Ki bu durum aynı zaman­da onların fildişini temiz saydıklarını da gösterir



Yüklə 0,88 Mb.
səhifə10/26
tarix04.01.2019
ölçüsü0,88 Mb.
#90505
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   26

FİNLANDİYA

Kuzey Avrupa'da ülke.



1- Fiziki Ve Beşeri Coğrafya

2- Tarih

3- Ülkede İslamiyet

4- Finlandiya'da İslam Araştırmaları

Baltık denizinin kuzey kolu Botni körfe-ziyle doğu kolu Fin körfezi arasından baş­layarak kuzeye doğru uzanır. Tek meclis­li, çok partili parlamenter rejimle yöneti­len Finlandiya Cumhuriyeti'nin (Fince adı Suomen Tasavalta) yüzölçümü 338.145 km2, nüfusu 5.058.000 (1993), başşeh­ri Helsinki (50L741)ve nüfusu 100.000'i aşan öteki şehirleri Espoo (178899), Tam-pere (175.202), Turku (160.320), Vantaa'-dır (159.462).



1- Fiziki Ve Beşeri Coğrafya

Ülke toprakları yüzey şekilleri açısın­dan sade bir görünüşe sahiptir. Bunun sebebi, jeolojinin dördüncü zamanının başlannda buralan kaplayan büyük bu­zul Örtüsünün daha eski dönemlerde olu­şan araziyi aşındırarak hafif engebeli bir duruma getirmesidir. Finlandiya'nın coğ­rafyasına damgasını vuran çok sayıdaki göl de söz konusu buzullann hareketi ve erimesiyle ortaya çıkmıştır. Yine bu­zul örtüsünün kuzeye doğru çekilmesi sırasında bıraktığı "moren depolan" da güneydeki birbirlerinden yaklaşık 20 km. mesafede bulunan ve yükseklikleri 100 metreyi geçmeyen iki alçak tepe sırası­nı meydana getirmiştir. Arazinin yük­sekliği güneyden kuzeye doğru artar ve Laponya'dakİ Haltia tepesiyle (1324 m.) en yüksek noktasına ulaşır. Buzullar sa­dece iç kesimlerin yüzeyine son şeklini vermekle kalmamış, kıyılann da karalar içine sokulan fıyordlar vasıtasıyla şekillenmesine sebep olmuştur; bu dantel gi­bi işlenmiş kıyılann önünde de irili ufaklı binlerce ada bulunmaktadır.

Bir kuzey ülkesi olmasına rağmen Fin­landiya'da Atlas Okyanusu'nun etkisiyle nisbeten ılıman bir iklim hüküm sürer. Ülke topraklan her ne kadar kış mevsi­minde kalın bir kar ve buz örtüsünün al­tında kalırsa da en soğuk ay ortalama­ları kuzeyde -15, güneyde ise -7 dere­cenin altına inmez. Yağış miktarı güney­den kuzeye doğru azalır ve güneyde 700 mm. olan yıllık ortalama kuzeyde 400 milimetreye kadar düşer.

Finlandiya, sayısı 60.000'e yaklaşan göllerinin çokluğuyla ün salmış ve "göller memleketi" diye tanınmıştır. Sığ ve kıyılan çok girintili çıkıntılı olan bu göl­ler, çeşitli akarsu ve kanallarla gruplar halinde birbirine bağlanarak büyük bir sistem teşkil eder. Ülkedeki nehirler kı­sadır. Doğal bitki örtüsü gür olup top­rakların yaklaşık üçte ikisi, çoğu çam cinslerinden ve öteki iğne yapraklı ağaç­lardan (ladin ve köknar gibi) meydana ge­len ormanlarla kaplıdır.

1993 istatistiklerine göre Finlandiya'­da kmz başına düşen nüfus yoğunluğu 16,5'tir; bu oran sanayide ileri gitmiş güney bölgesinde 47'ye çıkarken tenha kuzey bölgesinde 9'a iner. Ülke nüfusu­nun dörtte birine yakın bir kısmı (% 23ü) Helsinki (% 10}. Espoo, Tampere, Turku ve Vantaa'nın oluşturduğu beş büyük şehirde yaşar. Fince ve İsveççe'nin res­mî dil olduğu ülkede Fince konuşanlar nüfusun % 93,5'ini, İsveççe konuşanlar ise % 5,9'unu teşkil ederler. Halkın bü­yük çoğunluğu (% 88,1) Lutherciler'den, geriye kalanı Ortodoks (% 1,1) ve her­hangi bir kiliseye bağlı olmayanlardan (% 9,9) meydana gelir.

Finlandiya'nın ekonomisi esas itiba­riyle orman ürünlerine ve bunlan işle­yen sanayie dayanır; bundan dolayı Fin-ler kendilerine bu kadar gelir sağlayan ormanlara "yeşil altın" adını verirler. Or­man işletmeciliğinin en fazla geliştiği bölge, ülkenin güneyindeki Kymi ırma­ğının çevresinde yer alan kesimdir. İş­lenmiş ve yan işlenmiş orman ürünle­ri su yollarının sağladığı ucuz ulaşım imkânlanndan faydalanılarak belli mer­kezlerde toplanır ve ihraç edilir. Orman endüstrisinin başlıca ürünleri kereste, kontrplak, kâğıt hamuru, selüloz, kâğıt ve kibrittir. Finlandiya Batı Avrupa ülke­lerinin en büyük kâğıt kaynağıdır: özel­likle İngiltere kullandığı kâğıdın büyük bir kısmını buradan alır. Ülkede endüstri­leşmenin çeşitlenmesini engelleyen en önemli faktör yeraltı kaynaklannın zen­gin olmayışıdır; doğu tarafiannda çıka-nlan bakır ve çinkodan başka önemli bir maden cevheri bulunmamaktadır. Diğer önemli ekonomik faaliyet hayvancılıktır. Ülkede en fazla sığır (1990'da 1.315.000 baş), domuz (1-290.000 baş) ve kuzeyde yaşayan Laponlar tarafından da ren ge­yiği (240.000 kadar) beslenir. Ayrıca Bal­tık denizinde balıkçılık yapılır. Finlandi­ya'da topraklann sadece % 9'unun eki­me elverişli olması sebebiyle ziraat im-kânlan son derece kısıtlıdır. Daha çok ülkenin güneydoğusuna inhisar eden ta­rım alanının % 40'ında ot yetiştirilmektedir; öteki ürünleri yulaf. arpa. şeker pancarı ve patates oluşturur.

Başlıca enerji kaynağını, yılda kişi ba­şına düşen miktarla ülkeyi dünyada be­şinci sırada tutan hidroelektrik teşkil eder; ayrıca zengin turbalıklardan da (bataklık kömürü) elektrik üretiminde fay­dalanılır. Ülke içi ulaşımında çok sık olan, fakat genellikle yalnız yaz mevsiminde kullanılan su yolları etkin bir rol oynar. 5900 kilometrelik demiryolu ve 76.000 kilometrelik karayolu ağı ile yirmi beş havaalanı ulaşımdaki diğer imkânlardır. Son yıllarda turizm oldukça gelişmiş ve yıldan yıla artan senelik turizm geliri 1991 yılında 1 milyar 236 milyon doları bulmuştur. Finlandiya'nın ihracat yaptı­ğı ülkelerin başında Almanya gelmekte, onu İsveç ve İngiltere takip etmektedir. Sattığı malların % 75'inİ mobilya dahil ağaç ürünleri oluşturur. İthalâtında ise tüketim malları ve yakıtlar birinci sıra­dadır. İthalât yaptığı ülkelerin başında da yine Almanya ile İsveç yer alır.

2- Tarih

Finlandiya'nın belirlenebilen en eski tarihi yaklaşık milâttan sonra 100 yılın­da başlar, Ural-Altay kavimlerinden olan Finler'in ataları Baltık denizi üzerinden bölgeye geldiklerinde muhtemelen göcebe Laponlar'ın ceddi olan yerlileri ku­zeye doğru sürdüler. İlk yerleşim mer­kezlerini köy toplulukları halinde ülke­nin batısında kuran bu insanlar, daha çok eski dünyanın ticaretinde önemli bir yeri bulunan kürk avcılığıyla uğraştı­lar. Bu arada güneyden başka kavimle­rin gelmesiyle birlikte iskân yerleri do­ğuya doğru yayıldıysa da bunların ara­larında geniş ıssız bölgeler oluştu. 1000 yıllarına kadar burada Finler, Hâmeliler ve Karelyalılar adlarını taşıyan üç ayrı kabile birliğinden başka devlet örgütü görülmedi. XI. yüzyılda denizden saldı­ran Vikingler'le çatışmaya giren Fin ka­vimleri, sonunda Finlandiya körfezinde­ki ticari üstünlüklerini onlara kaptırdı­lar. XII ve XIII. yüzyıllarda Finlandiya Rus­lar, Danimarkalılar ve İsveçliler arasın­da mücadele sahası oldu-, bu mücadele içerisinde dinî açıdan farklı kiliselerin re­kabeti vardı. 1249'da Turku'da kurduk­ları Dominiken manastırı vasıtasıyla böl­ge halkı üzerinde hâkimiyetlerini hisset­tirmeye başlayan İsveçliler, yaptıkları se­ferlerle bölgede güç kazanmaya çalışan Ruslar'ı geri püskürterek 1323'te onları Finlandiya'nın İsveç Krallığı'nın bir par­çası olduğunu kabul etmek zorunda bı­raktılar.

XIV. yüzyılda dağınık Fin kavimleri, bağlı bulundukları İsveç Krallığı tarafın­dan bir dukalık halinde bir araya geti­rildi. Devletin diğer bölgelerindeki du­kalıklarla aynı statüde olan bu birlik, Finler'e 1362'den sonra İsveç krallarının seçimine katılma imkânı sağladı. Fin­landiya dukalığının başına geçirilen Av­rupa'nın çeşitli üniversitelerinde eğitim görmüş Turkulu piskoposlar ülke ile Av­rupa arasında ilişki kurdular ve Finler'in gelişen yeni dinî akımlardan haberdar olmalarına ve onlardan etkilenmelerine sebep oldular. Martin Luther'in yeni di­nî Öğretisi bu yolla ülkeye girdi ve 1548-de bu yeni görüşün etkisiyle Yeni Ahid Fince'ye tercüme edildi.

XVII. yüzyılın başlarında Finlandiya Du­kalığı, gücünün doruğundaki İsveç'in Rusya ile yaptığı savaşlar sonucunda top­raklarını doğuya doğru genişletti. Fakat XVIII. yüzyıldan itibaren İsveç'in zayıfla­ması. Rusya'nın Büyük Kuzey Savaşı sıra­sında Finlandiya'yı işgal etmesine (1714-1721) yol açtı ve yapılan antlaşma ile İs­veç, Baltık eyaletleriyle Finlandiya'nın güneyini Rusya'ya bırakmak zorunda kal­dı. Daha sonra askerî ve siyasî yönlerden büyük bir gelişme gösteren Rusya İsveç'­le yaptığı yeni savaşlardan da galip çıkınca Finlandiya'nın tamamı 1809'da im­zalanan Tilsit Antlaşması ile Rusya'ya bağlandı.

Finlandiya için büyük önem taşıyan bu yeni dönemde Çar I. Alexandre. eski düklüğün kurumlarını değiştirmeden ül­keyi bir grandüklüğe dönüştürdü. Bun­dan sonra 1829'da başşehri Helsinki'ye taşınan Finlandiya bir senato ile kendi kendini yönetti. XIX. yüzyılın ikinci yarı­sında millî bir ordu kuruldu ve Finlandi­ya Grandukalığı adına para basıldı (1865). Bu dönemde ülkenin politik, ekonomik ve kültürel gelişmesi hızlandı. Ancak Ruslar'ın bu serbest tutumu fazla sür­medi ve XIX. yüzyılın sonuna doğru III. Alexandre zamanında diktatörlüğe dö­nüşerek Ruslaştırma hareketleri yoğun­laştırıldı; önce Finlandiya ordusu dağı­tıldı ve Rusça resmî dil haline getirildi. Bu dönem 1917'de Sovyet Devrimi ile so­na ererken Finlandiya bağımsızlığını ilân etti100. Ancak ülke içinde Bol-şevikler'in desteklediği sosyalistlerle (Kı-zılordu) Almanlar'dan yardım gören mu­hafazakârlar (Beyazordu) arasında bir iç savaş başladı. Nisan 1918'e kadar de­vam eden bu savaş muhafazakârların zaferiyle sonuçlandı. Bunun ardından kurulan sosyalistlerin yer almadığı bir parlamento ile ülke demokratik bir millî yönetime kavuştu; 21 Haziran 1919'da da cumhuriyet anayasası kabul edildi.

Finlandiya, II. Dünya Savaşı öncesinde Sovyetler'le bir saldırmazlık paktı imza­lanmış olmasına rağmen (19321 1939'-da Rus kuvvetlerinin saldırısına uğradı. Ruslar'la tekrar anlaşma sağlandıysa da Finlandiya'nın Almanya'ya yakınlaşıp topraklarına girmesine izin vermesi ül­kenin savaşa katılmasına sebep oldu; Almanya'nın yenilmesi üzerine de 1947 Paris Antlaşması ile toprak kaybına uğ­radı. Gümrük Birliği'ne girmekten son anda vazgeçen Finlandiya, hem Avrupa Topluluğu ile serbest değişim antlaş­ması olan hem de Comecon ile bağlan­tısı bulunan tek ülke idi. Ancak 1991'-de Comecon resmen tasfiye edilince bu vasfı ortadan kalktı.



Bibliyografya:

Eino Jutikkala, A History of Finland, New York 1962; Sami Öngör, Devletler ve Ülkeler Ansiklopedisi, Ankara 1967, s. 53-54; Besim Darkot. Aurupa Coğrafyası, İstanbul 1969, s. 35, 67, 86, 88; Geoffrey Barraclough. Times Dünya Tarihi Atlası, İstanbul 1980, s, 188, 215; Selâmı Gözene. Avrupa Ülkeler Coğrafyası II: Kuzey, Batı ue Orta Avrupa Ülkeleri, İstanbul 1983, s. 41-47; Ramazan Özey. "Fin Destanı Kalevala'da Coğrafi Görüşler", Atatürk üniuersitest Fen-Edebiyat Fakültesi Araştırma Der­gisi, sy. 14, Erzurum 1986, s. 215-223; Heikki Waris, "Finland", EAm., XI, 224-225; "Finlan­diya", Gelişim Büyük Coğrafya Ansiklopedisi, İstanbul 1981, IV, 865-880; "Finlandiya", Bü­yük Larousse, İstanbul 1986, VII, 4124-4130; Edvuard M. Summerhill, "Finlandiya", ABr. Ana Yıllık 1994, İstanbul 1994, s. 483-484.



3- Ülkede İslamiyet

Finler'in İslâmiyet'le tanışmaları Rus­ya'nın hâkimiyeti altında bulundukları yıllara (1809-1917) rastlar. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Tataristan'ın başşehri Kazan'ın kuzeybatısındaki Nijnİ Novgorod civarında yaşayan Tatar asıl­lı müslümanlar ticaret yapmak amacıy­la Finlandiya topraklarında görünmeye başladılar. Daha ziyade seyyar satıcılık­la uğraşan bu insanlardan başka, o ta­rihlerde Rus ordusunda görev yapan müslüman askerlerle merkezden gön­derilen birtakım müslüman memurlar da Finlandiya'nın çeşitli yerlerine dağıl­dılar. Bunlardan bazılarının vefatı üzeri­ne Helsinki'de bir İslâm mezarlığı ihdas edildi (1870). Bundan sonra Finlandiya'da Rusya'ya göre ticarî hayatın daha canlı ve sosyal imkânların yaşamaya daha el­verişli olduğunu gören müslüman tacir­ler de buraya yerleşmeye başladılar. Fin­landiya'ya yerleşen Tatarlar'ın sayısı XIX. yüzyılın sonlarına doğru 150-200 kişiyi bulmuştu. Müslümanlar ilk yıllarda pek çok problemle karşılaştılar. Çünkü din, dil, kültür, örf ve âdetlerin tamamen de­ğişik olduğu hıristiyan bir ülkeye gelip yerleşmişlerdi: ayrıca çeşitli şehir ve ka­sabalarda dağınık yaşadıkları için arala­rında tam bir koordinasyon da yoktu. Herkes bulunduğu bölgede bir şeyler yapmaya gayret ediyor, bir taraftan da yeni gelenlerle birlikte müslüman azın­lığın sayısı gittikçe artıyordu. 1917'de bağımsızlığın ilânı ve sınırlardan giriş çıkışların kontrol altına alınması üzeri­ne Finlandiya'da yaşayan müslümanlar vatandaş statüsüne geçerek buraya yer­leştiler.

Ülkelerine dönüş ümidi kalmayan müs­lümanlar. hıristiyan toplum içinde kay­bolup gitmemek için Fin yasalarının azın­lıklara tanıdığı haklardan faydalanarak kendi inançlarını ve dinlerini sürdürebil­mek amacıyla dinî bir dernek kurdular. Suomen Muhammettilainen Seurakun-ta adını taşıyan bu dernek 1925 yılında başşehir Helsinki'de faaliyete geçti; da­ha sonra da adı Suomen İslam Seura-kunta olarak değiştirildi. Öncelikle İs­lâm toplumunun karşı karşıya bulundu­ğu problemlerin halli yoluna gidilerek namaz kılınabilecek ve çocuklara dinî eği­tim verilebilecek binalar satın alındı. Hü­kümetle yapılan temaslar sonunda Rus yönetimi sırasında müslümanlara tahsis edilen mezarlığın resmen derneğe devri sağlandı. Açılan kurslarla çocukla­ra ve yetişkinlere dinî bilgiler verilmesi­ne, Kur'an öğretilmesine başlandı; ayrı­ca ihtiyaç duyulan temel dinî ve millî eserler bastırıldı. Ülkenin çeşitli kesim­lerinde yaşayan müslümanlar Helsinki'­ye göçerek merkezde toplanmaya ve bir koloni oluşturmaya çalıştılar; özellikle de millî ve dinî kimliklerini kaybetme­mek için ellerinden gelen çabayı göster­diler. Türkiye İle Sovyetler Birliği'ndeki Türk cumhuriyetlerinden Reşit Rahmeti Arat, Sadri Maksudİ Arsal, Abdullah Bat­tal Taymas, Akdes Nimet Kurat ve Mu­sa Carullah Bigİ gibi ilim adamlarını da­vet ederek cemaate yön verdiler.

1935 yılında Suomen İslam Seurakunta tarafından Suomen Turkkilaisten Seura adı altında ikinci bir dernek kuruldu; bu­nun amacı daha çok kültürel faaliyet­leri yürütmek, millî kültürü yaymak ve yaşatmaktı. Masrafları Suomen islam Seurakunta'nın mütevelli heyeti tara­fından karşılanan bu dernek müslüman toplum içinde küçümsenmeyecek hiz­metler yapmıştır ve halen de yapmak­tadır. 1939 yılında II. Dünya Savaşı or­tamını fırsat bilen Sovyetler Birliği'nin Finlandiya'ya saldırmasıyla başlayan ve beş yıi süren Fin-Rus savaşı sırasında Suomen islam Seurakunta üyelerinden askerlik çağına gelenler Rusya'ya karşı kahramanca savaştılar ve hükümet müs­lüman halkın gösterdiği vatan severlik-ten dolayı İslâm kabristanına şehidler için bir âbide diktirdi. Savaş yıllarında dinî faaliyetler azalarak da olsa devam etti. Helsinki'ye 40 km. uzaklıkta bulu­nan ve şu anda 100 kadar müslümanın yaşadığı Jârvenpââ şehrinde halkın yap­tırdığı cami ibadete açıldı (1942) Yine savaş sırasında Finlandiya'nın ikinci bü­yük şehri olan Tampere'de Tampereen Islamilainen Seurakunta adı altında ye­ni bir dinî dernek kuruldu (1943). Halen aynı isimle faaliyetine devam eden ve bir de camisi olan derneğin 1S0 civarın­da üyesi bulunmaktadır.

Savaştan sonra, yaşanan ekonomik sıkıntıların ve olumsuzlukların yavaş ya­vaş giderilmesine çalışıldı. Bu yıllarda Finlandiya'nın ekonomisindeki yüksel­meye paralel olarak müslumanların du­rumunda da bir düzelme görüldü. 1945 yılında, gençlerin sportif faaliyetlerini yü­rütmek üzere masraflarını Suomen İs­lam Seura kunta'nın karşıladığı Urheilu-sevra Yolduz r.y. adı altında yeni bir der­nek daha kuruldu. Suomen İslam Seu­rakunta üyeleri kendilerine ve çocukla­rına gerekli olan dinî bilgileri cami bün­yesinde açılan Kur'an kurslarından al­maktaydılar. Ancak tam teşekküllü bir millî okulları yoktu. Fin makamlarıyla yapılan temaslar sonunda 1948 yılında Turkilainen Kansakoulu açıldı. İlkokul se­viyesinde ve dört yıl süreli olan bu okul­da öğrenciler ana dillerinin yanında mil­lî ve dinî kültür dersleri de okudular ve Fin okullarına geçiş yaptılar. Fakat yir­mi yıl kadar faaliyetine devam eden okul yeterli sayıda öğrenci bulunamadığından 1969'da kapandı ve bu tarihten sonra millî ve dinî bilgilerin Suomen İslam Seu­rakunta bünyesinde açılan kurslarla ve­rilmesine çalışıldı. Bu faaliyetler halen 1960 yılında hizmete giren ve en üst ka­tı cami olan Helsinki'nin merkezindeki beş katlı İslâm merkezi binasında yürütülmektedir. Finlandiya'da yaşayan ve günümüzde sayıları 1000 civarında bu­lunan Tatar Türkleri, Türkiye ve diğer İslâm ülkeleriyle her zaman iyi münase­betler içinde olmuşlar, imam ve öğret­men ihtiyaçlarını büyük ölçüde Türki­ye'nin gönderdiği Tatar dilini bilen gö­revlilerle karşılamışlardır.

Suomen İslam Seurakunta, kuruluş yıllarında daha çok cep ilmihali türünde küçük risaleler bastırarak günlük hayatta bilinmesi gereken İslâmî bilgileri üyelerine ulaştırdı. Eserlerin yazımında Arap harfleri kullanılıyordu. Ancak o ta­rihlerde Finlandiya'da Arap harfleriyle yayın yapma imkânı olmadığı için cemaat üyelerinden Hasan Hamîdullah Efendi şahsî gayretiyle evinde küçük ve basit bir matbaa kurmuştu. Özellikle savaş yıllarında baskı işleri burada sürdürül­dü; 1950'den sonra ise normal matba­alarda ve Latin harfleriyle yapıldı. Bugü­ne kadar Tatar Türkçesi'yle yayımlanmış olan dinî eserlerden bazıları şunlardır: Tefsîr-i Nu'mânî101; Veli Ahmed Hakîm, Türk Balalarına Din Dersleri102; Hasan Hamîdullah, Ya­na îman Şartı Hem Bİlîmlîkler103; Cuma Hutbeleri104; Zâkir Kadiri, Din Sabaqlaril-2. 1: înânu {İman), 2: Aruîîq (ta­haret)105, Din Sabaqlarî 3: Namaz106; Ahmet Naim Ata-sever, İlmihal107, Din Bili­mi108; Abdurrahman Kaya, İman ve İbadet, İslâm'da Ahlâk.109

İlk müslüman Tatar Türkleri'nin Fin­landiya'ya yerleşmesinden yaklaşık ya­rım asır sonra çeşitli İslâm ülkelerinden değişik maksatlarla gelen başkaları da oldu; ancak yabancı işçi alınmadığı için sayıları belli bir rakamı aşmadı. 1985 yı­lına kadar diğer İslâm ülkelerinden ge­lip burada kalanların sayısı 500-600 ci­varındaydı. Bu tarihten sonra ise Somali ve Bulgaristan'dan toplu ilticaların vu­ku bulması, dünya ülkeleri arasında eği­tim, kültür ve ticaret ilişkilerinin geliş­mesi, özellikle son yıllarda turistik yol­larla yapılan tanışmalar sonucu yaban­cılarla evlenmelerin çoğalması gibi se­beplerle müslümanların sayısı artmaya başladı. 1987'de daha ziyade Arap asıllı cemaat tarafından Suomen Islamilainen Yhdyskunta adıyla yeni bir dinî dernek kuruldu ve cami olarak kullanılmak üze­re bir bina kiralandı; böylece Helsinki'­deki cami ve dinî dernek sayısı ikiye çık­mış oldu. Şu anda bütün Finlandiya'da cami-mescid hüviyeti taşıyan altı bina bulunmakta ve bunlardan ikisi Helsinki'de, diğerleri ise Tampere. Turku, Jâr-venpââ ve Kotka'da yer almaktadır.

Bu derneklerden başka son yıllarda (1993-1994) Türk vatandaşları tarafından İslam ja Rakkaus. çoğunluğunu Pakis-tanlılar'ın teşkil ettiği bir grup tarafın­dan da Finnish Islamic Center adlı iki dernek daha kurulmuştur.

1994 yılı itibariyle Finlandiya'da yaşa­yan müslümanların sayısının 10-12.000 civannda olduğu (nüfusun yaklaşık % 02'si) tahmin edilmektedir. Bunlardan özellik­le ticarî hayata yatkınlıkları bulunan ve daha ziyade kürk ticaretiyle meşgul olan Tatar Türkleri büyük başarılar elde et­miş durumdadırlar.

Bibliyografya:

"Muslims in Finland", MW, 1/47, Karachi 1964, s. 7; Zuhar Tahîr, "Muslims in Finland", a.e., İII/16 (19651, s. 6; Ali Hakam A. Aziz. "Mus­lims in Finland", a.e., XII/24 (1975), s. 2, 7; H. Halân, "A Bibliographical Survey of the Publishing Activities of the Turkic Minority in Fmland", SO, Ll/ll 11979), s. 3-26; G. Pie-retto, "islâm in Finlandia: i Tatari", islâm. Storia e Guiltâ, VI/4, Tripoli 1987, s. 247-251; A. Popovic, "Muslimün", £f/?İİng.), VII, 695.



4- Finlandiya'da İslâm Araştırmaları

Dünyanın en kuzeyinde bulunmasına ve müslümanlarla yakın ilişki içinde ol­mamasına rağmen birkaç asırdan beri Finlandiya'da Doğu ve İslâm bilimleri ala­nında yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Şarkiyata karşı duyulan ilk ilginin daha çok filolojik olduğu görülür. Önce Kitâb-ı Mukaddes veya genel anlamda yahudi-hıristiyan kültürü üzerinde çalışmak için gerek duyulan İbranî, Ârâmî, Süryânî ve Arap dilleri öğrenildi. Turku (Abo) Üniversitesi'nin (Academia Aboensis) progra­mından anlaşıldığına göre Abraham Ala-nus 1707-1712 yıllarında Ârâmîce ve Süryânîce'nin yanı sıra Arapça okutmuş, Piskopos Gezelius da (ö. 1718) çıktığı seyahatlerin birinden dönüşünde bu üni­versitenin kütüphanesine bir Kur'an yaz­ması getirmiştir. 1746-1757 yılları ara­sında yine bu üniversitede görev yapan Cari Abraham Clevvberg önemli bir Do­ğu dilleri uzmanı idi; onun gözetimi al­tında gerçekleştirilen çalışmaların birin­de İbrânîce ve Arapça kelimeleri bakı­mından mukayese edilmiş, bir diğerin­de ise İslâmî sikkeler incelenmiştir. XVIII. yüzyıl sonlarına doğru İbrânîce'nin insan­lığın ana dili olduğu yolundaki gelenek­sel görüşe karşı çıkan Pehr Malmström, 1791 "de Latince tercümesiyle birlikte bir Kur'an metni basmaya başladı; fakat iki ciltten sonrasını çıkarmaya ömrü yet­medi.

Turku Üniversitesi'ndeki Arapça öğ­retimi XIX. yüzyılda da devam etti. Hans Henrik Fattenborg ile Ivar Ulrik VVallenius Turku geleneğini Helsinki'ye taşıdılar ve böylece orada şarkiyat çalışmaları yap­makta olan birçok araştırmacı Helsinki Üniversitesi'ne gitti. Turku'da kalan ilim adamlarından August von Platen'in çok iyi Arapça bildiği söylenir. Anlatıldığına göre ünlü dilbilimci ve coğrafyacı Georg August VVallin onu ziyarete gelerek ayak­kabılarını çıkarıp Arabistan çöllerinde do­laştığından ayaklarını öpmüştür. A. von Platen, 1836'da efsanevî Tedmür krali­çesinin ülkesini görmek amacıyla Suriye'­ye gitmek için İtalya üzerinden İstanbul'a geçmiş, fakat yola çıkacağı sırada güney­de baş gösteren veba salgınından dola­yı Finlandiya'ya geri dönmüştür.

Finlandiya'da ilk defa Farsça üzerin­de çalışan ve Farsça hocalığı yapan kişi önce Turku, sonra Helsinki üniversite­lerinde öğretim üyesi olan Cari Gustaf Sjöstedt'tir (ö. 1834). Bu zat Farsça ça­lışmalarından başka meşhur tarihçi ve edip Şehâbeddin İbn Arabşah üzerinde de bir araştırma yapmıştır. Arapça dı­şındaki diller üzerinde çalışma yapan şarkiyatçılar arasında arkeoloji, etnolo­ji, folklor, lengüistik ve özellikle Türko­loji ile ilgilenen ve on sekiz ayrı dilin gra­meri üzerine yayın yapan M. A. Castren'in önemli bir yeri vardır.

Farsça okutan bir başka şarkiyatçı da filoloji hocası olarak 1826'da Helsinki Üniversitesi'ne tayin edilen Gabriel Ge-itlin'dir. İbrânîce ve Arapça da okutan Geitlin, Farsça derslerinde daha çok Sa'-dî-i Şîrâzî'nin Gülistan"ından parçalar üzerinde durmuştur. 1841'de Fince'yi Türkçe ile karşılaştıran bir çalışmasını, 1863te de üniversitede bulunan İslâmî sikke koleksiyonunu yayımladı. Finli şarkiyatçıların en ünlüsü olan Georg August Vtfallin, Geitlin'in talebesiydi. Dil üzerine fevkalâde bir kabiliyeti bulunan VVallin 1839'da yayımladığı doktora tezinde Kur'an dilini eski edebiyat dilinin ölçü­sü olarak değerlendirdi. Wallin St. Pe-tersburg'daki Şarkiyat Enstitüsü'nde iki yıl kalarak Arapça, Farsça ve Türkçe öğ­rendi. Arapça hocası Şeyh Muhammed Ayyâd et-Tantâvî ile yakın ilişki kurdu. Helsinki'ye döndükten sonra Arap şiiri ve özellikle Harîrî üzerine dersler verdi. VVallin'in ardından talebeleri onun yolun­da çalışmaya devam ettiler. Bunlardan Herman Kellgren özellikle Türk dillerine yöneldi. Kellgren 1855'te Keçecizâde Fu-ad ve Ahmed Cevdet paşalar tarafından yazılan Kavâid-i Osmâniyye'nın Alman­ca versiyonunu çıkardı. Kellgren'İn ölü­münden (1856) sonra 1864te İbn Mâlik et-Tâî'nin Ldmİyye'sİ, Kellgren'İn not­ları doğrultusunda W. Volk tarafından hazırlanıp yayımlandı. Kellgren'İn yeri­ne 1857'de VVilhelm Lagus tayin edildi ve o da Arapça, Farsça, Türkçe dersleri verdi. Lagus'tan sonra Doğu dilleri ho­calığı görevini üstlenen Ernst August Strandman Asya Müzesi'nde bulunan110 ve İbn Hallikân'ın yazdığı sanılan bir yazmayı inceleyerek 104 bi­yografiden oluşan eserin yalnız yarısı­nın İbn Hallikân tarafından kaleme alın­dığını, diğer yarısının ise meşhur Endü­lüslü şair İbn Hâkân el-Kaysî'ye ait ol­duğunu ortaya çıkardı111. Oiva Tuulio Arap coğrafyacısı İdrîsî, şair İbn Kuzmân ve Arap astrono­misi üzerine, öğrencisi Eero Neuvonen de İspanya Arapçası ve Latin kökenli dil­lere geçen Arapça kelimeler üzerine yap­tıkları araştırmalarla ün kazandılar.

Strandman'ın haleflerinden olan Knut Leonard Tallqvist 1893'te İstanbul'a gi­derek bir müddet kaldı ve konuşulan Türkçe'yi öğrenip kütüphanelerde çalış­tı. 1899 yılında İbn Saîd el-Mağribî'nin el-Muğrib fî hule'l-Mağrib adlı eseri­nin İhşîdiler'le ilgili bölümünü neşretti (Leiden). Daha sonra çeşitli Arap ülkele­rini gezdi ve çivi yazılan üzerinde uzman-laştı. Yazdığı birçok makalede Türkiye, Lübnan, Suriye ve Filistin anılarına yer verdi. Tallqvist'in öğrencilerinden olan ve onun gibi çivi yazıları üzerinde uzman­laşan Harri Gustaf Holma 1943'te Hz. Peygamberin biyografisini yayımladı; eser daha sonra Fransızca'ya da çevril­di.112

Finlandiyalılar bugüne kadar daima Türkoloji'ye, Türk halklarının tarih, kül­tür ve etnolojisine büyük önem vermiş­lerdir. Üniversitelerin şarkiyat çalışmala­rı yapan bölümlerinde eskiden beri mut­laka Türkoloji ile ilgili bir kürsü bulun­muştur. Bunun sebebi Fince'nin de Türk­çe gibi Ural-Altay dil ailesinin bir kolu olmasıdır (Fin-Uğur). Yukarıda belirtilen karşılaştırmalı Fince ve Türkçe çalışma­larından başka XIX. yüzyılın sonlarında SociĞtĞ Finno-Ougrienne Orta Asya'ya bir heyet gönderdi ve 1893'te Vilhelm Thomsen Orhun yazıtlarını çözümleye-rek bunların Göktürkler'e ait olduğunu ortaya koydu113. Bu eserin yayımlanmasından sonra bütün dünya­da Türkoloji araştırmaları hızlandı.

Finlandiya'da sosyal antropolojinin ön­cüsü olan Edvard Alexander VVestermarck (ö. 1939), uzun yıllar Fas'ta kalarak ül­kenin dinî ve kültürel hayatıyla ilgili araş­tırmalar yaptı ve çalışmalarını şu üç eser­de topladı: Marriage Ceremonies in Morocco114, Rituai and Be-îieiin Morocco115, Wit and Wisdom in Morocco: A Study on Native Proverbs with the Assistance of Shereei Abd-es-Salam el-Baqqa-î116, VVestermarck, Pagan Survivals in Mohammedan Civilisa-tion117 adlı eserinde de Fas müstümanlarının âdet ve dinî törenle­rinde Berberi ve Kartaca etkilerinin hâ­lâ yaşadığını ileri sürdü. VVestermarck gibi bir antropolog olan Hilma Granqvist de Filistin halkının yaşantısı üzerine araş­tırmalar yaptı.

Doğu dilleri bölümü başkanlığına 1965 yılında Jussi Aro'nun tayin edilmesiyle birlikte Arapça ve İslâm çalışmalarında büyük bir canlanma oldu. Bunda, hem İslâm dünyasının XX. yüzyılın ikinci yarı­sındaki dünya politikasında popüler ha­le gelmesinin, hem de Aro'nun Arapça'­ya özel bir ilgi duymasının rolü büyük­tür. 1970'lerde ortaya çıkan Ortadoğu krizi ve İran devriminden sonra Batı'da İslâm'a karşı dinî, politik, sosyal ve kül­türel açılardan ilginin artması Finlandi­ya'yı da etkiledi ve buradaki İslâm'la il­gili yayınların yoğunlaşmasına yol açtı. Bunlar arasında İslâm'a ön yargıyla yak­laşan geleneksel şarkiyatçı bakış açısıy­la yazılmış olanlar da bulunmakla bir­likte çoğunluk objektif bir yaklaşım ser­gilemekte, Özellikle ilâhî dinlerdeki or­tak noktaları ortaya koyarak mensuplarını diyaloga çağıran eserler dikkat çek­mektedir. Bunlara, H. Hellenberg ve I. Perho'nun sûfîlik üzerine yazdıkları He-ijastuksia valosta-mystikkojen islam118 ve Kaj Öhmberg'in islam, Maailmanhistorian pikkujattilainen119 adlı eserleri örnek olarak gösterilebilir. Son yıllarda İslâmiyet üze­rine yapılmış İngilizce yayınlar arasında da Seppo Rissanen'in Theolojical En-counter of Oriental Christians with is­lam during Early Abbasid RuSe'ü ile120 irmeli Perho'nun Studia Ori-entalia dergisinde121 yayımlanan The Prophet's Medicine ad­lı eseri sayılabilir.

Günümüzde Finlandiya'daki Türk ve İslâm kültürleri üzerine yapılan çalışma­lar, daha çok Helsinki Üniversitesi'nin 1973 yılında kurulan Filosofinen Tiede-kunta Aasian ja Afrikan Kielten adlı ku­ruluş tarafından yürütülmektedir. Bun­dan başka bir de The Finnish Oriental Society (Societas Orientalis Fennica) bulun­makta ve 1925 yılından beri Studia Ori-entalia isimli İngilizce, Fransızca ve Al­manca makaleler yayımlayan bir dergi çıkarmaktadır.



Bibliyografya:

P. Aalto. Oriental Studies in Finland (1828-1918), Helsinki 1971; a.mlf.. "Les Etudes ori-entales en Finlande", Ar.O, XIX/1 -2 (1951 ], s. 79-84; İsmail Soysal - Minin Eren, Türk İnce­lemeleri Yapan Kuruluşlar, Ankara 1977, s. 112-113; Necîb el-Akiki. el-Müsteşriktin, Kahire 1980, İli, 1040-1043; T. MelasuoT'"Review of Finnish Literatüre on islam", Teaching İslam in Finland (ed. N. G. Holm), Abo 1993, s. 29-50; K. öhnberg. "Arab and Islamic Studies in Finland", a.e, s. 21-29; E. Stenji, "Die orien-talischen Studien in Finland wâhrend des ersten Halbjahrhunderts der Universitât zu Helsingfors. 1828-1875", SO, sy. 1 (1925), s. 271-312.




Yüklə 0,88 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin