MACUNCULAR
Macuncular, eski İstanbul'un en ilginç es-naflarmdandı. Başlarının üzerinde yuvarlak olarak yapılan ve dilimlere ayrılmış, koni biçiminde bir kapakla örtülmüş macun tepsisini taşırlardı. Satış yapacakları yerde tahtadan tepsi altlığım açarlar, başlarının üstündeki tepsiyi de bunun üzerine koyarak "Haydi... Tatlı macunlar yiyelim, tatlı şarkılar dinleyelim" diye bağırarak çoğunluğu çocuk olan müşterilerini toplamaya çalışırlardı.
Macunların sakızlı, bergamotlu, tarçın-lı, güllü, naneli, erikli, limonlu olmak üze-
re yedi çeşidi bulunurdu. Macun, ince bir tahtanın ucuna "macun mablağı" denilen bir nevi ıspatulayla döndüre döndüre sarılarak müşteriye verilirdi. Macun tepsileri çoğu zaman ışıl ışıl kalaylı olurdu. Ama büyükler, çocuklarına ekşimtırak bir tadı olan erikli ve limonlu macunu almamalarım söylerlerdi.
Macuncular, mahalle aralarından başka bayram günlerinde bayram yerlerinde, diğer zamanlarda Yeni Cami ve Galata Köprüsü çevresinde bulunurlar, ramazanın gelmesiyle diğer seyyar satıcıların yaptığı gibi Şehzadebaşı'na taşınırlardı.
Macuncuların çoğu Çingeneydi. En ö-nemli özellikleri, sıradan bir gezgin satıcı olmaktan çok belki de İstanbul'da müzik eşliğinde satış yapan tek esnaf olmalarıydı. Macuncu âdeta bir incesaz takımıyla gezer, malını satacağı yere geldiğinde arkadaşlarıyla bilinen şarkıları çalarak geldiğini herkese duyurmuş olurdu. Macuncuların en çok rağbet ettikleri saz klarnet olmakla beraber, ud, keman, kanun gibi sazlar da bulunurdu. Eskileri, daha çok klasikleşmiş fantezi havaları çalarlardı. Daha yakın dönemlerde incesaz ve Türk müziği çalgıları, yerini "bugle" denilen üç anahtarlı pirinç boruya bırakmıştır.
Askeri bandolardan çıkmış bazı kimseler, macunculuk yaparlar ve buralarda öğrendikleri genellikle halkın kulağına yabancı olan havaları çalarlardı. Bazen de Cezayir, İzmir, Selanik, islahiye marşlarım, birtakım polkaları ve kantoları da çalarak macunlarını satmaya uğraşırlardı.
Evliya Çelebi, Seyahatname'de macuncu esnafının 300 dükkân, 500 usta olduğunu yazar. IV. Murad'ın Bağdat seferi dolayısıyla düzenlenen ordu esnafı alayının geçişinde macuncular, belki de birçok ticaret sahasında olduğu gibi kendilerince önemli olabilecek "sekiz" çeşit macunla geçiş yapmışlardır. Besbase, kebabe, tarçın, darıfilfil, kakule, havlıcan, ödülkahir ve zencefil cinsi macunlarını gümüş hokkalar içine koyarak isteyenlere vermişlerdir. Son dönemlere kadar faaliyet göstermiş olan ve müşteri olarak da çocukları seçen macuncuların 17. yy macunculanyla bağlantıları yoksa da mesleğin sürdürücü-leri olmuşlardır.
Macuncular, 19601ı yılların sonlarına kadar eskisi gibi rağbet görmeseler de yine görülebiliyorlardı.
Bibi. Evliya, Seyahatname, I, 532; O. C. Kaygılı, "İstanbul'un Artık Kaybolan Tipleri: Macuncu", Yedigün, I, S. 24 (23 Ağustos 1933), s. 12; Şehsuvaroğlu, İstanbul, 217; S. M. Alus, "Ayak Esnafı (Macuncu)", ISTA, III, 1406; "Nerede O Eski Macuncular", Hürriyet-Kelebek eki, 9 Mayıs 1982, s. 3.
UĞUR GÖKTAŞ
Dostları ilə paylaş: |