KiTÂBU't-tevhîD



Yüklə 0,76 Mb.
səhifə5/43
tarix03.01.2019
ölçüsü0,76 Mb.
#89032
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   43

Açıklamalar

Bir önceki konuda tevhidin vucûbundan bahsedilmiş, bütün kullar tarafından gerçekleştirilmesi gereken en önemli farz olduğu ifade edilmişti. Burada da tevhidin fazileti konu edilmektedir. Tevhidin fazileti, sağladığı övgüye değer etkiler ve güzel sonuçlardır. Tevhidin sağladığı güzel etkileri sağlayan ve onun gibi çeşitli faziletleri bulunan başka hiçbirşey yoktur. Dünyanın da ahiretin de hayrı tevhid ile gelen semere ve fazi­letlere bağlıdır.

Müellifin bâb başlığındaki 'Günahlara Kefaret Olanın Ne Olduğu Babı' sözü hususi olanın umumi olana atfedilmesi ka-bilindendir. Çünkü günahların örtülmesi ve bağışlanması konu içerisinde delilleri de zikredilmiş olduğu gibi tevhidin fazilet ve etkilerindendir.

Tevhidin faziletlerinden olarak şunlar zikredilebilir:

Tevhid,

— Dünya ve ahiret sıkıntılarının giderilmesi, cezalarının def edilmesi için en büyük sebeptir.



— En büyük faydalarından biri de kalpte bîr hardal tanesi ağırlığınca dahî bulunsa, cehennemde ebedi kalmayı engelle­mesidir.

— Şayet kalbe mükemmel olarak yerleşmişse, cehenneme kesinlikle gİrilmemesİne sebeptir.

— Dünya ve Ahirette sahibinin mükemmel bir hidâyet ve eksiksiz bir güven içinde bulunmasını temin eder.

— Allah'ın rıza ve sevabını kazanmaya yönelik tek sebep­tir.

— Muhammed sallaliâhu aleyhi ve seliem'in şefaati ile en fazla sevinen insan, kalpten samimi bir şekilde Lâ ilâbe illallah diyen kimsedir.

— En büyük faziletlerinden biri de gizli ya da açık, sözlü ya da fiilî her türlü amelin kabul edilebilirliğinin, mükemmelliği­nin ve sevap kazandırmasının tevhide bağlı olmasıdır.

— Kulun hayır işlerini işlemesini, kötülüklerden sakınma­sını kolaylaştırır. Musibetlere karşı teselli eder. Allah için ima­nında ve tevhidinde İhlâslı olan kimseye taatları işlemek kolay gelir. Çünkü rabbinden sevap ve nzalık ümit eder. Ayrıca azap ve gazabından korkması hasebiyle de nefsinin hoş gördüğü günahlardan daha kolay bir şekilde uzak kalır.

— Tevhid kalpte mükemmel olarak yer ettiğinde Yüce Allah imanı sevdirir ve süsler. Küfrü, fışkı ve İsyanı da çir­kin gösterip kulu doğru yolu bulmuş olan raşidler zümresine katar.

— Kulun sıkıntı ve acılarını azaltıp hafifletir. Kul tevhid ve imanının mükemmelliği oranında, sıkıntı ve acılan, geniş bir kalple ve mutmain bir gönülle ve Allah'ın acı verici takdirlerini de rızalıkla karşılar, böylelikle sıkıntıları hafifler.

— Tevhid kulu yaratılmışlara köle olmaktan, onlara bel bağlamaktan, onları korku ve ümit duyulacak makam ola­rak görmekten, amelî onlar için yapmaktan kurtarır. Gerçek anlamda izzet ve en yüce şeref budur. Böylelikle kul, tek ilah olarak Allah azze ve celle'yi tanıyıp kulluğunu bir tek O'na arzeder. O'ndan başkasına ümit beslemez. Yalnızca rabbin­den korku ve haşyet duyar. Yalnızca O'na yönelip tevbe eder. Böylece kul, felaha ve necata kavuşur.

- Tevhid tam bir İhlâsla gerçekleştirilip de kalpte eksiksiz ve mükemmel bir şekilde yer edince, az olan amelin çoğalma­sını sağlar. Smır ve hesap söz konusu olmadan, yapılan ameller ve söylenen hayır sözlerinin karşılığı kat kat artar. Ihlâs keli­mesi olan kelime-ı tevhid, kulun amel terazisinde ağır basar. öyle ki, gökler, yer ve yaratılmışlardan oluşan şenlendiricİleri dahi kelime-İ tevhid karşısında hafif kalır. Konu içerisinde zik­redilen Ebû Sa'îd radıyaiiâiıu anh hadisinden ve Bitâka hadisinden anlaşılan budur. Bitâka hadisinde Lâ ilahe illallah'm. doksan dokuz adet günah defterine ağır bastığı ve bu defterlerden her birinin gözün alabildiği büyüklükte olduğu ifade edilmekte­dir. Bunun nedeni kelime-i tevhidi söyleyenin mükemmel bir ihlâsa sahip olmasıdır. Kelime-İ tevhidi söyleyen nice İnsanlar bu dereceye varamamaktadırlar. Çünkü bu hadiste bildirilen kulun kalbinde yer etmiş olduğu gibi ya da buna yakın bir vasıfta iman ve ihlâsı mükemmel şekilde gerçekleştirmemiş­lerdir.

— Allah azze ve celle tevhid ehline dünyada İken fetih, zafer, İzzet, şeref, hidâyet, kolaylık, durumların ıslah edilmesi, söz ve fiillerin düzeltilmesini garantilemektedir.

— Allah subhanehu ve teâlâ İman ehli muvahhidlerİ dünya ve ahİretin kötülüklerine karşı savunmaktadır. Hoş bir hayat, huzur ve İtminan nimetlerini bahşetmektedir. Bu cümlelerin Kitab ve sünnette birçok delili bulunmaktadır. Allah en iyisini bilir.

Üçüncü Bâb

Tevhidi Gerçekleştiren Kimsenin Hesapsız Cennete Gireceği Babı

«ibrahim, başh başına bir ümmet idî; kâniten lillah ve hanîf idi. Hiçbir zaman müşriklerden olmadı.» (Nahl, 120)



Onlar ki Rab'lerİne şirk koşmazlar...» (Müminûn, 59) Husayn b. Abdurrahmân şöyle anlatmaktadır: "Sa'îd b. Cubeyr'in yanındaydım "Dün gece düşen yıldızı kim gördü?" dîye sorunca, "Ben (gördüm)" dedim. Sonra da "Namaz kılı­yor değildim, beni bir şey sokmuştu." dedim. "Ne yaptın?" dedi. "Rukye yaptım." dedim. "Senİ buna sevkeden nedir?" diye sordu. "Bize Şa'bî'nin tahdis ettiği hadistir." dedim. "Ne tahdis etti size?" dedi. "Bize Bureyde b. Husayb'ın şöyle dedi­ğini tahdis etti" dedim: "Rukye ancak nazar ve zehirlenmeye karşı yapılabilir." 8Bunun üzerine (Sa'îd b. Cubeyr) şöyle dedi: "işittiğini uygulayan ne güzel etmiştir. Fakat bize İbn Abbas radıyallâhu anhumâ Peygamber sallallâhu aleyhi ve selIem'İn ŞÖyle buyurduğunu tahdis etti: «Bana ümmetler arzedildi. Öyle peygamber gör­düm, yanında on kişiden daha az sayıda bir grup insan bulunmak­taydı. Başka bir peygamberin yanında bir iki kİşİ vardı. Bİr başka peygamberin yanında hiç kimse yoktu. Büyük bir kalabalık bana gösterildi. Kendi ümmetim sandım. "Bu Müsâ ve kavmidir" denildi. Daha sonra "Ujka bak!" denildi. Bir de baktım ki oldukça büyük bir kalabalık, "işte bu senin ümmetindir" denildi. Beraberlerinde hesap ve azap görmeden cennete girecek yetmiş bin insan bulunmak­tadır.» Daha sonra kalktı ve evine girdi. Gerideki İnsanlar hadiste bahsedilen yetmiş bin kişi hakkında konuşmaya baş­ladı. Kimisi: "Bunlar Rasûlullah'ın ashabıdır" dedi. Kimisi de "İslam'da doğup da Yüce Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamış olan insanlardır" dedi. Başka şeyler de dile getirdiler. Ardından Rasûlullah yanlarına çıktı. Aralarında konuştuklarını O'na di anlattılar. Bunun üzerine: «Onlar kendilerine rukye yapılmasın, talep etmeyen, dağlama yöntemiyle tedavi yapmayan, uğursuzlu­ğa inanmayan yalnızca rablerine tevekkül edenlerdir.» buyurdu. 'Ukkâşe b. Mihsan radıyallâhu anh kalkıp "Allah'a dua et de beni onlardan kılsın!" dedi. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem ona «Sen onlardansın.» buyurdu. Başka bir adam da kalkarak "Beni de onlar arasına katması İçin Allah'a dua et!" dedi. Rasûlullah da «'Ukkâşe senden önce davrandı ve seni geçti.» buyurdu."9


Yüklə 0,76 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin