KÜLLİYELER
Günümüzde külliye sözcüğü bir cami çevresinde yapılmış medrese, sıbyan mektebi, türbe, tabhane ve başka işlevli yapılardan oluşan bir kompleks anlamına kullanılmaktadır. Oysa Arapça kökenli bu sözcük geçmişte böyle bir amaçla kullanılmamıştır, islam mimarisinde de böyle bir terim yoktur. Vakfiyelerde, Evliya Çelebi' de, Hadîka'dz bu terim kullanılmamıştır. 1861 tarihli Redhouse sözlüğünde de bu sözcük yoktur. Ferit Devellioğlu "külliye" sözcüğünün, Osmanlı döneminde, bazı Arap medreseleri için kullanıldığını yazar. Büyük bir olasılıkla bu sözcük 20. yy'ın başında bir yapı kompleksi karşılığı olarak uydurulmuş, daha doğrusu bu amaçla kullanılmaya başlanmıştır.
islam mimarlık tarihinde cami, değişik işlevlerle birlikte kavramlaşmış, peygamberin evi olan ilk camiden bu yana birçok işlevi bünyesinde barındırmıştır. Osmanlı mimarları, islam dünyasının hiçbir ülkesinde olmayan bir kapsamda hemen hemen bütün sosyal işlevleri yan yana getirdikleri ve onları cami çevresindeki farklı yapılara yerleştirdikleri halde, kavram o-larak cami, bu işlevleri doğal olarak içeren bir genel ibadet ve kamu yapısı olarak kabul edilmiştir. Onun için Osmanlı yazarları sadece camilerden söz eder ve külliyenin diğer yapılarını saysalar bile, onlar hakkında fazla bir bilgi vermezler. Bazen diğer yapıların adını bile etmezler. Örneğin Evliya Çelebi oldukça büyük ve ilginç bir külliye olan Haseki Külliyesi'nin(-0 ya da Pi-yale Paşa Külliyesi'nin(-0 öğelerinin sadece adlarını saymakla yetinmiştir. Bayram Paşa Külliyesi'ni(~0 anlatırken sadece camiden bahseder, medrese, türbe, sebil ve çeşmeden söz bile etmez.
Tarihi yarımadadaki başlıca külliyeler. Doğan Kuban
Osmanlıların bugün "külliye" dediğimiz yapılar topluluğuna "imaret" dediklerini belirten Osman Nuri Ergin'dir. Gerçi bu sözcüğün, bugünkü anlamda, bir yapı kompleksi anlamı taşıdığı söylenemez. Fakat o-na en yakın kavramı belirler. Osmanlı'nın imar kavramı da, kent içinde imaretler yapmak, yani bir yapı eylemi gerçekleştirmek şeklinde anlaşılmalıdır. Geleneksel kültür için karakteristik bir tutumla, fiziksel bir olgu değil, bir işlevsel etkinlik söz konusu edilmiştir. İmaretin külliye anlamına kullanıldığının en açık örneği Süleymaniye Külliyesi(->) ile ilgili olarak inşaat sırasında İstanbul'dan imparatorluğun çeşitli bölgelerine gönderilen malzeme, usta gereksinimini karşılamaya ilişkin emirlerdir. Bun-
Fatih Külliyesi
Nurdan Sözgen, 1994/TETTV Arşivi
larda her zaman "Mahruse-i istanbul'da bina olunan tmaret-i Âmire" terimi kullanılmıştır. Fakat bu genel terimle birlikte "ca-mi-i şerif', özellikle vurgulanmıştır. İkisi birlikte kullanıldığı zaman "cami-i şerif' ve "i-maret-i âmire", cami ve çevresindeki yapılar anlamına gelmektedir, Ne var ki imaret sözcüğünün, bugün anlaşıldığı anlamda, halka yemek dağıtan ve gelene gidene konaklama olanağı sağlayan yer olarak da kullanıldığı Fatih Vakfiyesi'nde görülmektedir. Külliyedeki bellibaşlı hizmetleri ve hizmetlileri tanımlayan bölümde cami, medrese, darüşşifa, darü't-talim ve "ima-ret-i âmire" ayrı ayrı ele alınmıştır. Burada imaret-i âmire mutfak4arı, kilerleri, darüz-ziyafeyi, ahırları, misafirlerin kaldığı hanı
Dostları ilə paylaş: |