KIYAMETİN ALAMETLERİ 2
Kıyametin Alametleri 2
Küçük Alametler 2
Büyük Alametler 2
1. Güneşin Batıdan Doğması Ve Dabbetü’l-Arz’ın Çıkması: 2
2. Mehdî 3
3. Deccâl’in Ortaya Çıkması 4
4. Hz. İsa (a.s.)’ın Yeryüzüne İnmesi 5
Kıyametin Alâmetleri 6
VII- Büyük Alâmetler 7
1- Duhan: 7
3- Dâbbetül'l-Arz: 7
4- Güneşin Battığı Taraftan Doğması: 7
5- Hazret-i İsa'nın İnişi: 8
6- Ye 'cuc ve Mecuc: 8
VIII- Hadislerde Kıyametin Küçük Alâmetleri 9
KIYAMETİN ALAMETLERİ
Kıyametin vakti ile ilgili bilgi, her ne kadar insanlar tarafından bilinmese de, yüce Allah, onun yakınlığını ifade eden birtakım alâmetler koymuştur. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Onlar, kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!”1
Bu alâmetlerin bazısı küçük alametler ve bazısı da büyük alâmetlerdir.
Küçük Alametler
Küçük alâmetler, özet olarak şunlardır:
1. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in gelişi, nübüvvet ve risaletin onunla sona ermesi.
Enes, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“Benim gelişim ile kıyamet saati, şu iki parmak gibidir. İşaret parmağı ile orta parmağını gösterdi.”2
Bu benzetmeden maksat; Resulullah (s.a.v.) ile kıyamet saati arasında başka bir peygamberin gelmeyeceğini ifade etmektir. Resulullah (s.a.v.)’den sonra başka bir peygamber gelmeyip kıyamet saati gelecektir. Bu da, kıyamet saatinin yakınlığına bir işarettir. Yoksa kıyametin, ne zaman olacağını kesin tayin etmek veya bilmek demek değildir. Çünkü ne zaman olacağını Allah’tan başkası bilmez.
2. Emir, reis ve meliklerin; güzel terbiye ve üstün ahlâkın hakim olduğu soylu ve temiz evlerde yetişmiş kadınların çocuklarından değil de, bu vasıfları taşımayan ahlâkça düşük kadınların çocuklarından olmasıdır.
Yine bedevi ve sürü çobanlarının servet, lüks, yüksek köşklere sahip olması ve insanlara hakim hale gelmesi.
Bu konuda Ebu Hureyre’den şöyle bir hadis rivayet edilmiştir:
“Resulullah (s.a.v.) bir gün insanların arasında bulunuyordu. O esnada Cebrail gelerek ona:
“Ey Allah’ın Resulü! Kıyamet saati ne zamandır?” diye sordu. Resulullah (s.a.v.):
“Kendisinden sorulan, soran kimseden daha fazla bilmiyor, fakat sana alâmetlerini haber vereceğim” deyip (bu alametleri) şöyle saydı:
“Cariye, efendisini doğurursa; ayağı çıplak, üstü açık koyun çobanları insanların reisleri olursa ve sürü çobanları bina yapmada yarışırsa, işte bunlar kıyametin alâmetleridir” buyurdu.”3
Cibril Hadisinde; Cebrail, Resulullah (s.a.v.)’e kıyamet saatinin ne zaman olduğunu sorduğunda, ona:
“Soru sorulan, onu sorandan daha çok bilmiyor’ diye karşılık verdi. Bunun üzerine Cebrail:
“O zaman (kıyametin) alametlerinden haber ver” deyince, Resulullah (s.a.v.):
“Cariyenin, efendisini doğurması ve ayağı çıplak, üstü açık, tembel koyun çobanlarının bina yapmada yarış etmesi” diye cevap verdi.”4
İmam Buhârî konu ile ilgili rivayet ettiği hadiste; bu alametlerden on bir tanesi sayılmaktadır.
Buna göre Ebu Hureyre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“Kıyamet saati, İki büyük zümre arasında davaları bir olmasına rağmen büyük bir savaş olmadıkça, Peygamberlik iddiasında bulunan otuza yakın yalancı deccal çıkmadıkça, ilim kalkmadıkça, depremler çoğalmadıkça, zaman kısalmadıkça, fitneler yayılmadıkça, öldürme olayları çoğalmadıkça, aranızda mal çoğalıp mal sahibinin sadakasını alan kişilerden başka bir endişesi kalmadıkça ve malını kime takdim ederse ihtiyacım yoktur demedikçe, insanlar bina yapmada yarışmadıkça, kabrin yanından geçen kimse: ‘Keşke bunun yerinde olsaydım’ demedikçe, güneş batıdan doğmadıkça kıyamet saati gelmez. Güneş batıdan doğup insanlar bunu görünce hepsi iman ederler. Halbuki o an, ‘önceden iman etmedikçe veya imanıyla hayır kazanmadıkça imanın fayda vermeyeceği’ bir andır.
Şahıslar aralarında kumaş parçasını açıp pazarlık yaparken alıp satmaya ya da katlamaya zaman bulamadan ve adam devesinin sütünü eline alıp içmeye vakti olmadan kıyamet saati gelecektir. Adam havuzunu sıvayıp suyuyla sulamadan ve lokmasını eline alıp ağzına götürmeye vakit bulmadan kıyamet kopacaktır.”5
Büyük Alametler
1. Güneşin Batıdan Doğması Ve Dabbetü’l-Arz’ın Çıkması:
Kıyamet saatine yakın, kâinat düzeninde değişiklik meydana gelir. Ve insanların alışmadığı alametler belirir. Şimdi alıştığımız üzere, güneşin doğudan doğması yerine batıdan doğar6 ve yerden insanlarla konuşan bir Dabbe7 (=hayvan) çıkar.
Abdullah b. Amr İbnu’1-Âs, Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“İlk belirecek alâmet, güneşin batıdan doğması ve Dabbe’nin, bir sabah ansızın yerden insanlar arasına çıkması. Bu ikisinden hangisi önce gelirse diğeri de hemen ardından meydana gelir.”8
Ebu Hureyre, Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“Güneş, batıdan doğmadıkça kıyamet kopmaz. Batıdan doğup insanlar onu görünce hepsi iman ederler. Halbuki bu an, önceden İman edip imanıyla hayr kazanmadıkça hiçbir nefse imanın fayda vermeyeceği andır.”9
Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Kıyamet yaklaştığı zaman, onlara yerden bir Dâbbe (=yaratık) çıkarırız. Bu dabbe, onlara İnsanların âyetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler.”10
Bu ayet, kıyamet saatinin bir başlangıcı olarak Allah’ın emri gelince insanlarla konuşan bir Dabbe’nin çıkacağını haber vermektedir. Haliyle o anda önceden iman edip imanıyla bir hayır kazanmamış kişilere inanmaları hiç bir fayda vermeyecektir.
Bu Dabbe’nin sahip olacağı söylenen vasıflardan; Uzunluğu, Hz. Adem’in arşını ile altmış arşın, insan yüzlü, öküz başlı, domuz gözlü, fil kulaklı, önünden kimse ondan kurtulmaz, ardından hiç kimse ona yetişemez, Hz. Musa’nın asasını, Hz. Süleyman’ın mührünü taşıması gibi şeylerden hiçbiri doğru değildir.
Hakkında sahih bir nass gelmediği için bu konunun peşine düşüp araştırmak doğru olmaz.
İmam Râzî bu konuda şöyle der: “Şunu bil ki, bu şeylere dair hiçbir delalet yoktur. Hakkında Resulullah (s.a.v.)’den sahih bir rivayet varsa kabul edilir. Yoksa bunlara hiç değer verilmez.”
Dabbe’nin çıkması, gaybi şeylerdendir. Bu konuda Kuran ve Sahih sünnetin bildirdikleriyle yetinmek zorundayız. Kuran ve Sahih hadislerde de bir Dabbe’nin çıkacağı ve insanlarla konuşacağı dışında bir şey gelmemiştir. Bunun da, kıyametin alametlerinden olduğu bildirilmiştir.
Dabbe’nin çıkacağı ifade edilen Neml suresinde; ayrıca Hz. Musa’nın Allah’ın emri ile attığı asasının yılan gibi hareket ettiği, Hz. Süleyman’ın kuş dili bildiği ve karıncanın diğer karıncalara farkında olmadan Süleyman ve askerlerinin çiğnemesinden korkarak yuvalarına girmeleri için seslenirken onun sesini duyduğu ve bu sözlerine gülümsediği ve Hüdhüd kuşunun Sebe’ ülkesinden getirdiği haberleri Süleyman’a anlatarak şöyle dediği zikredilmektedir:
“(Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman’a:).....
‘Sebe halkına hükmeden, her şeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum. Onun ve halkının Allah’ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah’a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş. Onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar.....’ dedi.”11
Yerden çıkıp insanlarla konuşacağı belirtilen Dabbe’nin konuşması da, bu tür bir şey olacaktır.
2. Mehdî
Mehdi konusunda gelen haberlerin özeti şu şekildedir: Ahir zamanda ortaya çıkacak, adı Muhammed b. Abdullah veya Ahmed b. Abdullah olacak,12 Resulullah (s.a.v.)’in Ehi-i Beytin’den ve Hz. Fatıma’nın soyundan olacak,13 Ahlak yönünden Resulullah (s.a.v.)’e benzeyecek, fakat yaratılış yönünden ona benzemeyecek,14 alnı açık, burnu sivri olacak, zulüm ve haksızlıkla dolan yeryüzünü adaletle dolduracak, İslâm şeriatını hakim kılacak, Resulullah (s.a.v.)’in sünnetinden kaybolanı yeniden ihya edecek, zamanında İslâm’ın sözü üstün olacak,15 adaletin çokluğundan ve malın bolluğundan dolayı zamanında bolluk yayılacak,16 yeryüzünde yedi sene kalacak,17 sonra Deccal gelecek ve Hz. İsa inecek, Deccal’in öldürülmesi konusunda Hz. İsa Mehdi ile
işbirliği yapacak, sonra Mehdi ölecek ve namazını Müslümanlar kılacaktır.
Mehdi hakkında gelen ve ondan söz eden rivayetlerin özeti budur. Genel olarak hepsi de son zamanda hakkın sancağını yükseltecek, Allah’ın sözünü üstün kılacak, İslâm’ı güçlendirecek ve Hz. İsa’dan önce gelen Yunanna gibi kendisinden sonra umumi hayra yol açacak ıslahatçı bir adamın çıkacağını ifade eden haberlerden öteye geçmemektedir.18
Bunun ardından Yahudi Deccal, büyük fitnenin alametlerinden biri olarak ortaya çıkacak, bilgi kuvvet ve maharetle insanları dininden saptırmaya gayret ederek bu hamleye karşı durmaya çalışacaktır. Ama Allah, Hz. İsa’yı yeryüzüne indirerek onun bu fitnesini ve çabasını, göstereceği büyük alametlerle fiyaskoyla sonuçlandıracaktır. Hz. İsa, o gün Mehdinin temsil ettiği hakka destek olacak ve Mehdi, Hz. İsa ile Müslüman topluluklar birbirleriyle yardımlaşarak onu öldürmeye ve çabasını boşa çıkarmaya çalışacaktır.
Deccal öldürülünce, beraberindeki 70 bin19 kadar Yahudi de yenilecektir. Sonra yüce Allah, onları açığa vuracak ve neyin arkasında gizlenirlerse Allah’ın emriyle o şey dile gelip “Ey Allah’ın kulu Müslüman! İşte bu Yahudidir, gel onu öldür” diyecektir. Bu şekilde yeryüzünde meydana gelecek en büyük fitne bertaraf edilecektir.
Daha sonra Hz. İsa, kendi adına her türlü ahmaklığı işleyen Hıristiyanları yok etmeye ve Allah’ın hak dini olan İslâmı insanlar arasına yerleştirmeye başlayacaktır.
Resulullah (s.a.v.) sözüne şöyle devam etti:
“Hz. İsa ümmetinde adil bir hâkim ve adaletle davranan bir yönetici olacaktır. Haçı kıracak, domuzu kesecek, cizyeyi kaldıracak, sadakayı bırakacak, koyun veya deve için çalışmayacak, nefret ve aç gözlülük ortadan kalkacak, zehirlilerin zehiri giderilecek, öyle ki çocuk elini yılanın ağzına sokunca zarar veremeyecek ve kız çocuğu aslanı kışkırtırsa ona zarar veremeyecektir. Kurt sürü ile çoban köpeği gibi dolaşacak, kabın su ile dolması gibi yeryüzü barışla dolacak, herkes söz birliği edecek ve Allah’tan başkasına ibadet etmeyecek, savaş olmayacak, Kureyş hükümranlığını yitirecek ve yeryüzü Hz. Adem’in devrindeki gibi bitkisini yetiştirip toprak gümüş kabı gibi olacaktır. Böylece Allah’ın İslâmı üstün kılma ve her dinin üstüne çıkarma şeklindeki vaadi gerçekleşecektir. Şöyle ki:
“Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur. Şahit olarak Allah yeter.”20
Ondan sonra noksanlık başlayacak ve insanlar yavaş yavaş haktan uzaklaşıp dinden dönecek ve bulundukları küfür ile irtidat üzere devam ederken kıyamet kopacaktır. Görüldüğü üzere kemalden sonra fena ve zaval gelmektedir!. Şöyle ki:
“Dünya hayatı gökten indirdiğimiz su gibidir ki, onunla insan ve hayvanların yiyeceği bitkiler yetişip birbirine karışmıştır. Yeryüzünün süslenip bezendiği ve yerin sahiplerinin bütün bunlara malik olduklarını sandıkları sırada, gece veya gündüz buyruğumuz o yere gelmiş ve orayı hiçbir şey bitirmemişe çevirmişiz; bir gün önce bir şey yokmuş gibi olmuştur. Düşünen topluluk için ayetleri böylece uzun açıklıyoruz.”21
3. Deccâl’in Ortaya Çıkması
Kıyametin büyük alametlerinden birisi de, Deccal’in22 ortaya çıkması, ilahlık iddiasında bulunması, gösterdiği olağanüstü haller ve acayip olaylar sebebiyle insanları dinden saptırmaya çalışmasıdır.
Yalnız yüce Allah, iman eden kimselere sebat verecek ve Deccal’in sapıklıklarına aldanmayacaklardır.
Daha sonra Deccal’in tehlikesi kalkacak, fitnesi bertaraf edilecek, müslümanlar ve o anda Müslümanların başlarında bulunan Hz. İsa tarafından öldürülecektir.
Peygamberler ümmetlerini Deccal’in fitne ve sapıklıklarından sakındırdığı gibi Hz. Muhammed (s.a.v.)’de bütün insanlığı onun saptırmasına karşı sakındırmıştır.
Bu konuda Hz. Ömer şöyle bir hadis rivayet etmektedir: “Rasulullah Veda Haccı günü insanların susup dinlemesini istedi ve Allah’a hamd ederek övgüde bulunduktan sonra Deccal’i zikretti ve Deccal üzerinde çokça durarak:
“Allah gönderdiği bütün peygamberlere ümmetlerini Deccal’dan sakındırmayı emretmiştir. Deccal, insanlar arasından çıkacaktır. Onu belki tanıyamazsınız, ancak bilirsiniz ki Rabbiniz şaşı değildir. Halbuki Deccal sağ gözü şaşı, hatta kör denecek kadar yoktur” dedi.23 Üstad Reşid Rıza bu konu ile ilgili olarak şöyle der: “Deccal ile ilgili hadislerin ortak ifadesinden anlaşıldığı üzere, Resulullah (s.a.v.), Deccal’in geleceğini fark etmiş ve onun ahir zamanda ortaya çıkacağını, insanlara birçok harika işler göstereceğini, gösterdiği bu garip şeylerle birçok kişiyi saptıracağını,. Yahudilerden olup müslümanların onu öldüreceğini, müslamanların bu kutsal yerlerde Yahudilerle savaşıp onlara galip geleceklerini görmüş gibidir.
Bütün bunlar, Resulullah (s.a.v.)’e ayrıntılı ve vahiy yoluyla değilde, mücmel olarak keşf ile bildirilmiştir. Bundan başka fitneler de, ona keşfettirilmiş ve o da bunları zikretmiştir.
Kaviler, bu hadisleri (lafiz olarak değil de) mana olarak rivayet etmişlerdir. Birçok ravi nakillerde yanılmıştır. İsrailiyatı yaymaya ve İsrailiyatı İslam’a sokmaya çalışanlar da, bile bile kasten bunları Deccal ile ilgili rivayetlerin içine karıştırmışlardır. Mala çok düşkün olan Yahudi Siyonistlerin elektrik ve kimya gibi çağın modern fen ve tekniğinden yararlanarak bu anlamda böyle bir fitne planlamaları uzak bir ihtimal değildir.”
Üstad Reşid Rıza’nın bu sözlerini, aşağıda gelen şu hadisler destekler gibidir.
Ebu Hureyre, Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“Müslümanlar, Yahudilerle savaşıp her taş, arkasında gizlenen Yahudi için:
“Ey Müslüman! Bu (arkamda gizlenen) Yahudidir. Gel onu öldür’ demedikçe kıyamet kopmaz.”24
Burada saklanmanın fayda vermeyeceği, mecaz yoluyla yapılmış bir anlatım şeklidir.
Muaz b. Cebel, Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“Beytü’l-Makdis’in iman Medine’nin harabına, Medine’nin harabı büyük savaşın çıkışma, büyük savaşın çıkışı İstanbul’un fethine, İstanbul’un fethi de Deccal’in çıkışına alamettir.”25
4. Hz. İsa (a.s.)’ın Yeryüzüne İnmesi
Bu konuda gelen hadislerin genel ifadesinden anlaşıldığına göre, Hz. İsa, ahir zamanda Deccal’in çıkması esnasında yeryüzüne inecek26 ve inmesi kıyametin büyük alametlerinden biri olacaktır.
Hz. İsa yeryüzüne indiği zaman adaletle hükmedecek, İslâm Şeriatını egemen kılacak, insanların terkettiği şer’i esasları ihya edecek, Deccal’i öldürecek, Allah’ın dilediği kadar yeryüzünde kalacak, daha sonra ölecek, Müslümanlar onun cenaze namazını kılacak ve toprağa gömülecektir.
Daha sonra bütün müslümanların ruhunu alıp gidecek bir fırtına esecek ve sadece kötü kişiler kalacaktır. Kemalden sonra zeval olacaktır.
Ebu Hureyre, Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“Allah’a yemin ederim ki, Meryem oğlu aranıza adil bir hakem olarak iniverecek, haçı kıracak, domuzu kesecek, cizyeyi kaldıracak, mal çoğalacak, öyle ki artık malı hiç bir kimse almayacak, bir tek secde bütün dünya ve içindekilerden hayrlı olacaktır.”
Daha sonra Ebu Hureyre, dilerseniz şu ayeti okuyun dedi:
“Bütün ehli kitap ölümünden önce ona mutlaka İman edecek, o da kıyamet günü onlara şahit olacaktır”27
Urve b. Mes’ud es-Sekafî der ki: Abdullah İbn Amr’ın şöyle dediği işittim:
Resululah (s.a.) şöyle buyurdu:
“Deccal, ümetimin arasında çıkacak ve kırk28 (zaman) kalacaktır. Derken Allah, Meryem oğlu İsa’yı gönderecektir. İsa, Urve b. Mes’ud gibidir. Ve Deccal’i arayıp onu helak edecektir.
Sonra insanlar, yedi yıl duracak; iki kişi arasında düşmanlık olmayacaktır.
Sonra Allah, Şam tarafından soğuk bir rüzgar gönderecek ve yeryüzünde kalbinde zerre kadar hayr ya da iman bulunan hiçbir kimse kalmayacak, hepsinin ruhunu alacaktır. Hatta biriniz, bir dağın içine girmiş olsa bile, rüzgar oranın içine girip onun ruhunu alacaktır.
Bunun üzerine insanların kötü olanları, kuş hafifliğinde ve yırtıcı tabiatında kalacaklar. Ne bir iyilik tanıyacaklar, ne de bir kötülüğü engelleyecekler. Şeytan, onlara temessül ederek:
“(Bana) katılmıyor musunuz?” diyecek. Onlar da:
“Bize ne emredersin?” diyecekler.
Bunun üzerine şeytan, onlara, putlara tapmayı emredecek. Onlar bu halde rızıkları bol, yaşayışları güzelce devam ederken sur’a üfürülecektir. Bunu işiten herkes, boyun bükecek ve boyun kaldıracaktır. Onu ilk işiten develerinin havuzunu sıvayan bir adam olacaktır. O adam hemen ölecek ve diğer insanlar da ölecek.
Sonra Allah, çığ gibi ya da gölge gibi bir yağmur gönderecek ya da yağmur indirecek. Bundan sonra insanların cesetleri bitecek. Sonra sur’a bir defa daha üfürülecek ve birden kalkıp bakacaklardır. Sonra da:
“Ey insanlar! Rabbinize gelin... Bunları durdurun! Çünkü onlar sorguya çekilecekler” denilecektir. Daha sonra da:
“Cehennem ordusunu çıkarın’ denilecek ve kaç kişiden? Denilecek. Her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuzu denilecek. İşte çocukları ihtiyarlatacak gün bu ve işte baldırın açılacağı gün budur.”29
Abdullah İbn Abbas, Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“Kötü İnsanlardan bazılarının üzerine sağ iken kıyamet kopacaktır.”30
Kıyametin Alâmetleri
Kıyametin ne zaman kopacağı kimsenin bileceği bir husus değil ise de, onun yaklaştığını ifade eden alâmetler vardır.
Gökte kümelenen bulutlardan yağmurun yağacağı tahmini yapılabilir. Hatta yağmasından evvel esen hususî bir rüzgâr nihayet bir iki dakika sonra yağmur damlalarının düşeceğini anlatır. Denizde balıkların birdenbire kaynaşması hatta bir kısmının karaya vurması biraz sonra kopacak bir fırtınaya alâmettir. Ağaçlarda açan çiçekler, kendilerinden sonra orada bitecek olan bir meyveyi müjdelerler. Karşımızdaki insanın yüzünün aldığı tuhaf şekiller onun elemli, üzüntülü veya sinirli olduğunu etrafındakilere anlatır durur.
Kıyametin de kopmasından evvel görülecek birçok alâmetleri vardır. Bunlar peygamberimizden nakledilen hadîs-i şeriflerde bildirilmiştir. Bu alâmetler görülmedikçe kıyamet kopmayacaktır.
Kıyamet alâmetleri, İslâm âlimleri tarafından iki kısma ayrılmıştır. Büyük alâmetler, küçük alâmetler.
Alâmetlerin bu ayrılışı, peygamberimizden gelen bir nakle dayanmaz. Bu ayrılışta iki nokta göz önünde bulundurulmuştur:
1) Küçük alâmet sayılanlar, insanların kendi iradelerine ve hareketlerine bağlı olanlardır. İnsanların kendi yaptıkları şeylerden ibarettir. Büyük olanlar ise, insan iradesine bağlı olmayan alâmetlerdir.
2) Küçük sayılanlar zaman itibariyle daha evvel vaki olacaktır ve olmaktadır. Kıyametin kopma zamanına büyüklere nisbetle daha uzaktır. Büyük alâmetler ise, ona oldukça yakındır. Artık büyük alâmetler görüldükten sonra sayılı günlere girilmiş demektir. Vaki olacak misli görülmemiş hâdisenin ilk çalkantıları, ufukta görülen belirtilerdir. Dünya tabiî seyrinden çıkmış, mahvolmağa yönelmiştir. Artık bunlar, raylarından çıkan bir trenin düşmeden evvel geçirdiği sarsıntıdır.
Küçük alâmetler, aslında hakikaten küçük alâmetler değildir. Meselâ, yeryüzünde emanet hissinin tamamen kalkması, dünyada Allah diyecek kimsenin bulunmayacak hale gelmesi, katilin niçin öldürdüğünü, maktulün de neden öldürüldüğünü bilmeyeceği kadar öldürme hâdiselerinin çoğalması, küçük ve değersiz sayılmamalıdır.
Bu alâmetlerin daha evvelden bildirilmesi, kuru bir malûmat edinilmesi için değil, mü'minlere bir uyanış vesile ve sebebi olması içindir. Akıllı bir mü'min bu alâmetleri gördükçe Rabbına yönelecek, tevbe edecek, bu fitnelere karışmayacak ve muhafaza etmesi için Allah'a yalvaracaktır. Bu fitnelere karışmamak, imanı ve ameli ile yaşamak bir mü'min için kolay kolay bulunacak saadetlerden değildir.
VII- Büyük Alâmetler
Huzeyfetü'l-Gıfârî (r.a.) diyor ki:
"Biz aramızda konuşurken Rasûlullah çıkageldi.
"Ne konuşuyorsunuz?" dedi. Arkadaşlar,
"Kıyametten bahsediyoruz." dediler. Efendimiz o zaman:
"Kıyamet, kendinden evvel on tane delil ve alâmet görmemizden evvel kopmayacaktır." dedi ve: Dumanı, Deccal’ı, Dâbbe'yi, güneşin battığı taraftan doğmasını, Meryem oğlu İsa Aleyhisselâm'ın inişini, Ye'cûc ve Me'cuc'u ve üç çöküntüyü: doğudaki yer çökmesi, batıdaki çöküntü ve Arap Yarımadasındaki bir yer çökmesi, bunların en sonuncusu olarak Yemen’den çıkan bir ateşin insanları mahşere sürüp götüreceğini zikretti."31
Şimdi bu hadiste bildirilen on tane alâmeti birer birer takip edelim:
1- Duhan:
Duman demektir. "Kıyamet gününden evvel hakikati veçhile zuhur edecek, bütün yeryüzünü kaplayacak, bu hal kırk gün, kırk gece sürecek, mü'min nezleye tutulmuş gibi, kâfir de sarhoş gibi olacaktır."32
2- Deccâl:
Peygamber Efendimiz, Âdem Aleyhisselâm'ın yaratılmasından kıyamet gününe kadar Deccal fitnesinden daha büyük bir fitnenin vâkî olmayacağını haber vermişlerdir.33 Onun hakkında gelen hadislerin anlattığına göre:
a) Deccal bütün Peygamberlerin ümmetlerine şerrinden bahsettikleri korkunç bir kâfirdir.
b) Kendinin Rabb olduğunu iddia edecek, yanında bir nevi cennet ve cehennemi bulunacaktır. Bir zaman için istidrac olarak birçok harikulade haller gösterecek, daha sonra durum kendi aleyhine çevrilerek rezil olacaktır.
c) Kısa boylu, bir gözü kör, yürürken bacaklarının arası iyice açık, iki kaşının arasında kâfir yazılı suratsız, biçimsiz bir mel'undur.
d) Yeryüzünde kırk gün kalacak, bu günlerden ilki bir sene gibi, ikincisi bir ay gibi, üçüncüsü bir hafta, diğer günleri de normal günler gibi olacak, Mekke ve Medine'den başka girmedik bir yer bırakmayacaktır. Kendisine ayak takımından pek çok kimseler tâbi olacaktır.
e) Zulüm ve fesadının dünyayı tuttuğu, mü'minlerin takatlerinin tükendiği ve iyice bunaldığı bir anda inen İsa Aleyhisselâm tarafından öldürülmek suretiyle şerrine nihayet verilecektir.
f) Onsekizinci Kehf sûresinin ilk on âyetini okumağa devam eden ve onun zamanına ulaşan kimseler, onun şerrinden emin kalacaklardır.34
3- Dâbbetül'l-Arz:
Dâbbe, hareket eden, kımıldanan demektir. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur:
"O (kıyamete ait haber verilen) sözün manâsı kendilerinin aleyhinde tahakkuk edip, vukua geldiği zaman yerden bunlar için bir dâbbe çıkarırız ki, bu onlara insanların âyetlerimize kat'i bir kanaat beslemez olduklarını başlarına kakarak söyler."35
Ebu Hüreyre (r.a.)'dan nakledilen bir hadisin meali ise şöyledir:
"Dâbbetü'l-arz, Musa'nın asa'sı ve Süleyman'ın mührü beraberinde olarak çıkacak, mühr ile müminin yüzünü parlatacak, asa ile kâfirin burnunu kıracak insanlar sofraya toplanacak, mümin ve kâfir tanınacak." 36
Dâbbetü'l-arz, takip edenin yetişemiyeceği, kaçanın kurtulamıyacağı bir sür'atte olacaktır.
4- Güneşin Battığı Taraftan Doğması:
Kâinatta herşey kendi irade ve tedbirine bağlı olan Allah'ın irade ve emriyle güneş bir defaya mahsus olmak üzere garbdan doğar ve yine garbdan batar. Bu, bir Cuma gününe rastlayacaktır. Güneşin garbdan doğması artık tevbe kapısının bir daha açılmamak üzere kapanması demektir. Ne bir kâfir ne münafiğın tevbesi, ne de bir isyankârın pişmanlığı ve yalvarması faide verecek değildir. Aşağıya bu mânayı ifade eden üç hadîs-i şerîf alıyoruz:
a) Ebu Musa el-Eş'arî rivayet etmiştir: "Peygamberimiz buyurdu ki:
"Allah Teâlâ, gündüz günah işleyen tevbe etsin diye, geceleyin elini açıp yayar. Gündüz olunca da geceleyin günah işleyen tevbe etsin diye elini kabul için açar. Ta ki güneş battığı yerden doğuncaya kadar." 37
b) Ebu Hüreyre (r.a.) peygamberimizden şu hadîs-i şerifi naklediyor:
"Güneş garbdan doğuncaya kadar tevbe edenin tevbesini Allah kabul eder." 38
c) Ebu Hüreyre' den nakledilmiştir:
"Güneş garbdan doğmadıkça kıyamet kopmaz. Doğduğu zaman ise insanların hepsi tamamen iman ederler. Fakat daha evvel iman etmeyen veya imanında bir hayır kazanmayan nefse o gün yaptığı iman fayda vermez." 39
5- Hazret-i İsa'nın İnişi:
Deccal'ın fitnesiyle müslümanların iyice bunaldığı bir zamanda inecek, Deccâl'i öldürecek, Ye'cûc ve Me'cûc onun duası sebebiyle mahvolacaktır.
Hazret-i İsa, Peygamberimizin şeriatiyle amel edecektir. Çünkü kendi tebliğ ettiği din neshedilmiştir. Aslında bütün peygamberlerin tebliğ ettikleri dinler, peygamberlere değil Allah'a aittir. Bu sebeple bir Peygamber, yaşadığı zamanda Allah'ın tebliğ edilen dini ne ise onunla âmil olur. Peygamberin de diğer bir peygamberin şeriatiyle amel ettiği görülmemiş bir şey değildir, hem caiz, hem de vakidir.
Hazret-i İsa'nın şu anda sağ olup olmaması ihtilaflı bir meseledir. Hak Teâlâ O'nu kıyametten evvel yeryüzüne indireceği zamana kadar yaşatmağa veya Hazret-i Uzeyr ve Ashab-ı Kehf gibi bir müddet uyur halde bulundurup uyandırmağa, yahut da vefat ettirip tekrar derilterek göndermeğe kadirdir. Bunlar veya bunlardan daha başka ihtimallerden hangisi olduğunu tayin etmenin bize getireceği bir faide, bilmemenin vereceği bir zarar yoktur.
İmam Şevkanî, Hazret-i İsa'nın ineceği hakkında yirmi dokuz tane hadis bulunduğunu söyler.
6- Ye 'cuc ve Mecuc:
"Aslı ve nesebi belirsiz, din ve millet tanımaz bir insan melezi ki, çıkışları kıyamet alâmetlerindendir, yeryüzünü ifsad edeceklerdir."40 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Nihayet Ye'cûc ve Me'cûc seddi açılıp da her tepeden saldıracakları ve gerçek va'd olan kıyamet yaklaştığı vakit, işte o zaman o küfr ve inkâr edenlerin gözleri hemen belirip kalacak, eyvah bizlere, doğrusu biz bundan gaflet içindeydik, hayır biz zalim kimselerdik diyecekler" buyurulur.41
Bu sed, Peygamber Zü'l-Karneyn Aleyhisselâm tarafından Ye'cûc ve Me'cûc'un fîtne ve fesadını önlemek üzere demirin kızdırılıp ateş halini aldığı bir anda erimiş bakır dökmek suretiyle meydana getirilmiştir.42
Sayıları oldukça kabarık olacak, çekirgeler gibi vardıkları yerlerde, yiyecek, içecek bırakmıyacaklardır. Bir hadîs-i şerifte: "... Allah Teâlâ Ye'cûc ve Me'cûc'u gönderir, onlar her bir tepeden saldırırlar, onların önde gelenleri Taberriyye'ye uğrarlar ve bulunan suyu içerler, arkadan gelenler "bir zamanlar burada su varmış" derler."43
Ye'cûc ve Me'cûc, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın duası hürmetine tamamen öldüğü gibi, yeryüzünü dolduran leşleri de, yine onun duâsı sonucu ortadan kaldırılır.
7- Doğuda bir yer çöküntüsü.
8- Batıda bir yer çöküntüsü.
9- Arap yarımadasında bir çöküntünün meydana gelmesi.
10- Hicaz taraflarından çıkacak olan büyük ateş. Ebu Hüreyre naklediyor: Peygamberimiz buyurdu ki:
"Hicaz toprağından çıkan ve Busra'daki develerin boyunlarını ışıldatacak bir ateş çıkmadıkça kıyamet kopmaz."44
Busra, Suriye'deki Havran kasabasıdır. Çıkacağı bildirilen bu ateşin yüzlerce kilometreden görülecek kadar büyük olduğu anlaşılıyor. Arabistan'da bulunan zengin petrol yataklarının ve yine Arabistan'da vaki olacak çöküşün bu ateşle ilgisinin bulunduğu söylenebilir.
Peygamberimizin haber verdiği on alâmet bunlardır. Bunların sırası tam olarak bilinmemektedir. Fakat artık bir tanesi vuku bulduktan sonra diğer alâmetlerin peş peşe geleceği muhakkaktır. On alâmet tamam olduktan sonra
"Allah Teâlâ Yemen taraflarında ipekten daha yumuşak te'siri olan bir rüzgâr estirir, bu rüzgâr kalbinde bir buğday tanesi ağırlığınca imanı bulunanı dahi bırakmaz, öldürür."45
Yeryüzünde bir tek mü'min ve hayırlı kimse kalmaz, geri kalanlar tamamen şer takımıdır. Artık kıyametin kopması bir an meselesidir. İsrafil Aleyhisselâm'a gelecek olan bir emirle sura üfürülür ve Allah Teâlâ'nın dilediklerinden başka canlı olan herkes derhal düşer ve ölür..
VIII- Hadislerde Kıyametin Küçük Alâmetleri
1- Ebu Hüreyre (r.a.) naklediyor. Peygamber Efendimiz buyurdu ki:
"Zaman tekârub eder. (Günler, aylar, yıllar çok kısa gelmeğe başlar.) Amel azalır. Cimrilik alıp yürür. Fitneler su yüzüne çıkar ve herc çoğalır." Dediler:
"Ya Rasulallah herc ne ki?" Buyurdu:
"Öldürmek, öldürmek."46
2- "Ümmetim için onları bid'at ve günâha çağıran dalâlette bırakıcı reislerden korkuyorum. Ümmetim arasına bir defa kılıç düştü mü bir daha kıyamete kadar kaldırılmaz. Ümmetimden de bir kısım kabileler müşriklere karışıncaya kadar hatta yine ümmetimden bazı kabileler putlara tapıncaya kadar kıyamet kopmaz. Şüphesiz ümmetim arasında kendini peygamber diye tanıtmağa çıkan otuz tane yalancı bulunacaktır. Halbuki ben peygamberlerin sonuncusuyum. Benden sonra peygamber yoktur. Allah'ın kıyamet emri gelinceye kadar ümmetimden hakka yardımcı olan bir grub daima bulunacaktır. Muhalefet edenler onlara zarar veremez."47
3- "Ebu Zeyd (Yani Amr ibni Ahtab (r.a.) şöyle dedi: Rasûlüllah (s.a.) bizlere sabah namazını kıldırdı ve minbere çıkıp öğle vakti gelinceye kadar bizlere hitab etti. Müteakiben indi ve namazı kıldırdı. Sonra tekrar minbere çıktı. Ta ikindi vakti gelinceye kadar bizlere hitab etti. Sonra indi ve ikindi namazını kıldırdı. Sonra tekrar minbere çıktı, ta güneş batıncaya kadar bizlere hitap etti. İşte bu hitabelerinde bizlere olacak olan her şeyi haber verdi. Onları en çok bilenimiz, en iyi ezberliyenimizdir."48
4- "Ebu Hüreyre (r.a.) dedi ki: Rasulüllah (s.a.) şöyle buyurdu:
"Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, insan kabir üzerine varıp, kendisinde din değil, sadece belâ olduğu halde sıkıntı ve bunaltısından dolayı kabir üzerine bürülüp bükülerek: Âh keşki ben bu kabrin sahibi yerinde bulunmuş olaydım, diye temenni etmedikçe kıyamet kopmaz." 49
5- Huzeyfe (ra.)'dan:
"Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, reisinizi öldürmedikçe, kılınçlarınızla vuruşmadıkça ve dünyaya en şerlileriniz hakim olmadıkça kıyamet kopmaz."50
6- Ebu Hüreyre (r.a.) dedi ki: Peygamber (s.a.) şöyle buyurdu:
"Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim, insanlar üzerine öyle bir zaman gelecektir ki katil, hangi şeyden dolayı öldürdüğünü bilemiyecek, maktul de hangi şey üzerine öldürüldüğünü bilemiyecektir".51
7- Enes (r.a.)'den nakledilmiştir: Peygamberimiz buyurdu ki:
"Yeryüzünde Allah Allah denilmediği zamana kadar kıyamet kopmaz."52
8 - Ebu Hureyre (r.a.)'den şöyle demiştir:
Meclisin birinde Rasûlüllah (s.a.) huzûrundakilere söz söylerken aniden bir a'rabî gelip,
"Kıyamet ne zamandır?" diye sordu. Rasûlüllah (s.a.) sözünü kesmeyip devam buyurdu. Oradakilerin kimi (kendi kendine):
"A'rabinin ne dediğini işitti ama sualinden hoşlanmadı"; kimi de "belki işitmedi" diye hükmetti. Nihayet Rasûlüllah (s.a.) sözünü bitirince galiba:
"O kıyameti soran nerede?" diye (yani bunun gibi bir lâfız ile) sual buyurdu. A'rabî:
"İşte ben ya Rasûlallah", dedi. Bunun üzerine:
"Emanet zayi edildi mi kıyamete intizar et." buyurdu. Yine a'rabî:
"Emaneti zayi etmek nasıl olur?" diye tekrar sorunca:
"İş, ehil olmayana tevcih edildi mi kıyameti intizar et." 53 buyurdu.
Bütün bu hadislerin birleştiği tek nokta şudur ki kıyametten evvel insanlar kendi davranış ve hareketleriyle, kendi ahlâksızlıklarıyla dünyayı, üzerinde yaşanmayacak ve şayet yaşanırsa huzur ve lezzet bulunmayacak hale getirecekler, yaşamaktan bıkıp usanacaklardır. Kıyamet de işte ondan sonra kopacaktır.
Dostları ilə paylaş: |