MEDRESELER
324
325
MEDRESELER
16. yy'ın sonunda Osmanlı devlet yönetiminde aksaklıklar ve disiplin dışı uygulamalar sonunda medrese eğitiminde de bozukluklar baş göstermiştir. Medreselere giriş ve müderris olma kuralları, çiğnenerek iltimasla payeler verilmesi, usulsüz a-tamalar yapılması, öğretimin niteliğini düşürmüştür. Ayrıca tutucu çevrelerin baskısı sonucu, pozitif bilimler yönünden yetersiz olan eğitimin içeriği daha da kısıtlanarak yozlaştırılmıştır. 18. ve 19. yy'larda medreselerin düzene sokulması yolunda çeşitli girişimlerde bulunulmuştur. 1750' de I. Mahmud iltimas ve kayırma ile müderris olanların yerlerinden alınarak "ehl-i ilim" ulemanın bu görevlere getirilmesi yolunda şeyhülislama "hatt-ı hümayun" göndermiştir. Benzer çabalar III. Selim döneminde de (1789-1807) sürdürülmekle birlikte, istenen sonuç elde edilememiştir. Medrese eğitimiyle ülkenin Batı'yla eş düzeye erişemeyeceğini düşünen II. Mahmud (hd 1808-1839) Âvrupa'dakine benzer bir eğitim düzeni kurulması girişiminde bulunmuş ve böylece Batı'dan aktarılan bilgilerle öğretim yapan tıp, mühendislik ve harp okullarıyla, medreseler dışında yeni bir eğitim sistemi oluşturulmuştur. Tan-
Fatih
Külliyesi'ndeki Karadeniz Çifte Kurşunlu Medresesi'nden bir görünüm (üstte) ile Karikatür ve Mizah Müzesi olarak kullanılan Gazanfer Ağa Külliyesi'nin medresesi. Fotoğraflar Nurdan Sözgen, 1994/TETTV Arşivi
zimat'la (1839) medreselere yeni bir program getirilmemiş, kendi kapalı düzenlerim sürdürmeye bırakılmışlardır. Kadı gereksinimi karşısında medreselerin yetersiz kalması sonunda, 1854'te kadı yetiştirmek için "Muallimhane-i Nüvvab" adıyla yeni bir okul açılmıştır (bak. Medresetü'1-Ku-zat).
II. Meşrutiyet'ten (1908) sonra medreselerin denetlenmesi konusu yeniden ele alınmıştır. 19l4'te çıkarılan "Islah-ı Meda-ris Nizamnamesi" ile İstanbul medreseleri "Darü'l-Hilafetü'l-Âliyye" adı altında toplanmıştır. Her biri 4 yıllık bölümler halinde olmak üzere üç kademesi olan bu yeni eğitim programında pozitif bilim ve yabancı dil eğitimine de yer verilmiştir. Bu düzen içinde faaliyetlerini sürdüren medreseler Cumhuriyet döneminin başında "Tevhid-i Tedrisat" (Eğitimin Birleştirilmesi) ilkesine bağlı olarak 16 Mart 1924' te kabul edilen yasa ile kapatılmışlardır. Tipolojik Özellikler 15-19. yy'lar arasında İstanbul'daki 500'ü aşkın medresenin mimari özellikleri hakkındaki bilgiler oldukça sınırlıdır. Kaynaklardan medreselerin adı, yapım tarihi, yaptıranı ve konumlarıyla ilgi bilgiler sağlana-
bilmekte, buna karşılık malzeme, boyut ve mimari biçimleniş konularına açıklık getirecek veriler edinilememektedir. Böylece İstanbul medreseleri konusundaki araştırma ve değerlendirmeler günümüze ulaşabilen 80 kadar medreseyle sınırlı kalmaktadır. İstanbul yangınları ve medreselerin tümünün dayanıklı kagir yapılar olmaması, söz konusu yapıların çok düşük oranda korunabilmesinin başlıca nedeni olarak gösterilebilir. Diğer bir önemli neden, vakıf yapısı olan medreselere gelir sağlayan mülklerin Osmanlıların son döneminde kaybedilen topraklarda olması ve gelirlerin eksilmesi sonucu bakım onarım çalışmalarının yerine getirilememesidir. 1914' te var olan 185 medreseden ancak yüzde 40'ının günümüze ulaşabilmesi verilen kaybın boyutunu açıkça göstermektedir. I. Dünya Savaşı'mn çıkması 19l4'te önerilen onarımların gerçekleştirilmesini engellemiş Fatih'in büyük bir bölümünü harap eden 1918 yangını ve ertesinde hazırlanan planla açılan yeni yollar kayıpları artırmıştır. 1924'te medreselerin kapatılması sonucu boşaltılan binalarda bozulmalar hızlanmış, harap durumda olan birçok medrese yıkılarak yerlerini ilk ve orta öğretim yapılarına bırakmıştır.
İstanbul'un fethinden sonra Ayasofya, Eski İmaret, Zeyrek kiliseleri ve onlara bağlı yapılar bir süre medrese olarak kullanıldılar. Fatih'in İstanbul'da yaptırdığı ilk medrese Eyüb Sultan Camii'yle aynı avluyu paylaşan bir yapıydı (1458-1459). 18. yy' in sonlarına doğru depremden zarar gören caminin yeniden yapımı sırasında bu medrese yıkılmıştır (1798-1800). Fatih'in Ayasofya yanında yaptırdığı medrese (yaklaşık 1466) ise II. Bayezid döneminde (1481-1512) bir kat eklenerek büyütülmüş, daha sonra onarım ve değişimler geçirmiştir. II. Selim döneminde (1566-1574) Mimar Sinan'ın .Ayasofya'da yaptığı 2 medrese bu yapının yerini almış olmalıdır. 1935'te Ayasofya'nın batı yönünde, girişte yapılan kazı çalışmaları öncesinde yıkılan Ayasofya Medresesi ise 19. yy'ın ikinci yarısına ait iki katlı bir yapıydı.
Osmanlı medreselerini mimarlık özellikleriyle ele alan ilk genel çalışma Semavi Eyice'ye aittir. Eyice 14-18. yy'lar arasında yapılmış medreseleri, sultanların yaptırdıkların külliyeler içinde yer almaları, bir cami ile birlikte veya bağımsız olarak tasarlanmalarına bağlı olarak üç kümede incelenmiştir. Günümüze ulaşan ilk Osmanlı medresesi olan İznik Süleyman Paşa Medresesi bir külliyeye bağlı olmadan yapılan tek, bağımsız medrese türüne bir örnektir. İstanbul'da bu türü izleyen birçok medrese vardır (Cedid Ali Paşa, Rüstem Paşa, Gevher Sultan, Ankaravî, Hasodaba-şı Hasan Ağa). Cami ile aynı avluyu paylaşan medrese modeli İstanbul'da Mimar Sinan tarafından sık uygulanan bir düzenlemedir (Beşiktaş'ta Sinan Paşa, Kara Ah-med Paşa, Kadırga'da Sokollu, Zal Mahmud Paşa). Merkezinde bir medrese olan, sebil, türbe, kitaplık ve dükkânlarla bütünleşen, "küçük külliye" olarak nitelenebilecek programlar, İstanbul'da 16. yy'dan
Hücrelerin
dizilişleri ve
dershaneyle
ilişkilerine
bağlı olarak
medrese
düzenlemeleri:
1-4. "L" plan,
5-6. yan yana
tek dizi,
7-10. dikdörtgen
plan,
11. karşılıklı iki dizi,
12. sekizgen plan,
13
13-18. "U" plan. Zeynep Ahunbay
sonra çok uygulanmıştır (Gazanfer Ağa, Kuyucu Murad Paşa, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Amcazade Hüseyin Paşa, Seyyid Hasan Paşa, Beşir Ağa).
Medreseler İstanbul'da sultan ve vezirler tarafından yapılan külliyelerinin temel bileşenlerinden biridir (Davud Paşa, Mahmud Paşa, Şehzade, Sultan Ahmed, I. Ab-dülhamid, Nuruosmaniye). Fatih Külliyesi 8 medresesiyle bir külliye için en üst sayıyı gerçekleştiren örnektir; genel yerleşme planında medreselerin konumlan, yan yana geliş düzenleri, Süleymaniye Külliyesi'ndeki medreselerin tasarımına ilham kaynağı olmuştur. Mimar Sinan çift medrese motifinden caminin kuzeydoğu ve güneybatı yönlerindeki evvel ve sani, salis ve rabi medreselerinin yerleşim ve düzenlerinde yararlanmıştır. Medreseler külliye içinde olup olmamalarına bağlı olmadan değişik kompozisyonlar ve tipolojik özelliklerle tasarlanmışlardır. Arazinin eğimi, fevkani medreselerin ortaya çıkmasına neden olmuştur (Kadırga'da Sokollu, Atik Valide). Bazı medreseler ise yer darlığı nedeniyle zeminden yükseltilmiştir (Cağaloğ-lu'nda Hadım Hasan Paşa).
Medreselerin temel bileşenleri derslerin yapıldığı dershane ve öğrencilerin barındığı hücrelerdir. Şadırvan, gusülhane, hela gibi donatımlar hijyenik yaşam için gerekli diğer öğelerdir. İstanbul medreselerinde dershaneler genellikle kare planlıdır. Dikdörtgen (Süleymaniye evvel ve sani) ve sekizgen planlı (Kara Mustafa Paşa, Köprülü) olanlara da rastlanmaktadır. Mimar Sinan Süleymaniye salis ve rabi medreselerinde cumbalı dershane modelini oluşturmuş; benzer bir uygulama Davud Ağa tarafından Koca Sinan Paşa Darülha-disi'nde uygulanmıştır. Dershane örtüsü klasik dönemde kubbedir, 18. yy'dan sonra aynalı ve tekne tonoz örtü de kullanılır olmuştur. Hücreler genellikle kare planlıdır ve kubbeyle örtülüdür. Bazı medreselerde hücre dizileri arasında eyvanlara da yer verilmiştir (II. Bayezid, Şehzade, Mih-rimah Sultan-Edirnekapı). Şadırvanlar en görkemli biçimlerinde, sütunlarla taşınan
15
bir saçaklı çatı altında fıskiyeli mermer hazne düzenlemesiyle ortaya çıkmaktadır (Koca Sinan Paşa, Feyzullah Efendi). Mimar Sinan Şehzade, Rüstem Paşa medreselerinde alışılmışın dışına çıkarak, kümbet biçimli şadırvanlar uygulamıştır. Daha mütevazı uygulamalarda şadırvanlar bir veya daha fazla sayıda musluğu olan sandık biçiminde mermer hazneler biçiminde tasarlanmıştır (Cafer Ağa-Soğukkuyu, Sokollu-Eyüp). Medreselerde helalar genellikle küçük bir geçitle girilen arka bahçelerde yer alırlardı. Helalar ender olarak medresenin asıl kütlesi içinde düşünülmüş ve kalıcı bir malzemeyle yapılmıştır (Kuyucu Murad Paşa, Sultan Ahmed).
Medrese planları incelendiğinde, düzenlemelerin hücrelerin diziliş düzenlerine ve dershanenin hücrelerle olan ilişkilerine bağlı olarak çeşitlendiği gözlenmektedir. İstanbul'da mevcut medreselerde, hücrelerin diziliş biçimleri ve oluşturdukları kütlenin dershaneyle olan ilişkileri aşağıda sıralanan düzenlerde gerçekleştirilmiştir:
Dostları ilə paylaş: |