Kiyamet sûresi 34 -36. ÂYet


لا يَسْتَوُونَ عِنْدَ اللَّهِ



Yüklə 225,48 Kb.
səhifə2/3
tarix06.09.2018
ölçüsü225,48 Kb.
#77682
1   2   3

لا يَسْتَوُونَ عِنْدَ اللَّهِ

  • Bunlar Allah katında eşit olmazlar.”17

Eşit değildir. Ben Allah’ın seçkin kuluyum. Ben müminim.

İMAN YÜKSELİŞ KÜFÜR DÜŞÜŞTÜR

İman şereftir. Bana bu şerefi Allah bahşetti. Bu şerefimi ayaklar altına almam, kimseye de çiğnetmem der. Çiğnemeye kalkanları da çiğner. İşte kâfirleri böylesine ayağının altına alır. Onların boynunu, Hakka eğilmeyen boynunu, taşa eğilen, taşlaşmış boyunlarını elindeki cennetin gölgesini ifade eden kılıcı ile onun zaid boynunu boynunu alır. O yerinde olmaması gereken bir baştır. O baş secde için verilmiştir. Allah’ın huzurunda eğilmek üzere verilmiştir. Mademki taşa eğilmektedir. Taşın önünde kendini ona bendetmektedir. Mümin o başı bedenden ayırır. Çünkü şerefsiz bir baş olmuştur. Şerefini kaybetmiştir. O halde Allah’ın kulları iman ve imana dair olan ki imanın yetmiş kusur dallı budaklı şubeleri vardır. O adamlarda bu şubelerden vardır. Bunlar, onların işine yaramayacaktır. Bunlar mümine transfer edilir. Bu, Yüce Allah’ın ilahi yasasıdır, senin görmen gerekmez. O kendi kendine işleyen bir sistemdir. Her şey yerini bulur. Küfür aşağı doğru bir gidiştir. İman ise yukarı doğru bir çıkıştır. Ters yönlüdür. Bu bir eğimdir.

إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ

  • Güzel sözler ancak O'na yükselir.”18

فَرِيقٌ فِي الْجَنَّةِ

  • Bir grup cennettedir.”19

sırrıyla iman yukarı bir gidiştir. Küfür ise düşüştür, سقوط (suguttur), yuvarlanmaktır. O aşağı doğru giderken iman cevherleri yukarı doğru çekilir. Müminlere doğru akar. Müminlerde yukarı doğru giderken, o küfriyata dair olan, imtihan gereği verilen, insanda depo edilen malzemeler, aşağı doğru akıtılır. Demek ki kâfir cehenneme göz dikince, aşağı doğru bakınca hadi bana eyvallah deyip hızla o tarafa giderken, düşerken yuvarlanırken, iman cevherleri müminler tarafından çekilir, cezbedilir. Kâfirler tarafından da küfür malzemeleri, sermayeleri müminlerden çekilir. Böylece aralarında bir çekim gücü vardır. Bir al gülüm ver gülüm meselesi vardır. Bunun adına mübadele denir. İşte bu bir mübadeledir. Ve iman cevherini oluşturacak cevher müminlere verilir. Küfür cevherini oluşturacak kısım da kâfirlere verilir. Böylece haklaşmış olurlar. Çünkü küfür cevheri kâfire layıktır. İman cevheri de mümine layıktır. Yeri orasıdır, orası değil. İmanın kâfir merkezinde yeri yoktur. İşte bu âlem bu denkleşmeyi sağlar. Bu âlemdeki hareketler, hareketlilik, inişler, çıkışlar, sallantılar, olaylar, vakıalar ve en sonunda kıyamet dediğimiz son nokta bunun için konmuştur. Artık tamamen hiçbir şey kalmamıştır. Bu rivayetlerde de vardır. Her mümin için cehennemde de bir yer ayrılmış, cennetten de bir yer ayrılmıştır, her kâfir için cennetten de bir yer ayrılmıştır, cehennemden de. Bu daha sonra kişinin tercihine göre, yaşam tarzına göre küfür tamamen tahakkuk edince, küfür sübut bulunca, tamamen imandan bir zerre dahi kalmayınca artık خَتَمَ اللَّهُ 20 sırrı zuhur eder. Kesin mühürlenir. Bu cehennemliktir, bitti. Bunda hiç iman eseri kalmadı. O bu cevheri harcamıştır, çarçur etmiştir, bir şekilde değiştirmişlerdir. Bu takastan Kur’an da يَشْتَرُونَ الضَّلالَةَ 21diye ayetlerde söz eder. Dalaleti iman karşılığında nasıl aldıkları, verdikleri anlatılır. Bunlar ayetlerde vardır. Hatim vaki olur. خَتَمَ اللَّهُ sırrı zuhur eder. Ve bu aynı paralelde yer alan, zıt paralel, eksinin artısı, bu birleştirildiği zaman tam paralellik teşkil eden bir yönü vardır. Eksi iki yüz elli nokta bir, artı iki yüz elli nokta bir ile takas yapar. Yani cehennemdeki müminin yeri o adama verilir. O adam da cennetteki yerini ona verir. Böylece haklaşmış olurlar. İşte bu Yüce Allah’ın yüce bir saltanatıdır, idaresidir. Burada iki âlem arasında sıkışıp kalmış, artık derdine çare bulamayan, bütün destek eller kendini çekmiş, hiçbir destek gücü kalmamış, tamamen yalnızlığa terk edilmiş bir zavallının ölümünden söz ediliyor. Kimsenin artık el uzatamadığı bir konuma gelmiş. Parası var, var ama işe yaramıyor. En büyük doktorları tutmuş ama bir şey yapamıyor. Orada kalakalmış. En büyük okuyanlar, hocasını bulmuş, hacısını bulmuş, doktorunu bulmuş. Velhasıl ne yapması gerekiyorsa her şey var başında. İşte en sonunda hepsi çaresiz kalmıştır. Bu adamın acı acı ölüm çığlıklarını duymaya çalıştık ve önceki dersimize "Ölüm Çığlığı" demiştik. Onlardan bahsettik. O adamın nasıl çığlık attığını anlattık değil mi? Adamlar onu omuzlayınca nasıl çığlık attığını anlatmadık mı? Beni nereye götürüyorsunuz diye?

أَيْنَ يَذْهَبُونَ بِهَا diye bağırdığını ve direttiğini ve bu diretme neticesinde adeta onu taşıyanların omzunda sanki yüz kiloluk bir yük belirir. Hâlbuki adamın kendisi o kadar değildir. Ama her taşıyan adamda sanki "yahu çatlıyor omuzum ne oluyor, ben taşıyamayacağım bunu" dercesine, küfrün ağırlığını Allah hissettirir. Günahlarının ağırlığıdır. Müminler ise tüy gibi hafiftir. Onları melekler kaldırır. Sa'd bin Muaz Hazretleri vefat edince "ne kadar da hafifti Ya Resûlellah tüy gibiydi" dediler. Peygamber تَحْمِلُهُ المَلَائِكَةُ "Onu melekler taşıyordu"22 buyurdu. Gördünüz mü? Bunları da anlattık. Bu adam çığlık atıyor, götürmeyin beni diye geri geri tepiniyor. Çünkü gideceği yeri atık gördü, nereye gideceğini biliyor. İnanmadığı şeylerin var olduğu sübut buldu. Kim gitmek ister artık? Bu tabutun içerisindeki bir olaydır. Kabre konulduğu zaman tekrar, sorgu anında şaşkınlığı vardır. Böyle dilinin tutulması vardır. Kendinden geçip gerilmesi vardır. Bir türlü ha ha ha bu hadiste geçer. Konuşamadığını bu şekilde söylediğini söyler. Bir şey söyleyemez, cevap veremez. Bu kim? Rabbin kim? Yok… Ha ha ha… Böyle söylüyor. Bir şey dediği yok. Adam konuşamıyor. Gördünüz mü bakın artık konuşma yeteneğini de kaybetmiştir. Bilgisi olmadığı gibi konuşma yeteneği de yok. Çünkü bu dünyada da böyle dili tutulma hadiseleri oluyor. Kendini kaybetme yok mu? Şuurunu kaybetme bu dünya da bile var değil mi? Muhammet (a.s.)'ı gösterirler ki bu? Ha ha ha. Gidiyor. İşte diyebilen varsa buna Muhammet derlerdi. O olsa gerek bu.

KABRİN KEYFİNİ ÇIKARANLAR

Mümin ise neşe içerisinde keyif içerisinde zaten içeceğini içmiş, kendinden geçmiştir. Ama cennetin içecekleri aklı başından almaz. O daha da imanı artırır. O daha da keyif verir, şuur verir. Dünyalık içeceklerden farkı budur. O zaten bu haldeyken Rabbin kim deyince nasıl neşelenir. رَبِّيَ اللَّهُ der. Bu kim? هذا مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّه der. Bu Allah’ın elçisi Muhammett'ir der. آمَنْتُ بِهِ der. Ben ona iman ettim der. Böylece kısa bir sorudan sonra keyfine bak derler. Çok yoruldun, epeyi meşakkat çektin. Artık dinlenme zamanıdır. Şimdi sana bir yatak sereceğiz. Yiyecek içecek de getireceğiz, keyfine bak derler. Damat gibi uyu. Gördünüz mü Allah’ın kulları bu müminedir.



إِذَا وُضِعَتِ الجِنَازَةُ، فَاحْتَمَلَهَا الرِّجَالُ عَلَى أَعْنَاقِهِمْ، فَإِنْ كَانَتْ صَالِحَةً قَالَتْ: قَدِّمُونِي، وَإِنْ كَانَتْ غَيْرَ صَالِحَةٍ قَالَتْ لِأَهْلِهَا: يَا وَيْلَهَا أَيْنَ يَذْهَبُونَ بِهَا، يَسْمَعُ صَوْتَهَا كُلُّ شَيْءٍ إِلَّا الإِنْسَانَ، وَلَوْ سَمِعَ الإِنْسَانُ لَصَعِقَ23

O sıkışan gâvurun ki ona öyle bir darbe vururlar ki diyor. O olumsuz cevaplar karşısında melekler öyle bir darbe vururlar ki… Öyle bir çığlık atar ki kabirde… İnsan dışında her şey onu işitir, duyar. Eğer insanda işitecek olsa elbette ruhunu teslim eder veya kendinden geçer, bayılır gider diyor. İmtihan gereği yasaktır. Ancak bazı ehli kuburun halini keşfetme velilere verilen bir nimet türüdür. Böyle bir zat olursa onlar da eğer kabrin başında bayıldıysa, o adam bil ki oraya agâhtır. Eğer orada bayıldı düştüyse o onu duymuştur. O işte kabir halini bilen bir veliyullahtır, kendini ele vermiştir. O adamın elinden sarılacaksın, kucağına alıp ganimet bilip onu götüreceksin. Keyfine bakacaksın. İşte Rabbimiz, bu türden bir adamın bu acı ölümü niçin tattığını kısaca rapor ediyor. Bu adam tasdik de bulunmadı diyor. İman bir tasdiktir. Allah'ı ve Resulünü doğrulamadı. Vahyini doğrulamadı. Haşir, neşir vardır demedi. Melekler vardır demedi. Kitaba iman ediyorum demedi. Allah’ın varlığı birliği, Resulün varlığı birliği bunlara yanaşmadı. Bunlara yanaşmadı. Bu insanın birinci sebebi buymuş. Tasdik yoktu. Yani mümin değildi. İman etmedi. İmanın en canlı göstergesi olan, iman eğer fiile gelecek olsa ne olurdu derseniz namaz olurdu. İman eylem haline dökülecek olsaydı namaz şeklinde zuhur ederdi. Onun için zaten bunu Kur’an'da Yüce Allah:



وَما كانَ اللَّهُ لِيُضِيعَ إِيمانَكُمْ.24

يعني إيمان صلاتكم نحو بيت المَقْدِس der.

Gördünüz mü yani namaza iman demiştir. Namaz da kılmadı. O adam ne tasdik de bulundu, ne iman etti, ne de namaz kıldı. Kim o? O işte can çekişen adamdır. Ve canına derman bulamayan adamdır. Gönlüne su serpilmeyen ve ateşin yakıcılığına, elemine tam anlamıyla giriftar olan ve sesi duyulmayan, kendisine imdat edilmeyen, çaresiz insanın dünyadaki halidir. Bu adam tasdiksiz, namazsız idi. Ama bu adam ne yaptı. Bu adam tekzip etti. Hep negatif yönde adım attı. Aldığı soluklar hep negatifti. Hep la der, la der la ilahe la ilahe giderdi. Yani illa böyle demesi gerekmez Allah’ın Kulları. Ben onu tefsir ediyorum. Gâvur hep la ilahe der. Ehli dünyanın hep nefesi la ilahe çekmektir. Bu Tanrı diye bir şey yok demektir. Onun paraya perestiji bu anlama gelir. Para için her şeyi heder edebilmesi, her şeyini verebilmesi la ilaheden kaynaklanır. La ilahe demek istiyor. Dünya ve içindekiler eğer onu avucuna aldıysa, aguşuna aldıysa, sarhoşluğu içine daldıysa bu adamın gözü, Allah’ı, Peygamberi, dini, diyaneti görmüyorsa bu adamın alıp verdiği soluğun anlamı la ilahe dir. Tanrı diye bir şey yoktur. Böyle yaşar. Bu kezzebedir, Bu Tanrı diye bir şey yoktur demek yalan bir sözdür. Tanrı diye bir şey yok, elbette Tanrı var. Hem de bir tanedir.



أَنَّما إِلهُكُمْ إِلهٌ واحِدٌ

  • "Sizin ilahınız ancak bir tek ilahtır diye vahyolunuyor."25

OKKALI GÂVUR

Sizin Tanrınız bir tanedir. Şu halde la ilahe demekle cinsini nefyeden la ile bütün tanrıları reddediyor, Tanrı namına hiçbir şey kabul etmiyor. Bu ateistliktir. Bu koyu gâvurluktur. Bu kişi okkalı gâvurdur. Ateist demek okkalı gâvur demektir. Bu tam gâvurdur. Bu mahz-ı kâfirdir. Mukaddes diye bir şey tanımaz. Müminin soluğu ise bu şekilde değildir. La ilahe der ve gâvurun tepesinden sıçrar. Adımı ile onların kafasını bir güzel ezer. La ilahe buraya kadar beraber adım atarlar. Ama gâvur orada kalır. İstop eder, orada kalır. Mümin ise yeni bir hamle daha yapar. İlla ile müstesnalar diyarına geçiş yapar.



إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ diyarına geçer.

  • "Ancak iman edip de Salih ameller işleyenler ziyanda değildirler."26

Gâvur la ilahe sözü ile davası ile إِنَّ الْإِنْسَانَ لَفِي خُسْرٍ27 de kalakalır.

HİLAFET MAKAMINA OTURUŞ

Mümin ise bir sıçrayış daha yapar. İlla ile illallah der. Allah'tan başka hiçbir Tanrı yoktur der ve böylece kâinatın merkezine oturur. Kâinatın tedbir edildiği saltanatının icra dildiği bir makama ki hilafet makamıdır. İnsan yeryüzünün halifesidir. İşte böylece halifelik sırrına erişme yönünde sıraya girmiş olur. Halifelerin sırasına girmiş olur, namzet olur. Hak kazandım. Talep etme yönünde o matluba erişeme yönünde bu adam hak etti. Bu adam la ilahe demekle yalanların en büyüğünü söyledi. Peygamber illallah diyor o illallah demiyor. Yahu diyor. Bu adam bana illallah dedirtti. Evet, kâfir illallah dedirtir. Eğer kâfir olmasaydı biz la ilahe demezdik. إِلَّا yıda kullanmazdık. Sadece Allah derdik. Bizi لاَ إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ dedirtmenin anlamı budur. Kâfirler bize bunu söyletiyor. Bunu biz tabi kızdığımızda illallah ettirdi bana diye şikâyetvari söyleriz. Niye öyle diyorsun ki adam senin zikir yapmana sebep olmuş. Yani Allah’ın adını anmana sebep olmuş. Sabır Ya Rabbi diyorsun bak. Şimdi mi hatırladın الصَّبُورُ'u? Demek o olmasaydı ya الصَّبُورُ يَاdiye çekmeyecektin değil mi? Ya Allah’ın Kulu. İşte ya Sabur dersen o bütün negatifleri buldozerin çiğnemesi gibi çiğnemiş olursun. O seyyiatın hepsini bu güzel isim hasenata tebdil eder. Ya Sabur dedin miفَصَبْرٌ جَمِيلٌ 28 dedin mi hepsi cemil olur. Kötü kalmaz.



TEVECCÜH VE TEVELLİ

Evet, yalanladı ve arkasını dönüp gitti. Bu teveccühün zıddıdır. İman teveccühtür.



إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّماواتِ وَالْأَرْضَ

  • "Ben Hakk’a yönelen birisi olarak yüzümü yerleri ve gökleri Yaratan’a döndürdüm."29

فَوَلِّ وَجْهَكَ zıddıdır. Bu da bir التَّوَلِّي tevellidir. Tevelli, yüzü tersine çevirmek demektir. فَوَلِّ وَجْهَكَ Yüzünü dosdoğru kıbleye çevir. Tevelli, ise tersine dönüştür. Yani Kâbe’ye arkası gelecek şekilde, kafasının arkası gelecek şekilde olması demektir. Peki, Kâbe’ye sırt çevirmenin anlamı ne demektir? Seni ret ediyorum demektir. Sana dönmeyi kabul etmiyorum demektir. Çünkü Yüce Hakk’ın buyruğu

فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرامِ dır.

  • "(Bundan böyle) yüzünü Mescid-i Haram yönünü çevir."30

Sen ona arkanı döndürdü isen tevelli etmiş olursun. E hocam arkasını döndürmüyor ki adam. Bizden bir farkı yok. Yahu biz işin suretinden bahsetmiyoruz. Her zaman söyleriz. Biz gönül meselesinden söz ediyoruz. Mesele bu deride kemikte değildir. Mesele gönül meselesidir. Senin gönlün Kâbe tarafına yönelik değilse yüzünün o tarafa dönmesi sana bir şey kazandırmaz. İş gönüldedir. Onların gönlü Kâbe’ye dönük değildir. Yüzü değil, yüz sadece mecazi bir ifadedir. Maksat yüz değildir, insanın özüdür. Münafık yüzünü Kâbe’ye çeviriyor ama kalbini çevirmiyor. Bu nedenle ona فَوَيْلٌ لِلْمُصَلِّينَ 31okunuyor. Kahrolası yaratık deniyor. Sen, kimi aldatıyorsun? Yüce Allah ona beddua ediyor. Rezil yaratık diyor, beni mi kandırıyorsun? Tabi kullarımı kandırabilirsin. Onun için de cezanı çekeceksin. Beni kandıramazsın.

ŞÜPHENİN EN TEHLİKELİSİ

Böylece Yüce Allah onların vicdanına ayrı bir acı zerk eder. Oraya döndüğü, yüzünü çevirip gönlünü çevirmediği için o münafıkların içine ayrı bir acı zerk eder. Onun için her namaz onlar için bir ızdıraptır. Allah demek onlar için bir ızdıraptır. Müminlerin gönülleri coşar. Mutmain olurken, münafıklar Allah dedikçe aleyhlerine olur. Çünkü diliyle söylüyor, gönlü ile söylemiyor. Bu nedenle onların her gün dertleri artar. Münafıkları anlatırken Kur’an'da her gün onların acıları artar ve sonunda gâvur olarak geberirler, giderler. Çünkü henüz tam da gâvur olamamıştır. Hâlâ içinde bir tereddüt vardır. Fakat bu tereddüt onları yer bitirir ve sonunda küfür jetonu tam düşer ve son nefesini gâvur olarak verir, gider. Çünkü tereddüt insanı küfre götürür. Vaktinde tedavi edilmezse imanda, Kur’an'da, mukaddesattaki tereddüt, şüphe insanı küfre götürür. Onun için bir müminde de ara sıra böyle şeyler gerçekleşebilir. Hemen arif olan birisinin kapısına gideceksin. Meseleni anlatacaksın. Kafamda şöyle şöyle şeyler oluşuyor. Gönlüme şöyle şöyle şeyler geliyor. Ashap gelmedi mi Peygambere "Ya Resulallah bizim içimizde bazen böyle böyle şeyler oluyor. Söylemektense utanıyoruz. Gökten yeryüzüne atılıp, çakılıp kalmayı tercih ediyoruz." Peygamber tabi ki hemen onu çözdü. Öteki gidiyor. Ben mahvoldum. "Hanzala mahvoldu. Hanzala mahvoldu." "Ne oluyorsun Hanzala?" "Hanzala münafık oldu". Ya ağzını hayırlı aç, dur bakalım ne demek istiyorsun sen? "Ben ikiyüzlüyüm" diyor. "Nasıl ikiyüzlüsün?" "Peygamberin yanında cennette gibi oluyorum diyor. Uçuyorum, ayaklarım kesiliyor. Ama onun yanından ayrılıp gittiğim zaman çoluğa çocuğa gidince her şeyi unutuyorum, bitti diyor. Bu iki yüzlülük değil mi" diyor. Sahabenin derdine bakın. İnsanların bugünkü derdine bakın. O kahrolan adamların, ağlayan, sızlayan, kendini yere vuran adamları bir gözlemleyin. Altından bu çıkar. Ama sahabeye bakın. Onların dertleri daha başkadır. Onların dertleri kalpleriyledir Allah’ın Kulları. Kalbi selim ile Allah’ın huzuruna varma yönünden acılar çekiyorlar. Kalbim selim olmazsa ben mahvoldum diyor. Onun için kalbi selamette mi değil mi bunun üzerinde duruyor. İşte tereddütler bazen insan kalbini sarabilir. Bu durumda mutlaka Allah’ın arif kullarına danışacaksın, onlar insanlara yakin aşılarlar. Onun için Muhterem Büyüğüm: "Şek ve şüphe aşılayan âlimlerin değil, yakin itminan telkin eden âlimlerin meclisine devam ediniz. Şek ve şüphe aşılayan kitapları değil, yakin, itminan, huzur, sekinet telkin eden kitapları okuyunuz." derdi. Bunlara bugün dikkat edin. Oku da diyor ne okursan oku. Böyle değil Allah’ın Kulları. Bu ne demektir? Bu iç de ne içersen iç demektir. Allah korusun böyle söylenir mi? Zehir içilir mi? İç de diyor ne bulursan iç. Uşrub yallah diyor. Adamın iflahını keser Allah’ın Kulları. İçeceğimize dikkat edeceğiz. Yiyeceğimize dikkat edeceğiz. Ağzımızdan çıkan sözlere dikkat edeceğiz. Eylemlerimize dikkat edeceğiz. Mümin kişi dikkatli yaşayan kişidir, gafil yaşayan kişi mümin olamaz. Onun için ne söylediğini hesaplı kitaplı söyler. Ne yapacaksa onun hesabını kitabını yapar ve adımını öyle atar.

Kur’an bunu فَإِذا عَزَمْت derken bunun daha evvelinde adım atmadan evvel, sıçramadan evvel ne yapılması gerektiğini söyler ve bunun azimle noktalandıktan sonra da nasıl bir atlayış kaydedeceğini,



فَإِذا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ

  • "Bir kere de karar verip azmettin mi artık Allah'a tevekkül et."32

diyerek Allah’a tevekkül kanadı ile uçmaya çalış diyor. Ondan evveli vardır.

AİLEN KİM?

Bu adam yüz çevirdi. Dinden, imandan, mukaddesattan yüz çevirerek yaşadı. Sonra da ailesine gider bu adam, çoluğa çocuğa ailesi kim ise; şirket ailesi vardır, siyaset ailesi vardır. Aile burada türlü türlüdür. أَهْلِهِ diyor. Biz أَهْلِهِ deyince hemen çoluğunu çocuğunu anlıyoruz. Çoluğunun çocuğunun ne adı olur ki esas büyük kafalar önemlidir. Onlar onun ailesidir. Bu namussuz herifler kendi çoluğunu çocuğunu aile bile saymaz. Onların aile olarak bir kıymeti yoktur. Onların ailesi işte koca kafalılardır. Hani koca kafalıların haberleri var ya. Eskiden biz size söyleseydik, biraz tuhaf gelirdi. Ama koca kafalı haberleri var dinlerseniz. İşte ben onları kastediyorum. Onların aileleri çoluğu çocuğu değildir. Onların aileleri arasında siyaset ailesi vardır, cemaat ailesi vardır, tarikat ailesi vardır. Türleri vardır. Tarikat deyince insanlara bugün tuhaf geliyor. Allah’ın Kulları şeytan tarikatları var bilmiyor musunuz? Satanizm bir tarikattır. Haberiniz yok mu? Bu yeni çıkmış bir şey değildir. Ta Âdem babanın oğlundan bu yana gelmektedir. Kabil'den doğru gelmiştir. İlk satanist odur. Dinini satan odur. Satanist demek dinini satan demektir. Şeytana al bu senin olsun, seninki de benim olsun demiştir. Sat gitsin. Orada geliyor. Hani ben öyle yakıştırırım, yapıştırırım Allah’ın kulları. Evet, Yahudiler bin bir türlü tarikat icat ettiler ve gerçek Yahudiliği toprağa gömdüler. Tarikatlar sayesinde gömdüler. Peygamberimiz bizi de uyardı. Bakın bu öncekilerin peşinden sakın gitmeyin. Onlar adamı keler deliğine, yılan deliğine sokar diyor ve böyle bir yerden girerken siz de deneme yapacaksınız diyor. Bakın bize keler deliğini gösterdi. Yani onların girdiği yerler böyle tünellerdir. Yer altı faaliyetleridir.. Ne işi var keler diyor bak keler deliği diyor. Şu halde aile mefhumunu bu dersimizde ele aldık. Bunu tekrar etmem iyi oldu. Ailesine gider. Kibirlene kibirlene, gururlana gururlana gider. Ne oldu corç morç işte bilmem şu bu. Tabi onların özel unvanları da vardır. İsimleri de vardır. O normal isimler onları kaldırmaz. O koca kafalı babaların onlara verdiği isimler vardır. Değil mi? Onlar otuz üç derecede bunların özel isimleri var değil mi? O isimleri kastediyorum. Onun normalde ki ismi Hasan, Hüseyin’dir. Sen ona bakma. O kandırmak için aldığı isimdir. O münafık ismidir. Hocam ne münafığı o, Hasan, Hüseyin Efendimizin ismi değil mi? Cennet mekân. İsimler kurtarmaz Allah’ın kulları. Zaten biz saf Müslümanlar hep bu isimler yönünden kanıyoruz. Bizi bunun için aldatıyorlar. Görüntüsü, göbeğine kadar sakalı var mı başında sarığı var mı, cübbesi var mı? Adı şu mu? Çıkmış adam benim adım Mehdi adı diyor. Ben bu ada sahibim, Mehdi benim diyor. Şuna bak. Senin kaç tane adın var. Yeniden nüfus kâğıdı çıkartmadığını ne bileyim? Mahkemeye başvurup da adını değiştirmediğini nereden bileyim? Belki anan baban da belli değil. İnsan adının benzemesiyle o olmaz. Adı Hasan olmakla Hasan Efendimiz gibi bir kemal ehli olması gerekmez. Bir deccal olabilir. Deccalın adı Deccal olmayacak. Veya senin bildiğin korkunç bir isim olmayacak. İkisi de mesih, o kurtuluş ehli olan onun da sıfatı mesih, Deccal'ında sıfatı mesihtir. Birisi kezzap birisi sadıktır. Arasındaki fark kezzebedir. Yalancı yalan söyler ve Müslümanları kandırır.

Ailesini bu şekilde ele aldık. Demek ki sistemin adamları olarak aile veya tarikat adamları veya cemaat adamları veyahut da ticaret erbabıdır. İşte onların bir grupları vardır. Onların ailesi odur. Zaten adam ne diyor bakın. Holding bir adı bir ismi var. Bizim aileye katıldı diyor. Hatta evlendik mi diyorlar, öyle bir şey diyorlar. Falanla filan şirket evliliğiymiş. Görüyorsunuz değil mi? İşte adamın ailesi oluşuyor. Ailesine gider ve ne o falan filan. Şu falan var ya, hani şu geri kafalı, şu gerici var ya, onun yanından geldim. Onu epeyi makaraya sardım. Ona şöyle şöyle dedim der ve gülüşürler, gülüştürürler. Böyle keyiflerine bakarlar. İyi haltettiğini zanneder. İşte onun için Yüce Allah bunu bağırta bağırta canını alıyor. Geberte geberte bir kere öldürmüyor. Ne diyor bakın. Kıyamet olup, cehenneme girip, cehennemin o çarpmasına maruz kalınca; ey ölüm neredesin, al beni götür ve bir daha olmayayım. Buraları görmeyeyim. Hemen bir ses geliyor.



لا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُوراً واحِداً وَادْعُوا ثُبُوراً كَثِيراً

  • "(Kendilerine) Bugün bir kere yok olmayı İstemeyin, birçok kere yok olmayı isteyin.(denir)."33

ÇOK ÖLÜME BAĞIR

Bugün bir ölüme değil, bir helake değil, وَادْعُوا ثُبُوراً كَثِيرا çok ölüme bağır. Siz ölümlerden ölüm beğeneceksiniz. Bir kere çarpılmakla kurtulmayacaksınız. Daha çok ölüm isteyeceksiniz ama ölüm yok Allah’ın Kulları. Ölümsüz âlem orası, cehennem de ölümsüzdür, cennet de ölümsüzdür. Artık ölmek yoktur. Ölmek onun için rahmet olacak. Ama neredesin ölüm? Yok ölemez. Bu Allah’ın kulları dünyada bile tecelli edebilir. Allah göstermesin. Ölmek için can atar. Ölemiyorum diye ağlayan adamlar gördük. Hastalar gördük. Ölemiyorum diye, ne olur beni öldürün diye yalvaranlar gördük. Vuruverin benim canımı çıkarıverin, bir iğne vurun bana da ölüvereyim. Ölüm, kolay değildir. İnsanın elinde değil Allah’ın Kulları. Allah göstermesin deyiniz. Yani ölmek kolay değildir. Burada ölümü işte kıyameti anlatıyor.



NE KADAR AĞ O KADAR AĞU

Nefsin ölümü küçük kıyamettir. Kıyamet kolay kopmaz. Kopma diyoruz bakın. Senin çok şeyin kopacak. Kolay mı yahu kopartmak? Ya dişliler yerinden sökülecek, dişlerin yerinden sökülecek, damarların koparılacak, şah damarı kopacak. Şah damarı kopmayınca ölüm olmaz. Peygamber eğer dediğiniz gibi bir yalan uydursaydı biz onun şah damarını koparıp yere atıverirdik. Ya Yüce Allah böyle diyor. Biz onun şah damarını koparıp atardık diyor. Sinirlerin koparılıyor. Yaşamla tüm bağlantıların bir bir koparılıyor. Ne kadar çok ağın varsa o kadar çok ağun var demektir. Ne kadar çok ağın varsa o kadar çok ağun var demektir. Ağuyu biliyorsunuz değil mi? Zehir demektir. Çok acı çekeceksin demektir. Makamlara bağlanmışsın, kadınlara bağlanmışsın, oğullara kızlara bağlanmışsın, paraya pula bağlanmışsın ve yaşamını hep bunlara indekslemişsin. Senin yaşamını bunlar oluşturuyor. Bunlar olmazsa ben bir hiçim diyorsan veya bunlar olmadan yaşayamıyorsan, bunlar her hangi bir şekilde çekildiği zaman acı duyuyorsan; ölüm senin için çok korkunç olacaktır demektir. Bunlarla yaşam anında kopacaksın. Tek tek koparacaksın. Bunun adına rabıta denir. Rabıtayı mevt ile bunların hepsini koparacaksın ve hatları mevte bağlayacaksın. Kadından kızdan alacaksın, oğuldan kızdan alacaksın, makamdan, şandan, şöhretten, paradan puldan bütün hatları alacaksın ölüme rabt edeceksin. Tek noktaya yapacaksın. İşte o zaman ölüm kolaydır.

CEBRAİL'İN BATŞI

Ama bunların hazırlığını şimdiden yapmaz lazım. Bunu Azrail’e bırakırsan, bu iş çok kötü olur, çok acı çekersin. Çünkü o tuttu mu onun kopartması çok dehşetlidir. Çok korkunç bir şeydir.



Yüklə 225,48 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin