KOMPOZİSYON HASIL YAZILIR?
1. BİLGİ BİRİKİMİ
Üniversite eğitimiyle bir meslek için hazırlık yapılır, o mesleğin gerektirdiği birikim aktarılmaya çalışılır. Aydın insanın bilmesi gerekenler ise sadece kendi mesleğiyle, ilgi alanlarıyla, çevresiyle ve dönemiyle sınırlanamaz. Kendisine yöneltilen hemen her soru için az çok söyleyecek sözlerinin olması beklenir. “Ben inşaat mühendisiyim, ülke sorunlarından, sosyal çevreden, spor faaliyetlerinden, trafikten ... hiç anlamam” demek aydın insana yakışmaz. Kişinin çevresine karşı duyduğu sorumluluk; onu araştırmaya, incelemeye ve öğrenmeye yönlendirir. Böylece bilgi birikimi için ilk adımlar atılmış olur.
Herhangi bir bilim veya sanat dalıyla ilgili özel araştırmalar ve deneyimler sonunda elde edilecek uzmanlık bilgisini saymazsak genel bir kültür sahibi olmak ve (sözlü veya yazılı) kompozisyonlar meydana getirmek için aşağıda sayılan etkinliklerin yapılmasında yarar vardır:
a) Okuma
Yazılı veya sözlü anlatım yeteneğini geliştirmenin en etkili ve en güzel yollarından biri, çok okumaktır. İlgi duyulan alanlarla ilgili gazeteleri, dergileri, kitapları... okumak insanı hiç şüphesiz, başkalarından daha bilgili kılacaktır. Bilhassa, sanat değeri taşıyan, okumaya değer, klâsik kitapları, yazıları okumakla yazarının bilgi birikiminden, deneyimlerinden de yararlanmak mümkündür. Kişi ne kadar çok okursa dil ve anlatım yeteneği, düşünme yeteneği, bilgisi, duygu ve hayâl gücü... o derecede gelişir.
Okuyan insan doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden, iyiyi kötüden daha kolay ve isabetli ayırt eder; kendisini, çevresini, insanları, dünyayı ... daha iyi tanır.
"Ben aydınım" diyebilen bir insan; en az günde bir gazete, haftada bir dergi, ayda bir kitap okumak zorundadır. Düzenli olarak ayda bir kitap okuyan birisi elli yılda altı yüz kitap okur. İnsanlık tarihinin başlangıcından günümüze kadar yazılmış milyonlarca kitap içinde altı yüz kitabın önemi ne kadardır?
Her çeşit kitabı düzenli aralıklarla okuyanlarla, hayatında eline hiç kitap almamışlar arasındaki fark; beyaz renkle siyah rengin arasındaki fark gibidir. Birisi bilim ve aydınlık, diğeri ise cehalet ve karanlıktır.
Her şeyden önce, okumayan insanın kelime hazinesi gelişmez. Bu durumda sınırlı sayıda kelimelerle hangi duygu ve düşünceler etkili bir şekilde anlatılsın?
Yazarlar, şairler ve sanatkârların düşüncelerini daha iyi anlayabiliyoruz. Çünkü, kelime hazineleri büyük. Çünkü, onlar okumaya önem veren, okumanın insan için bir üstünlük olduğunu kavrayan kişilerdir. Bilgili ve bilinçli aydın olabilmenin yegâne yöntemi okumak, çok okumaktır.
Doğal olarak, yazılı ve sözlü kompozisyonda başarının önemli sırlarından birinin de düzenli okumak olduğunu unutmamak gerekir.
b) Kütüphanelerden yararlanma
Herhangi bir konuda ayrıntılı bilgiye sahip olmak; konuyu araştırmak, incelemek, öğrenmek, kısacası kendimizi daha iyi yetiştirmek için gidilecek yerlerin başında kütüphaneler gelir. “Ulusların kalkınmasında iki önemli kaynak başta gelir: Bunlardan biri, bilgi birikimlerinin toplandığı yer olan kütüphanelerdir; diğeri de yeni bilgilerin yöntemlerin araştırıldığı yer olan lâboratuvarlardır. Kütüphanelerin sayısı ne kadar çoksa, içindeki kitapların sayısı duyulan gereksinmeyi tam olarak karşılayabiliyorsa, daha da önemlisi, oradan yararlananların sayısı ne kadar çok ise, o ülke o ölçüde kalkınmıştır.”[1]
Günümüzün imkânlarıyla kütüphanelerden değişik şekillerde yararlanmak mümkündür: Klâsik bir yol olarak, kitabı okur, işimiz bitince yerine koyarız veya kütüphaneye üye olarak kitapları ödünç alıp istediğimiz yerde okur, süresi içinde geri veririz. Yeni bir yol olarak internet aracılığıyla kütüphanelerin web sayfalarına girerek bilgisayar ortamına aktarılan kitapları inceleyebilir, yararlanılacak yerleri kendi bilgisayarımıza kopyalayabilir veya istediğimiz sayfaları yazdırabiliriz.
Okuyucuya daha kolay ve daha iyi hizmet verebilmek için kütüphanelerde -imkânlar ölçüsünde- bilgisayarlardan ve bilgisayar programlarından yararlanılmaktadır. Bugün kütüphanelerde yavaş yavaş ayrı bölümler açılarak CD kütüphaneleri oluşturulmaya başlanmıştır.
c) Düşünmek (fikretmek = tefekkür)
İyi ve güzel yazı yazmak, etkili konuşmak için gerekli olan özelliklerden biri de "düşünmek" tir.
Yazı yazmanın temelinde düşünme yatar. Okuduğumuz bir eser ya da parça, kafamızda birçok düşünceler yaratır. Dış dünyamızda gördüğümüz canlı ve cansız bütün unsurlar, kafamızda birtakım düşünceleri ve hayalleri canlandırır. Görülen, duyulan, okunan, incelenen somut ve soyut bütün kavramların bağlantıları, düşünce içerisine girer. Düşüncelerimizi açık, ilgi çekici, canlı bir biçimde ortaya koymalıyız. Düşünme, iç gözlem ile elde edilir. Gözlem; dışarıyı görmek, düşünme ise içimizi incelemek ve görmek demektir.
Doğal olarak, bütün insanlar düşünceye sahiptir. Ama, düşünceden düşünceye fark vardır. Düşünce ile plân (tasarı) arasında sağlam bir bağ kurulmalıdır. İnsan, yaşamış olduğu ortam gereği; kişi, çevre, toplum, konu, olay vb. kavram ya da faaliyetlerde sağlıklı ve plânlı düşünmek zorundadır. Düşüncelerdeki dağınıklık ve plânsızlık, insanın çevreyle ve olaylarla bağlantısını bozar, uyumunu engeller. Bu durumda ise mutsuz ve başarısız bir kişilik ortaya çıkar.
Sağlıklı düşünemeyen, düşüncelerinde plân yapamayan bir insan, nasıl iyi ve güzel yazı yazsın? Nasıl etkili konuşma yapsın? Öyleyse, bir konu ya da olay hakkında yazı yazmadan, konuşma yapmadan önce mutlaka düşünmeliyiz. Yazacağımız ya da konuşacağımız duygu ve düşüncelerimizle ilgili, ayrıca bir plân yapmalıyız.
d) Gözlem yapma
Başarılı bir kompozisyon oluşturmanın temel şartlarından biri de gözlemdir. Çevrede olup bitenleri, varlıkları, nesneleri, tabiatı duyular aracılığıyla (bir anlamda) fark etmek, bunlardan yararlı sonuçlar elde etmek ve deneyimler kazanmak iyi bir gözlemle mümkündür. Sanatçıları diğer insanlardan ayıran önemli özelliklerden biri, bunların iyi bir gözlem yeteneğine sahip olmalarıdır. Onlar, bizim göremediğimizi, önemsemediğimizi, fark etmediğimizi hemen görürler. Çünkü onlar bakma ile görmeyi birbirinden çok iyi ayırırlar.
Gözlem; bakmak değil görmek, doğanın canlı cansız bütün unsurlarını, ayrıntılarıyla görmek demektir. Gözlem; doğru görmeyi, doğru tanımayı öğretir.
Bir şeyi iyi anlayabilmek için onun kendi kendine ortaya çıkan türlü belirtilerini gözden geçirmek işine "Gözlem" denir. Gördüklerimizi anlamak ya da anlatmak için gözlem yapılır.
İnsanların çoğu, kendilerinin iyi birer gözlemci olduğunu söylemelerine karşın, iyi yazı yazamaz ya da etkili konuşma yapamaz. Öz eleştiri yapıldığı takdirde görülecek ki, insanlar; başta aile olmak üzere, çevre, okul ve en yakın arkadaşları hakkında ayrıntılı bilgilere sahip değildir. Oysaki, önceden derinlemesine yapılan gözlemler, çevre ve kişilerle uyumu kolaylaştıracak, iletişimi hızlandıracaktır.
Bir dilencinin sokak aralarında, dolmuş kuyruklarında dilenmesini; hele hele dilenmekten utanan yoksul insanların toplumla ilişkilerini, ruh hâllerini gözlem yapmayan bir insan, nasıl "yoksulluk" konusunda yazı yazabilir, konuşma yapabilir?
Öyleyse, hangi konuda yazı yazmak, konuşma yapmak istiyorsak; o konuyla ilgili önceden gözlemlere sahip olmalıyız. Bu düşüncelerden hareketle; siz de, ailenizi, çevrenizi, öğretmenlerinizi, arkadaşlarınızı kolay iletişim ve başarılı olmak için mutlaka gözlem yapmalısınız.
Üzerinde iyi gözlem yapmadığımız konuları veya eşyayı başkalarına anlatmak oldukça güçtür. Ömründe deniz görmemiş birine denizin ne olduğunu anlatabilmek ancak iyi bir gözlem sonunda mümkündür.
Gözlem yoluyla hayattan dersler almak, deneyimler kazanmak da ihmal edilmemelidir. Meselâ, on dakika geciktiği için derse alınmayan arkadaşlarını gören öğrenciler, bundan kendileri için bir ders çıkarabilmelidirler.
e) İnternetten yararlanma
Akla gelebilecek hemen her alandaki ve her konudaki bilgiye internet sayesinde kolaylıkla ulaşmak mümkündür. Sanal kütüphaneler, on-line araştırma dergileri, internet ortamındaki kitaplar, dergiler, antoloji sayfaları... meraklıları için sadece birkaçıdır.
f) Bilgisayar programları ve CD (VCD, DVD)’lerden yararlanma
Bilgisayar programları kullanılarak ciltlerlerce kitapta yer alan bilgi, harita, resim veya belgeseller, filmler CD veya DVD’lere aktarılabilmektedir. Etkileşimli (interaktif) olarak hazırlanan eğitim programlarıyla daha çok bilgiye, çok çabuk, çok ekonomik ve çok keyifli bir şekilde ulaşmak mümkündür.
g) Dinleme
Bir dersi, konferansı, açık oturumu, tartışmayı, sohbeti vb. dinlerken de çok şeyler öğrenmek mümkündür. Özellikle bir amaca yönelik yapılan dinleme; dinlemeye hazır durumda, dikkati konu üzerinde toplayıp, kavramaya çalışarak, duyguları kontrol edip not tutarak yapılacak olursa dinlemeden elde edilecek yarar daha da artacaktır.
h) Kesik (Kupür) biriktirme
Kesik (kupür); gazete, dergi vb. yerlerden kesilen yazılardır. Okunan gazetelerde, dergilerde ilgi çeken, daha sonra kaynak olarak kullanılabilecek türden haber, makale, fıkra vb. gibi yazılar kesilerek gereğinde konulara göre ayrı ayrı zarflarda veya dosyalarda biriktirilerek bir arşiv oluşturulabilir. “Ünlü bir yazara kendisini nasıl yetiştirdiğini sormuşlar, şöyle açıklamış: Okuduğum bir kitaptan beğendiğim sözleri not eder, bir zarfa koyarım; gazetelerden, dergilerden kestiğim yazıları bir başka dosyada saklarım. Zamanla bir hazine ortaya çıkar. Yazmaya oturduğum zaman benim için her şey artık hazırdır.”[2]
ı) Şiir defteri tutma
Şiir kitaplarındaki şiirler güzeldir. Ancak bazı şiirler vardır ki bize göre daha güzeldir, en güzeldir. İşte bu şiirlerin bir defterde toplanmasıyla hem güzel yazılar yazarak yazma alıştırması yapılmış olacak hem de duyguları en güzel şekliyle ifade yolları konusunda birikim kazanılacaktır.
i) Günlük yazma
Herhangi bir olay, haber veya yorumla ilgili kişisel düşüncelerin sıcağı sıcağına, günü gününe bir deftere veya ajandaya düzenli olarak yazılması anlatım yeteneğinin geliştirilmesinde etkili yollardan biridir.
j) Özlü sözleri derleme
Yazılı veya sözlü anlatımda sözü uzatmamak, etkiyi artırmak, örnek vermek... için özlü sözler başlığı altında topladığımız atasözleri ve özdeyişlerden yararlanılabilir. Bu sözlerde uzun yılların deneyimi ve birikimi en veciz şekliyle ifadesini bulmuştur. Özlü sözlerin derlendiği kitaplar okunup (istenirse konularına göre) seçme yapılarak bir deftere yazılabilir. Böylelikle hem düşünce ufku genişletilmiş hem de yazı veya konuşma için malzeme de toplanmış olur.
2. P L Â N
Herhangi bir konuda sıralanacak düşüncelerin, duyguların, olayların mantıklı ve etkili biçimde düzenlenmesine plan denir. Bir yazıda ana düşünce çevresinde beliren yardımcı düşüncelerin, ana düşünceyle ilişkileri yönünden uzaklık ve yakınlıkları vardır. Bunları sıraya koymak, gereksizleri atmak, ancak plân yapmakla mümkündür.
Plan, yazarın, neyi nerede söyleyeceğini belirtir ve okuyucunun da fikrî gelişmeyi en iyi şekilde izlemesini sağlar. Mimarın, yapacağı binayı önceden plânlaması gibi, yazar da ortaya çıkaracağı eserin plânını yapar ve ona göre hareket eder.
Önce, konu seçilir, sınırlanır; sonra bir ana düşünceye bağlanır. Bu ana düşünceye göre bilgi toplanır. Daha sonra bu düşünceler, birlik ve bütünlük sağlanacak biçimde düzenlenir ki, bu düzenleme işlemine, Plânlama denir. Yazının çatısı, iskeleti olan plân, bize yol gösteren bir araçtır.
Plânın uygulamada iki şekli vardır: Yazılı plân, yazısız plân. Uzun bir yazı için, her yazarın bir yazılı plâna ihtiyacı vardır. Çünkü, fikir sayısı çok olduğundan hata yapmak daima mümkündür. Böyle bir plân büyük kolaylıklar sağlar. Kısa yazılar için yazısız plân yeterlidir. Yazar, zihninde bir tertip yapar ve ona göre yazısını yazar. Fakat yazmaya yeni başlayanlar, kısa yazılar için de yazılı plân yaparlarsa daha iyi olur.
Esasen, bütün plânlar önce zihinde teşekkül eder. Mütemadiyen konusunu düşünen ve araştırmalar yapan yazar, bir yandan da bunları tertip etmekle meşgûldür.
Bazan da ard arda iki plân yapmak gerekir. Birincisi ön plândır ve geçicidir. Elâstikiyeti vardır, yani değiştirilmesi her zaman mümkündür. Böyle bir plân taslak vazifesi görür, araştırmalarda rehber olur. Noksan bilgileri gösterir, zihinde bir fikir sırası oluşturur ve yazarı tertipli düşünmeye sevk eder.
ikinci ve son plân ise, malzeme toplama işleminden sonra, yazıya başlamadan önce yapılır. Böyle bir plân, yazara her bakımdan faydalı olacaktır. Yazarın, dikkatini bir noktada toplamasını sağlar. Belli bir fikrin ne zaman ve nerede işleneceğini gösterir. Konudan uzaklaşmamayı temin eder. Zamanı iyi kullanmakta yardımcı olur. Elinde ayrıntılı bir plânı bulunan yazar, meydana gelmesi muhtemel kesilmelere rağmen yazısına devam edebilir.
Plânda üç ana unsur vardır: Giriş, esas kısım, sonuç. Bunların üçü de çok önemlidir ve itinâ ister.
Giriş, yazının baş kısmında yer alır. Okuyucunun ilk karşılaşacağı bölümdür. Muhatap, yazının devamını okuyup okumamaya burada karar verecektir. Bu sebeple girişin son derece câzip, anlaşılır ve merak uyandırıcı olması gerekir.
İyi bir giriş için tavsiye edilebilecek bazı şekiller vardır: Meşhur bir sözü nakletmek, ilgi çekici bir hikâye, fıkra veya olay anlatmak, bir konuşmayı aktarmak, bunlardan sadece bir kaçıdır. Hikâye türündeki eserlerde ise en iyi usûl, bir olay veya diyalogla giriş yapmaktır.
Plânda ikinci kısım, konunun işleneceği, fikirlerin söyleneceği ve olayların gelişeceği yerdir. Her ne olacaksa burada olacaktır.
Sonuç ise, yazarın okuyucunun huzurundan ayrıldığı yerdir. Artık söylenecekler söylenmiş, vedalaşma zamanı gelmiştir. Yapılacak iş, okuyucu üzerinde olumlu bir intiba bırakmaktır. iyi bir sonuç fikirlerin kabulünde önemli rol oynar. Burada yazıyı özetlemek, temel fikirleri tekrar etmek, güzel bir söz nakletmek, bazan da yazının gayesine uygun bir hikâye anlatmak mümkündür. Her yazının kendine göre bir sonucu vardır ve bu hususta kesin ölçüler koymak doğru değildir.
Plân nasıl yapılır?
Konusuyla ilgili fikirleri tesbit eden ve bunları destekleyecek yardımcı unsurları derleyen yazar, ilk iş olarak, elindeki malzemenin bir listesini yapmalıdır. Bu listeyi dikkatle okumalı ve yeterli olup olmadığını tesbite çalışmalıdır. Eğer eksik bilgiler varsa tekrar araştırma yapması gerekir. Malzeme yeterliyse ikinci safhaya geçilebilir.
ikinci safhada, malzemelerin konuya uygunluk dereceleri tayin edilir. işe yaramayacak fikirler ve gereksiz unsurlar atılır. Bu ayıklama işlemi sayesinde eldeki malzemenin sayısı azalacaktır. Böyle bir azalma, fikirleri ve destek unsurlarını daha yakından tanımanızı sağlar.
Üçüncü safhada yapılacak ilk iş, temel fikirleri tesbit etmektir. Kısa bir yazıda bunların sayısı muhtemelen üç veya dörttür. Daha sonra, yardımcı fikirleri destekleyici müşahhas malzemeler temel fikrin altında kümelendirilir. Bu işlemleri yaparken çok düşünmek, fikirlerin birbiriyle münasebet derecesini iyi kavramak gerekir.
iyi bir plânda temel fikirler tesbit edilmiş ve müşahhas misallerle desteklenmiştir. Her fikre, yazıdaki ehemmiyeti nisbetinde yer verilmiştir. Fikirlerin sıralanışı muntazam ve mantıklıdır. Maksada en iyi hizmet edebilecek ayrıntılar seçilmiş ve lüzumsuz malzemeler ayıklanmıştır.
a. PLÂN TÜRLERİ
Herhangi bir yazıda konunun içeriğine ve ele alınış yöntemine göre üç türlü plân vardır:
(1) Devinsel (Harekî) Plân: Olaya dayanan, tahkiyeli kompozisyon türlerinde uygulanır. Örneğin; hikâye, roman, tiyatro, gezi yazıları vb.
(2) Duygusal Plân: Mutluluk, üzüntü, acı, heyecan, hayal kırıklığı, korku vb. insanî özellikleri anlatan yazılarda uygulanır. Örneğin; şiir, mensur şiir vb.
(3) Düşünceye ait (Fikrî) Plân: Düşünceye dayalı yazı türlerinde uygulanır. Örneğin; makale, fıkra, deneme, konferans vb.
Her yazıda, genellikle şu üç bölüm bulunur:
Giriş: Okuyucunun ilgisini çekecek bir özellikte olmalıdır. Bu bölüm oluşturulurken, güncel olaylardan, atasözü, vecize ve deyimlerden yararlanılabilir.
Gelişme: Ana düşünceyi destekleyecek ve geliştirecek yan düşünceler, bu bölümde verilir. Tanımlama, örnekleme, karşılaştırma, tanık gösterme, istatistikî bilgi verme, anı aktarma, kişi ya da olayı tasvir etme, aksi düşüncelerden yola çıkma vb. yöntemler aracılığı ile ana düşünce, açıklanır ve geliştirilir.
Sonuç: Yazı boyunca verilen düşüncelerin özü saptanır; okuyucunun beyninde oluşan soruların cevaplanması sağlanır; yazının önceki bölümlerinde atılan düğümler, teker teker çözülür.
b. PLÂN YAPMANIN YARARLARI
(1) Kişiyi boş sözlerden ve konu dışına çıkmaktan kurtarır.
(2) Düşüncelerin rahatça anlatılmasını ve yazının kolay anlaşılmasını sağlar.
(3) Duygu, düşünce ve hayallerin ölçülü biçimde anlatılmasına yardımcı olur.
(4) Kişiyi kararsızlıktan ve zaman kaybından kurtarır.
(5) Konu birliğini korur.
Plân yapmadan oluşturulan bir paragraf örneği:
"Havanın dikkate alınması, bir uçak yolculuğunda daima mevcut ve devamlı bir faktördür. Hava şartlarının tesirleri, sayıca o kadar fazla ve değişiktir ki, ancak hava yolculuğunun yapılması ile ilgili diğer bütün faktörlerle olan alâkası muvacehesinde dikkate alınınca, tam bir şekilde değerlendirmeye tâbi kılınmış olur. Bu, bilhassa meteorolojik hava tahminlerinin, plânlanmış veya tasavvur hâlinde olan bir hava yolculuğuna uygulanmasında açıkça kendini gösterir. Bu sebeple, seyahat şayet müessir bir şekilde plânlanacaksa, plânlamasının hava şartlarına bağlı olduğu her seyahat tam süresine şamil olacak güvenilebilir bir hava tahmininin iyice incelenmesine ve bu tahminin gerektirdiği şekilde, plânlarda uygun değişiklikler yapılmasına ihtiyaç hissettirir."
Yukarıda plânı yapılmadan oluşturulan (Anlamı bilinmeyen kelimeler, yapısı bozuk cümleler kullanılmış, düşünceler kapalı, dolaylı ve anlaşılmaz verilmiştir.) paragraftaki düşünceler, şu şekilde verilebilirdi:
"Bir uçak yolculuğu yapılmak istendiğinde, hava şartlarının etkileri göz önünde tutulmalı; bu nedenle, hava tahmin raporları iyice araştırılmalıdır."
c. YAZIDA PLÂN
(1) Konunun seçimi
(2) Konunun sınırlandırılması
(3) Ana düşüncenin belirlenmesi
(4) Yardımcı düşüncelerin belirlenmesi
(5) Yardımcı düşüncelerin sıralanması
(6) Yazı türünün belirlenmesi
(7) Başlığın belirlenmesi
Örnek Yazı Plânı:
Konu : "Duvarı nem, insanı gam yıkar." (Türk Atasözü)
Ana Düşünce : Nem ve gam. (Açıklayacağım nedir?)
Yardımcı Düşünceler: Nemin duvarı yıkması / Gamın insanı yıkması
Yazı Türü : Fıkra
Plân Türü : Düşünceye ait plân (Fikrî plân)
Başlık : Nem ve Gam
Paragraf Kuruluşu : Giriş, Gelişme ve Sonuç
NEM VE GAM
Bir atasözümüz, "Duvarı nem, insanı gam yıkar." der. Nem ve gam içine sızdıkları varlıkları uzun sürede, ağır ağır, içten içe çürütüp yıkmayı bildirirler. Nem duvarı nasıl yıkarsa, gam da insanı öyle yıkar.
Nem, duvarı yıkar. Belli ki balyoz gibi, dinamit gibi birdenbire yıkmaz; bunların aksine, önce boya, sıva gibi dış koruma kaplamaları dökülen yerlerden nem duvarın içine sızar, yapı maddelerini eritir, sertliğini ortadan kaldırır, dayanaksız durumuna getirir. Direnme, ayakta kalma gücü yok olan duvar bir yerlerinden başlayarak ufalanmaya, erimeye, giderek yıkılmaya başlar. Gerçekte yıkılan duvar değildir: Bir değer bilirliğin, bir düşüncenin, bir umudun son buluşudur. İlgisizliğin, bakımsızlığın, unutulmuşluğun sonun-da kocaman duvar gözden kaybolup gider. Acıdır ki herkesin gözü önünde, duvar ile nem arasındaki savaşta, duvar neme yenik düşer.
Gam da insanı yıkar. Gam, diğer adıyla üzüntü, insanın güven duygu sunu yitirmeye başlamasıyla ortaya çıkar. Gam nemle ya da kanserle özdeştir. Ağır ağır, sessiz, sinsice, içten içe eriten gam, sanki görünmez bir düşman gibidir. Bir hastaya gerekli ilâçlar verilirse, hasta kurtulabilir; fakat "gam" dediğimiz hastalığın ilâcını kim bulacak, o hastalığa yakalananı kim kurtaracak? Kurtulsa bile yitirilen yılları kim geri getirebilecek?
İnsan eliyle, emeğiyle, bilgisiyle yaratılıp anıtlaştıran duvarı nem eninde sonunda yıkar; onun gibi, insanı gam zamanından önce çökertir ve sonunda yıkar.
d. KOMPOZİSYON KONULARINI SINIRLAMA
Çok geniş konular üzerine yazı yazmak ya da konuşma yapmak oldukça zordur. Her şeyden önce geniş konuları aktarmak için geniş zamana ihtiyaç vardır. Onun için yazı yazarken, konuşma yaparken önce, konu sınırlanmalıdır. Amaca uygun sınırlanmış konular üzerinde çalışmalara yoğunluk verilmelidir.
Örnekler:
GENEL KONU : "Roman"
ALT KONULAR :
I. Türk Edebiyatında Roman
A. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında roman
1. Reşat Nuri Güntekin'de Roman
a. "Yeşil Gece" de Roman
1) "Yeşil Gece" Adlı Romanda Tiplerin Tahlili
a) "Yeşil Gece" Adlı Romanda "Şahin Efendi" Tipinin Tahlili
GENEL KONU : "Kültür"
ALT KONULAR :
I. Millî Kültür
A. Türk Töresi
1. Gelenekler
a. Dinî Bayramlar
1) Dinî Bayramlarda "Bayramlaşma" Âdetleri
a) Dinî Bayramlarda Bayram Ziyaretleri
i. Dinî Bayramlarda Büyükleri Ziyaret
GENEL KONU : "Resim"
ALT KONULAR :
I. Resim Eğitimi
A. Ortaokulda Resim Eğitimi
1. Ortaokulda Yağlı Boya Resim Eğitimi
a. Portre Çalışması
1) Çocuk Portre Çalışması
a) Kız Çocuklarının Portre Çalışması
GENEL KONU : "Atatürk"
ALT KONULAR : ?
I. ?
A. ?
1. ?
a. ?
1) ?
a) ?
Yukarıdaki genel konuya uygun alt konuları bularak konu sınırlaması yapınız.
e. 5 N FORMÜLÜ
Herhangi bir düşünceyi yazılı ya da sözlü olarak ortaya koyabilmek için aşağıdaki soruları dikkatlice kendimize sormalı ve cevaplar aramalıyız:
* NEREDE yazacağım ya da söyleyeceğim ?
* NİÇİN "
* NE "
* NASIL "
* NE ZAMAN "
Plân örneği
Konu: Uzaktan eğitimin yararları
Konunun maddesi: Uzaktan eğitim
Konunun görüş noktası: Yararları
Konunun şekli: Makale
PLÂN
1. Uzaktan eğitim
a) Tanımı
b) Özellikleri
2. Uygulama şekilleri
a) İnternet aracılığıyla
b) Televizyonla
c) Kitapla
3. Yararları
a) Zaman ve mekân sınırlamasının olmayışı
b) Farklı seçeneklerin sunulması
c) Geniş kitlelere ulaşması
Uygulama: Örnek olarak Mehmet Kaplan’ın Hisar dergisinin, 1972 Mayıs sayısında yayınlanan Kompozisyon adlı yazısı aşağıda verilmiş ve bu yazının plânı çıkarılmıştır.
KOMPOZİSYON
Öğrencilerin imtihan kâğıtlarını okuyorum. Çoğunda bir yığın bilgi var, fakat konu ile ilgisi yok ve karma karışık. Kompozisyon işte bunların zıddıdır. Çeşitli konularda düzensiz bir yığın bilgiye sahip olmak yeterli değildir. Öğrenci herhangi bir konuda lüzumlu ile lüzumsuzu seçebilmeli, fikirlerini bir sıraya koymasını öğrenmelidir.
Karışık bir taş, demir ve cam yığını bir araya geldi mi, bir mimarî eser vücuda gelmez. Yapı için elbette buna benzer malzemeye ihtiyaç vardır. Fakat mimarî, her şeyden önce, bir düzendir. Her taş bir plânın içinde yerli yerine konulunca bina göklere yükselir ve bir saadetin şarkısını söyler.
Batı dillerinden alınan kompozisyon kelimesi, çeşitli şeylerin düzenli olarak bir araya getirilmesi manasını taşır ve çeşitli sahalarda musikide, resimde, mimarîde ve edebiyatta kullanılır. Kelimenin çeşitli sahalara tatbiki de gösteriyor ki, kompozisyon muhtevadan, yahut malzemeden ziyade, onların bir araya getirilişi ile ilgilidir ve bu çok mühim bir şeydir.
Tabiat ve hayat, insanoğluna şekil vererek güzel ve faydalı eserler vücuda getirilebileceği muazzam bir malzeme deposudur. Resim mi yapmak istiyorsunuz? Dünyada renkten boyadan çok ne vardır? Hakikî bir ressam konu bakımından da bir sıkıntı çekmez. Bütün tabiat ve hayat işlenecek konu ile doludur. Mühim olan, herhangi bir konu etrafında bir renk kompozisyonu vücuda getirmektir.
Sanatçının tabiata ilave ettiği şey, yeni bir düzendir.
Sesler, taşlar, kelimeler ve fikirler için de durum aynıdır. Dünyada bir yığın çalgı aleti ve ses çeşidi vardır. Bunları gelişi güzel bir araya getirirseniz, sadece gürültü çıkarmış olursunuz. Musiki çeşitli sesler arasında güzel bir düzen kurmaktır. Yahya Kemal, şiiri bir “kelimeler istifi” olarak tarif eder. Güzel bir mısrada, kelimenin yerlerini değiştirdiniz mi, derhal büyüsü kaybolur.
Öğrencilere çeşitli örnekler vererek dizi, sıra, istif veya düzenin emniyetini anlatmak lazımdır. Düşünce karşılığının önüne ancak böyle geçebiliriz.
Aslında her insan duyar, düşünür ve etrafında olanları fark eder. Fakat bunlar bizim içimize karma karışık olarak girer. Her insan bir duygu, düşünce ve intiba deposudur. Konuşur veya yazarken, içinde bulunulan duruma göre, bu depolanan bazı şeyleri seçer, cümle haline getiririz. Eğer onlar arasında bir bağ kuramazsak, yazılan veya konuşulan şeyler, başkalarına saçma gelir. Saçmak ile ilgili olan saçma kelimesi, düzenin zıddıdır. Nazım, nizam, tanzim ve muntazam kelimeleri de birbirinin akrabasıdır. Tanzim edilmiş her şeyde şiire yakın bir taraf vardır. Bir manav dükkanı veya vitrin tanzim edilince göze güzel görünür.
Nizam deyince akla asker veya ağaç dizisi gibi basit bir düzen gelmemelidir. Tabiatın yarattığı canlı varlıkları, nebat ve hayvanları yakından incelerseniz, teferruatına kadar işlenmiş bir nizam görürsünüz. Çiçek, kelebek, kuş, balık, hatta bazı madenlerdeki renk ve şekil ahengi hayret vericidir. Bütün varlık açık veya gizli bir nizama dayanır. “Güneş manzumesi”, “yıldızlar cümlesi” deyimleri bir gerçeğe tekabül eder. İlim kainatın nizamını keşfe çalışır. Öğrencilerde nizam fikrini uyandırabilmek için, ilimlerden de faydalanılabilir.
Sosyal hayatta nizamın ehemmiyetini gösteren aktüel bir konu vardır: Trafik! Vasıtalar düzenli bir şekilde hareket ederse, caddelerde hiçbir karışıklık olmaz. Hayat canlı bir şekilde akar gider. Düzene uymayanlar tarafından yol tıkanırsa, herkesin canı sıkılır. Fakat İnsan, kafasının içinde bir nizam tesis edemezse, dışarıda onu nasıl kurabilir? Kompozisyon derslerinin gayesi öğrencilere kendi duygu ve düşünce dünyalarına bir çeki düzen vermektir.
Mehmet KAPLAN ( Hisar Dergisi, Mayıs 1972 ,s 9 )
PLÂN
1. Sınav kâğıtlarındaki düzensizlik
2. Kompozisyon
a) Tanımı
b) Özellikleri
c) Nasıl yapılacağı
d) Kompozisyonda düzen
3. Sosyal hayatta kompozisyon
Dostları ilə paylaş: |