Fiil çekimi
Şahıs ekleri
437. Şahıs ekleri çekimli fiillerde hareketi yapan veya olan şahsı ifade eden eklerdir. Fiil kök ve gövdeleri çekimli hâle girerek kullanış sahasına çıkarken önce şekil ve zaman eklerini alırlar. Şekil ve zaman ekleri ise yalnız bir çekimde, bir kipte ayni zamanda şahıs da ifade ederler. Diğer bütün çekimlerde, bütün kiplerde ise şahsı belirtmek için şekil ve zaman eklerinden sonra şahıs eklerinin getirilmesi gerektir. Demek ki şahıs ekleri şekil ve zaman kalıbına dökülmüş hareketin şahsa bağlanması için kullanılan eklerdir. Bir çekimde, bir kipte ayni zamanda şahıs ifade eden şekil eklerini de şahıs ekleri sayarsak Türkçede üç tip şahıs ekleri olduğunu görürüz.
Birinci tipteki şahıs ekleri
438. Birinci tipteki şahıs ekleri şahıs zamiri menşeli olup bugün, görülen geçmiş zaman, şart ve emir dışındaki çekimlerde, yani şimdiki zaman, geniş zaman, gelecek zaman, öğrenilen geçmiş zaman, istek, gereklik çekimlerinde kullanılan eklerdir. Bu ekler şunlardır:
Teklik 1. şahıs: -ım, -im, -um, -üm
2. şahıs: -sın, -sin, -sun, -sün
3. şahıs: —
Çokluk 1. şahıs: -ız, -iz, -uz, -üz
2. şahıs: -sınız, -siniz, -sunuz, -sünüz
3. şahıs: -lar, -ler
Tabiî, bunlar birinci tipteki şahıs eklerinin bugünkü şekilleridir. Asılları olan şahıs zamirlerinden bu şekillere gelinceye kadar bu eklerde şüphesiz birçok değişiklikler olmuştur. Dediğimiz gibi, şahıs zamiri asıllıdırlar. Türkçede başlangıçta bu tip fiil çekimleri şahıs zamirleri ile yapılırdı. Normal olarak çekim, meselâ geniş zaman çekimi şöyle idi:
Teklik 1. şahıs: bilür men (ben)
2. şahıs: bilür sen
3. şahıs: bilür ol
Çokluk 1. şahıs: bilür biz
2. şahıs: bilür siz
3. şahıs: bilür olar
Eski Türkçede, görülen geçmiş zaman ve emir dışındaki bütün çekimler, şart şekli de dahil olmak üzere, bütün fiil çekimleri böyle yapılırdı.
Eski Türkçede bu çekim şeklinin yalnız üçüncü şahıslarında değişiklik olmuştur. Teklik üçüncü şahıs eki yerinde olan ol sonradan kullanılmamış (bilür ol yerine bilür gibi), çokluk üçüncü şahıs eki yerinde olan olar daha o devrede iken -lar, -ler şeklinde ekleşme yolunu tutmuştur (bilür olar yerine bilürler gibi). İşte Batı Türkçesine geçerken durum böyle idi, yani yalnız çokluk üçüncü şahısta ekleşme olmuş, teklik üçüncü şahıs da eksiz hâle gelmişti. Diğer şahıslarda ekleşme ancak Batı Türkçesi içinde ve çeşitli safhalar geçirerek ortaya çıkmıştır.
Eski Anadolu Türkçesinde bu şahıs eklerini şu şekillerde görüyoruz:
Teklik 1. şahıs: -van, -ven; -vanın, -venin; -vam, -vem
-am, -em,
-ın, -in, -n
2. şahıs: -sın, -sin
3. şahıs: —
Çokluk 1. şahıs: -vuz, -vüz
-uz., -üz
2. şahıs: -sız, -siz
3. şahıs: -lar, -ler
Görülüyor ki Eski Anadolu Türkçesi birinci tipteki şahıs eklerinin eski ve yeni şekilleri arasında tam bir köprü durumundadır. Bir yandan eskinin şahıs zamirlerinin açık izlerini taşımakta, öte yandan yeni şekillere giden yolda süratli bir ekleşme içinde bulunmaktadır.
Teklik birinci şahıs eki -van, -ven ve onun genişlemiş şekli olan -vanın, -venin’in Batı Türkçesindeki b-v değişikliği ile eski çekim şeklinin birinci şahsında kullanılan … ben’den geldiği açıktır. Eski Anadolu Türkçesinde başlangıçta birinci şahıs ekinin böyle olduğu, Eski Türkçeden Batı Türkçesine ekin böyle geçtiği anlaşılıyor. Bu ek Eski Anadolu Türkçesinde gittikçe azalmış, devre sonunda büsbütün ortadan kalkmıştır. Eski Anadolu Türkçesinde bu ekin, nadir olarak, birinci şahıslardaki m tesiri ile ortaya çıkmış -vam, -vem şeklini de görürüz. -am, -em eki ise Eski Anadolu Türkçesinde en çok kullanılan birinci şahıs ekidir. -van, -ven’den daha sonra ortaya çıktığı anlaşılan, fakat kullanışı gittikçe genişleyen bu ek bugünkü birinci şahıs ekinin ilk şekli olmuştur. Bu ekin m konsonantı tabiî, birinci şahıslardaki m tesiri ile ortaya çıkmıştır. Vokalinin a, e olmasında ise -van, -ven’in, dolayısıyla ben’in tesiri olduğu açıktır. Bunu Farsça birinci şahıs fiil çekim eki -em’in tesirine bağlayarak aldatıcı bir benzerliğe kapılmamalıdır. Eski Anadolu Türkçesinin bu -am, -em eki Osmanlıcada da bir müddet kullanılmış, ancak Osmanlıcanın ilk devirlerinden sonra dar vokalli olmuştur. Dar vokalli olduktan sonra da m tesiri ile bir müddet -um, -üm şeklinde yalnız yuvarlak olarak kullanılmış, ancak Osmanlıcanın sonlarında vokal uyumuna bağlanarak bugünkü şekilleri ortaya çıkmıştır. Azeri sahasında ise eskiden olduğu gibi bugün de tamamıyla -am, -em şekli hakimdir. -ın, -in, -n ekine gelince, bu ekin de -ven (ben)’in ve belki de -ayın, -eyin emir ekinin tesiri ile ortaya çıktığı söylenebilir. Bu ek Eski Anadolu Türkçesinde çok kullanılmamış, böyle olmakla beraber daha sonraki devirlere geçerek Osmanlıcada da uzun müddet yaşamıştır.
Teklik ikinci şahıs -sın, -sin eki eski … sen’in vokal değişmesi ve ekleşmesi ile ortaya çıkmış şeklidir. Eski Anadolu Türkçesinin bu -sın, -sin’i Osmanlıcanın başlarında da böyle kalmış, sonradan n’si ñ’leşerek -sıñ, -siñ şekline geçmiştir. Bu sağır kef’li şekil ikinci tipteki şahıs eklerinin ikinci şahsının tesiri ile ortaya çıkmıştır. Sonradan İstanbul Türkçesi sağır kef’leri atınca ek tekrar n’li olmuş, vokal uyumuna da bağlanmış olduğu için yukarıda gördüğümüz bugünkü şekilleri meydana gelmiştir.
Teklik üçüncü şahıs eki daha, Eski Türkçe devresinde iken kullanılmamağa başlamış ve Batı Türkçesine de böyle geçmiştir. Batı Türkçesinde bu şahıs daima eksizdir. İkinci tipte de durum böyledir. Böylece fiil çekimlerinde üçüncü şahıslarda şekil ve zaman ekleri emir ekleri gibi ayni zamanda şahıs da ifade etmiş oluyorlar.
Çokluk birinci şahsın -vuz, -vüz eki de b-v değişikliği ile eski … biz’den çıkmıştır. Vokali ise v tesiri ile yuvarlaklaşmıştır. Batı Türkçesinde çokluk birinci şahıs ekinin başlangıçta bu ek olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu ek Eski Anadolu Türkçesinde geniş bir şekilde kullanılmamış, yalnız şart ve istek çekimlerinde kendisini göstermiştir. Eski Anadolu Türkçesinden sonra da ortadan kalkmıştır. -uz, -üz eki ise Batı Türkçesinin hakim çokluk birinci şahıs eki durumundadır. Eski Anadolu Türkçesinde istek ve şart dışındaki bütün çekimlerde, sonra ise bütün çekimlerde bu ek kullanılmıştır. Eski Anadolu Türkçesi ile Osmanlıcanın ilk devirlerinde daima yuvarlak vokalli olmuş, Osmanlıca içinde vokal uyumuna bağlanarak bugünkü şekilleri ortaya çıkmıştır.
Çokluk ikinci şahıs eki Eski Anadolu Türkçesinde -sız, -siz olarak aslı … siz’e açık bir bağlılık gösterir. Ek Osmanlıcada da bir müddet böyle devam etmiş, sonra Osmanlıca içinde teklik ikinci şahsa bağlanıp, onun z çokluk belirtisi almış şekli olarak -sıñız, -siñiz şekline geçmiştir. Osmanlıcanın sonlarında ise İstanbul Türkçesinde sağır kef’i n’ye çevrilmiş, öte yandan vokal uyumuna da bağlanmış olduğu için, yukarıda gördüğümüz bugünkü şekilleri ortaya çıkmıştır.
Çokluk üçüncü şahıs eki -lar, -ler ise Batı Türkçesinin başından beri hep böyle kalmıştır. Bu ekin … olar’dan geldiği, dolayısıyla isim çokluk ekinin fiillere geçmiş şekli olduğu görülmektedir.
İşte Türkçenin şahıs zamiri menşeli birinci tipteki şahıs ekleri ve onların gelişme seyri budur. Batı Türkçesi bu eklerin kullanış sahasında da bir değişiklik yapmış, Eski Türkçede şart çekiminde de bu ekler kullanılmış olduğu hâlde Batı Türkçesinde şart çekimi görülen geçmiş zaman gibi ikinci tipteki şahıs ekleri ile yapılagelmiştir. Yalnız Eski Anadolu Türkçesinde şartın çokluk birinci şahsında birinci tipteki şahıs eki kullanılmıştır.
İkinci tipteki şahıs ekleri
439. İkinci tipteki şahıs ekleri iyelik eki menşeli olup bugün, görülen geçmiş zaman ve şart çekimlerinde kullanılan eklerdir. Bu ekler şunlardır:
Teklik 1. şahıs: -m
2. şahıs: -n
3. şahıs: —
Çokluk 1. şahıs: -q, -k
2. şahıs: -nız, -nlz, -nuz, -nüz
3. şahıs: -lar, -ler
Tabiî, bunlar da ikinci tipteki şahıs eklerinin bugünkü şekilleridir. Eski Türkçedeki asıl şekilleri şöyle idi:
Teklik 1. şahıs: -m
2. şahıs: -ñ
3. şahıs: —
Çokluk 1. şahıs: -mız, -miz
2. şahıs: -ñız, -ñiz
3. şahıs: -lar, -ler
Görülüyor ki bu eklerin eski şekilleri iyelik eklerinden farksızdır. Yalnız çokluk üçüncü şahısta asıl iyelik eki ortada yoktur. Şimdilik teklik ve çokluk üçüncü şahıslarda iyelik ekinin daha önceki unsurun bünyesine girmiş olduğunu düşünebiliriz. İleride, görülen geçmiş zaman eki üzerinde dururken bu meseleye daha yakından bakacağız. Burada yalnız şunu ilâve edelim ki bu şahıs ekleri iyelik eklerinden geldiklerine, iyelik ekleri de isim eki olduklarına göre görülen geçmiş zaman şeklinin aslında isim olması gerekmektedir. Fakat Türkçenin başından beri, görülen geçmiş zamanda isim değil, fiil ifadesi; ona getirilen eklerde de iyelik eki değil, şahıs eki ifadesi vardır. Onun için bu eklere, nereden gelirlerse gelsinler, şahıs ekleri diyeceğiz.
İkinci tipteki bu ekler Eski Türkçede yalnız, görülen geçmiş zaman çekiminde kullanılırdı. Batı Türkçesinde ise görülen geçmiş zamandan başka şart çekimi de bu eklerle yapıla gelmiştir.
Teklik birinci şahıs -m eki Türkçede başlangıçtan beri hiç değişmemiştir.
Teklik ikinci şahıs eki başlangıçtan Osmanlıcanın sonlarına kadar -ñ şeklinde idi. İstanbul Türkçesi sağır kef’leri atınca ek -n şekline geçmiştir.
Teklik üçüncü şahıs eki bu tipte de yoktur. Bu şahısta şekil ve zaman eki şahıs ifadesini de taşıyor demektir.
Çokluk birinci şahıs eki Eski Türkçede -mız, -miz şeklinde idi. Batı Türkçesinde bu ek atılmış, yerine -duq, -dük partisipinin tesiri ile ortaya çıktığı anlaşılan bir -q, -k eki geçmiştir. -q eki Eski Anadolu Türkçesinde bazen -h olmuştur.
Çokluk ikinci şahıs eki Eski Türkçede -ñız, -ñiz şeklinde idi. Eski Anadolu Türkçesi ile Osmanlıcanın ilk devirlerinde ise yalnız yuvarlak vokalli olarak -ñuz, -ñüz şeklinde kullanılmıştır. Sonradan vokal uyumuna bağlanarak ve İstanbul Türkçesinde sağır kef’i n olarak bugünkü şekilleri ortaya çıkmıştır.
İşte Türkçede kullanılan ikinci tipteki şahıs ekleri ve onların gelişme seyri budur.
Türkçede her iki tipteki şahıs ekleri de vurgusuzdur. Şahsı belirtmek için hususî ve sun’î olarak üzerlerine basılmamışsa şahıs ekleri vurguyu daima önlerindeki şekil ve zaman ekleri üzerine atarlar.
Üçüncü tipteki şahıs ekleri
440. Türkçede üçüncü tipteki şahıs ekleri olarak da emir eklerini gösterebiliriz. Fakat tabiî, emir ekleri aslında şekil ekleridir. Yalnız, emirde her şahsın ayrı bir şekil eki olduğu için o şekil ekleri ayni zamanda şahıs da ifade ederler. Bu bakımdan, burada şahıs eklerinden bahsederken emir eklerinin şahıs fonksiyonuna da temas etmek zorundayız. Şahıs da ifade eden bu emir eklerine diğer çekimlerin şahıs eki olmayan, fakat şahıs ifade eden üçüncü şahıslarındaki şekil ve zaman eklerini de katabiliriz.
441. İşte Türkçede fiil çekiminde şahıs kategorisini karşılayan, çekimli fiilde hareketi yapan veya olan nesneleri şahıslar hâlinde ifade eden ekler bunlardır. Şahıs ekleri fiil çekimine şekil ve zaman ekleri ile birlikte ve onlardan sonra katılan çekim unsurlarıdır. Onun için çekimli fiillerdeki kullanışlarını şekil ve zaman ekleri bahsinde görecek, ancak şekil ve zaman eklerini de belirttikten sonra hepsinin fiil çekimindeki yerlerini misalleri ile birlikte gözden geçireceğiz.
Şekil ve zaman ekleri
442. Şekil ve zaman ekleri fiil kök veya gövdesinin karşıladığı hareketi şekle ve zamana bağlayan eklerdir. Demek ki bu ekler bir şekil, bir de zaman ifade ederler. Şekil ifadesi hepsinde, zaman ifadesi ise ancak bir kısmında vardır. Yani şekil ve zaman eklerinin bir kısmı yalnız şekil, bir kısmı ise hem şekil, hem zaman ifade ederler.
Fiil kök veya gövdesinin karşıladığı hareketi nesneler birtakım şekiller içinde yaparlar. Mücerret hareket ancak birtakım kalıplara, birtakım şekillere dökülerek nesnelere bağlanır. Nesnelere bağlanmak, kullanış sahasına çıkmak üzere mücerret hareketin girdiği bu kalıpları, bu şekilleri karşılamak için fiil kök veya gövdesi şekil eklerini alarak fiil şekilleri veya fiil kipleri dediğimiz gramer şekillerine girer. Demek ki şekil ekleri fiilin ne şekilde yapıldığını, yani kısacası hareket şekillerini gösteren eklerdir.
Bildirme kipleri, tasarlama kipleri
443. Nesnelerin yaptıkları hareketler iki çeşittir: ortaya çıkan veya çıkacak olan hareket, ortaya çıkması tasarlanan hareket (açtı ve açsa gibi). Bu iki hareket şeklini karşılamak için fiil kök veya gövdesi ayrı ayrı şekillere girer. Şu hâlde bir kısım fiil şekilleri ortaya çıkan veya çıkacak olan bir hareketi bildirirler. Bu fiil şekillerine bildirme kipleri adını veriyoruz. Fiil şekillerinin diğer bir kısmı ise tasarlanan bir hareketi ifade ederler. Bunlara da tasarlama kipleri adını veriyoruz.
Bildirme kipleri
444. Bildirme kipleri, müsbet veya menfi olarak, yapılan veya yapılacak olan hareketleri haber verdiğine göre hareketin zamanını da gösteriyor demektir. Şu hâlde fiillerin zaman bildiren bütün çekimleri şekil bakımından bildirme kipleri içinde toplanırlar. Yani, bildirme kiplerini yapan şekil ekleri ayni zamanda zaman ekleri durumundadırlar. Hatta, şekil fonksiyonları ayni olduğu, ancak zaman bakımından birbirinden ayrıldıkları için bu ekler zaman fonksiyonları ile anılırlar: geniş zaman eki, gelecek zaman eki gibi. Ayni şekilde bildirme kipleri de zaman kipleri olarak zamanlarına göre adlandırılırlar. Fiil çekiminde ikisi geçmiş zaman olmak üzere beş zaman vardır: geniş zaman, şimdiki zaman, görülen geçmiş zaman, öğrenilen geçmiş zaman, gelecek zaman. İşte bildirme kipleri fiillerin bu beş zamanını karşılayan geniş zaman, şimdiki zaman, görülen geçmiş zaman, öğrenilen geçmiş zaman, gelecek zaman şekilleridir.
Tasarlama kipleri
445. Tasarlama kiplerinde ise zaman ifadesi yoktur. Bu kipleri yapan şekil ekleri yalnız birtakım şekiller ifade ederler. Bu şekiller de tasarlamanın şart, istek, gereklik veya emir şeklinde ortaya çıktığını gösterir. Şu hâlde dört tasarlama kipi olup bunlar da fiillerin şart, istek, gereklik, emir şekilleridir.
Dokuz fiil şekli
446. İşte şekil ve zaman ekleri fiil çekiminin temelini teşkil eden bu dokuz fiil şeklini meydana getiren eklerdir. Bu fiil şekillerine şahıs ekleri getirilerek fiil çekimi tamamlanmış olur. Şahıs ekleri getirildikten sonra da fiil çekimi yine bu eklere göre adlandırılır: şimdiki zaman şekli, istek şekli veya şimdiki zaman çekimi, istek çekimi gibi.
Şekil ve zaman eklerinin menşei
447. Şekil ve zaman eklerinin büyük bir kısmı Türkçede eskiden beri ayni zamanda partisip eki olarak kullanıla gelmiştir. Yalnız istek, emir ve şart şekilleri daima çekimli fiil olarak görünmüş ve fiilin bir çeşit isim şekli olan partisip durumunda bulunmamışlardır. Bunlara görülen geçmiş zaman şeklini de katabiliriz. Görülen geçmiş zaman eki ancak son zamanlarda ve çok nadir olarak, bir iki misalde partisip eki şeklini almıştır. İşte bunların dışında kalan şekil ve zaman ekleri ayni zamanda partisip eki oldukları için bunlarla yapılan fiil çekimleri isim menşeli görünmektedir. Şahıs eklerinin şahıs zamiri veya iyelik eki menşeli olması da Türkçede fiil çekiminin isim asıllı olduğunu göstermektedir. Fakat bu menşe meselesi Türkçenin bilinmiyen karanlık devirlerinin içine uzanır. Türkçenin bilinen devirlerinde başlangıçtan beri fiil çekimleri daima fiil çekimleri olarak görünür. Bazı şekillerin isim olarak hiç kullanılmaması, daima çekimli fiil şekli durumunda bulunması da Türkçenin bilinen devirlerinde fiil çekiminin isim kokusundan uzak tam bir fiil çekimi hüviyetinde olduğunu açıkça göstermektedir. Şekil ve zaman eklerinin de, şahıs eklerinin de menşeleri ne olursa olsun Türkçede başlangıçtan beri fiil çekimi daima fiil hüviyeti içinde var ola gelmiştir. Onun için şekil ve zaman eklerinin, asılları ne olursa olsun, daima fiil çekim eki olduklarını, hiçbir zaman isim ifadesi taşımadıklarını, partisip eki olmadıklarını unutmamak lâzımdır. Şekilleri ayni olan partisip ekleri ile şekil ve zaman eklerinin fonksiyon bakımından birbirinden kesin olarak ayrıldığını hiçbir zaman hatırdan çıkarmamalıyız. Partisipler nesne, fiil çekimleri hareket ifade ederler. Bir çekimli fiil faile fiilin partisip, yani isim şekli isnad edilmiş gibi bir mânâ taşımaz; failin hareketi bir fiil olarak yaptığını ifade eder. Bu, Türkçede başlangıçtan beri böyle ola gelmiş, fiil çekimi isim kokusundan daima uzak kalarak bir ismin isnad edildiğini değil, bir fiilin icra edildiğini ifade etmiş, yani Türkçede çekimli fiil daima ve kesin olarak fiil mânâsı taşımıştır.
Şekil ve zaman eklerinde vurgu
448. Şekil ve zaman eklerinin hepsi vurgulu eklerdir. Fiillerin müsbet şekillerinin çekimlerinde vurgu daima şekil ve zaman ekleri üzerinde bulunur. Bu yüzden kendilerinden sonra gelen şahıs ekleri vurgusuz söylenirler. Fiillerin menfi şekillerinde ise, vurgu menfi ekinin önüne atıldığı için, şekil ve zaman ekleri vurgusuz olurlar. Yalnız geniş zamanın menfisinde vurgu menfi ekinin önüne atılmaz. İşte şekil ve zaman eklerinin umumî olarak vurgu durumu böyledir. Bu eklerin yapılarındaki ses ve hece sayısı ile ilgili olarak vurgunun nerelerde bulunduğunu ise eklerde yeri geldikçe belirteceğiz. Şekil ve zaman eklerindeki vurgunun kuvveti hissedilir derecededir.
Şekil ve zaman ekleri hakkında verdiğimiz bu bilgilerden sonra şimdi bu eklerin neler olduğunu ve bunlarla yapılan fiil kiplerini gözden geçirebiliriz.
Geniş zaman ekleri
449. Bu ekler hem şekil, hem zaman ifade eden eklerdendir. Şekil eki olarak bildirme, zaman eki olarak da geniş zaman ifade ederler. Yani bu ekler fiilin geniş zamanda ortaya çıktığını veya çıkacağını bildirirler.
Geniş zaman, adından da anlaşılacağı gibi, her zamanı içine alan, fiilin her zaman ortaya çıktığını ve çıkacağını ifade eden zamandır. Geniş zaman eklerinin asıl fonksiyonu bu «her zaman»’ı ifade etmektedir. Bu her zaman ifadesine dayanılarak geniş zaman ekleri çeşitli zamanlar için kullanılır. Geçmiş zamanda başlayıp şimdiki zamanda devam eden, böylece daimîlik vasfını kazanmış olan hareketler için bu fiil zamanı kullanıldığı gibi, gelecek zamanda olacak veya yapılacak hareketler için de bu çekime başvurulabilir. Demek ki geniş zaman ekleri üç çeşit zaman ifade ederler: 1. her zaman, 2. geçmiş zamanla şimdiki zamanı içine alan bir zaman, 3. gelecek zaman. İşte geniş zaman ekleri hareketin bu üç zaman bölümünden birinde ortaya çıktığını veya çıkacağını göstermek için kullanılırlar.
Bu üç zaman bölümünün ilk ikisinde geniş zaman eklerinin bir daimîlik, bir devamlılık ifade ettikleri görülmektedir. Gelecek zamanı karşılarken de böyle bir devamlılık hissi verir gibidirler.
Geniş zaman eklerinin karşıladıkları geniş zamanla ilgili bir vasıfları da kesinlik ifade etmemeleridir. Diğer zaman ekleri hareketin gösterdikleri zaman içinde kesin olarak ortaya çıktığını veya çıkacağını bildirirler. Geçmiş zaman eklerinde bu kesinlik yoktur. Hareket geniş bir zamana bağlanmış olduğu için kesin değildir. Bu hareket hep olan veya olacak olan hareket değil, ayni zamanda olabilen veya olabilecek olan bir harekettir. Demek ki geniş zaman eklerinde ihtimal ifadesi de vardır. Bu bilhassa gelecek zaman kullanışında açıkça görülür. Geniş zaman ekleri ile anlatılan gelecek zaman kesin gelecek zaman değil, ihtimalî gelecek zamandır. Geniş zaman eklerinin kesin bildirme yerine böyle ihtimal ifade etmeleri geniş zaman çekimini bildirme kipleri arasında tasarlama kiplerine yaklaşan bir kip durumuna sokar.
Geniş zaman ekleri üç zaman içinde en çok gelecek zamanı ifade ederler. Bazen yalnız gelecek zaman için kullanılmaları da bundandır. Biraz da şimdiki zaman anlatırlar. Eskiden şimdiki zaman ifadeleri çok kuvvetli idi. Umumiyetle geçmiş zaman ifadeleri zayıftır. Ancak geçmiş zamanda başlamış bulunan, fakat şimdiki zamanda da devam etmekte olan hareketi karşılarken bir geçmiş zaman anlatırlar. Geçmiş zamanda olup bitmiş bir hareket için kullanılmaz, tek başına geçmiş zaman ifade etmezler. Geniş zaman ekleri ortaya çıkmakta devam eden, ortaya çıkan ve ortaya çıkacak olan hareketler için kullanılan eklerdir.
450. Türkçede bugün iki çeşit geniş zaman eki vardır:
-r
-ar, -er
Bunlardan -r bugün umumî geniş zaman eki durumundadır. Birden çok heceli bütün fiil kök ve gövdelerine, vokalle biten bütün fiil kök ve gövdelerine, tek heceli fiil kök ve gövdelerinin de bir kısmına bu ek getirilir: açıl-ı-r, unut-u-r, ye-r, başla-r, den-i-r, gel-i-r misallerinde olduğu gibi.
-ar, -er ise yalnız tek heceli fiil kök ve gövdelerine, fakat bunların büyük bir kısmına getirilen geniş zaman ekidir. Tek heceli fiillerin geniş zamanı vokal veya konsonantla biten az sayıdaki bir kısım fiillerde -r ile yapılır. Bunların dışında kalan ve konsonantla biten bütün tek heceli fiillere -ar, -er eki getirilir: yap-ar, kes-er, düş-er, öt-er, yaz-ar misallerinde olduğu gibi.
Bugün geniş zamanı -r ile yapılan bazı fiillere eskiden -ar, -er; bugün geniş zamanı -ar, -er ile yapılan bazı fiillere de eskiden -r getirildiğini görmek mümkündür: bugünkü gör-ü-r, qıl-ar şekilleri ile Eski Anadolu Türkçesindeki gör-er, qıl-ur şekillerinde olduğu gibi. Fakat bu değişiklikleri gösteren fiiller çok az olup Batı Türkçesinin Osmanlı sahasında r veya -ar, -er alan fiiller eskiden beri bugünkü gibi ayrıla gelmiştir.
451. Eski Türkçede üç türlü geniş zaman eki vardı:
-ur, -ür (bil-ür, başla-y-ur, tile-y-ür «diler», ti-y-ür «der»)
-ar, -er (tut-ar, kes-er)
-r (ti-r «der», başla-r, bil-i-r)
Bunlardan en eskisi -ur, -ür ekidir. -ar, -er’in daha sonra ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. -r ise ancak devrenin sonlarına doğru ortaya çıkmıştır.
Batı Türkçesine bu üç ekin de geldiği söylenebilir. Eski Anadolu Türkçesinde, vir-ür, kıl-ur, görin-ür, kükreş-ür misallerinde olduğu gibi -ur, -ür’ün geniş ölçüde kullanıldığını görüyoruz. Fakat bu daima konsonantla biten fiillerde görülmekte, vokalle biten fiillerde Eski Türkçedeki gibi -ur, -ür’lü kullanışa rastlanmamaktadır. Bu durum Batı Türkçesinin ilk devresinde -ur, -ür’ün bulunup bulunmadığını şüpheli kılmakta ve buradaki u, ü’nün şu veya bu sebeple yuvarlaklaşmış, diğer birçok eklerde olduğu gibi uyum dışında kalmış bir yardımcı ses olması ihtimalini hatıra getirmektedir. Fakat Eski Türkçedeki -ur, -ür’ün başlangıçta Batı Türkçesine de geçtiğini kabul etmek lâzımdır. Anlaşılan sonradan ekteki vokaller yardımcı ses sayılmış, fakat -ur, ür’den geldiği için bu yardımcı sesler yuvarlak kalmıştır. Batı Türkçesi, yukarıda da söylediğimiz gibi, geniş zaman için -r ekini umumîleştirmiştir. Fakat başlangıçta -r olarak ancak vokalle biten fiillerde kullanılmış, Eski Anadolu Türkçesi ile Osmanlıcanın başlarında Konsonantla biten fiillerin hep -ur, -ür’le çekilmesi bunlarda ekin -ur, -ür mü, yoksa yardımcı sesi yuvarlaklaşmış -r mi olduğunu açıkça belli etmeyen bir durum yaratmıştır. Denebilir ki Batı Türkçesinin bu ilk devreleri -ur, -ür’den -r’ye geçişin karışıklığı içindedir. Konsonantla biten fiillerde -ur, -ür’ün izi ancak Osmanlıcanın sonlarında silinmiş ve önündeki yardımcı ses vokal uyumuna bağlanarak -r umumî geniş zaman eki durumuna gelmiştir. -ar, -er Eski Türkçeden Batı Türkçesine sahasını biraz daraltarak geçmiş, Eski Anadolu Türkçesi ile Osmanlıcada yukarıda belirttiğimiz bir kısım fiillerin geniş zaman eki olarak kullanıla gelmiştir. Fakat Batı Türkçesinin Azeri sahasında bu ekin çok genişleyip umumîleştiğini görüyoruz. Azeri Türkçesinde her türlü fiilin geniş zamanı tek ek olarak kalan -ar, -er ile yapılır: getir-er, öl-er, uzan-ar, di-y-er, yarı-y-ar «yarar» misallerinde olduğu gibi.
452. Geniş zaman çekiminde, evvelce de söylediğimiz gibi şahıs zamiri menşeli olan birinci tipteki şahıs ekleri kullanılır. Bugün geniş zaman çekimi şöyledir:
-r ile:
başla-r-ım
başla-r-sın
başla-r
başla-r-ız
başla-r-sınız
başla-r-lar
gör-ü-r-üm
gör-ü-r-sün
gör-ü-r
gör-ü-r-üz
gör-ü-r-sünüz
gör-ü-r-ler
-ar, -er ile:
aç-ar-ım
aç-ar-sın
aç-ar
aç-ar-ız
aç-ar-sınız
aç-ar-lar
çek-er-im
çek-er-sin
çek-er
çek-er-iz
çek-er-siniz
çek-er-ler
Eski Anadolu Türkçesinde geniş zaman çekimi, şahıs eklerindeki değişiklik dolayısıyla, tabiî gel-ür-ven, başar-ur-vanın, dile-r-em, gör-ür-in; gid-er-sin, qıl-ur-sın; qo-r; um-ar-uz; bil-ür-siz; di-r-ler misallerinde olduğu gibi idi. Osmanlıcada ise bugünkünden farklı olarak at-ar-um, ağla-r-sıñ, iç-er-üz, bil-ür-üz, yan-ar-sıñız gibi yine şahıs eklerindeki değişikliklerle ilgili şekiller var olmuştur. Eski Türkçede bu çekim, şahıs ekleri bahsinde de söylediğimiz gibi, şahıs zamirleri eklenerek yapılırdı.
Geniş zamanın menfisi
453. Geniş zamanın menfisinde diğer kiplerden çok farklı bir durum vardır. Diğer çekimlerde normal olarak şekil ve zaman ekleri fiilin müsbetine de, menfisine de getirilir. Geniş zaman kipinde ise bu gördüğümüz ekler yalnız müsbet fiillere eklenirler. Menfi fiillerin geniş zamanı bu eklerle değil, başka eklerle yapılır. Bugün bu menfi çekim şöyledir:
bil-me-m
bil-mez-sin
bil-mez
bil-me-y-iz
bil-mez-siniz
bil-mez-ler
yap-ma-m
yap-maz-sın
yap-maz
yap-ma-y-ız
yap-maz-sınız
yap-maz-lar
Görülüyor ki burada geniş zaman için kullanılan ek birinci şahıslarda -ma, -me diğer şahıslarda -maz, -mez’dir. -ma, -me ayni zamanda menfi eki olduğuna göre birinci şahıslarda menfilik ve zaman fonksiyonu ayni ekte toplanmış demektir. Yani burada -ma, -me menfi geniş zaman eki durumundadır. Şüphesiz bu, normal değildir. Menfilik fiilin gövdesine ait bir şeydir. Burada onu zaman ekinin kendi üzerine aldığını görüyoruz. Menfi ekinin vurguyu kendisinden önceki heceye attığını biliyoruz. Burada ise menfi eki zaman eki hâline gelmiş bulunduğu için karşımıza vurgulu olarak çıkar. Arkasından -m şahıs eki getirilmesi de onun zaman eki sayıldığını göstermektedir. Bu normal olmayan durum Türkçede sonradan ortaya çıkmıştır. Eskiden birinci şahıslarda da -maz, -mez kullanılırdı. Fakat -maz, -mez’li çekim de diğer çekimlerin menfileri yanında normal değildir. Bunda da çekim menfi fiil gövdesine geniş zaman eki getirilerek değil, müsbet fiil gövdesine menfi geniş zaman eki getirilerek yapılmaktadır. Aslında -ma, -me menfi eki ile -z fiilden isim yapma ekinden meydana geldiği açık olan -maz, -mez Türkçede başlangıçtan beri menfi partisip ve dolayısıyla geniş zaman eki olarak kullanılan tek ek hâline gelmiştir. Bu da vurguyu üzerine çeker. Hülâsa, Türkçede menfi fiilin geniş zamanı yoktur, geniş zamanın menfisi vardır. Buna da sebep -maz, -mez menfi partisip ekinin geniş zaman eki hâline gelmiş olmasıdır.
Geniş zamanın menfisinde birinci şahıslar için -ma, -rne kullanılması Eski Anadolu Türkçesinden sonra ortaya çıkmış, Osmanlıcada uzun müddet iki ek yan yana kullanılmış, nihayet Osmanlıcanın sonlarında -maz, -mez yerini tamamıyla -ma, -me’ye bırakmıştır.
Eski Türkçede tabiî bu çekim de -maz, -mez’den sonra şahıs zamirleri getirilerek yapılırdı. Eski Anadolu Türkçesinde ve Osmanlıcada bu çekimin bugünkünden farkı birinci şahısların -maz, -mez’le de yapılması ve şahıs eklerindeki değişiklikler dolayısıyla karşımıza çıkan ayrılıklardır: qo-maz-van, dile-mez-venin, bil-mez-in, gel-mez-em, gör-me-n (Osmanlıcada), di-mez-siñ (Osm.), gör-mez-üz, git-mez-siz, git-mez-siñiz (Osm.) misallerinde olduğu gibi.
454. Geniş zaman eklerinin vurgu durumlarına gelince, -r eki kullanılırken vurgu kendisinden önceki vokalin hecesi üzerinde bulunur. Diğerleri vurguyu kendi üzerlerinde tutarlar.
Dostları ilə paylaş: |