MAHMUD PAŞA KÜLLİYESİ
Eminönü İlçesi'nde, Nuruosmaniye Külliyesi'nin^) kuzeydoğusunda, Mahmut-paşa Mahkemesi Sokağı, Mengene Sokağı ve Şeref Efendi Sokağı'mn çevrelediği yapı adası üzerindedir.
Fetih sonrasının ilk büyük vezir külliyesi olan Mahmud Paşa Külliyesi, Fatih Kül-liyesi'nden(->) sonra 15. yy'm en önemli yapı grubudur. Yerleşmenin en yoğun olduğu çarşı bölgesinde çevresi yüzyıllarca başka yapılarla sarıldığı ve birçok öğesini kaybettiği için diğer külliyeler gibi göze çarpmayan ve sadece cami, türbe ve onlarla bütünleşmeyen hamamı ve diğer hanlar içinde kaybolan Kürkçü Hanı(-») ile bilinen bu külliye, yapıldığı dönemde sultanınkinden sonra en zengin vakfiyeleri olan büyük bir sosyal kompleks olarak hizmet vermiştir. Özgün programı ve tasarımını irdelemek İstanbul'un imarı ve Osmanlı kent imgesinin ve kent yapısının oluşumunu anlamak açısından aydınlatıcıdır.
Camisi ve diğer yapılarının tamamlanması on yılı aşan bir süre içinde (1463-1474) gerçekleşen külliye bir cami, bir medrese, bir imaret, bir hamam, bir sıbyan mektebi, kurucusunun türbesi, büyük bir handan oluşmakta ve yapısal niteliği pek bilinmeyen bir de mahkeme içermekteydi. Bu büyük külliye, gelirleriyle yaşamasını sağlayan yüzlerce dükkân ve hücre arasında zor bir arazi üzerinde inşa edilmişti. Çarşı bölgesi birçok yangınlar geçirdiği için külliye yapılarının birkaç tanesi iz bırakmadan yok olmuştur. Özellikle 1753 büyük çarşı yangınından harap olan bu külliyenin medresesinin sadece dershanesi kalmış (geri kalan bölümün yerine bir il-
kokul yapılmıştır), imareti, sıbyan mektebi ortadan kalkmıştır. Buna karşın külliye ile birlikte yapılan ve Kürkçü Hanı diye bilinen kervansaray, 15. yy'dan kalan tek han örneğidir.
Mahmud Paşa Külliyesi'nin bugüne kadar kalan öğeleri olan cami, han, hamam ve türbe genel tasarım özellikleriyle fetih öncesi mimarisinin istanbul'daki uzantılarıdır. Fakat türbe dışında, büyük ölçüde bezemesel özelliklerini ve mimari öğelerinin özgün biçimlerini kaybetmişlerdir. Oysa Tarih-i Sultan Mehmed Han-ı Sara (1912; yb İstanbul'un Fethi, 1967) adlı eserin yazarı Mihael Kritobulos(->) Mahmud Paşa'mn külliyesi ve diğer imar etkinlikleri hakkında ayrıntılı bilgi verir.
16. yy'ın ortasında Pierre Gilles(->) istanbul'a geldiğinde Çemberlitaş çevresini anlatırken Atik Ali Paşa Camii'nin biraz altında, yarımadanın ikinci vadisine egemen bir yükselti üzerinde bir başka cami olduğunu ve bunun girişinde bulunan iki porfir, iki mavi çizgili beyaz mermer ve iki tane de beyaz lekeli yeşil sütunlu bir giriş revağından söz eder.
18. yy yangınlarından sonra bir taş gömlekle kapanmış olan bu ilginç sütun-
Mahmud Paşa
Külliyesi'nin
vaziyet planı
Doğan Kuban
lar Mahmud Paşa Camii'nin son cemaat mahalli sütunlarıdır. Evliya Çelebi, yeni bedesten yakınındaki bu caminin en eski vezir camisi olduğunu, üç kubbesi (!) ve üç kapısı ile büyük bir bahçesi bulunduğunu yazar. Bu konuda fazla bir şey söyle-
Mahmud Paşa Camii'nin bir görünümü. Nurdan Sözgen, 1994/TETTV Arşivi
memesi ve söylediği kubbe sayısının da yanlış olması, idam edilmiş bir vezir hakkında fazla bir şey söylemek istememesine ve bu camiyi pek tanımadığına yorulabilir. Hadîkatü'l-Cevami'âs caminin inşa edildiği arsada vaktiyle bir kilise olduğu ve bu kilisenin yıkılarak yerine cami yapıldığı yazılıdır. Fakat bu konuda herhangi bir bilgi yoktur.
İstanbul'un fethinden hemen sonra birçok yeni yapının yıkılan Bizans binalarının yerine yapılması doğaldır. Fatih Camii de Havariyun Kilisesi yıkılarak yapılmıştır. Gerçi simgesel nedenlerle özellikle kiliseyle yer değiştirerek cami yapılması konusunda belirli bir tavır alındığını gösteren bir belge şimdiye kadar ortaya çıkmamıştır. Ne var ki Fatih Camii'nde bu simgesel tavır açıktır. Sadrazamının da aynı gösteriyi yapmak istemesi düşünülebilir. Topka-pı kitaplığındaki Menakıb-i Mahmud Paşa adlı yazmada "Mahmud Paşa Camii'nin yeri ol zamanda bir azim kilise imiş, Aya-sofya menendi.." diye abartılmış bir rivayetten söz edilmektedir. Hadîka, külliyenin öğeleri olarak "medrese ve mahkeme ve mektep ve çeşme ve çifte hamam ve sair hayratı vardır. (Mahmud Paşa) Müstakil türbesinde medfundur" diye yazar.
Birçok öğeleri özgünlüğünü yitirmiş olan bu külliye yapıları, çok kez tamir edilmiş ya da yenilenmiştir. Cami, giriş kapısı üzerindeki Arapça kitabesine göre 867/1462'te tamamlanmıştır. İnşaatın bundan bir-iki yıl önce, yönetimin İstanbul'a taşınmasından kısa bir süre sonra yapılmasına başlandığı anlaşılmaktadır. Hamam 1466-1467'de, medresesi 877/1472' de, türbesi ise 1473'te tamamlanmıştır. Mahmud Paşa 1474'te idam edilmiştir. Bu külliyenin parçası olduğu söylenen mahkemenin ayrı bir yapı mı, yoksa caminin içinde ne işe yaradıkları kesin olarak bilinmeyen odalarda hizmet gören bir kurum mu olduğu şimdiye kadar anlaşılmamıştır. O dönemde bağımsız mahkeme yapıları olduğuna ilişkin bilgimiz olmadığı gibi, kalan bir yapı örneği de bulunmadığı için Hadîka'da. sözü edilen mahkeme-
Dostları ilə paylaş: |