KocaöZÜ AĞzi aal : Yayla damı, ağıl



Yüklə 145,76 Kb.
səhifə3/3
tarix23.01.2018
ölçüsü145,76 Kb.
#40506
1   2   3

Pic : 1- Ağaç köklerinden çıkan adi sürgün, 2-Tırnak gerisinden çıkan sert deri

Pikap : 1)Kamyonet, 2) Plakçalar, gramafon

Pirpirim : Semizotu

Pisgeğüt : Bisküvi

Pisi pisine : Boş yere, boşuna

Poğnama : Çiğneme, basarak ezme

Porsuma : Gevşeyip sarkma, dağılma, pörsüme

Poşu : Bir çeşit sarık

Pöç : Kuyruk sokumu

Pöçük : kenar

Pörsük : Çöplük

Pu yüzüne : Kızma ve ayıplama ifadesi, yüzüne tükürmenin sözle ifadesi

Puğar : Pınar

Pur : Vurulunca çabuk parçalanan taş ve kayaların yoğun olduğu, tarıma elverişsiz arazi

Purçalıh : Bir çeşit yaban havucu, kök kısmı yenen yabani bitki

Puşt : 1) Güvenilmez , kalleş 2) Sapık erkek

Pücenek : Ağaç köklerinden çıkan adi sürgün

Pür : Pancar, havuç, soğan gibi yumrulu bitkilerin toprak üstünde ki yaprakları

Pürçekli : Havuç

Püşürük : Kerpiç ya da taş evlerin tavanlarına serilen çamur tabaka

Rafazı : Aşırı alevi

Rampa : Yokuş

Reyhan :Arazinin borca karşılık rehin verilmesi

Saa : Sana

Saab : Sahip

Saban : Çift sürme aleti

Sabi : Küçük çocuk

Saçı : Düğün armağanı

Sada : Sadece

Sadaa : Sadaka

Sağalma : 1) Yaranın iyileşmesi, 2) yılanın akıp gitmesi

Sak : Koyun yününden yapılmış çorapların yırtılmış hali

Sakamatlıh : Sakatlık, kaza, bozukluk

Sakandırıh : 1)Sığırların boyunlarının alt kısmı 2) Külahı başa bağlayan kaytan

Sakar : Hayvanların alnındaki beyazlık, farklı renk

Sakiya : Güya, sanki de

Salaca : Tabut

Salacası galhma : Ölüp defnedilme

Salahana : Başı boş, salak salak dolaşma

Salamat olma : Kenarda durma, uzağa gitme

Salıh : Haber, bilgi, salık

Salık verme : Harif etme, yol gösterme

Salım : Salgın hastalık

Salma : Serbest bırakma

Samı : Boyunduruğa geçirilen, öküzlerin bağlanmasına yarayan demir ya da ağaç çubuklar

Sap : Buğday, arpa yığını

Sapan : Hayvan yemi olarak kullanılan ekin saplarının öğütülmüş hali

Sarat : İri gözlü kalbur

Sarıca arı : Yaban arısı

Satan : Kalça

Satır : Enlice, kısa saplı ağır bıçak

Savuşma : Bulunulan yerden hızlıca uzaklaşma

Say : Tabaka biçiminde yassı taş

Saya : Kış yarısında oynanan oyun

Sayışma : Takas

Sayrı : Hasta

Saysınma : Dikkate alma, hatır sayma

Saz : Bataklık, ince kamış

Sazma : Uyuşma

Sedir : Sebze fidesi

Seen : Tabak, sahan

Seğmen : Atı ve silahıyla gezen yiğit kişi

Seğürtme : Çabuk adımlarla yürüme, koşma

Sehim : Pay, hisse

Seki : Eğimli arazilere yapılan teras, taraça

Sekmece : Sek sek oyunu

Sel : 1) Taşkın su, 2) Sellik taş

Sele : Az derin sepet

Sellik :Düz yassı taş

Sepken : Karla karışık yağmur

Sergi : Kuruması için yere serilen sebze, meyve ya da tahıl

Serpenek : Ev saçağı

Seyfi : Doğan kuşu

Sıçan : Fare

Sığır : Büyükbaş hayvanlar

Sığırcık : Serçeden az büyük kuş

Sılıncah : Salıncak

Sınama : Deneme

Sıncıhma : Sabırsızlanma

Sındı : Makas

Sınıhcı : Kırık, çıkıçı

Sınık : Kırık, çıkık

Sıpa : Eşek yavrusu

Sırıh : İnce ve uzun ağaç parçası

Sırım : Etin ince ve uzun olarak kesilip kurutulanı, ince uzun deri

Sırın : Kuru ekmek ve yoğurt ile yapılan bir yemek

Sırtarma : Alaycı gülme, sırıtma

Sırtını papıhlama : Sırtını sıvazlama

Sıyırgı : Ekini sıyırarak, kazıyarak biçmek

Sifdah : İlk defa

Siğeç : Tarla çevresine çekilen çalı ve vb çit

Siğek : 1) Saçak, 2) Sinek

Siğil : Deride özelliklede ellerde oluşan et parçaları

Siğme : Eğilerek saklanma, kamufle olma, sinme

Sile : Ağzına kadar dolu, silme dolu

Sille : Elin içiyle vurulan tokat

Sini : Metalden geniş ve yuvarlak yemek tepsisi

Sirke : Bit yavrusu

Sitil : Kulplu su kabı

Siyelleme : Su yardımıyla ya da kalburla eleme yaparken tahıl taneleri ile taş ve diğer yabancı maddeleri ayırma

Siyep : Sahipsiz, bakanı olmayan

Siyepleme : Sahipsiz bırakma, uzak bir yere götürüp ortalığa bırakma

Sohum : Lokma

Soku : Büyük taş dibek

Sorhun : Kısa boylu yabani bir söğüt, sorkun. ( Eskiden kaba bir el süpürgesi yapılan çalı )

Sormuh : Bir yaban bitkisi, emzik otu

Soyha : Ölünün geride kalan kıyafetleri

Soyhaa gala : Bir öfke ve kızgınlık ifadesi

Söğme : Küfür etme, sövme

Sökürge : Hayvanları yürütmek için dürtmete kullanılan sopanın ucundaki demir

Söz temsili : Örneğin, mesela

Su sulama : Ekinleri ya da meyve bahçelerindeki ağaçları sulama

Suçuhma : Suçlanma

Suçuhturma : Suçunu kabul ettirip utandırma, suçlu duruma düşürme

Suğah etme : Duvarları çamur ya da harç ile sıvama

Sulf : Barış, sulh

Sumah : Tadı ekşi bir baharat

Suraf : Tuzlu su

Südük : Sidik

Süğrü : Sivri

Süğsülük : Kırmızı alıç, yemişgen, sürsülük

Sündürmeç : Çekerek uzatma, pekmezin yağda kızartılmasıyla yapılan yemek

Sürk : Kızarıp kabararak beliren kaşıntılı deri hastalığı

Sürtük : Kötü kadın

Sürtüşme : İnatlaşma

Sütlüğen : Yabani bir bitki, sütleğen

Süyötme : Söndürme

Süyük : Dam saçağı, toprak ya da taş evlerde duvarı korumak için damın ileriye doğru çıkarıldığı kısımlar

Süyüm : Bir iğnelik ip. ( yarım ya da bir metre uzunluğunda ip )

Süzek : Yeni yapılan peynirin suyunu süzmesi için içine konulan kumaştan yapılmış eşya

Süzme : 1) Bez çuval 2) Sıvıların süzekten geçirilmesi

Şafah : 1) Şakak, 2) Şafak

Şaka : 1) Küçük ve yuvarlak taş, 2) Latife

Şaka gadar : Küçücük

Şaka oynama : Beş adet küçük ve yuvarlak taş ile oynanan bir oyun

Şakalama : Parçalama

Şal : Genellikle yünden yapılan ve bele bağlanan renkli kumaş

Şalvar : Paçaları dar, üstü geniş, uçkurlu üst donu

Şamata : Gürültü, patırtı

Şangır şungur : Sağa sola çarparak, Kırılırken çıkan ses, şangırdayarak

Şaplah : Tokat

Şapşah : Haşhaş sütünün ( afyon ) toplandığı ağzı huni biçimli tekneden kab.

Şarap gibi : Çok ekşi

Şarmıta : Edepsiz

Şarp : Başörtüsü, eşarp

Şataf : Neşe

Şelek : Sırtta taşınan yük

Şılın : Buğday ve arpa saplarının üst üste konulmasıyla oluşan yığın

Şıllık : Süslü kadın

Şıltah : Haksızlığa uğramış, dövülüp sövülmüş gibi bağırıp çağırma. Ortalığı gürültüye verme

Şırang : Sert şekilde düşmek, kapaklanmak

Şırıl şırıl : Suyun sürekli ve ses çıkararak akması

Şırmışıh : Sarmaşık bitkisi

Şikirsiz : Çirkin, tipsiz.

Şilte : İçi yünle, pamukla doldurulmuş döşek

Şindi : Şimdi

Şirbik : Çapak, göz pınarlarında ve kirpiklerde kuruyan akıntı

Şire : Şerbet, şıra

Şişek : İki yaşındaki koyun

Şişgoğ : Şişman

Şo : Şu

Şoğra : Çorba



Şora : Şurası

Şorda : Şurada

Şorşor : Gür şekilde akan su

Şörük : Sümük, salya

Şuncaaz : Şu kadarcık

Şüğ : Dut küspesi

Tabaa : Tabaka

Tabdan düşme : Gücü azalma, çalışamayacak duruma gelme

Takır tukur : Kaba ve takırtılı ses çıkartarak

Takış : Teke

Takuğot : Emeklilik

Taman : Hatırla

Tangır tungur : Boş nesnelerin yuvarlanırken çıkardığı bu şekildeki ses

Tapan : Tarlaya atılan tohumu örtmek için gezdirilen ağaçtan geniş araç

Tar : Ahır ve kümeslerdeki yüksek yer, tünek

Tavatır yapma : Çok iyi şekilde yapma

Tay : 1) Denk, eşit 2) At yavrusu

Tay etme : Eşit şekilde paylaştırma, taylama

Taylama : Bölüştürme, denkleştirme

Tecir : Hayvan ticareti yapan kimse

Tee : Çocukları sevme ünlemi

Teke : Erkek keçi

Tekserme : Önerme, teklif etme

Telbis : Nemli tarla

Telerime : Önerme, öneride bulunma

Telis : Çuval

Tellenme : Alınma, küsme, gücenme

Tembehleme : Uyarma, tembihleme

Temsil : Örnek, misal

Tengişek : Yuvarlak

Tenneme : Nemlenme

Teres : Bir hakaret ifadesi, pezevenk

Terüğö : Teravih

Tesce : Aceleci, tez davranan, hemen sinirlenen

Teşt : Büyük leğen

Tevek : Karpuz, kavun, kabak gibi bitkilerin yaprakları

Tez : Çabuk

Tığ : Savrulmamış harman yığını ( tane ile saman karışık )

Tımbıl pıs : Yenilme, yere serilme, nakavt

Tındıh : Küçük

Tırıs : Atın kısa adımlarla hızlı yürüyüşü

Tısga : Soğan tohumu, küçük soğan

Tike : Kuşbaşı

Tike tike etme : Küçük parçalara ayırma

Til : En üst, zirve

Timtirez : Güzel giyinme, şıklık

Tirendez : Nazlı, her şeyi beğenmeyen

Tirkeşme : Dikleşme, atışma

Tohlu : Bir yıllık kuzu

Tombak : Tombul, toparlak

Tombil : Tombul

Tomus : Yaz

Tongallak : Toparlak, yuvarlak

Toprak başına : Ölüp mezara konasın ve üzerine toprak atılsın.

Tor : Kazak

Torpah : Toprak

Tosbaa : Kaplumbağa

Totaba : Hizmetçi

Tozluh : Samanın kullanılmayan en ince kısmı

Tozutma : Tozu dumana katma

Tök : Kalın ve üst perdeden, kibirli

Tök sözlü : Hatır gönül dinlemeden konuşan

Töngüldemek : Yuvarlanmak

Töreme : Türeme, üreme

Töremiyesice : Bir beddua, soyunun kesilmesini isteme

Tuğar : Duvar

Tuhuşma : Güneşli ve sıcak havalarda koyunların birbirine sıkı şekilde girerek toplanması

Tuluh : Tulum

Tuluh çıharma : Hayvanın derisini yüzerken parçalamadan bütün halinde çıkarma

Tulum : Bütün halinde çıkarılan hayvan derisi (tuluh )

Tuman : Don, şalvar, vücudun belden aşağısına giyilen kısa yada uzun giysi

Tüf : Kabak bitkisi yaprağının sapı

Tünek : Geceleyecek, yatacak yer. ( Genellikle kanatlı hayvanlar için kullanılır )

Tüneme : Kuşların, tavukların uymak için bir dala ya da sırığa konması

Türkü yahma : Bir olayla ilgili olarak türkü yapma ve söyleme

Türük : Koyun yününden dokunan sırt çantası

Tüssü : Tütsü

Tüuğ : Karşıdakinin yapması gereken işi yapacağına inanmamayı ifade eden söz.

Tüyüm tüyüm tütme : Mis gibi kokma

Uğalamaç : Süt, ayran ya da yoğurda ekmek doğrayarak yapılan yiyecek

Uğarma : Tamir etme, onarma

Uğat : Düz, uygun

Uğor ipi : Palan ya da eyerin hayvanın sırtından düşmemesi için boyun altından geçirilen ip

Uğunma : Ağlayarak bayılacak hale gelme

Ulah : Hayvanların bağlandığı kalın ip

Ulucalık : Miras paylaşılmadan önce ana-babaya ayrılan ve ölene kadar kulanılacak olan tarla, bahçe

Uluma : Köpek, kurt gibi hayvanların uzun iniltili, ağlamaklı ses çıkarması

Uma : 1) Kocaözü’de ki en yüksek dağın adı. 2) Alnı farklı renkte olan keçiler. 3) Orta Asya’da ana anlamında. ( En yüksek yer olmasından dolayı Uma dağı denilmiş olabilir. Ana yükselti anlamında )

Umma : Ümit etme, bekleme

Umsuluk . Umduğunu bulamama, hayal kırıklığına uğrama

Umsunma : Umma, canı çekme ve bundan dolayı hayal kırıklığına uğrama

Urba : Yolculuk için alınacak malzemelerin tümü, giysi

Urum : Rum

Urup : Dörtte bir ölçek

Us : Akıl

Uslu : Akıllı

Usul : Yavaş

Uşah : Hizmetçi

Uşgur : Şalvarı bele bağlayan bağ, uçkur

Utma : Yenme

Uylaşma : Anlaşma, uyuşma

Uyuz : Kaşıntılı bir deri hastalığı

Uz : İş görür, yatkın, maharetli

Üfeleme : Ovma

Üflük : Islık

Üfürme : Bir olayı abartarak anlatma

Üğeç : Bir yaşından büyük koç

Üğelek : Uzun boylu, geniş yapraklı yabani bir bitki

Üğeleme : Ovma

Üğeşme : Çekişme

Üğez : Üvez

Üğörme : Kusma

Üğörsek : Çiftleşmek isteyen inek, boğasak

Üğrüm üğrüm : Kıvrım kıvrım

Üğüntü : Değirmende taşın kenarında biriken un

Üleş : 1) Leş, 2 ) Hisse, pay

Üleşme : Bölüşme, paylaşma

Ürkme : Ekş yoğurt, yayılacak yoğurt, irkme

Ürme : Havlama

Ürsüme : Zor durumdan kurtulma, iyileşme

Üstünü körleme : Üzerini örtme, konuyu kapatma

Variyet : Zenginlik, varlık

Vay meret : Lanet olası

Vırlama : Usandıracak şekilde devamlı konuşma

Vırt gele bindirme : Düzeni kurup her durumda kazanma

Yaba : Harman savurmakta kullanılan, çatal biçiminde tahtadan tarım aracı

Yad : Yabancı, el

Yağar : Yağır

Yağır : At, eşek, katır gibi yük hayvanlarının sırtında eğer ve yük vurulmasından dolayı meydana gelen yara, yağar

Yağlama : Üstüne tereyağı sürülerek sacda kızartılmış ekmek

Yağlanma : Kenara çekilme

Yağlıh : Mendil

Yağlış : Yanlış

Yağsu : kene yavrusu

Yahma : türkü besteleme

Yal : Köpek yiyeceği

Yalaa : Yalağı,

Yalaaz : Yalnızca

Yaldatma : Aldatma

Yalığ : Alev, yalım

Yallanma : Başkasının sırtından geçinme

Yalman : Ağaçların budakları, ağaç parçalarının kesici ve batıcı kısmı

Yamalıh : Yama için kullanılan parça

Yaman : Şiddetli, üstün

Yandah dikeni : Kısa ve sık yapraklı nemli toprakta yetişen bir dikenli bitki

Yanıhma : Bir kişinin olumsuz davranışını başka birine üzüntü ve sitemle anlatma

Yanıya : Sanki

Yannıyah : Yalın ayak

Yar : 1) Uçurum, 2) Sevgili

Yaraların sağalması : Yaranın geçmesi, İyileşme

Yarenlik : Şaka

Yarım ağızla konuşma : Net olmama, kesin konuşmama

Yarma : Buğdayın ince çekilmişi

Yas verme : Taziye

Yaşmah : Kadınların başla birlikte yüzü kapatan örtüsü

Yatlama : Kandırma

Yavşah : Bit yavrusu

Yavuz : Korkusuz, mert

Yaygara : Bir konu ya da olayı abartarak yayma

Yayıh : Yoğurttan tereyağı çıkartmak için içinde çalkalandığı ağaç ya da deri kap, yayık

Yaylım : Otlak

Yayma : Hayvan otlatma

Yaz : İlkbahar

Yazı : Geniş düzlük

Yedi düğel : Bütün devletler, bütün dünya, yedi düvel

Yekinme : Davranma, olduğu yerden ayağa kalkma

Yel : Büyük devletler

Yelbiz : Örümcek, elbiz

Yeldirme : Acele ile hızlı şekilde koşma

Yelken : Yağıştan önceki bulut kümeleri

Yelkenli : Havanın parçalı bulutlu olması

Yellenme : Geriye doğru çekilip sonra ileriye doğru hızlanma

Yelpik : Nefes darlığı

Yelpikli : Hasta, nefes darlığı çeken, öksürüklü

Yemeni : Ayakkabı

Yemlik : İlkbaharda yetişen ve toplanıp yenilen yabani ot

Yen : Koyun, keçi, inek gibi sağılan hayvanların memesi

Yenceleme : İncitme

Yencelenme : İncinme

Yenir yarası : Hep sıkıntı veren, ömür törpüsü

Yenme : Galip gelme

Yetme : 1) Yetişme, 2) Büyüme

Yığın : Meşe dallarını bir tepe oluşturacak şekilde üst üste yığma

Yıhılgan : Heyelan bölgesi, kayarak yıkılan yer

Yıhışma : Güreşme

Yıldırma : Usandırma

Yılgın : Sulak yerlerde yetişen ve çalgı (süpürge) yapılan çok yıllık bitki

Yılın yılın : Uzun yıllardır

Yılma : Usanma, bıkma

Yırah : Uzak, ırak

Yiği : Biraz önce, yeni

Yiğir yiğir : Pis pis

Yiğitden : Yeniden

Yiğlicek : Basit hareketleri olan, hafif, yeğnicek

Yiğlik : Hafif

Yiğlime : Hafifleme, yeğnime

Yilbik : Sara

Yitme : Kaybolma

Yohlama : Ziyaret etme

Yol : Gelin alınırken gelinin amcası, dayısı ve kardeşine verilen para ya da eşya

Yolah : Dar yol, patika, keçiyolu

Yollama : Gönderme

Yolma : Meyveyi dalından izinsiz alma, hırsızlama

Yonga : Kesilen odunlardan çıkan küçük ağaç parçası

Yorah : Sapanın içine taş konulan deri kısmı

Yordam : Kural, davranış biçimi

Yorsun : Yosun

Yozlak : Doğurması yakın, ağrı çeken hayvan

Yöğmüye : Gündelik, yevmiye

Yörep : Eğimli yamaç

Yudulma : Kaybetme, udulma

Yuğ : yün

Yuha : İnce, yufka

Yular : Bir yere bağlamak ya da çekmek için hayvanın başlığına bağlanan ip

Yuma : Yıkama

Yumah : Yuvarlak biçimde sarılmış iplik

Yumuş : İş, hizmet buyruğu

Yumuş buyurma : Hizmet emiri verme

Yunma : Yıkanma, banyo yapma

Yunnah : Buğday ( unluk, bulgurluk ) yıkanan yer, yunak

Yurt : İnsanın doğup büyüdüğü yer, memleket

Yüklük : Evlerde yatak, yorgan yada diğer eşyaların konulduğu yer

Yüleme : Balta, keser gibi aletleri keskinleştirme

Yülüme : Tıraş

Yülütme : Tıraş ettirme, sıfır tıraş

Yüzleme : Döşeğe, yorgana yüz geçirme

Zaar : Demek ki

Zağarlıh : Hayvan yemiğ olarak hazırlanmış kırılmış arpa

Zahra : Zahire

Zar olma : Perişan olma

Zarlanma : Rahatsız olma, ağrı ile acı çekme

Zemheri : Kara kış

Zencir : Zincir

Zengi : Ayak eni, üzengi

Zerzevat : Yeşillik

Zeval : yok olma

Zıbın : Kadın giysisi

Zıkkım : Zehir, acı lokma

Zıkkımın kökü : Zehirlen, zehir iç gibi bir beddua

Zıkkımlanma : Yeme içme, doyma ( Kızgınlıkla ve hoşnutsuzluk ifadesi olarak söylenir )

Zıllı : Oyunda ceza puanı

Zıllı guyma : Rakibi yenerek bütün cezaları yükleme

Zıplama : Sıçrama

Zırbış : Söz dinlemeyen

Zırlama : Yüksek sesle ağlama, eşek anırması

Zırnık : Ufak ve önemsiz parça

Zıtgınan : İçten gelerek, samimiyetle

Zıypma : kayma

Zibidi : Yersiz ve zamansız davranışları olan, yaramaz

Zibil : 1) Çok fazla, 2) Çöp, süprüntü

Zibil gibi : Çok fazla, onun için değersiz

Zilli : Edepsiz kadın

Zirbik : Cıvık hayvan gübresi

Ziya : Işık

Zorsunma : Zor sayma, zoruna gitme

Zurba : Kuş sürüsü



Zülüf : Şakaklardan sarkan saç lülesi

Züyör : Sahur
Yüklə 145,76 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin