KOCAÖZÜ AĞZI
Aal : Yayla damı, ağıl
Aaz : Doğum yapan hayvanların ilk sütü, ağız
Aazlık : Huni, ağızlık
Abara : Suyun normal akış istikametinden başka yöne çevrildiği yer
Ablah : Dolgun yüzlü
Aboğ : Hayret ve şaşkınlık ifadesi
Abrul : Nisan
Acar : Yeni
Accıh : Biraz, azıcık
Acımık : Çok sık dallı, bodur ve dikenli yaban bitkisi. ( Koyu mavi ve çok küçük yemişleri olur. )
Acışma : Üzülme
Adam akıllı : Doğru dürüst
Adıraf : Etraf
Afat : Belalar, musibetler
Ağ : Beyaz, ak
Ağarma : Beyazlama
Ağlu : Salon, avlu
Ağnak : At, eşek gibi hayvanların debelendikleri tozlu, topraklı yer
Ağnama : 1) At, katır veya eşeklerin kaşınmak amacıyla yerde debelenmesi, 2) Anlama
Ağsunlama : Büyü yapma, efsunlama
Ağu : Zehir
Ağurt : Ağızın yan boşlukları, avurt
Ağzı kilitlenme : Konuşamaz olma, ölme
Ağzına örkünme : Yüz ifadesiyle beraber konuşmasını taklit etme, öykünme
Ahır : Kapalı büyükbaş hayvan barınağı
Ahmın : Hayvan gübresi
Al karısı : Loğusa kadınlara ve yeni doğan çocuklara zarar veren kötü bir ruh
Alaf : Hayvanların kışlık yiyeceği ( saman, ot, kes vs.)
Alamıyon : Alüminyum
Alaz : Seyrek bitmiş ekin, açık yerler
Alı hurcu : Büyük kıl çuval
Alığomseğmen : Gökkuşağı, alaim-i sema
Alıta : Sürüye katılmayan zayıf, hasta hayvan
Alma : Elma
Amel : ishal
Anadut :Ekin ve ot demetlerini arabaya yüklemeye yarayan üç dişli ve uzun saplı araç
Anarya : Geri vites
Angıt : Ördeğe benzeyen kiremit renginde bir kuş
Apağ : Bembeyaz
Ara kesme : Ebe olan kişi ile belirlenen noktanın arasından geçmeye çalışılan bir oyun
Arabıgılli : Tarla faresi
Aralıh : 1- Mesafe, 2- Boş, işsiz, yeri yurdu olmayan
Araya gitme : Boşa gitme
Arazıl : Boş şekilde arada gezen, iş yapmayıp arazi olan
Argap : Akrep
Argın : Bitkin
Arha : Elbise
Arhaç : Dağlardaki rüzgara karşı korunaklı, kuytu yerler. ( Çobanların gecelediği yerler. )
Arhalaç : Şelek alırken şeleğin sırta gelecek yerine konulan dokuma parçası
Arhıt : Hayali canavar
Arı : Temiz, pak
Arıh : Zayıf, cılız
Arılıh duruluh : Temizlik, paklık ( Özellikle küçük çocuklar yıkanırken büyükler tarafından söylenir )
Arılık : Temizlik
Arıstah : Tavan
Artlıh : Eyer ya da semerin hayvanın sırtından düşmemesi için arka tarafta kuyruk altından geçirilen ip ya da kemer kuşak
Asbab : Çamaşır, giysi, esbab
Asbab yuma : Çamaşır yıkama
Aş : Bulgur pilavı
Aşıh atma : Rekabet
Aşşaa : Aşağı
Aşşağı yel : Güney yönlü rüzgarlar, lodos, kıble yeli gibi
Ataş gayma : Ateş yakma
Avara : Boş, işsiz, avare
Avara durma : İş yapmama
Avhalama : Üzerine çullanma
Avrat : Karı, eş kadın
Ayağı ağır : Hamile
Ayağı keçeşme : Uyuşma
Ayağının türabı olma : Ayağını bastığı yer ya da ayağının tozu olmayı isteyecek kadar minnettar
Ayakcah : Merdiven
Ayam : Hava durumu
Ayan olma : İçe doğma
Ayaz : 1) Kuru soğuk, 2) Kel, seyrek saçlı baş
Aygır : Erkek at
Ayıtlama : Temizleme, ayıklama
Ayrıh : Ayrık otu
Ayvat : Büyük salon, Eyvan
Baa : Bana
Baba : Ur, çıban, kanser
Baba çıhma : Dermansız hastalığa yakalanma
Bacoğ : Bacıcığım
Bad : Rüzgara açık yer, havadar yer
Badanaj : Patinaj
Bağda : Çelme takma
Bağdaş : Sağ ayağı sol uyluğa, sol ayağı sağ uyluğa alarak oturma
Bağır : Göğüs
Bahçe gülü : Gül
Bakanah : Geviş getiren hayvanların tırnakları
Balcan : Patlıcan
Baldır : Kalça
Banyo treni : Banliyo treni
Bapboğ : İbibik kuşu
Barabar : Beraber
Barhıdar : Mutlu, mesut, berhüdar
Basma : Bez kumaş
Bastıh : Pestil
Baş göz etme : Evlendirme
Başına ağlama : Ölünün başında ağlama
Başını bağlama : Evlendirme
Başını kölleme : Evlendirme
Başşak : Kısa sırık
Başşaklama : Meyvelerin hasadından sonra geriye kalanların toplanması ( Genellikle ceviz ağaçları çarpıldıktan sonra başında kalanları sırıklarla düşürülerek toplanması için kullanılır.)
Batalga : Batak, bataklık
Bayah : Biraz önce, demin
Bayır : Yokuş
Bazlama : Yufka ekmeği
Beh : Kapora
Beh verme : Alış verişte önceden güvence olarak para verme, kapora
Bek : Sert, sağlam; kuvvetli, berk
Bel : Toprağı eşelemekte kullanılan bir tarım aracı
Beleki : Umarım, dilerim ki
Beleme : Çocuğu kundaklama
Belertme : Gözlerini açık bırakma, hayrete düşürme
Belleme : Bel ile toprağın altını üstüne getirme
Bellik : İşaret, bellilik
Bellikleme : İşaretleme
Berkitme : Sağlam etme, 2) Sert şekilde vurma
Berkleşme : Sağlamlaşma
Bes : Bahis, iddia
Bese girme : Bahse girme, iddialaşma
Bey : Örümcekgillerden zehirli bir hayvan
Beyhude : Boşuna, faydasız
Beze : Bir ekmeklik hamur topağı
Bezme : Bıkma, usanma
Bıdıh : Kısa ve tıknaz, bıdık
Bıdılış : Küçük
Bıdılış parmak : Küçük parmak
Bıldır : Geçen sene
Bışgı : Testere, bıçkı
Bıtırah : Çengelli dikenleri olan bir bitki, pıtrak
Bibi : Babanın kız kardeşi, hala
Bici bici : İnek çağırma ünlemi
Bicik : İnek
Bidon : İçine sıvı maddeler konulan metal veya plastik kap
Bijikleme : Küçük bir ağaç parçasıyla toprağın eşelenmesi
Bijjik : Toprağı eşelemekte kullanılan küçük ve ince bir ağaç parçası
Bilbil : Bir tahıl ölçeği, çanağın yarısı
Bilee : Kesici araçları bilemek için kullanılan alet
Bileğleme : Kesi aletleri bileği taşı ya da çarkla keskinleştirme
Bilik : Köfte hamurundan yapılan ve yağda kızartılan ekmek
Birceez : Sadece bir, bir tane
Bişşik : Kedi
Biz : Katı şeyleri dikerken iğne geçecek deliği açmakta kullanılan, çelikten yapılmış sivri uçlu alet
Bocu : Küçük köpek
Bohca : İçine eşya konulup dört ucu bağlanan kumaş parçası
Bor : Taşlık, sert, işlenmemiş ve ekilmemiş toprak
Boyraz : Poyraz rüzgarı
Boyuna : Sürekli
Boyunduruk : Çift süren hayvanların birlikte yürümelerini sağlamak için boyunlarına geçirilen ağaçtan çember
Bölük : Küçük arazi parçası
Bölük pörçük : Paramparça
Buğassak : Boğasak, boğa isteyen inek
Buğaz . Boğaz
Buğda : Buğday
Buğez : Bu sefer, sonunda
Buğlama : Buhara tutma
Buğu : Buhar
Bulamaç : Sulu çamur
Buncaaz : Bu kadarcık
Burçalık : Kök kısmı yenen bir bitki
Burdan ağrı : Buradan itibaren, buradan başlayarak
Burgu : Delik açmaya yarayan delgiye takılı sarma
Burma : Önce biçilen otlardan yapılan uzun bir kol ve bu kol ile sarılan ot destesi
Burunsalık : Hayvanların emmesini önlemek için ağızlarına geçirilen başlık
Buynuz : Boynuz
Buynuzlu : Aldatılan koca
Büğelek : Büyükbaş hayvanları ısıran bir sinek
Büğez : Bu defa, bu kez
Büğön : Bu gün
Büğörme : Sığırların bağırması
Büğrü : 1) Kambur, 2) Tümsek, eğik
Bük : 1) Dere kenarlarındaki verimli tarla, 2) Çalı, böğürtlen gibi bodur ağaçlardan oluşan alan, 3) Ova ya da akarsu kenarlarındaki çalı ve diken topluluğu
Bürgüniye : Yarından sonraki gün
Bürük : Kadınların beyaz başörtüleri
Büzük : Kalın bağırsağın sonu, anüs
Büzüşme : Daralma, küçülme, çekme
Caal caal : Cağal cağal
Cağ : Şiş
Capcımcıynah : İlkbaharda yetişen, yere yapışık halde olan ve yenilen yaban bitkisi
Carcur : Şarjör
Carı : Atik
Cazı : Fesat kadın, cadı
Cecim : İnce dokunmuş renkli, nakışlı kilim
Cemek : Karasabandaki çamuru sıyırmakta kullanılan yassı demir
Cemre : Şubat ayı sonlarında birer hafta arayla havaya, suya ve toprağa düştüğüne inanılan ısı
Cenderme : Jandarma
Cıbıldah : Çıplak
Cıdır : İnat,
Cıdırına : İnadına, ters ters
Cığa : Taze filiz
Cığızlıh etme : Oyunbozanlık
Cılga : İnce dar ve taşlı yol, patika, keçiyolu
Cılh : Bozularak kokmuş yumurta
Cıllıma : Oyunbozanlık, mızıkçılık
Cıncıh . Gaz lambası camı
Cıncıh gibi olma : Tertemiz
Cırcır : Fermuar
Cırıh : 1) Serçeye benzer kuş, 2) yarık, yırtık
Cırıloğ : 1)Yaz sıcağında devamlı bağıran bir böcek, 2) Ötücü renkli bir kuş
Cırıt atma : Hızlı hızlı gidip gelme, koşma
Cırmalama : Tırmalama
Cıscılbah : Çıplak
Cıyma : Tırnakla çizme
Cıynah : Büyük tırnah
Cızbırıh : Kuyruk yağı kurutması
Cızzıh : Çizgi
Cineğüz : 1) Kısa boylu ama akıllı adam, 2) Çocuklar için açıkgöz, neşeli, zeki, cineviz
Ciriyet : İltihap
Cizlevet : Lastik ayakkabı
Cor : Karşılıklı konuşma
Cor etme : Koyu sohbet etme
Cökkenek : Loğ çekmekte kullanılan ağaçtan yapılmış çengel uçlu alet
Cuğurtma : Yuğurtma
Cuyuk : Cıvık
Cücük : Küçük, kuş yavrusu
Cüğere : Sigara
Cünüt : Bataklık, suya doymuş ve bataklık olmuş tarla
Cüz : Üç ya da dokuz taş ile çizgi üzerinde oynanan oyun
Cüz etme : Karşıdakini oyuna getirip yenmek
Çaal : Tarla içindeki toplanmış taş yığını, çağal
Çağa : Çocuk
Çağa çoluh : Çoluk çocuk
Çağla : Çağala
Çağlah : Suyun çağlayarak aktığı yer, çağlak, çağlayan
Çahşah : Yıkılmak üzere
Çahşama : Yıkılacak hale gelme
Çakıldak : Koyunların kuyrukları altındaki kıllara yapışıp kuruyan pislik
Çakır : Uzun dikenleri olan bir bitki, çakır dikeni
Çalgap : Alelacele iş yapma, işi temiz yapmama
Çalgı : Çalı ya da benzeri bitkilerden yapılan süpürge
Çalhama : Çalkalama, ayran
Çalpaşıh : Sakar, her şeyi kaza ile sonuçlanan
Çanah : 1) Çanak, sekizde bir ölçek 2) Kedi ve köpeklerin yiyecek kabı
Çanak : 1- Sekizde bir ölçek, 2- Kedi veya köpeklerin yiyecek kabı
Çangal : Çengel
Çapıh : Alkış
Çapıt : Eski bez parçası, çaput
Çarpma : Meyve hasadı
Çaşıt : 1- Çok gezen, başıboş 2- fesat, kötülük yapan
Çat : Bir şeyin tam ortası ( alnının çatı )
Çatma : Yayıkların asıldığı üç ayaklı ağaç yapı
Çavma : Çabalama, dolaşma
Çaygara : Dere yataklarındaki ya da kenarındaki göze, pınar, kaynak
Çaynak :Suların çağlayarak yüksekten döküldüğü yer
Çebiş : Altı ayı geçmiş keçi yavrusu
Çeç : Harman yığınının ( tığ ) savrulması sonucunda tane ile samanın ayrılması hali
Çefteli : Şeftali
Çeğe : Köşe
Çem : Çim
Çemirlenme : Kolunu paçalarını sıvama
Çemkirme : Karşı gelme
Çenet : Bütünün yarısı
Çengel : Ucu eğri demir parçası
Çepel : İçinde taş, toprak gibi yabancı maddeler bulunan tahıl
Çerçi : Köylerde bir eşeğe yüklediği her türlü malzemeyi satan satıcı
Çıbıh : Çubuk
Çığırma : Bağırma sesi, çığlık atma
Çıhın : Küçük bohça
Çıhıştırma : Yetme, kafi gelme, denkleştirme
Çıkırdım : Sıkırdım, sık olma durumu
Çılbır : Yoğurtlu ve sarmısaklı omlet
Çıngı : Kıvılcım, parça, zerre
Çıra : Gaz ile yakılan lamba
Çırpı : İnce dallar
Çıtçıtı : Yakanın geçici birleştirilmesine yarayan metalden bağlantı, çıtçıt
Çıtlık : Çekirge
Çile : İp yumağı
Çimme : Yıkanma, banyo yapma, suya girme
Çipel : Bataklık, çamur
Çipil : Ağaçların ince dalları, çipel
Çir : Kayısı kurusu
Çit : 1) Kumaş parçası 2) Tarla ya da bahçeleri koruma amaçlı kenarlarına çalılardan yapılan koruma
Çitil : Ağaç fidesi
Çopur : Taşlık ve bayır arazi
Çor : Hastalık, dert
Çor tutma : Gribe yakalanma, üst solunum yolu rahatsızlığı
Çorlu : Hastalıklı
Çöğdürük : Sidik
Çökeklik : Heyelan alanı
Çökelik : Ayrandan yapılan yağsız peynir
Çömçe : Tahta kepçe
Çömelme : Dizlerini bükerek topukları üzerine oturma
Çört olma : Yürüyemeyecek hale gelme, uyuşma, kramp
Çul : Halı, kilim, palaz vb sergilere verilen ortak ad.
Çunma : İmrenme, heveslenme
Çüğe durma : Genellikle bir yaşına yaklaşan çocukların ayakları üzerinde durması
Çüğelme : Ayağa kalkmaya çalışma
Çüğör : Dikenli ağaç ya da onun dalları
Çüş : Eşek, katır gibi hayvanları durdurmak için kullanılan dur hitabı
Çüt : Çift, iki
Çüt : Tarla sürme işi, çift
Çütçü : Başkasının işini yapan çiftçi
Çütleme : İki ayağı yanyana getirerek ileriye doğru atlama
Çütlük : Çiftlik
Daaza : Teyze
Dağan : Dardağan, davin, çitlembik
Dağarcıh : Su ya da ayran gibi sıvı maddeleri taşımaya yarayan deri çuval
Dağlağası gün : Yarından sonraki gün
Dağlama : Sıcak bir şeyle yaraya basma
Dahılma : Şaka yapma, takılma
Dal : 1) Sırt ( dalına atıp götürme), 2) Ağaç kolları
Dalama : Köpeğin ısırması
Dalaşma : Köpeklerin boğuşması, birbirini ısırması
Dalavara : Hileli iş, dalavere
Dalaz : Kasırga, güçlü rüzgar
Daldırma : 1-Unutma, 2- Bandırma, batırma
Dalına atma : Sırtlama
Dam : Ev
Dambaşı : Evlerin üzerini kaplayan topraktan alan
Damızlıh : Maya
Damlacıh olma : Düşünme ve üzülmeden hastalanma, felç olma
Damlacık : İnme, felç
Damlam : Bir damla
Darı : Buğdaygillerden bir bitki
Davar : Koyun ve keçiye verilen ortak ad. Küçükbaş hayvanlar
Dayah : Kapı arkasındaki destek ağaç, dayanak
Dayah verme : Kapının açılmaması için bir ucu kapıya diğer ucu duvara gelecek şekilde kalın bir ağacı
Daylah : At, eşek, deve yavrusu
Debrej : Debriyaj
Deez : Deniz
Değlük : Bir evin bütün işleri
Değlük döndürme : Bir evin bütün işlerini çekip çevirme
Dehre : Ağaç dallarını kesmek için kullanılan demir araç
Dek durmama : Rahat durmama, yaramazlık yapma
Dekişik : Değiştirme
Dekişik etme : Karşılıklı kız alıp verme, berdel
Dellal : Çığırtkan, tellal
Dellal olma : Duyduğunu herkese söyleme, laf yayma
Demdemi : Çevresine ip sarılan, ileriye doğru atılıp ipin çekilmesiyle döndürülen koni biçiminde ucu sivri oyuncak, topaç
Deme demek : Bir olayı şiirsel olarak anlatmak, ağıt yakma
Depik : Tekme
Derme : Biçme
Deste : Küçük ekin veya ot yığınları
Deyha : İşte orada
Dığalah : Boyu kısa olan
Dığlıh : Ufak
Dığrah : Küçük
Dıkız : Çok dolu
Dıkız olma : Çok sıkıştırma, olması gerekenden fazla
Dımlıh : Ilık
Dırı : Böğürtlen, kuşburnu gibi dikenli bitkilerin genel adı
Dırıcan : Gözü pek kişi
Dırık : Bir işte sebat edip tutunma ( Dırık tutmama: Bir düzen kuramama )
Dırış : Atik
Dışarı çıhma : Tuvalete gitme
Dışlığı gelme : Can sıkıntısını atma, neşelenme
Dışlıh : Huzur, mutluluk
Dibek : Büyük havan
Didinme : Gücü ölçüsünde çok çabalama, çok çalışma
Didişme : Çekişme, bir konuda gereksiz yere tartışma
Diğdirme : Yokuş aşağı hzla koşma
Diğelme : Ayakta sabit durma, dinelme
Diğneme : Dinleme
Dilik : Yukarıdan aşağıy yarılma
Dimitme : Soğuk havada bir kişinin titreyerek ayakta durması
Dirgen : Demirden çatallı bir tarım aracı
Diş gurtlama : Diş aralarını temizleme
Dişeme : Diş çıkarma
Ditme : Ufak parçalara ayırmak
Diye : İşte orada, diya
Doğramaç : Ekmeği süt ve ayran içine doğrayarak yapılan yiyecek
Dolah : Kadınların başlarına sardıkları tülbent, yazma vs.
Dolambaç : Dairesel
Doluhma : Ağlayacak gibi olma, gözleri dolma
Dombalah : Takla, Yuvarlanma,
Dombalah aşma : Takla atma
Domur : Tomurcuk, bir bitkinin üzerinde bulunan ve ileride yaprak ya da çiçek verecek olan filiz
Don kazan : Bakırdan büyük kazan
Dömbelek : Darbuka
Dönemeç : Viraj
Döş : Bağır
Döşürme : Toplama, dilenme
Döşürücü : Dilenci
Duğoz : Domuz
Duğozluk : Değirmende suyun döküldüğü yer
Dulda . Kuytu yer, rüzgara karşı korunaklı yer
Duldalama : Siper olma, dulda yapma
Duluk : Şakak
Dumas : Süt kaymağı ve yoğurt kaymağının karıştırılıp basılmasıyla yapılan yiyecek
Duru : Berrak
Duruhma : 1) Durgunlaşma, uslanma, olgunlaşma, 2) Düşünceye dalma
Duruluh : Berraklık
Düğecek : Sert taneleri ezmeye yarayan Ağaç tokmak
Düğel : Devlet
Düğen : Harmanda ekin ve sapları ayırmak için kullanılan alet
Düğür : En ince bulgur
Düğüt : Divit kalem
Dümbük : Pezevenk
Dürmeç : İçine katık konulan yufka ekmeği sarması
Düş : Rüya
Düş görme : Rüya görme
Düşek : Bir kişinin vurularak ya da kazaen öldüğü yer
Düşelge : Pay, hisse
Düve : İki yaşına girmiş buzağı
Düyne : Dünya
Ebe : 1) Anne ve babanın anneleri, 2) Doğum yaptıran kadın
Ecene : Ağaç oymakta kullanılan demirden malzeme
Ede : Abi, erkek kardeş, ağabey
Edöğ : Kardeşim, edeciğim
Eek : Karasabanın elle tutulan eğik kısmı, eğek
Eer : Bal mumu, eğer
Eeş : Ağaç saplı demirden ateş küreği, eğeş
Eğleşme : oyalanma
Eğse : Üst taraf, ense
Eğseyi fırlanma : Üst taraftan hızlıca dolanma
Eğsün : Avcı kulübesi, evsin
Ehtikap : Tenezzül
Ehtikap etme : Küçük şeylere tenezzül etme
Ejnebi : Gayrimüslüm
Ekseriye : Çoğunlukla
Ekşileme : Mayalanmış hamurdan yapılan ekmek
El : Dibekteki malzemeyi ezmeye yarayan demir alet
El çırası : İdare lambası
Elbiz : Örümcek, örümcek ağı, yelbiz
Elekçi : Çingene
Elemeşgere : Herkesin gözü önünde, açıkça
Eletme : Götürme
Eline varma : Elini öpme
Elleğen : El leğeni
Ellik : Ekin biçerken parmaklara takılan altı ağaçtan üstü deriden eşya
Em : İlaç, melhem
Eme yarama : Bir işi halletme, işe yarama
Emişik : Şüt kardeş
Emleme : Tedavi etme
Emlik : Süt emen kuzu
Emmi : Amca
En : Koyun, keçi gibi hayvanların kulağı kesilerek yapılan işaret
Encemi : En sonunda
Eniş : Yukarıdan aşağıya, bayır aşağıya, iniş
Erik : Kayısı
Erinme : Üşenme
Erişte : İnce kesilip kurutulan hamur, ev makarnası
Eselet : Gerçek
Essah : Gerçekten
Eşg olsun : Karşıdakinin yaptığı iş ya da söze karşı memnuniyetsizliği ifade etme, aşk olsun
Eşgeriye : Aleni, açıkça
Eşgın : Kengerin yenen kısmı
Eşiklik : Evin giriş kapısı önündeki yüksekçe yer
Eşşek : Tahta tabure
Eteğü : El değirmenlerinin altına konulan deriden örtü
Evçeri : Kiler, erzak saklanan oda
Evhan : Zayıf
Evlek : Dönümün dörtte biri kadar olan alan ölçüsü
Evren : Ejderha
Ey : 1) iyi, 2) Tamam, olur
Eyle zaar : Konuşulan kişiden bir olayı duyup kabullenmek. Demek ki öyleymiş anlamında
Eyliye : Aynen, öyle ya
Ezve : Mermilerdeki ateşleme düzeneği
Farfara : Şiddetli rüzgar
Fer : Güç, kuvvet, canlılık
Ferik : Keklik yavrusu
Fetil : İşin acil olduğu zamanlarda hamurun mayalanmasını beklemeden yapılan ekmek
Fırlanma : Dolanma
Fışkı : At, eşek pisliği, dışkı
Fidama : Uzun boylu ve kalın meşe ağacı
Fingirdeme : Oynak ve cilveli hareket etme
Firek : Firengi hastalığı
Firez : Ekili olmayan aynı zamanda da sürülmediği için üzeri otlarla kaplı tarla
Firik : Buğday, nohut gibi ürünlerin henüz olgunlaşmamış hali
Firkete : Çatal iğne
Fistan : Kadın elbisesi
Fitleme : Başkasına karşı kışkırtma, fitneleme
Fol : Tavuğun istenilen yere yumurtlaması için konulan yumurta
Folluk : Tavukların yumurtladıkları yer
Fos : İçi boş, çürük
Gabal : Toptan, hepsi birden
Gabal alma : Bir işi ölçüp biçmeden, göz kararıyla alma
Gabala pazar : Toptan alışveriş, fazla ölçüp biçmeden yapılan alışveriş
Gacın : Hemen, anında ( Gel gacın : gelir gelmez )
Gacır gucur : Hoş olmayan bir ses çıkartarak
Gada : Dert, hastalık, bela
Gadahlama : Kaba dikiş
Gadasını alma : Sana gelen bela , musibet bana gelsin anlamında
Gadir olma : Gadre uğrama, yazık olma
Gadiron : 5-6 santim eninde ve dört köşe olarak kesilmiş uzun kereste, kadron
Gafla : Kafile, bir insan grubu
Gağrıh : Bir tarafa doğru eğilmiş
Gağum : Dünür
Gah : Elma, armut kurusu, kak
Gahbe : 1) Namussuz kadın, 2) Hilekar, sözünde durmaz ve kalleş adam
Gahınç gahma : Ayıbını ya da yaptığı iyiliği yüzüne vurma
Gahır : Büyük üzüntü, eziyet
Gahlıh : Arazinin yüksek noktası, kalkık
Galey : Kalay
Galıç : Orak
Galığ : Başlık parası
Galığ verme : Başlık parası verme
Galındır : Ağız sütünün kestirilmesiyle yapılan bir tatlı çeşidi
Gallenguş : Kırlangıç
Galtah : İffetsiz kadın
Gamaşma : Gözün güçlü bir ışık sebebiyle göremez olması, ekşi yiyeceklerin dişi uyuşturması
Gambıh : Küçük ve sivri tahta parçası, kıymık
Gancıh : 1) Dişi hayvan, 2) Sözünde durmayan, hileci
Gancıhlıh :
Ganere : Kötü kadın
Gangal : 1) Diken, deve dikeni , 2) Köpek cinsi, Sivas ilçesi, 3) Tel ve benzeri şeylerin halka biçiminde sarılması
Ganguç : Topraktaki bitki köklerini çıkarmaya yarayan ucu sivri değnek, Gazgıç ( kazgıç kelimesi toprağı kazmaktan gelmektedir )
Ganıyah : Cesaretsiz, güçsüz
Ganıyah davranma : Cesaretsiz davranma, zayıf görünme
Gapgacah : Mutfak malzemesi
Gapısa : Kös ya da hevşelerin küçük ve basit kapıları
Garaca : Olgunlaşmaya yüz tutmuş buğday ya da nohutun kavrulması
Garaguğos : Sütünden sakız yapılan bir bitki
Garamet : İftira
Garamet etme : İftira atma, olmayanı olmuş gibi anlatma
Garamıh : Böğürtlen
Garampa : Kalabalık
Garer : Karar
Garez : Kin tutma
Gargarda kalma : Bitkisel hayata girme, beyin ölümünün gerçekleşmesi
Garıh : Sebze sırası
Garış : Beddua
Garışı geçme : Bedduası tutma
Garmaç : Çeşitli şeylerin karıştırılmasıyla yapılan hayvan yemi, karmaç
Garman çorman : Karma karışık, çok karışık
Gasil : Hayvan yemi olarak kullanılan ve başakları olgunlaşmadan biçilen arpa
Gaş : Yer olarak yokuş başı, yamacın üst kısmı
Gaşaa : Hayvanları tımar etmek için kullanılan demirden yapılmış dişli alet
Gaşanma : İdrar yapma
Gaşşah : İnce ve düz ağaç dallarının tek sıra halinde dizilip bağlanmasıyla oluşan çit
Gatıh : Süt, yoğurt ve ayranın üçüne birden verilen ortak ad, katık
Gatın ip : Kıl ve yün karışımından yapılan el örmesi ip
Gatlama : Katmer
Gauğt : Dağan çekirdeği ile buğdayın sacda kavrulup, taşta çekilerek, elekten geçirilmesiyle yapılan yiyecek
Gav : Yılanın değiştirdiği derisi
Gavat : Gayri meşru ilişkilere aracılık eden erkek.
Gavlah : Kabuğu soyulmuş
Gavlama : Deri soyulması
Gavlatma : Ağaç kabuğunu soyma
Gavum : Dünür
Gavurga : Buğdayın ateşte kavrulması
Gaybet : Arkadan konuşma, gıybet
Gaygana : Yumurtanın yağda pişirilmesi, omlet
Gayım : Sağlam, kaim
Gayım etme : Sağlamlaştırma, kaim etme
Gayın : Kadın ve kocaya göre birbirlerinin erkek kardeşi
Gayır : Kum,küçük çakıl
Gayış : Kemer, kayış
Gayma : Yakma, ateşleme
Gazel : Kurumuş ağaç yaprağı
Gazım gazım gazınma : Çok çalışma, her şeyi toplama
Gebertme : Öldürme
Gebeş : Bodur ve şişman
Dostları ilə paylaş: |