MEHMEDÜI
336
337
MEHMED m
lllp^v*!^^
sağlanamıyordu. Örneğin, yeniçeriler, Ga-latalı, Tophaneli kabadayılar, Tersane azapları, şurada burada, özellikle de meyhanelerde sık sık kavga çıkarmaktaydılar. 20 Nisan günü Çizmeci Tekkesi'nde toplanıp i-çen kabadayılar arasında çıkan kavgada 20 kişi yaralandı, 3 genç öldürüldü.
Sadrazam ve Serdar-ı Ekrem İbrahim Paşa, sefer için 15 Haziran 1597'de otağa çıktı. Fakat hastalığını ileri sürerek hareket etmedi. 3 Kasım 1597'de azledildi. Hasan Paşa vezirazam oldu. III. Mehmed ise, annesinin telkini ile tehlikeli zamanlarda kaçıp sığınmak düşüncesiyle Davutpaşa Bah-çesi'nde yaptırdığı sarayında aylarca kalmakta ve İstanbul sorunları ile ilgilenme-meyi yeğlemekteydi. Devlet adamlarına burada verdiği ziyafetlerden sonra kışa doğru Eski Saray'a göçtü. Bir süre de burada kaldı. Onuruna şehrayinler düzenlendi.
1597'nin ilginç bir olayı ise bir düzmece mehdinin ortaya çıkması oldu. Yaşlı ve okuryazarlık düşkünü bir meczup "Ben mehdiyim!" diyerek çevresine bir sürü alık ve serseri topladı. İstanbul kahvehanelerinde çok şeyler konuşulmaya başlandı. Bunun üzerine kazaskerler huzurunda sorguya çekilen yalancı mehdi, Balıkpazarı'nda idam edildi.
Valide Safiye Sultan'ın, cami, imaret ve ribattan kurulu bir külliye yaptırmak istemesi üzerine Ocak 1598'de III. Mehmed' in buyruğuyla Eminönü civarında kamulaştırma başlatıldı. Yahudi mahalleleri ve
III. Mehmed
şehzadeliğinde-
ki sünnet
düğününde
ibrahim Paşa
Sarayı'ndan
babası
III. Murad'la
birlikte şenliği
izlerken.
Sumame-i
Hümayun,
TSM Kütüphanesi,
H. 1344
sinagogu kaldırıldı. Taşınmazların bedelleri iki kat ödendi. Pek çok kagir yapı yıkıldı. Darüssaade ağası kethüdası, bina emini atandı. Mart ayı sonunda "şek-buk eyyamı" nedeniyle divan çalışmaları tatil edildi. Herkes ramazan hazırlığına başladı. İstanbul'da her şey bulunmakla birlikte pahalılık vardı. Narhı dikkate alan yoktu ve fiyatlar neredeyse iki katına çıkmıştı. Bunun da nedeni, esnafın büyük çoğunluğunun "hünkâr kulu", yani yeniçeri olmaları, kendilerine kimsenin müdahale edeme-mesiydi. Altın 150-200 akçeye fırladığı gibi, ayarı bozuk olan akçe ile de kimse a-lışveriş etmemekteydi. Pahalılığa koşut o-larak irsaliyeler durmuş; cizye, bedel-i hamr, ziyade-i cedid, avarız, bedel-i nüzul, kürekçi bedeliyesi vb vergiler de toplanamaz olmuştu.
Şeyhülislam Bostanzade Mehmed Efendi ile görüştükten sonra sadaret değişikliğine karar veren III. Mehmed, 6 aydır görevde bulunan Hadım Hasan Paşa'yı azledip 8 Nisan 1598'de Cerrah Mehmed Paşa' yi vezirazam yaptı. Buna gerekçe olarak da Hasan Paşa'nın, Safiye Sultan'ı rüşvet almakla suçlar tarzda "Valide sultan beni takside bağlamıştır!" demesi gösterildi. Hasan Paşa 14 Nisan günü Yedikule'de boğduruldu. Aynı günlerde Eminönü'nde Yeni Cami' nin temel kazımına başlandı. Bu vesileyle Tersane ve Tophane önündeki gemilerden toplar atıldı. 28 Nisan 1598'de İstanbullular teravih kılmaktalarken Büyükkaraman Pazarı'nda semercilerde çıkan yangın kı-
sa zamanda geniş bir çevreyi kül etti. Arasta dükkânları, mücellithaneler yandı. Yağmacı yeniçeriler ise yangım fırsat bilip her yeri talan ettiler. Halk, evsiz eşyasız kül fukarası oldu.
O yıl, "gül ve kiraz mevsimi"ni geçirmek üzere Safiye Sultanla III. Mehmed, Davutpaşa Bahçesi'ne göçtüler. Fakat bu, giderek yaygınlaşan kolera ve veba salgınlarından kaçıştı. Din adamlarının "mübarek maraz" dediği salgın, Temmuz 1598'de yüzlerce ocağı söndürdü. Şairin deyimiyle "Meclis be meclis sâki-yi ecel gezdi". İstanbulluların çoluk çocukları birer ikişer ölmekteydi. Eski Saray'daki III. Murad ailesinden 11 kız ve kadın, birçok hadıma-ğası ve cariye öldü. Ağustos sonuna kadar Eski Saray'dan 150 cenaze çıktı. Bunlar arasında III. Murad'ın 16 kızı da vardı. Salgında Mimarbaşı Davud Ağa(->) da öldüğünden yerine Dalgıç Ahmed Ağa(-») atandı. Üsküdar'da köşesine çekilmiş bulunan Kutbü'l Ulemai'l-Ârifin Murad Efendi, devlet adamlarına haber gönderip "bu belalar, salgınlar, fesadın ve yönetim bozukluğunun her zamankinden ziyade oluşundan-dır. Ulemayı, seyyidleri, şeyhleri bir yere toplayıp dua ve senaya yönelin" dedi. III. Mehmed de dua ve tövbe emri verdi. Ok-meydanı'nda üç hafta üst üste tövbeye çıkıldı. Ayasofya kürsü şeyhi Okmeydanı minberinden vaaz ve nasihatte bulundu. 20 Ağustos 1598'de III. Mehmed'in tüm devlet erkânının katıldığı bir törenle Yeni Cami'nin temeli atıldı.
Eylül ayında İstanbul Gümrüğü Yahudi mültezimleri, Başdefterdar Mahmud Efen-di'ye giderek 10 ayda 12.000 altın rüşvet verdiklerini açıklayıp Divan-ı Hümayun' da şikâyetçi oldular. Sözde bir soruşturma başlatıldı. Fakat, rüşvet zincirinin bir ucunda Safiye Sultan bulunduğundan III. Mehmed'in emriyle konu örtbas edildi. Öte yandan salgının devam etmesi yüzünden bir süre de Kandilli Bahçesi'nde oturan padişah, Ekim 1598'de bir ferman yayımlayarak Eflâk üzerine sefer açtı. Çarşılarda, bedestenlerde tellallar bağırtırılıp "ata binmeye, don cebe kuşanmaya muktedir olanlar" ile dirlik isteyen kuloğullan ve garipler askere çağrıldı. Fakat kimse asker olmaya istekli değildi. Serdar Mahmud Paşa toplayabildiği ordu ile "tabi ü nekkâre çaldırıp" Eflâk'a hareket etti.
24 Kasım 1598'de, yeniçerilerin ulufesini dağıtmaya yetecek para bulmakta güçlük çekildi. Çinili Köşk'te kesilen yeni akçeden 40 yük akçe istikrazda bulunuldu. Düzmece mehdiden sonra düzmece bir şehzade ise bu yıl ortaya çıktı. İstanbul dışındaki köy ve kasabalarda değerli giysilerle ve süslü bir atla dolaşan, daha sonra İstanbul'a gelen, kimilerine göre malihulyaya müptela bu genç, kendisinin, II. Selim'in oğlu Şehzade Süleyman olduğunu, III. Murad tahta çıktığında boğdurulan şehzadeler arasından, yerine bir benzeri genç konulup kaçırıldığını, uzun zaman gizlendiğini, saltanat hakkının kendisine ait olduğunu ileri sürmekteydi. Onu görenler, III. Murad'a ve II. Selim'e benzetmekte ve söylediklerine inanmaktaydılar. İs-
tanbullular epeyce bir zaman bu düzmece şehzadenin öyküsüyle oyalandılar. Sonunda, düzmece şehzade III. Mehmed'in huzuruna çıkarıldı ve boynu vuruldu.
1598 sonuna doğru İstanbul'da yeni bir pahalılık yaşandı. Bunun bir nedeni kalpazanların piyasadaki halis akçeleri el altından çekip ayarı düşük akçeleri piyasaya sürmeleriydi. Ayrıca, uncudan zahireciye, balıkçıya kadar bütün esnaf, kendi işiyle değil faizcilikle geçinmeye yönelmişti. Bunların çoğu, gemicilerle de ortaklık etmekteydiler. Gelen mallar gizlice ve kapanlara indirilmeden stoklanıyor, fahiş fiyatlarla satılıyordu. Divan-ı Hümayun'da alınan kararla altına 120, kuruşa 70 akçe fiyat konuldu. Oysa altın, piyasadalöO, kuruş da 110 akçeydi. Ekonomik bunalım ve pahalılık, cephelerden gelen kötü haberlerle bir araya gelince III. Mehmed 8 Ocak 1599'da Vezirazam Cerrah Mehmed Paşa'yı görevden aldı. İbrahim Paşa vezirazam oldu. Savaş giderleri için bir kez daha iç hazineden 20 yük filori çıkarıldı. Kaptan-ı Derya Ciğalazade Sinan Paşa'nın ganimet malları yüklü donanma ile Akdeniz'den dönmesi ve denizyolu güvenliğini sağlamış olması başkenti ferahlattı. 20 Şubat 1599'da Saraçhane'nin ortasında bulunan mescit ile çevresi yandı.
İstanbul'da ve genel olarak da ülkede yaşayan tüm gayrimüslimlerin can, mal ve ırzlarını korumak padişahların üstlendiği bir görev sayılageldiğinden, Nisan 1599' da bir sipahinin, sakalından tutarak alacağını isteyen Boyacı Kâfir diye ünlü zimmi-yi hançerle öldürmesi, III. Mehmed'i öfke-lendirmişdi. Sadrazama yazdığı tezkire-i hümayunda "Senin kapunda sipahiler bir zimmiyi öldürmüşler. Sebeb nedür? Cevap veresün" diyerek bölük ağalarının sıkıştırılmasını ve suçlunun yakalanmasını istedi. Fakat, katil sipahi bulunamadı. Sadrazam İbrahim Paşa 18 Mayıs 1599'da Macaristan seferi için hareket etti. Yaz başında, Davud Paşa Sarayı'ndan Bentler'e geziye giden padişah, Kaptan-ı Derya Sinan Paşa' nm Tersane Bahçesi'nde onuruna verdiği ziyafete katıldı. Yeni yapılan, fenerler ve bayraklarla süslenen baştardeye, Kasr-ı Âli' den binerek Boğaziçi gezisine çıktı. Donanma gemilerinin eşliğindeki bu gezide Karadeniz'e doğru gidildi. Bir ziyafet de İs-tinye'de verildi.
Temmuz 1599'da Mısır'dan gemilerle "sükker-i mükerrer" denen şeker geldi. Anadolu'da ise açlık ve eşkıya korkusu hüküm sürmekteydi. Celali ayaklanmaları nedeniyle her gün Divan-ı Hümayun'a yüzlerce şikâyet ulaşmaktaydı. Celaliler üzerine serdarlar atandı. Kentte bir kez daha tellallar gezdirilerek "ata, dona, silaha kadir olanlar" asker yazılmaya çağrıldı. Eylül 1599'da ulemanın ve devlet adamlarının katıldığı meşveret meclisinde, Anadolu' daki eşkıya zulmü konuşuldu. Karayazıcı ile nasıl baş edilebileceği, Mehmed Paşa' mn az bir askerle gittiği, İstanbul'da herkes rüşvete ve faize alışıp bulaşmışken kimsenin asker olmak istemeyişi tartışıldı. Yakalanıp İstanbul'a gönderilen Celali başbuğlarından Kara Murad'ın, lö Aralık 1599'
III. Mehmed'in
Eğri seferinden
İstanbul'a
dönüşünü
betimleyen
minyatür.
Dostları ilə paylaş: |