Atalarımızın, uzun denemelere dayanan yargılarını genel kural,bilgece düşünce ya da öğüt olarak düsturlaştıran ve kalıplaşmış biçimleri bulunan toplumca benimsenmiş özlü, veciz ve hikmetli sözlere atasözü denir.Eskiden sav, mesel, durûb-i emsâl, darb-ı mesel, atalar sözü terimleri bu anlamda kullanılmıştır.
Atasözleri doğruca akıl ve mantığımıza seslenirler.Hepsi bir dünya görüşünü ve hayat dersini kapsamaktadır.Bunlar yüzlerce defa denenmiş gerçekleri ifade ederler.Bu yüzden onları çürütmek ve yalanlamak pek kolay olmaz.Ne var ki bazı atasözleri, birbirine zıt görünen fakat aynı derecede doğru hikmetleri, durumları ifade ederler.Ancak, bunların kullanılış yerlerinin farklı olduğu unutulmamalıdır.
Öte yandan “Devletin malı deniz, yemeyen domuz.”, “Gemisini yüzdüren kaptan.” , “Bükemediğin eli öp.” Gibi insanı iki yüzlülüğe sevk eden zararlı görüşleri savunur gibi görünen bazı atasözleri vardır.Ancak, bunlara iyi dikkat etmeli, görüşlerine aldanmamalıdır.Bunlar aslında, belli birtakım durumları ve böyle davranan kişileri hiciv için veya bu tarz görüşlere sitem için söylenmişlerdir. Bunları tam yerinde kullandığımız zaman bir gerçeği değil de bir yergiyi, alayı ifade için söylendiklerini kolayca fark ederiz.
Kökleri tarihin bilinmeyen çağlarına kadar çıkan atasözleri, onları yaratan ve babadan oğla geçiren halkın öz düşüncesini yansıtmaktadır.Ve bir milletin her türlü cemiyet ve fert meselelerine bakışını atasözlerinde görmek mümkündür.Yine atasözleri, halkın yüzyıllar boyu sürüp gelen ahlâk ve hayat öğretmenleri ve eğitim araçları olmuştur.
Atasözlerini deyimlerden ayıran özellik, bunların mutlaka bir “hüküm” anlatmakta oluşudur. Deyimler ise ancak kullanıldıkları cümle için anlam kazanır.
Atasözlerini vecizelerden ayıran özellik ise vecizelerin söyleyeni belli olmasıdır.Söyleyeni bilmesek bile atasözlerini vecizeden ayırabiliriz. Şöyle ki : Atasözleri halkın kullandığı kelimelerden örülmüştür.İddiasız hikmetlerdir.Vecizeler ise biraz bilgiçlik ve bilhassa kitabîlik kokarlar.Kuruluş Üslûpları da farklıdır.Vecizeler, günlük konuşma dili değil, yazılı kültür diliyle söylenmişlerdir.
Atasözleri üslûp yönünden, bir dili sade ve güzel kullanışın, en az kelime ile en geniş anlamlar ifade edişin birer şaheseridir.Bunlarda yersiz ve gereksiz tek kelime bulunmaz.Ayrıca hepsi köyde-kentte, her vakit görülen hayvan, bitki, âlet, ve nesnelere ait isim ve sıfatlarla kurulmuşlardır. Onları ham maddelerine bakarak da vecizelerden ayırabiliriz.Böylesine kudretle ve zevkle ifade edilmiş olan sözleri kullanırken, bir kelime veya hecesini bile değiştirmenin uygun olmayacağı açıktır.
Bir halk ürünü olan atasözlerindeki mantık ve anlam derinliği çok eskiden beri aydın tabakayı büyülemiştir.
Türk atasözlerinin bir kısmı on birinci yüzyıl sonlarında Kaşgarlı Mahmud tarafından derlenip Divanu Lügati’t-Türk’e kaydedilmiştir. Örnek:
Tağ tağga kavuşmas, kişi kişige kavuşur. (Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.)
Kişi alası iştin, yılkı alası dıştın. (Kişi alacası içten, hayvan alacası dıştan.)
Atasözlerimizden bazıları
Akıl kişiye sermayedir :Kişinin yaptığı işte başarı sağlaması,aklını kullanması ile orantılıdır.
Bal demekle ağız tatlanmaz : Güzel sözler söylemekle güzel şeyler her zaman gerçekleşmez.
Besle kargayı oysun gözünü : Kıymet bilmez kişiler kendilerine yapılan iyiliğe,kötülükle karşılık verebilirler.
Can çıkmayınca huy çıkmaz: Hayat boyu kazanılan alışkanlıklar da gelişir.Ama değiştirmek çok zordur.Kişi ölünceye kadar devam eder.
Canı acıyan eşek,atı geçer: Karşılaştığı bir konuda ziyan gören,canı yanan kimse aynı zarara uğramamak için var gücüyle çalışır.
Dikensiz gül olmaz :Yaşanan her başarı ve mutluluğun yanında,bu sürecin parçası olan küçük olumsuzluklar da mevcuttur.
Düt demeye dudak ister :Niteliği ne olursa olsun,bir işi başarabilmek için yetenek ve imkanlar gereklidir.
Eden bulur,inleyen ölür :Başkasına kötülük eden kimse en sonunda yaptıklarının cezasını çeker.
Ekmeğin büyüğü hamurun çoğundan olur :Verimin yüksekliği, çalışmanın etkili bir şekilde gerçekleşmesine bağlıdır.
Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar :Kişinin içinde bulunduğu çevrenin ekonomik ve sosyal yapısı,ulaşılan sonuçların niteliğini etkiler.
Gafile kelam,nafile kelam :Etrafında olan biteni umursamayan kimseleri doğru yola getirmek için yapılan uyarılar boşunadır.
Garibin yardımcısı Allah'tır: Garip kişilerin yardımına gönlündeki inancın büyüklüğü oranında ancak Allah yardım eder.
Horoz ölür,gözü çöplükte kalır :Uzun süre yaşanan mekanların unutulması kolay olmaz.
Huylu huyundan vazgeçmez :Kişilik,uzun bir zaman diliminde oluştuğu için ani değişikliklere müsait değildir.
Ihlamurdan odun olmaz,beslemeden kadın olmaz: Yaşam içinde her konu birbirine uygun olursa başarı olur ve devam eder.
İti,öldürene sürütürler :Bir kişinin sorumluluğundaki görev kötü şekilde sonuçlanırsa,bu sonucun düzeltilmesi için bizzat o kişi çaba göstermelidir.İşin sorumluluğu onu yapana ait olacaktır.
İyilik eden iyilik bulur :Etrafına iyilik eden kimse gün gelir zor durumda kalırsa ona da iyilik yapılır.Her şeyin karşılığı muhakkak vardır.
Kadı anlatana göre fetva verir: Herkes bildiğini ve gördüğünü eksiksiz olarak söylemelidir.Çünkü dinleyen,olayı görmeyen kimseler anlatılana göre karar verirler.
Laf ile peynir gemisi yürümez :Bir kimsenin kendini övmesi ile gereken işte gereken sonuçlar alınmaz.
Mahkeme kadıya mülk değil :İnsan,yaşamı süresince güçlü makamlara gelebilir.Böyle makamlara gelince etrafındakilere böbürlenmemelidir.Çünkü gün gelecek,bu makamı bırakmak zorunda kalacaktır.