KIZ KULESİ
Marmara Denizi'nin İstanbul Boğazı ile buluştuğu yerde, Üsküdar kıyısına yakın bir kayalık üzerine oturtulmuş olan yapı. Gerek bu konumu, gerekse masmavi sular üzerinde beyaz badanalı ve kuleli yapısının verdiği özgün görünümü sebebiyle, neredeyse İstanbul'un simgesi haline gelmiş ve pek çok tabloya konu olmuş bulunan bu ilginç deniz istasyonu binası, tarih boyunca çeşitli aşamalar geçirmiştir.
Mitolojide kulenin tarihi, önce efsane ile karışmış olarak görülüyor. İlk hikâye, Ovidius'un bir efsaneyi kaydetmesi ile başlıyor: Sestos'taki Afrodit Mabedi rahibelerinden Hero, Abidos Köyü'nden genç Le-andros'a tutulur. Genç âşık, her gece denizi yüzerek geçer ve sevgilisi ile buluşur. Bir fırtınada rüzgâr, kulenin fenerini söndürünce, yolunu şaşıran genç boğulur. Ertesi sabah cesedi bulunduğunda, Hero da kendini sulara atarak intihar eder.
Küçük Asya'da Sestos ve Abidos, Çanakkale Boğazı'na ait yerler olduğu halde, 18. yy gelip Batı dünyasında, "antikite modası" başlayınca, bu efsane tekrar ün kazanmış, fakat dikkatsiz yazarlar, onu İstanbul Boğazı'na uygulamışlar ve Hero' nün manastırı olarak da Kız Kulesi'ni ya-kıştırmışlardır. Böylece, İstanbul üzerine yazılmış en fazla literatür Fransız dilinde olduğu için, "Tour de Leandre" olarak adlandırılan kule, efsane ile gerçekte hiçbir ilişkisi olmadığı halde, birkaç yüzyıl, bu i-simle ün kazanmıştır. Kule, İstanbul'dan bahseden İngilizce eserlerde "Maiden's To-wer", Almanlarda "Mâdchen-Turm" olarak aynı doğrultuda şöhret yapmıştır.
Batı edebiyatındaki bu efsaneden başka, Türk edebiyatının masal türünde de Kız Kulesi'ni konu alan, özellikle semai kahvelerinde anlatılması geleneksel hale gelen bir hikâye vardır: Padişahın birinin çok kıskandığı kızını, bir falcının haber
Bartlett'in çizgileriyle Kız Kulesi, 19- yy. Pardoe, Bosphorus/'Nazım Timuroğlu fotoğraf arşivi
verdiği yılan tehlikesinden korumak üzere yaptırdığı bu deniz köşküne kapatması, ama günün birinde üzüm sepeti içinde gelen bir yılanın, sevgili prensesi sokup öldürmesi... Bu masalın bir başka türünü, Evliya Çelebi, Battal Gazi ile bağlantı kurarak nakleder: Bir kralın, Üsküdar'a yerleşen Gazi'den gizlemek istediği Üsküdar tekfurunun güzel kızını buraya kapatması; Gazi'nin Şam taraflarını fethettikten sonra dönüp, 700 serdengeçti ile Kız Kulesi' nin içindeki kızı, kralın hazinesi ile birlikte ele geçirmesi...
Masallar bir yana, tarihte, kulenin değilse de onun üstüne oturduğu kayalığın a-dının ilk kez geçmesi MÖ 4ll'de, Atina ile Sparta arasındaki savaş dolayısıyladır: Küçük Bizantion yanlış bir tercihle Sparta'yı tutunca, Boğaz'ın Avrupa kıyısı Sparta, Asya tarafı ise Atina egemenliğinde sayılmış fakat Sparta savaşı kaybedince, Atina, Bi-zantion'u hemen cezalandırmamış; önce Boğaz'a giriş ve çıkışları kontrol altına almayı ve bunu bir gelir kaynağı haline getirmeyi tercih etmiştir. Alkhibiades, bu kaya parçası üzerine bir gümrük istasyonu kurmuştur. Kaynaklar, bu aşamada kule çapında bir binadan bahsetmemektedir.
Bizantion Atina'nın egemenliğine girdikten sonra, bu kez Makedonya Kralı Fi-lip'in saldırı tehdidine uğrayınca, onu bu filodan korumak üzere Atina, 40 gemi ile bir donanmayı yardıma göndermiş; bu filonun komutanı Amiral Hares'in beraberindeki eşi hastalanıp Hrispolis'te (Üsküdar) ölünce, bir sunak yapılarak gömülmüştür. Bu anıt-mezar, mermer bir kaide ile bir sütundan ve üzerindeki bir öküz heykelinden oluşuyormuş. İstanbul'u biraz sistematik olarak incelemeye başlayan ilk eserlerde, bu sunağın bulunduğu yer olarak Kız Kulesi kayalığı gösterilir ve amiralin eşinin adına izafeten, burasının antikitede "Damalis ve Arcla" adını taşıdığına dair bilgiler yer alır. Damalis, eski
Grekçede "öküz", Arcla ise, "küçük kale" anlamındadır.
Boğaziçi'ni semt semt gezerek mitoloji ve şiir karışımı bir eser meydana getirmiş olan bir Levanten (A. Timonp ise, Damalis Anıtı'nın bu kayalıkta değil Üsküdar kıyısında olduğunu kaydetmiş ve Osmanlı döneminde daha sonra Paşa Limanı adını a-lan koya, başlangıçta Türkçede de "Öküz Limanı" adının verilmesini, buna kanıt o-larak göstermiştir.
12. yy geldiğinde, su seviyesindeki bu kayalığın, ilk kez belirgin bir yapıya kavuştuğu ise, kesindir. İmparator L Manuel Kom-nenos (hd 1143-1180), sürüp giden savaşlardan bir ara vakit bulup geçici barış dönemini yakalayabildiği bir tarihte, Marmara'ya bakan yeni yazlık saraylar yaptırıp bunları mobilyalarla (ve çok ilginç bir bilgi olarak, savaşlarını tasvir eden "tablolarla) süslerken artık zayıflayan devletinin başkentine, iki tane de savunma kulesi eklemiştir. Bunların birisi, Mangana Manastırı yakınında (Topkapı Sarayı kıyıları), öbürü Kız Kulesi'nin yerindedir. Bu bilgileri veren dönemin Bizans tarihçisi Niketas Honiates(->) daha önce Damalis adını taşıyan bu yerin, ilk kule böylece dikildikten sonra, "Arcla" (kale) adını aldığını belirtiyor.
Kız Kulesi ile ilgili olarak tarih kaynaklarında bir de zincir meselesi vardır. Kuleleri yaptıran İmparator Manuel Komnenos" un bunları zincirle birbirine bağladığı rivayet edilir. Amacı, hem başkente saldırı halinde, savaş teknelerinin bu noktadan kolayca geçmelerini engellemek, hem de gümrük vergilerini ödemeden kaçmak isteyen ticaret gemilerini hizaya sokmaktır. İki kule arasındaki açıklık oldukça fazladır. Bir zincirin bu arayı kapatabilmesi i-çin, araya ağır sallar atıp bunlara bağlamak çözümü uygulanmış olmalıdır.
14. yy'ın başında kule, bir daha "siyaset sahnesine" çıkıyor. O dönemde Osmanlı, Anadolu'da egemenliğim genişletmekte ve Balkanlar'a yayılma politikası gütmektedir. Sultan Orhan, Bizans prensesi Teodo-ra ile evlenerek "damat" olur.
Bizans tarihleri Sultan Orhan'ın (hd 1327-1361), Anadolu'dan Damalis'e (Üsküdar) kadar geldiğini, kayınbabası İmparator VI. İoannes Kantakuzenos'un da Kız Ku-lesi'ne kadar gelip oradan sahile elçiler gönderdiğini ve görüşmenin bu şekilde cereyan ettiğini kaydetmiştir.
Fatih'in şehri kuşatması sırasında, Bizans'a yardım etmek üzere Venedik'ten gelen bir filonun burada üslendiğine dair, Limnili Francis'in kroniğinde kayıtlı bir bilgi ile adını tarihte tekrar duyuran kule, fetihten sonra, yeni ve güçlü bir devletin güvenli başkentinde yerini alır ve genç Fatih, Manuel Komnenos'un kulesini yıktırarak burada kendi binasını yükseltir. Dönemin tarihçisi Tursun Bey, bu kaydı düşerken, "müstahkem bir kale"den bahsediyor.
İstanbul'un şematik planlarının en eskisi olan, 1400'ler sonunda C. Buondelmon-ti(->) tarafından çizilip 1520'ye doğru Va-vassore tarafından basılan desende, Üsküdar önlerinde bugünkü Kız Kulesi mevkiinde, ufak bir kale figürü yer alıyor. Bu,
Dostları ilə paylaş: |