Köy enstiTÜleri SÜrer eker biÇERİZ, GÜveniP ÖtesiNE



Yüklə 445 b.
tarix12.08.2018
ölçüsü445 b.
#70134


KÖY ENSTİTÜLERİ

  • "SÜRER EKER BİÇERİZ, GÜVENİP ÖTESİNE,

  • MİLLETİN HER KAZANCI MİLLETİN KESESİN

  • TOPLANDIK BAŞ ÇİFTÇİNİN, ATATÜRK

  • SESİNE TOPRAKLA SAVAŞ İÇİN, ZİRAAT CEPHESİNE."


KURULUŞU

  • Köy Enstitüleri, ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılmış okullardır.

  • Eğitim alanında kırsal kesimde yaşayan halk ile kentliler arasındaki bozuk dengeyi eşitlemek ve köy halkına pratik bilgi vermek amacıyla 1936'ta Saffet Arıkan' ın Vekilliği döneminde Köy Eğitmeni projesi uygulamasına başlanır. Askerliğini onbaşı veya çavuş olarak yapan gençler, Ziraat Bakanlığı'nın işbirliğiyle, modern tarım tekniklerini uygulayan Mahmudiye Devlet Üretme Çiftliği'nde yetiştirilerek köylere gönderilir. Amaç, köye hem bir öğretmen hem de modern üretim araçları ve tarım yöntemleri sağlamak ve eğitimin mali yükünü hafifletmektir. İsmail Hakkı Tonguç yönetiminde başlanan bu projenin başarılı olması üzerine 1937 ve 1939 yıllarında çıkarılan yasalarla köy eğitmeni yetiştirme deneyimi yaygınlaştırılır. Kırsal kesime yönelik bu eğitim uygulaması hiç şüphesiz daha sonra kurulan Köy Enstitüleri için uygun koşullar yaratmış ve Köy Enstitüleri'ne geçişi kolaylaştırmıştır



ÖZELLİKLERİ

  • Köy Enstitüleri’nde yaşam, dönemin öğretmen ve öğrencilerinin anlatımı ile tam "birliktelik, katılım, yetki" ve "sorumluluk" eksenlerine oturtulmuştur.

  • Enstitülerde kararlar yönetici-öğretici-öğrenci üçlüsünün katkı ve onayıyla alınır.

  • Okul yöneticileri ile öğrenciler her konuyu tartışabilirler.

  • Enstitüleri’nin kuruluşunda Atatürk politikası uygulanır.

  • Tarıma elverişli arazilerin seçilmesine özellikle özen gösterilir.

  • Anlayış o dönemde "Eğitim, Üretim içindedir" şiarıdır.



AMAÇLARI

  • Cumhuriyeti kuran genç kadro, büyük çoğunluğu köylü olan ve aynı oranda okuma yazma bilmeyen toplumu kısa yoldan okuryazar yapmak,

  • Ülkemizin çağdaşlaşma ve modernleşme projesi olması,

  • Çok yönlü yetişmiş, özgüveni gelişmiş, karşılaştığı sorunu çözebilen yetenekli ve zeki köy çocukları yetiştirmek,

  • Üreten, paylaşan ve dönüştüren demokrat insanlar yetiştirerek ülkenin modernizasyonunu hedefliyorlardı.



EĞİTİM PROGRAMLARI VE YÖNTEMLERİ

  • Köy Enstitüleri açıldığında elde hazır bir öğretim programı yoktu. Bu dönemde eğitim ve öğretim işleri, İlköğretim Genel Müdürlüğü (İlk Tedrisat Umum Müdürlüğü)’nün genelgeleriyle düzenlenmekteydi. Bu genelgeler arasında 1 Temmuz 1940 tarih ve 435 sayılı genelgede, öğrencilere “Enstitü birinci sınıf tahsili” verileceği belirtilerek 29 Ekim 1940 tarihine kadar Enstitülerin birinci sınıf öğrencilerine verilecek eğitim ve yaptırılacak işler ayrıntılı bir biçimde açıklanıyordu. Geneldeki maddeler, “yapılacak işler”, “kazandırılacak beceri ve alışkanlıklar”, “kültürel etkinlikler”, ve “kazandırılacak düşünce, davranış ve tutum” başlıkları altında toplanabilir.



Yapılacak işler bölümünde;

  • Enstitü arazisinin ağaçlandırılması,

  • Bataklık yerlerin kurutulması,

  • Yol yapımı,

  • İşlenmemiş toprakların verimli hale getirilmesi,

  • Öğrencilere her fırsatta hayvanlara ve bitkilere zarar veren çeşitli hastalık ve etkenlerden korunması önlemlerinin öğretilmesi isteniyordu.



Kazandırılacak beceri ve alışkanlıklar ;

  • Bisiklet ve motosiklet kullanma,

  • Yüzme, ata binme, dağa tırmanma,

  • Sandal, yelken, motorlu deniz araçları kullanma,

  • Mandolin, ağız armoniği, flüt gibi bir müzik aletini çalma,

  • Yerel ve ulusal oyunları oynama,

  • Radyo ve gramofondan müzik parçaları dinleme yer almaktaydı.



Kültürel etkinlikler;

  • Köy hayatını konu edinen kitaplar başta olmak üzere öğrencilerin bilgilerini arttırıcı nitelikte yayınları içeren kütüphane oluşturulmasını,

  • Her Enstitünün bulunduğu yerin coğrafi ve tarihi özelliklerine göre, etnografik, jeolojik ve tarımsal değer taşıyan eşya ile “yurt müzesi” kurulmasını,

  • Öğrencilerin öğretmenlerle birlikte görev aldığı eğlenti ve müsamerelerin düzenlenmesini kapsıyordu.



Düşünce, davranış ve tutumlara ilişkin genelge maddeleri;

  • • Talebeye her işte tasarrufla hareket, sıhhatlerine itina, çocuklara, kadınlara, ihtiyarlara hastalara, düşkünlere yardım etme, bulundukları yerleri çok temiz tutma itiyatları verilecektir.

  • • Talebe her türlü müşküllerden yılmayacak ve onları yenebilecek evsatta yetiştirilecektir. Onların korkak mütereddit, kararsız, iradesiz olmamalarına son derece dikkat edilecektir.

  • • Enstitülerde planlı, sur’atli iş görmek ve işi başarmak talebe ve öğretmenler için esas prensiplerden biri olacaktır.

  • • Talebe ve öğretmen Teşkilatı Esasiye Kanununun 2.maddesinde yazılı Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve İnkılâpçılık prensiplerini Türk Milletinin yükselmesi için ana prensipler bilerek çalışacaklar, bu prensipleri hiçbir engel tanımadan hayata tatbik edebilen insanlar olacaktır.



Köy Enstitülerinin programları; akademik, teknik ve tarım okullarının programlarından tamamen farklıydı. Enstitüler yıl boyunca açıktı ve öğrenciler 45 günlük bir tatile sırayla giderlerdi. Ancak tatilde bile öğrencilerin Enstitü ile ilgili sorumlulukları vardı. Öğrencilerden tatil dönüşünde köylerinden topladıkları bitki ve hayvan türleri örneklerini, el zanaatı işlerini, halk türküleri örneklerini Enstitüye getirmeleri beklenirdi. Bunun yanı sıra öğrencilerden, köyleri konusunda bilgi toplamaları ve Enstitüyü köylerinde temsil etmeleri de istenirdi.

  • Köy Enstitülerinin programları; akademik, teknik ve tarım okullarının programlarından tamamen farklıydı. Enstitüler yıl boyunca açıktı ve öğrenciler 45 günlük bir tatile sırayla giderlerdi. Ancak tatilde bile öğrencilerin Enstitü ile ilgili sorumlulukları vardı. Öğrencilerden tatil dönüşünde köylerinden topladıkları bitki ve hayvan türleri örneklerini, el zanaatı işlerini, halk türküleri örneklerini Enstitüye getirmeleri beklenirdi. Bunun yanı sıra öğrencilerden, köyleri konusunda bilgi toplamaları ve Enstitüyü köylerinde temsil etmeleri de istenirdi.



KÖY ENSTİTÜLERİNİN KAPATILMASI

  • 2.Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru 1945 yılında Sovyetler Birliği’nin lideri Stalin'in Türkiye'den Kars, Ardahan ve Artvin’i ve Boğazlarda askeri üs istemesi üzerine, Milli Şef de ABD'den askeri destek istemişti. Bu desteği vermeye hazır olduğunu belirten ABD,Truman Doktirni ile yardıma başlamıştı ama karşılığında Türkiye'de serbest seçimlere dayanan demokrasi düzeninin yerleştirilmesini ve Milli Şeflik, "5 yıllık kalkınma planları" ve "Köy Enstitüleri"leri gibi Sovyet sistemine benzer uygulamaların kaldırılmasını talep etti.



KÖY ENSTİTÜLERİNİN KAPATILMASI

  • 1946 yılında hükümetin yaklaşan seçimleri yitirme kaygısıyla CHP içinden muhalif milletvekillerinin başını çektiği örgütlü muhalefetin kampanyasıyla, müfredatında ve yapılanmasında kuruluş amaçlarından uzaklaşan değişiklikler yapıldı. İlerleyen yıllarda da, daha önceleri sıkı sıkıya bağlı olduğu "iş için iş içinde eğitim" ilkesinden uzaklaştırıldı. Önceleri yaratıcılığın ön plana çıktığı eğitim anlayışının yerine giderek geleneksel, ezberci eğitimin yerleştiği öğretmen okullarına dönüştürülerek 1945'te kapatıldılar.



KÖY ENSTİTÜLERİNİN KAPATILMASI

  • Cumhuriyet Halk Partisi içinden Köylüyü topraklandırma Yasasına karşı çıkan bir kesim milletvekili Demokrat Partiyi kurdu. Bu parlamenterler içinde Atatürk Devrimlerine karşı olup tek parti diktatörlüğünde bu düşüncelerini açığa vuramayanlar olduğu, Atatürk devrimlerine muhalefet hisleri besleyen ancak bu karşıtlıklarını ortaya koymaya cesaret edemeyen siyasi ve toplumsal yapının bir karşı devrim atağı başlatarak Köy Enstitülerinin kapatılmasını sağladığı iddia edilmiştir. Hasanoğlan Köy Enstitüsü eski müdürü Rauf İnan ve Hıfzı Veldet Velidedeoğlu,Köy Enstitülerinin kapatılmasının Atatürk Devrimleri karşıtlarınca başlatılan bir Karşı Devrim hareketi olduğunu söylemişlerdi. 1945 yılında Köy Enstitüleri hakkında komünistlerin, dinsizlerin yetiştiği fuhuş yuvaları olduğu söylenerek saldırı kampanyaları başlatılmıştı. Parlamentoda bütçe görüşmelerinde milletvekili Emin Sazak'ın Köylere giden enstitü mezunları kendilerini birer Atatürk zannediyorlar demesi üzerine,Hasan Ali Yücel Bu çocukların her birinin birer Atatürk olması temenni edilir şeklinde cevap vermişti. Köy enstitüleri 1954 yılında kapatılmıştı.



Köy Enstitülerine yöneltilen ve kapatılmaları ile sonuçlanan belli başlı eleştiriler

  • Enstitülerde öğrenciler tek tip üniforma giyiyordu ve enstitü müdürü bile buna uyup aynı üniformayı giyiyordu.

  • Öğrenciler bizzat yönetime katılıyorlardı. Bu ve benzeri sebepler ile enstitülere komünistlik suçlamaları yapılıyor arada bir ihbar mektuplarını dikkate alan polisin baskınlarına uğruyordu.

  • Kız öğrencilerin erkek öğrenciler ile karma eğitim görmesi sonu gelmez dedikodulara neden oluyordu.

  • Köylüler okul ve enstitü inşaatlarına yardım ile devlet tarafından mükellef kılınmıştı. Bu zorlamalar köylülere angarya olarak geliyordu.

  • Öğrencilerin boğaz tokluğuna öğrenim görecekleri kendi okullarının inşasında çalıştırılmaları eleştirilmekteydi.

  • Köylere atanan öğretmenler yörenin toprak ağalarıyla sorunlar yaşıyorlardı. Bu geçimsizlikler köy öğretmenlerinin toprak ağalarının seçtirdiği milletvekillerine şikayet olarak ulaşıyordu. Bu durum toprak sahiplerinin durmaksızın Ankara'ya baskı yapmalarına neden oluyordu.



KÖY ENSTİTÜLERİNİN TÜRK EĞİTİM TARİHİNDEKİ ÖNEMİ

  • Köy Enstitüleri, kuruluşundan itibaren Atatürk Devrimlerinin itici gücü olma yolunda hızla yol almış, kapatılana kadar, buralardan birçok öğretmen, eğitmen ve sağlık memurunun yanısıra, Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran ve Dursun Akçam gibi önde gelen yazarlar ve düşünürler yetişmişlerdir.

  • Gerçek anlamda devrimci bir hareket olan Köy Enstitüleri çağın en ileri eğitim modeliydi. Anlayan, düşünen, sorgulayan ve üreten bireyler yetiştirmiştir. Köy Enstitüleri üretim ve kültür eksenli olduğu için öğrencilerin öz güvenini geliştirmiştir.

  • Türkiye'de bilimsel düşünceyi köylere kadar götürmüştür. Ancak, toplumumuzun eğitim düzeyi, demokrasiyi sindirme bilinci, soğuk savaş koşulları ve batının baskısı sonucu ne yazık ki bu kazanım korunamadı.



KURULUŞUNDA EMEĞİ GEÇENLER

  • Mustafa Kemal Atatürk : “Okul, genç dimağlara insanlığa saygıyı, ulusa ve yurda sevgiyi,onuru, bağımsızlığı öğretir.... Yurdu ve milleti kurtarmaya çalışanların aynı zamanda mesleklerinde namuslu birer uzman olmaları gerekir. Bunu sağlayan okuldur. Eğitim programımızın temeli, bilgisizliğin yok edilmesidir. Bunu yok etmedikçe yerimizdeyiz. Yerinde duran bir şey geriye gidiyor demektir.”



KURULUŞUNDA EMEĞİ GEÇENLER

  • Hasan Ali Yücel : "Biz, istiklâl mücadelesinden itibaren sosyal hayatımızda yaptığımız büyük devrimleri köylere götürecek adam yetiştirmek isteriz. Çünkü, ümmet devrinin böyle bir adamı vardır. Bu, imamdır. İmam, insan doğduğu vakit kulağına ezan okuyarak, vefat ettiği vakit mezarının başında telkin verene dek, doğumundan ölümüne kadar bu cemiyetin manen hâkimidir. Bu manevi hakimiyet, maddi tarafa da intikal eder. Çünkü köylü hasta olduğu vakit de sual mercii imam olur. Biz imamın yerine, köye devrimci düşüncenin adamını göndermeyi isteriz. İmam basıl doğarken ezan, vefatında telkin ile doğuştan ölümüne kadar elinde tuttuğu küçük toplumun hâkimi ise, önderi ise, bizim ki de bir taraftan maddi, diğer taraftan manevi köyün imamı olsun. Ve imam nasıl onun çocuğunu okutuyorsa (Elif be'den başlayıp amme tebareke'ye kadar) bizimki de onun çocuğunu okutsun. Çocuğunu okutmak için bu otoriteyi elde etmesi lâzımdır, düşüncemiz bu idi."



KURULUŞUNDA EMEĞİ GEÇENLER

  • İsmet İnönü : ‘Köy Enstitülerini Cumhuriyetin eserleri içinde en kıymetlisi , en sevgilisi sayıyorum. Köy Enstitülerinden yetişen evlatlarımızın muvaffakiyetlerini ömrüm boyunca yakından ve candan takip edeceğim.’



KURULUŞUNDA EMEĞİ GEÇENLER

  • İsmail Hakkı Tonguç : “Bizce adam demek, iş gören, işi başarabilen adam demektir. İş yapmadan sadece söyleyen, yada yazan insana biz iyi adam demeyiz, iş görmeyen bir insanın dürüst, akıllı olacağına da inanmayız. Böyle insanların bir ulusu iyi yola götürdükleri görülmemiştir. Beceriksiz insanlar vatanı sevdiklerini söylerler,ama bu boş ve havada bir sevgidir. Çalışan, iş gören insanlar böylelerini sevmezler. Bizce köylü ile okur-yazar arasındaki ayrılığın nedeni budur.”



Sonuç olarak ;

  • Köy Enstitüleri eğitim modeli, bireylere olayların farkına varabilme yetisi kazandırıyordu. Kendi bilincine varan, ülkesinin ve dünyanın değerlerinin farkına varır. Bu da yurttaşlık bilincini yaratır. Ancak ülkemizi bu duruma getiren soğuk savaş mantığı sahipleri, ülkemizin geleceğe yönelik yetişmiş insan yetiştirme projesini erken fark ettiler ve engelleyebildiler.

  • Köy Enstitüleri’nin kapanması ülkemizin bağımsızlık politikasının kırılma noktası ve miladı olarak görülebilir. Bu tarihten sonra eğitimin dokusu ve felsefesi değişmiş, köylere kültürel ağırlıklı eğitim, yerini ezberci eğitime bırakmıştır. Cumhuriyetin temel hedefi olan köylüyü aydın çiftçi durumuna getirmek yerine sahipsiz, kendi sorunlarını devlete iletemeyecek kadar yalnız ve aciz bırakılmış, çaresiz durumda görmek hepimizi rahatsız etmektedir. Köy Enstitüleri’nin temel espirisi, bu eğitim modeli kişinin kendi farkına varılabilirliğini kazandırmasıydı. Anlıyor, düşünüyor, sorguluyor ve üretiyor. Yaptığı işin verdiği mutluluk ile yaşamına anlam katabiliyordu.



DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ

  • 2005470080 BESTE SELAY ÖZÖLKE

  • 2006470055 AYŞE NUR ÖZİL



Yüklə 445 b.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin