KirkçEŞme tesisleri



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə139/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   135   136   137   138   139   140   141   142   ...   889
KÖPRÜLÜ KÜLLİYESİ

^ - 3


istanbul köpekleriyle ilgili bilgilere, daha 17. yy'da kaleme alınmış seyahatnamelerde rastlanır. Şehri l655'te ziyaret eden Fransız seyyahı Jean de Thevenot, halkın köpekleri nasıl koruduğunu; bazı zenginlerin vasiyetnamelerinde bunların beslenmesi için nasıl özel kaynak tahsis ettiklerini not etmiştir. 18. yy'ın başında istanbul'u gezen ünlü Fransız botanikçisi P. de Tournefort da aynı yönde bilgiler vermiş-

Yüzyıl başında bir kartpostalda Pera'da köpekler.



Nazım Timuroğlu fotoğraf arşivi

1910'da Sivriada'ya bırakılan köpekler



Nuri Akbayar ısiyonu

tir. Fakat İstanbul'un "köpek sorunu" asıl 19. yy'da şehrin modernleşmesi sorunuyla birlikte önem kazanmıştır.

Çeşitli gözlemcilerin tahminine göre 19. yy'da İstanbul'da 40-50.000 kadar köpek bulunuyordu. Bunlar mahalle birimi çerçevesinde âdeta örgütlenmişlerdi ve her mahallenin bir şefi vardı. Köpeklerin şehirde güvenlik, sağlık ve temizlikle ilgili çeşitli toplumsal işlevleri de bulunuyordu.

İstanbul'un köpekleri geceleri, kendi mahallelerine gelen yabancılara ve şüpheli kimselere saldırarak bir çeşit "zabıta" görevi görüyorlardı. Elbette bu gibi saldırıların şehirde serbest dolaşmayı sekteye uğrattığı da oluyordu. Ahmed Vefik Paşa bir Batılı seyyaha bu konuda şunları söylemişti: "Bizim tehlikeli sınıflarımız köpeklerdir; eğer onlar olmasaydı İstanbul'da gecenin herhangi bir saatinde rahatça dolaşabilirdiniz". Bununla beraber köpekler, kendi mahallelerinin bekçileriydiler.

İstanbul'un köpeklerinin ikinci işlevi şehrin temizliği ile ilgiliydi. Bu işlev, kendilerine kapı ve pencerelerden atılan tüm yemek artıklarını yiyip bitirmeleriyle yerine getiriliyordu. Böylece, çöp sorununun doğru dürüst çözümlenmediği bir şehirde, köpekler çöpçü rolünü üstleniyorlar ve şehir sağlığına katkıda bulunuyorlardı.

İstanbul'da on binlerce sokak köpeğinin varlığına rağmen kuduz hastalığına hemen hiç rastlanmaması yabancıları en çok şaşırtan hususlardan biri olmuştur. Bir İngiliz yazara göre "yiyeceklerinin az oluşu, sınırsız bir cinsel özgürlükle bir araya gelince, (kuduza karşı) düzenli yiyecek ve barınaktan daha etkili bir antidot" ortaya çıkıyordu. Bu yüzyılın başında İstanbul'un köpekleriyle ilgili bir risale yazan saray hekimi Mavroyani Paşa da aynı nedenler ü-zerinde durmuştur.

Osmanlı Devleti'nin ve İstanbul'un modernleşme sorunu şehrin köpeklerine farklı bir yaklaşımla eğilinmesine yol açmıştır. Gerçekten 19. yy'da Batı başkentlerinde köpekler evcilleştirilmiş ve "sokak köpekleri" diye bir sorun kalmamıştı. Avrupa' da köpeklerle ilgili zengin bir mevzuat geliştirilmiş ve İngiltere'yi izleyerek Batılı ülkeler köpekleri vergilendirmeye başlamışlardı. Fransa'da, köpeklere özel bir sevgisi olan şair Lamartine, 1845'te makaleler yazarak bu vergiye karşı çıkmıştı. İstanbul'u sokak köpeklerinden temizleme girişimlerine ise II. Mahmud döneminde (1808-1839) başlandı.

İstanbul köpeklerini sürmek fikri II. Mahmud'un aklına ilk kez yeniçeri kırımından (Vak'a-i Hayriye) sonra gelmiş ve bir vapura doldurulan köpekler Hayırsız Ada-lar'dan Sivriada'ya sürülmüşlerdi. Fakat ani bir fırtına çıkmış, köpeklerle dolu vapuru karşı sahillere, geldiği yere fırlatmış; bu olgu, daha önce müneccimlerin fikri alınmadığı için, Tanrı'mn bir ihtarı olarak yorumlanmıştı.

İkinci girişim Abdülaziz dönemine (1861-1876) rastladı ve İstanbul köpekleri için yine bir sürgün kararı çıktı. Bu kez operasyon başarılı oldu ve köpekler bir gemiye yüklenerek Sivriada'ya sürüldüler. Bir süre sonra İstanbul'un çeşitli semtlerinde çıkan yangınlar, köpeklerine bağlı halkın intikamı olarak değerlendirildi ve sürgün köpekler tekrar şehre getirildiler.

1889'da Alman İmparatoru II. Wilhelm İstanbul'a gelmeden önce sorun yeniden gündeme geldi. Bu kez de, köpeklerine pek düşkün olan İstanbullular sayısız protesto dilekçesi ile girişimi püskürttüler.

İstanbul köpeklerine radikal çözüm 1908'de Meşrutiyet'in ilanından sonra geldi. Bu kez köpekler, her birine küçük bir para verilen Çingeneler tarafından tahta kıskaçlarla yakalanarak kafeslere yerleşti-rildilerve yine Sivriada'ya yollandılar. 1910' daki bu toplama ve sürgünün hikâyesini, bir Fransız misyoner kara mizahla dolu bir şekilde anlatmıştır.

Meşrutiyet'te Sivriada'ya sürülen köpekler orada'da sanayicilerin ilgisini çekmiş ve bir Fransız sanayici bunlardan elde ettiği deri, kemik tozu, gübre malzemesi, yağ gibi unsurları Marsilya'ya ihraç etmiştir.

1911'den sonra İstanbul sokaklarında köpekler yeniden görünmeye başlamış, hattâ sayıları hızla yeniden on binleri aşmıştır. Şehreminliğe tayin edilen Dr. Cemil Topuzlu, anılarında "bunları yavaş yavaş imha ettirdim" diye yazmaktadır. Bu dönem İstanbul köpeklerinin kitlesel hayatının sonu olmuştur.

Ancak günümüzde de, İstanbul'da evlerde köpek bakma modası hızla yayılırken, özellikle kentin göbeğinde olmayan semtlerde, gecekondu mahallelerinde, koruluklarda başıboş köpekler hızla çoğalmaya devam etmekte; zaman zaman belediyelerin bunları zehirleme, vurma gibi en ilkel yöntemlerle imha etmeye çalıştığı gözlenmektedir.



Bibi. Ch. Hecquard, La Turauie sous Abdul-hamidll, Brüksel, 1901, s. 69; N. W. Senior, A Journal kept in Turkey and Greece, Londra, 1859, s. 18; Ch. White, Three Years in Cons-tantinople, Londra, 1845, c. III, s. 292; Mavroyani Paşa, Chiens errants de Constantinop-le, Paris, 1902; H. Delaporte, GuideManuel de la taxe sur leş chiens, Paris, 1887; T. Timur, "XIX. yy'da istanbul'un Köpekleri", TT, Eylül 1993; C. Topuzlu, 80 YılhkHatıralarım, ist., 1982, s. 100.

TANER TİMUR




Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   135   136   137   138   139   140   141   142   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin