Batının Kalkınma Modelinin Deruni Mantığında Karmaşıklık
Fransız seçkin düşünür Prof. Roger Garaudy batı tarafından ortaya sunulan kalkınma modeline muhalif bir görüş sahibi olarak bu konuda şöyle demektedir: “Batıyı medeniyet modeli olarak almamamız gerekir. Batının zahiri ilerlemesinin sonucu şu olmuştur ki gelişmiş ülkelerin % 20’sini bulan zengin kapitalistleri dünyanın menfaatlerinin % 80’ine sahip olmuştur. Dünya halkının % 80’i ise dünya zenginliklerinin sadece dörtte birine sahiptir. 3. Dünya ülkelerinde her yıl kırkbeş milyon kişi açlık ve yoksulluk sebebiyle ölmektedir. Yani her iki günde bir defa atom bombasıyla öldürülen Hiroşimalılar sayısınca, batı teknolojik ilerlemesine kurban verilmektedir.”
Bu tatsız olayın sebebi ise batının kendisini üstün bir ırk olarak görmesidir. Oysa İslam’da üstün ırk diye bir şey söz konusu değildir ve de batı medeniyetinde olmayan, hedef kavramını batıda ihya etmek zorundayız. Aksi taktirde batı medeniyeti, insanı yok etmeye doğru hareket etmektedir.”1
Roger Garaudy batının gelişme ve kalkınma modelinin artık işlevini yitirdiği hakkında şöyle beyanda bulunmaktadır: “Batılı modelin gelişme ve kalkınma hususunda sunduğu model ve de sanayi toplumlarının ilerlemesinin zati ve deruni mantığında bir takım karmaşıklıklar, çatışmalar ve çelişkiler mevcuttur. Batı buna rağmen, bu modelini dünya ülkelerine zorla dayatmaktadır.”2
Batılı Kimliksiz Hayatı Tavsiye Etmekten Sakınmak
Rusyalı meşhur eleştirmen ve düşünür Alexander Soljenitsin de yıllarca batıda ve Amerika Birleşik Devletlerinde yaşamıştır. Sosyalist Sovyetler Birliği sistemine karşı olduğu için de aşırı bir şekilde batılı ülkelerin kamuoyunun ve kitle haberleşme araçlarının ilgisini kazanmıştır. Meşhur eleştirmen Alexander, yirmi bin kişinin katıldığı Amerikan Harvard Üniversitesindeki toplantıda yaptığı çok önemli konuşmasında şu açıklamada bulunmuştur: “Bugün eğer birisi bana, “Acaba çağdaş batıyı bir örnek olarak ülkene tavsiye ediyor musun? ” diye soracak olursa benim samimice vereceğim cevap olumsuz olacaktır.” Hakeza meşhur eleştirmen Alexander şöyle demektedir: “Şüphesiz batıda insani şahsiyet zayıflamış ve tam aksine doğuda ise insani şahsiyet güçlenmiştir. Yıllarca şiddet ve güç baskısı altında sıkıntılar çeken insani ruh, çağdaş batının kimliksiz hayatının ticari kartvizit, debdebeli reklamlar, şaşkınlığa düşürücü televizyon programları ve tahammül edilmez müzikler şeklinde bizlere sunduğu şeylerden çok daha yüce, değerli ve münezzehtir.”
Alexander dinleyicilerine hitap ederek konuşmasını şöyle sürdürmüştür: “Sizin siyasi ve kültürel merkeziniz olan New York, sadece birkaç saat elektriksiz kalınca, Amerika halkının büyük bir kesimi hırsızlığa ve tecavüze yeltendi. Acaba medeniyetin zahiri perdesi bu kadar ince midir? Acaba böylesine temelsiz bir toplumsal düzen, deruni hastalıkların göstergesi değil midir? ”1
Batının Kapsamlı Bir Sistem Sunmaktan Aciz Olması
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB'nin) son başkanı da, Sovyetler dağılmadan önce kendi siyasi ve iktisadi reform projelerini icra etmede batılı modele olumlu bir gözle bakarken, daha sonra batılı kalkınma modelinin yenilgiye uğradığı hakkında yazdığı bir makalesinde şöyle söylemektedir: “Batı, kalkınma açısından son çizgiye gelmiştir ve artık insanların geriye kalanları için yeni bir şey sunabilmekten acizdir.
Dünyanın mevcut şartları, iktisadi güçler, toplumsal adaletsizlikler ve sarsıcı büyük savaşlar sebebiyle dünyanın sonunun geldiğini göstermektedir.”
Sovyet eski lideri daha sonra şöyle devam etmektedir: “Batılı demokrasi modelini diğer ülkelere dayatmanın etkileri hiç de hoş değildir. Şu anda insanlığın sadece üçte biri refah içinde bulunmaktadır. Bu azınlığın refahı ise başkalarının yoksulluğu pahasına gerçekleşmektedir.”1
Fakirlik Amerikan Modeline Körü Körüne Uymaktan Hasıl Olmaktadır
Varton Philadelphia fakültesinin seçkin iktisat üstadı ve de Washington iktisadın gidişi araştırmaları kurumunun müdürü olan Jeremy Raifcan ise dünyadaki insanlara büyük uyarıda bulunarak şöyle açıklamaktadır: “Hiçbir ülke, Amerikan modeline körü körüne tabi olmamalıdır. Zira bunun ürünü şüphesiz fakirlik olacaktır.”2
Dünya Katolikler önderi olan Papa Jean Paul II ise açık bir şekilde şöyle izhar etmektedir: “Ülkeler körü körüne batıyı taklit etmemeli ve olumsuz yönlerini gözü kapalı kabul etmemelidirler.”3
Dünya Ülkelerinin Batılı Kalkınma Modeline Uymaktan Pişman Olması
“Batılı medeniyetin dünya toplumları için meydana getirdiği büyük buhranlar, yavaş yavaş insanın yeni altın çağını ilan edenlerin yalanını
veya yanlışlığını ispat etmektedir.”1
Gerçi şimdi bile dünyadaki insanların bir çoğu, batının maddi medeniyetinin gerçekçi olmayan ve hayali portresini kendi gözlerinde şekillendirebilmektedirler. Batı hayat metoduna uyan dünya halklarının çoğu, batı medeniyetinin geniş ve aldatıcı ama zehirleyici ve öldürücü nimetlerinden sadece ödünç, eksik, kırık ve üstü kapalı bir şeyler öğrenmişlerdir. Oysa bunlar, neden babalarının hayatlarının tümüyle altüst olduğunu ve bunların (batılıların) eliyle bu hale geldiklerini bilememektedirler.”2 Ama: “Öyle anlaşılıyor ki dalgalar içinde boğuşan batı dünyasının işleri hakkında düzen ve intizam kelimesini kullanmanın büyük bir yalan olduğu duygusu gün gittikçe daha da güçlenmektedir.”3 Bu olayın açık ve reel bir örneği olarak toplumlarındaki sorunların batı dünyası tarafından halledileceğine büyük ümit bağlamış olan doğu bloku ülkelerinin halklarını zikretmek mümkündür.
Gallop araştırma kurumunun yaptığı araştırmalar esasınca doğu Avrupa ülkeleri halklarının % 60- 73’ü kendi ülkelerindeki toplumsal ve siyasi hakim düzenden hoşnut değillerdir ve kendilerini, “batının yeni köleleri” olarak görmektedirler. Yapılan araştırmaların da açıkça gösterdiği gibi bu ülke halklarının çoğu, batılı kayıtsız şartsız demokrasinin ve önerilen metotların kendi iktisadi ve siyasi hayatlarına ve özellikle de kültür hayatlarına büyük bir darbe vurduğunu kabul etmektedirler.
Yapılan bu araştırmalar neticesinde Bulgaristan, Romanya ve Polonya ülkelerinin halklarının % 81’i, daha önce batı demokrasisi hakkında yanlış düşünceye sahip olduğunu kabul etmektedirler ve de bugün artık batı demokrasisinin sadece kendi ülkeleri için değil, bütün dünya için büyük zararlar içerdiğini belirtmektedirler.”1
Dostları ilə paylaş: |