Klinik koşularda o anda yapılması gereken, tıbbi tercihle ilgili olarak hastaya yardım edilmesi konusunda pratikteki kararlardır.
Klinik koşularda o anda yapılması gereken, tıbbi tercihle ilgili olarak hastaya yardım edilmesi konusunda pratikteki kararlardır.
Etik açıdan Hipokratik bir gelenek olan; “yararlılık ve zarar vermeme ilkeleri”
primum no nocere ( first,do no harm)
yanında çağdaş dünyanın getirisi olan;
hasta özerkliğine saygı ve adalet ilkelerini
göz önünde bulundurmak gerekir.
Hasta reddi,
Hasta reddi,
Hasta gizliliğinin nasıl korunacağı?
Kurumun ve verilen sağlık hizmetinin güvenilirliği ve kalitesi açısından
Kurumun ve verilen sağlık hizmetinin güvenilirliği ve kalitesi açısından
yoğun bakım birimlerinde
enfeksiyonlarla mücadele ederken,
bazı durumlarda hastanın reddedilmesi hakkını bize verir mi?
Hekim olmak demek, tüm enfeksiyonları
Hekim olmak demek, tüm enfeksiyonları
“de facto” meslek riski olarak kabul ettiğimiz anlamına gelir mi?
SARS vb. gibi "yeni tanınan " enfeksiyonlar karşısında tavrımız ne olacaktır?
Hastaların mantıksız istekleri için doktorların yararı olmayan tedavilere değerli zaman ve kaynakları boş yere kullanma hakları var mıdır?
Doktorların keyfi olarak hastaların değerleri ve tercihlerini görmezlikten gelme ve başkalarının yaşama veya ölme kararını kendi değerlendirme sistemine göre vermeye hakları var mıdır?
“Erişkin yoğun bakım ünitesinde düşük oranda yararsızlık”
“Erişkin yoğun bakım ünitesinde düşük oranda yararsızlık”
Halevy et al. Arch Int Med 1996; 156:100-4.
Birkaç ay daha yaşayabilecek hastaların tanımlamasının yapılmaması durumunda, yararsız girişimlerin sıklığı düşük görünmektedir….bu da yararsızlık ile ilgili konseptlerin maliyet konusunda büyük bir rol oynamadığını göstermektedir.
Pediatrik yoğun bakım ünitelerinde
Pediatrik yoğun bakım ünitelerinde
kaynak tüketimi ve yararsız bakımın yaygınlığı
Sachdeva et al. J Pediatr 1996; 128:742-7.
Tıbbi yararsızlık konusunda yapılan geniş tanımlamalara rağmen PICU’da oldukça düşük oranda kaynak yararsız PICU bakımı için kullanılmıştır. PICU’larda tıbbi yararsızlığa odaklanarak kaynak tüketiminin azaltılması denemeleri yararsız olacaktır.
Yaşam destek sistemleri ile ilgili olarak; diyalizin kesilmesi veya suni beslenmenin-sıvı desteğinin sonlandırılması aşamalarındaki kararlar son derece kritiktir.
Yaşam destek sistemleri ile ilgili olarak; diyalizin kesilmesi veya suni beslenmenin-sıvı desteğinin sonlandırılması aşamalarındaki kararlar son derece kritiktir.
Potansiyel vekiller; eş, çocukları veya hekimdir.
-Klinisyenlerin göz önünde bulundurması gereken
önemli bir nokta şudur: Hasta tercihi ile vekil tercihleri arasında ciddi farklılıklar olabilir!
-Tıbbi vasiyetin büyük önemi vardır.
-Yeterlilik kaybı önceden görülebilmeli, vekil tayini ihmal edilmemelidir.
Hasta ile yakınları arasındaki çıkar çatışmasında; hekim hastadan yana tavır almalıdır . Arslan Ş, Geriatri ve Etik. Yaşama dair etik bir bakış.
ATO yayınları, 2002; 112-132.
4301 hastadan 115’inde iki ay yaşama şansı < %1 olarak belirlenmiş
4301 hastadan 115’inde iki ay yaşama şansı < %1 olarak belirlenmiş
Biri hariç hepsi 6 ay içinde ölmüş, çoğu 5 gün içinde
Bu hastalardan yaşamı destekleyici tedavi kesilseydi 1.2 milyon dolar tasarruf sağlanabilirdi
Ancak bu tasarrufun çoğu daha çok 12 hastadan sağlanabilirdi
6’sı 51 yaş altı
Biri 10 ay yaşadı
Tüm hastaların dini inancı desteklerin kesilmemesi yönündeydi
Teno et al, J.Am.Geriatr.Soc. (1994) 42: 1202
70’li 80’li yılların sorusu:
70’li 80’li yılların sorusu:
hastanın tıbbi tedaviyi red etme hakları
Etik ve yasal olarak çözümü sağlanmış ancak pratikte halen sorun olarak görülmektedir
90’lı 2000’li yılların sorusu:
hastanın tıbbi tedaviyi talep etme hakları
Etik, yasal ve siyasi olarak çelişkiler içermektedir.
İki temel gerçek ölüme geçişin zor kalacağını kanıtlayacaktır
İki temel gerçek ölüme geçişin zor kalacağını kanıtlayacaktır
yaygın ve derin bir istek olan “ölü olmama” isteğidir
ikincisi tıbbın geleceği görememesi ve hastalara
ne zaman ölecekleri konusunda kesin ve güvenilir
bir öngörüde bulunamamasıdır.
Tek alternatif ölüm ise, çok küçük de olsa bir umudu olan hastalar mücadeleyi sürdürmek için yüksek bedeller ödemeye hazırdırlar
TS Eliot bizi:
TS Eliot bizi:
“iyilik olsun diye değil de bir şey yapılmamış olmasın diye” bir eylemde bulunmamamız için uyarmıştır.
Bazı durumlarda klinisyenler hastanın hayatta kalması için harcadıkları çabanın yanlış olduğuna inandıkları için etik açıdan stres yaşamaktadırlar.
Etik stres ise, etik olarak doğru olanın ne olduğu bilindiği halde o yönde davranılmamasının yarattığı psikolojik denge bozukluğudur.
Meltzer et al. Am.J.Crit.Care 2004; 13:202.
Hemşireler etik stresin kendi psikolojik ve fizyolojik iyi olma halini, ben-imgelerini ve dini duygularını olumsuz etkilediğini bildirmektedirler
Ben mesleğimi sıklıkla “ölü insanları hayatta tutmak ile eş anlamlı buluyorum”. Bu günlerde işe gelmekte zorlanıyorum”
Gereksiz yere ağrı oluşturduğumu ve acı çektirdiğimi düşünüyorum, bu da bende stres yaratıyor
Bazı günlerde kendimi (fiziksel olarak) hasta hissediyorum.
Bu sorular tıp doktorluğu mesleğinin uzmanlık alanında mıdır?
Bu sorular tıp doktorluğu mesleğinin uzmanlık alanında mıdır?
(Are these questions within the expertise of the medical profession?)
Abstract
Abstract
An elderly patient dies from septic shock in the intensive care unit. This is perhaps not an unusual scenario, but in this case the sepsis happens to have been due to methicillin-resistant Staphylococcus aureus, possibly related to a catheter, and possibly transmitted from a patient in a neighbouring room by less than adequate compliance with infection control procedures. The family decides to sue. We present how experts from four different countries assess the medicolegal issues involved in this case.
Keywords infection control procedures, medicolegal, MRSA, transmission
İki hafta önce subaraknoid kanama geçiren hasta uyanmamış,
Yaşlıca bir hasta yoğun bakım ünitesinde septik şok nedeniyle ölür.
Hastanın çocukları fatal enfeksiyonun MRSA denen multiresistan stafilokokus ile muhtemelen kateter ilişkili olduğunu rastlantısal olarak işitmişler ve bu patojen ile enfekte olan (kırmızı ile kapıya yazılmış) bir hastaya bakan hemşirenin daha sonra ellerini yıkamadan babalarının odalarına girdiğini,
Kapıda asılı enfeksiyon kontrolü talimatlarında belirtilmiş olduğu halde)
Başka bir hemşirenin de, koruyucu kıyafet giymeden sonraki hastanın odasına girdiğini gördüklerini söyler,
Ayrıca enfeksiyona neden olan kateterin babaları için gerçekten gerekli olup olmadığını merak etmektedirler?
Hastanın çocukları bu YB kökenli enfeksiyonun babalarında ortaya çıkmasının sizin hatanız olduğunu düşünerek sizi mahkemeye vereceklerini söylerler.
Bu olguyu ve ekibinizi savunmak için ne yaparsınız?
Bu senaryoda YB ekibini savunmak ve durumu hastaya anlatmak için ;
Ekibin MRSA’yı hastaya taşıma olasılığı, bariyer ve temas ile ilgili önlemlerin yerinin çok net olmadığı belirtilmelidir.
Koruyucu kıyafet ve eldiven vb. “bariyer önlemlerin” her zaman etkili olmadığı,
YB’da santral kateterin gerekliliği, Nazokomiyal enfeksiyonun oluşmasında hastalığın ağırlığı, vücudun savunma yetersizliği ile ilgili olduğu,anlatılmalı
MRSA gibi dirençli patojenler ile enfeksiyon oranlarının yüksek olduğu
Bu olgu senaryosundaki ekibin davranışı sıra dışı değildir. Gerçekten de 34 araştırmada sağlık çalışanlarının el yıkama alışkanlığının %40 olduğu (%5-81) olduğu gösterilmiştir. Kateter enfeksiyonlarında hastada diyabet gibi yandaş hastalıkların olması da etkilidir (yüksek APACHE II skoru). Ancak kateterin steril koşullarda takılması da çok önemlidir.
Özet olarak ağır nazokomiyal enfeksiyonlar, kritik hastalığın kötü sonuçlanmasına neden olabilir. Bu sonuç her zaman tıbbi bakımın kötü olduğu anlamına gelmez. “Temas önlemleri”nden başka bir çok faktör bu olguda önemli rol oynamış olabilir. Enfeksiyonun önlenmesi bir çok aşamada iyi bakım gerektirir. Örneğin tedaviye hızlı yanıt veren bir hastalık, invazif girişimleri maruziyetin az olması, hastane çevresi bunlara örnek sayılabilir.
Yoğun bakımın yasal durumu ile ilgili; ilk soru, hastanın ölümünün MRSA enfeksiyonuna bağlanıp bağlanamayacağı,
Yoğun bakımın yasal durumu ile ilgili; ilk soru, hastanın ölümünün MRSA enfeksiyonuna bağlanıp bağlanamayacağı,
İkincisi enfeksiyon kontrol prosedürleri yeterlimiydi, olay önlenebilir miydi
Hastanın yaşı, CT veya MR bulguları subaraknoid kanamanın hastada uzamış koma ve uyanmamaya neden olabilecek kalıcı lezyonların olduğu tahmin edilebilir.
Hastanın ölümünden enfeksiyon sorumlu tutulamaz. Enfeksiyon kontrolü ile ilgili yeterli organizasyon açık, çünkü MRSA taşıyan hastalar izolasyona alınmış. YB sorumluları izolasyonun rehberdeki önerilere göre yapıldığını kanıtlamalı.
Literatürde de izolasyon önlemlerine %100 uyulmadığına ilişkin veriler vardır. Mümkünse senaryodaki YB’da bu önlemlere uyumun literatürde bildirilen %50 oranında veya üstünde olduğu gösterilmelidir.
YB ünitelerinde iş yükünün artmasıyla birlikte kurallara uyumun azaldığı belirtilebilir. Tam uyum için hasta/hemşire oranın bire yakın olması gerekir.
Acil durumlarda iki veya daha fazla hastaya bakılması durumunda el yıkama önlemlerine tam uyum beklenemez. Hastanın ailesi hemşirenin el yıkamadığını bildirmektedir, acaba bu durum acil bir durum muydu?
“Şikayetin ortaya çıkmasını önlemek şikayet dinlemekten iyidir.”
Hasta ailelerine YB’da görülebilen nazokomiyal enfeksiyonlar konusunda bilgi verilmesi şikayeti önlemede bir etken olabilir. Aile ile yaşam desteğinin önceden konuşulmamış olması da şaşırtıcıdır. Konuşulsaydı uzamış YB süresi ile ilgili riskler de dile getirilmiş olurdu.
İsviçre yasalarına göre bir hastanenin veya sağlık çalışanının sorumluluğu.
Birincisi bir hasarın,ölümün kanıtlanması gerekir.
İkincisi kuralına uygun davranma konusunda ihmal olduğu için bu sonucun doğduğu kanıtlanmalıdır. Bu belli bir çalışan ile ilgili olabilir (el yıkamama) veya hastane organizasyonu ile ilgili (enfeksiyon kontrol kurallarının olmaması) olabilir.
Üçüncüsü mevcut hasar ve ihmal arasındaki ilişkinin kanıtlanması gerekir.
Hastaların doktorları veya hemşireleri, eğer mesleklerinde minimal standartlara uygun davranıyorlarsa, mahkemeye vermeleri çok zordur.
Bilgilendirilmiş onam eksikliği de sorumlu tutulabilir. Ancak bu hastada gerçek bir acil durum söz konusuydu ve doktorlar olası nazokomiyal enfeksiyon riskine rağmen hastanın tedaviye onam vereceğine inanmışlardır. Buna “hipotetik (farazi)onam” denir. Hasta bilinçi olsaydı, bu durumu yaşamı tehdit edici olmasyadı bile nazokomiyal enfeksiyon riski konusunda bilgilendirildiğini tedaviyi ret edeceğinin kanıtlanması gerekir.
Son ve zor konu çocuklarına babalarını ölüm nedeni konusunda bilgi verilmesi hakkıdır. Bazılarına göre çocukların, babalarının ölüme neden olan enfeksiyonun kanıtlanmış hastane kökenli MRSA enfeksiyonuna mı, yoksa başka bir fatal bir enfeksiyona mı bağlı olduğunu bilme hakkına sahipler. Bunun için de hastane politikalarında hastalara ve yakınlarına nazokomiyal pnömoni ile ilgili olası risklerin bildirilmesi yer almalıdır.
Bize göre böyle açık bir politikanın izlenmesi hem personel hem de hastalar için daha iyidir, çünkü şeffaflık getirir. Bu olguda yasal eylemin başlatılmasını önleyebilirdi.
Bir çok şikayet veya yasal işlemler yanlış anlamalar ve tarafların iletişimsizliği nedeniyle olmaktadır.
Hastanın gerçekten santral katetere gereksinimi var mıydı?
Hastanın tanısı SAK. YB da yattığı iki haftalık dönem içinde bilinci açılmadığına göre hemorajinin oldukça ağır olduğu düşünülmelidir.
Günümüzde SAK’lı hastaların ölüm nedenlerinin çoğunun serebral vazospazma bağlı olduğu bilinmektedir. Buna bağlı komplikasyonların önlenmesi için “triple H” denen tedavinin uygulanması gerekir. Bu sırada da santral venöz kateter (hatta pulmoner kateter) ile monitörizasyon şarttır. Kateter ile kana MRSA bulaşının olabileceği bilinmelidir,
Başka bir hastanın MRSA ile enfekte olması, hastanın bu kaynaktan enfekte olduğunu kanıtlamaz. Bir çalışmaya göre hastaların %6.8’i YB’a alındıklarında MRSA ile kolonize olarak bulunmuşlardır.
MRSA’lı her iki hastadan da örnek alınarak ayrıntılı test ile ikisinin de aynı tip ile enfekte olup olmadığının araştırılması ve enfeksiyon kaynağının kanıtlanmasını sağlar. Bu hastada tedavi döneminde ayrıca MRSA enfeksiyonu için çeşitli risk faktörleri vardı.
Bunların yanında ekibin izolasyon önlemlerine uymaması da rol almaktadır. US enfeksiyon kontrol merkezi MRSA enfeksiyonunu önlemede temas izolasyonu önermektedir ve bu konuda çeşitli araştırmalar vardır. Bu nedenle günlük pratikte buna uyulmalıdır.
Sonuç olarak YB ekibi izolasyon önlemleri konusunda önemli hatalar yapmıştır. Ancak bunun hastanın ölümü ile doğrudan ilişkili olduğu söylenemez.
Power
Power
Trust
Money
Hope
Integrity
“Survey” (hayatta kalma) konusundaki tahminleri iyi değildir ve hayatta kalanların yaşam kalitesinin tahmininde ise daha da kötüdürler.
“Survey” (hayatta kalma) konusundaki tahminleri iyi değildir ve hayatta kalanların yaşam kalitesinin tahmininde ise daha da kötüdürler.
Yoğun bakım doktorlarının %82’si yararsız gördüklerinde yoğun bakım tedavisi uygulamamaktadırlar ve bazen ailelere bile söylemezler
Kanıta dayalı mortalite tahminleri tüm hastalara uygulanamaz, güvenilir değildir
Futility debates rarely arise around therapies that are cheap and easy to provide
Futility debates rarely arise around therapies that are cheap and easy to provide
Sıklıkla klinisyenler kendi değerlerini güçsüz hasta ve yakınlarına kabul ettirmek isterler.
Hasta doktor ilişkisinde güven sarsıntısı olduğunda gösterişli ancak yararı olmayan görüntüde bir bakım şeklini almaktadır.
Umut edilen her türlü tedavi yöntemini
(ne kadar mantıksız olursa olsun) sona erdirmektedir.
En optimal durumlarda bile çok az para tasarrufu sağlar.
Yatağa bağımlı hale getiren metastatik kanser
Yatağa bağımlı hale getiren metastatik kanser
Çocukta klas C siroz
İkiden fazla PCP pnömoni atağı olan HIV enfeksiyonu
Uzun süre bakım gerektiren demans
>48 saat süren koma hali
>3 gün süreyle iyileşme göstermeyen çoklu organ yetmezliği
Başarısız hastane dışı CPR
Murphy et al. Arch.Intern.Med. 1993;153:1641.
Bu politika iki yönlüdür, hem klinisyenin hem ailenin “overtreatment” durumunu sorgular
Klinisyenlerin “overtreatment” uyguladığına inanan aileler bir konsültan ile durumu irdeleyebilir
Ailelerin “overtreatment” talep ettiğine inanan doktorlar bir konsültan ile durumu irdeleyebilir
Rivera et al. Chest 2001; 119:1944.
İki yönlü politikanın önemi
“Yararsız” tedavi gören 100 olguyu içeren retrospektif bir çalışmada
Bunun %62’sinin sorumlusu ailelerdi
%37’sinin sorumlusu doktorlardı
Bazı doktorlar ne pahasına olursa olsun hastanın yaşatılmasından yanadır.
Challenges in the provision of ICU services to HIV infected children in resource poor settings: a SouthAfrican case study
Challenges in the provision of ICU services to HIV infected children in resource poor settings: a SouthAfrican case study
P M Jeena et all, Med. Ethics 2005;31;226-230
Başlangıçta profilaktik veya antiretroviral tedavi olanakları olmadığı için semptomatik tedavi uygulanmaktaydı.
Başlangıçta profilaktik veya antiretroviral tedavi olanakları olmadığı için semptomatik tedavi uygulanmaktaydı.
Daha sonra antibakteriyel ve PCP profilaksisi standart uygulama haline geldi.
Son zamanlarda da HAART dahil antiretroviral tedavi yoğun bakım tedavisi sırasında veya hemen sonra rutin haline geldi.
Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda HIV enfeksiyonu olan çocuklarda tedavi fırsatçı enfeksionların akut tedavisi ile sınırlıdır.
Amerikan Pediyatri Akademisi HIV enfeksiyonu olan çocuklarda pnömokok aşısı önermektedir, ancak mevcut aşının etkili olmadığından, yeni aşı denenmekte, fakat maliyeti yüksektir.
Amerikan Pediyatri Akademisi HIV enfeksiyonu olan çocuklarda pnömokok aşısı önermektedir, ancak mevcut aşının etkili olmadığından, yeni aşı denenmekte, fakat maliyeti yüksektir.
Antiretroviral tedavi (ART) ancak anneden çocuğa geçişin (MTCT) profilaksisinde, tecavüze uğrayanlara ve iğne yaralanmalarına uygulanmaktadır. Bu sınırlama siyasi nedenlerle yapılmıştır ve sağlık sistemindeki alt yapı yetersizliği ve tahmin edilen mali yük sorumlu tutulmaktadır.
Ancak MTCT profilaksisinde nevirapine’nin başarılı olması üzerine hükümet program değişikliğinin gerekliliğine inanmıştır. Kasım 2003’de Güney Afrika hükümeti ART planını maliyeti ile birlikte açıklamıştır. Ancak buna rağmen tüm çocukların bundan yararlanması birkaç yıl sürebilir.
Mekanik ventilasyon gerektiren HIV enfeksiyonu olan çocuklarda yaşam oranları solunumsal problemi olmayanlara göre daha düşüktür (%47 ’e karşın %78).
Mekanik ventilasyon gerektiren HIV enfeksiyonu olan çocuklarda yaşam oranları solunumsal problemi olmayanlara göre daha düşüktür (%47 ’e karşın %78).
HIV ilişkili akut solunum yetmezliği olan infantlarda yoğum bakımda yaşam oranları %50-81 olarak saptanmıştır.
Pnömosistis karini pnömonisi (PC P) AIDS ile ilişkili mekanik ventilasyon gerektiren en sık ve en kötü sonuca sahip enfeksiyondur. Ortalama 3 aylık yaşam süresi %68-90 iken orta vadeli yaşam süresi %0-60 arasındadır.
Londrada yapılan bir araştırmada PCP nedeniyle ventilasyon gerektiren çocuklarda iki yıllık mortalite %87.5 olarak belirlenmiş, mekanik ventilasyon gerekmeyenlerde hiç ölüm olmamıştır.
Böylece kaynakları bol olan ülkelerde de PCP’li çocuklara mekanik ventilasyon uygulaması çok açık bir tedavi yöntemi değildir. Gelişmekte olan ülkelerde veriler sınırlıdır. HIV enfeksiyonu olan Afrikalı çocuklarda ilk bir yaş içinde ölüm oranı %26-45’dir ve çok azı 5 yaşına kadar yaşar.
HIV pozitif ve PCP enfeksiyonu olan çocukların
PYB’a yatırılmasında klinik ve etik nedenler var mıdır?
Makro dağıtım (bütçeden pay ayrıma): HIV pozitif ve PCP enfeksiyonu olan ve PYB tedavisi gerektiren çocuklara daha fazla kaynak ayrılmalımı?
Milli bütceden sağlık bütçesine daha fazla pay ayrılmalımı?
Sağlık bütçesinden daha fazla pay HIV/AİDS tedavisi ve bakımına ayrılmalımı?
AIDS programı çerçevesinde PYB ile ilgili olanak ve ekibin geliştirilmesine daha fazla pay ayrılmalımı?
Mikro dağıtım (bütçeden pay ayırma): PYB hastaları etik değerler açısından nasıl seçilmelidir?
İlk yanıt “evet” olabilir, doktorların deontolojik açıdan
İlk yanıt “evet” olabilir, doktorların deontolojik açıdan
“tüm hastaları tedavi etme görevi” vardır.
Bu görevin bazı sınırları olmalıdır. Mevcut klinik verilere göre
PCP enfeksiyonu olan ve mekanik ventilasyon gerektiren HIV pozitif çocukların prognozoları kötüdür. Bu çocukların tedavi edilmesi tıbbi açıdan anlamsızdır.
Burada iki konu göz önünde bulundurulmalı,
Birisi bu prognostik verilerin antiretroviral tedavinin olmadığı senaryoya göre olması ve Güney Afrika hükümetinin yakın zamanda halk sağlığına yönelik antiretroviral tedaviyi sağlayacağını temenni etmesidir.
Diğeri , bu hastalığın çocuk ölümlerinde çok büyük rol oynamasıdır. Örneğin PCP enfeksiyonu olan ve mekanik ventilasyon tedavisinde olan HIV pozitif çocukların %0-60 arasında YB tedavisi sırasında kaybedildiği varsayılsa bile bu çocukların %40’ının orta vadede yaşadığını da göz ardı etmemek gerekir. Az sayıdaki çocuk için bu oran önemli olmasa da Güney Afrikada’daki ölümlerde bu hastalığın yüküne bakılacak olursa çocuk ölümlerinde önemli rakamlara ulaşılabilir.
Doktorun geleneksel “tedavi etme görevi” yanı sıra çocuğun hayatının ebeveynleri için değerine ve topluma ekonomik katkısına karşın, kamu hesapları ve tedavinin yararlılığı göz önünde tutulmaktadır. Hesaplanması gereken toplumsal yararlılığa (yani bu çocukların tedavi giderlerinin kamu yararının hesaplanmasında ) Güney Afrikadaki sosyal yetersizlik ve yatırım eksikliği gibi faktörler de HIV pozitif çocukların bilerek terk edilmesine katkıda bulunmaktadır.
Doktorun geleneksel “tedavi etme görevi” yanı sıra çocuğun hayatının ebeveynleri için değerine ve topluma ekonomik katkısına karşın, kamu hesapları ve tedavinin yararlılığı göz önünde tutulmaktadır. Hesaplanması gereken toplumsal yararlılığa (yani bu çocukların tedavi giderlerinin kamu yararının hesaplanmasında ) Güney Afrikadaki sosyal yetersizlik ve yatırım eksikliği gibi faktörler de HIV pozitif çocukların bilerek terk edilmesine katkıda bulunmaktadır.
Bu yaşamlar basit olarak tıbbın başarısı veya yetersizliği olarak ölçülemez. PCP enfeksiyonu olan HIV pozitif çocukların PYB’alınıp alınmamaları sorusuna gerekçeli yanıt; güncel durumun güçlü bir akıntıya kapılmış gidiyor olması ve herhangi bir karar verilmesine yer olmadığı gibi “tedavi etme görevi” prensibini de çiğneyip geçmesi olabilir.
Bunlar aslında her hastanın tedavi edilmesini gerektiren deontolojik davranışın ihmale zorlanmasının açıklaması olmaktan uzaktır, esas sorun basitçe bunu gerçekleştirecek kaynakların olmamasıdır. Ancak devletin sınırlı kaynaklarının bu tür çaba için harcanmasının uygun olup olmadığı tartışmaya açıktır.
Milli bütçeden sağlık bütçesine daha fazla pay ayrılmalı mı?
Milli bütçeden sağlık bütçesine daha fazla pay ayrılmalı mı?
Sağlık bütçesinden daha fazla pay HIV/AIDS tedavisi ve bakımına ayrılmalı mı?
AIDS programı çerçevesinde PYB ile ilgili olanak ve ekibin geliştirilmesine daha fazla pay ayrılmalı mı?
Güney Afrika’nın Anayasasına bakılacak olursa bazı maddelerinde
Güney Afrika’nın Anayasasına bakılacak olursa bazı maddelerinde
“herkes sağlık hizmetlerine ulaşabilme hakkına sahiptir”….
”hiç kimseden acil tıbbi tedavi esirgenemez”….
her çoçuğun temel sağlık hizmeti alma hakkı vardır”…..
Bunlara bakılacak olursa temel ve/veya acil tıbbi bakım için mümkün olduğunca çok kaynak ayrılmalıdır.
Ancak burada Anayasa Mahkemesi tarafından bilinen iki sorun vardır.
Birisi basitçe böyle bir durumun pratik olmayışı. Tüm acillerin bakılabilmesi için muhtemelen diğer sağlık alanlarından, eğitimden, savunmadan vb. kaynakların buraya pay aktarılması gerekmektedir. Böyle yapılsa bile kaynakların ne sonlu ne sonsuz olduğu, daha çok anlaşılmaz olduğu ve herhangi bir bütçenin artırılabilmesi için diğer bütçelerin buna karşın azaltılması gerektiği anlaşılmaktadır. Soru daha çok nasıl paylaşım yapılması gerektiği yönünde olmalıdır,
Bir böbrek hastasının devletin diyaliz tedavisini karşılaması için Anayasa Mahkemesine başvurması ve davasının durumun acil olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesi
Bir böbrek hastasının devletin diyaliz tedavisini karşılaması için Anayasa Mahkemesine başvurması ve davasının durumun acil olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesi
acil tıbbi tedavi tanımını “ani felaketler (katastroflar)”
olarak belirlemiş, terminal hastalıkların tedavisinin bu kapsama girmediği sonucuna varmıştır.
Buna dayalı olarak PCP enfeksiyonu olan pediyatrik hastaların yoğun bakıma alınarak ventilasyon tedavilerinin sağlanması da hak sayılmamaktadır, çünkü bu durum öngörülebilir bir durumdur ve “ani gelişen bir katastrof” değildir.
Anayasanın bu şekildeki yorumu bir bakıma deontolojik sistemin katılığını bypass etmek ve yararlılık düşünülmek amacıyla yapılmış olabilir, çünkü terminal hasta olanlar tedavi edilseler de topluma yararlılıkları artırılamaz.
Buna verilen en sık yanıt: yararlanma kapasitesi ne kadar yüksekse, gereksinim o kadar fazladır. Gereksinim ne kadar fazlaysa olgu o kadar kötü durumdadır. Burada önemli olan sağlıklı olma gereksinimi ile tıbbi bakım gereksimi arasındaki farkın ayırt edilmesidir, çünkü herkes tıbbi bakımdan yarar görmez ancak herkes sağlıklı olmaktan yarar görür. Bu tanım triyaj kavramının anlaşılması için gereklidir.
Buna verilen en sık yanıt: yararlanma kapasitesi ne kadar yüksekse, gereksinim o kadar fazladır. Gereksinim ne kadar fazlaysa olgu o kadar kötü durumdadır. Burada önemli olan sağlıklı olma gereksinimi ile tıbbi bakım gereksimi arasındaki farkın ayırt edilmesidir, çünkü herkes tıbbi bakımdan yarar görmez ancak herkes sağlıklı olmaktan yarar görür. Bu tanım triyaj kavramının anlaşılması için gereklidir.
Triyaj bir çeşit mikro dağıtım yöntemidir.
Birinci grupta tedaviye rağmen yaşama şansı zayıf olanlar,
ikinci grupta tedavi ile yaşamaları garanti olanlar,
üçüncü grupta tedavi olmadan da yaşayacak olanlar yer almaktadır. Kar hesaplama yöntemlerine göre öncelikli tedavinin yararlı olacağı grup ikinci gruptur. Triyaj bazılarına itici bir çözüm olarak görünse de kaynakların sınırlı olduğu durumlarda sistematik bir yöntemdir.
1. Beyin ölümü olan çocuk,
1. Beyin ölümü olan çocuk,
2. 6 aydan uzun süredir sürekli vejetatif durumda olan çocuk,
3. tedavinin hastalığını hafifletemeyeceği ve sadece ölümü geciktirecek kadar ağır hastalığı olan “hiç şans yok” grubundaki çocuk,
4. “anlamı yok” durumunda olan, yani tedavi ile yaşatılabilecek ancak fiziksel veya mental yetersizliği katlanılamayacak kadar ağır olacak olan çocuk ve
5. çocuk ve/veya ailenin hastalığın tedaviye rağmen giderek ilerlemesinin veya irreversibl hale gelmesinin “dayanılmaz” bir hal almış durumda olan çocuk .
HIV positif çocuklar üç veya beş triyaj grubundan herhangi birinde olabilirler ve bir gruptan diğerine de kayabilirler. Güney Afrika’daki bu çocukların YB tedavisine alınıp alınmayacakları selektif bir yaklaşım gerektirmektedir. Ancak günümüzde bu hastaların YB’a alınmasını red ettirecek tatmin edici kanıtlanmış bir kriter henüz mevcut değildir.
Quality Adjusted Life Years (QALYs) (Kaliteli Yaşam Yılı),
Quality Adjusted Life Years (QALYs) (Kaliteli Yaşam Yılı),
Disability Adjusted Life Years (DALYs) (Sakat Geçirilen Yaşam Yılı),
Cost effectiveness anlyses (CEA) kar analizleri ve cost benefit analyses (CBA) kar-yarar analizleri kullanılmaktadır.
Gerçekci olmak gerekirse tüm bu yaklaşımlar ile aynı soru ortaya çıkmaktadır: “sonuçlar kullanılan yöntemleri haklı çıkarır mı?”Özellikle yukarıdaki yöntemlere göre daha yüksek puanlara sahip olan çocukların aleyhine olacaksa, PCP’li ve mekanik ventilasyon gerektiren HIV pozitif çocuklar için önemli miktarların aktarılması akılcı bir yaklaşım olmamaktadır. Buna rağmen etik ve klinik gerçekler hiç değilse bazı çocukların PYB’da izlenmesini düşündürecek kadar değerlendirmeye alınmalıdır. Bu çocukların seçiminde bazı kar-yarar analizleri yapılmak zorundadır ve bu da aşağıdaki satırlarda tartışılacaktır.
Merhametsizce görünse de gerçek şu ki, pediyatrik YB ünitelerinde çalışanlar buraya hasta kabulu ile ilgili zor kişisel ve etkili triyaj kararları almak zorundadırlar. Eldeki en iyi kanıta göre en çok yaşama şansı olan hasta hangisidir?
Optimal düzeyde pratik uygulamalara olanak verecek kaynaklar olmadığı sürece Güney Afrika’da pediyatrik yoğun bakımlarda tedaviye deontojolik yaklaşım lüksü söz konusu olamaz. Öyle olsa bile tüm hastalara en iyi yoğun bakım tedavisinin sunulması pratik değildir. Eğer mekanik ventilasyon yaşam kurtarıcı değilse, bu tip hastalara pragmatik politika gereğince ventilasyon tedavisinin sunulmaması gerekmektedir.
Bir çocuğun yoğun bakımdan sakat olarak çıkarılması veya çıkarıldıktan kısa süre sonra ölmesi yüksek teknolojinin uygulandığı tıp için bir zafer değildir. Gelişmekte olan ülkelerde toplumsal yarar açısından yaklasim gerekmektedir.
Etik korkular tedavinin reddedilmesiyle kanıta dayalı tıp maskesi altında paternalizm sağlanması kaygısından kaynaklanmaktadır. Bu kararlar hastaya zarar vermeme ilkesine karşı bir tutum içermektedirler.
Zayıf bir ihtimal de olsa, dezavantajda olan çocuklar İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvursalar ve Yaşama Haklarını isteseler, onların PYB’da geçirdikleri süreleri kim karşılar? Bu hastalara HIV’la ilişkili olmayan yaşamı tehdit eden hastalığı olan ve mekanik ventilasyon gerektiren başka çocuklara yatak açacak kaynak olmamasını kim açıklar ?
Gelişmekte olan ülkelerde pediyatrik YB maliyeti ile ilgili güncel veriler çok azdır. Bu kaynakların birinci basamak sağlık programlarına yönlendirilmesi daha yararlı olabilir mi? HIV enfeksiyonu olan çocukların ventile edilmesinin reddedilmesi ve bu paranın anneden çocuğa bulaş şeklinde olan neonatal HIV bulaşının önlenmesine yönelik eğitim programlarına harcanması Güney Afrika veya diğer kaynakları kısıtlı olan ülkeler için daha yararlı olacaktır.