İlgili Mes'eleler
1. Yahudilerin de küçük şirki bildikleri.
2. İsterse insanın anlayabileceği.
3. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem'in: «Beni Allah'a ortak mı kılıyorsun?» sözü. Rasûîullah mezkûr İfadeler karşısında böyle diyorsa, 'Ey en mükerrem insan! Ne oluyor kî bana senden başkasına iltica ediyorum!?' gibi söz ve şiirleri söyleyenlere ne denmeli?
4. Rasûlullah'ın: «Şu şu nedenler bu sözü size yasaklamama engel oldu» sözü dolayısıyla bu ifadelerin büyük şirk kapsamında değerlendirilmediği.
5. Salih rüyalar vahyin kısımlanndandır.
6. Salih rüyalar bazı ahkâmın belirlenmesinde sebep teşkil edebilirler.
Açıklamalar
Bu bâb da bir önceki «Artık bunu bile bile Allah'a şirk koşmayın.» (Bakara, 22) âyetinin konu edildiği bâb kapsamındadır.
Kırkbeşinci Bâb Dehre/Zamana Sövmenin Allah'a Eziyet Olduğu Hakkında Bâb
«Dediler ki: Hayat ancak bu dünyada yasadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helak eder. Bu hususta onların hiçbir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm veriyorlar.» (Câsiye, 24)
Sahih'de Ebû Hurayra radıyallâhu aoh Peygamber sallaliâhu aleyhi ve sellem'den §u kudsî hadisiyİ rivayet etmektedir: «Ademoğlu zamana söverek bana eziyet etmektedir. Dehr/zaman benim. İşler benim elimdedir. Geceyi ve gündüzü evirip çeviririm.» 136 Bir diğer rivayette de şöyle buyurulmaktadır: «Zamana sövmeyiniz! Çünkü zaman (diye onların sövüp durduktan} ancak Allah'tır.»137
İlgili Mes'eleler
1. Zamana sövmenin yasaklanmış olması.
2. Zamana sövmenin Allah celle celâluhû'ya eziyet olarak isimlendirilmesi.
3. «Allah dehrdir.» sözü üzerinde düşünülmeli.
4. Kişi kalben kasdetmese de dili ile sövmesi muhtemeldir.
Açıklamalar
Bahsedilen bu husus, cahileyyede sıklıkla gömlektedir. Fasık, akli dengesi bozuk ve ahmak birçok kimse de onların yoluna uymuştur. Zaman içerisinde meydana gelen olaylar kendi İsteklerinin aksı istikamette cereyan ettiğinde zamana ve vakte sövmeye; hatta lanet etmeye başlarlar. Bunun nedeni din zayıflığı, ahmaklık ve cehalettir. Çünkü zamanın kendisi hiçbir tasarrufa sahip değildir. Zaten zamanın kendisi idare ve tasarruf altındadır. Zaman üzerindeki tasarrufların tümü izzet ve hikmet sahibi Yüce Allah'ın tasarruflarıdır. Dolayısıyla zamana yapılan sövgüler aslında Allah celle celâluhû'ya yapılmış demektir.
Zamana sövmek dinde ve akılda noksanlık alametidir. Bu sebeple musibetler artmakta, büyümekte ve sabır kapılan kapanmaktadır. Bu tarz tavırlar sergilenmesi tevhide aykırıdır.
Mümin tüm tasarrufların Allah'ın kaza, kader ve hikmeti ile gerçekleştiğini bilir. Allah ve Rasûlü'nün ayıp ve kusurlu saydıklarının dışındaki şeyleri ayıplı görmeye yeltenemez. Bilakis Allah'ın tasarruflarına rıza ve teslimiyet gösterir. Çünkü tevhidin mükemmelliği ve huzur bu şekilde sağlanabilir.
Kırkaltıncı Bab Kadılar Kadısı' Gibi İsimlerle Anılmak Hakkında Bâb
Sahİh'de yer alan rivayete göre Ebû Hurayra radıyallâhu anh Peygamber salkliâhu aleyhi ve sellem'den şu hadisini aktarmaktadıt: «Allah katında en çirkin İsim, insanın kendisini melikul emlâk (mülkler sahibi) olarak isİmlendîrmesİdir. Allah'tan başka malik yoktur.» 138 Sufyan 'Şahlar şahı (şahınşâh) da bunun gibidir.' der.139
Bir diğer rivayette: 140 «Allah katında kendisine en çok gayz edilen, en pis kişi, ...» olarak İfade edilmektedir.
Hadisin metninde geçen ahna' kelimesi, çirkin, düşük, değersiz anlamına gelir.
İlgili Mes'eleler
1. Melİku'l-emlâk adıyla anılmanın yasaklanmış olması.
2. Sufyan'ın da dediği gibi bu manaya gelen isimlerle anılmak da yasak kapsamındadır.
3. Kalbin manasını kesin olarak hedeflememesİyle birlikte bu ve benzerleri hakkında söylenen şiddetli ifadelerin İyi anlaşılması gerekir.
4. Bunun nedeninin de bizzat Allah sebebiyle olduğu bilinmelidir.
Kırkyedinci Bab Esma-İ Hüsnaya İhtiram Ve Bu Nedenle İsimlerin Değiştirilmesi Hakkında Bâb
Rİvâyete göre Ebû Şurayh'ın künyesi Ebu'l-Hakem idi. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem kendisine: «Hakem Allah'tır ve hüküm O'na aittir.» dedi. Bunun üzerine Ebû Şurayh, "Kavmim bir konu hakkında anlaşmazlığa düştüklerinde bana geldiler. Ben de aralarında hükme vardım. Davalı İki taraf da hükmümü rızalıkla kabul ettiler." dedi. Ardından Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem: «Ne güzel! Çocukların var mt?» dedi. "Şurayh, Müslim ve Abdullah" dedim. «En büyükleri hangisi?» dedi. sen Ebû Şurayb'sm.» buyurdu. 141 Ebû etmiştir.
manası kastedİlmese bile Allah'ın isim ve sıfatlarına s gösterilmesi gerektiği.
2. Bu sebeple isimlerin değiştirilmesi.
3. Künye İçin oğulların en büyüğünün isminin seçilmesi.
Açıklamalar
Bu bâb, bir Önceki babın şubesidir. Niyetlerde, sözlerde ve fiillerde Allah'a hiçbir şeyin ortak kıhnmaması gerekmektedir. Hiçbir kimse kadılar kadısı (kâdı'l-kudât), melikler meliki, hâkimler hâkimi, Ebu'l-hâkem gibi AlIah'In isim ve sıfatlarında ortaklık ifade edecek isimler alamaz. Bütün bunlar tevhidin, AlIah'In İsim ve sıfatlarının muhafazası için birer tedbirdir. Aynı zamanda Allah'ın hak ve Özelliklerinde herhangi bir kimsenin ortak kılındığı kanısı uyandıracak lafızlarda dahi şirke sebep olması muhtemel vesilelerin önüne geçilmesi anlamına gelmektedir.
Kırksekizinci Bâb Allah, Kur'an Ya Da Rasûlullah'ın Zikredildiği Şeylerle Alay Etmek Hakkinda Bâb
«Eğer onlara, (niçin alay ettiklerini) sorarsan, elbette, biz sadece lafa dalmış yakalamıyorduk, derler. De ki: Allah İle O'nun âyetleriyle ve O'nun peygamberi İle mi alay ediyordunuz?» (Tevbe, 65)
Hadisleri birbiri içine katılmış olarak İbn Ömer, Muhammed b. Ka'b, Zeyd b. Elsem ve Katâde'den rivayet edildiğine göre; "Tebuk Gazvesi'nde bir adam 'Bu kurralarımız gibisini görmedik. En rağbeli bir soya, hiç yalan söylemeyen bir dile, düşman karşısında kırılmaz bir cesarete sahiptirler.' Adam bu sözüyle Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve scllem ve kura ashabını kastediyordu. Avf b. Mâlik radıyallâhu anh ona, 'Yalan söylüyorsun. Sen münafıksın! Yemîn olsun, seni Rasûlullah'a bildireceğim' dedi ve durumu haber vermek için Peygamber'İn yanına gitti. Kur'an vahyinin daha önce davranmış olduğunu gördü. O adam Rasûlullah'm yanına geldi. Devesine binip yolculuk yapmıştı. 'Ey Allah'ın rasûlü' dedi, 'Yolculuk çilesini biraz olsun azaltabilmek için kervandakİlerle böyle muhabbet edip, konu|uyorduk.' ibn Ömer radıyallâhu anhumâ 'Sanki onun Rasûlullah'ın devesinin yularına asılı olduğunu ve taşlar üzerinde sürüklenerek ayaklarının yara bere içinde kaldığını, bu sırada da: «biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk» dediğini ve Peygamber salkllâhu aleyhi ve seiiem'in kendisine iltifat etmeden ve daha fazla bir şey söylemeden sadece: «Allah ile O'nun âyetkriyle ve O'nun peygamberi ile mi alay ediyordunuz? Bahane göstermeyin! îmanınızdan sonra küfrettiniz.» (Tevbe, 65) âyetini okuduğunu görüyor gibiyim.142
Dostları ilə paylaş: |