KirkçEŞme tesisleri


KULCAMÜ bak. ATP AZARI TEKKESİ KULEDİBl



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə175/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   171   172   173   174   175   176   177   178   ...   889
KULCAMÜ

bak. ATP AZARI TEKKESİ



KULEDİBl

Galata Kulesi'nin bulunduğu yer ve yakın çevresi.

Bugünkü röperlerle Karaköy Meyda-m'ndan Tünel Meydanı istikametinde (kuzeye doğru) çıkan Yüksekkaldırım Cad-desi'nin Galip Dede Caddesi adını aldığı yerde, sola (batıya) açılan iki kısa sokakla (Fırçacı Sokağı ve Şahkapısı Sokağı) kulenin bulunduğu küçük meydana çıkılır. Ya da, Şişhane'deki Türk Hava Yolları terminalinin yanından giden Büyük Hendek Sokağı ile ona paralel Küçük Hendek Sokağı Kuledibi Meydanı'na ulaşır. Karaköy Meydanı'ndan, Şişhane Meydam'na yay çizerek çıkan ve yaygın olarak Bankalar Caddesi diye bilinen caddenin birinci bölümünün adı olan Voyvoda Caddesi'nden merdivenler ve dik yokuşlarla kuzeye doğru çıkıldığında kuleye varılır; bu yokuşlar, Ceneviz Sarayı'nın(->) bulunduğu köşeden ve Sankt George Kilisesi ve Okulu'nun yakınından çıkan Saint Pierre Kilisesi'nden geçen Galata Kulesi Sokağı (ya da kısaca Kule Sokağı), binaları birbirini gören Beyoğlu ve Sankt Georg hastanelerinden geçen Bereketzade Medresesi Sokağı ile ona paralel Hacı Ali Sokağı'nın birleşerek kuleye ulaştıkları Camekân Sokağı'dır. Bütün bu sokaklar yelpazenin kolları gibi Galata Kulesi'nden güneye doğru açılan yollardır. Bugün Kuledibi olarak bilinen yöre, güneyde Voyvoda Caddesi'nin paralelindeki sokaklara, batıda (Bankalar Caddesi'nin yukarı bölümünü oluşturan) Okçu Musa Caddesi'ne, doğuda Yüksekkaldı-rım'a, kuzeyde ise Tımarcı Sokağı ile Şah-kulu Sokağı'nın kesiştiği açıklığa kadar uzanan, bir başka deyişle sadece kulenin dikili bulunduğu mevki ile sınırlı olmayan ve en kalın çizgileriyle söylersek, Banka-

lar Caddesi ile Yüksekkaldırım arasında kalan, yokuş aşağı bir yelpazeye benzeyen genişçe alam kapsar.

Geç Bizans döneminde bir Ceneviz ko-lonosi olan ama aynı zamanda başka Latin topluluklarını ve Yahudiliği kabul etmiş bir Türk boyunu da barındıran Galata, surlarla çevrili, sınırları kesin bir yerdi. (Ayrıca bak. Cenevizliler; Karaköy.)

1348'de Bizans'ın iç karışıklıklarla meşgul olduğu bir dönemde, yaşlı VI. loannes Kantakuzenos(->) ile genç V. loannes Pa-leologos(->) tahtı paylaştıkları sırada Cenevizliler kendi sınırlarını genişletmek ve güvenliklerini tahkim etmek için izin istediler; 13l6'dan bu yana inşa edip adım a-dım güçlendirdikleri kara surlarını (bugünkü Azapkapı-Şişhane-Yüksekkaldırım-Tophane arası) geceli gündüzlü çalışarak istedikleri araziyi de içine alacak şekilde inşa ya da tahkim ettiler, hendekleri genişletip derinleştirdiler, duvarları yer yer güçlendirdiler ve en önemlisi bugün Galata Kulesi'nin bulunduğu yere bir kule inşa ettiler. Daha sonraki yüzyıllarda çeşitli defalar onanlan, deprem ve yangınlarda hasar görüp yeniden yapılan bu kulenin tabanı 35 m kotunda, denize en yakın mesafesi ise 425 m kadardı (bak. Galata Kule-

Kuledibi'nin

havadan


görünümü.

Nurdan Sözgen/ Onyx, 1993

si). (Beyoğlu Platosu'nun burun kısmını oluşturan ve kulenin bulunduğu yerden yokuşla çıkılan bugünkü Tünel Meydanı' na ve oradan İstiklal Caddesi'ne uzanan sırtın denizden yüksekliği 100 m civarındadır.)

Böylece ilk kez 14. yy'ın ortalarında bugünkü yerinde inşa edilen bu yapıya, Cenevizliler ve diğer Latinler Christea Turris (Isa Kulesi) derken, Bizanslılar Megalos Purgos (Büyük Burç) adını takmışlardı, ama daha sonraki yüzyıllarda istanbul'un Rumları da kuleyi isa'nın adıyla (Hristos) anacaklardı. Venedik'te bulunan 17. yy'a ait bir yağlıboya tabloda kule italyanca Torre di Galata diye adlandırıldığına göre, o dönemde adı artık Galata Kulesi'ne dönüşmüş demekti. (Bununla birlikte, Janin'in Kons-tantinopolis haritasında kulenin adı Fransızca Grande Tour diye geçmektedir.)

Kulenin dibi bir duvarla çevriliydi ve o-nun da dışından Galata surlarının hendeği geçiyordu. Bu haliyle kule başlangıçta surların bir burcu, hisarı gibiydi.

istanbul'un Osmanlılara geçmesinden (1453) hemen sonra, Müslümanlar Gala-ta'ya yerleşmeye başlamışlardı. 12. yy'dan beri çok sayıda Yahudinin de yaşadığı bilinen Galata'nın kuzey surlarının en ucun-

daki kulenin batısında daha II. Mehmed' in sağlığında Okçubaşı Musa Efendi'nin kendi adına yaptırdığı mescit (bugünkü Okçu Musa Caddesi ile Midilli Sokağı'nın kesiştiği köşede), gene ona yakın ve II. Mehmed döneminden kalma Şehsuvar Bey Mescidi, ayrıca kulenin kuzeyinde, tepenin ucunda, şimdiki Tünel mevkiinde, II. Bayezid döneminde (1481-1512) İskender Paşa'nın çiftliğinin içinde inşa edilerek 1491'de açılan Galata Mevlevîha-nesi(-0, daha sonraki yüzyılda Müeyyed-zade (Yazıcı) Mehmed Efendi adına inşa edilen mescit (1582) kule civarındaki Os-manlı-Müslüman yerleşimlerinin o zamanki örneklerindendir. Bununla birlikte, uzunca bir dönem için kulenin kuzeyinden tepeye ve onun iki yanına doğru Müslüman mezarlığı yer almıştır.

1864'te istanbul Şehremaneti kurulduğunda, ilk şehremini Server Efendi (sonradan paşa unvanını almıştır) 2.800 m'lik Galata surlarını yıktırmış, Azapkapı'dan Tophane'ye kadar hendekleri doldurmuştur, sadece Galata Kulesi ile buradaki sur kapılarından Büyük Kule Kapısı (bugün Şahkapısı Sokağı), Küçük Kule Kapısı adlı kapıların güneyinde, Kuledibi'nin hemen doğusunda uzunca bir süre varlığım koruyan ve yazları üstüne masa, iskemle konularak, genellikle semtin esnafının, Yahudi sakinlerinin oturdukları aşmalı bir açık hava kahvesi olarak kullanılan surlar kalmıştır, sonra onlar da yıkılmıştır.

19. yy'ın ikinci yansı, Beyoğlu'nun ve o-nun eksenini oluşturan Grand Rue de Pe-ra'nın (Cadde-i Kebir) kozmopolit ve varlıklı bir yöre olarak büyük bir gelişim gösterdiği dönemdi. O sıralarda Büyük Kule ve Küçük Kule kapılarından başlayarak yukarı doğru çıkan, oradan Galatasaray'a ve Taksim'e doğru uzanan Grand Rue de Pera (daha sonra istiklal Caddesi'ne dönüştüğünde Tünel Meydanı'ndan başlar, Kuledibi'nin kuzeyindeki bölümü ise Galip Dede Caddesi adını alır) sağlı sollu dükkânlarla dolmaya başlamış, mezarlık peyderpey ortadan kalkmıştır.

Galata-Kuledibi havalisine giren belli-başlı yapılardan bugüne değin kalmış çılanlardan, Ceneviz kolonisinin yönetim yeri olan 13l6'dan kalma Palazzo del Comu-ne adlı bina (Ceneviz Sarayı), Kartçınar So-kağı'ndaki Sankt George Kilisesi ve Okulu (bak. Sankt Georg Avusturya Kız Lisesi; Sankt Georg Avusturya Okulu binası; Sankt Georg Kilisesi), Sankt George Hastanesi(->), Galata Kulesi Sokağı'ndaki Saint Pierre Ki-lisesi(->), Eski Banka Sokağı'ndaki Saint Pierre Ham(->), Şair Eşref Sokağı'ndaki 18. yy'ın sonlarında İtalyan Levantenlerin-ce yaptırılan Neve Şalom Sinagoğu(->), Terziler Sinagogu (Kartçınar Sokağı), Şehsuvar Bey Mescidi, Çeşme Sokağı Çeşmesi, 19. yy'dan kalma eski ingiliz Bahriye Hastanesi ve ingiliz Başkonsolosluğu binalarında bulunan Beyoğlu Belediye Hasta-nesi(->) sayılabilir. Kuledibi ve civarındaki Büyük Hendek, Küçük Hendek, Lüleci Hendek gibi sokakların adları da, Galata surlarının kuzey hendeklerinden kalmadır. Kuledibi, bugün pek çok köhne dükkân,

I

D



B

İ

U



K

Yokuşa [Yüksekkaldırım] devam edelim: Basamaklar tekrar dadaşlıktan sonra az ileride, şimdiki sinemanın sırasından "dalan dalan dalan" kampana sesi yayılır durur; bozuk dilli, kısık bir gırtlak kendini paralar:

"Asker, çocuk yirmi para; başı bozuk 40 para!..."

Kömürcü dükkânı kılıklı, kapısına kırmızı astardan perde gerilmiş, yanındaki delik deşik levhaya da ayı balığı, yılan, inek, kuru kafa gibi resimler yapılmış bu yerde Amerika'nın deniz canavarı, Hindistan'ın ejderhası, beş bacaklı buzağı, konuşan kesik baş... gibi numaralar temelli...

Birkaç adım ötede çipil gözlü, kelkül bıyıklı, pişmiş kelle Avusturya kırmasının dapdaracık barakası... Mostrada renkli birkaç yağlı boya modeli. Meşhur tablolardan kopya tek tuk kara kalem resim, tuhafiye eşyasından da bazı ufak tefek...

Gel gelelim, herif erbabını şıppadak çakar, hemen gözünün birini kırpıp (Çok yeniler vağ!) diye içeri çeker, Havva anamız kıyafetli kartları eline dayardı.

Akşam olmadan kepenkleri çatılı. Ağızlık, tarak, kozmetik, esans gibi tefarik-ler doldurduğu çekmecesini alıp kahve kahve, birahane birahane dolaşır, usulcacık yanaşıp enselere ekşirdi. Baş kâr ve kisbi gene ceplerindeki resimler...

Köhne kitaplar satarı büyücek ilk kitapçı, toz toprak, küf kokusu, örümcek ağları içinde, seksenim geçmiş halde hâlâ o dükkânda... Oralarda çorap, mendil satan yerden yapma Yahudi'yi hatırlayanlar var mı bilmem?

Ne de şaklaban şeydi. Aklınca espriler de yapar, bar bar bağırırdı:

"Ben küçükken benim baba bana maymun demiş, 40 yun büyümemişim, benim ana maymun demiş, gene 40 yun büyümemişim; amca, dayı, teyze epsisi yarış etmişler; böyle kalmişim!..."

Kuledibi'ndeyiz, Pirinççi'nin adlı sanlı gazinosu oracıkta, yani Küçükhendek Sokağı'nın başlangıcmdaymış. Kaç kere bahsettiğimiz veçhile 60 yıl evvelki istanbul'un en yüksek kırat eğlence yerlerinden biri. Mabeyincilerin, hünkâr yaverlerinin, mirasyedilerin ve namlı babayiğitlerin de mekânı.

Dilber hanendelerinin yüzünden aşka gelen gelene; para saçan saçana; soyulup soğana dönen dönene... Öyle bir boğuntu yeri ki nice akarlar, hanlar, hamamlar yemiş; nice kimseleri Mûs-ı ahmere muhtaç etmiş.

Pirinççi, Karamanlı bir Rum'muş. istanbul'a yarım pabuçla gelmiş. Asmaaltı'nda zahire simsarlığı, Balıkpazarı'nda pastırmacılık etmiş... ;

Taal zaman, ruh zaman, Kuledibi'ndeki bir kahveci ile ortak oluyor. Hin oğlu hin, işi kavrayınca ortağım atlatıp aksatayı da büyütüyor...:

Kemanî Ağa, lavtacı Şair Serkis'in oğlu, Kanunî Oseb, Kör Civan gibi devrin en meşhur sazendeleri; Beşiktaşlı Sofi, Yahudi Sara ve Roza gibi güzel sesli, yakıp yıkar nağmeli hanendeler hep orada...

Gazino ağzına kadar hıncahınç; kayış kayış liralar, şakır şukur mecidiyeler yağmada...

Biraz evvel buraya devam edenlerden bahsederken, namlı babayiğit dediklerimiz, öyle palavracı, kurasıkı kişiler değil. Karşıdan görününce, hele bir eli kaldırıp tersini gösterince, etrafın kabadayı taslaklarına fare deliğini bir paraya aratanlar...

(...)


Daha sonraları, civar haşaratını bukabil sindirmişler arasında bir Bahriye mü-lâziminden de bahsederler ki Meşrutiyet senelerinde Ertuğrul yatı süvarisi ve Sultan Reşad'ın yaveri ibrahim Paşa rahmetlidir. Yaşlı vaktinde bile ne de erkek ve tosun halliydi. Kulenin önünden Belediye Dairesi'nin yokuşunu ortalayan Küçükhendek Sokağı da eski halini aynen muhafaza ediyor.

Kendisi ve etrafı, kamantolaşmışlarm mahallesiydi. Balat, Hasköy, Ortaköy, Kuzguncuk gibi Musevî semtlerinin en kibarı ve lüksü olduğu halde son senelerde pabucu dama atıldı. Mevkiini kışın karşıki tramvay caddesinin önünde ve arkasındaki yeni apartımanlara, yazın da Büyükada'ya kaptırdı(...) Sermet Muhtar Alus, "istanbul Kazan Ben Kepçe", Akşam, 13 Kânurüevvel (Aralık) 1938

atölye ya da tamirhanenin yer aldığı, çoğunlukla harap bir görünümün hâkim olduğu bir yer olmasına karşın, büyük bir projeyle tarihi dokusuna uygun bir şekilde onarılıp, düzenlense, Ceneviz kolonisinden günümüze kültürel mozaiği ve zenginliği kendinde ifade edebilecek ve dünyada bir benzeri bulunmayacak çok önemli bir kent yöresidir.

istanbul



Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   171   172   173   174   175   176   177   178   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin