Kiyamet sûresi 34 -36. ÂYet


إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ



Yüklə 225,48 Kb.
səhifə3/3
tarix06.09.2018
ölçüsü225,48 Kb.
#77682
1   2   3

إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ

Senin Rabbinin yakalaması çok çetindir, yakalamak budur. Böyle darbe gibi vuruyor ve pençeleri açıyor. Buna ( batş) البطش deniyor. Böyle yakalıyorsun, koparıyorsun. Açıyorsun parmakları, şiddetli bir şekilde indiriyorsun. Aldın mı koparıyorsun. Buna البطش (batş) denir. Osmanlı tokatı da bunun içindedir. Bu söylediğim şeyin içinde yer alan bir unsurdur. O Ruhu'l- Emin hakkında:

ذِي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ

  • "O(Kur'an) şüphesiz değerli, güçlü ve Arş'ın sahibi katında itibarlı, orada itaat edilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail)getirdiği bir sözdür."35

Güç sahibidir. Arşın sahibi yanında otoritesi vardır. Orada iskânı vardır. Orada durur. O’nun emri ile iş görür. Bir kere vur dedi mi Allah korusun ikincisi olmaz. Bir kere de işi halleder. İşte o batş-ı şedid sahibi olan Allah’ın vurucu gücüdür. Ondan öğrenmiştir vurmayı, o batşı ondan öğrenir ve bu ölüm anında da tecelli eder.

يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ

  • "Melekler kafirlerin yüzlerine ve artlarına vura vura."36

Yüzlerine ve kıçlarına darbelerler. Hani ne derler bizde sille tokat mı derler. İşte sille tokat girişirler. Demek ki ölümün bir şekli de böyle dövmeyledir. Vura vuradır. Öyle ölüm kolay değildir. Siz o gördüğünüze niye bakıyorsunuz. Size perde konmuş, o perdenin arkasında cereyan ediyor. Yani bu anlatılanları sizin görmeniz gerekmez. Bunlar oluyor. Eğer böyle bunların hepsini görseydik imtihan bozulurdu. Bu imtihandır. İmtihan gizli olacak. Bu perde arkasında olan şeylerdir. Onları bizim algılamamız mümkün değildir. Çünkü o, başka bir boyuta geçmiş vaziyettedir. Adam, ölüm vadisinde, ölüm olayı ile yüz yüze gelmiş ve ölüm mücadelesi veriyor. Buna sekerat-ı mevt deniyor. Evet efendim.

ALLAH MÜMİNE DUA, KÂFİRE BEDDUA EDER

Otuz dördüncü ayeti celilede أستعيذ بِاللَّه أَوْلَى لَكَ Yüce Allah o artık işte böyle böyle yaptı diyor. Bu gâvurdan şikâyet etti. Yani çok olmuyor mu Ya Rabbi hâşâ, değer mi Ya Rabbi, bu da fazla değil mi dersen eğer bu anlatılanlarda, o canı çıkarken başına gelen olaylarda, cıyak cıyak bağırırken, sıkıştırılırken; Yüce Allah böyle yaptı diyor. Bu adam böyle yaptı. Olmasın mı? Böyle olmasın mı? Ve sonra أَوْلَى لَكَ ey bağıran, çığıran, Ey ölümün şerbetini içen, zehrini içen, bu sana layıktır. بمعنى ويل لك demektir. Bu ifade bir bedduadır. ويل لك yazık sana. وهو دعاء عليه bu bedduadır. بأن يليه kendisini izlemesi için, başına gelmesi için ما o şeyin يكره ölen o kimsenin, ölüm halinde, sekerat-ı mevt halinde olan o kimsenin hoşlanmadığı şeyin başına gelmesi yönünde bir bedduadır. Demek ki Yüce Allah bakınız beddua ediyor. Allah dua eder mi? Tabi ki. Allah Teâlâ mümin kullarına dua eder. Bu dua eder ne demektir? Yani onların lehine olan şeyleri hazırlar. Lehine olan ne ise onu ihzar eder. O kimseye onu yüceltecek, onu geliştirecek şeyleri ona ihsan eder, ikram eder. Bunun yolunu, yöntemini ona öğretir. Ve bu yolu ona asan eder. Bu Allah’ın duasıdır. Bu Peygamber için diğer açıdan



إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ

  • "Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salât ediyorlar."37

Allah’ın salât etmesi de böyle izah edilir. Allah ve Melekleri Peygamberine salât eyler. Salât da dua demektir. Salâtın anlamı dua etmek demektir. Bak burada dua eder diyoruz. Yüce Allah dua eder mi eder. Allah kulu için onu yüceltmek maksadıyla dua eder. Lehine olanları ona bir şekilde vermek için Yüce Allah harekete geçer. İşte buna dua diyoruz. Peki, başına kötü şeyler gelmesi yönünde, onun helâk olması yönünde harekete geçtiyse buna da beddua diyoruz. Çünkü beddua ile Allah kendi duasını kabul etmez mi? Eder. Geri çevirir mi? Kendisi dua ediyor, bunu kendisi yapacak. Öyleyse Allah kendi duasını geri çevirmez. Bu mutlaka gerçekleşecektir. Layıktır sana geberesi, layıktır, oh olsun dercesine bir ifadedir. Sen buna layıksın. فَأَوْلَى Layıktır, layık. ثُمَّ أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى sonra yine sana layıktır, layıktır diyerek tekrar ediyor. كرر للتأكيد Allah pekiştirmek amacıyla bu bedduayı tekrar etmiştir. Tekrarın amacı tekittir, bedduayı pekiştirmek içindir diyor. كأنه قال müfessir sanki şöyle söylemek istiyor diyor. ويل لك yazıklar olsun sana فويل لك yazıklar olsun sana ثم ويل لك sonra yazıklar olsun sana فويل لك yazıklar olsun sana dört defa tekrar etti gördünüz mü Allah’ın Kulları. Aman Allah’ım üst üste darbelerin inmesi anlamına gelir. Çünkü Yüce Allah’ın bir sözü tekrarı bizimki gibi değildir. Aslında biz de pekiştirmek için tekrar ederiz. Ama bizim tekrarlarımızın fazla bir yaptırıcılığı yoktur. Söylersin, bağırırsın, çığırırsın ama Yüce Allah’ın sözü boş değildir. O yaratıcıdır. O söyledi mi mutlaka vaki olur. Eğer böyle söylediyse böyle olacak demektir. Gerisi yok, başka bir çaresi yok. Allah laf olsun diye konuşmaz. وقيل ayet hakkında şöyle izah edildi. Dört defa ayrı ayrı yazık sana, yazıklar olsun sana diye ifade edildi.

DÖRT AŞAMALI GEÇİT

Bu dördü şöyle ayırıyor. Ölen adamın dört büyük geçitten geçtiğini müfessir ele alarak, dört aşamalı bir geçittir. Ölüm hali ile kişinin başına dört geçit gelecek. Dört korkunç geçitten, korkunç vadiden geçmek zorunda kalacak. ويل لك يوم الموت (Burayı Hocamız yevme'l-kıyameti diye okudu.) الْقِيَامَةِ ويل لك يوم kıyamet günü, kıyamet koparken sana yazıklar olsun. Vay senin haline. O gümbür gümbür kıyamet koparken vay senin haline, vay sana. ويل لك في القبر birinci kıyameti ölümü, kendi kıyametinin kopması şekliyle ifade edince, canın çıkarken yazıklar olsun sana, görürsün sen. İkincisi kabirde yazıklar olsun sana, görürsün kabirde, görürsün bakalım sen. Neler göreceksin, neler çekeceksin bir kere kabre gir. ويل لك في القبر ikinci bu boyut, ikinci aşama, ölünün başına gelen geçit kabir geçitidir. Üçüncüsü; وويل لك حين البعث diriliş anında yazıklar olsun sana, görürsün sen o günde. Çünkü bunların hepsi müthiş olaylar Allah’ın kulları. Dirilme hadisesi de çok korkunçtur.



يَا وَيْلَنَا مَنْ بَعَثَنَا مِنْ مَرْقَدِنَا

  • "Şöyle derler: Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı?"38

Şöyle kabrinden başını çıkarırken bakacak ki hiç tanıdığı bir yer değildir. Çevresinde aman Allah’ım çığlıklar, bağıranlar, çığıranlar, kanları yerlerde akanlar, bağırsakları yerde sürüneneler; acayip bir yerde kendisini bulacak. Bir anda uyanmış. Kim diriltti bizi bu yerden.

هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ

  • "Bu, Rahman'ın vaad ettiği şeydir."39

Bir görüşe göre ha bu Rahman’ın vaad ettiği gündür. Aklına gelecek. Kur’andan, Peygamberden, din adamlarından duymuş. Baas günü diye bir şey vardı. Ha bu o gün yahu.

هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ

Bu Rahman’ın vaat ettiği söz verdiği gündür. Sizi dirilteceğim, kaldıracağım kabrinizden hesap soracağım, işte o gündür. Ve Peygamberlerin de doğruladığı, Allah’ı doğrudur bu gün, Allah’ı doğruladıkları gün der. Bir diğer tefsire göre de bu gâvur sözü ise; ona böyle söylenir. هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ sözü onun değildir.



يَا وَيْلَنَا مَنْ بَعَثَنَا مِنْ مَرْقَدِنَا

Kim diriltti bizi bu kabirden kaldırdı. Tabi yerine göre eklersin. Bu kara yerden bizi, kalkmaz olsaydık. Eyvah şimdi daha kötüye gidiyoruz. Çünkü kabirde epeyi çekmiş zaten ama bir anlamda uykuda idi. Şimdi tamamen ayıldı adam ve daha kötüsüne doğru gidiyor. İşte daha kötü sözcükler arkasından gelecektir. Bunlar üzerinde durulur, bu ayetlerin türlü türlü yerlerle bağlantısı vardır. Keşke vaktimiz olsa da rahat rahat oturup anlatsak, konuşsak. Ama önümüzde ayetler bekliyor, sizler bekliyorsunuz tabi ki, geçitten geçmemiz lazım. Evet, üçüncü boyut bu idi. Diriliş anında, baas anında, zamanında vah sana. وويل لك في النار ve daha sonra hakkında, aleyhinde hüküm çıkıp,



إِنَّكَ مِنْ أَصْحابِ النَّارِ

  • "Şüphesiz sen cehennemliklerdensin."40

sen gerçekten cehennem ehlindensin hükmünü alıp da cehenneme girince sana yazıklar olsun. Bunlar işte أَوْلَى لَكَ deyince gümbür gümbür bu laflar adamın tepesinden balyoz gibi iniyor, çivi gibi çakılıyor. Zonk zonk etmesi lazım. Bunu Allah’ın arif kulları okurken okuyamazlar. Bu ayetleri dinleyemezler, bayılırlarmış. Bu ayetler onlara çok ağır gelirmiş. Bizim tabi tüyümüz kıpırdamıyor. İşte ne hale gelmişiz. Çünkü buralara gelirken bulaştık da geldik. Alaşımlarımız çok. Duyular, duyguları karıştırdık, karma karışık, karman çorman. Has değiliz. Onun için iletkenler vardır değil mi? Suda bir iletkendir. Bu iletkenler içerisinde en safı altındır. Saf altın bir numaralı iletkendir. Yirmi dört ayar mı deniyor. Ayarı ne kadar yüksekse iletkenliği o kadar fazladır. Karışımı ne kadar artarsa kabalığı o kadar artar ve iletkenlik özelliğini kaybeder. Yani çok aza iner. Mümin de böyledir. Çünkü Peygamber müminleri madenlere benzetti. Bu iletken dediğimiz şeylerin hepsi de madendir. Hepsi bir mineral türüdür. İşte bunun için bizim alıcı mekanizmalarımızda çok ağır çalışıyor. Anında alma, anında sindirme olayı, şimşek hızıyla yerine gelmiyor. Allah bize ecir versin, akıl versin, fikir versin.

KUR'AN'IN İNSANI İLETKEN YAPIŞI

Kur’an'dan bizi ayırmasın ki o bizi çok güzel bir iletken yapar. O bizi bilendirir. O bizi saflaştırır, inceltir. Onun için Allah’ın Kulları kitapsız olmayın. Her anınız her gününüz mutlaka kitabi olsun. Kur’an’ın hatları arasında yerinizi bulun, yolunuzu bulun. Düşünceleriniz onunla neşelensin, onunla derinleşsin, fikirlerinizi onlarla geliştirin. Ve içiniz dışınız Kur’an olsun. O zaman Yüce Allah’ın söyledikleri size otura otura, sindire sindire, anında yerini bulacaksınız. Hazmolmuş şekilde Allah’ın kelamını dinleyeceksiniz, işiteceksiniz. Ve o zaman da onlar ki Kur’an kendilerine okununca tüyleri ürperir, kalpleri yerinden hoplar. İşte bu, o zaman olur. Ama şimdi neler dinliyoruz, nelerle kafamız doludur. Aman Allah’ım şimdi bile atamadığımız nice düşünceler var. Hâlâ kafamız oradadır, onlarla uğraştığımız, bedenimiz burada kafamız orda olan işlerimiz var. Kendimizi kurtaramıyoruz.

SÜDA DEĞİLİZ

أَيَحْسَبُ الْإِنْسَانُ أَنْ يُتْرَكَ سُدًى şimdi bunları anlatınca tabi ki sana layıktır, sana layıktır. İşte cehennemde göreceksin denildiği zaman; sonra insana yöneliyor ve diyor ki: İnsan kendisinin bırakılacağını sanıyor mu? أَنْ يُتْرَكَ terk olunacağını, salıverileceğini, سُدًى başı boş, ilgisiz, alakasız, önemsemeksizin, insanın salıverileceğini mi sanıyor. Evet, سُدًى Arap dilinde ilgilenilmeyen varlık demektir. İnsan içinde kullanılıyormuş ama özellikle develer için hayvanlar için kullanılıyor. Araplar cahiliye döneminde putlarına adaklar yaparlarmış, birçok böyle hayvanları mimlerler ve değişik isimlerle bunlar Kur’an'da da geçiyor. O putlara adanan hayvan türleri var, onların isimleri var. Şunlar yasaktır, şunlar kurban edilir, şunlar kurban edilmez diye bunlar sayılır. Allah adına ancak kurban olur. Bir başkasının adına kesilerek işte yarısı falana olsun yarısı Allah’a olsun. Hâşâ ve kella böyle bir şey olmaz. Onlar belli bir kıvama gelince hayvan artık ona bir jest olsun diye güya, biz bu hayvanı artık bağışladık. Azad ettim, hani köle azat etme var ya. Hayvanı da ben bunu artık ne yük yükleyeceğim, ne bineceğim buna. Bunu artık salıvereceğim. Özgürlüğüne kavuşturuyorum bunu deyip yularını alıyor. Hadi uğurlar olsun. İşte bunun adına süda deniyor. Artık onunla kimse ilgilenmezmiş. Bir başkası alıp onu sahiplenemiyor da. Öyle bir özelliği var, inançları var. İnsan kendini böyle süda gibi çöle yalnız, vadilerin içinde terk edilip ilgilenilmeyen bir varlık gibi mi zannediyor. Kendisine öyle bir muamele yapacağımızı mı zannediyor. Yani uğraştık, didindik, emek verdik. Sonra da o sizin başından yularını çıkarıp üzerindeki semerini bilmem nesini, işte sırtına atılan şeyler filan vardır biliyorsunuz hayvanların; onlara verilen değer muvacehesinde icabında bazen bir altından yuları vardır. Adamın zenginliğine göredir. Atının şeyinin sırtına gümüşten, altından hep şeyleri vardır. Sahibinin gücünü simgeliyor. Ne yapıyorsun? Hepsini çıkarıp, hadi bakalım git. İnsanlığın adını da al, et. Hadi seni bıraktım salıverdim, sen yükümlü değilsin arık, sorumlu değilsin. Sana ne soru soracağım, ne yaparsan yap. Ne halin varsa gör cinsinden insan böyle, insanı yalnız salıvereceğimizi mi zannediyor diye Rabbimiz bize bir soru soruyor. Bunu ben yapar mıyım diyor. Bunu siz tabiri caizse bunu yapanlar aptallar, salaklar, cahiller, gafiller yapar. Ben böyle şey yapar mıyım? Ben bunca seneler size hizmet eden bir varlığım. Yükünü taşımış. Ona temas etmişsin. Göz göze gelmişsin, kulak kulağa, el ele vermişsin. Yani böyle senelerce yedirip içirmişsin. Ondan sonra hiç sanki selam sabah olmamış gibi salıver gitsin. Allah "Ben böyle vefasız mıyım" diyor. Ben hiç böyle yapar mıyım? Ben iyi olan, hakkını veren, gereğini yapan kullarımı daha da yüceltmek için onları çağıracağım huzuruma ve onları ödüllendireceğim. Onların yaşam kalitesini daha da yücelteceğim. Ama asi olup arka dönüp, buyruğuma karşı gelenlerinde yakasına yapışıp bunun hesabını da soracağım. Onun yanına bırakmayacağım. Mutlaka bir şekilde huzuruma alacağım ve bunun hesabını soracağım. İnsan süda değildir. İnsan mühmel bir varlık değildir. Süden مهملاً demektir. Mühmelen لَا يُسْأَلُ demektir. أيحسب الكافر kâfir sanıyor mu ki أن يترك مهملاً kendisini ihmal olunmuş olarak, ilgilenilmeyecek bir şekilde terk olunmuş mu zannediyor. Böyle olacağını mı zannediyor. Hâşâ yani bu ifham-ı inkâridir. Bu böyle değil, böyle sanmasın demektir. Yani لا يظن الْإِنْسَانُ demek istiyor. İnsan böyle zannetmesin. مهملاً لا يؤمر emrolunmayan ولا ينهى yasaklanmayan, nehyolunmayan ولا يبعث diriltilmeyen, ولا يجاز yaptığının karşılığı verilmeyen bir varlık mı sanıyor kendisini. Kendisine böyle bir muamele mi yapacağımızı zannediyor. Hâşâ ve kella. Bu mümkün değil, bu olur şey değildir. İnsan sorumludur, memurdur. Emrolunur ve nehyolunur. Allah insana emirde bulunmuştur. Şunları şunları yapacaksın, şunları şunları yapmayacaksın. Kendisine nehiyde bulunulmuştur ve ba’s olunacaktır insan, diriltilecektir. Ve mücazat görecektir. Haşirden sonra ba’stan sonra mücazat görecektir. Devamını önümüzdeki derslerimiz içerisinde inşallah göreceğiz, anlatacağız. Allah Teâlâ imkânlar versin, ömürler ihsan eylesin. Rabbimizden hayırlı ömürler diliyoruz. Aziz Kitabını anlama dinleme yönünde, yaşama yönünde O’ndan ömür istiyoruz. Hayırlı ömürler istiyoruz. Dünyalıklar için değil, Aziz Kitabını anlama, anlatma, yaşama ve yaşatma yönünde Rabbimizden fırsatlar istiyoruz. Allah kabul buyursun.

1 Müzzemmil73/19

2 İbrahim14/48

3 كَلاَّ لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِينِ (Tekasür102/5)

4 Vakıa56/95

5 Nahl16/9

6 Nahl16/44

7 Buhari, İlmin Ulaştırılması, 105

8 Ebu Davud, Sünnete Yapışmak, 4607

9 قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ "إِنِّي تَارِكٌ فِيكُمْ مَا إِنْ تَمَسَّكْتُمْ بِهِ لَنْ تَضِلُّوا بَعْدِي، أَحَدُهُمَا أَعْظَمُ مِنَ الْآخَرِ: كِتَابُ اللَّهِ حَبْلٌ مَمْدُودٌ مِنَ (2) السَّمَاءِ إِلَى الْأَرْضِ، وَالْآخَرُ عِتْرَتِي: أَهْلُ بَيْتِي، وَلَنْ يَتَفَرَّقا حَتَّى يَرِدَا عَلَيَّ الْحَوْضَ، فَانْظُرُوا كَيْفَ تَخْلُفُونِي فِيهِمَا

10 Şura42/23

11 Meryem19/96

12 ذُقْ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْكَرِيمُ "Duhan44/49"

13 Al-i İmran3/185

14 Kehf18/50

15 Hud11/113

16 Nahl16/63

17 Tevbe9/19

18 Fatır35/10

19 Şura42/7

20 Bakara2/7

21 Nisa4/44

22 أَخْبَرَنَا الْحَسَنُ بْنُ سُفْيَانَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْعَلَّافُ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَوَاءٍ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ أَنَسٍ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: وَجِنَازَةُ سَعْدٍ مَوْضُوعَةٌ: "اهْتَزَّ لَهَا عَرْشُ الرَّحْمَنِ" فَطَفِقَ الْمُنَافِقُونَ فِي جِنَازَتِهِ، وَقَالُوا: مَا أَخَفَّهَا، فَبَلَغَ ذَلِكَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ: "إنما كانت تحمله الملائكة معهم" (İbn Hibban, Münafıkların Sad'ın Cenazesine Ta'nı,7032

23Buhârî, Meyyit,1316

24 Bakara2/143 "Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir."

25 Kehf18/110

26 Asr103/3

27 Asr103/2 "İnsan gerçekten ziyan içindedir."

28 Yusuf12/18

29 Enam6/79

30 Bakara2/144

31 Maun107/4 فَوَيْلٌ لِلْمُصَلِّينَ- 4- يعني المنافقين في هذه الآية(Mukatil b. Süleyman Tefsiri)

32 Al-i İmran3/159

33 Furkan25/14

34 Buruc, 85/12

35 Tekvir 81/20

36 Enfal 8/50

37 Ahzab 33/56

38 Yasin 36/52

39 Yasin 36/52

40 Zümer 39/8


Yüklə 225,48 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin