Kiyâmet alâmetleri Yusuf el-Vâbil Çeviren c emaleddin kutlu


S EKİZİNCİ BÖLÜM DÂBBETÛ’L-ARZ



Yüklə 1,57 Mb.
səhifə15/22
tarix15.01.2018
ölçüsü1,57 Mb.
#37943
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   22

S

EKİZİNCİ BÖLÜM

DÂBBETÛ’L-ARZ


Kur’an ve hadislerde sabit olduğuna göre ahir zamanda yerden bir Dâbbe’nin çıkması kıyametin alametlerindendir.

Dâbbetû’l-Arz’ın çıkacağına dair deliller:



A- Kur’an’dan deliller:

Yüce Allah şöyle buyuruyor: “O söz başlarına geldiği (kıyamet yaklaştığı) zaman, onlara yerden bir dâbbe (mahluk) çıkarırız da, bu onlara insanların âyetlerimize kesin olarak iman etmediklerini söyler” (Neml: 82)

Bu âyette, insanların fitne ve fesat çıkardıkları, Allah’ın emirlerine uymadıkları ve hak dini değiştirdikleri bir zamanda yerden bir dâbbe’nin çıkacağı ve insanlara bununla ilgili olarak konuşacağı vardır.1

Alimler, “O söz başlarına geldiği zaman” âyetinin manası hakkında şöyle demişlerdir: Yani onlar fesad, isyan ve taşkınlıkta haddi aştıkları için, Allah’ın âyetlerinden yüz çevirip, onların iniş sebeplerini ve içindeki manaları düşünmedikleri için, kendilerine yapılan nasihatleri dinlemeyip ders almadıkları için Allah’ın onlara vadettiği şey gerçekleşmiştir. Yani Allah Azze ve Celle: Eğer onlar bu durumda olurlarsa biz onlara konuşan bir hayvan çıkarırız, diyor. Aklı olan ve konuşan bir hayvan. Normalde hayvanlar konuşamaz ve akledemezler. Öyleyse insanlar bilsinler ki bu Allah katından gelen bir alamettir.1

Abdullah b. Mesud diyor ki: “O sözün gerçekleşmesi: Alimlerin ölmesi, İlmin kalkması ve Kur’an’ın unutulmasıyla olur.”

Sonra şöyle diyor: “Kur’an unutulmadan önce onu çok okuyunuz”. Bu sözü duyanlar: “Bu Kur’an’lar unutulacak. Peki insanların ezberlerinde olan ne olacak” dediler. İbn Mesud şöyle dedi: “Geceleyin uykularında iken hafızalarından silinir, gündüz olunca tekrar etmeye çalışırlar. Lailahe İllallah kelimesini de unuturlar ve cahiliye sözlerini söylemeye başlarlar. İşte o an o sözün gerçekleştiği zamandır.”2



B- Hadislerden deliller:

1- Müslim, Ebu Hureyre (ra) dan Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivayet ediyor: “Eğer şu üç şey çıkarsa, önceden iman etmemiş yada imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz: Güneşin batıdan doğması, Deccal, Dâbbetû’l-Arz”3

2- Müslim, Abdullah b. Amr (ra)’ın şöyle dediğini rivayet ediyor: “Ben Rasulullah (sav)’den bir hadis dinledim onu asla unutmam. O şöyle diyordu: Kıyametin ilk alâmeti güneşin batıdan doğması ile kuşluk vakti Dâbbetû’l-Arz’ın çıkmasıdır. Hangisi önce çıkarsa diğeri onun arkasından görülür.”4

3- Daha önce geçen Huzeyfe b. Useyd hadisinde kıyametin büyük alametlerinden biri Dâbbetû’l-Arz’dır.5

4- İmam Ahmed, Ebu Umâme (ra)’dan merfu olarak Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivayet ediyor: “Dâbbe çıkar, insanların yüzüne damga vurarak iz bırakır. Sonra içinizde bu insanların sayısı çoğalır. Öyle ki bir adam deve satın alırda Ona: “Bunu kimden satın aldın?” diye sorulur. O da “Yüzünde damga izi bulunan birinden” der.”1

5- Müslim, Ebu Hureyre (ra)’dan Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivayet ediyor: “Şu altı şey gelmeden önce salih amel işlemeye gayret edin:.... Dâbbetû’l-Arz”2

6- İmam Ahmed ve Tirmizi, Ebu Hureyre (ra)’dan Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: “Dabbe çıkar. Elinde Musa (as)’ın âsası ile Süleyman (as) mührü vardır. Mühürle kafirlerin üzerlerine tanınmalarını sağlayan bir iz bırakır. Âsa ile müminlerin yüzlerini parlatır. İnsanlar yemek yemek için sofraya toplandıklarında içlerinden biri: “Yâ mümin” diye seslenir, diğeri: “Yâ kafir” diye seslenir.”3

Dâbbetû’l-Arz hangi hayvandır:

Alimler, Dâbbetû’l-Arz’ın hangi hayvan olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Şimdi bu görüşleri görelim:

1- Kurtubi diyor ki: “Bütün bu görüşlerin en doğrusu: Dâbbe’nin Salih (as)’ın devesinin benzeri olduğudur. Doğrusunu Allah bilir”1

Bu görüş için Ebu Davud et-Tâyalisî’nin Huzeyfe b. Useyd el-Gifari’den rivayet ettiği şu hadisi delil getirmektedir: “Rasulullah (sav) Dâbbe’den bahsetti: ... Kimse onu otlatmaz. O, Haceru’l-Esved ile Makam-ı İbrahim arasında böğürür”2

Bu hadisin konuyla ilgisi “böğürür” kelimesidir. Çünkü böğürme deveye has bir durumdur.”

Sonra Kurtubi şöyle diyor: “Salih (as)’ın devesi öldürülünce onun yanındaki diğer deve kaçtı. Önünde bulunan bir kaya yarıldı ve bu deve oraya girdi. Sonra da kaya kapandı. Tâ ki çıkana kadar orada bulunmaktadır.”

Sonra şöyle diyor: “Şunu diyen ne güzel söylemiştir:



Salih’in devesinin benzeri çıkacağını düşün.

İnsanlara iman ve küfür damgasını vuruyor.3

Kurtubî’nin bu görüşünü incelemek gerekir. Çünkü delil olarak aldığı hadisin senedinde, kendisinden hadis alınmayan bir ravi vardır. Ayrıca, “Müstedrek” te olduğu gibi hadisin değişik rivayetlerinde “böğürür” yerine farklı kelimeler geçmektedir.

2- Dâbbe, Temim ed-Dâri (ra)’dan rivayet edilen Deccal hadisinde ismi geçen “Cessâse” dir. Bu söz sahabeden Abdullah b. Amr b. As (ra)’a dayandırılmaktadır.1

Temim ed-Dârî hadisinde, Cessâse’nin ahir zamanda çıkacak olan Dabbetu'l-Arz olduğuna dair bir delil yoktur. O hadiste sadece Temim ed-Dari’nin vücudu çok kıllı bir hayvanla karşılaştığı ve ona: “Sen kimsin?” diye sorduğu, cevap olarak ta: “Ben Cessâse’yim” dediği vardır.

O kendisini, Deccal’e haber taşıyan casus anlamında olan “Cessâse” olarak isimlendirmiştir.2

Yine bizim bu bölümde bahsettiğimiz hadisler, insanlara mü’min veya kafir damgasını vuracak ve onların yaptıkları inkarları kötüleyecek olan Dâbbe’nin Deccal’e haber taşıyan Cessâse olmadığını gösterir. Doğrusunu Allah bilir.

3- Dâbbe, Kureyş Kâbe’yi yıkıp tekrar yapmak istediklerinde Kâbe’nin temelinde görülen büyük yılandır. Kurtubî, Kitabu’n-Nikâş’tan naklederek bu sözün İbn Abbas’a dayandırıldığını söylemekte ama senedini vermemektedir3. Şevkânî de bunu Tefsir’inde zikretmektedir.4

4- Dâbbe, bid'at ve küfür ehli ile konuşarak mücadele eden bir insandır. Onları susturmak için onlarla tartışır. Artık kabul etmeyen açık bir delille helak olur, kabul eden de açık bir delille kurtulur.

Bu sözü Kurtubî nakletmekte ve: “Eğer Dâbbe bid'atçilerle tartışan bir insan olsa idi, Dabbeu'l-Arz kıyametin on alametinden harikulade özelliği olan konuşan bir hayvan olamazdı.” Diye de cevaplandırmaktadır.

Yine onun ismi Dâbbe iken, onun insanlarla tartışan ve mücadele eden bir alim olması ve insan veya alim veya imam ismiyle isimlendirilmesi doğru olmaz. Çünkü bu lügat alimlerine göre de yanlıştır.1

5- Dâbbe ismi, cins isimdir ve her hayvana verilir.2 Yoksa acaib ve değişik özelliği olan bir hayvan değildir. Belki de Dâbbe’den kasıt, insanın vücudunu ve sağlığını bozan tehlikeli mikroplar olabilir. Çünkü o yara açmakta ve öldürmektedir. Yine Dâbbe’nin yaralaması ve eziyet vermesi onun insanlara söyleyeceği iğneli ve keskin nasihatlerdir. Belki onlar bu sözlerle tevbe edip Allah’a dönerler ve dinlerine sarılırlar. Lisan- ı hal ile konuşmak, söylenen sözden daha etkilidir. Çünkü sözle azarlamanın bir manası da yaralamak ve dağlamaktır.

Bu söz, İbn Kesir “el-Fiten ve’l-Melâhim” kitabına dipnot yazan Ebu Ubeyye’ye aittir.3 Bu görüş gerçek olmaktan çok uzaktır. Şöyle ki:

a. Mikroplar ve bakteriler çok eski zamandan beri mevcut olan yaratıklardır.4Dâbbe ise kıyamet alametlerindendir ve şu ana kadar görülmemiştir.

b. Mikroplar gözle görülmez canlılardır. Dâbbe’nin ise görülemeyeceğini söyleyen bir kişi dahi olmamıştır. Bilakis Rasulullah (sav) insanlara onun görülecek hallerini haber vermiş, elinde Musa (as)’ın âsası ile Süleyman (as)’ın mührü olacağını söylemiştir.

c. Dâbbe, insanların yüzlerinde mü’min ve kafir olduklarını gösteren bir damga vurur. Mü’minlerin yüzlerini parlatır, kafirlerin yüzlerinde ise bir iz bırakır. Mikroplar ise böyle bir şeyi yapamaz.

d. Açıkça görülen o ki, bu sözü söylemeye neden olan şey, Dâbbe hakkında çok farklı sözlerin söylenmiş olmasıdır. Fakat Allah’ın kudreti her şeyin üstündedir. Bizim Rasulullah (sav)’den sahih olarak gelen şeye teslim olmamız gerekir.

Ayrıca, eğer sözcüğü birdenbire aklımıza gelen anlama taşımaya engel herhangi bir şey varsa, hemen o anlamın dışına taşamayız. Bu ancak gerçek anlamın dışında olusa olur. Öyleyse Ebu Ubeyye’nin bu görüşü mü’fessirlerin sözüne terstir. Çünkü Dâbbe, insanların normal karşıladığı şeyin dışında farklı bir şeydir. O, harikulade bir şeydir, aynı güneşin batıdan doğması gibi.

Nitekim Rasulullah (sav) bu iki alâmetin birbirine yakın olarak görüleceğini şöyle beyan etmektedir: “İlk çıkan alâmet güneşin batıdan doğması ile kuşluk vakti Dabbeu'l-Arz’ın çıkmasıdır. Hangisi önce çıkarsa diğeri onu arkasından görülür.”1

Burada herkesin iman etmesi gereken şey, Allah’ın ahir zamanda insanlarla konuşan bir mahluk çıkaracak olmasıdır. Onlarla konuşması bir mucize olacak ve onlara dini yalanlamalarından dolayı bir azabın çatacağını bildirecektir. Zaten Dâbbe’nin çıktığını gören insanlar, onun kıyametin yaklaştığını haber veren bir alâmet olduğunu anlayacaklardır. Oysa onlar daha önce ne Allah’ın varlığına nede ahiret gününe inanıyorlardı.

Yine Dâbbe’yle ilgili âyetin Kur’an’da Neml suresinde geçmesi; onun insanlarla konuşmasına, onların onu dinleyeceklerine ve anlayacaklarına delildir. Zira bu surede karınca, kuş ve cinlerin Süleyman (as)’la konuştuğu görülmektedir. Dâbbe’nin de insanlarla konuşacağı âyetinin bu surede geçmesi, surenin genel kapsamına uygundur.1

Ahmed Şakir diyor ki: “Âyette arapça olarak açıkça “Dâbbe” diye geçmektedir. Arap dilinde “Dâbbe”nin manası bellidir ve açıklamaya ihtiyaç toktur…Sahih hadis kitaplarında ve diğerlerinde geldiği üzere “Dâbbe”nin ahir zamanda çıkacağı ve kıyamet alâmetlerinden olduğu açıktır. Ayrıca, Dâbbe’nin şekli ve sıfatıyla ilgili birçok haber bulunmaktadır. Ancak bunların Rasulullah (sav)’in hadisi olup olmadığı kesin belli değildir. Ama Kur’an’da onunla ilgili âyet vardır. Bunu kabul etmemiz gerekir. Fakat zamanımızda İslam dinine müntesip olduğu halde görüşleri ve sözleri hoş olmayanlar var. Bunlar gayb’a iman etmek istemiyorlar. Onlar ancak, örnek aldıkları her türlü hayasızlıkları normal karşılayan, toplumları ve dinleri parçalayan dinsiz ve putçu Avrupalı müsteşrik hocalarının kendilerine tarif ettikleri maddeci ve akılcı metodu kabul ederler. Onlar bizim inandığımız gibi inanmazlar lafı ağızlarında gevelerler, döndürürler, dolaştırırlar ve en sonunda arapçadaki gerçek anlamının dışında bir söze çevirirler. Böylelikle onu, içlerindeki gizledikleri inkara uygun bir yere koyarlar.”2

Dâbbe’nin çıkacağı yer:

Dâbbe’nin nerede çıkacağı konusunda alimlerin farklı görüşleri vardır:

1- Dâbbe, Mescid-i Haram’ın bulunduğu Mekke’den çıkar. Taberâni’nin “Evsat” da rivayet ettiği Huzeyfe b. Useyd -bana göre merfu- hadisinde şöyledir: “Dâbbe, Mescid-i Haram’ın bulunduğu yerde çıkar. İnsanlar sokağa çıktıklarında onu görünce şaşırırlar.”1

Süfyan b. Uyeyne2 diyor ki: “Dâbbe, imam gece insanlara namaz kıldırıp ayrıldıkta sonra çıkar. Oysa namazdan önce insanlara Dâbbe’nin henüz çıkmadığını haber vermiştir.”3

2- Dâbbe, üç yerden çıkar. Önce bazı çöllerde çıkar sonra kaybolur. Sonra bazı köylerde çıkar. Sonra Mescid-i Haram’da görülür.

Dâbbe’nin Görevi:

Eğer Dâbbe çıkarsa, insanlara mü’min ve kafir damgasını vurur. Mü’min kişinin yüzü parlar. Bu onun imanlı olduğunu gösterir. Kafirin ise burnu üzerinde bir iz bırakır ki bu da onun kafir olduğunu gösterir.

Allahu Teâla şöyle buyuruyor: “Onlara yerden konuşan bir Dâbbe çıkarırız.” (Neml: 82)

Dâbbe’nin konuşması hakkında tefsir alimleri farklı görüşler ileri sürmüşlerdir:

1- Onlara söz ile konuşur. Yani muhatapları olan insanlara hitap eder. Bu da Ubey b. Ka’b’ın âyeti “tunebbiuhum” şeklinde okuyuşuna delildir.

2- Onlara damga vurarak yara izi bırakır. Âyetin “teklimehum” diye okunması buna delildir. el-Kelmu yani: yara. İbn Abbas (ra)'ın bu şekilde okuduğuna dair rivayet vardır. Yani: Onlara damga vurur.1

Ebu Umâme (ra)'dan gelen hadis bu görüşe delildir: “Dâbbe çıkar. İnsanların burunlarında yara izi bırakır.”2

İbn Abbas’ın: “Evet bunu yapacaktır” dediği rivayet olunmuştur. Yani: Onlarla konuşacak ve onlara damga vuracak.

İbn Kesir diyor ki: “Bu söz, içinde çelişki olmayan güzel bir sözdür. Doğrusunu Allah bilir.”3

Dâbbe’nin söyleyeceği söz ise şudur: “İnsanlar âyetlerimize kesin olarak iman etmemişlerdir.”

Bu âyet eğer “İnne”nin hemzesi üstün olarak okunursa bu anlamda olur. Yani: Bu onlara âyetlerimize kesin olarak iman etmediklerini haber verir. Bu okuyuş Kûfe’lilerin ve bazı Basra’lıların okuyuşudur.

Hicaz, Basra ve Şam’lıların okuyuşu “İnne”deki hemzenin kesreli okunmasıdır ki, yeni bir cümleye başlama olur. O zaman mana: Onlara yaptıkları kötülükleri konuşur veya İslam dışındaki dinlerin geçersiz olduğunu konuşur, anlamındadır.1

İbn Cerir diyor ki: “Bu konudaki sözün özü, manası birbirine yakın iki okuyuş vardır. Ve bütün beldelerde bu iki okuyuş geçerlidir.2

DOKUZUNCU BÖLÜM


Yüklə 1,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   22




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin