemez. Zira, şekiller, suretler, değişim ve boyutlar sonradan meydana gelen eşyanın özellikleridir. Allah bu tür özelliklerden uzaktır.336
1- Alem yaratılma yönünden Allah'ın eseridir. Bunu o imkan ve hudus delilleri ortaya koyuyor. Allah, alemin varlığı cihetinden ta'til edilemez. Alem, kendiliğinden değil, yaratıcı Allah'ın yaratmasıyla vardır. Alem Allah'a muhtaçtır.
2- Allah yaratma yönünden de ta'til edilemez. Yaratması olmayan bir ilah düşünülemez.
3- Zati ve manevi sıfatlardan uzak, isim ve hükümleri olmayan bir Allah düşüncesi saçmadır. Allah zati ve subuti sıfatları olan tek Halık'tır.
Allah, zatı, sıfatları ve fiilleri hususunda ta'til, hareketsizlik, atalet düşünülmeyen yegane Mabuttur, Rab'tır.
O, Hal nazariyesini kabul eder. Şehristani, Halleri (ahval) insan zihninde gerçekleşen mevcut manalar olarak görüyor. Haller, külli, genel olup Ayan'da vücutları yoktur. Zihinlerde var olup tasarvurlar halindedirler. Onları ne var, ne yok demekten ziyade inkar etmemek daha yerinde olur.337
Mu'tezile'nin, "yok şeydir" görüşü ile bazı filozofların "Heyula, ilk madde vardır" görüşü arasında benzerlik bulunmaktadır. Her iki görüşün Kelâmi hakikatlerle ilgisi yoktur.338
Allah'ın Sıfatları
Allah'ın sıfatları O'nun zatıyla kaim'dir. Allah o sıfatlarla vasıflanır. Mu'tezile'nin ve filozofların Allah'ın sıfatlarıyla ilgili görüşlerinin reddine dair, akli ve nakli cevapları vardır. O'nun ilmi ezeli olup tekdir. Cüz'i ve külli ayrıntılı bir tarzda bütün ma'lumlara taalluk eder.
Zat ve sıfatlara dair nazik, dakik ve anlışılması cidden zor konularda sıfatların taalluku ve bunların hakikatleri ve hususiyetleri gibi mevzularda açıkça görüş ortaya koymak Kelâmcıları iyice zorlamıştır. Hatta Kadı Ebû Bekr el-Bakıllani bu hususta nakl'e, Şeriat'e sığınmıştır.339
Allah, kadim bir irade ile Mürid olup O'nun iradesi bütün oluş ve varlıklara taalluk eder. O aynı zamanda kadim, ezeli bir Kelâmla da Mütekellimdir. O'nun görülmesine şer’i delil Kur'an'daki Hz. Musa kıssasıdır.340
Fiillerin Nitelenişi
Güzellik, Çirkinlik, bir şeyin iyi veya kötü oluşu, Allah'ın o şey hakkında verdiği hükümle ortaya çıkar, insanların fiillerinin zati, nefsi iyi ve kötü oluşları sözkonusu değildir. Güzel, şeriatın yapanını övdüğü, çirkin de yapanını şeriatın yerdiği şeydir. Bu konuda tek ölçü şeriattır. Ancak Seneviye, Tenasuhçular, Brahmanlar, Havariç, Kerramiyye ve Mu’tezile güzel-çirkin, Husun-Kubuh bahsinde aklı ölçü kabul ederek fiillerin zati iyilik ve kötülükleri oluşlarını benimsemişlerdir.
Hz. Peygamberin şeriatı genelde ma'kuldur. Aklın onu anlaması imkan dahilindedir. Ancak eşyanın özelliklerini ve varlıkların mahiyetlerini her insanın aynı tarzda anlaması güçtür. Bu konudaki anlaşmazlığın kaynağı bu noktadır.
Allah'ın fiillerinden ve yaratmasında bir illet ve amaç aranmaz. Onun fiillerinde salah ve aslah'a da yer yoktur. Ancak, O hakim'dîr. Fiillerinde hikmet vardır. O'nun fiillerini bir takım kayıtlar altına almak doğru değildir. O dilediğini işler. Kullarını rızıklandırır. Onlara belli bir vakte kadar ecel tayin etmiştir.341
Nübüvvet
Allahu Teala alemin yaratıcısı ve sahibidir. Yaratma, mülk ve emir O'na aittir. O, kulları hakkında emirlerini ve yasaklarını bildirme yetkisine haizdir. Bunun için aralarından birini seçerek insanlara iradesini tebliğ edebilir. Bu konuda bir imkansızlık sözkonusu değildir. Bunun böyle olması aklın tecviz ettiği, caiz gördüğü hususlardandır. Akıl nübüvveti caiz görür, kabul eder, Peygamberliğin aslını sıdk, doğruluk oluşturur. Bu da:
1- Peygamberin davasıyla birlikte mu'cize'nin bulunuşu,
2- Mu'cize'nin, peygamberin Allah katından gönderildiğini ispat edişi ve onun doğruluğuna delil oluşu, çıkar.
3- Doğruluğun, sadık peygamberin meydan okuyuşuna bağlı oluşunda ortaya Peygamberi te'yid ve tasdik eden, onu insanlara gönderen Allah'tır. Mu'cize;
1- Alışılmış olanı engellemek, men etmek.
2- Alışılmamışı ortaya koymak.
gibi iki şekilde tezahür eder.342 Burada Şehristani'nin Bakıllani'den etkilendiği gözleniyor.
Peygamberler büyük günahlardan olduğu gibi küçük günahlardan da masumdur. Aksi takdirde çelişki meydana gelir. Zira küçük günah devam ederse büyük günah olur. Onlar için aklen ve şer'an caiz olan, birbirine tekabül eden, birbiriyle aynı durumda olan iki işten birini terk etmektir. Ayrıca onların zelle, ayak sürçme türünden çok ufak hatalarında büyük sırlar gizlidir. Öyleyse durumların hallerin oluşuna değil, sonun gizliliklerine bakmak gerekir.
Hz. Muhammed’in doğruluğuna Kur'an en beliğ delildir. Kur'an'ın meydan okuyuşu onbeş asırdır cevapsızdır, herkesi aciz bırakmaktadır.
Nübüvvet, peygamberin şahsına bağlı bir sıfat olmayıp Allah’ın ona bir rahmeti ve nimetidir. Bunu Kur'an ayetleri açıklar.343
Ahiret
İslam şeriatında Haşr ve Diriliş ile ilgili bilgiler diğer dinlerden çok fazladır. Cismani haşirle ilgili akli ve nakli pek çok delil vardır. Kabir sorgusu ile ilgili sahih haberler mevcuddur. Mizan, Havz, Şeriat haktır.
İman ve İslam konusunda i'tikadi ekollerin kendilerine özgü tarifleri vardır.344
İmamet
İmamet i'tikad usulünden değildir, ancak bilinmesi gerekli bir konudur. Bütün İslam mezhepleri vücubu, gerekliliği konusunda birlik halindedirler. İmametin vücubu konusunda, ümmetin ilk asırdan itibaren yeryüzünün bir imamdan boş kalmadığı mevzuunda ittifak etmesidir.
İmametin nass ile mi, yoksa icma’ ile mi tayini konusunda ihtilaf vardır.
Evliya'nın kerameti aklen caiz olup, buna delil vardır. Allah'ın kullarına en büyük kerameti hayır sebeplerini kolaylaştırması, şer vasıtalarını zorlaştırmasıdır.
Şehristani, Nihayetu'l-Akdam'ı uzunca bir dua ve el-Cevheru'l-Ferd'e ayırdığı bir zeyil ile bitiriyor. O, cismin, bölünme, parçalanma vasfını kabul etmeyecek bir hadde kadar bölünmesinin, parçalanmasının mümkün olduğunu kabul eder.
Abdu'l-Kerim Şehristani, Nihayetu'l-Akdam'da zaman zaman Eş'arileri tenkid etmekle birlikte Sünni bîr Kelâmcı olarak İslam akaidinin akli bir savunucusu ve açıklayıcısı görünümünde ve bu metodunda fevkalade başarılıdır. İfadeleri gayet açık, planlı ve düzenli bir şekilde çeşitli görüşleri belirterek meseleyi net ve anlaşılır bir tarzda ortaya koymakladır.
Ahiret konusunun Nihayetu'l-Akdam'da fazla uzunca yer almayışının sebebi, bu konuyu Risaletu'l-Maad'de ele almış olması, bunu orada zikretmesidir. Şehristani'nin Sünni Kişilik 345 ve kimliği imamet meselesini işlerken özellikle belirgin bir hal alıyor. O böylece hakkındaki söylentileri kendi ifadesiyle yazılı olarak yalanlamış oluyor.
Ebû'1-Feth Abdu'l-Kerim Şehristani Kelâm Tarihinde Nass'a bağlı akılcı kişiliğiyle felsefi Kelâm'ın Gazzali sonrası, Razi öncesi en önemli simalarından biridir.346
Dostları ilə paylaş: |