KULELİ OLAYI
1859 başlarında cereyan eden, adını komplocuların yargılanmak üzere götürüldükleri kışladan alan olay.
Kuleli Olayı tam olarak aydınlanmış olmamakla birlikte genel olarak Osmanlı İmparatorluğu'nda Batı etkisinin giderek artmasına karşı oluşan tepkilerden birisi olarak nitelenmektedir. Kavalalı Mehmed Ali Paşa olayında zayıflıkları iyiden iyiye ortaya çıkan Osmanlı Devleti, Kırım Sava-şı'yla birlikte Batılı güçlere daha fazla yaslanmak gereğini duymuştu. Bu arada Tanzimat Fermanı (1839) ve Islahat Fermam(->) Batılı güçlerin etkisiyle gündeme gelmiş ve her iki belge de gayrimüslim azınlıklara ve yabancılara tanınan hakları artırmıştı. Gerçi bu haklar bütün halk için geçerliydi ama fiiliyatta Batılıların koruması altındaki Hıristiyanlar lehine işlediği görülüyordu. Nitekim bundan cesaret alan azınlıklar örgütlenmelerini geliştiriyor ve sık sık açık isyan haline geçiyorlardı. Devletin bunları bastırmak için müdahaleleri ise Batılı devletlerin engellemeleriyle karşılaşıyordu. Ayrıca ticaret imtiyazlarının artması, Batılıların bu alandaki etkinliğini de artırıyor, yerli üretim hızla geriliyordu.
Dış borçlanmanın tam da bu dönemde başlaması, devletin Batılılar karşısında elini kolunu bağlayan bir başka faktör-
dü. İşte bu ortamda 15 Temmuz 1857 tarihli Cidde Olayı yabancı nüfuzuna karşı tepkilerin ilk somutlanması olarak görülebilir. Cidde'de büyük bir halk topluluğu Hıristiyanların üzerine yürümüş ve kavgalar çıkmıştı. Bu arada Fransız konsolosu ile İngiliz konsolos muavininin öldürülmesi üzerine bu devletler donanmalarını göndererek kenti bombalamışlar ve ayrıca
10 kişinin idam edilmesini sağlamışlardı.
Bu durum Osmanlı Devleti'nin içişlerine
ağır bir müdahale idi. Devletin yabancılar
karşısında düştüğü aciz ve kişiliksiz du
rum ise birçok kişide tepki uyandırmak
taydı.
Bu ortamda istanbul'da Süleymaniye-
11 Şeyh Ahmed'in liderliğinde gizli bir ör
güt kurulmuştu. Şeyh Ahmed'in Ferik Çer
kez Hüseyin Daim Paşa'yı da örgüte dahil
ettiği ve onu bir çeşit ikinci başkan payesiy-
le yanında tutarak nüfuz ve parasından is
tifade ettiği anlaşılmaktadır. Tophane kâ
tiplerinden Arif Bey'in ise en faal üye ola
rak bir nevi genel sekreter gibi çalıştığı da
ifade edilmektedir. Caferdem Paşa ve Ra-
sim Bey isimli şahsiyetlerin adları da örgü
te ilk giren kişiler olarak geçmektedir. Bun
ların amaçlarına gelince, Batılılara aşırı ta-
vizkâr davrandıklarına inandıkları Abdül-
mecid'i ve bazı paşaları şeriat adına öldür
meyi düşündükleri ifade edilmektedir. Bun
lar daha sonra azınlıklara tanınan ayrıca
lıkların kaldırılması yolunda hareket ede
ceklerdi.
Konuyla ilgili tüm araştırmacılar içerisinde sadece Engelhard! ve Vambery'nin bu olayı meşrutiyet ve hürriyete doğru ilk hareket olarak addettikleri, tüm diğerlerinin ise Tanzimat'a karşı şeriatçı bir tepki olarak değerlendirdikleri görülür. Engel-hardt örgütçülerin herhangi bir programa sahip olmadıkları ve ortak noktalarının tepki olduğu şeklinde bir görüş ileri sürmektedir. Ona göre bu karışık topluluk i-çinde kimileri Müslümanlığın ve Avrupa müdahalelerinin öcünü almayı amaçlıyor, kimisi de meşrutiyet istiyordu ve şayet ihtilal başarılsaydı ortaya çıkan bunalım çok büyük olacaktı. R. G. Okandan ise Tanzimat, Islahat ve diğer reformlann asla halkta var olan bir isteğin yansıması olmadığını ve keza bunlara karşı oluşan tepkilerin de hiçbir zaman kitlevi olmadığını belirtir. O da Kuleli Olayı'nın Hıristiyanlara verilen ayrıcalıklara karşı Abdülmecid'i düşürmeyi hedefleyen bir komplo olduğu kanaatindedir. S. Aksin ise Islahat Fermam'nın yanısıra artan sefalat ve israfın da o günlerde oluşan tepkide rol oynadığını belirtmektedir.
Örgüt üyelerinin yakalanması ise içeriden yapılan bir ihbar sayesinde olmuştur. Üyelerden Hasan Paşa tarafından yapılan bir çağrı üzerine Kılıç Ali Paşa Camii'nde toplanmaya gelenler yakalanmışlardır. Sanıklar Kuleli Kışlası'nda yargılanmak üzere nakledilirken Caferdem Paşa denize atlayıp intihar etmiştir. Şeyh Ahmed ve diğer 3 sanık idama mahkûm edilmiş, ancak cezalar son günlerini yaşayan padişah ve sadrazam tarafından hafifletilmiş ve küreğe çevrilmişti.
Bibi. S. Aksin, "Siyasi Tarih", Türkiye Tarihi, III. Osmanlı Devleti 1600-1908, İst., 1988; M. Çulcu, Osmanlı'da Çağdaşlaşma ve Taassup Çatışması, ist., 1990; R. G. Okandan, "Amme Hukukunda Tanzimat Devri", Tanzimat, I, İst., 1840, s. 97-128; F. Armaoğlu, Siyasi Tarih 1789-1960, Ankara, 1968; U. iğdemir, Kuleli Vak'ası Hakkında Bir Araştırma, Ankara,
M. TANJU AKAD
KULİS
Ermenice yayımlanan tiyatro, sanat ve e-debiyat dergisi.
Türkiye'de yayınımı sürdüren en eski tiyatro dergisidir. 1946'da Galata, Billur Sokağı, Gül Ham'nda tiyatro sanatçısı Hagop Ayvaz tarafından kuruldu. Derginin ana konusu tiyatroydu. Başta 16 sayfalık haftalık bir dergi olarak yayımlanmaya başlayan Kulis, birkaç sayı sonra 15 günlüğe çevrildi. Dergi 1947 sonunda Perşembepa-zarı'nda Sinason Hanı'na taşındı. Başlangıçta 500 nüsha basılan derginin tirajı sonraları 1.500'e yükseldi. Yurtdışında da izlenen derginin Halep, Beyrut, Bağdat, Tahran ve Kahire'de okuyucuları vardı. Daha sonra Avrupa ve Amerika'ya da açılan Kulis için 1948'de "Mavi Boncuk" adlı basımevi kuruldu. 6-7 Eylül Olayları'nda zarar gören Kulis dergisi, daha sonra Cağa-loğlu, Cemal Nadir Sokağı, Milas Han'a taşındı. 1963'te Cağaloğlu Yokuşu no. 10/A' ya taşınan Kulis idarehanesi ve basımevi 26 yıl boyunca çalışmalarını burada sürdürdü.
1971'de Tahran'da Kulis'in kuruluşunun 25. yılı kutlandı. 1986'da ise İstanbul ve Kanada'da 40. yılı kutlandı. İstanbul' daki kutlamalar Şehir Tiyatroları Muhsin Eıtuğrul Sahnesi'nde ve Pangaltı Lisesi'n-den Yetişenler Derneği Merkezi'nde yapıldı.
Kısa bir süre sonra aylık dergiye dönen Kulis'in matbaası Topkapı Litros yolu, 2. Matbaacılar Sitesi'ne taşındı. 1989'dan
Kulis'in ilk sayısının kapağı. Vağarsag Seropyan arşivi
bu yana ise Beyoğlu'ndaki Nork Dizgie-vi'nde dizilip, Babıâli'de basılmaya başladı.
10-15 yıldan beri içeriğini sanatın yanında edebiyata ve araştırmalara da açan Kulis"leki en ilgi çekici yazıların başında İstanbul'da Ermeni Patrikliği'nin kuruluşunun 500. yılı için (1961) Berç Erziyan tarafından kaleme alınan "İstanbul Ermenileri Patrikliği" adlı yazı dizisi gelir.
Derginin bugünkü sahibi Garo Ayvaz' dır. Yazı işleri sorumluluğunu ise Mardiros J. Toran yürütmektedir.
VAĞARSAG SEROPYAN
Dostları ilə paylaş: |