KirkçEŞme tesisleri


MURADIV 506 507 MURADIV



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə807/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   803   804   805   806   807   808   809   810   ...   889
MURADIV

506

507


MURADIV

ma çıkartmaya teşvik ettiği gibi Deli İlahi,


f6*"* Rum Mehmed, Baba Ömer, Kınalıoğlu,

! Kör Ali, Köse Şaban gibi azılı sipahi zorba-

larını da Anadolu'nun birer köşesinde soygunlar yapmaya ve istanbul'u kaygılandıracak eylemlere yöneltti. Hafız Ahmed Pa-şa'nın sarayında yapılan meşveret toplantısında, ocak askerlerinin oyalanmayıp istanbul'a dönmeleri kararlaştırıldı. Kış da yaklaştığından sipahi ve yeniçeri bölükleri, sel gibi başkente akmaya başladılar. Her taraf askerle doldu. Bunlar bir başarı elde edememekle beraber zaferden dön-müşçesine taşkınlıklara giriştiler. Darphane civarındaki Kurşunlu Han, sipahilerin çoğunlukla kaldıkları yerdi. Burası, daha pek çok han ve hattâ boş evler, konaklar Anadolu'dan gelen sipahilerle dolup taştı. Kentte her gün olaylar çıkıyor, fakat kimse askerlerden şikâyet etme cesaretini gösteremiyordu. Zorba başları da yanlarında silahlı çeteleriyle İstanbul'da serbestçe dolaşmaktaydılar. Bu ortamı Hafız Ahmed Paşa aleyhine kullanmak için harekete geçen Receb Paşa, elaltından Saka Mehmed, Cin Ali, Mahmudağaoğlu, Emir Halife, Bı-çakçıoğlu, Kütahyalı Kalem Bey, Nazlı Muslu, Rum Ahmed gibi sipahi zorbalarını, onlarla dayanışma kuran Boşnak ve Arnavut yağmacıları İstanbul'u karışıklığa boğmak için bir eyleme kışkırttı.

İlk eylem 7 Şubat l632'de Atmeyda-nı'nda sergilendi: "Hüsrev Paşa gibi Aceme velvele salan bir vezirazamın azline sebeb nedür?" diyerek Topkapı Sarayı'na yürüyen binlerce kişi, Hafız Ahmed Paşa'nın, Şeyhülislam Yahya Efendi'nin, Yeniçeri Ağası Hasan Halife'nin de adlarını içeren 17 kişilik bir listeyi padişaha göndererek bunların başlarını istediler. Eylemler üç gün boyunca yinelendi. Dükkânlar açılmadı. Halkın büyük bir kısmı evlerine kapandı veya kentin uzak semtlerine çekildi. Zorbalar geceleri de kışa ve soğuğa aldırmadan Sultan Ahmed Camii'nde kalmaktaydılar. Üçüncü gün ulemayı çağırıp ileri geri tartıştılar. 10 Şubat günü sarayın dış kapısı olan Bâb-ı Hümayun'u aşıp Orta Kapı'ya kadar ilerlediler ve geniş avluyu bağırışlarla velveleye verdiler. IV. Murad'ın yanında bulunan Bayram Paşa'nın, saraya gelmemesi yolundaki uyarısına rağmen Hafız Ahmed Paşa, yanında satırları olduğu halde geldi. Kendisini gören askerler iki yana çekilip ilerlemesini bekledikten sonra, taşlar atarak atından yere yıktılar. Satırlar paşayı güçlükle koltuklayıp Orta Kapı'dan içeriye soktular. Kaftanı ve kavuğu asilerin elinde kaldı. Satırlarından birkaçı öldürüldü. Hafız Ahmed Paşa, sadaret mührünü padişaha teslim edip Yalı Köşkü'ne indi. Tebdilen Üsküdar'a geçti. Zorbalar ise Orta Kapı'yı da açtırıp Adalet Meydanı'na girdiler ve taht kapısı olan Bâbüssaade'ye dayanıp "padişaha sözümüz var!" diyerek ayak divanı(->) istediler. Bütün enderun halkı içeride silahlanmıştı. Çok öfkelenen IV. Murad, kızgınlığını belli etmeden kapı önüne kurulan tahta oturdu. "Nedir kullarım, muradınız?" diye sordu. Saygısız ve korkusuz kalabalıktan olmadık sesler duyuldu, ithamlar yöneltil-

di. Verdikleri listede yazılı olanların başlarını istediler: "Elbette verirsiz, parelerüz yoksa iş gayri olur!" diyerek IV. Murad'a doğru hamlede bulundular. Padişah hızla kalkıp içeri girdi. Zorbalar büsbütün azıttılar. Sarayda olan Receb Paşa, Hafız Paşa'nın geri getirtilmesini önerdi. Gelince de padişah ikinci kez ayak divanına çıktı. Fakat kalabalığı yatıştırmanın olanağı yoktu. Hafız Paşa öne fırlayıp "Padişahım! Hezar Hafız kulun yoluna fedadır, ancak ricam budur, beni sen öldürtme, ko, bunlar öldürsün, şehit olayım" dedi ve asilerin ortasına atıldı. O an indirilen pala ve kılıç darbeleri ile paramparça edildi. Bu tablodan çok etkilenen IV. Murad, tekrar içeriye girdi. Asileri yatıştırması için Receb Paşa'yı vezirazam yaptı. Zorbalar, Atmeydanı'na çekildiler. Şeyhülislam Yahya Efendi azledildi. Olay, bir süre için yatıştırıldı.

IV. Murad'ın Young Albümü'nde yer alan bir resmi, 1815. Galeri Alfa

IV. Murad tüm bu olanların Hüsrev Paşa ile Receb Paşa'mn ortak komplosu olduğunu biliyordu. Diyarbekir beylerbeyliğine atadığı Murtaza Paşa'ya gizli bir emir verip Tokat'taki Hüsrev Paşa'nın boynunu vurdurdu. Receb Paşa, bundan kaygılandı ve Hüsrev Paşa'nın başı İstanbul'a geldiği gün 2 Mart l632'de zorbaları bir daha harekete geçirdi. Bu kez, saray avlusunda toplananlar "Hüsrev Paşa gibi vücudu lazım bir vezirin katline bâis olanlardan intikam alıruz!" diye bağırdılar. IV. Murad, üçüncü kez ayak divanına çıktı. Başdef-terdar Mustafa Paşa ile yeniçeri ağasının, musahip Musa Çelebi'nin kellelerini isteyen ayaklanmacılar, "Şehzadeler bizim efendimizin oğullarıdır, gayri sana itimadımız kalmadı, illa bize göster!" diyerek sarayın şimşirlik dairesindeki şehzadeleri kapıya çıkarttırdılar. Padişahtan, bunların güvenliği için kefil göstermesini talep etti-

ler. Receb Paşa ve Şeyhülislam Ahizade Hüseyin Efendi kefil oldular. Zorbaların başım istediği Yeniçeri Ağası Hasan Halife'nin İstanbul'da saygınlığı söz konusuydu. Defterdar Mustafa Paşa, daha ilk günden çareyi kaçmakta bulmuş, izini kaybettirmişti. Zorbalar kalabalık gruplar halinde bunların yalı ve saraylarını basıp yağmaladılar. Yeniçeri ağasını Mehterhane'de bulup Atmeydanı'na getirdiler. Burada biriken gözü dönmüş kalabalığa Hasan Halife'nin yakarışları fayda vermedi. "Bre sefih oğlan! Mülûkâne saray ve padişaha-ne yalılar yapub arz-ı ihtişam etmeği büksün!" deyip nacak, kılıç, hançer üşürdüler. Ayağından sürüyüp çınar ağacına başaşa-ğı astılar. İstanbul'da korku ve vahşet egemen oldu. Günlerce çarşı pazar açılmadı. Defterdar Mustafa Paşa'yı da Vefa Meyda-nı'nda bulup Atmeydanı'na getirdiler. Diz çökertip kılıçla başını kestiler. Olayların, kente dönük korkunç bir yağmaya dönüşmesi an meselesiyken 14 Mart'ta yoğun kar yağışı başladı. Asiler Sultan Ahmed Camii'ne doldular. Ertesi gün, Receb Paşa'nın sarayında ele geçirdikleri Musa Çelebi'yi paraladılar.

Sipahilerle yeniçerilerin bu taşkınlıklarını günlerce izleyen cebeciler, onlardan geri kalmamak için yaşlı bir yoldaşlarını salt güç gösterisi için katlettikten sonra sokağa döküldüler. Zulümler arttı. Saka Mehmed, Cin Ali, Çalık Derviş, Yemişçi Mustafa İstanbul'un hâkimleri oldular. Hattâ "gulüvv edüb bu padişah bize yaramaz!" demekten çekinmediler. Fakat aralarında ikilik çıktı. Seçtikleri yeniçeri ağası Köse Mehmed, buna yanaşmadı.

22 Mart l632'de başlayan ramazan, rezaletlerle geçti. Sipahiler, takım takım silahlı gezmekte, ramazan, oruç demeyip "semt semt cemiyetlerde iyş ü işret etmeğe, önlerine cemaller ve develer ve ucube heykeller düzüb mahiyeler tasnif edüb fevc fevc tabi u surnay ile allah allah de-yü her gece meşaleler yakub" İstanbul mahallelerinden haraç toplamaktaydılar. "Ahaliden seyr ü temaşa akçesi cem' edüb vüzera ve ulema konaklarına gidüb tabi ü nekkare ile cemallerün oynadub çuka ve kumaş ve nukud surreleri" aldılar. Takımlar 100 kuruşa kanaat etmeyip 1.000 kuruşa zor razı olmaktaydılar. Vermeye yanaşmayanların saçaklarına, şahnişinlerine ellerindeki meşalelerle ateş vermekteydiler. Güruhun biri savuşturulsa arkasından öbürü geliyordu. Yoksul evlerine bile askıntı olup para topladılar. Alenen oruç yiyen zorbalar, herkesin gözü önünde tütün ve şarap içtiler. "Açıkta sofra kurup lehv ü raks ve şürb ü fısk edüb sokaklarda avretlere ve oğlanlara taarruz eylediler". Bayramda ise yer yer salıncaklar kurup tekrar cer sevdasına düştüler. Sadrazamdan başlayıp ileri gelen herkese balmum-ları ile saçı istediler.

25 Nisan l632'de mülazım yazılmak sorunu yüzünden zorbalar birbirine düştü. Onların bu zaafını iyi değerlendiren IV. Murad, beklenmedik bir çıkışla 18 Mayıs günü Topal Receb Paşa'yı saraya çağırdı. "Gel berü topal zorbabaşı!" diye gürledi.

Nikrisli (gut) olduğu için aksak yürüyen vezirazama "Bre kâfir abdest aldın mı?" diyerek Hafız Paşa olayında ayak divanına çıkarken kendisine "abdest al padişahım!" uyarısında bulunduğunu unutmadığını gösterdi. Zülüflü baltacılar kement atıp Receb Paşa'yı boğuverdiler. Ölüsü, Bâb-ı Hümayun önüne atılınca zorbalar korkuya kapıldılar.

Yeni vezirazam Tabanıyassı Mehmed Paşa kentte geniş önlemler aldı. 9 Haziran günü Okmeydam'nda toplanan zorbalar, İstanbullu olanlara, hanlarda oda döşeme-yenlere mülazemet verilmemesini istediler. IV. Murad bir fermanla mülazemet yöntemini yasakladı. Atmeydam'nda yeni bir ayaklanma hazırlığının yapıldığını öğrenince de Sinan Paşa Köşkü'ne inip ayak divanı ferman etti. Vezirler, din ululan, ocak ağaları çağırıldı. Gelenler bahçe kapısı önünde toplandılar. Padişah köşkte tahtta oturdu. Atmeydanı'ndaki zorbaların ihtiyarları da ayak divanına katıldılar. Sahil ise ahaliyle dolmuştu. Divana çağırılanların hepsi Kuran'a el basıp padişaha sadakat yemini ettiler. Zorbabaşıların yakalanıp teslim edileceğine ilişkin bir de hüccet yazıldı. İzleyen üç gün içinde hanlar boşaltıldı. Saka Mehmed, Cin Ali ve diğerleri birer ikişer yakalanıp idam edildiler. Tabanıyassı Mehmed Paşa, her gün sarayında toplantılar yapıp sonra ya kola çıktı ya da tebdil gezdi. "İstanbul sokaklarında nerede bir eğri sarıklı sipahi görse kılıçla yahut iple katlettirdi". Ele geçirilemeyenlerin sipahilik kayıtları silindi. Küstah yeniçeriler sindirildi. Eyaletlere fermanlar çıkartılıp Celalilik yapan ve ulufe bahanesiyle İstanbul'a gelenlerin idamları emredildi.

IV. Murad'ın titretici ve acımasız padişahlığı bu tarihte başladı.

İstanbul'daki karışıklıklardan yararlanıp Manisa ve Balıkesir taraflarında âdeta egemenlik kuran, geceleri Şehname, Timur-name okutup padişahlık hülyalarına kapılan İlyas Paşa İstanbul'a getirildiğinde IV. Murad İstavroz Kasrı'nda bu azılı paşayı da idam ettirdi. İstanbul'da tek kabadayı, zorba bırakılmadı. Ağustos l633'te bir kız çocuğu dünyaya gelen IV. Murad, bu vesile ile şehir donanması yaptırdı. Kandilli Bahçesi'nde şenlikler düzenlendi. Fakat bundan 20 gün sonra 2 Eylül Iö33'te şehrin beşte birini yakan büyük Cibali yangını çıktı. O gün bir kalafatçının Cibali Kapısı dışında funda yakıp gemi kalafat etmesi sırasında çıkan yangın, ilkin kıyıdaki kayıkhaneyi tutuşturdu. Şiddetli poyraz ile ateş surlardan içeriye girdi. Paşaların, ağaların söndürme kolları erişinceye kadar Cibali, Küçükmustafapaşa Çarşısı kül oldu. Alevler minare boyunda yükselmekteydi. Kara Musa menzili, Hamza Paşa, Yahya Paşa sarayları -ki her biri dörder beşer katlı eski binalardı- yok oldu. Âşık-paşa'ya doğru ilerleyen yangın bundan sonra üç koldan şehre yayıldı. "Beyt-i fakir ve saray-ı emir demeyüb" evleri, ulema konaklarını kül yığınına döndürdü. Bir kol denize doğru indi. Haydarpaşa ve Üskübî Camii semtlerini tutuşturdu. Kurşuncuba-şızade Mustafa Paşa Sarayı bir anda yok

IV. Murad'ın tuğrası.

S. Umur, Osmanlı Padişah Tuğraları, İst., 1980

oldu. Ateş, Zeyrek'ten dönüp Atpazarı'na yürüdü. Diğer kolları Büyükkaraman, Kü-çükkaraman, Sultanmehmet (Fatih), Saraçhane, Sarıgürz (Sarıgüzel) semtlerini harabeye çevirdi. IV. Murad, cümle vezirler, bostancı ve yeniçeri bölükleri seyretmekten başka bir şey yapamadılar.

Yeniodalar, Mollagürani semtleri de yandı. Gece ve ertesi gün Fener Kapısı'ndan Sultanselim'e, Mesihpaşa'ya, Bâli Paşa ve Lutfî Paşa camilerine, Şah-ı Huban Sarayı'na, Unkapanı'ndan yukarı Atpazarı'na, Bostanzade evlerine, Sofular Çarşısı'na kadar, İstanbul'un en güzel semtleri mahvoldu. 30 saat süren yangın, rüzgâr kesilince söndürülebildi.

Bu felaketin ardından halk arasında türlü dedikodular yayıldı. Bunların kaynağı ise kahvehanelerdi. Padişah, fitne olasılığını önlemek için İstanbul'daki bütün kahvehanelerin kapatılmasını ve yıkılmasını emretti. Yine "duhan-ı bed-hûy" denen tütünü de yasakladı. Camilerde vaizler, hocalar bu yasağın gerekliliğini uyardıkça halkta tütüne karşı tutku giderek artmaktaydı. İstanbul'da çıkan yangınlara çoğu zaman meyhanelerde içip lülesi yanıkken sızanların sebep oldukları savıyla "yasağ-ı padişahî"nin kapsamı genişletildi. Akşam hava karardıktan sonra fenersiz sokağa çıkmak da yasaklandı. Bekâr oda-ları(->) kapatılıp buralar debbağhane veya nalbant dükkânı yapıldı. Gece gündüz kentte dolaşan IV. Murad, fenersiz yakaladığını, bacasından tütün kokusu yayılanları idam ettirmeye başladı. Halk tütün içmek şöyle dursun, ocak yakamaz, kapıdan dışarı çıkamaz oldu. Her sabah, sokaklarda birer-ikişer boğulmuş ya da boynu vurulmuş cesetler görülmekteydi. IV. Murad'ın amacı, İstanbul'u tüm serserilerden, işsizlerden, zorbalardan temizlemekti. Fakat kurunun yanında pek çok yaş da can vermedeydi. Padişahın istisnai hoşgörüsü ise aydınlara idi. Üç kişinin bir araya gelip konuşmalarına, evlerde toplantılar yapılmasına izin vermezken "Kitapları ile seyre giden ulemaya, tespihi ve seccadesi ile zikir için toplanan dervişlere, kâğıt ve kalemi ile kitabet eden yazıcılara iznimiz var!" demekteydi. İstanbul'da,

Kadızadeliler-Sivasîler(-») mücadelesi de bugünlerde başladı.

Vezirazam Tabanıyassı Mehmed Paşa 22 Ekim'de Üsküdar'dan hareketle Doğu seferine çıkarken Bayram Paşa da sadaret kaymakamı olarak İstanbul'da kaldı. IV. Murad ise l633'ün son günlerinde karadan Bursa gezisine çıktı. Yolları onartmadığı için İznik kadısını idam ettirmesi İstanbul'daki ilmiye sınıfının tepkisine neden oldu. Şeyhülislam Ahizade Hüseyin Efendi, Kösem Sultan'a bir tezkire yazarak üzüntüsünü belirtti. Ama karşıtları, şeyhülislamın IV. Murad'ı tahttan indirmek çabasında olduğunu yaydılar. Bundan kaygılanan Kösem Sultan oğluna "benim ars-lanum acele üzre gelesiz, cülus tedbiri içün sözler ve cemiyetler olmakdadur" diye haber gönderdi. Derhal istanbul'a dönen padişah, ilkin Ahizade ile.oğlunun, akşam olduğuna bakmadan bir gemiye konulup Kıbrıs'a sürülmeleri için Bostan-cıbaşı Duçe Mehmed'e emir verdi. Duçe Mehmed, Ahizade'yi konağından alıp bir koçu ile Bahçekapı'ya getirdi. Buradan bir gemiye bindirdi. Hırsını alamayan IV. Murad, Duçe'yi yeniden gönderip yoldan çevirttirdiği şeyhülislamı Yeşilköy'de boğ-durttu. Nereye gömüldüğü bilinmediğinden de Ahizade'nin, medresesi yanındaki türbesi boş kaldı.

10 Mart 1634'te padişahın bir şehzadesi doğduğu için İstanbul'da ve Galata'da büyük şenlikler yapıldı. 8 Nisan'da da Da-vutpaşa'da otağ-ı hümayun kurulup Lehistan seferi ilan edildi. IV. Murad 15 Nisan 1634'te sefer için Edirne'ye hareket etti. Fakat Lehistan yönetiminin önerilen koşulları kabul etmesi üzerine 5 Ağustos'ta istanbul'a döndü. Bu sırada İstanbul'da bazı yiyecek maddelerinin, özellikle de sadeyağın kıtlığı çekiliyordu. Bunun İstanbul Kadısı Karaçelebizade Abdülaziz Efen-di'nin(->) narh konusundaki aşırı tutumundan kaynaklandığını öğrenen IV. Murad, Bostancıbaşı Duçe Mehmed'e, istanbul kadısını deryaya çıkartıp adalardan birinde boğmasını ve denize atmasını emretti.. .Duçe Mehmed, Karaçelebizade'yi bir kayığa bindirip Adalar'a yöneldi. Fakat Vezirazam Bayram Paşa, idamı önlemeyi başardı. Duçe, Adalar'a yaklaşmışken af hatt-ı hümayununu götüren mübaşir yetişti. Abdülaziz Efendi idamdan kılpayı kurtuldu ve bunun için Hatt-ı mensuh gelmedi a 'mele /Hatt-ı nasib giderdi hele diyerek tarih düşürmüştür.

Edirne'den İstanbul'a döner dönmez . bir fermanla içki yasağı koyan IV. Murad, kentteki bütün meyhanelerin yıkılmasını emretti. Önceden olduğu gibi kendisi de gece gündüz tebdil gezmeye, gizlice çalıştırılan meyhaneleri bulmaya, sarhoşları yakalamaya başladı. Çoğu sarhoşu, kendi eliyle öldürdüğünden söz edilir. Kantemi-roğlu(->) ise IV Murad'la Bekri Mustafa arasında, içki yasağı sürerken geçen olayları anlatmıştır. Ne zaman neye kızacağı ve ne yapacağı artık bilinmeyen IV. Murad'ın, ortada bir neden yokken kendisine has nedim edindiği Abaza Mehmed Paşa'yı 24 Ağustos l634'te idam ettirmesi bu tutumu-




Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   803   804   805   806   807   808   809   810   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin