İlgili Meseleler
1. Geçen iki âyetin tefsiri.
2. Uhud Günü meydana gelen olayın anlatılması.
3. Peygamberlerin efendisi ve sonuncusu ile velilerin en önde gelenlerinin "Amîn" diye diye kunut yapmaları.
Sahih: Buhârî (2753, 3527); Müslim (204, 206), Nesâî (6/249) ve Kubrâ'da (6473), Ahmed (2/350, 398, 448)
Kitâbu't-Tevhîd
4. Beddua edilenlerin kafirler oldukları.
5. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'in bedduasına maruz kafirlerin, çoğu kafirin yapmadığı şeyleri yapmış olmaları ki, onlar peygamberlerinin başını yarmışlar, onu Öldürmek İçin türlü entrikalara başvurmuşlar ve kendileriyle aynı kandan olan akrabalarının dahî ölmüş bedenlerine işkence uygulamışlardı bunlar onların çirkin eylemlerinden bazılarıdır.
6. Bunun üzerine Allah'ın konuya İlişkin olarak: «... bu işleionlann bağışlanmaları yahut azaba uğramaları işi) ile senin bir ilgin yoktur.» (Âl-i îmrân, 128) âyetini inzal buyurması.
7. Ayetin devamındaki: «...tevbelerini kabul etsin, ya da (ısrar ederlerse) onlara azap etsin...» bölümünden dolayı kimisi iman etmiş ve tevbeleri kabul olunmuştur.
8. Bela ve musibet zamanlarında kunut duası yapılması.
9. Namaz İçerisinde beddua edilen kimselerin hem kendi isimlerinin hem de baba isimlerinin zikredilmesi.
10. Kunut yapılırken belirli şahıslara lanet edilebilmesi.
11. «En yakın akrabalarını uyar!» âyeti nazil olduğunda Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'in ne yaptığının anlatılması.
12. Bu konuya ilişkin olarak Rasûluüah'm aşırı bir ciddiyet ve azim göstermesi. Öyle ki, Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem bu gayreti nedeniyle delilikle itham edilmiştir. Aynı ciddiyeti gösteren günümüz müslümanının durumu da bundan farklı değildir.
13. Uzak-yakın tüm akrabalarına Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'in: «Allah karşısında sizin için hiçbirşeye sahip değilim.» demesi. Biricik kızı Fâtıma radıyallâhu anhâ için bile: «Ey Muhammed kızı Fâtıma, senin İçin de Allah karşısında herhangi bir şey yapamam.» buyurmuştur. Peygamberlerin efendisinin tüm alemlerin hanımefendisi, ciğerparesi kızı hakkında söylediği bu sözlere -ki O'nun haktan başka bir şey söylemediğine iman etmekteyiz- bakın! Sonra da İnsanların havasının kalplerine bîr bakın! Tevhİd ve dinîn ne kadar "garip" kaldığı apaçık ortadadır.
Açıklamalar
Bu bâb «O'na, o hiçbirşey yaratamayan ve kendileri yaratılıp durmakta olan kimseleri ortak mı koşuyorlar?» (A'râf, 191) âyetini konu etmektedir.
Sadedinde bulunduğumuz bâb, tevhidin delil ve burhanlarını açıklamaya atılan ilk adımdır. Tevhİd hakkında, bir başka konuda hakkında benzeri bulunmayan hem hem naklî ve hem de aklî deliller vardır.
Rubûbiyet tevhidi, İsim ve sıfatlarla ilgili tevhid olmak üzere iki tür tevhidin, tevhidin en önemli delillerinden oldukları daha önce dile getirilmişti. Yaratma ve işleri çekip çevirmede tek olan, tüm yönleriyle mutlak mükemmelliğe sahip bulunan zat başkasında olmayacak biçime ibadet olunmay; layık tek zattır. O İse yalnız ve yalnız Allah'tır.
Tevhidin delillerinden bir diğeri de yaratıkların ve Allah'tan başka ibadet edilenlerin vasıflarının bilinmesidir. Melek, İnsan, ağaç, taş gibi Allah dışında ibadet olunan varlıkların hepsi istisnasız Allah'a muhtaçtırlar. Acizdirler. Ellerinde zerre kadar yarar sağlama gücü yoktur. Kendileri yaratılmış varlıklardır. Bir başka kişi ya da nesneyi yaratma güç ve kapasitesine asla sahip değildirler. Zarar ya da fayda verme, öldürme ya da diriltme, hasretme gibi kudretleri bulunmamaktadır. Her mahlukun yaratanı Allah'tır. Herkesin ve her şeyin rızkını veren O'dur. Tüm işleri idare eden O'dur. Fayda ve zarar veren O'dur. Veren de alan da O'dur. Faydayı veren, zarara engel olan O'dur, her şeyin melekûtu O'nun elindedir. Her şey O'na döner. Her şey O'na yönelir. Her şey O'na muhtaçtır. Her şey O'na boyun eğer.
Bundan daha büyük bir delil mî var?! Allah, Kitab'ında ve peygamberlerin dilinde devamlı surette bunu tekrarlamış ve tekrarlatmıştır. Aklî ve fıtrî bir delil olduğu gibi aynı zamanda naklî ve sem'î (işitmeye dayalı) bir delildir. Allah'ı birlemeyi, tevhidin hak olduğunu, şirkin ise batıl olduğunu göstermektedir.
En şerefli yaratılmış dahi kendisine kan bağı bakımından en yakın olan için hiçbir faydaya sahip değilse, diğerlerini varın siz düşünün! Yaratılmış varlıklarla denk tutarak Allah'a şirk koşanlara yazıklar olsun! Böyleleri dinden yoksun oldukları gibi akıldan da yoksundurlar.
En güzel yaratıcı olan Allah'ın mutlak mükemmellik konusundaki nitelikleri ve muazzam sıfatları kendisinden başka hiçbir varlığın İbadet edilmeye müstehak olmadığına dair en büyük delildir.
Bütün yaratıkların sahip oldukları eksiklik, muhtaçlık, her durumda bir rabbe İhtiyaç duymak, rabbinİn İmkân tanıdığının dışında bir mükemmelliğe sahip olmamak gibi sıfatlar, herhangi bir yaratığın ilah olduğunun geçersiz ve temelsiz olduğunun en güzel delilidir.
Allah'ı ve yaratıklarını tanıyan kimse, yalnızca Allah'a İbadet etmeye, dini O'na mahsus kılmaya, O'na övgüde bulunmaya, hamdetmeye, dilî, kalbi ve tüm organlarıyla şükretmeye mecbur olur. Korku, ümit ve arzu olarak yaratıklarla kurduğu ilişkilere son verir. Allah her şeyi en iyi bilendir.
Onaltıncı Bab
«O'nun katında şefaat de fayda vermez. Ancak İzin verdiği kİm-seninki müstesna. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince; Rabbinİz ne buyurdu? derler. Onlar da: Bak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür.» (Sebe1, 23)
Âyetinin Tefsiri Babı
Sahih'de Ebû Hurayra radıyallâhu anh'm Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'den anlattığına göre: «Allah gökte bir q hakkında hükmünü bildirdiğinde melekler boyun eğdiklerini göstermek için kanatlarım çırparlar. Bu ilâhî söz, sanki melekleri yarıp aralarından geçip giden bir kaya üzerindeki zincir gibidir. «Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? Derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. 0, yücedir, büyüktür.» (Sebe\ 23) Kulak hırsızlığı yapanlar bu sözü dinlerler. Bu kulak hırsızları üst Üste yığılmalardır. -Sufyan b. 'Uyeyne bunu ellerini evirip çevirerek ve parmaklarının arasını ayırarak gösterir.- Kulak hırsızı söylenenleri dinleyerek kendisinden daha aşağıda bulunanlara iletir. 0 da kendisinden daha aşağıdakine aktarır. En sonunda da sihirbaz ya da kâhinin dili İle diğer insanlara iletir. Bazen dinledikleri sözleri iletmeden arkalarından bir alev topu yetişir ya da ilettikten sonra yetişir. 0 kâhinler de bu sözlerin yanında yüz yalan katarlar. İnsanlar da bir sözü tasdik olundu diye tutar {fulan kâhin) 'Bize o gün şöyle şöyle dememiş miydi?' derler. Hâlbuki o sadece gökyüzünde işitilen sözden dolayı tasdik olunur.»39
Nevvâs b. Sem'ân radıyallâhu anh'tan rivayete göre Rasûlullah §öyle buyurmuştur: «Allah bîr şey vahyetmek murad edip de vahyi kelam olarak söylediğinde Allah korkusundan dolayı gökleri şiddetli bir titreme -ya da sarsıntı- alır. Bu sesi duyan gök ehli baygınlık geçirerek ve hemen secdeye kapanırlar. Başını ilk kaldıran Cebrail olur. Allah vahyetmeyi murad ettiği şeyi ona bildirir. Daha sonra Cebrail, meleklerin yanından geçer. Her uğradığı gökte o göğün melekleri Cebrail'e 'Rabbimiz ne buyurdu?' diye sorarlar. Cebrail 'Hakkı söyledi. 0 yüce ve büyüktür.' der. Meleklerin hepsi Cebrail'in dediği gibi derler. Ardından Cebrail Allah'ın emrettiği yere o vahyi ulaştırır,»40
Dostları ilə paylaş: |