Bunun İçin Neler Yapılmalı?
Çocuk kendi giysilerini kendisi giyebilecek duruma geldiğinde, giyinme işini anne ve baba gözetiminde yaptırılmalı, yanlış yapıldığında düzeltilmeli ve doğrusu gösterilmelidir.Giysilerini çıkarması gerektiğinde yine anne baba göze- timinde bu işi kendisine yaptırılmalı, çıkardığı elbiselerini de katlamasını, asmasını veya koyması gereken yere koyması söylenmelidir. Bu şekilde çocuğa, elbiseyi bir düzen ve disiplin içerisinde giyip çıkarma becerileri kazandırılmalıdır.
Giysileri temiz kullanması, kirletmemesi ve yırtmaması konusunda önce bilgilendirilmeli, yapmazsa da bundan böyle okula yırtık ve çamurlu elbiseyle gideceği ikazı yapılmalıdır. Bu yöndeki örneklerle de uyarılmalıdır.
Çocuğun günlük olarak el, yüz ve ayak temizliklerine dikkat edilmelidir. Özellikle de el, yüz ve ayak temizliği okuldan gelince anne-baba nezaretinde çocuğa yaptırılmalıdır. Bu şekilde çocuk hem temizlik alışkanlığı kazanır hem de kendi temizliğini kendisi yapma gibi çok önemli bir beceri elde eder. Sabah veya akşam elini ve yüzünü yıkamadan bir şeye dokunmaması ve yemek yememesi için çocuk uyarılmalı. Böyle yaptığı takdirde “niçin” yıkaması gerektiği gerekçeleriyle anlatılmalıdır.
Ders çalıştığı masasının derli toplu olması için ve özellikle de çalışma bittikten sonra toparlayıp düzgünce bırakması yolunda uyarılırsa, tertip düzen kavramını elde etmesine yardımcı olunur. Anne-baba asla çocuğun masasını düzenlememeli, kitap ve defterlerini toplamamalı, ve bu işleri çocuğa yaptırılmalıdır.
Çantayı kullanma şekline de dikkat edilmelidir. Çantayı gereği gibi mi kullanıyor, yoksa yerlerden sürüyerek, kirleterek mi kullanıyor? Bu konu özellikle izlenmelidir. Çünkü çantasını taşıma, temiz tutma ve koruma anlayışı kazanamazsa diğer özel eşyalarını da kötü kullanmaya devam eder.
Kitap ve defterleri, silgi, kalem, kalemtıraş ve boya kalemleri gibi gereçlerini nasıl kullanması gerektiği üzerinde de durulmalıdır. Defterlerine ve kitaplarına bakılmalı, yüzlü ve etiketli olup olmadığı, karalanıp karalanmadığı, yırtık ve buruşuk olup olmadığı konusuna dikkat edilmeli, eğer varsa uyarılmalıdır. Kalem, silgi, kalemtıraş ve boya kalemlerinin çantaya rast gele atılmaması, kalem kutusuna konulması gereği üzerinde de durulmalıdır.
Çocuğun yatağını hazırlaması, yatağını toplaması, havlusu kirlendiğinde değiştirmesi için anne-baba gözlemci, uyarıcı ve takipçi olmalı ve asla bunları kendisi yapmayıp çocuğa yaptırmalıdır. Çocuk bu şekilde kendi işini kendisi görme alışkanlığını kazanmaktadır.
Okuldan döndüğünde elinin yüzünün ve ayağının temizliğini yaptıktan sonra dinlenmesi, yemek yemesi ve daha sonra da ders çalışması istenmelidir. Ancak, çocuğa ders çalışması konusunda fazla yüklenmemelidir. Çocuk okuldan geldiğinde neler yaptığı, derslerin nasıl gittiği sorulmalı? Ciddiye alınmalı ve anlattıkları dinlenmelidir. Bu şekilde çocuk değer verildiğini anlamalıdır.Ödevleri olup olmadığı sorulmalı, yapması için ortam oluşturulmalı, kaynak temin edilmelidir. Ama asla, onun yerine bir şey yapılmamalıdır. Akşam çalışması biten çocuğa yatmadan önce süt verilmeli, zamanında uyuması temin edilmelidir. Yatarken, çocuğun evin büyüklerine: “İyi geceler, Allah rahatlık versin.” demesi öğütlenmelidir.
Ailenin büyükleri de çocuğun bu yaklaşımına çok sıcak bir şekilde karşılık vereceklerdir. Bu şekilde çocuk, ailede sevilen bir birey olduğunu anlar ve mutlu olur.
Çocuk, evdeki kurallara, tertip ve düzene, sağlıklı olma- ya ve kendi işini kendisi yapmaya alışırsa hayatında gerekli olan çok önemli bir eğitimi de almış demektir. Bu alışkanlık, çocuğun başarılı olmasında önemli bir etken olur.
Çocuğun Geleceğinden Anne Baba Sorumludur;
“Bir çocuğu terbiye ederken ilk düşüncem, onun namuslu bir adam olmasıdır. Bunun için de önce iyi bir yürek, sonrada zeki bir kafa gerekir.” (Diderot)
Çocukları tuzaklardan korumak o kadar basit ve kolay değil, yine de burada anne babalara bazı ip uçları vermeye çalışayım. Önce anne-baba olarak her türlü gayri meşru münasebetten uzak durun, dini inançlarınızı sağlamlaştırın,tüm detaylarıyla yaşamaya ve çocuklarınızla paylaşmaya çalışın.
Ailenize bağlı kalın, çocuklarınızla ilgi bağınızı güçlendirin; onlara sevginizi, şefkatinizi hissettirin ve bir masal veya bir hatıra anlatır gibi, onları sıkmadan hayat tecrübelerinizi aktarın. Televizyonu kontrol altında bulundurun, çocuklarınızın izlemesini yasakladığınız programları onları yatırdıktan sonra sakın siz izlemeyin!
Karı-koca, gelin-kaynana olarak kesinlikle çocuklarınızın yanında tartışmayın, asla kavga etmeyin. Onların yanında yoksulluktan, parasızlıktan yakınmayın ve sürekli para konuş- mayın. Çocuğunuzun harçlığını ihtiyaçları ölçüsünde dengeli tutun, ne fazla ne de az verin.
Çocuklarınızın üzerinde sevgi ile dengelenmiş bir otorite kurmaya çalışın, fakat otoritenizi sık sık bağırmaya-çağırmaya vardırmayın. Çocuğun geleceği terbiye ve eğitimine bağlıdır. Bunlar ise aile, okul, sosyal çevrenin mesuliyetlerine giren bir vazife ve milletin bütününü ilgilendiren bir husustur. Ülkemizde inanç eksikliği ve eğitim sistemindeki bozukluk sebebiyle aile yapımız farklılık göstermektedir. İnancımızın zayıflaması ve eğitim kurumlarının batının tesiriyle başkalaşması, faziletli insanı aranır hale getirmiştir.
Hedefimizi tayin ettiğimiz zaman, meselenin ailede kilitlenmekte olduğunu görmekteyiz. Çünkü çocuğa ilk terbiyeyi veren, onu gayeye yönlendiren, hedefini belirleyen anne-baba sonra öğretmen ve daha sonra sosyal çevredir. Terbiyeden maksat; insanın kusurunu ayıbını, hatasını, aramama ve günahlardan uzaklaştırarak, fazilet, ahlak, ibadet gibi ruhi meziyetler bakımından zenginleştirmek ve kulu Allah’a bağlamaktır. Çocuk böylece halifelik makamına ulaşacaktır. Kızınızı teşvik için bile olsa, “Herkesin kızı annelerine ne güzel yardım ediyor, sen ise kıpırdamıyorsun bile” veya “El- alemin kızı neler beceriyor, sen bir şey beceremiyorsun” gibi uyarılarla hırpalamayın. Sadece yardımını isteyin, ona ihtiyacınızın olduğunu söyleyin, o olmasaydı daha fazla yorulaca- ğınızı belirtin.
Çocuğun dış görünüşü hakkında bir şeyler söyleyeceğiniz zaman çok dikkatli olun. Özellikle kızlar anne-babalarının kendi fiziksel görüntüleri hakkında söylediklerinden çok etkilenirler. Eğer ağzınızdan olumsuz ifadeler çıkarsa, bu durum onları intihara kadar götürebilir.
Çocuğunuz, bir şeyler başardığı zaman dengeli biçimde onu övün ve ödüllendirin. “Ne yani buda bir şey mi?” gibisinden küçümsemeyin. Başka çocukların daha büyük başarılarını örnek verip “İşte başarı diye buna derim.” şeklinde konuşmayın.
Alışveriş yaparken çocuğunuzun tercihini umursamamazlık etmeyin. Düşüncelerinizi açıklayın, ama seçimine de saygı gösterin. Şayet, çocuk sarı bir kazak almak istiyorsa bırakın alsın, ille de “kırmızı” olacak diye tutturmayın. Çocuğunuzu tehdit etmeyin. Eğer tehdit etmişseniz tehdidinizi yerine getirin.Yerine ve yaşına göre çocuğunuzu cezalandırın, yalnız bu çok sık olmasın. (Şayet sık olursa cezanın caydırıcılığı kalmaz.)
Batı medeniyeti her hususta olduğu gibi terbiye ve eğitimde de ifrat ve tefrite düşmüştür. Çocuklar çeşitli kurumlarda şefkat ve terbiyeden uzak yetiştirilmektedirler.
Bizlerin idealine göre: İslam’ın bayraktarlığını yapacak olan çocuklarımızın, ahlakı ve ilmi mükemmel olmalı ki yarın bu milleti idare edebilsin.
Neslimiz bizlere hem vasıta hem de gayedir. Hedefe ulaşmak için ,çocuk terbiyesinin önemini ve ailenin vebal ve sorumluluğunu idrak etmek zorundayız.
Çocuklarımızı yarına hazırlayabilmemiz için, kendimizi her gün vahye dayalı ilimle yenilemeliyiz. İbn-i Teymiye eğitim konusundaki sorumluluğun önemini belirterek bu konudaki ihmalin zararlarına şu sözleriyle dikkat çekiyor. “Çocuklarına terbiye adına madrabazlığı öğreten ve onları haram olan şeylerden engellemeyen bir eğitim” ortamında, çocuklar bozuk terbiye ile yetişir. Çocuğun bozuk bir terbiye ile yetişmesi manevi sorumluluğu ve cezayı gerektirir. Müslüman çocuğun terbiyesinde temel hareket noktası Allah’a ve Resulü’ne itaat olmalıdır. Çocuğa öğretileceklerden, Allah’ın ve Resulü’ nün öğretilmesini, istediği hususlar olmalıdır.
Çocukluk dönemindeki eğitimin önemine dikkat çekenlerden biri de İbn Mükeveyh’tir. O şöyle der: “Çocuğun ruh yapısı gayet sadedir.” Çocuğun her hangi bir konuda görüşü yoktur. Onun ruhuna hangi şekli kazıyarak yerleştirirseniz, çocuk onu kabullenir, öylece yetişir. Çocuk iken edindiği özellikler hayata geçer. “Büyük şahsiyetlerin” hayatı incelendiğinde, ev ortamında atmosferin etkisini el ile tutarcasına görürüz. Onlar iman ve başkalarını kendine tercih etme huyunun buram buram koktuğu bir ortamda yetiştiler. Resulüllah’a hizmetle şereflenmiş Hz. Enes, Hz. Ömer’in oğlu Abdullah, tabiinden Hasan-ı Basri (Allah hepsinden razı olsun) ne güzel numune insanlardır.
Son olarak şunu söylüyoruz: En güzel anne-baba evinde aynı zamanda eğitici olan anne babalardır. Onlar akşamları çocuklarıyla toplanırlar. Bir arada güzel şakalar yaparlar. Çeşitli hikmetler içeren öğütler verirler. Bazen bir hikaye, bazen bir nasihatle yönlendirme yaparlar. Bazen güzel bir şiir okur, bazen çocuklara Kur’an okutur, bazen de aralarında çeşitli yarışmalar düzenlerler. Bunlar biraz büyü- yen, okul ile tanışan çocuklara göredir. Bu çocuklar arasında daha küçük yaşlarda olan var ise, bu arada onlarda zamanın kıymetini öğrenirler.
Aile ortamındaki neşeli havanın etkisini, sevginin önemini kavrarlar. Çünkü bu ortamda aile bireylerinin her biri arasındaki sevgi bağları güçlenmiştir. Böylece çocuklar güzel anlam ve kavramları benliklerine sindirerek yerleştirirler. Çocuklarını böyle yetiştirebilmek, babaların yavrularına vere- bilecekleri en hayırlı şeydir.
Çocuk Eğitiminde, Okuma Alışkanlığı Geliştirmek İçin Neler yapmalıyız?
“Öğretmenler muma benzer.
Başkalarına ışık vermek için kendini tüketir.” (Ruffini)
İlk önce aileler kitaplarla tanışmalı, çocuklarına bu konuda yol göstermelidirler. Onları okumaya teşvik etmeli, hatta zaman zaman kitabı beraberce okumalılar. Anneler, ablalar kitap okuyarak, yeni şeyler öğrenmenin hayata katkılarını anlatarak çocuklarına örnek olmalı, evlerde, okullarda ve de sınıflarda mutlaka birer kitaplık bulunmalı.
Yazarlar ve yayınevleri özellikle çocuk ve gençlik edebiyatına daha ciddi bir biçimde eğilmeli. Burada anneye babaya büyük sorumluluklar düşüyor. Çünkü çocukların dünyaya gelmesine sebep onlardır: Bu nedenle çocukların iyi yetişmesi de anne babayı etkileyecektir. Bu yüzden anne-babalar, çocuklarına, “Muallim” olmak zorundadırlar.
Bir çocuğa iyiyi, doğruyu, güzeli anlatmanın yolu, bu konuda uzun ve etkili nutuklar atmak değildir. Çocuklar sizin söylediklerinize değil, yaptıklarınıza dikkat eder. Eline hiç kitap almayan bir ebeveynin çocuğa “kitap oku” deyip televizyonun karşısında saatlerini geçirmesi, hiç de güzel bir tavır olmasa gerekir. Reçete bellidir. İlkönce iyi bir okuyucu olduğunuzu gösterir bir biçimde düzenli olarak kitabı elinize almalı ve çocuğunuza örnek olmalısınız.
Çocuğun okuma alışkanlığı kazanmasını sağlamak için celbedici hikaye kitapları temin etmelisiniz. Hala okumak istemiyorsa, çocuğunuzun yeteneklerini kontrol ederek ona göre tavır almalısınız. Mesela müziğe meraklı ise, en sevdiği sanatçının kasetini alıp, sözlerinden takip etmesini tavsiye edebilirsiniz. Hem bu arada okuması ilerleyecek, hem de sevdiği bir işle meşgul olacaktır. Ayrıca yastık altı kitabının olmasını sağlarsanız. Yatmadan önce kitap okuyacak, aynı zamanda uykuya gitmek istememe gibi bir sorunda ortadan böylece kalkacaktır. Eğer kitabı sizin okumanızı isterse sabırla okumalı, fakat bir kısmında ona okutarak dinlemelisiniz.
Şehid İmam Hasan el-Benna, Encau’l-Vesail adlı eserinde, evde kurulacak bir kütüphanenin fonksiyonunu şu şekilde anlatmaktadır: “Basit veya kitap sayısı az da olsa evde bir kütüphane oluşturmanın gerekliliğini ifade etmek istiyorum." Bu kitaplar İslâm tarihi, İslâm alimlerinin ve büyüklerinin biyografileri, İslâm’ı, yolculukları ve fetihleri konu alan kaynaklardan teşekkül etmelidir.
Sağlık için eve ecza dolabı nasıl gerekliyse, akıl ve düşüncenin ıslahı içinde İslâm’ı bir kütüphane aynı şekilde kaçınılmazdır. Magazin, hayasız ve ahlaksız basın-yayın karşısında çocuklarını bunlardan baskı ve tehditle engelleme olmamalı (çünkü böyle bir yöntem onların merak edip daha çok yönelmelerini beraberinde getirir.) Onları iyiye ve güzele yönelten faydalı kitap, dergi ve gazetelere kanalize etmelidir. Evde güzel bir kütüphanemiz bulunursa çocuğumuz bu güzel atmosferde büyür, yetişir ve ondan beslenir.
Çocuk Eğitiminde Çocuk Edebiyatının Rolü:
“Çocuklar donmamış beton gibidir, üzerine ne düşse iz bırakır.” (Haim JİNOT)
İyi bir, çocuk edebiyat ürünleri, çocuğun yetişmesi açısından çok önem arz eder. Zira bu ürünler hem çocuğun kendisine güvenini artırır, hem hayal gücünü zenginleştirir, hem de çocuğun ailesiyle ve çevresiyle olan ilişkisini kolaylaştırır. İyi bir, çocuk edebiyatı ürünleri, çocuğun ruh sağlığı açısından da önemlidir. Ancak ailelerin bu önemi yeterince idrak ettiklerini söylemek çok zor. Bu günkü toplumumuzda kitaba kaynak ayırmak, hala parayı sokağa atmak anlamına gelmektedir. Hatta bazı ailelerde, çocuğa zarar vermek anlamını da taşımaktadır.
Her ne kadar da “OKU” emriyle başlayan bir İlahi kitaba iman etmiş olmamıza rağmen, hala okumaya karşı alerji duyan bir toplumuz. Şu andaki, Eğitim-öğretim anlayışımız, sadece belli kalıplardaki sloganların ve ideolojik gibi saplantıların belletilmesine, hatta ezberlettirilmesine dayanmaktadır. Aile içi eğitim ise kavram olarak bile henüz mevcut değil. Bizim aileler kitap okumadan ders çalışmayı anlıyorlar. Çocuk daima buna zorlanıyor. Ailelerde ders dışı kitaba, dergiye, v.s...karşı tam bir boykot hali var. Evvela çocuklarımızın, hayatın hikmetini, sırrını, seyrini bilmesinde fayda vardır. Yaradılış gayesinin ne olduğu ve sorumlu tutulacağı görevlerden bahsedilmesi, çocuğu geleceğe hazırlayarak doğruya yönlendirecektir. Eğer aileler bu konuda aciz kalıyor, gerektiği kadar meşgul olamıyor ise, bu ihtiyacı, kitaplar vasıtasıyla gidermelidir. Çocuk özellikle zararlı yayınlardan (TV, gazete, dergi v.b.) uzak tutulmalıdır. Çünkü kötü düşünceler, yaratılışının safiyetini bozar, yozlaştırır.
Çocukları bilirsiniz, her şeyden çok çabuk sıkılırlar, çok meraklıdırlar. Onlar için kısa bilgiler ihtiva eden resimli ansiklopediler çok ilgi çekici olacaktır. Ayrıca anlatımı ve ifadesi basitleştirilmiş tarihi bilgilerden seriler çok hoşlarına gidecektir. Kitapların seçiminde anlatımın çok önemli olduğunu yineliyor, hayal dünyalarının genişliğini göz önünde tutarak, çocuklar için hazırlanmış şiir, roman, hikaye, masal ve klasikleri okumaları için zemin hazırlamayı ihmal etmeyiniz. Ayrıca unutmayalım ki bu kitapların bir çoğu bütün dünya çocukları tarafından bilinmektedir.
Çocuklar her zaman büyük olduklarını göstermeye çalışırlar. Onlara fırsat vererek çocuk basınını takip etmesini sağlamalı bazı serileri ve dergileri çocuğun adına yaptır- malıdır. Harçlığının bir kısmını tasarruf ile kitaba sarf ettirmeye alıştırmak, çocuğun benim diyebileceği bir kütüphaneye sahip olması gibi değer verilecek olan alışkanlıklar, öğrenme merak ve araştırma kabiliyetini hızlandıracak ve genel kültürünün zenginleşmesini sağlayacaktır. Ayrıca oku- duğu kitaplar üzerinde karşılıklı fikir alışverişinde bulunul- malıdır. Fikirlerinin önemsendiğini bilen çocuk, okumaya daha dikkatli ağırlık verecektir. Ailenin de yardımıyla çocuk, bizzat kendi yolunu kendi çizmekte müstakil davranacaktır.
Çocuk Eğitiminde Masal Ve Hikayelerin Rolü
“İnsan torun sahibi olduktan sonra,
kendi çocuklarını anlamaya başlar.” (Erich KÖSTNER)
Çocuklara masal ve hikaye ile imanı konuları öğretmek mümkündür. Sadece mümkün değil, hatta çocuğa inanç ve ibadeti masallarla öğretmek lazım olduğuna inanıyorum. Çocukların ezber kabiliyetleri malum. Bir şeyi birkaç defa tekrarlarsanız, çocuk o anda ona anlatılanları aynen uygulamaya başlar.
Çocuk iki yaşından itibaren basit hikayeleri dinlemekten hoşlanır.Hikayenin tamamını hatırlayabilir.
Bundan emin olmak isteyen anne-baba hikayeyi tekrar anlatırken bir veya iki cümleyi değiştirir. Çocuğun hemen hikayenin değiştiğini ileri sürdüğü görülecektir. Yaşı büyüdükçe değişik ve çeşitli hikaye anlatımı çocuğu memnun eder. Heyecanlı hikayeleri diğerlerine tercih eder. Çarşılarda çağlayan seller gibi renkli hikaye kitabı bolluğu vardır. Fakat bunlar büyü veya şiddet içeren ıvır zıvır ile doldurulmuştur. Çocuk bu kitaplarda bilgi adına bir şey bulamaz. Bu kitaplar onu doğrudan uzaklaştırır.
Hikaye olarak şunlar anlatılabilir: Hz. Adem’in yaratılmasından hareketle tüm insanların yaratılmasının amacı işlenebilir. Hz. Adem’in cennet den çıkarılması, Hz. İbrahim’in hayatı, Fil olayı, Hz. Süleyman ve Hüd hüd kuşunun hikayesi çocukların hayal gücünü geliştirecektir. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’ de de geçen bazı hikayeleri çocuğun anlayacağı kolaylıkta anlatmalıyız. Bununla beraber kötülükleri, düşük ve düzeysiz hareketleri de hikaye yolu ile çocuklara anla- tarak, onların bu gibi hallerden nefret etmeye yönlendiril- mesi sağlana bilinir.
Çocuğa Allah Kavramı Nasıl Anlatılmalı?
“Çocuklara Allah’ı anlatmak güç değildir.
Güç olan, nasıl ve ne şekilde anlatılacağıdır.” ( Ahmet ŞAHİN)
“Neyi reddettiğini bilmeyen bir insanın, neyi tastik ettiğini bilmesi imkansızdır.”
Ailede verilecek din eğitiminde öncelikle, Allah’ın çocukları çok sevdiğinden bahsedilmelidir. Çocuk, zihninde, “ALLAH” kavramına karşı bir tasavvur ve kendine özgü bir yorum geliştirir. Çünkü çocukları en çok meşgul eden ve ilgilerini çeken konu, şüphesiz Allah’tır. Çocukların bu denli Allah’ı merak etmelerinde, yaratılıştan gelen inanç duygusunun tesiri olduğu gibi, çocukluk çağının bir vakıası olan, çocukların tabiat üstü kuvvet ve varlığa karşı duydukları temayülün de etkisi vardır.
Çocuk, dört yaş dolaylarında Allah hakkında fikir yürütmeye başlar. Bu yaş çocukların Allah kavramını gelişim özelliklerine ve zihinsel kapasitelerine uygun olarak Allah’ı insana benzetme şeklindedir. Çocuklar, 3-7 yaşları arasında sanki Allah “gökyüzünde oturan uzun sakallı bir dede” gibi yorumlanmaktadır. Bu yaşlar arasındaki çocukların sebep-sonuç ilişkilerini tam manasıyla çözümleyemediklerini düşünecek olursak, dinin en temel kavramı olan Allah’ı bir yetişkin gibi algılamaları beklenemez.Çocukların büyük bir kısmı Allah’ın görülmez olduğunu kabul etmektedir. Ancak bu kabullenişin şartı bir kabul olduğunu görmekteyiz.
Çocuklar genelde “bazı düşüncesiz yetişkinler gibi” O’nun yukarıda ve uzakta olduğundan görülemeyeceğine inanmaktadırlar. Çocukların çok azı ise: “Allah kalbimizdedir,” onun için göremiyoruz. Veya “O, büyük bir güçtür.” Şeklinde düşünmektedirler. Bu duygu ve düşünce çerçevesinde Allah ilahi bir varlıktır ve ancak insanlara yaptığı yardım ve fiilleri sayesinde tanınıp bilinir.
Çocuğa göre, Allah’ın çocukları sevme sebebi olarak annelerinin onlardan bekledikleri ile yakından ilgilidir. Yani tıpkı annelerin istediği gibi, Allah’ta onlardan yemeklerini yemelerini, akıllı uslu durmalarını istemekte ve onun için sevmektedir. O halde Allah’ın zaten kendisini sevdiğine bütün kalbiyle inanan çocukların bu inançları yeri ve zamanı geldikçe kuvvetlendirilmelidir. Bilhassa hayatın ilk yıllarında bu çeşit sevgiler, çocuğun sağlıklı ilişkiler kurmasına yardım eder. Her zaman yanında olan “yaratıcı”nın aynı zamanda onu tüm kötülüklerden de koruduğunu bilmesinde fayda vardır. Aslında dini duygunun nüvelerinden biri sayılan bağlanma duygusu çocukta mevcuttur. “Allah’ı sevdiğimiz için O da bizi sever.” Bu şekildeki bir tahlil çocukların sevecekleri ve bağlanacakları dost Allah’a inandıklarını benimserler.
Çocuğumuza; Allah sevgisi, “O, Allah ki, seven, koruyan affeden, cezadan çok ödüllendiren, O’nun büyüklüğü, her şeyi gördüğü, her şeyi işittiği, doğru ve faydalı işler yapanlara yardım eden, yalnızca kötü işler yapanları cezalandıran, her şeyi yaratan ve yok eden bir varlık olduğu” duygu ve düşüncesini kazandırmalıyız.
Anne-baba çocuğun benliğine Allah’a iman etmeyi yerleştirmelidir. Öncelikle Allah’ı sevdirmeye çalışılmalıdır. Çocuğa Allah’ın bize verdiği nimetleri saymalı ve düşün- mesini sağlamalıdır. Mesela, Allah bize iki göz vermiş, lezzetli yemekler vermiş, sana sevdiğin her şeyi vermiş diyebiliriz. Onu üzen olaylar sebebiyle Allah’ı hatırlatmaktan sakınmalıdır. Çünkü acı deneyimlerin insan üzerindeki etkisi, inancında onu şüpheye götürür. Bunun sonucu da inancı kaybetmek olabilir. Bunun içindir ki, Allah adını çocuğun ilgisini çeken, sevimli bulduğu durumlarda hatırlatmalıyız. Mesela, namaz kılarken bir büyüğü tahiyyatı okurken “Eşhedü...” kısmında “La İlahe” derken parmağını kaldırıyor, “İllallah” derken indiriyor. Bu hareket daha dört aylıkken bebeğin dikkatini çeker ve o da büyükleri taklit ederek parmağını kaldırıp indirmeye başlar. Konuşmaya başlayınca da hem Kelime-i Şehadeti söyler, hem parmak hareketini yapar. Böylece sevimli yoldan çocuğa Allah inancını yerleştirmiş oluruz.
Çocuğunuz büyümeye başlayınca ona Allah’ın kudretini anlatmaya başlayabiliriz. Aynaya bakınca ona ne kadar güzel olduğunu hatırlatıp, şu duâyı öğretebiliriz: “Allah’ım! Yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlakımı da güzelleştir.” Yeni bir şey giydiğinde Allah’a verdiği nimetlerden dolayı hamdü senâ etmesi gerektiği öğretilmeli, bir şey yiyip içtiğinde şükretmesini sağlamalıyız. Bütün bunlar yapılırken kibar olmalı, ona fikir verirken aşırı davranmamalı ve tüm ayrıntılara inmemelidir. Anne-baba cehennem ateşi, Allah’ın azabı, Allah’ın gazabı gibi meselelerden çokça söz ederek onu korkutmamalıdır.
Allah’ın adını anarken, O’nun bize olan inayetini ve insanı şerefli kılışını hatırlamalıyız. “ O” Allah ki gökleri ve yeri, onlarda bulunanları hatta melekleri insanın emrine vermiştir. İnsanlar için meleklerden koruyucu göreviyle (Hafaza) meleklerini görevlendirmiştir. Onlar uykuda ve uyanıkken ona hizmet ederler. Allah insana kitabını göndermiştir.
İnsandaki özellik başka hiçbir varlıkta yoktur. Allah (c.c) insanı kudret eliyle yaratmış, ona kendinden ruh üflemiştir. Melekleri ona secde ettirerek her şeyin adını öğretmiş, böylece melekten üstün olduğunu göstermiştir. Böylece meleklerin altında bulunan tüm varlıklardan üstün olduğu da ortaya çıkmıştır. Öte yandan İblisi cennetinden kovmuş ve rahmetinden uzaklaştırmıştır. Zira o, Adem’e secde etmekle emredildiğinde secde edenlerden olmadı ve insanı kendisine düşman edindi.
Çocuğa inanç hakkında bu bilgileri vermenin bir faydası daha vardır: Allah katında insanın değerli olduğunu bilmek, insanın kendi kendine bir değer vermesine yol açar. Allah’ın kendisini yükselttiği bu dereceden aşağılara düşürecek bir şey yapmaktan utanır ve çekinir. Duyguların temizliği, insanın Allah katında değerli bir varlık olması esasından kaynaklanır. Allah’ın gönülden geçenleri kontrol ettiği ve en gizli şeyleri bildiği de buna eklenince daha sağlıklı sonuçlara gidilecektir.
İşte çocukta din duygusunu Allah sevgisi üzerine kurarak geliştirmeliyiz. Çocuğa din duygusu verilirken sevgi, ümit ve Allah’ın insanlara olan merhameti üzerinde yoğun bir şekilde durmalıyız. “Hz. Lokmanın oğluna öğüt vererek Ey oğulcuğum! Allah’a eş koşma. Doğrusu şirk büyük bir zulümdür demişti. Ey oğulcuğum! İşlediğin her şey bir hardal tanesi olsa da, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa da, Allah onu getirip ortaya kor. Doğrusu Allah latiftir, her şeyden haberdardır. Ey oğulcuğum! Namazını kıl, iyiliği emredip, kötülüğü önle. Başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.” 11 buyrulmaktadır.
Gerçekten Hz. Lokmanın öğüdü karşısındakini suçla- mayan bir öğüttür. Bir babanın çocuğu için iyilik istediği bir nasihattir. İşte babalar çocuklarına bu kabil öğütler vermelidir. Ta ki fıtrattan sapıp şeytanın tuzağına düşmesinler. (Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de Çocuklara karşı “yavrucuğum” diye hitap ederlerdi.
Allah’ımız, bizlere kendisini üç özelliği ile anlatır. Bunlar: Rablık sıfatı, İlahlık sıfatı ve Meliklik sıfatıdır. İsim ve sıfatlarıyla bu üç özellik değişik ayetlerde, değişik surelerde uzun uzun veya kısı kısa olarak izah edilmiştir.
İşte buradan hareket ederek, sabah akşam, planlı ve programlı olarak, çocuklarımızla birlikte ailece müşterek bir hareketin içerisine girelim. Allah’ımıza ait olan vasıfları, özellikleri, hususiyetleri maddeler halinde sayalım, öğrenelim, bildiklerimizi birbirimize aktaralım. Böylece ibadet ettiğimiz yüce Rabbimizi yakinen tanıma imkanına kavuşmuş oluruz. Bu sayacağımız özellikler daima baş ucumuzda bulunsun, gözlerden, kulaklardan kalplere yerleştirmenin yollarını arayalım. Sadece işi ezberle noktalamayalım.
Çocuğumuza, inandığımız Allah’ın vasıflarını ve hususiyetlerini, Allah kavramını şu şekilde anlatmaya çalışalım:
-
Allah’tan başka ne ilah vardır, ne bir Rab. Şayet varsa bunlar sahtedir.
-
Tüm insanlığın kalbi, gönlü Allah’ın elindedir. Tasarruf O’na aittir.
-
Gördüğümüz, görmediğimiz her şeyi ve herkesi yaratan sadece Allah’tır.
-
Hükmetme yetkisi ancak ve ancak O’na aittir. Ancak O hükmedebilir.
-
Yaptığımız her türlü işin varıp duracağı yer O’nun yanıdır, katıdır.
-
Güç ve kuvvet ancak O’nundur. Tüm güçleri ve kuvvetleri O verir.
-
Yaratılan tüm varlıkların hepsi isteyerek, istemeyerek O’na boyun eğer.
-
Tüm denetim ve kontrol O’nun elindedir. Her şeyi O denetler.
-
Dilediği bir işi, hiç kimseye danışmadan yapan sadece O’dur.
-
Hak ile batılın hükmünü verecek merci sadece Allah’tır.
-
Tüm dertlere, hastalara şifa veren O’dur. Diğerleri sebeptir.
-
Bilmediğimiz ne varsa, onları bize Rabbimiz öğretmiştir.
-
Rabbimiz yoktan var edendir. İnsanlar sadece yaratılan bir şeyi keşfedebilirler.
-
Bütün mülkün gerçek sahibi Allah’tır. İnsanın, kainatın ve yaratılmış her şeyin sahibi O’dur.
-
Kullarına karşı çok merhametli, çok şefkatli ve çok bağışlayıcıdır.
-
En güzel isimler O’nundur. Ancak Tanrı ismi Allah’a ait değildir.
-
Tövbeleri, istiğfarları. Duâları, tesbihleri ve zikirleri kabul eden Allah’tır.
-
Allah için yapılan tüm iyiliklerin karşılığını fazlasıyla veren yine O’dur.
-
Ne kadar şeref varsa hepsi Allah’a aittir. Daha sonra da Kur’an’a bağlanan mü’minlere.
-
Tüm yeryüzünde yaşayanların rızkını vermek Allah’a aittir. Kâfir mü’min ayrımı yapılmaz.
-
Tüm varlıklara canları veren Allah’tır, alanda O olacaktır.
-
Daima üstün olan, galip gelen, hiç mi hiç mağlup olmayan Allah’tır.
-
Allah, mutlak adalet sahibidir. O’nun adaletinden kimse tereddüt edemez.
-
Güldürende Allah’tır ağlatanda. Yeter ki O’nun ölçüleri hakim olsun.
-
Allah, Mü’minlere imanı sevdirir, küfrü ise nefret ettirir.
-
Ne yaratmışsa hepsini bir ölçü dahilinde yaratmıştır.
-
Müslümanların hatalarını, kötülüklerini örten sadece Allah’tır.
-
Müslümanların işlerini, amellerini kolaylaştıran da yalnız Rabbimizdir.
-
Mü’minleri katında güçle, kuvvetle destekleyen, takviye eden Allah’tır.
-
Hem hayrı yaratır hem de şerri. Hayra rızası var, şerre rızası yoktur.
-
Mü’minlere sabrı veren Allah’tır. Doğru yola ulaştıran da O’dur. Kaderleri takdir ve tayin eden de O’dur.
-
Allah (c.c.), hainlere tuzak kurar, Mü’minlerin aleyhine kurulan tuzakları, insanlığın lehine çevirir.
-
İnsanlara güven duygusunu ve huzuru sadece ve sadece Allah verir.
-
Yarattığı her şeyi insanoğlunun hizmetine veren Allah’tır.
-
Gaybı O bilir. Her şeyi O görür. Her şeye O şahid olur. Her şeyi Allah bilir.
-
Allah (c.c.) inkarcılara mühlet verir. Ancak ihmal etmez. Zalimleri ise asla.
-
Allah (c.c.) Kur’an dışı bir hayat yaşayanlara zorluk ve sıkıntı verir.
-
O tektir. Sameddir (Muhtaç değildir.) Doğmamıştır, doğurulmamıştır. Eşi ve benzeri yoktur. Ölmez, devamlı haydır. Allah’tan başka her şey helak olucudur.
Böylece Rabbini tanıyan ve anlayan müslüman bir aile olarak, zihinsel bir dünyamızda çocuklarımıza Allah’ımızı Rab oluşuyla, İlah oluşuyla ve Melik oluşuyla izah etmiş oluruz. Ne güzel bir Rabbimiz var. Ne güzel bir mevlamız var bizim.
Ayrıca çocuğumuza; “ölüm” gerçeğini şu şekilde anlat- malıyız. Allah insanları yaratır, dünyaya gönderir. Her gönderdiği insana da bir ömür biçer. Ancak bu ömrün ne kadar süreceğini, kullarına bildirmez. Vermiş olduğu ömür bitince de alıp ahirete götürür. Ahirete giden anne-baba veya diğerleri Allah’ın sevgisi altında rahat etmektedir. Seninde ömrün bitince, Allah senide ahirete götürüp anne baba ve diğer akrabalarınla buluşturur.
Ancak Allah’ın (c.c.) emirlerini yapar, yasaklarından kaçınırsan iyi bir kul olur, ahirette, cennette anne ve babasıyla daima birlikte olacağı, güzelce yaşayacağı duygusu kazandırılmalıdır.
Çocukta Dini Duygu ve İmanın Ruh Sağlığı Açısından Önemi:
“Çocukta dini duygu ve inanç kavramı ne kadar güçlü olursa, o kadar kendini güçlü hisseder.” (David HEKKER)
Çocukların Allah inancı ile karşılaşması çok küçük yaşlarda başlamaktadır. Çocuğun dini inançlarla karşılaşması kendisine oldukça duygusal bir zenginlik kazandırmaktadır. Bunun Allah ve dinile ilgili hususlarda öğrenmek için gösterdiği özel ilgiden daha iyi anlaşılmaktadır. Yapılan araştırmalarda çocukların en çok Allah’ı merak ettikleri bütün çocukluk hayatı boyunca zihni ve ruhi güçleri, çerçevesinde Onu düşündükleri ve anlamaya çalıştıkları ortaya çıkmaktadır.
Beden için yemek nasıl zorunlu ise,inanç da ruh için zorunlu gıdadır. Kalp öyle bir kalptır ki sahibi farkında olmadan orada inançlar oluşur ve birikir. Batılı psikologların tarafsız ve önyargıdan uzak bir şekilde yaptıkları araştırmalar sonucunda da, dinin çocuğun ruhuna seslendiği ve onun ruhi yapısına uygun olduğu görüşünde birleşmişlerdir.
İman ile tanıştırdığımız çocuğumuza Kur’an’ın mana ve muhtevasının önemini anlatmalıyız. Kur’an’ın Allah (c.c)’ın sözü olduğunu kolay ve kısa açıklamalar yaparak öğretmeliyiz. Kur’an insan ruhunu sarsar, onu cezbe der ve can damarından yakalar. Duruluk ve temizlik itibarıyla çocuk insanların en kuvvetlisidir. Onun fıtratı sürekli temizdir. Onun temiz fıtratı karşısında şeytan devamlı tuzağına düşürme çabası içindedir.
Çocuk Kur’an-ı düşünerek, anlayarak okuması durumunda ruh ve yapısı etkilenir. Tutum, davranış ve gidişatını düzeltebilir. Sinirsel tepkilerini sakinleş-tirebilir ve hafıza kapasitesini genişletebilir. Bir büyük zat bir eserinde şöyle açıklama yapmıştır; “İnsanın, insan ruh ve zekasının aslı, fıtratı, hakkı tanımak ve hak yaradanın dan başkasına kul olmamak içindir. O, her ferdin ruhuna bir hak duygusu ve Allah’ı bilme gücü yerleştirmiştir.” 12
Burada; çocuğun doğuştan tabii olarak Allah’a inanmaya yetenekli ve dini inancı kabul etmeye elverişli bir yaratışta olduğu anlamına gelmektedir. Zira çocuk iyiliye ve kötülüye elverişli olduğu gibi doğruya ve yanlışa inanmaya da yetenekli bir yaratılışa sahiptir.
Bugün Müslüman çocuk; çağdaşlık adı altında birçok tuzak ve tehlikelerle, plan ve komplolarla karşı karşıyadır. Bütün bunlar karşısında çocuk Allah yolunda fedakarlığa ve Allah’ın kanun ve yöntemi üzerinde sebat etmeye muhtaç bulunmaktadır. Böyle bir durumda çocuk imanın tadını alır, Ruhu ve manevî derecesi yükselir.
Çocuklarda, genellikle yedinci yaşlardan sonra dini ilgi ve isteklerde yayılma görülür. Bu yaşlardan itibaren çevre ve kültürel etkinliklerin tesiri, zihin ve dikkatin yardımı, gittikçe artan duygusal bir cazibe ile dış dünyaya ve dini konulara karşı büyük bir merak gözlenmektedir. Zaten yedinci yaştan önce çocuğun böyle bir ilgi ve istek atmosferine girmesi düşünülemez. Çünkü çocuk, henüz mantıkî yönden kendi kendine muhakeme yapabilecek bir seviyeye gemlemiştir. Bu itibarla çocukta, dini ilgi ve istek ancak yedi yaşından itibaren “şuurlu” bir şekilde gelişme göstermektedir.
Çocukta, kendisine yardım edecek ve kendisini koruyacak “sonsuz bir kuvvet” arayışı mevcuttur. Çocuk bitmez tükenmez merak duygusuyla henüz isim veremediği fakat zamanla öğrenebileceği ilahi kuvveti durmadan arar. Çocukta görülen bu arayış ondaki ihtiyacın bir ifadesidir. Zira buradan anlaşıldığına göre çocuğun bir takım ihtiyaçları vardır. Bunlar ise; emniyet, güve, dayanma, koruma, sığınma, kabul görme, teslim olma ve sevilme bu ihtiyaçların en önemlilerindendir.
Çocukta, Allah’a inanma isteği pek tabii olup, bu istek onun içten gelen bir ihtiyacını karşılamakta ve inanma isteği adeta onun iradesi dışında oluşup gelişmektedir. Aslında her çocuk kendiliğinden gelen bir duygu ve güvenme, bağlanma ve sığınma, eğilimi göstermektedir. Esasen çocuk, ailesinde otorite, korunma, bağlanma, güvenme, sığınma, dayanma ve emniyetin ne olduğunu öğrenememektedir. Artık bunları yaşı ilerledikçe, hayat tecrübeleri çoğaldıkça, her geçen gün ölümün ve hayatın manasını öğrendikçe daha iyi anlayacaktır.
Çocuktaki inancın ruh sağlığı üzerindeki etkisini şu şekilde açıklayabiliriz; İman sahibi kimselerin ruhi yönden huzurlu olmalarını, bizzat imanları sağlamaktadır. Çünkü iman “kalbe emniyet, huzur eve sükûn vermek” demektir. Aynı şekilde çocuk Allah’a inanmakla kendini güçlenmiş, Ona yaklaşmış hissedecektir. Allah’ın kendisini her zaman koruya- cağına ve suçlarını affedeceğine inanmak çocuğa büyük bir rahatlık ve huzur verecektir. Böylece çocuk hayatı iyi, güzel ve yaşamaya değer bulmakta ve o nispette yaşama gücü artmaktadır.
Çocuk için, hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmak sonsuz bir dayanma gücü demektir. Sonsuz bir kudret sabi bir varlığa inanan, olayların Onun iradesi ve yaratmasıyla meydana geldiği inancında olan bu çocuk, içinde büyük bir ümit ve dayanma gücü hissedecektir. İmanın sağlayacağı moral gücü ile çocuk, her durumda dengeli, ümitli, ve başarılı olmanın iç huzurunu yaşayacaktır.
Çocuklara Din ve İbadet Sevgisi Nasıl Kazandırılmalı?
“ Çocuğun ızdıraptan bağırmasına, yüzünü ekşitmesine dayanamayanlar daha sonra o yaradan ölmesine sebep olan çocuğuna nasıl tahammül eder?” Hz.Muhammed (S.A.V.)
Bugün bir çok aile, çocuklarına din duygusu ve ibadet sevgisini kazandırmak isterken bir denge kuramamakta ve dolayısıyla da amaçlarına ulaşamamaktadırlar. Ya çocuğa seviyesinden fazla bilgi vererek çok fazla bir başarı beklemekte veya alabildiğine ilgisiz ve rahat yaklaşımıyla vermek istedikleri konularda başarılı olamamaktadırlar. Çocuğa dini bilgi ve ibadet duygusu verilirken, çocuğun yaşı, psikolojik durumu ve algılama seviyesi çok iyi hesaplanmalıdır.
Şunu çok iyi bilmemiz gerekir ki, çocuğun gelişim özellikleri bilinmeden ve ilgisi hesaplanmadan verilecek olan dini bilgi ve ibadet eğitimi istenilen neticeye ulaşamayacaktır.
Çocuk inancını en yakın çevresinden alır. Özellikle de üstün gördüğü kendisi üzerinde etkili olan birinden alır. Onda gördüğü inançları benimser, gerçek din olarak algılar, herhangi bir tartışmaya girmez, zira doğruluğunda şüphesi yoktur. Çocuklarımızın benliğine sağlıklı bir şekilde ibadet sevgisini kolay ve basit bir şekilde yerleştirebiliriz. Çünkü herhangi bir alışkanlığı küçükken kazanmak, büyük iken kazanmaktan daha kolaydır. Zira çocuğun bünyesi, şekillenmeyi kabule daha çok elverişlidir. Çocuk iyiyi kötüden ayıracak yaşa gelince alıştırmalara başlamak gerekir. Dört yaşlarındayken, ona abdest almayı öğretmek mümkündür. Çocuk arada bir babasıyla camiye gidip gelebilir.
Çocuk becerebileceği yaşa gelince tuvalette ihtiyacını gidermeyi, temizlenmeyi ve abdest almayı öğrenmelidir. Bu arada abdest ile ilgili hususlar çocuğa anlatılmalı, suyun her damlasının günahları temizlediği öğretilmelidir. Küçük çocuğa abdesti öğretirken her bir kısmı ayrı bir karta şekil olarak çıkarılmış resimli kartlardan yararlanılabilir. Bu aynı zamanda eğitim içeren bir oyundur. Bazen cesaretli çocuklar ezan öğrenmeye girişir.
Böyle zamanlarda cesaretini kırmadan yüreklendirerek, uygun şeyler tekrar ettirilmelidir. Kız çocuklar için özellikle namazda giyinip örtüneceği güzel giysi ve örtüler yemin edilmelidir. Yedi yaşından sonra namaz vakitlerini de içeren bir çalışma programı düzenlemeli, namazı cemaatle kılması için camiye gitmesi teşvik edilmelidir. Çocuğu yetiştiren kimse ona namazı sevdirmek için en güzel yolları, en ince noktaları kullanmalıdır.
Bu konuda Allah (c.c.) Kur’an-ı Keriminde; “Ailene namazı emret; kendinde ona sabırla devam et. Biz senden rızık istemiyoruz; (aksine) Biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç ancak takva iledir.” 13 buyurmaktadır.
Namazı, Allah’ın bizi sevmesi için kıldığımızı söylemeliyiz. Namaz kılanın mükafatının cennet olacağını anlatmalıyız ve hangi şartlar altında olursa olsun anne baba dini vazifelerinde herhangi bir kusurda bulunmamalıdırlar.Çocuk kullukla alakalı hususlarda hiçbir eksiklik görmemelidir. Böylece evin içinde ve dışında başlatılan ibadetin hiçbir şekilde terk edilmediğini gayet net bir şekilde ortaya koyulmalıdır.
Aile ortamında, anne baba ve çocuklar arasında olumsuz olan herhangi bir şeyin, kendiliğinden düzen ve intizama girmesinde namazın büyük önemi ve tesiri vardır. Böyle aile ortamlarında ki, olumsuz ve problem olan nice menfi olay ve hareketler, umulur ki namaz ortamı ile tedavi ve ıslah olunur.
Bu sebeplerden dolayı, Müslüman aile namaz konusunda çok hassas davranmalı ve çocukları bu minval üzere dini duygu ve ibadet sevgisi ile tanıştırmalıdır.
Namazın, emretme ve nehyetme özelliğine sahip olduğu ayetlerle sabittir. Namaz kılınan bir ailede, aile ortamanın iyilikle emreden ve kötülükleri nehyeden bir kuvvet ihya etmiş olunur. Öyle ise hayatımızda ki yalan, yanlış ve hataları temizlemenin namaz ile sıkı bir irtibatı vardır. Bunun zıddı olarak, yine hayatımıza girmemiş olan nice farz, vacip ve sünnet statüsündeki vazifeleri, namaz ibadeti sebebiyle kendi nefsimizde ve çocuklarımıza kazandırmalıyız.
Çocuğuna, saygı, huşu, edep ve huzuru ki bunu yer yer ifade etmeye çalışmıştık bakışınızda, duruşunuzda, yaşantınızda, kalkışınızda hep bunları hissetmeli ve ruhunu bunlarla doldur malısınız. Bir öncü bir rehber ve İslam’a mal olmuş büyük kişileri tanıtın. Onların hayatlarından örnekler sunun. Çocuğunuz böylece o kişilere özenti ve ilgi duymasını öğretirsiniz.
Çocuklarımıza Ramazan-ı Şerif’te oruç tutmaya teşvik etmeli, çok küçük yaşta olanlara yarım gün oruç tutturarak, iftar mükafatlarını hazır ederek, bu ibadeti de sevdirebiliriz. Küçükleri yoksullarla ilgilenmeye merhamete ve cömertliğe de alıştırmak gerekir. Fakirlere duygusal davranmak, onların acınacak halini baba veya annenin anlatması çocukları etkiler.
Din ve ibadet eğitiminin önündeki engeller; tv, bilgisayar oyunları, atariler ve bunun gibi bir çok eğlence tuzaklarıdır. Bunlara karşı uyanık olmalı, çocuklarımızı bunlardan uzak tutmak çok zor olduğundan, en azından belli bir sınırlama yapmalı, bu tuzaklara karşı alternatifler sunmalıyız.
Çocuklara kalıcı bir din duygusu ibadet sevgisi ve isteği kazandırmak için şöyle bir yol takip edilmesi uygun olur; Anne ve babalar şayet çocuğunuza din duygusunu ve ibadet eğilimini ve sevgisini kazandırmak istiyorsanız, önce kendiniz yaşantınızla din duygusunu ve ibadet sevgisini sergileyiniz ki, çocuğunuz sizi gözleyerek, kendisine anlattıklarınızı çok iyi anlamış olsun ve sizlere özensin.
Çocuğunuzla çok iyi bir diyalog kurarak onu ürkütme- den, azarlamadan ve baskı altına almadan telkinlerde bulunun. Çocuğa zorla ibadet yaptırmaya kalkışırsanız, hem başarılı olamazsınız, hem de çocuğu daha fazla ibadet ve din sevgisinden uzaklaştırırsınız. Çocuğun, Allah, ahiret, ölüm gibi size yönelttiği soruları bir fırsat bilerek,Ona Allah’ın büyüklüğünü, sevecenliğini, cennetin güzelliklerini, ibadetlerin huzur verdiğini ve Kur’an okumanın sevabını anlatarak, bu şekilde dini duygusunu ve ibadet sevgisini kazandırın. İbadetlerin nasıl yapılacağını tarif edin, kısa sureler ve dualar ezberletin ve başarılı olunca da ödüllendirin.
Çocuklarınızı yalanlarla tanıştırmayın. Bu konuda sakın onlara kötü örnek olmayın. Onlara karşı yapamayacağınız, yerine getiremeyeceğiniz, altından kalkamayacağınız vaatlerde bulunmayın. Kendinizi hiçbir zaman çocuğunun karşısında yalancı duruma düşürmeyin. Bu konuda çocuğunuz size güvenmeli ki bir şey söylediğinizde yerine getirsin. Eğer Allah’a inandığımızı iddia ediyor ve Onu seviyorsak ve içerimizde takva, güzel ahlak ve tazim hissi varsa bu his ve duygularımızı çocuğumuzun gönlüne boşaltacak ve ona Allah’ın büyüklüğünü gösterecek, sevdirecek ve Allah’tan başka İlah, Mabud, Maksud; ve Matlup olmadığını onun bütün benliğine işlememiz gerektiğini bileceğiz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir hadislerinde; “Allah’ı, Allah’ın kullarına sevdirin ki, Allah’ta sizi sevsin.” buyurmaktadır.14 Allah ancak iyi tanınmakla sevilir. Allah’ı seven ve bilen bir çocuk, dini duyguları ve ibadetleri de sever ve ister.
Netice, bir anne ve baba çocuğunu iyi keşfeder, değerlendirir, gözler, ona dini bilgilerini ve duygularını nasıl vereceğini iyi tespit ederlerse, anlattıklarıyla ve telkin ettikleriyle çocukların seviyesine uygun ve onların ilgi alanlarına girebiliyorlarsa sonuç alıyorlar demektir. Yoksa, zorlamayla çocuğa bir şey kazandırmazsınız. Çocuğunuza dini duygu ve ibadet sevgisi ve hissi kazandırabilmek için, kendinizin de bu duygu, düşünce ve davranış içinde olmanın gerektiğini de sakın unutmayınız.
Çocuklarımız İçin Yapmamız Gereken Davranışlar:
“Terbiyenin amacı, çocukta var olan yetenekleri işleyip geliştirmektir.” (Eflatun)
Çocuklarınıza yapmanız gereken davranışları özenle seçin. Sonunda yaptığınız sizinde hoşunuza gitmeli ki çocuğunuz da beğenebilsin.” (Makbule ERTUĞRUL)
Huzurlu bir aile ortamı, mutlu bir yaşantı ve sağlıklı çocuklar için, anne ve babaların yapmaları gereken çok önemli görevler vardır. Bunların başında, anne ve babaların olumlu ve örnek davranışları, bilinçli yaklaşımları ve özenli hareketleri gelmektedir.
Anne ve babalar, çocuklarına karşı uyanık ve dikkatli olmak zorundadırlar. Çocukları sürekli izlemeleri, yanlışlıklarını düzeltici telkin ve davranışta bulunmaları, çocukta olumlu, düzenli ve sağlıklı davranışların oluşması için gerekli özeni göstermeleri gerekmektedir.
Çocuğunuzu sürekli sevin, onu okşayın, “Evin gülü, bir tanesi” gibi, çok önemli olduğunu belirten şeyler söyleyin. Bu onu çok mutlu edecek ve size bağlayacaktır. Anne baba olmaktan öte çocuğunuzla arkadaş olun, onunla oynayın, fark ettirmeden onları izleyip gerektiğinde yönlendirin.
Çocuğunuzun arkadaşlarını eve getirmesini sağlayın. Bilgilerine saygı gösterin,bizlerden daha bilgili olabilecekleri duygularını kazandırın, arkadaşlarını, hatta arkadaşlarının ailelerini tanımaya çalışın. Bazen sorunlarınıza onları da ortak edin.
Çocuğunuza bazı şeyleri yapması için şans tanıyın. O zaman kendisine güven duymasını artırmış olursunuz. Şayet çocuğunuz kendi başına bir şey yapmayı sizin şans tanımanızla yerine getirdi fakat başarılı olamadıysa, o zaman ona; “mümkün olan bunu senin denemiş olman idi. Ben bu yaptığından razıyım.” Deyin. Eğer başarmış ise o zaman övgünüzü sakın esirgemeyin.
Çocuğunuzun başarısızlığını gördüğünüz zaman onu eleştirmek yerine “Eminim ki bu seferlik bu konu gözünden kaçmış olmalı, ama artık bundan böyle o yanlışı düzelteceğine inanıyorum.” Diyerek onu cesaretlendirin.
Çocuğunuz bir hata yaptığı zaman çok üzüldüğünü gördüğünüzde, “her çocuğun hata yapabileceğini” söyleyerek ona moral veriniz. Hatayı yapan çocuk, sürekli hata yapabileceği korkusu ve paniğiyle hata yapmaya devam edebilir. Bu durum karşısında çocuğunuza sahip çıkın ve onu sakinleştirmeye, anormal bir şeyin olmadığına inandırmaya çalışın.
Çocukların, kendilerinde ve geleceklerinden emin olmaları ve mutlu bir hayat sürmeleri için, anne babaya ve ailedeki büyüklerine güvenmeleri ve ailede her şeyin yolunda gittiğine inanmaları lazımdır. Çocuğa bu umudu vermek için özel bir gayretiniz olmalı, aşırı baskı ile aşırı müsamaha arasında bir denge oluşturmalısınız.
Anne baba olarak, çocuğunuza karşı olan davranışlarınızın ne kadar verimli veya ne kadar eksik ve zararlı olduğunu zaman zaman değerlendirin.
Çocuklarınızın davranışlarına bakarak, kendi davranışlarınızın durumunu belirleyin. Çocuk olumsuz davranışlar sergiliyorsa, kendi davranışlarınızı tekrar gözden geçirin. Şayet olumlu davranışlar içerisindeyse, rehavete kapılmadan, çalışmalarınızı sabırla ve özenle sürdürmelidir.
Her şeyden önce verimli olabilmemiz gerekiyor. Çocuğumuza gönülden seni seviyorum diyebilmeli, özür dilerim derken gözünün içine bakabilmeliyiz.
Asla çocuklarımızın hayalleriyle dalga geçmemeli, derinden ve inançla sevmeliyiz. Yavaş yavaş konuşup, hızlı düşünebilmeliyiz. Eğer çocuğumuz cevap vermek istemediğimiz bir soru sorarsa gülümseyip, neden bilmek istediğini sormalıyız. Çocuğumuzla telefonda konuşurken bile gülümsemeyi unutmamalıyız O sesinizden gülümseyişinizi duyacaktır.
ANNE-BABADAN TALEP EDİLENLER:
-
Duyarlı olun: İhtiyaçlarıma isteklerime korkularıma.
-
Çaba gösterin: Benim farkıma varmak ve beni taktir etmek için.
-
Lütfen: Bana önemli olduğumu hissettirin
-
Fırsat verin: Başarmam için bana şans tanıyın
-
Saygı gösterin. İnançlarıma ve fikirlerime
-
Zaman ayırın: Zamanınızı benimle paylaşın
-
İlgi gösterin: Bana ilgi gösterin...Bir gülücükle...
-
Taktir edin: Doğru yaptığım şeyler için beni övün.
-
Fark edin: Ben özelim,beni dinleyin.
-
Yüreklendirin: Daha yükseği hedeflemem için beni cesaretlendirin.
Dostları ilə paylaş: |