KÜRKÇÜBAŞI CAMÖ
772
173
KÜTÜPHANELER
lar ve önünde kubbeli revak sistemiyle ilave edilen üst kat. zemin kattaki ahır mekânının genişliği üzerinde yer almakta, bu ölçüyü taşmamaktadır. Bu ilave kattaki mekânlar birer kapı ile revak altına, birer pencere ile de dış cephelere açılmakta ve birer ocak nişine sahip bulunmaktaydılar.
Kürkçü Hanı'nda kare kesitli örme revak payeleri tuğla-derz dokuludur. Bu payelerin taşıdığı kemerler de tuğladan sivri kemer şeklindedir. Zemin kat revakları yarı çapraz, yarı beşik tonoz örtülüdür. Üst kat mekânlarında ocak nişleri bulunur. Kürkçü Hanı'nda cephe düzenlemesi tuğla-derz hatıllı ve dikdörtgen taş söveli pencereler ile bunların tuğladan sivri kemerli alınlıkları şeklindedir. Bu cephe düzenlemesi üstten tuğla.kirpi saçak bordu -rü ile sınırlanmıştır. Bibi. Ayverdi, Fatih IV, 580 vd.
GÖNÜL CANTAY
KÜRKÇÜBAŞI CAMÜ
Fatih İlçesi'nde Topkapı'da Arpa Emini Mahallesi'ndedir. Banisi I. Süleyman'ın (Kanuni) (hd 1520-1566) kürkçübaşısı Ah-med Bey'dir. Vakfiyesi 920/1514 tarihlidir.
Kare planlı cami moloz taşla inşa edilmiş, kiremit çatıyla örtülmüştür. Doğu ve batı cephesinde üç, mihrap duvarında ise iki tane, mermer söveli büyük dikdörtgen pencere mevcuttur. Tuğladan yuvarlak kemerli pencerelerin kemer dolguları da tuğladandır. Son cemaat yerinde dört tane devşirme mermer sütun bulunmaktadır. Harim kısmında mihrap mermerden mukarnaslı, minber ahşaptır, içeride dört sütuna oturan ahşap kadınlar mahfili bulunmaktadır.
Batıda yer alan minare son cemaat yeri ile harim kısmının kesiştiği yerdedir. Kesme taştan kaidesi caminin çatısına kadar u-zanmaktadir. İnce uzun gövdeli, tek şere-
Kürkçübaşı Camii
Turgut Erkişi/Obsaıra, 1994
feli ve sivri kurşun külahlıdır. Şerefe altında rölyefli burmalar bulunmaktadır. Minarenin ayağında duvara kancalarla gömülmüş bir güneş saati yer alır. Kaidede yer a-lan kitabede, bu güneş saatinin "Endü-lüsî" diye tanınan Mehmed bin Ebul Kasım adlı usta tarafından 917/1511'de yapıldığı yazmaktadır.
Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, l, 187; Osman Bey. Mecmua-i Cevâmi, I, 92-93, no. 379; Barkan-Ayverdi, Tahrir Defteri, 393; S. Eyice, "İstanbul Minareleri", Türk Sanatı Tarihi Araştırma ve incelemeleri, I 09,63), s. 41; Yüksel, Bâyezid-Yavuz, 282-283; Qz, istanbul Camileri, I, 95; Fatih Camileri, 156.
EMİNE NAZA
KÜRKÇÜBAŞI MESCİDİ
Istinye'de, Istinye Çayırı Sokağı üzerinde bulunmaktadır. Banisi Sadrazam Güzelce Ali Paşa'dır. Yapım tarihi tespit edilemeyen mescit yine bilinmeyen bir tarihte yangın geçirmiş ve adı meçhul bir hayır sahibi tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. Son yıllarda kuzey ve batı kesimlerinde yapılan tadilatlar sonucunda mimari özelliği bir ölçüde bozulmuştur.
Kagir duvarlı ve ahşap çatılı mescidin kuzeybatı köşesinde, tuğla örgüsünün üstü sıvalı olan., konik ahşap külahı kurşun kaplı, bodur bir minare yükselir. Sokak ü-zerindeki doğu cephesinde, diğer cephelere göre daha özenli, moloz taş ve tuğladan oluşan almaşık örgü görülmektedir. Güneybatı köşesi bir pahla yumuşatılmıştır. Mescit, altta dikdörtgen açıklıklı ve söveli, üstte tuğladan sivri kemerli iki sıra pencere ile aydınlanır. Tepe pencereleri klasik üslupta alçı revzenlerle donatılmıştır. Söz konusu pencerelerin sivri kemerleri, yapının 18. yy'ın ortalarından önce yenilendiğini kanıtlar niteliktedir. İki sıra kirpi saçak cepheleri üstten kuşatır.
Karimin düz ahşap tavanı çıtalarla karelere bölünmüştür. İçeride, duvarlar belirli bir yüksekliğe kadar, kuzeydeki mahfilin kare kesitli sütunları, mahfilin alnı ve mihrap son onarımda Kütahya çinileri ile kaplanmıştır. Basit ahşap minberin tek süs- , lemesi ajurlu korkuluklarıdır.
Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, II, 139-140; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, II, 50-51, no. 211; Ra-if, Mir'at, 262; Öz, istanbul Camileri, II, 4.
TARKAN OKÇUOĞLU
KÜTÜPHANELER
İstanbul'da Bizans döneminde kütüphaneler daha çok kültür merkezi durumundaki Ayasofya çevresi ve Yerebatan'da, 335' ten itibaren kurulmuşlardı. 476'da yanan bu civarın ikinci kütüphanesinde 20.000 kitap bulunduğu bilinmektedir. Saptanabi-len son Bizans kütüphanesi II. Manuel'in (hd 1391-1425) kurduğu bir yüksekokul kütüphanesiydi. Kütüphane bir hastane içinde hizmet vermekteydi.
Bizans dönemi kitap koleksiyoncularından biri Hora Manastırı Kütüphanesi'ni kuran Teodoros Metohites(->), diğeri ise 1463-1472 arasında şeklen de olsa İstanbul kardinali olan bilim adamı Bessarion' dur. Sahip olduğu 800'ü aşkın antik çağ
yazması, bugün Venedik'teki San Marco Kitaplığı'nın nüvesini oluşturmuştur.
Bizans'ta ayaklanmalar ve yangınlar kütüphanelerin gelişmesini engellemiş, çoğu uzun ömürlü olamamıştır. Son dönem Bizans aydınları ise, kitapların birçoğunu, başta İtalya olmak üzere dışarı kaçırmışlar; hattâ bu hareketleri Rönesans'ı hazırlayan nedenlerden biri olmuştu. Bunlar kadar değerli olmasa da, bugün Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Rum Ortodoks Patrikhanesi ve Heybeliada Aya Triada (Trias) Manastırı kütüphanelerinde birçok Bizans eseri bulunmaktadır.
Osmanlı döneminde İstanbul'un ilk kütüphanesi, II. Mehmed'in (Fatih) (1451-1481) kitaplarıyla önce Beyazıt'taki Eski Saray'da(->) kuruldu. Sonra Topkapı Sara-yı'na taşınan bu ilk koleksiyon daha çok ders kitaplarından oluşmuştu. Sarayın, kullanım alanı sınırlı bu kütüphanesine karşılık, İstanbul'da, halka açık ve ödünç kitap da verebilen ilk kütüphane, 1459'da Eyüb Sultan Külliyesi(->) içinde kuruldu. İlk özel araştırma kütüphanesi ise Visali adlı şeyhin, At İskelesi'ndeki tekkede 20 kitapla kurduğu kütüphanedir. Üniversite kütüphanesi türüne ilk örnekler, Ayasofya ve Zeyrek medreseleri kütüphaneleridir. Fatih Külliyesi'nin(->) dört medresesinde de kütüphanecileri olan kütüphaneler kurulmuş; sonradan, tüm medreselerin dermesi bir araya toplanarak, külliyenin camii içinde, bir kütüphanecisi, bir de kâtibi bulunan kütüphane oluşturulmuştu. Bunlardan başka, 15. yy'm sonlarına doğru, Mahmud Paşa'mn Beyazıt ve Hasköy'de-ki medreselerinde; Şeyh Vefa'nın külliyesinde kurdukları kütüphaneler, Fatih döneminin önemli kültür kuruluşlarıdır.
Kitap tutkunu II. Bayezid (hd 1481-1512), kendisinin ve babasının kitaplarıyla Topkapı Sarayı'nda, özel kütüphanecisi olan zengin bir kütüphane meydana getirdi. Galata Sarayı Ocağı(->) ve ilk sayım ile kataloglama işleminin yapıldığı Bayezid Kül-liyesi(->) kütüphaneleri, II. Bayezid döneminin diğer kuruluşlarıdır.
Kütüphanecilikte durgun bir dönem 'olmasınakarşın, I. Selim (Yavuz) döneminin (1512-1520) ilgi çeken yanı, dağılmakta olan İstanbul'un özel kütüphanelerinin satın alınarak, saray kütüphanesinin zenginleştirilmesidir.
I. Süleyman (Kanuni) döneminin (1520-1566) 1534-1566 arasına rastlayan sürecinde pek çok medrese kütüphanesi kurulmuştur. Hayreddin Paşa, Kasım Paşa, Rüs-tem Paşa, İbrahim Paşa ve Semiz Ali Paşa ile Mihrimah Sultan, Sekban Kara Ali ve Şehzade Mehmed kütüphaneleri bunların başlıcalarıdır. Draman, Balat ve Ayasofya' da cami ve mescitlerde; mektep, tekke, zaviye ve türbelerde-kütüphane kuruluşu sürmüştür. Süleymaniye Külliyesi(->) içinde bir kütüphane kurulmamakla birlikte, devrin müderrisleri için saraydan getirtilen 153 kitap, bugünkü Süleymaniye Kütüphane-si'nin çekirdeği sayılmıştır. Bu kütüphanenin 1583'te görevlendirilen kütüphanecisi ve kâtibi, külliyenin mutfağından ücretsiz yemek yeme hakkına da sahiptiler.
Şehzade Camn içinde kurulan kütüphane başta olmak üz.^. , devrin diğer kütüphaneleri uzun bir liste oluştunnazlar. Kataloglama ve bununla ilgili bazı kuralların getirilişi; eskiyen ve kaybolan kitapların yerme yenilerinin sağlanması ile ilgili konuların ilk defa Sokollu Mehmed Paşa Vak-fiyesi'nde ele alınışı, İstanbul'da Kanuni dönemi kütüphaneciliğinin ilginç özellikleridir. II. Selim'in (hd 1566-1574) başkadını Nurbânu Sultan'ın Üsküdar'da yaptırdığı Atik Valide Külliyesi'nin(->) medrese ve darülhadisinde kurduğu kütüphaneler ile III. Murad döneminde (1574-1595), özellikle tıp ve astronomi dalında kurulan özel araştırma kütüphaneleri, yüzyılın sonlarına doğru, kültür alanında yapılan güzel işlerdir. 17. yy'm başlarında, kütüphaneler alanında İstanbul'da görünen, vakıf medrese kütüphanelerinin çokluğu; cami kütüphanelerinin bir kısmının halk, bir kısmının medrese kütüphanesi görevini üstlenişi ve en önemlisi, kütüphanelerin, medreseler için vazgeçilmez köşeler oluşuydu.
17. yy'm ortalarına doğru İstanbul'da halkın hizmetindeki cami kütüphanelerine kütüphaneci atanışı hızlanarak; öte yandan ödünç vermede fakir halka öncelik tanınarak; kütüphane sorumluluğunu mahalle halkının tümüne yükleyerek sürdürülen hizmetler hayli ilginçtir. Yüzyılın son çeyreğinde büyük medrese ve ilk örneği Köprülü Kütüphanesi(-0 olan bağımsız yapılı halk kütüphaneleri ortaya çıkmıştır. Bunların 200-400 olan dermeleri 500-1.500'e ulaşmış; atanan kütüphaneci sayısı üçe çıkarken, ciltçi atanışına da başlanmıştır. Çarşı-kapı'daki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Külliyesi(-») ile Saraçhanebaşı'ndaki Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi'nde(->) kurulan kütüphaneler, büyük medrese kütüphanelerinin önemli örnekleridir.
III. Ahmed dönemi (1703-1730), kültür harekeüeri bakımından İstanbul'da önemli bir süreçtir. 1709'da Divanyolu'nda kurulan Çorlulu Ali Paşa Darülhadisi, III. Ah-med'in annesi Emetullah Gülnûş Valide Sultan'ın(->) Üsküdar'da yaptırdığı caminin kütüphaneleri önemli kurumlardır. Şehit Ali Paşa'mn 1715'te Vefa'da kurduğu bir kütüphanesi, ayrıca yalısı ve evinde de kütüphanecileri olan diğer kütüphaneleri mevcuttu. Tarih, edebiyat, felsefe ilm-i nü-cum (yıldız ilmi) gibi, kütüphanelerin o zamana kadar pek de alışık olmadıkları özel dermenin Şehit Ali Paşa'mn ölümüyle saray kütüphanesi için, padişahın emriyle satın alınması, İstanbul kütüphaneciliğinin devlet destekli cesur adımıdır. Dönemin sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa' mn(-»), matbaanın kuruluşu gibi, kültürel gelecekteki yükselişte payı tartışılamayan büyük bir işi başarması, barış yanlısı tutumuna bağlanmaktadır. Saraydakilerin rahatça yararlanmaları amacıyla bağımsız yapıda kurulan Enderun Kitaplığı'nın 1719-1720'de açılışı; aynı yılda, ciltçi, kapıcı ve temizlikçisi de olan bir zengin kütüphanenin Şehzadebaşı'nda; 1726'da Yeni Cami Kütüphanesi'nin Valide Sultan Türbesi'nin yanında kuruluşları, İstanbul'un kültürel yapısının önemli yapıtaşlarıdır.
Damat
İbrahim Paşa
Kütüphanesi
(üstte) ve
Şehit Ali Paşa
Kütüphanesi.
Fotoğraflar
Yavuz Çelenk,
1994
I. Mahmud döneminin (1730-1754), İstanbul kütüphaneciliğinde özel bir yeri ve önemi vardır. Değerli üç kütüphanenin kuruluşu, matbaanın tekrar açılışı, Yalova'da kâğıt fabrikasının kuruluşu bu hükümdarın sayesinde olmuştur. Yine onun döneminde, Hekimoğlu Ali Paşa, Carullah Efendi, Hacı Beşir Ağa, 1735-1745 arasında, bağımsız yapılı, içinde eğitim de yapılabilen kütüphaneler kurdular. Padişahın 1740'ta kurduğu ilk önemli kütüphane ise Ayasofya Kütüphanesi'dir. Güzel kokması için buhuri kadrosu dahi bulunan bu kütüphane açıldığında, padişah kütüphane görevlilerine pek çok armağan vererek yüreklendirmiş; ayrıca yine gerek kendi merakı, gerekse görevlileri özendirmek i-çin sık sık kütüphaneyi ziyaret etmiştir. 174l'de Vefa'da Atıf Efendi'nin kurduğu bağımsız yapılı kütüphane ile İstanbul'un vakıf kütüphanelerine gelen yenilik, gelir sağlama yolunda arsa ve bahçe bağışı, bir de üç kütüphanecisinin, kütüphane bahçesinde yaptırdığı evlerde oturmalarıydı (bak. Atıf Efendi Kütüphanesi). L Mahmud'un 1742'de kurduğu ikinci kütüphane Fatih Kütüphanesi'dir. Kütüphanelerinin koleksiyonu Fatih Külliyesi ve Şehzade Camii
kütüphanelerinin kitaplarıyla zenginleşti-rilip, altı kütüphaneci ve pek çok yardımcı hizmet personeli atandı. Ayrıca içinde eğitim-öğretim de yapıldı. Süleymaniye Camii içindeki kütüphane 1751-1752'de düzenlenerek gerçek anlamda kurulduğunda kadrosunda beş kütüphanecisi, beş de temizlikçisi bulunmaktaydı. I. Mahmud'un 1754'te, vakıflar ve kendi koleksiyonuyla kurduğu önemli kütüphane Galata Sarayı Mektebi avlusunda idi. Ayrıca, Revan Köş-kü'nde(->) bir kütüphane kurduğu gibi, buradaki Fatih Kütüphanesi'ni satın alma ve bağış yoluyla, ayrıca da kendi kitaplarıyla zenginleştirmiştir.
L Mahmud, külliyesi için tasarladığı kütüphaneyi kitaplarını hazırladığı halde kuramamış; kardeşi III. Osman (hd 1754-1757) bu kütüphaneyi 1755'te Nuruosma-niye Kütüphanesi(-») adıyla açıp, altısı kütüphaneci 20 görevli atamıştı. Ayrıca burada Ayasofya ve Fatih kütüphanelerinde uygulanan kurallar geçerli kılınmıştı. III. Mustafa döneminin de (1757-1774) sadrazamı Koca Ragıp Paşa'mn Laleli'de, külliyesi i-çinde kurduğu kütüphanede, gece nöbeti ve çalışma günlerinin artırılışı gibi uygulamalarla birlikte, devrin gelişkin kutup-
KÜTÜPHANELER
174
175
KÜTÜPHANELER
haneciliği adına daha pek çok yeni adım görüldü (bak. Ragıb Paşa Kütüphanesi). Bunun yanında Veliyüddin Efendi, devrin en nadir eserlerinin bir araya toplandığı, çok kullanıcılı kütüphaneyi Bayezid Camii bitişiğinde 1769'da kurdu.
I. Abdülhamid de (hd 1774-1789) bu
geleneği bozmayarak, Bahçekapı'daki kül
liyesi içinde bir kütüphane kurdu. Bundan
başka, devrin ileri gelenlerinden Murad
Molla Çarşamba'da, Hacı Selim Ağa Üskü
dar'da, günümüze ulaşabilen değerde ba
ğımsız yapılı kütüphaneler kurdular. Bu
ralarda, korumaya yönelik yeni kadrolar
dahi oluşturuldu. Ancak, 18. yy'ın sonları
na yaklaşıldığında D'Ohsson'un Osmanlı
İmparatorluğu'nu konu alan eserinde de
belirttiği gibi, kütüphaneler ihtiyaca cevap
vermekten çok uzaktı. 1789'da tahta çıkan
III. Selim'in, bu durumdaki kütüphaneci
liğe katkısı, babası III. Mustafa'nın Laleli"
deki külliyesinde bir kütüphane yaptırma
sından öteye geçemedi. Bahçekapı'da 1800'
de kurulan Âşir Efendi Kütüphanesi(->), dö
nemin önemli özel girişimiydi.
II. Mahmud'un (hd 1808-1839) pek çok
konuda gerçekleştirdiği idari düzenleme
lerden, istanbul'un kütüphane kurumları
da etkilenmiştir. Bağımsız kütüphanelerin
sayısı iyice artmış, her cami ve tekkede bir
kütüphane kurulmuştu. Medrese kütüpha
nelerinden daha fazla bağış alan tekke kü-
tüphanelerindeki koleksiyonlar ilgi çe
kiciydi. Galata Mevlevîhanesi(~>) ve Seli
miye Tekkesi önemli kütüphanelere sa
hipti.
1826'da Evkaf-ı Hümayun Nezareti'ne
Hamidiye Kütüphanesi
yavuz Çelenk, 1994
bağlanan, kütüphanelerde sayım ve katalog işlerine önem verildi. 1839'da Tanzimat ve 1856'da Islahat fermanlarının başlattığı yeni düzenler, yüzyıllardır geleneklerin ve bazı anlayışların kontrol ettiği, başta İstan-bul kütüphanelerine, yeni kavram ve uygulamaların girmesini sağlamıştır. Bu yeni uygulamanın ilk adımı olarak 1869'da çıkarılan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi'ne göre, kütüphaneler, yasal denetim ve gözetim altında, eğitimin temel öğesi olarak ele alınmışlardı. Münif Efendi (Paşa) ve Ethem Pertev Paşa'nın Ali Paşa'ya sundukları layiha ile istanbul'da halka açık bir genel kütüphane istenmesi; 1879'da bir komisyon kararınca, 69 kütüphanenin 40 cilt halinde kataloglarının çıkarılışı; 1884'te Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nin(-») açılışı ve aynı yılda kütüphanelerin işlevini belirleyen talimatnamenin yayımlamşı, yeni düzenlerin kültür alanındaki çağdaş örnekleriydi. Bu yenilenmeleri hazırlayan etkenler a-rasında bazı kurum ve kişilerin payı da vardı. Münif Paşa'nın öncülüğünde kurulan Cemiyet-i llmiye-i Osmaniye(->) başta olmak üzere, özel kütüphanelerine Batı' dan kitap sağlayan Mühendishane, Tıbha-ne, Harbiye gibi kuruluşlar ile azınlık o-kullarmın kütüphanelerinde, uluslararası düzeyin izleri görülüyordu. 1861-1867 arasında yaşayabilen Cemiyet-i Ilmiye-i Osmaniye'de kütüphaneye değiş tokuş yoluyla dahi yayın sağlanıyordu. Şemseddin Sami, çeşitli yazılarında bir halk kütüphanesi olgusunu vurgulayıp, her basılı yayınımızın böyle bir yerde toplanması gereğini öne sürerken, bir yerde, yıllar son-
ra uygulama alanına yasayla giren derleme kütüphaneciliğine işaret ediyordu. İlk modem Türk müzesinin kurucularının Batı ile kurdukları kültürel ilişkiler, müze içinde, Batı'dan da dermesi olan ve bu şekilde işleyen zengin bir kütüphanenin doğmasına yol açtı (bak. Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi).
II. Meşrutiyet'in istanbul kütüphaneleri alanında önemli adımı, 20. yy'ın başlarında her yönüyle kütüphanecilikten u-zaklaşmış kütüphanelerin durumuyla ilgili olarak, Ahmed Zeki Bey'e 1909'da bir rapor hazırlattırması olmuştur. Raporda, ağırlıklı olarak İstanbul kütüphanelerin-deki yazmaların üzerinde durularak, bunların bir merkezde toplanmasının önemi kavranmış; hattâ Süleymaniye Kütüpha-nesi'nin böyle bir merkez için uygunluğu benimsenmiştir.
Cumhuriyet'in, İstanbul'da devraldığı kütüphaneler, gerçek anlamıyla çağdışıy-dı. Maarif Vekâleti Hars Dairesi Müdürü Hamit Zübeyr Koşay'ın hazırladığı öneriler dolu rapor, Cumhuriyet kütüphaneciliği ve İstanbul kütüphaneleri için, çağdaş kütüphaneciliğe ulaşmanın yollarını gösteren ö-nemli bir belge olmuştur.
1924'te, eğitim ve öğretimde birliği öngören yasanın kabulünden sonra tekke, zaviye ve türbelerin de bir kanunla kapatılmasıyla, buralardaki kitaplar Süleymaniye, Millet ve Beyazıt kütüphanelerinde toplanmaya başlandı. Yıldız Sarayı'ndaki koleksiyon İstanbul Üniversitesi Merkez Kü-tüphanesi'ne(->) devredildi.
1926'da, ilk kütüphanecilik kursunun İstanbul'da açılışı, Paris'te kütüphanecilik eğitimini bitirip dönen, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nin kurucularından Fehmi Ethem Karatay'ın sayesinde gerçekleşti. Tasnif ve teftiş komisyonları durmadan çalışıp, raporlar hazırladılar. Yurt yayınlarının tümüne ulaşımı hedefleyen Derleme Kanunu'nun 1934'te çıkarılmasıyla, Cumhuriyet'in en önemli kültür işi gerçekleşti. Bu kanuna göre, İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi ile tüm kesimlerin başvurduğu Beyazıt Devlet Kütüpha-nesi'ne yayınların akışı başlatıldı. Böylelikle bibliyografya yayımcılığına da olanak sağlandı. 1932'de Eminönü, 1935'te ise Kadıköy halkevlerinin kurulmasıyla, bunların kütüphaneleri aracılığıyla verdikleri hizmetler ve gerçekleştirdikleri etkinlikler Cumhuriyet kütüphaneciliğinde önemli bir yer tuttu. 1935'te kurulan Tasnif Komisyonu, daha çok katalog çalışmalarına yönelerek kütüphanelerdeki yazmaların kataloglarını hazırladı.
1950'li yıllarda, İstanbul'daki kütüphaneciler arasında dernekleşme çabalan görülür. Bu yıllarda kurulan İstanbul Kütüphanecileri Cemiyeti günümüze ulaşmamakla birlikte; 1960'lı yıllarda örgütlenen Türk Kütüphaneciler Derneği'nin İstanbul şubesi, yıllarca etkinliğini sürdürerek günümüze ulaşmıştır. Kataloglama kuralları, Celal Esad Arseven, Fehmi Ethem Karatay ve Adnan Ötüken'in çeşitli girişim ve yayınlarında olgunlaşarak, 1950'de uygulanır hale getirildi. Aynı yılda ilk mikrofilm ve
fotokopi servisi Süleymaniye Kütüphane-si'nde hizmete girdi. Diğer yandan, bu kütüphane, 196l'de, Kütüphaneler Komisyonu raporu ile yazma eserler merkezi haline getirildi. Beyazıt Devlet Kütüphanesi, 1962'den itibaren Dewey Onlu Tasnif Sis-temi'nin İstanbul kütüphanelerinde uygulanışında önderlik etti.
İl Halk Kütüphanesi'nin(-0 bağlı birimleriyle örgütlenişi, gerçek anlamda 1960'lı yıllarda başladı. Bugün İstanbul'da İl Halk Kütüphanesi'ne bağlı 9 ilçe kütüphanesi ve bunlara bağlı 45 küçük kütüphane bulunmaktadır. Büyüklü küçüklü bu kütüphaneler aralarındaki eşgüdüm ve işbirliğini güçlendirmeye çalışmakta; bilgisayara dayalı son teknolojiyi kullanabilmek için, genel örgütlenmedeki hazırlıklarını sürdürmektedirler.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi içinde 1964-19ö5'te kurulan kütüphanecilik kürsüsü, İstanbul kütüphaneleri i-çin bilimsel anlamda dayanağını sürdürmüştür. Türkiye Yazmalan Toplu Katalogu (TÜYATOK) Projesi'nin 1978'de çalışma a-lanına geçişiyle, İstanbul'daki merkez, birçok katalog yayımlayarak, çalışmalarını günümüze kadar sürdürmüştür.
1980'li yılların başında, iş çevrelerinin halk kütüphaneceliğine katkısının güzel bir örneği olan, Taksim'de belediyeye bağlı olarak hizmet veren Atatürk Kitaplığı(-*), türleri içinde oldukça ileri düzeyli işleviyle, İstanbul'un büyük bir gereksinimini karşılamaktadır.
Merkez ve bağlılarıyla İstanbul'daki ü-niversitelerin kütüphaneleri, uzmanlık dallarındaki gereksinimi karşılamakla birlikte, çevre halkının başvurusunu da almaktadırlar. Birçok üniversitenin, yetersiz dermesi karşısında ise başvuru halk kütüphaneleri veya diğerlerine yapılmaktadır. Bunları göz önüne alan üniversite kütüphaneleri, bağlıları, İstanbul ve dışındaki diğer türleriyle eşgüdüm ve işbirliği yolunda, son teknolojiyi de uygulamaya yönelik projeler geliştirmektedir.
İstanbul'daki özel araştırma kütüphanelerinin hemen hemen hepsi hızlı bir gelişme içindedirler. Ancak, dermelerinin toplamı 50.000'i aşan hastane kütüphaneleri, henüz hastalar yararına değerlendirileme-mektedir. 40 dolayındaki sanayi ve ticaret kesimi kütüphanesinde 30.000'i aşkın derme mevcuttur. Bellibaşlı ilaç firmaları, bankalar ve ticaret kesimi, kütüphanecilikte en son teknolojiyi yakalama yarışı içindedirler. Gazeteciler Cemiyeti ve gazete kuruluşlarının bünyelerinde oluşturulan kütüphaneler, hizmet yarışlarını sürdürmektedirler. Yıldız'daki İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi'nin (IRCICA) (-») 25.000'i aşan çeşitli ve zengin dermesi, modern kütüphanecilik teknikleriyle hizmete sunulmakta; kuruluşunun üstünden ancak birkaç yıl geçen Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Bilgi Belge Merkezi Kü-tüphanesi'nde, uzman kadroyla yapılan çalışma ve yararlandırma ilgi çekmektedir. Diğer yandan, Türkiye'de türlerinde ilk örnekler olarak, 1990'da her ikisi de vakıf yoluyla kurulan İstanbul Kitaplığı(->) ve
Âşir Efendi Kütüphanesi
Turgut Erhişi/Obscura, 1994
Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Mer-kezi(->) çok özel koleksiyonlarıyla İstanbul halkına kucak açmışlardır. İstanbul'da daha pek çok özel araştırma kütüphanesi bulunmakta; özel kesimdeki bu çoğalış ve gelişme, kütüphane ve belge-bilgi merkezlerinin gereğine inanışın sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Tarih, arkeoloji, sanat tarihi ve toplumbilim konularında araştırmalar yapan devletlerin enstitü ve kültür merkezi kütüphaneleri ile azınlıkların bazı kütüphanelerinin İstanbul'daki toplam derme adedi 200.000'i çoktan aşmıştır. 60.000'in üstündeki der-mesiyle başta Alman Arkeoloji Enstitü-sü(->) olmak üzere, Hollanda Tarih ve Arkeoloji EnstitüsüC-0, Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü(-t) kütüphaneleri, alanlarının önemli başvuru merkezleridir. Derme sayıları 2.000-15.000 arasında değişen Amerikan Kütüphanesi, Amerikan Araştırma Enstitüsü, Avusturya Kültür Ofisi(->), İngiliz Kültür Heyeti(->), Fransız, İtalyan, Libya kültür merkezleri kütüphaneleri, İstanbul'da bir kesim kullanıcının sürekli uğrak yerleridir. Rum ve Ermeni patrikhaneleri ile Heybeliada'da 40.000 dermesiy-le Trias Manastırı Kütüphanesi yoğun başvuru almaktadırlar.
Geniş bir araştırmanın konusu olabilecek İstanbul okulları kütüphaneleri, gerekli yararı sunabilmede, pek çok sorunun çözümünü beklemektedirler. İstanbul'da halk kütüphanelerinin dermesini ödev yapmak amacıyla kullanan öğrenci sayısı oranı, genel kullanım içinde yüzde 95'tir. Bu gerçek, kütüphane üst yönetimleri ve bilim adamlarının önünde bir tartışma konusu olarak durmaktadır.
İstanbul'un kütüphaneler konusunda da sorunlarının olması doğaldır. Ancak, hızla artan nüfusun, sağlıklı topluma doğru yönlendirilmesi bakımından, kütüphaneler ile olan bağlarının daha da güçlendirilmesi gerekmektedir. Yıllardır bilim adam-
ları ve üst yönetimlerin gündemi olan, İstanbul kütüphanelerinde eşgüdüm ve iyi planlanmış bir işbirliğinin, yararlandırmadan satın almaya, teknik hizmetlerden araç gerecin değerlendirilişine ve yetersiz olduğu görülen personel sayısı ve kalitesi sorunlarına kadar pek çok sorunu da çözeceğine inanılmaktadır. Son teknolojinin kütüphanelere uyarlanması konusunda, Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi'n-ce 1991'de Beyazıt Devlet Kütüphanesi'n-de düzenlenen sempozyum, bu alanın, a-kademik düzeydeki en son tartışmasıydı. 1993'te Kültür Bakanlığı'nın aynı yerde düzenlediği, teknolojiye uygun kataloglama-yı konu alan seminerinde, İstanbul'a dağılmış kütüphane çalışanlarının yetiştirilmesi amaçlandı. Bunun ardından, bazı üniversite ve bilgisayar firmaları ortaklığında, İstanbul kütüphanelerinin birkaçına bağış yoluyla sistemler dahi kurulmuştur.
Dostları ilə paylaş: |