Moşe Levi
Naim Güleryüz koleksiyonu
mekten kaçınılması, ariha (katkı payı) toplanmasındaki başarısızlık dolayısı ile ücret ve yardım ödemelerinin aksaması istanbul Yahudilerinde ve aydınlarında huzursuzluk yarattı. Ünlü gazeteci David Fresko'nun 17 Ocak 1873 tarihli El Tiem-po gazetesinde yayımladığı cemaatin 1872 yılı ikinci yarısı bütçesi bardağı taşıran damla oldu. Tartışmalar şiddetlendi ve olaylar, gazetesinde bütçenin ve hesapların yanlışlığını kanıtlayan David Fresko'nun aforoz edilmesine kadar vardı. Levi sarayla yakın ilişkileri sayesinde muhaliflerini sindirmeyi başardı.
1893'te II. Abdülhamid Moşe Levi'yi huzuruna çağırarak Yahudilerin de askere a-lınmasını ve bu arada Yahudi askerlerin dinsel gereksinmeleri için lüzumlu düzenlemeleri yapmayı düşündüğünü bildirdi. Bu görevin kendileri için bir onur kaynağı olacağını söyleyen Moşe Levi derhal Meclis-i Cismani'yi toplayarak bu yönde karar aldı ise de II. Abdülhamid daha sonra bu projeyi gerçekleştirmedi.
1902'de Theodor Herzl Filistin projesini görüşmek üzere II. Abdülhamid'in huzuruna çıktığında, randevu alınmasına Moşe Levi'nin aracılık etmesine kızan padişah önce kendisine darıldı ise de daha sonra kendisini taltif etti. Moşe Levi, II. Meşru-tiyet'in ilanım takiben 12 Ağustos 1908'de görevinden istifa etmek zorunda kaldı. NAİM GÜLERYÜZ
LEVNÎ
(?, Edirne-1732, istanbul)Nakkaş ve şair.
Asıl adı Abdülcelil Çelebi'dir. II. Mustafa döneminde (1695-1703) Edirne'de tanınmış bir nakkaştı. III. Ahmed ile birlikte 1718'de İstanbul sarayına geldi. Saray nakkaşhanesinde çalıştı ve önemli siparişler aldı. Şairliği ve âşıklığı da olan Lev-nî'nin III. Ahmed için yazdığı kasideler ve çeşitli konularda destanları vardır.
Nakkaşın ilk büyük çalışması Kantemi-roğlu'nun(~») Osmanlı tarihine ilişkin ki-
tabı için yaptığı ve II. Mustafa ile son bulan 22 padişahın portresidir. Bu portrelerin orijinalleri bugüne kalmamıştır, ancak Kantemiroğlu'nun kitabındaki gravürlerinden tanınır, istanbul'a geldikten sonra yaptığı ilk büyük iş, III. Ahmed'e kadar 23 padişahın portresini içeren albümdür. Son portrede III. Ahmed'in yanında Şehzade Süleyman'ın bulunuşu, bu albümün 1720'li yıllarda yapıldığını gösterir. Levnî çeşitli kıyafetler sergileyen 21 erkek, 20 kadın portresi yapmıştır. İçlerinde içağa-lar, bostancılar, peykler, çengiler, hattâ Avrupalıların bulunduğu bu tek figür çalışmaları bir albümde toplanmıştır. Bu minyatürlerin çoğunda köşedeki bir çiçek sapına imzasını atmıştır.
Levnî'nin en önemli eseri Surname-i Vehbî'dir. Dönemin ünlü şairi Seyyid Vehbî'nin yazdığı bu eserde, şölenler, gösteriler, esnaf loncalarının geçişi, havai fişek oyunları gibi etkinlikler çift sayfa 137 minyatürle canlandırılmıştır. Minyatürler, Lale Devri Osmanlı toplumuna ışık tutması ve sosyal yaşamdan bir kesit vermesi bakımından önem taşır. Levnî'nin ölüm yılı olan 1732'de eserin henüz bitmemiş olduğu anlaşılır. Levnî iyi bir kompozisyon ustası ve başarılı bir portrecidir. İrice, dolgun yüzlü, kıvrak figürler çizmiş, yüz ifadelerine önem vermiştir. Kalabalık kompozisyonlarda, zeminde yüksek ufuk çizgisi kullanmış ve üst üste dizili veya dolanarak ilerleyen figür gruplarıyla farklı düzlemler yaratmıştır. Levnî'nin üslubu geleneksel özellikler taşımakla birlikte, Osmanlı minyatür sanatına yenilikler getirmiştir. Özellikle zeminlerdeki doğa kesitlerinde, yüksek tepelerin aralarına serpiştirilmiş, gölgeleri yere vuran ağaçlar, uçuşan kuşlar kompozisyonlara boyut kazandırırken, Levnî'nin ışık, gölge ve renk değerleri gibi minyatür tekniklerinden farklı denemelere giriştiğini gösterir. Bu yenilikler, yaptığı padişah portrelerinde yer alan dolanmış perde motiflerinde, yastıklarda ve giysi ayrıntılarında da görülür. Levnî eserleriyle, 17. yy'da duraklayan Osmanlı minyatür sanatını canlandırmış, yenilikler getirmiştir. Levnî'nin üslubu birçok 18. yy minyatür ustasını etkilemiştir. Padişah portreleri, ikonografyası ve kalıplarıyla, 19. yy'ın ortalarına kadar portrecilere esin kaynağı olmuştur.
Nakkaşlığı yanında Divan tarzı şiirleri ve destanları da bulunan Levnî özellikle "Atalarsözü Destanı" ile tanınmıştır. "Demişler" redifti bu destanla atasözleri nazma çekilmiş; böylece yeni bir destan çeşidi ortaya çıkmıştır. Âşıkların 18. yy'da ve sonraki yüzyıllarda bu destana nazire söylemeleri ya da yeni atasözü destanları o-luşturmaları gelenek haline gelmiştir.
Levnî'nin Selanik'ten İstanbul'a yaptığı bir deniz yolculuğunu anlatan uzun bir destanı ile "uymuş" redifli mizahi bir teker-leme-destanı daha vardır. 18. yy'ın başlarına kadar yaşamış olan Âşık Ömer'in portresini de yapan Levnî'nin usta bir âşık olmasına karşın az sayıda şiiri ele geçmiştir. Bibi. D. Cantemir, The History ofthe Growth and Decay ofthe Ottoman Empire, Londra,
Dostları ilə paylaş: |