Mihrimah
Sultan
Külliyesi,
Üsküiiar
M. Sözen,
S.Güner, Sinan,
Architects ofAges,
ist., 1992
sarımlarının ilk basamağıdır. Sinan bu planında sadece kubbenin daha etkili olduğu bir hacim elde etmenin yanında caminin kullanılışı, safların oluşması açısından her zaman yeğlenen enine bir namaz mekânı fikrini de gerçekleştirmiştir. Burada da alt yapı ile kubbeler arasında Şehzade Ca-mii'ndeki gibi orta kubbede pandantif, yarım kubbelerde mukarnas süslü tromplar kullanılmıştır. Fakat orta kubbenin 10 m'den küçük çapı nedeniyle, Şehzade Camii'nde olduğu gibi, burada güçlü bir yan payanda sistemini saklayan dış revak sistemi söz konusu değildir. İç mekândaki iki filayağı, Sinan'ın başka yapılarında olmayan dört yapraklı yonca biçiminde tasarlanmıştır. Müezzin mahfili giriş kapısı üzerindedir. Son cemaat mahalline pencerelerle açılan mükebbire, caminin yapıldığı dönemden değildir. Namaz mekânının dış biçimlenişi açısından bu cami Sinan'ın geometrik kuruluşu en saf olan yapılarından biridir. Kaideleri üzerinde Türk üç-genleriyle yükselen tek şerefeli minareler de Sinan üslubunun daha sonraki dönemlere göre daha ağır kulesel proporsiyon-larına sahiptir.
Bezemesel program, kalan özgün öğe-leriyle çağını yansıtır. Mermerden mukar-naslı mihrap ve mermer minber klasik dönem özelliklerini taşır. Enteryörde kakma tekniğiyle ve iyi bir işçilikle yapılmış kürsü ve pencere kapakları ve giriş kapıları vardır. Bezeme açısından ilgi çeken bir
>ğan Kuban
başka detay da, girişe göre soldaki minarenin son cemaat mahalline açılan kapısı üzerinde, bir mozaik gibi işlenmiş "kelime-i tevhid" yazıtıdır.
Mihrimah Sultan Camii'nin en etkili öğesi klasik son cemaat mahallini çevreleyen geniş ikinci sıra revak ve denize doğru çıkan şadırvanlı köşküdür. Denize uzanan bir köşk altındaki bu mermer şadırvanın planı yirmi köşeli bir poligondur. Geometrik desenli şebekeleri vardır ve konumu itibariyle İstanbul'un en güzel ab-dest alma yerlerinden biridir. Köşkün altındaki çeşme 17. yy'da eklenmiştir. Vaktiyle hemen kıyıdan yükselen istinat duvarları üzerinde bu kompozisyon Sinan'ın arsanın konumuna ve çevreye duyarlı mimari tasarımının güzel tanıklarından biridir. Dış avlunun asimetrik girişleri ve merdivenleri de (gerçi bunların özgün dönemden kaldığını savunmak zordur) bugün bu yapının pitoreskini artıran öğelerdir.
Medrese: Girişi caminin dış revağından gelindiğine göre yerleştirilmiş olan 16 hücreli medresenin cami ile paralel olabilecekken biraz daha kuzeye dönük yapılması vaziyet planındaki yerleşme düzeninin kıyı çizgisini izlediği kanısını uyandırıyor. Dershane ve onun iki yanındaki odaların önündeki avlu revağı cami tarafında avlu duvarının önünde dönmektedir. Sinan'ın birçok medresesinde bir tarafı serbest bırakılmış medrese avlusu düzenlemiştir. Revaklar arkasındaki avlu duvarı pence-releriyle dış çevre ile bağlanan bu avlular dört tarafı odalarla çevrili olan avlulara göre mekân vurgusu daha etkili bir Sinan motifi olarak kabul edilebilir. Medresenin helaları dershanenin iki yanındaki tonozlu koridorlardan çıkılan küçük bir avludaydı. 196l'de sağlık merkezi olarak restore edilen medrese, revakların kapanması ve başka işlevsel müdahalelerle iç mekân özelliklerini yitirmiştir.
Sıbyan Mektebi: Caminin kıble tarafında ondan küçük bir yolla ayrılan darü's-sıbyan kubbeli bir açık eyvan ve kapalı
kubbeli bir dershaneden oluşur. Yokuş üzerinde inşa edildiği için kapalı dershanenin altına bir dükkân yapılmıştır. Merdivenle çıkılan yolun üst seviyesinden eyvana girilir. Caminin yapıldığı tarihte bu yol külliye sınırı içinde kalmış olabilirdi. Bu ilginç şema artık tümüyle kubbeli karelerden oluşan modüller üzerine kurulu işlevsel tasarım geleneğinin Sinan elindeki güzel uygulamalarından biridir.
Han: Cami arkasında arazinin kuzeydoğuya doğru yükseldiği düşünülünce büyük bir olasılıkla külliyenin diğer yapıları da güneybatıya doğru, o sırada daha içerilere giren Üsküdar Koyu boyunca diziliyorlardı. 1933 tarihli Pervititch haritasında yakın bir tarihte yıkıldığı yazılan bir Kurşunlu Han'ın konturları gösterilmiştir. Oysa L Dünya Savaşı sırasında yapılan bir haritada, bu hanın arsası bir ada olarak durmakta, fakat üzerinde bir tarihi yapı işareti bulunmamaktadır. Melling'in Beyoğ-lu'ndan Üsküdar'ı gösteren bir gravüründe (18. yy sonu) deniz kenarında bir han görülmektedir.
Külliyenin tabhane odaları ve imaretinin izleri şimdiye kadar saptanamamıştır. Fakat bunların cami dış avlusunun ve şadırvanlı köşkün denize karşı konumları düşünülecek olursa, caminin güneybatısında yerleşmiş oldukları söylenebilir. 1772' de çıkan bir yangında çevresindeki dükkânlarla birlikte tabhanenin yandığı bilinmektedir.
Cami ile medrese arasında Mihrimah Sultan'ın iki oğlunun sandukalarını içeren bir türbe vardır. Bu türbe külliyeye sonradan eklenmiştir. Bunun güneyindeki yeni türbe ise Sadrazam İbrahim Edhem Pa-şa'mndır (ö. 1893). Son cemaat yerinin güneybatı bölümünde ise revak altında, oldukça az rastlanan bir uygulama olarak Rüstem Paşa'nın başka bir karısından olan ve 984/1576-77'de ölen oğlu Osman Bey'in sandukası bulunmaktadır. Külliyenin hazi-resi ise caminin kıble tarafındadır. Burada klasik dönemden kalan değerli mezar
taşlan ve sandukalar vardır. Cağalazade ailesine ait çok sayıda mezar bu hazirede-dir. Fakat bu hazirenin en önemli yapıtlarından biri Rüstem Paşa'nın kardeşi Kap-tan-ı Derya Sinan Paşa'nın itinalı bir işçilik ve muhteşem bir tasarımla yapılmış olan sandukasıdır.
Üsküdar İskele Meydam'nm açılmasından önce yapılan gravürlerde caminin deniz tarafına yapışmış ahşap dükkân sıraları görülür. Beşiktaş'tan Üsküdar'a geçen deniz ulaşımının çıktığı yer olan Üsküdar İskelebaşı'ndaki çarşı 16. yy'da yapılan Mihrimah Sultan Hanı'nın buraya yapılmasıyla gelişmiş olabilir.
Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, II, 186; Konyalı, Üsküdar Tarihi, I, 213-231; A. Kuran, "Üsküdar'da Mihrimah Sultan Külliyesi", Boğaziçi Üniversitesi Dergisi-Hümaniter Bilimler, S. III (1975), s. 43-72; S. Saatçi, Mimar Sinan'ın Yapılarındaki Kitabeler, ist., 1988, s. 37-39.
DOĞAN KUBAN
Dostları ilə paylaş: |