I. Mustafa-Sultan İbrahim Türbesi
Tahsin Aydoğmuş, 1993
yukarı taştığı, altta kalan bölümlerin düzeltilmeden bırakılmasından anlaşılmaktadır. Teknenin genişliği 2,50 m, uzunluğu ise 3,20 m'dir. İçine oyulmuş havuz kısmı iki yanlarda yarım yuvarlak eksedralar biçiminde şekillendirilmiştir. Teknenin içine her biri üçer basamaklı iki merdivenle ini-lebilmekteydi. Teknenin derinliği, en üst kenarından 1,17 m'dir. Teknenin bu boyutları, içine dalıp çıkmak (immersion) suretiyle vaftiz edilmek üzere yetişkinler için yapıldığını göstermektedir. Bu da vaftizhane yapısının Hıristiyanlığın erken bir çağına, herhalde I. İustinianos'tan önceki bir döneme ait olabileceğini gösteren bir işaret sayılabilir. Teknenin üst kenarında birkaç yerde haç biçiminde oyuklar bulunmaktadır. Evvelce bu yuvaların içlerinde altın yaldızlı bronzdan ve belki de altından haçların çakılı olduğu anlaşılmaktadır.
Bizans döneminde Vaftizhanenin içinde mozaik veya fresklerin bulunduğu bilinmektedir. 1200'e doğru Konstantinopolis'e gelen Rus hacılardan Novgorodlu Anton, vaftizhane kubbesinin ortasında İsa'nın vaftiz edilişini tasvir eden bir sahne görmüştü. Yapı l639'da bir sultan türbesi biçimine sokulmuş olduğundan yapının içindeki bütün duvar yüzeyleri ve kubbeyi kaplayan sıva tabakasında Osmanlı dönemi kalem işi nakışları görülür. Ancak Ayasofya Müzesi Müdürlüğü'nün 1982-1983'te yaptırdığı restorasyon çalışması sırasında yapının iç duvarları ve kubbesinin iç yüzünün sıvaları tümüyle raspa edilmiş, fakat sadece küçük bir fresko parçası bulunabil-miştir.
Ayasofya Vaftizhanesi fetihten sonra komşusu olan yapı cami haline getirildiğinde, burada yakılan kandillerin yağlarının depolandığı bir ambar olarak kullanılmış ye bu durum l639'a kadar sürmüştür. 1623'te, akli dengesinin bozukluğu nedeniyle tahtan indirildikten sonra 16 yıl boyunca hapis hayatı yaşayan I. Mustafa 20 Ocak l639'da öldüğünde, İstanbul'da mevcut padişah türbelerinin hiçbirinde yer bulunamadığı için Vaftizhanenin türbe haline getirilmesine karar verilmiştir. Bu amaçla binaya yeni bir kapı açılmış, bunun önüne bir saçak ile bir türbedar odası eklenmiş, yapının eski esas girişi pencere bi-
çimine sokulmuş, Kuran ve cüzlerin konulması için dolaplar yapılmak üzere duvarlar oyulmuş ve herhalde bu sırada sıvanarak üstlerine nakış işlenmiştir. Binanın türbeye dönüştürülmesi sırasında en önemli iş ortadaki vaftiz teknesinin kırılmadan dışarı çıkarılmasıydı. Yapının kuzey duvarındaki yan kapının kenarları bu amaçla tekne genişliğinde yıkılmış ve sonra tekrar örülmüştür. Vaftizhanenin türbeye dönüştürülmesi işinin dönemin hassa baş-mimarı Koca Kasım Ağa tarafından gerçekleştirildiği kuvvetli bir ihtimaldir. Evliya Çelebi yapının türbeye dönüştürülmesi sırasında duvar delinirken iki tuğla arasında demirden bir tütün lülesi bulunduğunu yazar. Bu öğenin ne olduğunu anlayacak bilgiden yoksunuz. Bunun demirden bir çubuk lülesine benzeyen madenden yapılmış bir şey olduğuna ve duvarın harcı içine gömüldüğüne ihtimal verilebilir.
Artık Ayasofya etrafındaki padişah türbelerinden biri haline gelen Ayasofya Vaftizhanesi, 10 yıl sonra ikinci bir padişaha daha mezar olmuştur. 18 Recep 1058/8 A-ğustos 1648'de tahtan indirildikten sonra 28 Recep'te öldürülen Sultan İbrahim de bu türbeye gömülmüştür. L Mustafa ve Sultan İbrahim Türbesi'ne daha sonra şu kişilerin gömülmüş olduğu bilinmektedir: IV. Murad'ın kızı ve Melek Ahmed Paşa'nın zevcesi l659'da ölen Esmahan Kaya Sultan, I. Ahmed'in kızı ve Bayram Paşa'nın zevcesi Hanzade Sultan, yine I. Ahmed'in kızı ve Kenan Paşa'nm zevcesi Atike Sultan (ö. 1660), Sultan İbrahim'in kızı ve îb-şir Mustafa Paşa'nın zevcesi Buy-unaz Ayşe Sultan (ö. 1660), Sultan İbrahim'in oğlu Şehzade Selim (ö. 1669), IV. Mehmed'in oğlu Şehzade İbrahim (ö. 1679) ve II. Ahmed'in oğlu Şehzade İbrahim (ö. 1714). Türbede 18 sanduka bulunduğuna göre bu durumda bunlardan sadece yarısının kime ait olduğu bilinmektedir.
Yazdıklarından öğrendiğimize göre Evliya Çelebi, Esmahan Sultan'ın ölümünden sonra eşi Melek Ahmed Paşa tarafından bu türbenin türbedarı olarak atanmıştır. Türbenin içinde bulunan ve Evliya Çelebi'nin sözünü ettiği değerli şamdan, kandil, örtü gibi eşyalardan bugün bir şey kalmamıştır. Türbeden çıkarılmış bir rahlenin Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde bulunduğunu biliyoruz. Diğer eşyaların da bu müzede olmasına ihtimal verilirse de bu hususta aydınlatıcı bir bilgi edinilememiştir. Yine Evliya Çelebi'nin bildirdiğine göre, Sultan İbrahim kadınlara düşkün olduğu kadar onları "çırağ" etmekle de ün kazanmıştı, bu bakımdan kadınlar onun türbesini, bir veli kabri gibi ziyaret ederlerdi.
Binanın dış yüzünde türbe haline getirildiği tarihten bu yana önemli bir değişiklik olmadığı ileri sürülebilir. Yalnız yapı türbe haline getirildiğinde doğu tarafında açılan girişin önünde inşa edilmiş olan barok üsluptaki saçak ile türbedar odası, 18. yy'ın ikinci yarısında, belki de 1766 depreminin arkasından, o yılların zevkine uygun biçimde yenilenmiştir. Bu ahşap unsurlar 1982-1983 restorasyonu sırasında sökülmüştür.
Elimizde 1982-1983 restorasyonuna dair bir rapor bulunmamakla birlikte bu çalışma sırasında içerideki nişlerin eski biçimlerine sokulmaya çalışıldığını ve bunların önlerindeki dolap kapaklarının kaldırıldığını, apsis yarım yuvarlağının duvarının oyularak burada bir araştırma yapıldığını, gerek burada, gerekse de başka yerlerde çok sayıda Bizans ve Osmanlı dönemi ke-ramik parçaları bulunduğunu biliyoruz.
Bibi. W. Salzenberg, Altchristliche Baudenk-malevon Constantinopel..., Berlin, 1854, s. 19, levha 6, 7, 11, 12, 18; W. R. Lethaby-H. Swain-son, The Church ofSancta Sophia, A Study of Bzantine Building, Londra-New York, 1894, s. 21, resim 3 ve s. 154-155, 217, res. 39; E. E. An-toniades, Ekphrasis tes Hagias Sophias, Atina, 1907, I, s. 123-130, resim 178-181; ay, He Ha-gia Sophia, Paris, 1906; Gurlitt, Konstantino-pels, 21-22, resim 51; E. H. Swift, Hagia Sophia, New York, 1940, s. 174-176, resim 33, levha l, 2, 7 ve 20a; Gennadios Arabacıoğlu, "To Baptisterion tes Hagias Sophias", Ortodoksi-ya , XVIII (1943), s. 127-135; F. Dirimtekin, "Ayasofya Baptisteri", Türk Arkeoloji Dergisi, XII, 2 (1963), s. 54-64, resim s. 76-87; G. Bon-figlioli, S. Sofla di Constantinopoli-L 'Architet-tura, Bologna, 1974, s. 44-47, resim 7; H. Kah-ler, Die Hagia Sophia, Berlin, 1967, resim l, 16, 17, 19; Th. F. Mathews, The Byzantine Churches of istanbul, Pennsylvania, 1976, s. 311-312; R. van Nice, SaintSophia inlstanbul, An Architectural Survey, Washington, tz (1968?), levha l, 2, 6, 13; vaftiz teknesi hakkında, S. Lansen, "The Baptismal Font of St. Sophia: A Recent Interesting Discoveıy at istanbul", The Hlustrated London Neuıs, 13 Ekim 1945, s. 415, (Türkçesi Bedi N. Şehsuvaroğ-lu, Ressam Ali Sami Boyar, İst., 1959, s. 51-55); Tarih-i Naima, III, 395; Evliya, Seyahatname, I, 354-355; Ayvansarayî, Hadtka, I, 5; Şehsuva-roğlu, İstanbul, 153; S. Eyice, "Le baptistere de Sainte Sophie d'Istanbul", Atti del Congresso Internazionale di Archeologia Cristiana, Roma, 21-27 Ekim 1975, II, Roma, 1978, s. 257-273; ay, "Ayasofya Vaftizhanesi, Sultan I. Mustafa ve Sultan ibrahim'in Türbesi Olan Yapı", Atatürk Konferansları, VIII (1983), s. 139-174. SEMAVİ EYİCE
Dostları ilə paylaş: |