Bibi. A. E. Laiou, Constantinople and the La-tins: The Foreign Policy of Andronicus II (1282-1328), Cambridge, Mass., 1972; D. M. Nicol, "Symbiosis and Integration. Some Gre-co-Latin Families in Byzantium in the llth to 13th Centuries", Byzantinische Forschungen, S. 6/7 (1979), s. 113-135; G. W. Day, "Manuel and the Geneose: A Reappraisal of Byzan-tine Commercial Policy in the Late Twelfth Century", The Journal ofEconomic History, 1977, s. 289-301; D. Jacoby, Recherches sur la Mediterranee orientale du XII au XVsiec-le, Londra, 1979; R. S. Lopez, Storia delle co-lonie genovesi nel Mediterraneo, Bologna, 1938; G. I. Baratiuanu, Actes deş notaires geno-is de Pera et de la fin du treizieme siecle (1281-1290), Budapeşte, 1927, s. 102-104, 250-251, 342; F. Dölger, Byzanz und die euro-pâische Staatenıvelt, Darmstadt, 1964, P. Lamına, Oriente e Occidente nell'alto medioevo, Padua, 1968; K. Setton, Europe and the Levant, Londra, 1974, s. 388-430.
AYŞE HÜR
LAUSOS SARAYI
Erken Bizans dönemi sarayı. Kalıntıları, Divanyolu(->) üzerinde Firuz Ağa Camii' nin(->) yakınlarında halen görülmektedir.
Saray 415-420 arasında, hadım mabeyinci Lausos tarafından yaptırıldı ve daha sonra imparatorluk mülkleri arasına katıldı. Lausos Sarayı, Büyük Saray(-») ve Cons-tantinus Forumu(->) arasındaki merkezi konumu yüzünden yangınlarda büyük zarar gördü. Bu yangınlardan ilki 46l'de yaşanmıştı. 476'daki ikinci yangında ise saraydaki antik eserler koleksiyonu tümüyle yok oldu. Bunlar arasında Knidos'tan gelen Afrodit heykeli, Samos'tan gelen He-ra heykeli, Lindos'tan gelen Athena heykeli ile çeşitli mitolojik hayvan figürleri vardı. Lausos Sarayı aynı şeküde 498, 512, 532 ve 603 yangınlarında da zarar gördü.
Orijinal plana göre, Lausos Sarayı'na sekiz küçük nişle çevrelenmiş daire şeklinde bir kabul salonundan giriliyordu. Bu salon, yaklaşık 20 m çapında bir kubbe ile örtülüydü ve Hippodrom'a açılan yarım daire biçiminde revağı vardı (bak. Sigma). Bu kubbeli salon, kalıntılarından bir bölümü günümüzde de görülebilen civardaki Antiohos Sarayı'nm 7. yy'da Ayia Eufe-mia Kilisesi'ne(-0 dönüştürülmesi sırasında, kiliseye eklenen gömüt odalarından birinin yapımından önce yıkılmış olmalıdır.
Daire şeklindeki kabul salonunun ardında, iki yanında apsis çıkıntıları olan küçük bir hol ve bunun arkasında da batı yö-
nündeki apsisiyle 52,5 m uzunluğunda dar bir mekân uzanıyordu. Bu uzun bölüm, büyük olasılıkla dairevi giriş salonundan sonra da varlığını sürdürmüş ve ileriki dönemlerde çeşitli onarım faaliyetleri sırasında değişikliğe uğramış olmalıdır. Söz konusu değişikliklerden biri koridorun, iki ucuna eklenen üçer nişle uzatılması, diğeri ise ana bölmeyi kaplayan tonozun yapılmasıdır. Öte yandan Lausos Sarayı'nm ne zamana dek ayakta kaldığı ya da onarım çalışmalarının tarihi bilinmemektedir.
Sarayın giriş salonu ve uzun, dar mekânı bilinmeyen bir tarihte sarnıca dönüştürüldü ve hem Bizans döneminde, hem de Osmanlı döneminde sarnıç olarak kullanıldı.
Sarayın kalıntıları 1952 ve 1963'te, yeni Adliye Sarayı'nm yapımı ve çevre yollarının düzenlenmesi sırasında bulundu. Lausos Sarayı'nm kuzeyinde bulunan tonozlu küçük bölmelerin, Bizans döneminde Konstantinopolis'in en önemli caddesi olan Mese(->) üzerinde sıralanan dükkânlar olduğu tahmin edilmektedir.
Bibi. P. Gyllius, De topographia Constanti-nopoleos, Lyon, 1561, s. 129-132; R. Duyuran, "istanbul Adalet Sarayı inşaat Yerinde Yapılan Kazılar Hakkında ikinci Rapor", istanbul Arkeoloji Müzeleri Yıllığı, S. 6 (1953), s. 21-27; R. Naumann, "Vorbericht über die Ausgrabungen zwischen Meşe und Antiochospalast 1964 in istanbul", ist. Mitt., S. 15 (1965), 135-148; Ja-nin, Constantinople byzantine, 379; A. Berger, Untersuchungen zu den Patria Konstantinu-poleos, Bonn, 1988, s. 284-287; P. Gilles, The Antiquities of Constantinople, New York, 1988, s. 121-124.
ALBRECHT BERGER
LAZZARO FRANCO
Beyoğlu'nda ünlü mefruşat ve buna bağlı aksesuvarları satan büyük mağaza.
Sahibi Lazzaro Franco her ne kadar, Pe-ra'da ünlenmişse de, mağazasını ilk açtığı yer, Pera'da değil, istanbul yakasında idi. Sözü edilen mağazanın açılışı 19. yy' m ikinci yansından ve Tanzimat'la yaşanan Batılılaşma hareketinden sonraya rastlar; Lazzaro Franco, üretilecek mobilyalar için kumaş ve ayrıca perde satan ilk mağazasını Kalpakçılarbaşı'nda ve 1862'de açmıştı. Bu tarihten sonra ve 1880'li yıllar i-çinde, Rızapaşa Yokuşu üzerinde bir mağaza daha açmış, Kalpakçılarbaşı'ndaki mağazasını da ileride ve daha büyük bir dükkâna taşımıştı.
Lazzaro Franco et His
»Pftn-Galattı
Etoffes pour Ameublement Tapis, J?apiers peints, Linoleum
Litüfie Lingerie fine pour Dames
Trousseaux Layette Bonneterie, Modes, Pârfumerie
Artioles de Paris
Lazzaro Franco ve Mahdumu firmasının ilam. Burçak Evren koleksiyonu
Zaman içinde, Rızapaşa Yokuşu'ndaki mağazasını kapattı ve Fincancılar Yokuşu üzerinde bulunan Şark Hanı'mn karşısında oldukça büyük bir mağaza açtı. Ayrıca, yurtdışından büyük partiler halinde getirdiği kumaş ve mobilya için gerekli aksesuvarları koyabilmek için de gene aynı yerde büyük bir depo kiraladı. Bu arada, Grand Rue de Pera (Cadde-i Kebir) üzerinde bulunan Hayden mağazalarının yeri, Mabeyinci Sarıcazade Ragıb Paşa tarafından satın alınarak buraya ünlü Anadolu Pasa-jı(->) yapılınca, Lazzaro Franco, istanbul yönündeki mağazalarından sonra ilk kez yapımı henüz bitmiş olan Anadolu Pasajı' nın girişim kiralayarak buraya yerleşti.
Döneminde, mefruşatçılıkta âdeta tek isim haline gelen Lazzaro Franco, gittikçe büyümüş ve oğlunu da firmasına ortak e-derek, unvanını "Lazzaro Franco ve Mahdumu" olarak değiştirmişti. Cadde-i Kebir ü-zerindeki bu yerde uzun süre kalan "Lazzaro Franco ve Mahdumu" firması, ülkemizde, kazanç vergisinin yeniden şekillenmesi üzerine, şimdiki Mısır Apartmanı'nın altındaki dükkâna taşınmış, bu arada Kalpakçılarbaşı'ndaki işyerini de daha önce tasfiye ettiğinden, merkez olarak, Mısır Apartmanı'nın altındaki yeri seçmiş, Fincancılar Yokuşu üzerindeki depo ve şubeyi de çalıştırmayı sürdürmüştü.
O zamanlar (1928) Lazzaro Franco ve Mahdumu firmasının bulunduğu yerin bitişiğinde ve Acara Sokağı ile köşe yapan yerde iş Bankası'nın Beyoğlu şubesi bulunmakta idi. Bu bölüm daha, Lazzaro Franco firmasına geçmemişti. Ancak işleri çok iyi bir mefruşatçı olmasına karşılık, Lazzaro Francoya, 1942'de yürürlüğe giren Varlık Vergisi dolayısı ile biçilen büyük tutardaki vergi firma tarafından ödenememişti. Ama araya Osmanlı Bankası girerek istenen verginin tümünü devlete verdi. Ancak Lazzaro Franco ve Mahdumu firmasının kapısına, borç bitinceye kadar, "Osmanlı Bankası Deposudur" yaftası da yapıştırıldı. Bu sırada firma bu durumdan kurtulmak için, yeni bir yol denedi. Önce Lazzaro Franco ve Mahdumu firmasını kapattı. Yerine, "Ekrem Kulen ve Ortağı" firmasını kurdu (bu kişi Lazzaro Franco'nun yanında çalışıyordu). Borç bitinceye kadar, firma yaşamını bu adla sürdürdü. Borç bitiminden sonra, firma eski adına dönüş yaptı ve "Lazzaro Franco ve Ortağı" adıyla yeniden doğmuş oldu.
Bu arada, iş Bankası Beyoğlu Şubesi yeni yerine gidince, boşalan yeri de Lazzaro Franco firması aldı (bu satın alma işlemi daha Ekrem Kulen ve Ortağı firmasının varlığı döneminde yapılmıştı).
Bu arada Lazzaro Franco bilinmeyen bir nedenle öldü. Firma Lazzaro'nun oğlu Lazzar'a kaldıysa da, mağaza bu dönemden sonra (1970'ler) kısa bir süre daha yaşadı ve ondan sonra da kapandı. Yalnız bu arada, firmanın Fincancılar Yokuşu'ndaki mağazası, Ekrem Kulen'e kaldı. O da bu firmayı bir süre daha yönetebildi, sonra o da kapandı.
BEHZAT ÜSDİKEN
LEBLEBİ, MEHMET
(1908, Pmarhisar -1972, istanbul) Futbolcu.
Futbola, Galatasaray Lisesi'nde başladı. Çocuk sayılacak yaşta Galatasaray kulübüne girdi. Üçüncü takımda pek kısa bir süre oynadıktan sonra 15 yaşındayken birinci takım kadrosuna alındı. Ufaklığından ötürü "Leblebi" namıyla anıldı. Bu nedenle "Pınar" olan soyadını mahkeme kararıyla değiştirip Leblebi soyadını aldı. 1924 Paris Olimpiyat Oyunları'nda, henüz 16 yaşındayken milli formayı giydi. 11 yıl aralıksız olarak Galatasaray birinci takımında sağaçık oynadı. 1924-1934 arasında 16 kez milli formayı giydi, milli takıma iki de gol kazandırdı. Galatasaray'ın Vefa'yı 20-0 yendiği maçta tek başına 14 gol atmakla büyük bir rekora sahip oldu. Futbolu bıraktıktan sonra Galatasaray yönetim kurullarında da çeşitli görevler aldı, başkap-tanlık yaptı. Uzun yıllar Taksim Belediye Gazinosu ile Liman Lokantası'nı işletti. Türkiye'nin ilk "gazinocular kralı" olarak da tanındı.
CEM ATABEYOĞLU
Mehmet Leblebi
Cengiz Kahraman arşivi
LEBLEBİCİ HANI
Eminönü Ilçesi'nde, Tahtakale'de, hanların yoğun olduğu bir ada üzerinde, Fincancılar Yokuşu ile Sabuncu Hanı Soka-ğı'nın kesiştiği köşede iki tarafıyla bitişik nizam olarak inşa edilmiştir.
İstanbul Eski Eserleri Koruma Encümeni Arşivi'ndeki bilgiler yapının Hürrem Sul-tan'ın vakfı olduğunu yazmakta, böyle ise 16. yy'm ortalarına tarihlemek mümkün görülmektedir. Ancak yapının cephe özellikleri 18. yy'a işaret etmektedir. Bu ise 18. yy'da yapının onarıldığına işaret eder.
Günümüze harap ve çok değişmiş olarak ulaşan yapı, plan semasıyla bulunduğu alana uyum göstermektedir. Bir avlu etrafında iki kat olarak inşa edilen yapının kemerli kapısı 13x17 m ölçüsündeki avluya beşik tonoz örtülü geçit mekânıy-la açılır.
r
LEBON
200
201
LEONHI
Yaklaşık 32x36 m'lik bir alanda yer a-lan yapının, avlusu iki katlı revak sistemiyle çevrilidir. Revaklarm tuğla-derz doku-lu kemerleri yuvarlak şekillidir. Kemer sistemini taşıyan kare kesitli payeler ise örme taştandır. Üst kata çıkan, revak altındaki merdiven özgün durumunu kaybetmiştir.
Zemin kat mekânları revak altına birer kapı ile, üst kat mekânları ise birer kapı ve pencere ile açılırlar. Pencereler dikdörtgen taş söveli, üzerleri yuvarlak kemerlidir. Üstteki mekânlarda ocaklar günümüze u-laşmamıştır. Zemin kat mekânları ile revak sisteminde beşik tonoz olan örtü sistemi üst kattaki mekân ve revaklarda çapraz tonozdur.
Hanın ana cephesi Sabuncu Hanı So-kağı'na açılmakta ve çok değişmiş bulunmaktadır. Muntazam kesme taş ve tuğla-derz hatıllı cephe dokusu taştan yuvarlak kemerli kapı ile kesilmiştir. Üst kat cephesinin kapı açıklığı üzerinde taş konsolların taşıdığı çıkması vardır. Dikdörtgen şekilli, taş söveli pencereler bu cepheyi teşkilatlandırırken tuğla kirpi saçak üstten sınırlar. Hanın Fincancılar Yokuşu'na açılan cephesi ise aynı özellikleri göstermekle beraber yol kenarına uyum gösteren az derin birkaç dükkânla şekillenmiştir. Bibi. Güran, İstanbul Hanları, 92.
GÖNÜL CANTAY
LEBON
İstanbul'un Beyoğlu'ndaki eski, seçkin ve ünlü pastanelerinden.
Bir zamanlar İstanbul'un toplumsal yaşamında önemli bir yer tutan ünlü Lebon Pastanesi, 19. yy'ın ikinci yarısında Beyoğlu İstiklal Caddesi üzerindeki Passage Ori-ental'in (Şark Aynalı Çarşı) köşesinde, 362 no'lu dükkânda hizmet vermeye başlamıştır. Burası, günümüzde, aslına sadık kalınarak yeniden açılma çalışmaları yapılan tarihi Markiz Pastanesi'nden(->) başka bir yer değildir.
Lebon Pastanesi, 1940'ta hemen karşı sırada, İstiklal Caddesi ile Kumbaracı Yo-kuşu'nun kesiştiği yerde bulunan 459 no' lu dükkâna taşınmış ve 20. yy'ın ikinci yarısında kapanana dek müşterilerine burada hizmet vermeye devam etmiştir. Lebon
Leblebici Ham'ndan bir
kapandıktan sonra, bir süre mobilya mağazası olan bu dükkânın yerinde bugün ABC Kitabevi bulunmaktadır.
Pastanenin kurucusunun, 1806'da İstanbul'da göreve başlayan 33. Fransız büyükelçisi General Horace Sebastiani'nin maiyetindeki Edouard Lebon olduğunu belirten kaynaklar yanında, bu konuda kuşku belirten ve pastanenin kurucusunun Edouard Lebon'un oğlu Mösyö Lebon o-
Sonradan
Markiz
Pastanesi'nin
açıldığı
Lebon'un ilk
yerindeki
"Sonbahar" adlı
fayans pano.
Burçak Evren
fotoğraf arşivi
labileceğini ileri süren kaynaklar da vardır. Edouard Lebon, sefaretten ayrılıp İstanbul'da kalmaya karar verdikten sonra Osmanlı sarayının başşekercisi M. Valla-ury'nin Galatasaray Sahne Sokağı köşesinde ve Hıristaki Pasajı yanındaki dükkânında çırak olarak çalışmıştır. Bu usta-çı-rak ilişkisi, Lebon'un bir süre sonra Valla-ury'nin kızıyla evlenmesi sonucu akrabalık ilişkileri haline dönüşmüştür.
Lebon, Vallaury'nin yanından ayrıldıktan sonra Şark Pasajı'ndaki Tremas Bak-kaliyesi'ni (eski Dimitrakopoulos) almış, o-rada "Cafe-Restaurant de Saint Petersburg" adını verdiği bir kafeyi çalıştırmıştır.
İşleri yolunda giden Lebon, bir süre sonra Şark Pasajı'mn bitişiğindeki 362 no'lu dükkâna taşınmış ve kendi adını verdiği pastaneyi açmıştır.
Mimar Alexandre Vallaury(->) tarafından iki katlı olarak yapıldığı bilinen bu dükkânın üst katı lokanta, alt katı ise pastane ve şekerci olarak hizmet vermiştir. İçi XVI. Louis tarzında döşenmiş olan dükkânın duvarlarındaki ünlü fayans panolar ise 1920'li yılların başında getirtilerek buraya monte edilmiştir. 1905 tarihli ve Ar-noux imzalı bu art nouveau tarzı panolarda, dört mevsim tasvir edilmiştir. Ancak,
kış mesimini tasvir eden pano, ya imalat ya nakliye ya da montaj esnasında hasara uğramış ve bu nedenle hiçbir zaman duvardaki yerini alamamıştır.
Fenerbahçe'de, 79 no'lu, Villa Mon Pla-isir adlı yapının ön ve arka cephelerinde bulunan dört mevsim panoları da aynı sanatçının, aynı tarzda yaptığı eserlerdir. Bunlar da, Lebon'daki benzerleriyle birlikte, İstiklâl Caddesi'nde dükkânı bulunan, seçkin Fransız gümüşçü-kristalci Degugis tarafından getirtilmiştir.
Bu arada, Lebon'un pastaneyi açmadan önce Paris'teki Leumenier ustaya yaptırdığı pasta-mutfak fırınının da eşi benzeri yoktu. Ancak 1888'de Alman İmparatoru II. Wilhelm'in II. Abdülhamid'i ziyareti nedeniyle aynı ustaya, Osmanlı Devleti tarafından bu fırının bir eşi daha yaptırılmış ve Dolmabahçe Sarayı'mn mutfağına yerleştirilmiştir.
Mösyö Lebon, 1938'de pastanenin idaresini yanında çalışan Kosti Litopoulos a-dındaki bir Ruma bırakmıştır. Kosti Litopoulos, ustasının yanında büyümüş ve bütün tatlıcılık sırlarını ondan öğrenerek "Chez Lebon, tout est bön" (Lebon'da her şey güzeldir) geleneğini sürdürmüştür. Yani Kosti Litopoulos döneminde de Lebon hem pastane hem de az çeşitli ama seçkin bir lokanta olarak eski düzenini bozmadan devam ettirmiştir.
Lebon müessesesi, 1940'ta Litopoulos ailesinin karşı sıradaki dükkânına taşınmış ve Kosti Litopoulos'un damadı Yahna tarafından işletilmeye başlanmıştır. Bu esnada, boşalan eski Lebon'un yerinde Bay Avadis Ohanyan Çakır tarafından açılan Markiz Pastanesi, Lebon Pastanesi'yle centilmence ve ciddi bir rekabet içinde, İstanbul'un elit tabakasına hizmet vermiştir.
Lebon Pastanesi, yeni yerinde de bütün özelliklerini uzun süre korumuş, ancak 1960'larda eski canlılığını yitirmiş ve bir süre sonra da kapanmıştır. 1992'de eskiden bulunduğu, bugün ABC Kitabevi olan yerin bitişiğinde Hotel Richmond'un altında, otel işletmesine bağlı olarak yemden aynı adla açılmıştır.
Resmi unvanı "Cafeterie, patisserie, gla-cier et restaurant Lebon" olan bu pastane-restoranın başta gelen özelliği, Avrupa üslubunda "cafe'lere benzemesiydi. Burada nefis şekerlemeler, pastalar, kahvaltı ve yemekler yenerek damak zevki tatmin edilirken diğer yandan sanatsal, siyasal, edebi ve akademik sohbetler yapılırdı.
Salah Birsel, Ab Beyoğlu Vah Beyoğlu adlı eserinde Lebon'un dört tür müşterisi olduğunu belirtmektedir. Bunlardan ilki, içlerinde Yahya Kemal'in de bulunduğu bir gruptur. Bu tür müşteriler, özellikle sabah keyfi yapmak için Lebon'a gelenlerdir. İkinci grup müşteriyi işadamları oluşturur. Bunlar öğle yemeğine gelirler ve genellikle sahanda yumurta ve ızgara et gibi çabuk hazırlanan yemekleri tercih e-derler. Üçüncü grubu Beyoğlu'na alışverişe çıkmış hanımlar oluşturur. Bu hanımlar, Lebon'dan pasta ya da şekerleme alır, yarımşar saatlerini de bir masada oturup çay içmeye ayırırlardı. Dördüncü ve son
grubu oluşturan müşteriler ise devlet adamı, edebiyatçı ve sanatçılardı. Bunlar, ülke sorunlarını konuşur, sanat ve edebiyat tartışmaları yaparken bir yandan da çaylarını yudumlarlardı.
Lebon'un müdavimleri arasında, Namık Kemal, Şinasi, Ebüzziya Tevfik, Pi-erre Loti, Claude Farrere, Said N. Duhani, Salah Birsel, Yunus Nadi, Nurullah Berk, Nuri Bey (Şatonöf), Kenan Yontuç, Yahya Kemal gibi birçok ünlü isim sayılabilir. Ünlü sanatçı Sarah Bernhardt bile Lebon' un ürünlerinden tatmadan İstanbul turnesini sona erdirmemiştir.
Bibi. S. N. Duhani, Eski İnsanlar Eski Evler, İst., 1982; ay, Beyoğlu 'nün Adı Pera İken, ist., 1990; Cezar, Beyoğlu, 413-415, 426; S. Birsel, Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu, İst., 1989, s. 39-56; J. Deleon, Pera Hatıratı, ist., 1933; ay, Eski istanbul'un (Yasayan) Tadı, İst., 1989, s. 30; G. Scognamillo, Bir Levanten'in Beyoğlu Anılan, ist., 1990, s. 132; R. Ziyaoğlu, 21. Yüzyıl Yaklaşırken Beyoğlu, İst., 1989, s. 65-67;. V. Dökmeci-H. Çıracı, Tarihsel Gelişim Sürecinde Beyoğlu, ist., 1990, s. 42-45; Ç. Gülersoy, "Markiz", Cumhuriyet, 13 Kasım 1989; ay, "İstanbul'un Avrupası", Şehir, Mart 1987, s. 62-73; Ö. A. Kaptan, Beyoğlu, Kısa Geçmişi, Argosu, İst., 1989, s. 66-68; H. Taner, "Dünkü Beyoğlu Bugünkü Beyoğlu", Milliyet Sanal, S. 97 (l Haziran 1984), s. 12; M. Baler, "Anılarla Eski Beyoğlu", Milliyet Sanat, S. 97 (l Haziran 1984), s. 17; A. Yesari, istanbul Hatırası, ist., 1987, s. 16-18; IKSA, III, 1250; Büyük Laro-usse, c. 12, s. 7401; ISTA, V, 2713-2837; M. Ekdal, Bir Fenerbahçe Vardı, İst., 1987, s. 121-126; M. Elitok, "Beyoğlu Markiz'i Bekliyor", Milliyet Fiesta, S. 42 (8 Mayıs 1994), s. 24-25. HALUK KARGI
LEONIH
(685'ler, Germanikeia [bugün Maraş] -18 Haziran 741, Konstantinopolis) İsauri-a Hanedanı'mn(->) kurucusu, Bizans imparatoru (hd 717-741).
Başta Konstantinopolis olmak üzere tüm imparatorluğu tehdit eden Arap akınlarını başarıyla savuşturmuş, fakat dinsel politikaları yüzünden imparatorluğu yaklaşık 120 yıl sürecek bir kargaşa dönemine sokmuştur.
Vaftiz adının Konon olduğu sanılmaktadır. Bazı araştırmacılar Leon'un kariyerine doğu topraklarında başladığını, bazıları da (8. yy yazarı Teofanes'e dayanarak) batıdaki Mesembria'da (Batı Karadeniz kıyılarında) yetiştiğini ileri sürerler. Teofanes'e göre Leon'un ailesi, II. İustinianos(->) döneminde (685-695, 705-711) Mesemb-ria'ya yerleştirilmişti. Leon 705'te 500 koyun bağışlamak suretiyle İustinianos'un maiyetine girmiş ve onun ikinci kez tahta çıkmak üzere Konstantinopolis'e gelişi sırasında yanında bulunmuştu. Bunun sonucu İustinianos Leon'u saygın bir mevki cilan "spatharios"luğa atadıysa da bir süre sonra güvenini kaybederek geri dönemeyeceğini umduğu Kafkasya'ya gönderdi. Leon'un buradaki görevi Araplarca kışkırtılan Abhazların tehdit ettiği Alanları korumaktı. Görevini tamamlayarak sağ kalmayı başaran Leon, dönemin imparatoru II. Anastasios (hd 713-715) tarafından An-tolikon Eyaleti'nin (Afyon-Konya yöresi) komutanlığına atandı ve III. Teodosios
(hd 715-717) tarafından tahttan indirilen Anastasios'u desteklemek amacıyla Arme-niakon Eyaleti'nin (Orta Karadeniz havalisi) komutanı güçlü Artabastos ile işbirliği yaparak başkente yürüdü. Bu sefere çıkarken Anadolu'yu işgal eden Arap birliklerinin komutanı Mesleme'yi işbirliği sözüyle kandırmış ve Konstantinopolis'e bir engelle karşılaşmadan gelmişti. Teodosios direnmeden tahtı bıraktı ve Leon 25 Mart 717'de imparatorluğunu ilan etti.
İlk işi kandırıldığını anlayan Mesleme' nin kuşattığı başkenti Araplara karşı kahramanca savunmak oldu (bak. kuşatmalar). Bir yıl süren kuşatmanın püskürtülmesi, Arapların Avrupa'ya doğru yayılmasını önlerken Leon'un da saygınlığını artırmıştı.
Leon, 718'de Sicilya'da patlak veren bir isyanı bastırdıktan sonra 719'da bazı ko-mutanlarca desteklenen sabık imparator Anastasios'un yeniden tahta çıkmasını önledi. Armeniakon Eyaleti'nin maceraperest komutanı Artabasdos'u, kızı Anna ile evlendirdi ve şerefli "kuropalates" unvanı vererek kontrol altına aldı. 718'de karısı Ma-ria'yı imparatoriçe, 720'de oğlu Konstan-tinos'u (V.) müşterek imparator ilan etti.
Kuzeyde Bulgarlarla iyi ilişkiler kurarak askeri olanaklarım Anadolu'daki Arap tehlikesine karşı kullanan Leon, 733'te oğlu Konstantinos'u bir Hazar prensesi ile evlendirerek, akraba olduğu Hazarlar ve Gürcülerle ittifak kurdu ve Arapları 740'ta Akroinon'da (Afyon yakınları) yendi. Böylece Arapların ilerlemesi ikinci kez durduruldu. İmparatorluğun Sicilya, Calabria ve İllirium gibi batı topraklarının papalığın yetki alanından çıkarılarak Konstantinopolis patrikliğine bağlanmasının Leon döneminde mi, yoksa oğlu V. Konstantinos döneminde mi gerçekleştiği konusunda değişik görüşler vardır.
III. Leon tüm gücünü başkenti ve imparatorluğu askeri, idari ve mali açıdan güçlendirmeye adamıştı. Bu amaçla, imparatorluğu daha küçük eyaletlere bölerek komutanların taht iddiacısı olmalarının önüne geçmeye çalıştı. Deniz gücünü yeniden düzenleyerek Ege Denizi'nde seyredecek yeni bir donanma kurdu. O sıralar oldukça kötü durumda olan Konstantinopolis surlarının onarımına, kaynak yaratmak amacıyla vergileri artırdı. Sık sık depremler ve yangınlar yaşayan başkentin imarına çalıştı.
Leon'un hukuk alanındaki çalışmaları da önemlidir. L İustinianos'un(-0 (hd 527-565) yasalarını halkın anlayacağı bir dilde
III. Leon'un monogramını taşıyan sikke (ön ve arka yüz).
H. G. Goodacre, A Handbookfor the Coinage ofthe Byzantine Empire, Londra, 1928-1933
LEON VI
202
203
LETÂİFNAME
İoannes Skilitzes kroniğinde yer alan bir minyatürde ölüm döşeğindeki VI. Leon.
Dicîionary ofByzantium
düzenleyerek Ekloga adıyla yayımladı. Aile, miras ve ceza hukukuna ilişkin bu derlemelerle kadınların ve çocukların hakları artırılıyor, buna karşılık ceza hukukuna İustinianos'un dahil etmediği Doğu âdetlerinden uzuv kesme, kör etme, saç kesme ve yakma gibi acımasız cezalar ekleniyordu. Leon ayrıca başta "quastor"lar (yargıç) vb memurların rüşvet almasının önüne geçmek için hepsine maaş bağladı.
isa'nın tek doğası olduğuna inanan bir monofizit olarak 726'da tasvirlere tapınmayı yasaklayan İkonoklazma(->) dönemini başlatan Leon, imparatorluğu bir a-sırdan fazla sosyal ve ekonomik kargaşa içinde yaşatacak dönemin mimarıydı.
18 Haziran 741'de öldüğünde yerine oğlu V. Konstantlnos geçti. Mezarı Havariyim Kilisesi'ndeydi(->).
Bibi. G. Ostrogorsky, "Ober die vermeintliche Reformatâtigkeit der Isaurier", Byzantiniscbe Zeitschrift, S. 30 (1929-1930), s. 394-400; Ostrogorsky, Bizans, 145-153; V. Grumel, "Ca-use et date de l'annexion de l'Illyricum ori-ental, de la Sicile et de la Calabre au patriarcat byzantin", Recherches de science religieuse, S. 60 (1952), s. 191-200; S. Gero, Byzantine Iconoclasm during the Reign ofLeo III, Lo-uvain, 1973; K. Schenk, Kaiser Leon III, Halle, 1880.
AYŞE HÜR
LEON VI
(19 Eylül 866, Konstantinopolis ? - 11 Mayıs 912, Konstantinopolis) Bizans imparatoru (hd 886-912).
I. BasileiosC-») (hd 867-886) ile ikinci karısı Eudoksia îngerina'nın oğlu olan Leon, "Bilge" ya da "Filozof" lakaplarıyla a-nılmış, derin kültürü yüzünden daha sonraki kuşaklarca peygamber gibi kabul e-dilmiştir. Verimli bir kanun yapıcı, ateşli bir hatip, güçlü bir ilahiyatçı idi.
Leon'un en önemli faaliyetlerinden biri I. Basileios'un hazırladığı "Prokherion" ve "Epanogoge" adlı yazılı yasaların geliştirilerek Basilika adı altında toplanması-dır. Büyük olasılıkla 888'de tamamlanan yasa derlemesi 60 kitaptan oluşuyordu. Tam şeklini ancak 13. yy'da kazanan Basilika, kilise hukuku ve medeni hukuk alanlarında ortaçağ Bizans devletinin en büyük kanun koleksiyonu olmakla beraber tarihsel bilgiler açısından yetersizdir. Leon'un 113 fermanını kapsayan Novella'lan ise
günün koşullarını aktarması açısından daha iyi kaynaklardır.
Leon'un Taktika'sı olarak tanınan bir taktik ve strateji kitabı ise Arap tehlikesine karşı, karaların ve denizlerinin savunması konularında alınacak askeri ve diğer tedbirleri içeriyordu. Taktika, 10. yy'dan itibaren askeri konularda en önemli referans kitabı haline geldi ve başka taktika' lara kaynaklık etti. Leon'un yayımladığı kitaplardan biri de Konstantinopolis'teki ticaret ve zanaat yaşamı hakkında en ö-nemli kaynaklardan biri olarak kabul edilen Eparhos Kitabi dx (bak. Eparhos tes Poleos). Ayrıca, Fileteos adlı biri tarafından 899'da yazılan ve saray seremonileri ve ziyafetleriyle, unvanlar hakkında değerli bilgiler içeren Kletorologion adlı kitap da Leon döneminin yazım faaliyetlerine örnektir.
Buna karşılık Leon'un dış politikaları pek başarılı olmadı. 896'da Bulgar Kralı Simeon, Bizans ordusunu yendi. 902'de Bizans'ın Sicilya'daki son üssü Taormina kaybedildi, 31 Temmuz 904'te Trablus Emiri Leon, Teselya'yı (Selanik) işgal etti. Araplar şehri terk ederken büyük bir katliam yaptıktan sonra çok sayıda esir ve ganimetle ayrıldılar. 907'de Rus Prensi Oleg bir donanma ile başkenti sardı ve Konstantinopolis'te yaşayan Rus tüccarlarının durumunu düzelten bir antlaşma imzalattı. Son olarak 911 ve 912'de Himerios komutasındaki Bizans donanması Trablus-lular karşısında başarısızlığa uğradı. Rus askerlerinin Varaeg Birlikleri adıyla Bizans ordularında görev almaya başlamaları bu seferin sonucudur.
Dış siyasette uğranan başarısızlıklara Leon'un dört kez evlenmesinin doğurduğu dinsel konular da eklenmiştir. Leon genç yaşta evlendiği Teofano'nun 897'de ölümü üzerine, 898'de dönemin güçlü adamı Zautzes'in kızı Zoe ile, onun da 899'da ölmesiyle, 900'da Eudoksia Baiana ile evlendi. Bu sonuncu evlilik Bizans kilisesinin kurallarına ve devletinin geleneklerine açıkça aykırı idi. Fakat Leon'un talihsizliği devam etti ve Eudoksia da 901'de veliaht bırakmadan öldü. Bunun üzerine Leon, Zoe Karbonopsina ile dördüncü evliliğini yapmaya kalkınca kilisenin ve devlet ileri gelenlerinin tepkisi büyük oldu. Zoe 905'te bir erkek çocuk doğurunca,
Patrik N. Mistikos çocuğu, ancak Leon'un Zoe'yi terk etmesi koşuluyla vaftiz etti. Fakat Leon vaftizin hemen ardından Zoe'yi imparatoriçe ilan etti. Bizans kilisesine karşı destek sağlamak amacıyla Papa III. Ser-gios'tan bir izin belgesi alan Leon'un, Patrik Mistikos'u istifa ettirerek yerine Eut-himios'u geçirmesi Bizans kilisesinde ö-nemli bir ayrılığa neden olmuştu (bak. kon-siller).
VI. Leon dönemini betimleyen en kapsamlı eser, Madrid'deki Skilitzes Yazma-/«rz'dır. Öte yandan Leon'a ait olup olmadığı konusunda tartışmalar yaratan en ünlü mozaik pano, Ayasofya'nın merkez kapısı üzerinde görülebilir.
Dostları ilə paylaş: |