Kiyametin alametleri 2 Kıyametin Alametleri 2



Yüklə 108,39 Kb.
tarix07.01.2019
ölçüsü108,39 Kb.
#91620

KIYAMETİN ALAMETLERİ 2

Kıyametin Alametleri 2

Küçük Alametler 2

Büyük Alametler 2

1. Güneşin Batıdan Doğması Ve Dabbetü’l-Arz’ın Çıkması: 2

2. Mehdî 3

3. Deccâl’in Ortaya Çıkması 4

4. Hz. İsa (a.s.)’ın Yeryüzüne İnmesi 5

Kıyametin Alâmetleri 6

VII- Büyük Alâmetler 7

1- Duhan: 7

3- Dâbbetül'l-Arz: 7

4- Güneşin Battığı Taraftan Doğması: 7

5- Hazret-i İsa'nın İnişi: 8

6- Ye 'cuc ve Mecuc: 8

VIII- Hadislerde Kıyametin Küçük Alâmetleri 9



KIYAMETİN ALAMETLERİ




Kıyametin Alametleri

Kıyametin vakti ile ilgili bilgi, her ne kadar insanlar tara­fından bilinmese de, yüce Allah, onun yakınlığını ifade eden birtakım alâmetler koymuştur. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:

Onlar, kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!”1

Bu alâmetlerin bazısı küçük alametler ve bazısı da büyük alâmetlerdir.



Küçük Alametler

Küçük alâmetler, özet olarak şunlardır:



1. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in gelişi, nübüvvet ve risaletin onunla sona ermesi.

Enes, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu riva­yet etmektedir:

Benim gelişim ile kıyamet saati, şu iki parmak gi­bidir. İşaret parmağı ile orta parmağını gösterdi.”2

Bu benzetmeden maksat; Resulullah (s.a.v.) ile kıyamet saati arasında başka bir peygamberin gelmeyeceğini ifade etmektir. Resulullah (s.a.v.)’den sonra başka bir peygamber gelmeyip kıyamet saati gelecektir. Bu da, kıyamet saatinin yakınlığına bir işarettir. Yoksa kıyametin, ne zaman olacağını kesin tayin etmek veya bilmek demek değildir. Çünkü ne zaman olacağını Allah’tan başkası bilmez.



2. Emir, reis ve meliklerin; güzel terbiye ve üstün ahlâkın hakim olduğu soylu ve temiz evlerde yetişmiş kadınların ço­cuklarından değil de, bu vasıfları taşımayan ahlâkça düşük kadınların çocuklarından olmasıdır.

Yine bedevi ve sürü çobanlarının servet, lüks, yüksek köşklere sahip olması ve insanlara hakim hale gelmesi.

Bu konuda Ebu Hureyre’den şöyle bir hadis rivayet edil­miştir:

“Resulullah (s.a.v.) bir gün insanların arasında bulunu­yordu. O esnada Cebrail gelerek ona:

“Ey Allah’ın Resulü! Kıyamet saati ne zamandır?” diye sordu. Resulullah (s.a.v.):

Kendisinden sorulan, soran kimseden daha fazla bil­miyor, fakat sana alâmetlerini haber vereceğim” deyip (bu alametleri) şöyle saydı:

Cariye, efendisini doğurursa; ayağı çıplak, üstü açık koyun çobanları insanların reisleri olursa ve sürü çobanları bina yapmada yarışırsa, işte bunlar kıyametin alâmetleridir” buyurdu.”3

Cibril Hadisinde; Cebrail, Resulullah (s.a.v.)’e kıyamet saatinin ne zaman olduğunu sorduğunda, ona:

Soru sorulan, onu sorandan daha çok bilmiyor’ diye karşılık verdi. Bunun üzerine Cebrail:

“O zaman (kıyametin) alametlerinden haber ver” deyince, Resulullah (s.a.v.):

Cariyenin, efendisini doğurması ve ayağı çıplak, üstü açık, tembel koyun çobanlarının bina yapmada ya­rış etmesi” diye cevap verdi.”4

İmam Buhârî konu ile ilgili rivayet ettiği hadiste; bu ala­metlerden on bir tanesi sayılmaktadır.

Buna göre Ebu Hureyre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyur­duğunu rivayet etmektedir:

Kıyamet saati, İki büyük zümre arasında davaları bir ol­masına rağmen büyük bir savaş olmadıkça, Peygamberlik iddiasında bulunan otuza yakın yalancı deccal çıkmadıkça, ilim kalkmadıkça, depremler çoğalmadıkça, zaman kısalmadıkça, fitneler yayılmadıkça, öldürme olayları çoğalmadıkça, aranızda mal çoğalıp mal sahibinin sadakasını alan kişilerden başka bir endişesi kalmadıkça ve malını kime takdim ederse ihtiyacım yoktur demedikçe, insanlar bina yapmada yarışmadıkça, kabrin yanından geçen kimse: ‘Keşke bunun ye­rinde olsaydım’ demedikçe, güneş batıdan doğmadıkça kı­yamet saati gelmez. Güneş batıdan doğup insanlar bunu görünce hepsi iman ederler. Halbuki o an, ‘önceden iman etmedikçe veya imanıyla hayır kazanmadıkça imanın fayda vermeyeceği’ bir andır.



Şahıslar aralarında kumaş parçasını açıp pazarlık yapar­ken alıp satmaya ya da katlamaya zaman bulamadan ve adam devesinin sütünü eline alıp içmeye vakti olmadan kı­yamet saati gelecektir. Adam havuzunu sıvayıp suyuyla su­lamadan ve lokmasını eline alıp ağzına götürmeye vakit bulmadan kıyamet kopacaktır.”5

Büyük Alametler




1. Güneşin Batıdan Doğması Ve Dabbetü’l-Arz’ın Çıkması:

Kıyamet saatine yakın, kâinat düzeninde değişiklik mey­dana gelir. Ve insanların alışmadığı alametler belirir. Şimdi alıştığımız üzere, güneşin doğudan doğması yerine batıdan doğar6 ve yerden insanlarla konuşan bir Dabbe7 (=hay­van) çıkar.

Abdullah b. Amr İbnu’1-Âs, Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:

İlk belirecek alâmet, güneşin batıdan doğması ve Dabbe’nin, bir sabah ansızın yerden insanlar arasına çıkması. Bu ikisinden hangisi önce gelirse diğeri de hemen ardından meydana gelir.”8

Ebu Hureyre, Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu ri­vayet etmektedir:

Güneş, batıdan doğmadıkça kıyamet kopmaz. Ba­tıdan doğup insanlar onu görünce hepsi iman ederler. Halbuki bu an, önceden İman edip imanıyla hayr ka­zanmadıkça hiçbir nefse imanın fayda vermeyeceği an­dır.”9

Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:

Kıyamet yaklaştığı zaman, onlara yerden bir Dâbbe (=yaratık) çıkarırız. Bu dabbe, onlara İnsanların âyetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söy­ler.”10

Bu ayet, kıyamet saatinin bir başlangıcı olarak Allah’ın emri gelince insanlarla konuşan bir Dabbe’nin çıkacağını ha­ber vermektedir. Haliyle o anda önceden iman edip imanıyla bir hayır kazanmamış kişilere inanmaları hiç bir fayda ver­meyecektir.

Bu Dabbe’nin sahip olacağı söylenen vasıflardan; Uzunluğu, Hz. Adem’in arşını ile altmış arşın, insan yüzlü, öküz başlı, domuz gözlü, fil kulaklı, önünden kimse ondan kurtulmaz, ardından hiç kimse ona yetişemez, Hz. Musa’nın asasını, Hz. Süleyman’ın mührünü taşıması gibi şeylerden hiçbiri doğru değildir.

Hakkında sahih bir nass gelmediği için bu konunun pe­şine düşüp araştırmak doğru olmaz.

İmam Râzî bu konuda şöyle der: “Şunu bil ki, bu şey­lere dair hiçbir delalet yoktur. Hakkında Resulullah (s.a.v.)’den sahih bir rivayet varsa kabul edilir. Yoksa bunlara hiç değer verilmez.”

Dabbe’nin çıkması, gaybi şeylerdendir. Bu konuda Ku­ran ve Sahih sünnetin bildirdikleriyle yetinmek zorundayız. Kuran ve Sahih hadislerde de bir Dabbe’nin çıkacağı ve in­sanlarla konuşacağı dışında bir şey gelmemiştir. Bunun da, kıyametin alametlerinden olduğu bildirilmiştir.

Dabbe’nin çıkacağı ifade edilen Neml suresinde; ayrıca Hz. Musa’nın Allah’ın emri ile attığı asasının yılan gibi ha­reket ettiği, Hz. Süleyman’ın kuş dili bildiği ve karıncanın diğer karıncalara farkında olmadan Süleyman ve askerlerinin çiğnemesinden korkarak yuvalarına girmeleri için seslenirken onun sesini duyduğu ve bu sözlerine gülümsediği ve Hüdhüd kuşunun Sebe’ ülkesinden getirdiği haberleri Süley­man’a anlatarak şöyle dediği zikredilmektedir:

(Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman’a:).....

Sebe halkına hükmeden, her şeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum. Onun ve halkının Allah’ı bırakıp güneşe secde ettikle­rini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah’a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş. Onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bu­nun için, doğru yolu bulamazlar.....’ dedi.”11

Yerden çıkıp insanlarla konuşacağı belirtilen Dabbe’nin konuşması da, bu tür bir şey olacaktır.

2. Mehdî

Mehdi konusunda gelen haberlerin özeti şu şekildedir: Ahir zamanda ortaya çıkacak, adı Muhammed b. Abdullah veya Ahmed b. Abdullah olacak,12 Resulullah (s.a.v.)’in Ehi-i Beytin’den ve Hz. Fatıma’nın soyundan olacak,13 Ahlak yönünden Resulullah (s.a.v.)’e benzeyecek, fakat yaratılış yönünden ona benzemeyecek,14 alnı açık, burnu sivri ola­cak, zulüm ve haksızlıkla dolan yeryüzünü adaletle doldura­cak, İslâm şeriatını hakim kılacak, Resulullah (s.a.v.)’in sün­netinden kaybolanı yeniden ihya edecek, zamanında İslâm’ın sözü üstün olacak,15 adaletin çokluğundan ve malın bolluğundan dolayı zamanında bolluk yayılacak,16 yeryü­zünde yedi sene kalacak,17 sonra Deccal gelecek ve Hz. İsa inecek, Deccal’in öldürülmesi konusunda Hz. İsa Mehdi ile

işbirliği yapacak, sonra Mehdi ölecek ve namazını Müslü­manlar kılacaktır.

Mehdi hakkında gelen ve ondan söz eden rivayetlerin özeti budur. Genel olarak hepsi de son zamanda hakkın sancağını yükseltecek, Allah’ın sözünü üstün kılacak, İslâm’ı güçlendirecek ve Hz. İsa’dan önce gelen Yunanna gibi ken­disinden sonra umumi hayra yol açacak ıslahatçı bir adamın çıkacağını ifade eden haberlerden öteye geçmemektedir.18

Bunun ardından Yahudi Deccal, büyük fitnenin ala­metlerinden biri olarak ortaya çıkacak, bilgi kuvvet ve maha­retle insanları dininden saptırmaya gayret ederek bu ham­leye karşı durmaya çalışacaktır. Ama Allah, Hz. İsa’yı yeryü­züne indirerek onun bu fitnesini ve çabasını, göstereceği büyük alametlerle fiyaskoyla sonuçlandıracaktır. Hz. İsa, o gün Mehdinin temsil ettiği hakka destek olacak ve Mehdi, Hz. İsa ile Müslüman topluluklar birbirleriyle yardımlaşarak onu öldürmeye ve çabasını boşa çıkarmaya çalışacaktır.

Deccal öldürülünce, beraberindeki 70 bin19 kadar Yahudi de yenilecektir. Sonra yüce Allah, onları açığa vura­cak ve neyin arkasında gizlenirlerse Allah’ın emriyle o şey dile gelip “Ey Allah’ın kulu Müslüman! İşte bu Yahudidir, gel onu öldür” diyecektir. Bu şekilde yeryüzünde meydana ge­lecek en büyük fitne bertaraf edilecektir.

Daha sonra Hz. İsa, kendi adına her türlü ahmaklığı işle­yen Hıristiyanları yok etmeye ve Allah’ın hak dini olan İslâmı insanlar arasına yerleştirmeye başlayacaktır.

Resulullah (s.a.v.) sözüne şöyle devam etti:

Hz. İsa üm­metinde adil bir hâkim ve adaletle davranan bir yönetici olacaktır. Haçı kıracak, domuzu kesecek, cizyeyi kaldıracak, sadakayı bırakacak, koyun veya deve için çalışmayacak, nefret ve aç gözlülük ortadan kalkacak, zehirlilerin zehiri gideri­lecek, öyle ki çocuk elini yılanın ağzına sokunca zarar vere­meyecek ve kız çocuğu aslanı kışkırtırsa ona zarar vereme­yecektir. Kurt sürü ile çoban köpeği gibi dolaşacak, kabın su ile dolması gibi yeryüzü barışla dolacak, herkes söz birliği edecek ve Allah’tan başkasına ibadet etmeyecek, savaş ol­mayacak, Kureyş hükümranlığını yitirecek ve yeryüzü Hz. Adem’in devrindeki gibi bitkisini yetiştirip toprak gümüş kabı gibi olacaktır. Böylece Allah’ın İslâmı üstün kılma ve her di­nin üstüne çıkarma şeklindeki vaadi gerçekleşecektir. Şöyle ki:

Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur. Şahit olarak Allah yeter.”20

Ondan sonra noksanlık başlayacak ve insanlar yavaş ya­vaş haktan uzaklaşıp dinden dönecek ve bulundukları küfür ile irtidat üzere devam ederken kıyamet kopacaktır. Görül­düğü üzere kemalden sonra fena ve zaval gelmektedir!. Şöy­le ki:

Dünya hayatı gökten indirdiğimiz su gibidir ki, onunla insan ve hayvanların yiyeceği bitkiler yetişip birbirine karışmıştır. Yeryüzünün süslenip bezendiği ve yerin sahiplerinin bütün bunlara malik olduklarını san­dıkları sırada, gece veya gündüz buyruğumuz o yere gelmiş ve orayı hiçbir şey bitirmemişe çevirmişiz; bir gün önce bir şey yokmuş gibi olmuştur. Düşünen toplu­luk için ayetleri böylece uzun açıklıyoruz.”21




3. Deccâl’in Ortaya Çıkması

Kıyametin büyük alametlerinden birisi de, Deccal’in22 ortaya çıkması, ilahlık iddiasında bulunması, gösterdiği ola­ğanüstü haller ve acayip olaylar sebebiyle insanları dinden saptırmaya çalışmasıdır.

Yalnız yüce Allah, iman eden kimselere sebat verecek ve Deccal’in sapıklıklarına aldanmayacaklardır.

Daha sonra Deccal’in tehlikesi kalkacak, fitnesi bertaraf edilecek, müslümanlar ve o anda Müslümanların başlarında bulunan Hz. İsa tarafından öldürülecektir.

Peygamberler ümmetlerini Deccal’in fitne ve sapıklıkla­rından sakındırdığı gibi Hz. Muhammed (s.a.v.)’de bütün insanlığı onun saptırmasına karşı sakındırmıştır.

Bu konuda Hz. Ömer şöyle bir hadis rivayet etmektedir: “Rasulullah Veda Haccı günü insanların susup dinlemesini istedi ve Allah’a hamd ederek övgüde bulunduktan sonra Deccal’i zikretti ve Deccal üzerinde çokça durarak:

Allah gönderdiği bütün peygamberlere ümmetlerini Deccal’dan sakındırmayı emretmiştir. Deccal, insanlar arasından çıkacaktır. Onu belki tanıyamazsınız, ancak bilirsiniz ki Rabbiniz şaşı değildir. Halbuki Deccal sağ gözü şaşı, hatta kör denecek kadar yoktur” dedi.23 Üstad Reşid Rıza bu konu ile ilgili olarak şöyle der: “Deccal ile ilgili hadislerin ortak ifadesinden anlaşıldığı üzere, Resulullah (s.a.v.), Deccal’in geleceğini fark etmiş ve onun ahir zamanda ortaya çıkacağını, insanlara birçok ha­rika işler göstereceğini, gösterdiği bu garip şeylerle birçok kişiyi saptıracağını,. Yahudilerden olup müslümanların onu öldüreceğini, müslamanların bu kutsal yerlerde Yahudilerle savaşıp onlara galip geleceklerini görmüş gibidir.

Bütün bunlar, Resulullah (s.a.v.)’e ayrıntılı ve vahiy yo­luyla değilde, mücmel olarak keşf ile bildirilmiştir. Bundan başka fitneler de, ona keşfettirilmiş ve o da bunları zikret­miştir.

Kaviler, bu hadisleri (lafiz olarak değil de) mana olarak rivayet etmişlerdir. Birçok ravi nakillerde ya­nılmıştır. İsrailiyatı yaymaya ve İsrailiyatı İslam’a sok­maya çalışanlar da, bile bile kasten bunları Deccal ile ilgili rivayetlerin içine karıştırmışlardır. Mala çok düş­kün olan Yahudi Siyonistlerin elektrik ve kimya gibi çağın modern fen ve tekniğinden yararlanarak bu an­lamda böyle bir fitne planlamaları uzak bir ihtimal de­ğildir.”

Üstad Reşid Rıza’nın bu sözlerini, aşağıda gelen şu ha­disler destekler gibidir.

Ebu Hureyre, Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu ri­vayet etmektedir:

“Müslümanlar, Yahudilerle savaşıp her taş, arkasın­da gizlenen Yahudi için:

Ey Müslüman! Bu (arkamda gizlenen) Yahudidir. Gel onu öldür’ demedikçe kıyamet kopmaz.”24

Burada saklanmanın fayda vermeyeceği, mecaz yoluyla yapılmış bir anlatım şeklidir.

Muaz b. Cebel, Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:

Beytü’l-Makdis’in iman Medine’nin harabına, Medine’­nin harabı büyük savaşın çıkışma, büyük savaşın çıkışı İstanbul’un fethine, İstanbul’un fethi de Deccal’in çıkışına alamet­tir.”25



4. Hz. İsa (a.s.)’ın Yeryüzüne İnmesi

Bu konuda gelen hadislerin genel ifadesinden anlaşıldı­ğına göre, Hz. İsa, ahir zamanda Deccal’in çıkması esnasında yeryüzüne inecek26 ve inmesi kıyametin büyük alametlerin­den biri olacaktır.

Hz. İsa yeryüzüne indiği zaman adaletle hükmedecek, İs­lâm Şeriatını egemen kılacak, insanların terkettiği şer’i esas­ları ihya edecek, Deccal’i öldürecek, Allah’ın dilediği kadar yeryüzünde kalacak, daha sonra ölecek, Müslümanlar onun cenaze namazını kılacak ve toprağa gömülecektir.

Daha sonra bütün müslümanların ruhunu alıp gidecek bir fırtına esecek ve sadece kötü kişiler kalacaktır. Kemalden sonra zeval olacaktır.

Ebu Hureyre, Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu ri­vayet etmektedir:

Allah’a yemin ederim ki, Meryem oğlu aranıza adil bir hakem olarak iniverecek, haçı kıracak, domuzu kesecek, cizyeyi kaldıracak, mal çoğalacak, öyle ki artık malı hiç bir kimse almayacak, bir tek secde bütün dünya ve içindekilerden hayrlı olacaktır.”

Daha sonra Ebu Hureyre, dilerseniz şu ayeti okuyun de­di:

Bütün ehli kitap ölümünden önce ona mutlaka İman edecek, o da kıyamet günü onlara şahit olacaktır”27

Urve b. Mes’ud es-Sekafî der ki: Abdullah İbn Amr’ın şöyle dediği işittim:

Resululah (s.a.) şöyle buyurdu:

Deccal, ümetimin arasında çıkacak ve kırk28 (zaman) kalacaktır. Derken Allah, Meryem oğlu İsa’yı gönderecektir. İsa, Urve b. Mes’ud gibidir. Ve Deccal’i arayıp onu helak edecektir.

Sonra insanlar, yedi yıl duracak; iki kişi arasında düş­manlık olmayacaktır.

Sonra Allah, Şam tarafından soğuk bir rüzgar göndere­cek ve yeryüzünde kalbinde zerre kadar hayr ya da iman bulunan hiçbir kimse kalmayacak, hepsinin ruhunu alacaktır. Hatta biriniz, bir dağın içine girmiş olsa bile, rüzgar oranın içine girip onun ruhunu alacaktır.

Bunun üzerine insanların kötü olanları, kuş hafifliğinde ve yırtıcı tabiatında kalacaklar. Ne bir iyilik tanıyacaklar, ne de bir kötülüğü engelleyecekler. Şeytan, onlara temessül ederek:

(Bana) katılmıyor musunuz?” diyecek. Onlar da:

Bize ne emredersin?” diyecekler.

Bunun üzerine şeytan, onlara, putlara tapmayı emrede­cek. Onlar bu halde rızıkları bol, yaşayışları güzelce devam ederken sur’a üfürülecektir. Bunu işiten herkes, boyun büke­cek ve boyun kaldıracaktır. Onu ilk işiten develerinin havu­zunu sıvayan bir adam olacaktır. O adam hemen ölecek ve diğer insanlar da ölecek.

Sonra Allah, çığ gibi ya da gölge gibi bir yağmur gönde­recek ya da yağmur indirecek. Bundan sonra insanların ce­setleri bitecek. Sonra sur’a bir defa daha üfürülecek ve bir­den kalkıp bakacaklardır. Sonra da:

Ey insanlar! Rabbinize gelin... Bunları durdurun! Çünkü onlar sorguya çekilecekler” denilecektir. Daha sonra da:

Cehennem ordusunu çıkarın’ denilecek ve kaç kişi­den? Denilecek. Her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuzu denilecek. İşte çocukları ihtiyarlatacak gün bu ve işte baldırın açılacağı gün budur.”29

Abdullah İbn Abbas, Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurdu­ğunu rivayet etmektedir:

Kötü İnsanlardan bazılarının üzerine sağ iken kı­yamet kopacaktır.”30

Kıyametin Alâmetleri

Kıyametin ne zaman kopacağı kimsenin bileceği bir husus değil ise de, onun yaklaştığını ifade eden alâmet­ler vardır.

Gökte kümelenen bulutlardan yağmurun yağacağı tahmini yapılabilir. Hatta yağmasından evvel esen hususî bir rüzgâr nihayet bir iki dakika sonra yağmur damlalarının düşeceğini anlatır. Denizde balıkların bir­denbire kaynaşması hatta bir kısmının karaya vurması biraz sonra kopacak bir fırtınaya alâmettir. Ağaçlarda açan çiçekler, kendilerinden sonra orada bitecek olan bir meyveyi müjdelerler. Karşımızdaki insanın yüzü­nün aldığı tuhaf şekiller onun elemli, üzüntülü veya si­nirli olduğunu etrafındakilere anlatır durur.

Kıyametin de kopmasından evvel görülecek birçok alâmetleri vardır. Bunlar peygamberimizden nakledi­len hadîs-i şeriflerde bildirilmiştir. Bu alâmetler görül­medikçe kıyamet kopmayacaktır.

Kıyamet alâmetleri, İslâm âlimleri tarafından iki kısma ayrılmıştır. Büyük alâmetler, küçük alâmetler.

Alâmetlerin bu ayrılışı, peygamberimizden gelen bir nakle dayanmaz. Bu ayrılışta iki nokta göz önünde bulundurulmuştur:



1) Küçük alâmet sayılanlar, insanların kendi irade­lerine ve hareketlerine bağlı olanlardır. İnsanların ken­di yaptıkları şeylerden ibarettir. Büyük olanlar ise, in­san iradesine bağlı olmayan alâmetlerdir.

2) Küçük sayılanlar zaman itibariyle daha evvel va­ki olacaktır ve olmaktadır. Kıyametin kopma zamanına büyüklere nisbetle daha uzaktır. Büyük alâmetler ise, ona oldukça yakındır. Artık büyük alâmetler görüldük­ten sonra sayılı günlere girilmiş demektir. Vaki olacak misli görülmemiş hâdisenin ilk çalkantıları, ufukta gö­rülen belirtilerdir. Dünya tabiî seyrinden çıkmış, mah­volmağa yönelmiştir. Artık bunlar, raylarından çıkan bir trenin düşmeden evvel geçirdiği sarsıntıdır.

Küçük alâmetler, aslında hakikaten küçük alâmetler değildir. Meselâ, yeryüzünde emanet hissinin tamamen kalkması, dünyada Allah diyecek kimsenin bulunmayacak hale gelmesi, katilin niçin öldürdüğünü, maktulün de neden öldürüldüğünü bilmeyeceği kadar öldürme hâdiselerinin çoğalması, küçük ve değersiz sa­yılmamalıdır.

Bu alâmetlerin daha evvelden bildirilmesi, kuru bir malûmat edinilmesi için değil, mü'minlere bir uyanış vesile ve sebebi olması içindir. Akıllı bir mü'min bu alâmetleri gördükçe Rabbına yönelecek, tevbe edecek, bu fitnelere karışmayacak ve muhafaza etmesi için Allah'a yalvaracaktır. Bu fitnelere karışmamak, imanı ve ameli ile yaşamak bir mü'min için kolay kolay bulu­nacak saadetlerden değildir.

VII- Büyük Alâmetler

Huzeyfetü'l-Gıfârî (r.a.) diyor ki:

"Biz aramızda ko­nuşurken Rasûlullah çıkageldi.

"Ne konuşuyorsunuz?" dedi. Arkadaşlar,

"Kıyametten bahsediyoruz." dediler. Efendimiz o zaman:



"Kıyamet, kendinden evvel on tane delil ve alâmet görmemizden evvel kopmayacaktır." dedi ve: Dumanı, Deccal’ı, Dâbbe'yi, güneşin battığı taraftan doğmasını, Meryem oğlu İsa Aleyhisselâm'ın inişini, Ye'cûc ve Me'cuc'u ve üç çöküntüyü: doğudaki yer çök­mesi, batıdaki çöküntü ve Arap Yarımadasındaki bir yer çökmesi, bunların en sonuncusu olarak Yemen’den çıkan bir ateşin insanları mahşere sürüp götüreceğini zikretti."31

Şimdi bu hadiste bildirilen on tane alâmeti birer bi­rer takip edelim:



1- Duhan:

Duman demektir. "Kıyamet gününden evvel haki­kati veçhile zuhur edecek, bütün yeryüzünü kaplaya­cak, bu hal kırk gün, kırk gece sürecek, mü'min nezleye tutulmuş gibi, kâfir de sarhoş gibi olacaktır."32


2- Deccâl:
Peygamber Efendimiz, Âdem Aleyhisselâm'ın yara­tılmasından kıyamet gününe kadar Deccal fitnesinden daha büyük bir fitnenin vâkî olmayacağını haber ver­mişlerdir.33 Onun hakkında gelen hadislerin anlattığı­na göre:

a) Deccal bütün Peygamberlerin ümmetlerine şer­rinden bahsettikleri korkunç bir kâfirdir.

b) Kendinin Rabb olduğunu iddia edecek, yanında bir nevi cennet ve cehennemi bulunacaktır. Bir zaman için istidrac olarak birçok harikulade haller gösterecek, daha sonra durum kendi aleyhine çevrilerek rezil ola­caktır.

c) Kısa boylu, bir gözü kör, yürürken bacaklarının arası iyice açık, iki kaşının arasında kâfir yazılı surat­sız, biçimsiz bir mel'undur.

d) Yeryüzünde kırk gün kalacak, bu günlerden ilki bir sene gibi, ikincisi bir ay gibi, üçüncüsü bir hafta, di­ğer günleri de normal günler gibi olacak, Mekke ve Me­dine'den başka girmedik bir yer bırakmayacaktır. Ken­disine ayak takımından pek çok kimseler tâbi olacaktır.

e) Zulüm ve fesadının dünyayı tuttuğu, mü'minlerin takatlerinin tükendiği ve iyice bunaldığı bir anda inen İsa Aleyhisselâm tarafından öldürülmek suretiyle şerrine nihayet verilecektir.

f) Onsekizinci Kehf sûresinin ilk on âyetini okuma­ğa devam eden ve onun zamanına ulaşan kimseler, onun şerrinden emin kalacaklardır.34

3- Dâbbetül'l-Arz:

Dâbbe, hareket eden, kımıldanan demektir. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur:



"O (kıyamete ait haber verilen) sözün manâsı kendilerinin aleyhinde ta­hakkuk edip, vukua geldiği zaman yerden bunlar için bir dâbbe çıkarırız ki, bu onlara insanların âyetlerimize kat'i bir kanaat beslemez olduklarını baş­larına kakarak söyler."35

Ebu Hüreyre (r.a.)'dan nakle­dilen bir hadisin meali ise şöyledir:



"Dâbbetü'l-arz, Musa'nın asa'sı ve Süleyman'ın mührü beraberinde olarak çıkacak, mühr ile müminin yüzünü parlatacak, asa ile kâfirin burnunu kıracak insanlar sofraya toplanacak, mümin ve kâfir tanınacak." 36

Dâbbetü'l-arz, takip edenin yetişemiyeceği, kaça­nın kurtulamıyacağı bir sür'atte olacaktır.



4- Güneşin Battığı Taraftan Doğması:

Kâinatta herşey kendi irade ve tedbirine bağlı olan Allah'ın irade ve emriyle güneş bir defaya mahsus ol­mak üzere garbdan doğar ve yine garbdan batar. Bu, bir Cuma gününe rastlayacaktır. Güneşin garbdan doğması artık tevbe kapısının bir daha açılmamak üze­re kapanması demektir. Ne bir kâfir ne münafiğın tevbesi, ne de bir isyankârın pişmanlığı ve yalvarması faide verecek değildir. Aşağıya bu mânayı ifade eden üç hadîs-i şerîf alıyoruz:



a) Ebu Musa el-Eş'arî rivayet etmiştir: "Peygambe­rimiz buyurdu ki:

"Allah Teâlâ, gündüz günah işleyen tevbe etsin diye, geceleyin elini açıp yayar. Gündüz olunca da geceleyin günah işleyen tevbe etsin diye elini kabul için açar. Ta ki güneş battığı yerden doğuncaya kadar." 37

b) Ebu Hüreyre (r.a.) peygamberimizden şu hadîs-i şerifi naklediyor:

"Güneş garbdan doğuncaya kadar tevbe edenin tevbesini Allah kabul eder." 38

c) Ebu Hüreyre' den nakledilmiştir:

"Güneş garbdan doğmadıkça kıyamet kopmaz. Doğduğu zaman ise in­sanların hepsi tamamen iman ederler. Fakat daha ev­vel iman etmeyen veya imanında bir hayır kazanma­yan nefse o gün yaptığı iman fayda vermez." 39

5- Hazret-i İsa'nın İnişi:

Deccal'ın fitnesiyle müslümanların iyice bunaldığı bir zamanda inecek, Deccâl'i öldürecek, Ye'cûc ve Me'cûc onun duası sebebiyle mahvolacaktır.

Hazret-i İsa, Peygamberimizin şeriatiyle amel ede­cektir. Çünkü kendi tebliğ ettiği din neshedilmiştir. As­lında bütün peygamberlerin tebliğ ettikleri dinler, pey­gamberlere değil Allah'a aittir. Bu sebeple bir Peygam­ber, yaşadığı zamanda Allah'ın tebliğ edilen dini ne ise onunla âmil olur. Peygamberin de diğer bir peygambe­rin şeriatiyle amel ettiği görülmemiş bir şey değildir, hem caiz, hem de vakidir.

Hazret-i İsa'nın şu anda sağ olup olmaması ihtilaflı bir meseledir. Hak Teâlâ O'nu kıyametten evvel yeryü­züne indireceği zamana kadar yaşatmağa veya Hazret-i Uzeyr ve Ashab-ı Kehf gibi bir müddet uyur halde bulundurup uyandırmağa, yahut da vefat ettirip tekrar derilterek göndermeğe kadirdir. Bunlar veya bunlar­dan daha başka ihtimallerden hangisi olduğunu tayin etmenin bize getireceği bir faide, bilmemenin vereceği bir zarar yoktur.

İmam Şevkanî, Hazret-i İsa'nın ineceği hakkında yirmi dokuz tane hadis bulunduğunu söyler.

6- Ye 'cuc ve Mecuc:

"Aslı ve nesebi belirsiz, din ve millet tanımaz bir insan melezi ki, çıkışları kıyamet alâmetlerindendir, yer­yüzünü ifsad edeceklerdir."40 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ni­hayet Ye'cûc ve Me'cûc seddi açılıp da her tepeden sal­dıracakları ve gerçek va'd olan kıyamet yaklaştığı va­kit, işte o zaman o küfr ve inkâr edenlerin gözleri he­men belirip kalacak, eyvah bizlere, doğrusu biz bundan gaflet içindeydik, hayır biz zalim kimselerdik diyecek­ler" buyurulur.41

Bu sed, Peygamber Zü'l-Karneyn Aleyhisselâm ta­rafından Ye'cûc ve Me'cûc'un fîtne ve fesadını önle­mek üzere demirin kızdırılıp ateş halini aldığı bir anda erimiş bakır dökmek suretiyle meydana getirilmiştir.42

Sayıları oldukça kabarık olacak, çekirgeler gibi var­dıkları yerlerde, yiyecek, içecek bırakmıyacaklardır. Bir hadîs-i şerifte: "... Allah Teâlâ Ye'cûc ve Me'cûc'u gönderir, onlar her bir tepeden saldırırlar, onların ön­de gelenleri Taberriyye'ye uğrarlar ve bulunan suyu içerler, arkadan gelenler "bir zamanlar burada su var­mış" derler."43

Ye'cûc ve Me'cûc, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın duası hürmetine tamamen öldüğü gibi, yeryüzünü dol­duran leşleri de, yine onun duâsı sonucu ortadan kaldı­rılır.

7- Doğuda bir yer çöküntüsü.

8- Batıda bir yer çöküntüsü.

9- Arap yarımadasında bir çöküntünün meydana gelmesi.

10- Hicaz taraflarından çıkacak olan büyük ateş. Ebu Hüreyre naklediyor: Peygamberimiz buyurdu ki:

"Hicaz toprağından çıkan ve Busra'daki develerin bo­yunlarını ışıldatacak bir ateş çıkmadıkça kıyamet kop­maz."44

Busra, Suriye'deki Havran kasabasıdır. Çıka­cağı bildirilen bu ateşin yüzlerce kilometreden görüle­cek kadar büyük olduğu anlaşılıyor. Arabistan'da bulu­nan zengin petrol yataklarının ve yine Arabistan'da va­ki olacak çöküşün bu ateşle ilgisinin bulunduğu söyle­nebilir.

Peygamberimizin haber verdiği on alâmet bunlar­dır. Bunların sırası tam olarak bilinmemektedir. Fakat artık bir tanesi vuku bulduktan sonra diğer alâmetlerin peş peşe geleceği muhakkaktır. On alâmet tamam olduktan sonra

"Allah Teâlâ Yemen tarafların­da ipekten daha yumuşak te'siri olan bir rüzgâr estirir, bu rüzgâr kalbinde bir buğday tanesi ağırlığınca imanı bulunanı dahi bırakmaz, öldürür."45

Yeryüzünde bir tek mü'min ve hayırlı kimse kalmaz, geri kalanlar ta­mamen şer takımıdır. Artık kıyametin kopması bir an meselesidir. İsrafil Aleyhisselâm'a gelecek olan bir emirle sura üfürülür ve Allah Teâlâ'nın dilediklerinden başka canlı olan herkes derhal düşer ve ölür..



VIII- Hadislerde Kıyametin Küçük Alâmetleri



1- Ebu Hüreyre (r.a.) naklediyor. Peygamber Efendimiz buyurdu ki:

"Zaman tekârub eder. (Günler, aylar, yıllar çok kısa gelmeğe başlar.) Amel azalır. Cimrilik alıp yürür. Fitneler su yüzüne çıkar ve herc çoğalır." Dediler:

"Ya Rasulallah herc ne ki?" Buyurdu:



"Öldürmek, öldürmek."46

2- "Ümmetim için onları bid'at ve günâha çağı­ran dalâlette bırakıcı reislerden korkuyorum. Ümme­tim arasına bir defa kılıç düştü mü bir daha kıyamete kadar kaldırılmaz. Ümmetimden de bir kısım kabileler müşriklere karışıncaya kadar hatta yine ümmetimden bazı kabileler putlara tapıncaya kadar kıyamet kop­maz. Şüphesiz ümmetim arasında kendini peygamber diye tanıtmağa çıkan otuz tane yalancı bulunacaktır. Halbuki ben peygamberlerin sonuncusuyum. Benden sonra peygamber yoktur. Allah'ın kıyamet emri gelince­ye kadar ümmetimden hakka yardımcı olan bir grub daima bulunacaktır. Muhalefet edenler onlara zarar veremez."47

3- "Ebu Zeyd (Yani Amr ibni Ahtab (r.a.) şöyle dedi: Rasûlüllah (s.a.) bizlere sabah namazını kıldırdı ve minbere çıkıp öğle vakti gelinceye kadar bizlere hitab etti. Müteakiben indi ve namazı kıldırdı. Sonra tek­rar minbere çıktı. Ta ikindi vakti gelinceye kadar bizle­re hitab etti. Sonra indi ve ikindi namazını kıldırdı. Sonra tekrar minbere çıktı, ta güneş batıncaya kadar bizlere hitap etti. İşte bu hitabelerinde bizlere olacak olan her şeyi haber verdi. Onları en çok bilenimiz, en iyi ezberliyenimizdir."48

4- "Ebu Hüreyre (r.a.) dedi ki: Rasulüllah (s.a.) şöyle buyurdu:

"Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, insan kabir üzerine varıp, kendisinde din değil, sadece belâ olduğu halde sıkıntı ve bunaltısın­dan dolayı kabir üzerine bürülüp bükülerek: Âh keşki ben bu kabrin sahibi yerinde bulunmuş olaydım, diye temenni etmedikçe kıyamet kopmaz." 49

5- Huzeyfe (ra.)'dan:

"Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, reisinizi öldürmedikçe, kılınçlarınızla vuruşmadıkça ve dünyaya en şerlileriniz hakim olma­dıkça kıyamet kopmaz."50

6- Ebu Hüreyre (r.a.) dedi ki: Peygamber (s.a.) şöyle buyurdu:

"Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim, insanlar üzerine öyle bir zaman gelecektir ki katil, hangi şeyden dolayı öldürdüğünü bilemiyecek, maktul de hangi şey üzerine öldürüldüğünü bilemiyecektir".51

7- Enes (r.a.)'den nakledilmiştir: Peygamberimiz buyurdu ki:

"Yeryüzünde Allah Allah denilmediği za­mana kadar kıyamet kopmaz."52

8 - Ebu Hureyre (r.a.)'den şöyle demiştir:

Meclisin birinde Rasûlüllah (s.a.) huzûrundakilere söz söylerken aniden bir a'rabî gelip,

"Kıyamet ne zamandır?" diye sordu. Rasûlüllah (s.a.) sö­zünü kesmeyip devam buyurdu. Oradakilerin kimi (kendi kendine):

"A'rabinin ne dediğini işitti ama sualin­den hoşlanmadı"; kimi de "belki işitmedi" diye hükmetti. Nihayet Rasûlüllah (s.a.) sözünü bitirince galiba:



"O kıyameti soran nerede?" diye (yani bunun gibi bir lâfız ile) sual buyurdu. A'rabî:

"İşte ben ya Rasûlallah", dedi. Bunun üzerine:



"Emanet zayi edildi mi kıyamete inti­zar et." buyurdu. Yine a'rabî:

"Emaneti zayi etmek nasıl olur?" diye tekrar sorunca:



"İş, ehil olmayana tevcih edildi mi kıyameti intizar et." 53 buyurdu.

Bütün bu hadislerin birleştiği tek nokta şudur ki kıyametten evvel insanlar kendi davranış ve hareketle­riyle, kendi ahlâksızlıklarıyla dünyayı, üzerinde yaşan­mayacak ve şayet yaşanırsa huzur ve lezzet bulunma­yacak hale getirecekler, yaşamaktan bıkıp usanacak­lardır. Kıyamet de işte ondan sonra kopacaktır.



1 Muhammed: 47/18.

2 Buhârî, Rikak 39, Talak 25, Tefsiru Sure-i Naziat 1; Müslim, Cum’a 43, Fiten 132-135; İbn Mâce, Mukaddime, 7, Fıten 25; Dârimî, Rikak 46; Müsned, 4/309. 5/92, 103, 108

3 İbn Hibbân, Sahih, 1/375; İbn Huzeyme, Sahih, 4/5; İshak b. Rahaveyh, Müsned, 1/211

4 Buhârî, İman 37; Müslim, İman 5; İbn Mâce, Mukaddime 9, Fiten 25; Müsned, 2/426

5 Buhârî, Fiten 25, Murteddîn 8; Müslim, Fiten 17; Müsned, 2/313, 530, 3/95.

6 Kıyametin büyük alametlerinden biri de, güneşin batıdan doğmasıdır. Bu konuda 3 görüş ileri sürülmektedir;

1. Güneşin, kıyametten önce battığı yerden dogması.

2. Güneşin, batıdan doğması; ilmin, irfanın, medeniyetin Batı Av­rupa’dan gelmesi.

3. Güneş gökte belli bir sisteme göre dönen çok sayıdaki gök cismin­den bir tanesidir. Güneş, güneş sistemine giren yıldızlarla birlikte, sakin haldeki bir yıldıza doğru hızla yol almaktadır. Buna göre güneşin uzay­daki bir noktayı geçemeyeceğine ve bundan sonra geri dönmekle emrolunacağına ihtimal verilmektedir. Bunun ardından da, güneşin, batı tarafından doğması sonucuna götürecek büyük hadise gerçekleşe­bilir. Sonra durum, yine eski haline dönebilir. Bu görüşü, bugünkü ilmi veriler ile geçmişte Vahidî, Katâde, Mukâtil, Zeccâc ile İbn Kuteybe gibi alimler ileri sürmüştür.

Yalnız nasslarda bildirilenlerin, nasıl gerçekleşeceği hakkındaki kesin bilgiyi Yüce Allah bilir.

Güneşin, batı tarafından doğmasından sonra iman edenin, imanının kendisine bir yarar sağlamayacağı üzerinde şüphe yoktur.


7 Dâbbetü’1-arz, “arz hayvanı” demektir. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de, “Onlar hakkındaki söz gerçekleştiği zaman, onlar için, yerden bir ‘Dâbbe’ çıkarırız ki, bu, onlara..., söyler” Neml: 27/82 ile Hz. Peygam­ber (s.a.v.)’de birçok hadiste, Kıyamete yakın, Kıyamet alametlerinden biri olarak “Dâbbetü’l-arz”ın çıkacağından bahsetmektedir. Fakat Dâbbetü’l-arz’ın niteliği, nerede ve ne zaman çıkacağı husu­sunda birçok görüş bulunmaktadır. Hatta günümüzde aids hastalığı­nın bile Dâbbetü’1-arz olduğu görüşü ileri sürülmektedir. Dâbbetü’l-arz’ın ortaya çıkması, Kıyametin yaklaştığını göstermektedir.

Dâbbetü’1-arz, ahir zamanda insanların bozuldukları, Yüce Allah’ın emirlerini terk ettikleri ve Hak din olan İslam’ın değiştirilmeye kalkışıldığı dönemde ortaya çıkacaktır.

Dâbbetü’1-arz ortaya çıkması olayı ile Güneşin batıdan doğması ola­yından hangisinin daha önce gerçekleşeceği meselesinde iki ayrı görüş bulunmaktadır.


8 Ebu Dâvud, Melahim 12, Fiten 32

9 Buhârî, Rikak 40; Müslim, İman 248, 249; İbn Mâce, Fiten 32; Müsned, 2/231. 313, 350, 372. 398.

10 Neml: 27/82.

11 Neml: 27/23-25.

12 Ebu Dâvud ve Tirmizî rivayet etmiştir.

13 Ebu Dâvud ve Hâkim rivayet etmiştir.

14 Ebu Dâvud, bunu, Hz. Ali’nin sözünden rivayet etmiştir.

15 Ebu Dâvud rivayet etmiştir.

16 Müslim rivayet etmiştir.

17 Ebu Dâvud rivayet etmiştir.

18 “Mehdi” kelimesi, sözlükte; hidayet olunmuş, hidayete ulaşmış kimse anlamına gelmektedir. Bu manada, doğru yolda olan her lider, Mehdî’dir.

19 İbn Mâce rivayet etmiştir.

20 Yûnus: 10/24.

21 Feth: 48/28.

22 Deccal’in, bu isimle isimlendirilmesinin nedeni; onun, yeryüzünü dola­şıp uzun mesafeleri kısa zamanda kat etmesi ve gözünün şaşı olmasıdır.

23 Buhârî, Edeb 77, Fiten 26, Tevhid 17, Cihad 178, Enbiya 3; Müslim, Fiten 95, 101; Ebu Dâvud, Melahim 14, Sünnet 26; Tirmizî, Fiten 52, 62; İbn Mâce, Fiten 33; Müsned, 1/176, 182. 2/27, 149, 6/140.

24 Buhârî, Menakıb 25; Tirmizî, Fiten 52; ; İbn Mâce, Fiten33; Müsned, 2/67, 122, 131, 135, 149, 417, 530.

25 Ebu Dâvud, Melahim 3 (4294); Müsned, 5/222, 245. Reşid Rıza’nın da dediği gibi, bu tür rivayetlerin içine raviler tarafında birçok şey ka­rıştırılmıştır. Bu rivayete de birçok şeyin karıştığı gözler önündedir.

26 Hz. İsa’nın yeryüzüne inmesi meselesi, erken devirlerden itibaren Sün­nî ve Şiî kaynaklarında yer almış, son dönemlerde ise bu konudaki tar­tışmalar çoğalmıştır. Kur’ân-ı Kerîm, Hz. İsa (a.s.)’ın öldürüldüğü ve çarmıha gerildiği tezini reddetmektedir. O, öldürülmemiş ve çarmıha gerilmem iştir. Allah, onu, kendi katına yüceltmiş ve yükseltmiştir. Ni­sa: 4/157-158; Hz. İsa’ya ait bu yüceltme ve yükseltme işinin; beden ile mi, yoksa ruh ile mi; beden ve ruh diri olarak mı, yoksa beden ölü yalnız ruh olarak mı gerçekleştiği hususu kapalıdır. Bu konu, asırlar boyu Kur’an yorumcularını meşgul etmiştir. Çünkü Kur’an’da Hz. İsa’nın kıyametin kopmasından önce yeryüzüne ineceğine dair açık bir ifade yoktur. Bu konu ile ilgili Nisa: 4/159, Zuhruf: 43/61 ayetleri de kapalıdır.

Bu konuyu aydınlığa kavuşturmaya çalışan Tarihçiler, Kıssacılar ve Müfessirler belli ölçüde Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarından ve onların sözlü geleneğinden etkilenmişlerdir. Yine Hz. İsa’nın, yeryüzüne inmesi ve kıyametten önce dönüşü konusu da tartışılmıştır. Hadislerde yer alan Hz. İsa’nın dönüşü konusu, müfessirleri, zorunlu olarak Al-i İmrân: 3/55; Nisa: 4/156-159; Maide: 5/117’deki ayetlerde geçen bazı kelimeleri yoruma zorlamış ve “ahad” olsalar da konu ile ilgili hadisleri değerlendirmeye almışlardır.

Yalnız bu hadislerin, akideyi ilgilendirmediğine dikkat edilmesi gere­ken bir konudur. Ayrıca tarih boyunca ümmetin büyük bir bölümü, Mesih düşüncesini; uyuşukluk, pısırıklık ve tembelliğe bir kalkan ola­rak kullanmışlardır.

Diğer taraftan tedvin döneminde Hıristiyan kültürüyle karşılaşmanın bir sonucu olarak bu melse, İslam akaidi konulan içerisine girmiş olması kuvvetli bir muhtemeldir. Çünkü Hz. İsa’nın, insanların asli güna­hını affettirmek için kendini feda ettiği ve Tanrı hükümranlığını kurmak üzere dünyaya yeniden döneceği inancının Hıristiyan la ra ait bir akide olduğu bilinmektedir.

Bu konuda geniş bilgi için şu eserlere bakılabilir: İslam Ansiklopedisi, İsa maddesi, TDV İst. 2000, 22/472-473; Doç. Dr. Abdullah Aydemir, a.g.e, s. 254; Mahmut Şeltut, İsa’nın Ref i, Ank. Üniv. İlahiyat Fak. Dergisi, XXIII, 319-324, Ank. 1978 (tere. E. Ruhi Fığlalı); E. R. Fığlalı, Kadıyanilik, İzm. 1986. s. 5-15 (ç)


27 Nisa: 4/159. Buhârî, Enbiya 49, Büyü 102, Mezalim 31; Müslim, İman 242, 243; Tirmİzî, Fiten 54; İbn Mâce, Fiten 33; Müsned, 2/240, 272: 394, 411, 482, 494, 538. 6/75.

28 Müslim’de geçen ifadeye göre, hadisin ravisi, Abdullah İbn Amr’ın burada kırk gün mü, fark ay mı, fark yıl mı dediğini hatırlamamaktadır.

29 Müslim, İman 116. Bu tür hadisler mana olarak rivayet edildiği için, bu hadisin giriş kısmında bazı ravi katkıları var.

30 Buhârî, Fiten 5; Müsned, 1/405, 435, 454.

31 Müslim, Ebu Davud, Tirmizî Tâc: 5/334.

32 H. B. Çantay Meâl-i Kerim: 3/882'deki nottan.

33 Müslim Tâc: 5/351.

34 Bu mevzuda bak: Et-Tâcü'l-Camiu li'1-Usûl: 5/345, 357. Mehmet Sofuoğlu Sahih-i Müslim ve Tercemesi: 8/471.

35 Neml, 27/82

36 Ahmed b. Hanbel, Tirmizî, İbnü Mace, Hak Dini Kur’an Dili, 5/3703. Dabbetü'1-Arz için fazla malûmat aynı eserin aynı sahifelerinde vardır.

37 Müslim, Tâc: 5/152.

38 Müslim, Tâc: 5/152.

39 Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tâc: 5/152.

BİR CUMA SABAHI

Bugün cuma sabahı, güneş şarktan doğuyor.

Demek tevbe kapısı yine açık duruyor.

Ümidler müjdeliyor pişman günahkârlara,

Koşun salâha diyor, koşun felaha diyor.

Emir çıkmadı garbdan doğmam için biliniz.

Tevbe edin yalvarın Rabbmıza hepiniz.

Asırlar boyu asla isyan nedir bilmedim,

Hem sizde irade var, ben gibi değilsiniz.

Nice ümmetler gördüm siz dünyaya gelmeden

Kimi itaat etti, asla kibirlenmeden.

İsyan edenler aldı başlarına belâyı

Kurtarın kendinizi ben garbdan görünmeden.



Bir gün "garbdan doğ" denir, çok yazık olur size

40 Hak Dini Kur'ân Dili, 4/3288

41 Enbiya, 21/96-97

42 Bak.: Kehf, 18/94-98. âyetler

43 Müslim, Tâc: 5/356.

44 Bu ateş hakkında Tecrid Tercemesine bakanız: 12/329.

45 Müslim,Tâc: 5/337.

46 Buharî, Müslim, Tâc: 5/301

47 Ebu Davud, Tâc: 5/303

48 Sahih-i Müslim ve Terceraesi: 8/421

49 Sahih-i Müslim ve Tercemesi: 5/445

50 Tirmizî, Tâc: 5/306.

51 Sahih-i Müslim ve Terceraesi: 8/445.

52 Tirmizî, Tâc: 5/337.

53 Tecrid Tercemesi: 1/55.

Yüklə 108,39 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin