KUŞADALI TEKKESİ
Fatih İlçesi'nde, Aksaray Sineklibakkal'da, Kâtip Muslihittin Camii Sokağı ile Sancaktar Müezzin Sokağı'mn sınırladığı arsa üzerinde idi. Tek bir yapıdan oluşan tekkeden günümüze yalnızca haziresi gelebilmiştir.
Tekke, 1819'da Hacı Halil Ağa (ö. 1820) tarafından dönemin ünlü mutasavvıfı Ku-şadah ibrahim Efendi(->) adına inşa ettirilmiştir. Doğum yerine nispetle "Kuşadalı" lakabıyla tanınan ibrahim Efendi (ö. 1845), Halvetîliğin Şabanîlik koluna bağlı Çerke-şîlikten kendi adına ayırdığı Kuşadavîlik ya da Ibrahimîlik olarak tanınan tarikatın kurucusudur.
Tekkenin ilk postnişini İbrahim Efen-di'dir. 1819-1833 arasında meşihat görevini sürdüren İbrahim Efendi, 1833'te çıkan bir yangında tekkesinin yanmasından sonra tarikat faaliyetlerini kendi evinde yürütmüştür. Bir süre harap kalan tekke, 1840' tan sonra Halvetîliğin Bekrî koluna mensup Şamlı ibrahim Efendi (ö. 1872) tarafından ihya edilerek faaliyete geçirilmiştir. Kendisinden sonra meşihat makamına Şeyh Safî Efendi ile Mehmed Cemal Efendi (ö. 1893) oturmuşlar ve İstanbul'da yaygın olmayan Bekriliği temsil etmişlerdir. 1925'ten sonra kaderine terk edilen tekke zamanla harap olmuş, 1951'den az sonra ise tamamen ortadan kalkmıştır. Tekkenin ayin günü perşembe idi.
Tekkenin arsası doğuda Kâtip Muslihittin Camii Sokağı, batıda Sancaktar Müezzin Sokağı, güneyde ve kuzeyde ise komşu parseller ile çevrilidir. Tek bir yapıdan oluşan tekke, arsanın hemen bütününü iş-
gal etmektedir. Haziresi de doğuda sokağın karşı yakasındadır. Bölümlerin tek bir yapı içinde toplandığı Kuşadalı ibrahim Efendi Tekkesi'nde selamlık ve tevhidha-ne doğu yönünde, harem ise batı yönünde yer almaktaydı. Cümle kapısı Kâtip Muslihittin Camii Sokağı'na, harem kapısı ise Sancaktar Müezzin Sokağı'na açılmaktaydı.
Ahşap iskeletli olan yapı iki kadıdır. Zemin katın doğusunda alt kesimde ahşap dikmelerin arası, tuğla hatıllı moloz taş ile örülmüştür. Bunun dışında bütün duvarlar ahşap kaplama, içeriden bağdadi sıva ile teşkil edilmiştir. Döşeme ve tavan kaplamaları ile çatı ahşap olup alaturka kiremitle kaplıdır.
Dikdörtgen ya da kare planlı olduğu anlaşılan tevhidhaneye Kâtip Muslihittin Camii Sokağı'na açılan cümle kapısından ve selamlığı teşkil eden giriş bölümünden geçilerek varılmaktadır. İki kat yüksekliğindeki bu mekânın üst kesiminde, kafesler ile kapatılmış yarım daire kemerli açıklıklar ile tevhidhaneye bakan kadınlar mahfili görülmektedir. Bunun yanında ahşap korkulukları olan diğer bir mahfil vardır ki hünkâr mahfili olması muhtemeldir. Altta ise selamlıktan tevhidhaneye açılan kapı ile servis penceresi niteliğinde iki adet pencere görülmektedir. Bunların meydan odasına ya da şerbethaye açıldığı tahmin edilebilir.
Yapının cephelerinde cümle kapısının yer aldığı doğu cephesi, alt kesimindeki kagir örgü ve bunun üstünden başlayıp saçağa kadar devam eden ahşap kaplamalar arasındaki doku farkı ile anlam kazanmış olup, üst katta girişin hizasındaki üçgen planlı çıkma ile de hareketlendirilmiş-tir. Cümle kapısının sağında ve solunda birer topal pencere görülür. Bunlar kare şeklinde olup demir parmaklık ile donatılmışlardır. Sola doğru bunlar ile aynı ebatta ve görünümde pencereler devam etmektedir. Üst katta ise çıkmanın ortasında alt hizası diğerlerinden daha düşük olan basık kemerli bir pencere ve bunun yanlarında birer dikdörtgen pencere vardır. Sola doğru bu dikdörtgen pencereler devam etmektedir.
Batı cephesi doğu cephesine nazaran çok daha dar olup hareme aittir. Altta üç,
üstte iki dirdörtgen pencere; ahşap kafesler ve demir parmaklıklar ile teçhiz edilmiştir. Her iki cephe de tamamen mesken görünümü arz etmektedir. Yapının dini muhtevasını dışa aksettiren hiçbir unsur görülmemektedir. Herhangi bir üslup kaygısından ve süslemeden de söz etmek imkânsızdır. 19. yy İstanbul'unda mahalleleri dolduran ve sade görünüşlü fakat olgun nispetli cepheleri ile sokaklara ananevi perspektiflerini kazandıran ahşap meskenler ile bu tekkenin dış görünüş a-çısmdan hiçbir farkı yoktur.
İçeride süsleme olarak dikkati çeken yegâne unsur ise tevhidhanenin zemin kat duvarlarında görülen kalem işleridir. Duvarların sathı dikdörtgen panolara ayrılmış ve bunların içleri kısmen eklektik karakterde renkli bezeme ile doldurulmuştur.
Tekkenin haziresi 1930'larda moloz taş örgülü iki duvar parçası arasında, barok başlıklı iki mermer sütunun meydana getirdiği üç açıklık ile Kâtip Muslihittin Camii Sokağı'na açılmaktaydı. Sütunların ü-zerinde ahşap bir hatıl ve aralarında demir parmaklıklar vardı. Halen bu sütunlar ortadan kalkmış ve nazire açıkta kalmıştır.
Bibi. Aynur, Saliha Sultan, 36; Âsitâne, 18; 1301 istatistik Cedveli, 54; Osman Bey, Mec-mua-i Cevâmi, I, 86-87, no. 136; Münib, Mec-mua-i Tekâyâ, 14; Zâkir, Mecmua-i Tekâyâ, 39; Ihsaiyat II, 21; Vassaf, Sefine, IV, 78; Y. N. Öztürk, Kuşadah İbrahim Halveti, Hayatı, Düşünceleri, Mektupları, ist., 1982.
M. BAHA TANMAN
Dostları ilə paylaş: |