KirkçEŞme tesisleri



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə287/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   283   284   285   286   287   288   289   290   ...   889
LALE DEVRİ

184

185

LALE SİNEMASI

III. Ahmed, sadrazam ve maiyeti. Galeri Alfa

grupları fasıl geçerlerdi. Sa'dâbâd şölenleri ise genelde resmi ve diplomatik amaçlı olur, devletin gücü ve zenginliği sergilenmeye çalışılır, yabancı elçiler mutlaka çağrılırdı. Padişahın da katılmak istediği ziyafetler öncesinde devlet erkânı İmrahor Köş-kü'nde(->) toplanarak kendisini karşılardı. Yemek sonrasında Kâğıthane Vadisi' nin geniş ortamında at yarışları, ayı ve köpek boğuşmaları, pehlivan güreşleri, top ve tüfek atışları yapılır, şairler her etkinliği gazel ve kasidelerine konu seçerler; padişahın ve sadrazamın gündelik yaşamlarını örneğin, ağaçlar altında ya da kayıkla Haliç'te gezişlerini bile Bindi bir zev-rakla damadı ile hazret-i şah / Burc-ı âbîde kıran eyledi san mihr ile mah gibi dizeleri içeren şiirlerle anlatırlardı.

Sa'dâbâd sefaları, özellikle de buraya düzenlenmeye başlayan beylik gezmele-ri(-t) İstanbul halkını da evden dışarıya çıkmaya, tatil günlerinde Kâğıthane'ye gitmeye heveslendirdi. Erguvan ağaçlarının kokulu gölgelikleri altında "meclis-i uş-şak'lar kurulması, "sûr-ı baharlar" düzenlenmesi, saz fasılları, gün boyu süren eğ-

lenceler, alışkanlık oldu. Sa'dâbâd seyranına çıkanlar, karadan, yaldızlı, kafesli arabalara, Haliç suyolundan ise çiçek sepetle-riyle süslü kayıklara binmekteydiler. Haliç sularında "gavvaslık" da (yüzme yarışları) bu devrin bir geleneği olarak doğdu. Seyrana gelenler ise çoğu zaman, sınıf ayrımlarına göre, kürkçüler, kuyumcular vb gruplar oluşturarak oturmaktaydılar.

1720'de III. Ahmed'in şehzadeleri için yapılan ve 5.000 çocuğun da sünnetlendi-ği büyük düğünle II. Mustafa'nın kızı Eme-tullah Sultan'ın, Mısır Valisi Sirke Osman Paşa ile düğünü, her sınıftan halkın da kendi düğünlerini daha renkli ve pahalı düzenlemelerine örnek olmuştu, istanbul'daki yabancı elçilerin yaşamlarını bile etkileyen Lale Devri'nin sanat ve eğlence ortamında, çiçekçilik ve lale tutkusu doruğa ulaştı. İstanbul'da kısa süren bir lale çılgınlığı yaşandı. Erkeklerin laleye düşkünlüklerine koşut olarak kadınlar da giyime ve süslenmeye, moda izlemeye, endamlarım ve güzelliklerini dışa vurduracak kıyafetlere ilgi duymaya başladılar. Fakat bu, taassup odaklarım harekete geçirdi. İbrahim Paşa,

israfı ve tepkileri önlemek için sınırlamalar getirme gereğini duydu ve bir nizamname yayımladı. Sıkma feracelerin biçimi, yakalarının eni ve uzunluğu, kadınların feslerine sardıkları yaşmakların incelik derecesi, esnaf kesiminden kimselerin ka-kurn kürk giymemeleri, üç değirmiden fazla yemeni, enli kurdele bağlanması vb e-saslara bağlandı.

Lale Devri'nin bir başka özelliği İstanbul'a gelen kalabalık maiyetli elçilerdir. Bunlar ve kentteki daimi Fransız, İngiliz, Venedik, Avusturya elçileri ve kapı kethüdaları da lüks yaşam ve şölenler vermede yarış halindeydiler. Gelen elçiler içinse görkemli elçilik alayları düzenleniyordu. Osmanlı devlet adamları ile elçiler arasındaki samimi diyaloglar da ilk kez bu devirde yaşandı ve bunun doğal sonucu olarak birtakım görenekler benimsendi. Fransa siyasetinin Babıâli'de etkin olması süreci ve alafrangalık bu yıllarda başlamıştır.

Lale Devri'nin Divan Edebiyatı'na getirdiği hava en olgun biçimiyle Nedim'in(->) şiirlerindedir. Bu kısa dönem, edebiyat ve sanat için Osmanlı neoklasizminin doruğu sayılır. Dönemin edebiyat, sanat ve bilim hareketliliğini Nedim'den başka, Sey-yid Vehbi(-»), son büyük minyatür ustası olup 1720'deki sünnet düğününü, saray eğlencelerini, şölenleri, Haliç'teki ateş oyunlarını, esnaf geçitlerini, İstanbul yapılarını betimleyen Levnî(->) de en ileri düzeyde temsil etmişlerdir. Encümenler-ce yürütülen çeviri, araştırma çalışmalarına Mirzaefendizade, Mehmed Salim, Na-hifî gibi aydınların katıldıkları görülmektedir. Kente yeni kütüphaneler kazandırma öncülüğünü III. Ahmed'in yaptığı görülmektedir. 1719'da inşa edilen saray kitaplığında (bak. Ahmed III Kütüphanesi) toplanan yazma eserler, cilt sanatının birer harikası-olarak ciltlendi. İstanbul'daki sahafların yabancılara kitap satmaları yasaklandı.

Paris'te iken buradaki matbaaları inceleyen Yirmisekiz Çelebizade Said Mehmed Efendi, İbrahim Müteferrika(-») ile İstanbul'da basımevi açma girişiminde bulundu. Bu amaçla İbrahim Paşa'ya sundukları risalede, yazma kitaplardaki yanlışlık ve noksanlıkları, bunların sayıca yetersizliğini, medrese öğrencilerinin kitap edinemediklerini açıklamışlardı. İbrahim Mütefer-rika'nın kaleme aldığı "Vesiletü't-Tıbaa" daki bilgi ve uyarılar, İbrahim Paşa'yı harekete geçirdi. Şeyhülislam Abdullah Efen-di'den sözlük, tarih, felsefe içerikli eserlerin basılmasına fetva alındı. İbrahim Mü-teferrika'nın Sultanselim'deki evinde ilk Arapça harfli ve Türkçe basım yapan matbaa açıldı.

1727'de Üsküdar'da açılan ve Avrupa u-sulü askeri eğitim vermeyi amaçlayan Hen-desehane ise yeniçerilerin karşı çıkması ve yakaladıkları Hendesehane öğrencilerini öldürmeleri sonucu kapanmıştır. Kütahya ve İznik çiniciliğinin canlandırılması a-macıyla Tekfur Sarayı'nda bir çini imalathanesi açılması, eski çuha fabrikasının yanında, hatayı kumaş dokumaya mahsus

bir dokuma ünitesinin faaileyete geçirilmesi, Gerçek Davud Ağa'nın(-+) başına getirildiği Tulumbacı Ocağı'nın kuruluşu da Lale Devri'ndedir.

Şeyhülislam Esad Efendi'nin Atrabu '/-ÂsârjîTezkireti Urefâi'l-Edvâradh eserinde belirttiğine göre dönemin ünlü bestekârları Ebubekir Ağa, Enfî Hasan Ağa, Molla Mehmed Efendi, Kara İsmail Ağa, Kaptanzade Ahmed Efendi, Tosunzade Abdullah Efendi, Hafız Rıfat Efendi, Parsa-zade Bakî Efendi, Şehla Mustafa Çelebi, Âmidî Ahmed Çelebi, Çorbacızade Mustafa Efendi, Tesbihçizade Mehmed Emirî Çelebi, Hasanefendizade Anî, Çarşeb Mustafa Ağa, Reşid Çelebi'ydi. Bunlardan Ebubekir Ağa, fasl-ı hümayun reisi, Enfî Hasan Ağa da koro şefiydi. III. Ahmed ve İbrahim Paşa, dönemin müzisyenlerini, hattatlarını himaye etmekteydiler. Felemenk elçisinin maiyetinde İstanbul'a gelen ressam Van Mour ise sayısı 100'ü aşan tablolarıyla günlük yaşamdan ayrıntıları, İstanbul manzaralarını, giyim kuşam ve protokol alışkanlıklarını yansıtmıştır.

Lale Devri boyunca İstanbul'un çok yönlü denetim altında tutulmaya çalışıldığı gözlemlenir. Bir yangının, esrar içen bir kişinin dikkatsizliğinden çıktığı saptanınca 1721'de afyon yasağı konulmuş, tulumbacı örgütü, çıkan yangınları, geniş bir çevreye yayılmadan söndürme başarısını göstermiştir. Fransa'dan ithal kumaşların İstanbul'da pek makbul olması ve yılda yaklaşık 5.000 balya kumaş gelmesi, Lyon'un sırma işlemelilerine, Marsilya'nın boyalı kumaşlarına, kozmetiklere her yıl ödenen 15.000.000 altın dikkate alınarak yerli üretimin teşviki öngörülmüştür. Kahve ticaretinin düzene konması da bu sıradadır. Yemen'den, Cidde ve Mısır yoluyla getirtilen kahvenin, Mısır'dan Avrapa'ya da kahve gönderilmesi sonucu yaşanan kahve yokluğu, Yemen imamına elçi gönderilerek çözümlenmiş ve Avrupa gemilerine kahve satışı yasaklanmıştır.

III. Ahmed'in hasisliğini, servet düşkünlüğünü ve bayındırlığa olan tutkusunu iyi değerlendiren İbrahim Paşa, buna yatkın bir politika izleyerek en aza indirilen askeri harcamalara karşılık, padişahın ilgi duyduğu yatırımlara ağırlık vermiştir. Piyasadaki gümüş ve altın paraların ayar ve vezin sorunlarının giderilmesi için de önlemler alınmış ve sarrafların Hazine-i Âmi-re'ye her ay 55.000 dirhem halis gümüş vermeleri yükümlülüğü getirilmiştir. Serbest para piyasasında l dirhem halis gümüş 20 akçeden 22 akçeye çıkınca bir para operasyonuna gidilmiş, bedesten ve sarraf kethüdalarının da katıldığı mecliste, gümüşün dirhemi için 22 akçe, yeni darbedi-len zolta için 90 akçe, zer-i mahbub altını için 400 akçe ve yeni kuruş için de 120 akçe fiyat belirlenmiştir.

Tüm bu önlemlere karşın, İstanbul piyasalarında giderek ağırlığını hissettiren Musevi tacirlerin gücü kınlamadığı gibi, bunların, devlet adamları katındaki nüfuzları da giderek artmıştır. Gedik nizamının kontrole alınması çabaları ise küçük esnafı rahatsız etmiş, bu yüzden ve yeni vergi-

lendirmeler nedeniyle bahçıvandan aşçıya, çömlekçiye kadar durumundan şikâyet etmeyen kalmamıştır. Esnaf örgütlerinin 1729-1730'da sık sık yineledikleri başvurular bunu gösterir. Seferlerin durması nedeniyle de "ordu esnafı" denen ve orduyla birlikte giden külünkçü, harbeci, nalçacı, kazancı gibi pek çok esnaf kesimi neredeyse işsiz kalmışlar ve bunlar, yönetime karşı eylem girişiminde ilk sırayı almışlardır.

Anadolu'nun iktisadi durumu büsbütün çöktüğünden, iş umuduyla İstanbul'a kaçak girenler ise bir ayaklanmaya katılmak için fırsat kollamaktaydılar. İbrahim Pa-şa'nın sıkça yinelenen törenler vesilesiyle bahşişler ve saçkılar dağıtması, bir anlamda, her an patlayabilecek bir olguyu ertelemeye dönüktü. 1726'da yayımlanan bir fermanla İstanbul'da din adamlarından, aydınlardan başlayarak her sınıftan toplulukların yaşadığı; bir kesimin, öteki kesimi örnek almasının doğru olmayacağı, gerek geçim, gerekse giyim kuşam konularında herkesin kendi düzeyini aşmaması gerektiği vurgulanırken "yaramaz" kadınların halkı azdırmak ve ahlaksızlığa yöneltmek için açık saçık kıyafetlerle sokaklarda gezmelerine de izin verilmeyeceği açıklanmış, herkese "kâr-ı kadim" üzere giyinmeleri önerilmişti.

Venedik Balyosu Françesco Gritti, 1726' da yazdığı raporlarda, İstanbul halkının para azlığı, işsizlik ve pahalılıktan şikâyetçi olduğunu, sadrazamın siyasetini onaylamadığını, Balyos Daniele Dolfin ise 1729' da Venedik'e gönderdiği raporunda, Üsküdar'daki saray inşaatını teftişten dönen İbrahim Paşa'nın, halkın dilekçeler sunması üzerine ertesi gün dükkânlara bolca mal verdirip camilerde de parasız ekmek dağıttırdığını yazmışlardır. Fransız Elçisi Mar-quis de Villeneuve ise, son yıllarda İbrahim Paşa'nın giderek daha gergin ve kararsızlık içinde olduğunu, devlet işlerine yeterince eğilemediğini, birçok kez girişimde bulunmasına karşılık kendisiyle bir kez görüşemediğini anlatır. Kentte işsizlik ve zaman zaman da açlık hüküm sürerken İbrahim Paşa'nın ve yakınlarının yaşayışları kuşkusuz nefret uyandırmaktaydı. Gerçi İbrahim Paşa'nın eğlence dünyası, eskiye oranla daha parlaktı. Fakat, tepkiye yol açan, eğlencenin dışa yansıtılma-sıydı.

Önceki dönemlerde, kent halkı, yüksek saray duvarlarının gerisinde veya u-zak biniş yerlerinde neler olup bittiğini bilmezken, şimdi, halkın ortasında her türlü eğlence icra ediliyordu. Bu yüzden İbra-_him Paşa aleyhine doğru veya yanlış haberlere, gözlemlerle dayalı pek çok dedikodu yayıldı. Örneğin, Sa'dâbâd kasırları yapılırken işçilerin her türlü rezaletine göz yumduğu, Yahudi kadınlarla düşüp kalkmalarına izin verdiği, kendisinin, Zü-lalî Hasan Efendi'nin nikâhlı karısı ile ilişkisinin olduğu, Kâğıthane'de, kadınların yaşmağı arasından göğüslerine zer-i mahbub (altın) düşürdüğü halkın dilindeydi. Son ciddi skandal, İran'a savaş ilan edilmesi, padişahın ve sadrazamın birlikte sefe-

re çıkacaklarının açıklanması ve Üsküdar'' da ordugâh kurulmasının ardından, bundan cayılmasıoldu. Daha önce işgal edilen Tebriz ve Hemedan'ın, İranlılarca geri a-lınmasının gizlendiği de öğrenilince ortam büsbütün gerginleşti. Tüm bu nedenlerle Lale Devri'nin 1726'dan sonraki 4 yılı, önceki 8 yıldan farklıdır. İbrahim Paşa'nın olumsuz gelişmeyi kırmak ve bir ayaklanmayı önlemek için 1726'dan sonra matbaayı gündeme getirmesi anlamlıdır. Ancak bu tür girişimlerin sonucu almamadan Patrona Halil Ayaklanması(->) başlamış 28-30 Eylül 1730'da, İstanbul, tarihinin en korkunç ayaklanmalarından birini daha yaşamıştır. Bu ayaklanma, Lale Devri'nin tüm kadrolarını tasfiye etmekle kalmamış, İstanbul'a kazandırılan sanat eserleri, köşkler, bahçeler de bilinçsizce tahrip edilmiştir.

Bibi. Tarih-i Raşid, V; Küçükçelebizade ismail Asım Efendi, Tarih-i Küçükçelebizade, ist., 1282; Ahmed Refik, Lale Devri, İst., 1331; (Al-tınay), Onikinci Asırda; M. Aktepe, Patrona İsyanı, ist, 1958; Mür'i't-Tevârih, I, 1-22; Lady Montagu, Şark Mektuplun, İst, 1933; Mehmed Zeki, "Sultan Ahmed-i Sâlis, Sa'dâbâd Resm-i Küşadmda", Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası, S. 103 (18 Kânunısani 1919), s. 1290 vd; H. Ye-nigün, "Lâle Devri Bestekârları", Türk Yurdu, S. 4-5-6-7 (Temmuz-Ekim 1960).

NECDET SAKAOĞLU




Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   283   284   285   286   287   288   289   290   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin