V- XVI. ve XVII. Yüzyılda Halep Livasının Ekonomik Durumu
Halep Livası’ndan elde edilen gelir Halep, Antakya ve bazı kasaba merkezlerinde bulunan vakıflar hariç 15.554.109 akçedir. Bu gelirde en fazla hisseyi 10.479.012 akçe ile padişah hası oluşturmaktadır. Daha sonra sırasıyla vakıflara 2.240.761, tımarlara 319.661, zeametlere 188.743, İkta-ı Arap’a 88.957,5 ve defterdar hasına da 10.923 akçe gelir ayrılmıştır.49
XVI. yüzyılda Halep’te tarım ve hayvancılık gelişmişti. Zaten Osmanlı Devleti’nin iktisadi gücünü esas itibariyle tarım ve hayvancılık teşkil ediyordu. Halep Sancağı’nda da nüfusun çoğunluğunun yaşadığı kırsal alanlarda iktisadi faaliyetler büyük ölçüde ziraatta dayanıyordu. Ziraat bakımından en çok üretilen mahsuller, hiç şüphesiz, temel gıda maddelerinin hammaddesini teşkil eden arpa ve buğday idi. Bu mahsullerin ekimi sancağın bütün bölgelerini şamil olup bunlara ilaveten nohut, mercimek ve pamuk, hayvan yemi olarak ta bakla, darı, culban ve küşne en fazla ekimi yapılan hububat ve bakliyat çeşitleriydi. Meyvelerden başta üzüm ve zeytin olmak üzere, fıstık, incir, ceviz, kayısı, nar, kiraz ve vişne bostan mahsulü olarak da karpuz, kavun ve acur vb. mahsuller yetiştirilmekteydi.50
Hayvancılık alanında ise en fazla küçükbaş hayvanları olan koyun ve keçi besleniyordu. Bu hayvanlar sancağın bütün köy ve kasabalarında yetiştirilmekle birlikte bu alanda ilk sırayı Halep Türkmenleri alıyordu. Zira bunların sahip oldukları koyun ve keçi miktarı 1552 yılında 1.302.593 adetti.51
Halep Eyaleti, XV. yüzyılda İran ipeğini Batı’ya taşıyan Ermeni tüccarlarca Pazar olarak seçilmişti. Diğer rakipler yerine Halep’in seçilmesi, büyük oranda pratik bir nedene dayanıyordu: Halep şehri, bu tüccarların İran ile Azerbaycan arasında sınır oluşturan Aras nehri üzerindeki merkezleri Culfa’ya diğer ticaret merkezlerine göre daha yakındı. Ayrıca Halep, XV. Yüzyılda genellikle şiddetin kol gezdiği Orta Anadolu’dan da daha güvenliydi.52
İpek alanında Halep uzun bir süre ticaret merkezi olup Bursa’nın rakibi olmuştur. İpek kervanları Halep’e, Erzurum yoluyla ve Fırat vadisi boyunca ya da, daha çok, Van, Bitlis, Diyarbakır ve Birecik yoluyla, Tebriz’den gelirdi. Osmanlılar, 1516-1517’de Halep’i alarak bu yolların denetimini ellerine geçirdiler. O tarihten sonra İran İpeğinin Avrupalılara açık bütün çıkış noktaları artık Osmanlıların eline geçmiş bulunuyordu. XVI. Yüzyıl sonlarında Osmanlılar, Şirvan ve Geylan’daki Kuzey İran İpek üretim merkezlerini doğrudan doğruya kendi yönetimlerine katmayı denemişlerdir.53
Osmanlı Devleti’nde Bursa ve İstanbul’dan sonraki en önemli dokumacılık merkezi Halep olmuştur. İpekli dokumaları ve meşhur sabunları Halep'in en başta ihraç ettiği mallar olmuştur. İstanbul'dan sonra ikinci en büyük ticaret merkezi ve altın çarşıları Halep’te yer almıştır. XVI. Yüzyıldan itibaren Venedikliler, İngilizler, Fransızlar ve Hollandalılar şehrin önemi nedeniyle Halep'te konsolosluklar ve acenteler kurmuşlardır.
XVI. ve XVII. yüzyılda Kuzeybatı Avrupa’da yerel tekstil üretiminin artışı Avrupa’da ipek talebini yükseltti ve Halep ipek pazarı daha da çekici bir hale geldi. Sadece Londra’da, 1600’de üç yüz olan ipekli üretiminde çalışan insan sayısının 1640’ta on binin üzerine çıktığı tahmin ediliyordu. İngiliz ve Fransız tüccarlar, büyüyen ham ipek talebini karşılama konusunda, Venediklilerin Doğu Akdeniz ticareti üzerindeki mevcut tekelini kırma arayışındaydılar. Halep in ticari önemi sebebiyle Venedikliler 1548 tarihinde konsolosluk ve ticaret müesseselerini Halep’e nakletmişlerdir. Arkasından Fransızlar 1557’de Halep’te konsolosluk düzeyinde temsilcilik kurdular. 1581’de İngiliz Şirketi, Elizabeth’ten kendisi ile Halep arasında uzun ve kazançlı bir ilişkinin başlangıcına işaret eden imtiyazını aldı. Hollandalılar da 1613 tarihinde şehirde konsolosluklar ile ticaret evleri açmışlardır.54
Halep Livası sabun ve zeytinyağı ticareti bakımından önemli bir şehirdir. Sabuna dönük talebin hiç düşmemesi imalatın 1560’lardan sonraki yayılışıyla zeytinliklerdeki genişlenmenin hızlanmasından dolayı Halep’te sabun yapımı XVII. yüzyıldan itibaren daha büyük çaplı imalat birimlerinin ortaya çıkmasını sağladı. Hayvancılığın ve hayvansal yağların XIV. yüzyıldan itibaren ağırlık kazanmasına karşın, zeytinyağı XVI. yüzyıldan itibaren kazançlı ve sürekli büyüyen bir yayılma alanı koparmayı başardı. Kısacası, XIII. yüzyılda Akdeniz manzarasının ayrılmaz unsurlarıyken 1350’lerden sonra bu özelliği yitirmiş olan zeytinlikler ve bağlar zamanla bu manzaradaki konumlarını tekrar kazandılar.55
Halep baharat ticareti bakımından önemli bir konuma sahip olmuştur. Portekizli tüccarların İran Körfezi’ndeki liman kenti Bender Abbas’ta boşalttığı baharat kargoları daha sonra develerle taşınarak Suriye çölü üzerinden Halep’e ve oradan da İstanbul’a ulaştırılmaktaydı. Bu uzun yolculuk Osmanlı topraklarında ve ötesinde baharat dağıtımı açısından temel öneme sahipti. Baharat ticaretinin XVI. yüzyılın ikinci yarısında dönüşü eski düzeni geri getirmedi. Ticaretin bir bölümünün Hürmüz yoluyla Halep’e kayışı, daha önce baharatın Venedik gemilerine yüklendiği limanların aleyhine işledi. Halep ve limanı Trablus Şam yüzyılın ikinci yarısından 1620’lere kadar konum üstünlüğünü ele geçirerek, Osmanlı deniz limanlarının yanı sıra Venedikli ve başka tüccarların iş hanlarının baharat ve ecza tedarik ettikleri ana Pazar alanı işlevini gördü. Venedikli tüccarların XV. yüzyıl boyunca barındığı asıl merkez olan İskenderiye bir daha eski konumuna kavuşamadı. Baharat ticareti 1550’lerden itibaren canlandığında, Kahire-İskenderiye ve Şam-Beyrut güzergâhları ticaretin bir bölümünü yeniden kaptı, ama öne çıkan Halep’in ve kara güzergâhlarının gölgesinde kaldı.56
İç gümrük teşkilatı bakımından, bütün İmparatorluk arazisini kapsayan bir ağ şeklinden çok, iç mübadelede ticari trafiğin belirli yoğunluğu aştığı şehirleri ve özellikle limanları merkez kabul eden az veya çok geniş daireler halinde düzenlemişti. İstanbul, İzmir, Selanik, Edirne, Belgrad, Trabzon, Erzurum, Diyarbakır, Halep, Şam, Bağdat gibi liman ve şehirler, nüfus ve ticaret hacmi itibarı ile gümrük merkezlerinin başında geliyordu.57
VI- Evliya Çelebiye Seyahatnamesine Göre Halep
Evliya Çelebiye göre Halep Şehri Bizanslıların ve Abbasilerin, Eyyubilerin, Fatımilerin, Memluklerin ve Yavuz Sultan Selim zamanında da Osmanlı Devleti’nin topraklarına katılmıştır. 58Yavuz Sultan Selim Halep’e geldiğinde halk onu kapıda karşılamıştır.59
Evliya Çelebi de seyahatnamesinde Halep şehrinde dört mezhep Şafii, Hanefi, Hambeli ve Maliki mezheplerinin ayrı ayrı Şeyhülislamları olduğunu yazmıştır. Halep şehrinin bir kale şehri olduğunu söyleyen Evliya Çelebi Halep’in iç kalesinin on üç kuleden oluştuğunu yazmıştır. Kalenin kireç kapısının sol tarafında bulunan kulenin zindan olarak kullanıldığını ve burada katil ve borçluların bulunduğunu söylemiştir.60
Evliya Çelebi Kireç Kapısının kıbleye baktığını ve önündeki büyük hendekten dolayı köprü kurulduğunu yazmıştır. Dış kalesinin ise seksen üç kule ve dokuz kapıdan oluştuğunu yazmıştır. Bu dokuz kapıdan bazıları şunlardır. Karanlık Kapı, Menkuse Kapı, Kızıl Kapı, Cinin Kapısı ve Yeni Kapı. Evliya Çelebi kapılar arasında çok sayıda silahlı askerin şehri koruduğunu yazar. Eserinde Kapıların çok sağlam demirlerden yapıldığını anlatır İç kalenin etrafında yüz adımlık bir hendek bulunduğunu ve bazı katiller ile fuhuş yapan kadınların bu hendeğe atıldığını yazmıştır. 61
Halep’in Evliya Çelebi’ye göre iç kalenin kıbleye bakan tek kapısı vardır. Kapının kanatları demir kafeslidir. Bu kapıya yakın Hızır Makamı vardır. Hızır Makamı’ndan sonra iç kale evleri bulunmaktadır. İç kale evlerinin bulunduğu yerde Hz. İbrahim Peygamber Camisi bulunmaktadır. Avlusu kocaman bir bahçedir. Evliya Çelebi eserinde bahçede limon ve turunç ağaçlarının bol miktarda bulunduğunu yazar. Avlu dışındaki yerler mermer ile kaplıdır. Caminin sağ tarafında Hz. İbrahim Peygamber’in uzun yıllar ibadet ettiğini söylemiştir. Evliya Çelebi Hz. İbrahim peygamberin Halep için şu duayı ettiğini yazmıştır Allah’ım toprağını havasını ve suyunu güzel eyle. Burada dört köşeli beyaz taştan yapılmış bir tekne bulunmaktadır. Hz. İbrahim Peygamberin ineğini bu dört köşeli tekneye sağıp geçimini sağladığını yazmıştır. Yoğurt ve peynir yapmanın Hz. İbrahim peygamberden kaldığını söyler. Evliya Çelebi. Halep süt sağma anlamına da gelir. Şehb62 ise beyaz demektir. O yüzden Halep’e Halebüşşehba denilmektedir.63
Evliya Çelebi Halep’te toplam 72 mahallenin varlığından bahseder. Bunlardan bazılarının Hıristiyan, Yahudi, Nesturî ve Ermeni Mahallesi olduğunu; geriye kalan mahallerin de Müslümanlara ait bulunduğunu yazmıştır.
Halep’teki Ulu Cami’yi de anlatan Evliya Çelebi on iki kapılı camiin bir sanat şaheseri olduğunu yazmıştır. Camide Zekeriya Peygamberin mezarı olduğunu ve mezarın üzerindeki örtüsünün her tarafının özel işlenmiş atlas kumaştan olduğunu anlatmıştır. Evliya çelebi Ulu Camide Hz. Süleyman’ın mührünün olduğunu yazmıştır. Hüsrev Paşa Camisinden bahsederken de avlusu beyaz mermerler ile kaplı olan ortasında abdest almak için şadırvanı bulunan ve sütunlarının rengârenk mermerler ile süslü bir yapı olduğunu anlatmıştır. Evliya Çelebi şehirdeki Behramiye Camisi’nden de bahsetmiş ve mimarının Mimar Sinan eseri olduğunu yazmıştır.64
Halep’te İrem Bağına benzer bahçeler olduğunu yazan Evliya Çelebi, şehirde iki tane hastane olduğunu anlatır. Ancak Çelebi’nin anlattığına göre şehrin havası ve suyu o kadar güzeldir ki, burada kimse hasta olmaz bu hastaneleri de yaptıran devlet adamları hayır duası almak için yaptırmışlardır. Yine Halep’in meşhur hamamları olduğunu tertemiz ve bakımlı hamamlarının da çok ünlü olduğunu söyler. Altı tane aş evi olan Halep’te gece gündüz ihtiyaç sahiplerine yemek dağıtıldığını anlatan Evliye Çelebi’ye göre şehirde yaklaşık yetmiş iki han bulunmaktadır. Ayrıca Fırat nehrinden şehre suyolları ile suyun taşındığını anlatan Evliya Çelebi, Halep’te özellikle varlıklı insanların evlerinin önünde mutlaka havuz olduğunu belirtmiştir. Şehirde ayrıca yedi bin adet su kuyusu bulunduğunu ve bu kuyuların dışarıdan su gelmese bile uzun müddet halkın su ihtiyacını karşılayacağını yazmaktadır. Evliya Çelebi, Halep’te yedi bine yakın bağ ve bahçenin olduğunu, özellikle Hünkâr bahçesinin adeta “Cennet Bahçesi ”ne benzediğini yazmıştır.65
Evliya Çelebi’nin anlattığına göre; Halep sokakları Arnavut kaldırım taşı ile döşenmiştir. Çarşısı çok büyüktür. Çarşıdaki dükkânların üstü kurşun ile kaplandığından yaz sıcaklarında bile serinlik olduğu yol ve sokakların görevliler tarafından sürekli temizlenip sulandığını alışveriş yapan insanların böylece sıcaktan etkilenmediklerini yazmıştır. Yine şehirde yüz beş tane kahvehane olduğu en büyüklerinde aynı anda iki bin insanın toplanıp sohbet edebildiğini ve Halep’in Kahvesi’nin de çok hoş bir tadı olduğunu yazar. Evliya Çelebi, Halep saraylarının kale gibi sağlam yapıldığını köşk ve sarayların bahçelerinin mermerler ile döşeli olduğunu yazmaktadır.
Evliya Çelebi, şehirde 179 adet türbe bulunduğunu söyler. Ayrıca İhlâs Baba Tekkesi, Gülşeni Tekkesi, Kırklar Tekkesi de Halep’teki en önemli tekkedir. Evliya Çelebi özellikle Şeyh Cemalattini Şirvanı Tekkesinin hastalara şifa verdiğini buraya giden bir hastanın şifa bulduğunu yazmaktadır.66
Şehir halkının zenginlerinin rengârenk samur kürk giydiğini orta halli insanlarında Aba giydiklerini kadınlar başların altın ve gümüşten süslenmiş sivri takke taktıklarını ve bunun üzerine de beyaz çarşaf giyindiklerini ve sarı çizmeler giyindiklerini hanımların çok edepli ve terbiyeli olduklarını konuşmalarının çok düzgün olduğunu yazmıştır.67 Halep’te beyaz ekmek, Şam fıstığı, elma ve şeftalinin çokça tüketildiğinden bahseder.68
Sonuç
XVI. yüzyıldan itibaren Halep Eyaleti XX. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı taşra teşkilat yapılanmasına göre şekillendirilmiş bir idari yapılanma arz etmektedir. Buna göre bu eyalet, saliyanesiz eyaletler kapsamında yer almış ve buraya Osmanlı eyalet idarecileri ve sipahiler atanmıştır. Bunlardan ilki Karaca Ahmet Bey’dir. Osmanlı Devleti, diğer Arap eyaletlerinin aksine Şam ve Halep eyaletlerine özellikle Türkçe konuşan beyler ve sipahiler tayin etmiştir. Bu durum aynı zamanda Halep Eyaletine verilen önemin bir göstergesidir.
Kayıtlardan anlaşıldığına göre; Halep Eyaletinde birçok etnik kökenden topluluklar yaşamaktadır. Ancak Halep’in nüfus yapısı esas itibari ile ana unsurunu Arap ve Türkmenler oluşturmuşlardır. Az sayıda Ermeni, Asuri, Yahudi, Kürt ve Çerkez de Halep Eyaletinde yaşantılarını sürdürmüşlerdir.
Yine kayıtlar itibarıyla Halep Eyaleti ve çevresinde kadim bir Türkmen iskânının olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 24 Oğuz boyunun en az 10 boyuna ait alt oymak ve cemaatler Halep ve yöresinde yaygın bir şekilde yaşamışlardır. Bu boyların 24 Oğuz boyundan Beydili, Eymur, Afşar, Çepni, Bayat, Döğer, Yıva, Karkın, Kınık ve Peçeneklerin olduğu tespit edilmiştir. Bu 10 Oğuz boyunun alt oymak ve cemaatleri Halep ve çevresinde yaygın bir şekilde yaşantılarını idame ettirmiş ve burada Osmanlı idaresi tarafından iskân edilmişlerdir.
Halep şehri eski ipek ve baharat yollarının önemli bir geçit noktası ve kadim kültürlerin yaşandığı bir şehirdir. Halep, Osmanlıların hâkimiyetleri sonucunda uzun yıllar istikrarlı bir hayat sürmüştür. Ayrıca özellikle dokuma alanında Halep, İstanbul ve Bursa’dan sonra Osmanlı Devletinin üçüncü büyük şehri olmuştur. İpek imalatı ve ihracında söz sahibi olan Halep, Baharat yolu üzerinde olması nedeniyle Uzakdoğu ve Hindistan dan gelen baharatın İran Körfezi’nin Bender Abbas limanında buraya gelmesi de şehrin önemini arttırmıştır. Nitekim Halep şehri üzerinden onun limanı olan Trablus Şam’dan Avrupa’ya malların ihracı da Halep’in önemini arttıran bir diğer husus olmuştur. İstanbul'dan sonra ikinci en büyük ticaret merkezi ve altın çarşıları Halep’te yer almıştır. Ayrıca, Halep Livası sabun ve zeytinyağı ticareti bakımından önemli bir şehirdir. Bu önemi nedeniyle XVI. Yüzyıldan itibaren Venedikliler, İngilizler, Fransızlar ve Hollandalılar Halep'te konsolosluklar ve acenteler kurmuşlardır.
Seyyahların Halep ile ilgili verdikleri bilgilere bakılacak olursa; gerek İbni Batuta gerekse Evliya Çelebi, şehrin çok gelişmiş özgün ve seçkin bir kent olduğunu anlatmışlardır.
KAYNAKÇA
397 Numaralı Halep Livası Mufassal Tahrir Defteri I, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 2010.
998 Numaralı Muhasabe-i Vilayet-i Diyar-i Bekr ve Arab ve Zülkadiriyye Defteri (937/1530) II. Cilt, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 1999.
Aynî Âlî, Kavânîn-i Âli Osman der Mezâmîn-i Defter-i Divan, İstanbul, 1280.
Çakar, Enver, 17. Yüzyılda Halep Eyaleti ve Türkmenleri, Fırat Üniversitesi, Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Yayınları, Elazığ, 2006.
Çakar, Enver, XVI. Yüzyılda Haleb Sancağı, Orta Doğu Araştırmaları Merkezi Yayınları, Elazığ, 2003.
Çakar, Enver, XVI. yüzyılda Şam Beylerbeyliğinin İdari Taksimatı, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Elazığ, 2003.
Emecen, Feridun -İlhan Şahin, “Osmanlı Taşra Teşkilatının Kaynaklarından 957-958 (1550-1551) Tarihli Sancak Defteri-I”, Belgelerle Türk Tarih Dergisi, c. XIX, Sayı: 23, Yıl: 1998, TTK. Yay., Ankara, 1999.
Genç, Mehmet, ”Osmanlı Devletinde İç Gümrük Rejimi”, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2013.
İlhan, Fatih, Şer’ iye Sicillerine Göre XVI. Yüzyılda Halep’te Fiyatlar Yüksek Lisans Tezi, T.C. Kilis 7 Aralık Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kabacık, Kilis Haziran-2013.
İnalcık, Halil, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2011.
İpşirli, Mehmet, “Klasik Dönem Osmanlı Devlet Teşkilat”, Osmanlı Devleti Tarihi, Editör Ekmeleddin İhsanoğlu C.I, İstanbul, 1999.
Kafalı, Mustafa, “Suriye Türkleri I”; Töre Dergisi, 21. Cilt, Ankara, 1973.
Kahraman, Ali, Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: Kütahya-Manisa-İzmir-Antalya-Karaman-Adana-Halep-Şam-kudüs-Mekke-Medine C. 9, 1.kitap, YKY, İstanbul, Mayıs 2001.
Kılıç, Orhan, XVI. Yüzyılda Ahlat ve Adilcevaz ve Ahlat, Tamga Yayıncılık, Ankara, 1999,
Koçibey Risalesi, Haz; Zuhuri Danışman), MEB Yay., Türk Kültürü Kaynak Eserleri Dizisi, İstanbul, 1972.
Kunt, İ. Metin, Sancaktan Eyalete 1550-1650 Arasında Osmanlı Ümerası ve İl İdaresi, Boğaziçi Üniversitesi Yay., İstanbul, 1978.
Masters, Bruce “Halep”, DİA, XV, İstanbul, 1997.
Masters, Bruce “Halep: Osmanlı İmparatorluğu’nun Kervan Kenti”, Doğu İle Batı Arasında Osmanlı Kenti, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Oğuz, Süleyman, Osmanlı Vilâyet İdaresi ve Doğu Rumeli Vilâyeti (1878–1885), Ankara, 1986.
Ortaylı, İlber, Türkiye İdare Tarihi, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Yayınları, No:180, Ankara,1979.
Özçelik, İsmail, Devlet-i ‘Aliye’nin Kamusal Düzeni, Gazi Kitabevi, Ankara, 2014.
Özkaya, Yücel, Osmanlı İmparatorluğu’nda Ayanlık, Ankara, 1977.
Sümer, Faruk, “XVI. Asırda Anadolu, Suriye ve Irak’ta Yaşayan Türk Aşiretlerine Umumi Bir Bakış”, İÜİFM, XI. 2952.
Sümer Faruk, Oğuzlar (Türkmenler), Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Fakültesi Yayınları, Ankara, 1972.
Şahin, İlhan, “XV ve XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Taşra Teşkilatının Özellikleri”, XV ve XVI. Asırları Türk Asrı Yapan Değerler, (Editör: Abdülkadir Özcan), İslami İlimler Araştırma Vakfı, İstanbul, 1997.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, 2.Cilt, Türk Tarih Kurumu Yayınları Ankara, 1975.
Ünal, Mehmet Ali, “Osmanlı Devleti’nde Merkezi Otorite ve Taşra Teşkilatı”, Osmanlı, c. 6, Yeni Türkiye Yay., Ankara, 1999.
Ünal, Mehmet Ali, XVI. Yüzyıl’da Harput Sancağı, TTK, Ankara, 1989.
Dostları ilə paylaş: |