Mehmed Ali Hilmî Dedebaba
Nuri Akbayar koleksiyonu
MEHMED AIİ PAŞA
355
359 MEHMED EMİN AĞA SEBİLİ
AHMED RASİM'İN KALEMİNDEN MEHMED CELAL
...Bîçâre Celâl, bütün hayatında babasından şikâyet edip dururdu. Zannederim ki birkaç defa evlenmişti. Eserlerinin içinde talihsizliği apaçık görünür.
Sevdiği "Anna"mn aşkının hâtırasını ölünceye kadar unutamamıştı. İşrete şiddetli düşkünlüğü neticesinde bazan cinnete benzer işaretler gösterdiği olurdu. Hattâ birgün Fevziye Kıraathanesi'nde Ali Ulvi Bey'in fesini kapıp Saraçhane tarafına doğru kaçmış, beni de Galata'da Havyar Ham önünde aynı muamelede bulunacağını söyleyerek tehdit etmişti.
Kitapçılarla açtığı câri hesaptan da kırma kırdırma suretiyle bedbahttı. Büyüka-da'da oturduğum senelerde birgün Andelîb (Faik Esad) ile beraber çıkageldiler. Eyvah!.. Burada ben bu iki deliyi nasıl idare edeyim? Derhal merkepleri çağırdım. Bindik "Diyaskalos" (ah vah) deyip yürüdük. Çamların altında oturduk. Bununla beraber bir saat sonra ikisi birden ayaklandılar. Celâl bağırıyor, Andelîb bağırıyordu.
- Sus!
demek onlara:
- Sesinize ne oldu kısıldı mı? Bağırsamza! mânâsına geliyordu.
- Yapmayın!
- Bunu söyleyen sen misin?
Bırakıp gitmek de elimden gelmiyordu. Gelen geçen bize bakıyor, hattâ kadınlardan, çocuklardan pek çoğu korkuyorlardı. En sonunda, bilmem ne oldu? İkisi birden ağlamaya başladılar. Buhran sona eriyor. Fransızlar "ufak bir rüzgâr yağmuru dindirir" derler ama, burada beş on damla göz yaşı fırtınayı dindirdiydi. Meğer Celâl "Anna"yı hatırlamış. Andelîb de onun ağladığım görünce kendisini zaptede-memiş imiş. Bana da bu hâl dokundu. Pek müteessir oldum. Gözlerim sulandı. Bîçâre Celâl beni de hazır görünce yerinden fırladı. Anna'nın evine doğru dönerek irticâlî olarak:
"Ada!.. Ey mesken-i dildâr!.. Sende sonbahar ağlar
Celâl ve Râsim ağlar, Andelîb-i dil-fikâr ağlar"
diye avazı çıktığı kadar bağırdıydı.
Şükürler olsun ki, geceyi pek sakin bir hâlde geçirdikti. Onları bağlayacak zinciri elde etmiştim! Bol, sık sık rakı!
Ahmed Rasim, Muharrir, Şair, Edib, îst., 1980, s. 126-127
Bundan sonra "dedebaba" olarak anılan Mehmed Ali Hilmî Baba, Anadolu'daki muhip, derviş ve babaların yardımıyla toplanan paralarla Şahkulu Sultan Tekkesi'ni yeniden inşa ettirdi, satın aldığı arazide bağ ve bahçeler kurdu. Bu yüzden Şahkulu Sultan Tekkesi'nin "bâni-i sanr'si olarak da anılır. Onun döneminde bu tekke "mü-cerredlik erkânı" da uygulanan önemli bir Bektaşî merkezi durumuna geldi. Ölümünde, önce Tekke'nin kış meydanı yanına gömüldüyse de daha sonra kabri akrabaları tarafından aynı semtte sağlığında yaptırmış olduğu Gözcü Baba Bahçesi'ndeki sofaya taşındı. Ölüm tarihi mezar taşına göre 22 Ocak 1907, basılı Divariının önsö-zündeki açıklamaya göre 21 Şubat 1907' dir.
Bektaşîliğin şiir geleneğini sürdüren Mehmed Ali Hilmî Dedebaba'nın Hilmî mahlasıyla yazdığı ve gazel, muaşşer, müseddes, muhammes, murabba, tahmis, mersiye, nasihatname, tarih, kıt'a, müfred ve koşma tarzı nefeslerden oluşan bir Divan'ı (Merhum Mehmed AH Hilmi Dedebaba' nın Divanı, 1909) vardır. Şahkulu Sultan Tekkesi'nde aşçılık yapan Ahmed Mehdî Baba'nın bastırdığı bu eser, Bedri Noyan tarafından, kendisinde bulunan orijinal yazmadan da yararlanarak, şiirlerin düzyazı çevirileriyle birlikte Mehmed Ali Hilmi Dedebaba Divanı adıyla yeniden yayımlandı (ty) [1986]. Divanında da bulunan iki "mersiye"si biri tarihsiz, diğeri 1899 tarihli olmak üzere sağlığında risale halinde basılmıştır. Yoğun ehl-i beyt sevgisi ve coşkulu söyleyişiyle dikkati çeken nefesleri tekkelerde bestelenerek okunmuş, 19. yy'm sonlan ile 20. yy'ın başlarında tutulmuş cönk ve mecmualarda çok sayıda e-serine yer verilmiştir.
Bibi. Merhum Mehmed Ali Hilmi Dedebaba'nın Divanı (haz. Ahmed Mehdî Baba), îst., 1909; Saadettin Nüzhet (Ergun), Bektaşi Şairleri, îst., 1930; ay, Ondokuzuncu Asırdanbe-ri Bektaşî-Kızılbaş Alevî Şairleri ve Nefesleri, îst., 1956; M. Tevfik Oylan, Bektaşiliğin iç Yüzü, I-II, ist., 1949; A. Gölpınarh, Alevî-Bekta-şî Nefesleri, ist., 1963; B. Noyan, Bektaşîlik Alevîlik Nedir, Ankara, 1987; "Le Tekke Bektac-hi de Merdivenköy", Anatolia Moderna, II, Paris, 1991; T. Koca, Şevki. Hayatı ve Şiirleri, îst., 1967; ay, Bektaşi Alevi Şairleri ve Nefesleri, îst., 1990, s. 414-415, 510-524, 570-576.
M. SABRİ KOZ
Dostları ilə paylaş: |