Ergen birey, kimlik kazanma sürecinde bir yandan toplumca genel kabul görmüş değer ve amaçlarla karşı karşıya kalması, diğer yandan vücudundaki hızlı fizyolojik gelişimin sebep olduğu değişimlerle baş etmek zorunda olması, öte yandan aileden bağımsızlık kazanma isteği ve cinsiyetine-yaşına uygun yeni roller edinmesi, ergen için önemli sorun teşkil etmektedir. Bütün bunlar ergenin düşünsel ve duygusal yapısında, köklü bir değişime sebep olur.
Ergen birey, kimlik kazanma sürecinde sık sık çevresinde güvendiği kişiyi kendisine model alır. Ergenin sağlıklı bir şekilde kimliğini kazanmasında, çevresinde uygun özdeşimler kurabileceği (model alabileceği) yetişkinlerin bulunması önem taşır. Ayrıca ergen birey, kendini toplumda kabul ettirmek amacıyla akran arkadaş gruplarına yönelir. En yoğun ilişki kurduğu kişiler akran gruplarıdır. Bu nedenle akran grupları içinde sevilen ve yetişkinler tarafından onaylanan ergenler, kimlik gelişiminde başarılı olurlar. Aksi halde birey, kimlik/rol kargaşası yaşar.
Ergen birey, kimlik kazanma sürecinde sık sık çevresinde güvendiği kişiyi kendisine model alır. Ergenin sağlıklı bir şekilde kimliğini kazanmasında, çevresinde uygun özdeşimler kurabileceği (model alabileceği) yetişkinlerin bulunması önem taşır. Ayrıca ergen birey, kendini toplumda kabul ettirmek amacıyla akran arkadaş gruplarına yönelir. En yoğun ilişki kurduğu kişiler akran gruplarıdır. Bu nedenle akran grupları içinde sevilen ve yetişkinler tarafından onaylanan ergenler, kimlik gelişiminde başarılı olurlar. Aksi halde birey, kimlik/rol kargaşası yaşar.
Bu dönemde birey kimlik arayışı çabalarını aşmış, artık çevresindeki kişilerle yakın ilişkiler kurmaya, dostluk ve sevgi ilişkilerine girmeye ve sorumluluk almaya hazır hale gelmiştir. Ergenliğe göre çevresiyle daha iyi ilişkiler kurabilme seviyesine gelmiştir.
Bu dönemde birey kimlik arayışı çabalarını aşmış, artık çevresindeki kişilerle yakın ilişkiler kurmaya, dostluk ve sevgi ilişkilerine girmeye ve sorumluluk almaya hazır hale gelmiştir. Ergenliğe göre çevresiyle daha iyi ilişkiler kurabilme seviyesine gelmiştir.
Bu dönemde birey karşı cins ile geleceğe ve evliliğe yönelik yakın ilişkiler kurmayı ister. Aynı zamanda bu yaşta kendi kişiliğine ve yeteneğine uygun meslek seçme eğilimi de vardır.
Eğer birey evlilik, arkadaşlık kurma veya meslek seçimi gibi konularda başarısız olursa ve yakın ilişkilere geçemiyorsa yalnızlığa düşer. Bu nedenle diğer insanlarla bütünleşme ve toplumsal kabul görme bu dönemin kritik özelliğidir. Yalnızlık (yalıtılmışlık) karmaşası kalıcı ve güvenilir dostluklarla aşılabilir.
Eğer birey evlilik, arkadaşlık kurma veya meslek seçimi gibi konularda başarısız olursa ve yakın ilişkilere geçemiyorsa yalnızlığa düşer. Bu nedenle diğer insanlarla bütünleşme ve toplumsal kabul görme bu dönemin kritik özelliğidir. Yalnızlık (yalıtılmışlık) karmaşası kalıcı ve güvenilir dostluklarla aşılabilir.
Bu dönemde birey, üretken ve yaratıcıdır. Birey gerek kendisi için (anne-baba olmak, çocuk yetiştirmek), gerekse çevresi ve toplum için yararlı işler yapmak ister. Bu dönemde bireyin üreticilik işlevini yerine getirmesinde, genç kuşaklara rehberlik etmesi önemli bir yer tutar.
Bu dönemde birey, üretken ve yaratıcıdır. Birey gerek kendisi için (anne-baba olmak, çocuk yetiştirmek), gerekse çevresi ve toplum için yararlı işler yapmak ister. Bu dönemde bireyin üreticilik işlevini yerine getirmesinde, genç kuşaklara rehberlik etmesi önemli bir yer tutar.
Üretkenlik işlevini yerine getiremeyen bireyde hiçbir işe yaramama duygusu gelişir. Böylece birey de durgunluk dönemine girer, çevrelerine karşı kayıtsız kalır ve aşırı bireyselleşir.
Daha çok emeklilik dönemine denk gelir. Bu dönemde birey geçmişini, yani tüm hayatını gözden geçirir; bir nevi yaşam muhasebesi yapar. Verimli ve dolu bir yaşam geçirmiş, yaşamsal amaçlarına ulaşmış olduğunu hisseden bireyler benlik bütünlüğünü muhafaza ederler. Bu sayede birey güvenli, mutlu, çevresine ve kendine faydalı, sevgi dolu bir yapıya sahip olurlar. Böylece birey ölümü kabullenebilmektedir.
Daha çok emeklilik dönemine denk gelir. Bu dönemde birey geçmişini, yani tüm hayatını gözden geçirir; bir nevi yaşam muhasebesi yapar. Verimli ve dolu bir yaşam geçirmiş, yaşamsal amaçlarına ulaşmış olduğunu hisseden bireyler benlik bütünlüğünü muhafaza ederler. Bu sayede birey güvenli, mutlu, çevresine ve kendine faydalı, sevgi dolu bir yapıya sahip olurlar. Böylece birey ölümü kabullenebilmektedir.
Aksi durumda ise, hayatını boşa geçirdiğine inanan birey, hayatında değişiklik yapmak için çok geç olduğunu düşünür. Bu nedenle kendine güvensiz, uyumsuz, sevgiden mahrum bir yapıya sahip olurlar ve ölümü kabullenmede zorluk çekerler.
Marcia, bireyin ergenlik döneminde dört kimlik statüsünün olduğunu söyler. Statüleri belirleme kriteri ergenin karar verme gücüdür.
Marcia, bireyin ergenlik döneminde dört kimlik statüsünün olduğunu söyler. Statüleri belirleme kriteri ergenin karar verme gücüdür.
a) Başarılı kimlik statüsü: Başarılı kimlik statüsündeki birey, kimlik krizini atlatmış ve bir kimliğe bağlanmayı gerçekleştirmiş bir ergendir. Bu ergen, verdiği kararların doğru olduğuna inanan ve kararlarından dolayı memnun olan bir bireydir. Diğer insanların da kendilerini kabul ettiklerine inanırlar. Net karar alırlar. Demokratik aile ilişkileri vardır.
a) Başarılı kimlik statüsü: Başarılı kimlik statüsündeki birey, kimlik krizini atlatmış ve bir kimliğe bağlanmayı gerçekleştirmiş bir ergendir. Bu ergen, verdiği kararların doğru olduğuna inanan ve kararlarından dolayı memnun olan bir bireydir. Diğer insanların da kendilerini kabul ettiklerine inanırlar. Net karar alırlar. Demokratik aile ilişkileri vardır.
b) Ertelenmiş veya Askıya alınmış (moratoryum) kimlik: Kimlik krizini atlatamamış (kimlik bunalımı yaşayan) ve çözüm yolu bulamayan bireylerin sahip olduğu kimlik statüsüdür. Ergen değişik kimlikler arasında bocalamaktadır. Kimlik oluşumunun askıya alındığı, bir kararsızlık ve bekleme dönemidir.
b) Ertelenmiş veya Askıya alınmış (moratoryum) kimlik: Kimlik krizini atlatamamış (kimlik bunalımı yaşayan) ve çözüm yolu bulamayan bireylerin sahip olduğu kimlik statüsüdür. Ergen değişik kimlikler arasında bocalamaktadır. Kimlik oluşumunun askıya alındığı, bir kararsızlık ve bekleme dönemidir.
Birey kalıcı tercihlerde bulunmadan önce bazı sosyal rolleri denemiş veya sosyoekonomik nedenlerle kimlik tercihlerini ertelemişlerdir. Bu nedenle kim oldukları, ne yapmak istedikleri ve nelere önem verdikleri belirsizdir. Mesela; genç kızların erken yaşta evlenmek istemeleri, erkeklerin askere gitmek istemeleri, bireyin okulu bırakıp işe girmek istemeleri
c) Bağımlı (İpotekli, Erken Bağlanma) kimlik: Bu kimlik statüsüne sahip birey, kendisiyle ilgili hayati önem taşıyan konularda karar alma girişiminde bulunmaz. Kimlik konusundaki tüm kararları anne-baba veya otorite olarak kabul edilen diğer kişiler alır. Ergen birey, kendisiyle ilgili başkasının verdiği kararları kabul etmiştir ve benlik arayışına girmez. Birey kendisi için belirlenen kimliğe girer. Mesela; bireyin istemediği halde babasının istediği siyasi partiye oy vermesi, sevmediği halde anne-babasının seçtiği kişi ile evlenmesi
c) Bağımlı (İpotekli, Erken Bağlanma) kimlik: Bu kimlik statüsüne sahip birey, kendisiyle ilgili hayati önem taşıyan konularda karar alma girişiminde bulunmaz. Kimlik konusundaki tüm kararları anne-baba veya otorite olarak kabul edilen diğer kişiler alır. Ergen birey, kendisiyle ilgili başkasının verdiği kararları kabul etmiştir ve benlik arayışına girmez. Birey kendisi için belirlenen kimliğe girer. Mesela; bireyin istemediği halde babasının istediği siyasi partiye oy vermesi, sevmediği halde anne-babasının seçtiği kişi ile evlenmesi
d) Dağınık (Kargaşalı) Kimlik: Bu kimlik statüsüne sahip bireyler, bir kimliğe bağlanmaktan kaçınırlar. Kimlik edinme konusunda bir girişimleri olmadığı gibi, bu durum onları rahatsız da etmez. Bu kimlik statüsündeki bireyler, bir kimlik krizi yaşamazlar, bağlanma da gerçekleşmemiştir ve meslek seçimleriyle ilgili bir güdüleri ve endişeleri de yoktur. Özellikle yönlendirmenin ve etkileşimin zayıf olduğu aile tiplerinde bu kimlik görülür.
d) Dağınık (Kargaşalı) Kimlik: Bu kimlik statüsüne sahip bireyler, bir kimliğe bağlanmaktan kaçınırlar. Kimlik edinme konusunda bir girişimleri olmadığı gibi, bu durum onları rahatsız da etmez. Bu kimlik statüsündeki bireyler, bir kimlik krizi yaşamazlar, bağlanma da gerçekleşmemiştir ve meslek seçimleriyle ilgili bir güdüleri ve endişeleri de yoktur. Özellikle yönlendirmenin ve etkileşimin zayıf olduğu aile tiplerinde bu kimlik görülür.
Cinsiyet rolleri insanların sahip oldukları cinsiyete kadın ya da erkek olmalarına göre toplum tarafından belirlenen rollerdir. Cinsiyet biyolojik olarak, rol ise kültürün etkisini temsil eder.
Cinsiyet rolleri insanların sahip oldukları cinsiyete kadın ya da erkek olmalarına göre toplum tarafından belirlenen rollerdir. Cinsiyet biyolojik olarak, rol ise kültürün etkisini temsil eder.
Sandra Bem (1981) bireyleri kadınsı ve erkeksi özellikleri barındırma bakımından dört gruba ayırmıştır.
a) Kadınsı: Kadınsı özellikleri daha çok, erkeksi özellikleri daha az taşıyanlardır.
a) Kadınsı: Kadınsı özellikleri daha çok, erkeksi özellikleri daha az taşıyanlardır.
b) Erkeksi: Erkeksi özellikleri daha çok, kadınsı özellikleri daha az taşıyanlardır.
c) Androjen: Hem kadınsı hem de erkeksi özellikleri taşıyanlardır. Her iki cinsiyet özelliklerini yüksek taşıyanlardır.
d) Belirsiz (farklılaşmamış): Ne kadınsı ne de erkeksi özellikleri taşıyanlardır. Yani her iki cinsiyet özelliklerini belirgin olarak taşımayanlardır.
İnsanın özünde iyi olduğunu ve her insanın doğuştan getirdiği bu iyi potansiyelle çevresindekilerle işbirliğine yatkın, yapıcı ve güvenilir bir etkileşime girdiğini ve bu şekilde gelişimini sürdüğünü savunur.
İnsanın özünde iyi olduğunu ve her insanın doğuştan getirdiği bu iyi potansiyelle çevresindekilerle işbirliğine yatkın, yapıcı ve güvenilir bir etkileşime girdiğini ve bu şekilde gelişimini sürdüğünü savunur.
Ayrıca hümanist yaklaşım bireysel özgürlüğe önem verir ve öğrenci merkezli eğitimi savunur. Birey çevrenin isteklerine göre değil, kendilerini gerçekleştirme eğilimlerine göre eğitim görmelidir.
Hümanist yaklaşımın temelini benlik kavramı oluşturur. Benlik gelişimi bireyin kendisini, farklılıklarını algılaması ve değerlerini hissetmesi sürecidir. Kişinin kendisini değerlendirme sürecidir.
Rogers kişilik kuramını benlik üzerinden açıklar. Benlik kavramının akademik, sosyal, duygusal ve bedensel olarak dört bölümü vardır.
Rogers kişilik kuramını benlik üzerinden açıklar. Benlik kavramının akademik, sosyal, duygusal ve bedensel olarak dört bölümü vardır.
1-) Özben (Gerçek benlik): Benliğin merkezini oluşturur. Biyolojik kökenli gerçek içsel yaşantıların kaynağıdır. İnsanların tümü özbenleri açısından bazı yönleri ile birbirlerine benzerlerken bazı yönleri ile de birbirlerinden ayrılmaktadırlar. Yeme, içme cinsel gereksinmeler gibi fizyolojik özellikler, sevilme, güven duyma, başarılı olma gibi psikolojik özellikler açısından tüm insanlar birbirlerine benzerlerken, müzik, resim, sözel yetenekleri gibi kişisel güçler açısından da birbirlerinden farklılık gösterirler.
1-) Özben (Gerçek benlik): Benliğin merkezini oluşturur. Biyolojik kökenli gerçek içsel yaşantıların kaynağıdır. İnsanların tümü özbenleri açısından bazı yönleri ile birbirlerine benzerlerken bazı yönleri ile de birbirlerinden ayrılmaktadırlar. Yeme, içme cinsel gereksinmeler gibi fizyolojik özellikler, sevilme, güven duyma, başarılı olma gibi psikolojik özellikler açısından tüm insanlar birbirlerine benzerlerken, müzik, resim, sözel yetenekleri gibi kişisel güçler açısından da birbirlerinden farklılık gösterirler.
Özben, yapı olarak "iyi"ye yöneliktir. Kötü olarak nitelendirilen tutum, düşünce ve davranışlar temel ihtiyaçların doyurulmaması ve engellenmesi sonucu oluşur.
2-) Benlik bilinci (Benlik tasarımı): Kişinin kendisi hakkındaki düşünceleri ve algılamalarıdır. Benlik tasarımı kişinin kendi görüşüne göre özelliklerinin, yeteneklerinin, duygu, düşünce, inanç ve tutumlarının dinamik bir görüntüsüdür.
2-) Benlik bilinci (Benlik tasarımı): Kişinin kendisi hakkındaki düşünceleri ve algılamalarıdır. Benlik tasarımı kişinin kendi görüşüne göre özelliklerinin, yeteneklerinin, duygu, düşünce, inanç ve tutumlarının dinamik bir görüntüsüdür.
Benlik tasarımı dinamik bir yapıya sahiptir, yani kişinin yaşantılarına bağlı olarak değişebilir. Kişinin benlik tasarımı gerçek yaşantılarına uygun olduğu sürece kişi kendisiyle uyumludur.
3-) İdeal Benlik: Bireyin olmak istediklerine ilişkin görüşleri onun ideal benliğini oluşturur. İdeal benlik bireyin sahip olmak istediği özellikleri anlatır.
3-) İdeal Benlik: Bireyin olmak istediklerine ilişkin görüşleri onun ideal benliğini oluşturur. İdeal benlik bireyin sahip olmak istediği özellikleri anlatır.
4-) Benlik saygısı (özsaygı): Benlik bilinci ile ideal benlik arasındaki fark bize bireyin benlik saygısı hakkında bilgi verir. Eğer bu fark yüksekse benlik saygısı düşük, bu fark az ise benlik saygısı yüksektir.
4-) Benlik saygısı (özsaygı): Benlik bilinci ile ideal benlik arasındaki fark bize bireyin benlik saygısı hakkında bilgi verir. Eğer bu fark yüksekse benlik saygısı düşük, bu fark az ise benlik saygısı yüksektir.
5-) Ayna benlik (ayna teorisi): Kişinin kendi benliğini başkalarının ona ilişkin düşünceleri, değerlendirmeleri ve ona yönelik tepkileri temelinde algılamasıdır. Bu teori “Başkalarının gözünde neysem, oyum!” şeklinde ifade edilir.
5-) Ayna benlik (ayna teorisi): Kişinin kendi benliğini başkalarının ona ilişkin düşünceleri, değerlendirmeleri ve ona yönelik tepkileri temelinde algılamasıdır. Bu teori “Başkalarının gözünde neysem, oyum!” şeklinde ifade edilir.
Rogers öz saygının gelişmesi için çocuğun olduğu gibi kabul edilmesi gerektiğini söylemektedir.
Rogers öz saygının gelişmesi için çocuğun olduğu gibi kabul edilmesi gerektiğini söylemektedir.
Rogers ’a göre tek bir güdü vardır bu güdü de kendini gerçekleştirme güdüsüdür. Kendini gerçekleştiren kimse kapasitesini tam olarak kullanan kimsedir.
Kendini gerçekleştiren birey yaşantılara daha açıktır, varoluşsal bir hayat sürer, güven duygusu yüksektir ve kendindeki bütün özellikleri tam olarak kullanır
Maslow her insanın değerli, kendine özgü, duyarlı ve iyiye yönelik bir özbene sahip olduğunu savunur.
Maslow her insanın değerli, kendine özgü, duyarlı ve iyiye yönelik bir özbene sahip olduğunu savunur.
Olanaklar sağlandığında, her insanın doğuştan getirdiği gizil güçlerinin farkına varacağını ve eninde sonunda kendini gerçekleştireceğini savunur.
Temel Özellikleri:
Temel Özellikleri:
İhtiyaçlar evrenseldir, her yerde aynıdır.
Hiyerarşik sıra gösterir.
Üst seviyedeki ihtiyaçların çıkması için nispeten alt seviyedeki ihtiyaçların doyurulması gerekir.
Kendini gerçekleştirme yaşam boyu devam eder.
Alt düzey ihtiyaçlar insanların hayatlarında daha çok yer kaplar.
Gerçeği olduğu gibi anlar ve ona göre davranışlar sergiler.
İçten ve dürüst davranışlar sergiler.
İnsanlarla sağlıklı iletişim kurar.
Kültürel değerlerin sorgulanmadan benimsenmesine karşıdır.
Anne – babaların çocuklarını yetiştirirken gösterdiği tutumlar çocukların kişilik gelişimlerini etkiler.
Anne – babaların çocuklarını yetiştirirken gösterdiği tutumlar çocukların kişilik gelişimlerini etkiler.
İtici (Reddedici) Tutum: Çocuklarını istemeyen, çocuklarına kötü davranan ve düşmanca davranışlar sergileyen anne babalardır.
İtici (Reddedici) Tutum: Çocuklarını istemeyen, çocuklarına kötü davranan ve düşmanca davranışlar sergileyen anne babalardır.
İtici aile ortamında büyüyen çocuklar sevgiden yoksun bir ortamda büyüdükleri için çevrelerinde bulunan insanlara karşı da sevgi duymayı bilmezler. Her an kin ve nefret duyguları yaşarlar. İnsanlara karşı hoşgörülü olmazlar. Kendilerine iyi davranan ve sevgiyle yaklaşan insanlara karşı hep şüpheyle yaklaşırlar. İnsanlarla iyi ilişkiler kuramazlar ve arkadaş bulmakta zorlanırlar.
Yetkinci (Mükemmeliyetçi) Tutum: Çocuklarına başarılı olmaları için aşırı baskı yapan ve çocuklarının herkesten başarılı olmalarını isteyen anne babalardır.
Yetkinci (Mükemmeliyetçi) Tutum: Çocuklarına başarılı olmaları için aşırı baskı yapan ve çocuklarının herkesten başarılı olmalarını isteyen anne babalardır.
Mükemmeliyetçi aile ortamında büyüyen çocuklar ya aşırı titiz ya da aşırı dağınıktırlar. Kendilerine güvenleri yoktur. Yanlış yapmaktan çekinirler ve korkarlar. Başarısızlıkta kolayca hayal kırıklığı yaşar.
Aşırı – Koruyucu Tutum: Çocuklarını aşırı korurlar, onların ağlamalarına, hasta olmalarına dayanamazlar ve sık sık hastaneye götürüp onların kendi ihtiyaçlarını karşılamalarına izin vermeyen anne babalardır.
Aşırı – Koruyucu Tutum: Çocuklarını aşırı korurlar, onların ağlamalarına, hasta olmalarına dayanamazlar ve sık sık hastaneye götürüp onların kendi ihtiyaçlarını karşılamalarına izin vermeyen anne babalardır.
Aşırı koruyucu aile ortamında büyüyen çocuk, aşırı bağımlı ve özgüveni gelişmemiş bir kişilik sergiler. İç denetimi gelişmemiştir, daha çok dışsal denetime tabidir. Yani tek başına kararlar alamaz, nerede, ne zaman, ne yapacağını bilemez. Sosyal ortamlara kendini kabul ettirmekte zorlanır.
Aşırı Hoşgörülü ve Şımartıcı Tutum (İzin Verici Tutum): Çocuklarına karşı aşırı hoşgörü ve şımartıcı olurlar. Aşırı koruyucu anne babalardır.
Aşırı Hoşgörülü ve Şımartıcı Tutum (İzin Verici Tutum): Çocuklarına karşı aşırı hoşgörü ve şımartıcı olurlar. Aşırı koruyucu anne babalardır.
İzin verici aile ortamında büyüyen çocuklar genellikle tutarsız, bencil ve şımarıktırlar. Devamlı birilerinden hizmet beklerler. Her isteklerinin yapılmasını beklerler.
Tutarsız Tutum: Dengesiz ve tutarsız anne babalardır. Anne ve babalarının görüş ayrılığından dolayı çocuklarına karşı değişken davranışlarda bulunmasıdır.
Tutarsız Tutum: Dengesiz ve tutarsız anne babalardır. Anne ve babalarının görüş ayrılığından dolayı çocuklarına karşı değişken davranışlarda bulunmasıdır.
Böyle bir aile ortamında büyüyen çocuklar, tutarsız bir kişilik sergilerler. Karar vermede güçlükler yaşar. Kaygılı ve kendine güvensiz bir kişilik sergiler. Ya aşırı isyankâr ya da aşırı boyun eğici olurlar.
Otoriter (Baskıcı) Tutum: Anne ve babalar belirlediği kuralları çocuklarına çok katı bir şekilde uygulatır. Çocukların istekleri göz ardı edilir.
Otoriter (Baskıcı) Tutum: Anne ve babalar belirlediği kuralları çocuklarına çok katı bir şekilde uygulatır. Çocukların istekleri göz ardı edilir.
Otoriter aile ortamında büyüyen çocuklar kendine güveni olmayan, çekingen, pasif, korkak, mutsuzdur. Dıştan denetimlidirler, yani başkalarının kendisini yönlendirmesini beklerler. Başkalarına güvenmezler.
Demokratik Tutum: Çocuğa karşı demokratik bir yaklaşım içerisinde bulunan sağlıklı bir anne baba tutumudur. Bu anne babalar çocuklarına hoş görülü, güven verici ve destekleyici bir tutum içerisindedirler.
Demokratik Tutum: Çocuğa karşı demokratik bir yaklaşım içerisinde bulunan sağlıklı bir anne baba tutumudur. Bu anne babalar çocuklarına hoş görülü, güven verici ve destekleyici bir tutum içerisindedirler.
Demokratik aile ortamında büyüyen çocuklar kendilerinden memnun, kendine güvenen, girişken, bağımsız, gerçekçi, arkadaş canlısı, sosyal ve kendilerine saygıları yüksek bir kişilik sergilerler.