KEYNES'TEN SONRA İKTİSADİ DÜŞÜNCEDE MEYDANA GELEN GELİŞMELER
Keynes'in yukarıda kısaca anlatılan istihdam teorisi kısa devre tahlillerine dayanmaktadır. Bu tahlillerde nüfus, potansiyel emek miktarı, reel sermaye stoku, teknolojik bilgi, tasarruf ve tüketim eğilimi, piyasa yapısı, sosyal ve kültürel çevre v.b. sabit varsayılarak, denge gelirini ve tam istihdamı belirleyen öğeler incelenmektedir.
Keynes'in yukarıda kısaca anlatılan istihdam teorisi kısa devre tahlillerine dayanmaktadır. Bu tahlillerde nüfus, potansiyel emek miktarı, reel sermaye stoku, teknolojik bilgi, tasarruf ve tüketim eğilimi, piyasa yapısı, sosyal ve kültürel çevre v.b. sabit varsayılarak, denge gelirini ve tam istihdamı belirleyen öğeler incelenmektedir.
Keynes’in istihdam teorisi 1929-1930 dan sonra Dünya ekonomisinde meydana gelen ekonomik daralmanın etkisi altında kalarak, âtıl kapasite ve işsizlik bulunan bir ekonomide üretim kapasitesinde herhangi bir büyüme olmadan reel gelirin artması koşullarım incelemiş, üretim kapasitesindeki gelişme ve bunun ortaya çıkaracağı sorunlar üzerinde durmamıştır.
Keynes’in istihdam teorisi 1929-1930 dan sonra Dünya ekonomisinde meydana gelen ekonomik daralmanın etkisi altında kalarak, âtıl kapasite ve işsizlik bulunan bir ekonomide üretim kapasitesinde herhangi bir büyüme olmadan reel gelirin artması koşullarım incelemiş, üretim kapasitesindeki gelişme ve bunun ortaya çıkaracağı sorunlar üzerinde durmamıştır.
Bunu Keynes'ten sonra gelen ekonomistler yapmaya çalışmışlar, milli üretim ve milli gelirde uzun devrede meydana gelecek değişmeleri, yani iktisadi büyümeyi araştırmışlardır. Böylece Keynes'in kısa devre statik tahlilleri, uzun devre dinamik tahlillerle geliştirilmeye çalışılmıştır.
Bunu Keynes'ten sonra gelen ekonomistler yapmaya çalışmışlar, milli üretim ve milli gelirde uzun devrede meydana gelecek değişmeleri, yani iktisadi büyümeyi araştırmışlardır. Böylece Keynes'in kısa devre statik tahlilleri, uzun devre dinamik tahlillerle geliştirilmeye çalışılmıştır.
Özellikle, İkinci Dünya Savaşından sonra iktisadi büyüme teorileri büyük bir gelişme göstermiştir. Matematiksel metodla çalışan model teoriler yanında, Tarihçi Okulun gelişme aşamalarını anımsatan gelişme teorileri ortaya atılmış, çeşitli ülkelerin ekonomik gelişmeleri üzerinde istatistiki araştırmalar yapılmıştır.
Özellikle, İkinci Dünya Savaşından sonra iktisadi büyüme teorileri büyük bir gelişme göstermiştir. Matematiksel metodla çalışan model teoriler yanında, Tarihçi Okulun gelişme aşamalarını anımsatan gelişme teorileri ortaya atılmış, çeşitli ülkelerin ekonomik gelişmeleri üzerinde istatistiki araştırmalar yapılmıştır.
Bunlar arasında Harod ve Domar'm sermaye birikimi ile gelir ve harcama arasındaki ilişkiyi tahlile çalışan kapasiteye uygun yatırım teorileri, H.F. Uzawa, J.E. Meade, H. König tarafından geliştirilen çok sektörlü gelişme modelleri ve bunlara dayanan girdi çıktı analizleri, N. Kaldor'un değişen gelir bölüşümüne dayanan büyüme modeli, R.M. Solow'un büyüme modeli zikredilebilir.
Bunlar arasında Harod ve Domar'm sermaye birikimi ile gelir ve harcama arasındaki ilişkiyi tahlile çalışan kapasiteye uygun yatırım teorileri, H.F. Uzawa, J.E. Meade, H. König tarafından geliştirilen çok sektörlü gelişme modelleri ve bunlara dayanan girdi çıktı analizleri, N. Kaldor'un değişen gelir bölüşümüne dayanan büyüme modeli, R.M. Solow'un büyüme modeli zikredilebilir.
Öte yandan, para ve kredi politikası tedbirleri ile istihdam ve üretim düzeyini değiştirmenin mümkün olabileceğini kabul eden Keynesyen teori Phillips eğrileri yardımı ile işsizlik oranı ile enflâsyon oranı arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalara yolaçmış; Chicago Üniversitesi profesörlerinden Milton Friedman'm öncülük ettiği modern miktar teorisi, klasik miktar teorisinde olduğu gibi, para arzındaki artışın uzun dönemde ekonominin reel kesimini etkilemeyeceğini, sadece talep enflâsyonu doğuracağım ileri sürerek, Keynesyen teoriye karşı çıkmıştır.
Öte yandan, para ve kredi politikası tedbirleri ile istihdam ve üretim düzeyini değiştirmenin mümkün olabileceğini kabul eden Keynesyen teori Phillips eğrileri yardımı ile işsizlik oranı ile enflâsyon oranı arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalara yolaçmış; Chicago Üniversitesi profesörlerinden Milton Friedman'm öncülük ettiği modern miktar teorisi, klasik miktar teorisinde olduğu gibi, para arzındaki artışın uzun dönemde ekonominin reel kesimini etkilemeyeceğini, sadece talep enflâsyonu doğuracağım ileri sürerek, Keynesyen teoriye karşı çıkmıştır.
LİBERAL KAPİTALİZMDEN SOSYAL PİYASA EKONOMİSİNE DOĞRU GELİŞME
Batı ülkelerinde sanayileşme hareketi ile birlikte liberal görüşün etkisi ile devletin üretim organizasyonuna, işçi ile işveren arasındaki ilişkilere her türlü müdahaleden çekinmesi, işçi sınıfının her türlü himaye ve güvenceden yoksun olması, gelir bölüşümünde artan eşitsizlik ve ekonomik krizlerin sebep olduğu sefalet giderek çalışanların sağlık ve çalışma güçlerinin korunması, hastalık, sakatlık, yaşlılık, işsizlik risklerine karşı sosyal güvenliklerinin sağlanması;
ekonomide toplanma ve tamamlanma olayının tekel durumu yaratması, serbest rekabetin büyük ölçüde büyük ve güçlü işletmeler lehine işlemesi karşısında küçük ve güçsüz işletmeleri korumak, tekelleşmenin sakıncalarını ortadan kaldırmak maksadıyla tedbir alınması gereğinin duyulması .... devletin kapitalizmin dayandığı temel ekonomik kurumlara çeşitli biçimlerde müdahale etmesini zorunlu hale getirmiş;