D- Lut Kavmi ve Azabı
Hz.Lut, Haran’ın oğludur. Hz.İbrahim’in kardeşinin oğludur. Hz.İbrahim’e iman etti ve onun gösterdiği yol üzere hidayet buldu.177 Yaptığı yolculuklarda Hz.İbrahim’e tâbii oldu. Mezepotomya bölgesinde onunla beraber oldu. Sonra Mısır’da, daha sonra da Ürdün’ün doğu taraflarında Şam(Suriye) bölgesinde Sodom’da yerleşti.178
Lut kavminin helak edilme sebeperi şunlardır:
1-Tüccarların yollarını kesmeleri179
2-Erkeklerle cinsel ilişkide bulunmaları180
3-Peygamberlerine karşı gelmeleri ve Allah’ın meleklerine çirkin saldırılarda bulunmaları181
Lut kavminin azabının durumları şunlarıdır.
-
Gökten taş yağması182
-
Altlarının üstlerine geçirilmesi183
-
Sayha184
İlk olarak ele alacağımız helak nedeni eşkıyalıktır. Eşkıyalıkla ilgili Hz.Şuayb’in kavmi Medyen Halkı anlatılırken bilgi verilecektir.
Lut kavminin bir diğer helak nedeni eşcinselliktir. Yüce yaratıcı her şeyi dişi ve erkek olarak yaratmış, her türü ötekinden farklı ve üremeleri için diğerine tamamlayıcı şekilde varlık alemine çıkarmıştır. İşte insanoğlundaki bu farklılık, bir amaca hizmet etmek içindir. Bu iki insanın çocukları ile birlikte bir yuva kurmaları içindir. Zira aile, insan oğlunun uğruna yaratıldığı medeni hayatın temelidir. Bundan dolayı kadın ve erkeğin vücutları, cinsi arzularını tatmin ve insan neslinin üremesi için gerekli tabii fonksiyonu yerine getirebilmelerine müsait bir şekilde ve yekdiğerini tamamlayıcı yapıda yaratılmıştır. Binaenaleyh, bu cinsi arzuyu gayri meşruu yollardan tatmin eden kişi, bir defada aynı zamanda bir çok suçun faili haline gelir.
-
Şehvetin kurbanı olan kişinin fizik, zihin ve ahlakî yönleri zarara uğrar.
-
Kendi türüne ve tüm aleme karşı gereken haklarını ve vazifelerini yerine getirmeden, salt cinsi zevkler peşinde koşması, tabiata karşı ihanet ve vefasızlık suçu işlemiş olur.
-
Yine bu kişilerin topluma karşı vefasızlık etmiş olurlar.185
Kur’an-ı Kerimdeki azabı hak etme nedenleri içinde en iğrenci budur. Hatta onlar bu konuda öyle iğrençleştiler ki bu fiili aleni yapar hale geldiler.186
Olayı toplumsal boyutuyla inceleyecek olursak, her insanda cinsel istek ve arzu vardır ve bunu tatmin etmek durumundadır. Allah Teala bu arzuyu tatmin için meşrû yollar koymuştur. Evlilik ve aile hayatıyla karşı cinslerin birbirleriyle tatmin olması sağlanmıştır. İşte Lut kavminin yapmış olduğu bu çirkin fiil sonucu kadınlarda fıtratlarında bulunan cinsel arzuyu tatmin durumunu meşrû olmayan yönlere kaymasına neden olmuştur. Bu durumda da kadınlar arası cinsel meyil (lezbiyenlik) ortaya çıkar. Toplumun ifsadına yol açar. Bu eşcinsellik bugünkü toplumda da yaygındır. İşte böyle fiil işleyenlerin cezası büyük bir azab ve yok olmadır.
Lut kavminin helak olmasının bir diğer nedeni de elçilerin karşı gelmeleri ve onun tebliğine uymamalarıdır. Allah Teala Hz.Lut’u kavmine elçi olarak gönderince Hz.Lut onlara Allah’tan korkmalarını, kendisinin emin bir elçi olduğunu ve kendisine itaat etmelerini istedi. Dünya da daha önce hiç kimsenin yapmamış olduğu eşcinselliği bırakmalarını söyledi. Onların cevabı ise “şu temiz kalmak isteyenleri beldenizden çıkarın” demek oldu. Hatta hatta onlar azab için gelen erkek suretinde ki meleklere sarkmaya çalıştılar. Allah Teala Lut’a ve inananlarına bölgeyi terk etmelerin emretti. Onlarda emre uydular ve bölgeyi terk ettiler. Şimdi Lut kavminin azabını inceleyelim.
İlk olarak gökten taş yağdırılmasına gelince ayetlerde farklı farklı ifadeler geçmektedir. Araf suresinde “onların üzerine taş yağdırdık” ifadesi geçerken, bir başka ayette ise “onların yağmuru ne kötü olmuştur” ifadesi vardır. Taş yağdırmayla ilgili en açık ifade Hicr suresi 74.ayette geçer. “onların üzerine çamurdan pişirilmiş taş yağdırdık” ifadesi vardır onların üzerine yanardağdan fışkıran lav, kükürt ve kızgın taşlarla gelen bir helak geldiği belirtilmektedir.187
Ayrıca Lut kavminin altının üstüne getirildiği Hicr suresinde belirtilmektedir. Burada Lut kavminin açıkça bir çöküntü depreminin yakaladığı görülmektedir.
Taş yağdırılması hakkında da sözü geçen taşların oldukça hızlı esen fırtına ve kasırgalarla getirilmiş olması yahut ta yer kürenin kendisine çektiği bir yıldızın parçalanmış kalıntılarından olup, dağılmış meteorlar olması muhtemeldir.188
Sayha hakkında daha önce bilgi verilmişti. Burada şunu göz önüne almak gerekir ki kavimleri yok eden tabiat olaylarıdır ve bu tabii olayların başlangıcı Allah Teala tarafındandır. Çünkü Allah Teala azaptan önce bölgeyi terk etmesini peygamberinden ve inananlardan istemiştir.
E- Medyenliler, Eykeliler ve Azapları
Medyen, Ürdün’ün doğu taraflarında Hicaz yolu bölgesinde Maan topraklarında sakin olan bir Arap kabilesidir. Bunlar Hz.İbrahim’in soyundan gelirler. Hz.Şuayb ve Medyenliler ile Eykelilerin kıssası Kur’an-ı Kerim’de Hz.Nuh,Hud, Salih ve Lut’tan sonra beşinci kıssa olarak anlatılır. Hz.Şuayb’da Araplara gelen peygamberlerdendir.189 Eyke, yumuşak ağaç bitiren bataklık demek olup, Medyen’e doğru deniz sahilinde bir mevkinin adıdır. Burada oturan bir topluluk vardı. Ancak Şuayb onlardan değildi. Ama onlara elçi gönderildi. Onun için Şuayb’a onlardan için kardeşi denilmemiştir.190 Süleyman Ateş’e göre Eyke, Medyen’in diğer adıdır. Eyke adlı bir ağaca taptıklarından dolayı bu ad verilmiştir. Eykelilerle Medyenliler aynı vasıflarla nitelendirilmiştir.191
Medyen ve Eykelerin helak edilme sebepleri şunlardır:
1-Şirk koşma
2-Ölçü ve tartıda hile
3-Bozgunculuk yapmak
4- Eşkiyalık
5-Peygambere karşı gelmek
6-Ahiret gününe inanmama(umudunu kesme)
Medyenlilerin helak eden azap Racfe; Eykelileri yok eden azap ise Zulle günü(Gölge günü)azabıdır.
Hz.Şuayb, kavmine iki ana esasa dayalı beş mükellefiyet emretmiştir. Allah’ın emrine gereken tazimi göstermemek ki bunun kapsamına tevhid ve risalet girer. Bir de Allah’ın yarattıklarına karşı olmak ki bunun kapsamına da ölçü ve tartıyı eksik yapmak, fesat çıkarmayı terk etmek girer. Beş mükellefiyet şunlardır.
1-Allah’a ibadeti emredip ondan başkasına ibadeti yasaklamak
2-Peygamber olduğunu tebliğ
3-Ölçü ve tartının eksik yapılması
4-İnsanların mallarına hıyanet etmek ve haksız yere mallarını almalarını yasaklanması
5-Fesadın yasaklanması192
Medyen ve Eykelilerin başlıca azap nedeni olan şirk konusunu daha önce işlemiştik. Medyenliler ve Eykelilere de, Hz.Şuayb Allah’a ibadet etmelerini ve Allah’tan başka ilah olmadığını bildirdi.193 Her kavim gibi başlangıçta Allah inancı olan Hz.Şuayb’in kavmi daha sonra şirk gibi korkunç bir uçuruma düştüler. İnançtaki bu bozukluk ahlaki çöküntüye de neden oldu. İnsanların mallarını eksik tarttılar, eşkıyalıkla mallarını gasbettiler. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarttılar. İşte bu başlangıcı şirk ve sonucu ahlaki çöküntü olan bir süreçtir.
Ölçü ve tartı da hile her türlü ticari olayı kapsar. Çünkü insanlar alışverişlerini bu iki ölçüyle yaparlar. Bu hile toplumun mekanizmasını bozar. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapar. Buna bağlı olarak da asayiş bozulur. Çünkü devlet adamlarının göz yumması olmadan bunlar bu ticarî işlemleri yapamazlar. İnsanların güven duygusu yok olmuş olur. Böyle bir ortamda insanlar devletine başkaldırmış olur. Güvenlik ortadan kalkar. Yeryüzü fesada uğrar.
Eşkıyalık ise dış ticaret olayına sekte vurur. Bir ülkenin gelişimi için ülke dışıyla ticaret yapmak elzemdir. Ülkenin zenginleşmesi, refaha kavuşması için ticaret yapılması, malların sirkülasyonu ve para dolaşımı gereklidir. Kervanların engellenmesi dış ticarete vurulan önemli bir darbedir. İnsanların malları yok olur. Ticarete olan güven yok olur. Ayrıca seyahat özgürlüğü de yok olur.
“Kur’an’a göre dünyadaki karışıklık ve düzensizliğin ana kaynağı, insanın Allah’a ibadetten ayrılıp başkalarına ve nefsine kulluk etmesi, Allah’ın yol gösterici hidayetini bırakıp ahlakî, içtimaî ve kültürel yapısını inşa etmesi için başkalarının kılavuzluğu altına girmesidir. Bu durum fesadı ve buna bağlı olarak diğer kargaşa ve düzensizlikleri doğurduğu için bunun kökünden kazınıp atılmasını amaçlar. İşte bu geçen fesat hali insanın veli, koruyucu ve yardımcı olarak Allah’tan başkasını kabul etmesiyle başlar. O halde, düzen ancak tek veli, koruyucu ve yardımcının, yalnız Allah olduğunu bilmekle tekrar sağlayabilir.”194 İşte bu noktada peygamber gelir ve Allah’ın emrettiğini insanlara tebliğ eder. Hz.Şuayb’de tebliğ görevini yapmaya çalıştı. İnsanlardan bir grup onlara inandı, bir grup inanmadı. İnanmayanlar, bütün yalancılar gibi tebliğ görevine karşı amansız mücadele verdiler. Hatta dilleriyle azabı bile istediler, alay ettiler ve sonunda azabı hak ettiler.
Medyenlilerin azabı Racfe’dir.195 Racfe ile ilgili bilgi daha önce verilmişti.
Eykeliler ise Yevmi’z-Zulle(Gölge Günü) azabı ile cezalandırılmıştır.196 Allah Teala Eykelilerin azabını takdir edince, bunlara yedi gün yedi gece şiddetli bir sıcaklık vermiş, nefesleri tıkanıyormuş gibi oldular, evlerinin içine sokuldular. Duramadılar. Sahraya fırladılar. Derken bulut, güneşe gölge olmuş. Bir serinlik, bir lezzet duyar gibi olmuşlar. Sevinçle birbirlerine seslenerek bulutun altında toplanmışlar. İşte o sırada o gölgelik Allah tarafından bir ateş halinde üzerlerine inmiş, hepsini yemiş ve bitirmiştir. Böylece üzerlerine ,istedikleri gibi gökten bir parça düşürülmüş demektir.197
F-Nemrud, Kavmi ve Azabı
Hz.İbrahim’in Paygamber olarak gönderildiği bir kavimdir. Bu kavim putlara tapıyordu. Putperestlikte son sınıra varmışlardı. Hz.İbrahim’in babası da kavminin ileri gelenlerinden ve azgınlıkta önde gidenlerindendi. Bu kavmin azabının ne olduğu hususunda Kur’an’da bir bilgi bulunmamaktadır.
Hz.İbrahim’in Kıssası; Meryem, Şuara, En’am, Saffat, Zuhruf, Zariyat, Nahl, İbrahim, Ankebut, Bakara, Mümtehine ve Hacc surelerinde anlatılmaktadır.
Nemrut’ta kavminin içinde ilahlığını ilan etmiş,Hz.İbrahim’le cedelleşmiş, onu alt edememiş ve en sonunda onu ateşe attırmıştır.198 Hz.İbrahim,putların cansızı varlıklar olduğunu, bırakın başkasını yaratmayı kendilerine bile faydası olmadığı kavmine çok güzel bir misalle anlatmıştır. Bütün putları kavminden gizli olarak kırmış ve baltayı büyük putun boynuna asmıştır. Kavmi onu çağırdığında putları kırma işini kendinin değil de o büyük putun yapmış olabileceğini söylemiştir. Onlarda putların bir şey yapamayacağını söyleyerek kendi dilleriyle itirafta bulunmuşlardır.199
Hz.İbrahim,kavmi tarafından ateşe atılmış fakat ateş ona bir zarar vermemiştir.200 Allah Teala onu ve inananları kavminden kurtarmıştır.201
G- Firavun, Kavmi ve Azabı
Firavun, Mısır medeniyetinin genel olarak Krallarına verilen bir unvandır. Bizans krallarına Kayser;İran krallarına Kisra denildiği gibi.
Hz.Musa’nın adı Kur’an-ı Kerim’de 130’dan fazla yerde anılır. Kur’an’da en çok kıssası anılan peygamberdir.
Firavun ve halkının azabı hak etme nedenleri
1-Firavun’un kendini ilah ilan etmesi
2-Hz.Musa ve kardeşinin risaletini kabul etmemeleri
3-Firavun kavminin küfürde ısrar etmeleri
4-Hz.Musa ve Harun’u öldürmek istemeleri
5-İstihza
6-Kibirlenmeleri
Firavun ve halkının azapları
1-Kuraklık 2-Tufan 3-Cerad 4-Kummel 5-Kurbağa 6-Kan 7-İğrak
Kur’an-ı Kerim’de çok kere zulüm kelimesi ile fısk kelimesi küfür ve şirk manasına kullanılır. Zira gerek şirk, gerekse küfür zulmün en iğrenç şeklidir. Gerek küfredenler, gerekse şirk koşanlar en büyük hakikate karşı haksızlık etmekte, dünya ve ahirette kendilerini helake sürükledikleri için kendi kendilerine zulmetmektedirler. Ayrıca insanları bir tek Allah’a kulluktan çıkarıp muhtelif tanrılara ve sayısız putlara kul etmelerinden dolayı insanlara da zulmetmektedirler.202 Araf suresinde yüce Allah Firavunu zalim vasfıyla nitelemektedirler.
Aynı ayette, müfsitler kelimesi de kafirler ve zalimler kelimesiyle de aynı manaya gelmektedirler. Onlar Allah’ın ayetine zulmetmekle inkar etmişlerdir. Onlar bozguncudurlar, çünkü inkar etmekle zulme dalmışlardır. Hayat ancak tek bir Allah’a iman ve bir tek ubudiyet esasına dayandığı zaman doğru yolu bulur. İnsanların hayatında ubudiyet yalnız Allah için olmadığı zaman yeryüzü bütünüyle bozguncularla dolar. Tek başına Allah’a kulluğun manası insanlara hakim bir tek efendinin bulunmasıdır. Kulların ibadet ve kulluk vazifesini yalnız tek bir yaratana karşı ifa etmeleridir. Beşerin değişik arzularına ve basit şehevi duygularına mahkum olmadan insanların hayatları boyu sadece Allah’ın şeriatına boyun eğmeleridir. Meydanda kulların omuzlarına bir takım çeşitli tanrıların bulunması halinde insanların düşünce sistemleri bozgunluğa duçar olacağı gibi hayatlarının her tarafını da bozgunluk sarar. İnsanların hayatı, yeryüzünün imarı ancak kulların yalnız başına şeriat, ibadet ve akide olarak Allah’a kul olduğu vakit mümkün olabilir.203
Firavun ve adamları, yeryüzünde ki saltanatları onları şımartmış, kibir ve gurur yüküyle yüklenmelerine neden olmuştur. Çünkü yeryüzünde hakim oldukları bütün insanlar kendilerine hürmet ve saygı gösteriyorlardı. Her dediklerini yaptırabiliyorlardı. Yeryüzünde ünlerine, isteklerine karşı çıkabilecek hiç kimse görmüyorlardı. Bütün bu düşünce sistemi, kibir ve azametleri kendilerini ilah sayabilecek kadar sapkınlıklarını ilerletti ve Firavun kendisini ilah ilan etti.
İşte bu sırada kendi sarayında yetişmiş biri kendisine karşı çıkıyor ve tekbir yaratıcıya inanmasını, ona kulluk etmesini emrediyordu. Kalpleri küfür mührüyle kapanmış, gözleri kibir perdesiyle örtülmüş, sahte ilahlık peşinde bocalayıp duran Firavun,Hz.Musa’nın bu tebliğine karşı çıktı. Gösterdiği mucizeleri basit birer illüzyon zannetti. O,sihirbazlarının gözlerini boyaması ile aklını bağlamıştı. Gördüğü hakikati birer oyun ve eğlence zannediyordu.
Hz.Musa, Firavun’a gösterdiği mucizeler şunlardır: Elinin beyazlaması, Asa’nın yılana ve ejderhaya dönüşmesi gibi. Büyücüler hakikati gördüler. Musa’nın taptığının sihir olmadığını anladılar. Onun rabbine iman ettiler. Firavun’u, büyücülerinin imanı bile yola getiremedi. Firavun büyücülerine ve İsrail oğullarına azap(işkence) etti. Hatta Hz.Musa ve Harun’u öldürmeye bile teşebbüs ettiler.204 Firavun’un halkı da onlara inanmadılar. Mucizeler geldiğinde zor durumda kalıyorlar.Hz.Musa’ya inanacaklarını söyleyip azabın kaldırılmasını talep ediyorlardı. Azap kaldırılınca ise tekrar küfürde devam ediyorlardı.205
Firavun’un azabı hak etme nedenlerinden biri de Allah, peygamberi ve mucizeleri ile alay etmeleridir. Hz.Musa rabbini ona anlatınca, O Haman’a kendisine bir kule inşa etmesini ve onunla Musa’nın rabbine ulaşacağını iddia etmektedir.206
Firavun ve kavminin azapları şunlardır:
Firavun ve kavmine gönderilen azap çeşitleri Araf Suresinde anlatılmaktadır. Buradaki ayetlerde küfür ve yalanlama tehlikesinden uzaklaştırmak için, kökünü kazıma şeklinde ki azap inmeden önce gelen çeşitli azaplar zikredilmiştir. Köklü azap ise İsrail oğulları kurtulduğu halde Firavun’un denizde boğulmasıdır.207
Firavun halkının başına gelen ilk azap yıllarca süren kuraklık ve ürün kıtlığıdır.208 Bu azap, ilk korkutma işaretiydi. Ayeti kerime’de geçen “es-Sinîn” kelimesi Arap dilinde kuraklık, kıtlık ve şiddet seneleri için kullanılır. Hele bir de bu Mısır arazisi gibi verimli mahsûlü bol arazide olursa artık bu dikkati çekici, kalplerin titremesine vesile olan, sarsıntılar meydana getiren ve düşünmeye,uyanmaya çağıran bir hadise olur.209 Kuraklığın ve ürün kıtlığının sebebi düşünüp ibret almaları yani küfürlerinden ve Allah’ın ayetlerin yalanlamaktan, İsrail oğullarına zulümden vazgeçsinler, Rab olarak Allah’a iman etsinler. Hz.Musa’nın davetine uysunlar.210 Fakat onlar ibret almıyorlar. Çünkü ibret almak, gayb aleminin ifadesidir. Oysa hisleri katı, kalpleri, cahil ve kör kimselerdir. İşte Firavun ve erkanı da uyarıcılara karşı uyanmadılar.211 Onlara bir iyilik geldiği zaman: “Bu bizim hakkımızdır” der,bir fenalığa uğrarlarsa da, bu Musa ve onunla birlikte olanların uğursuzluğu sebebiyledir, derler.212
İşte Firavun ve taraftarları bu mucizelere inanmamaları üzerine Allah Teala onların üzerine Tufan gönderdi.213 Tufan, ekinleri ve meyveleri yok edecek derecede aşırı yağmur yağmasıdır.214 Firavun ve sosyetesi inanacaklarına söyleyerek Hz.Musa’dan azabın kaldırılmasını istediler. Ama azap kalkınca tekrar eski karanlıklarına geri döndüler.215
Allah Teala, Firavun ve mele’lerinin üzerine Cerad(çekirge) gönderdi. O çekirgeler bütün ekinleri, meyveleri, kapıları, evlerini, tavanlarını hatta elbiselerini yedi. Fakat İsrail oğullarının evlerine bir tane bile çekirge girmedi. Onlar Musa’dan yardım istediler. Yedi gün sonra bu durumdan kurtuldular.216
Daha sonra başlarına “kummel” musallat oldu. Kummel hakkında birkaç farklı görüş vardır: 1- Ekin Kurdu217 2- Güve,kene, küçük sinek, pire, sivrisinek, kımıl218 3- a)Henüz tohumundan çıkmış ve kanatlanmamış çekirge yavrusu b)Buğday güvesi(biti) c) genel manada siyah ve küçük haşerat ve böceklerdir.219 Bunlar ekinleri ve yeşil olan her şeyi yok ettiler. Yine Hz.Musa(a)’dan yardım istediler, bu hal kaldırıldı. Onlar yine eski hallerine döndüler.
Bu seferde başlarına kurbağalar gönderildi. Kurbağalar evlerine girdiler. Kaplarına ve yiyeceklerine, yataklarına doldular. Öyle ki yemek yiyemez ve uyuyamaz hale geldiler. Firavun kavmi yine yardım istediler. Onlardan bir daha eski hallerine dönmeyeceklerine dair söz alındı fakat onlar sözlerinde durmadılar ve eski hallerine döndüler.220
Bunun üzerine Allah Teala onların üzerlerine kan gönderdi. İçecekleri her şey kan oldu. 221
Bütün bu azaplara karşı Firavun ve ileri gelenler, karşı geldiler. Hakkı görmemekte ısrar ettiler. İsrail oğullarının Mısır’ı terk edişinden sonra onları Kızıldeniz’e kadar takip ettiler ve onları kıstırdılar. Allah Teala Hz.Musa’ya, denize asasıyla vurmasını emretti. Hz.Musa’da asasıyla vurunca deniz ikiye yarıldı ve İsrail oğulları karşıya geçtiler. Firavun ve ordusu da onları takip ettiler fakat onlar tam denizin ortasında iken deniz birbirine kavuştu ve Firavun ve ordusu yok oldu. 222
H- İsrailoğulları ve Azapları
İsrail, Hz. Yakup’un ikinci adı veya lakabıdır. Onun soyundan gelenlere Tevrat’ta Beney Yisrael, Kur’an’da Benu/Beni İsrail ( İsrailoğulları) denilmektedir. Kur’an’da iki yerde geçer.223Tevrat’a göre Yakup’un soyundan gelenler, gerek Mısır’da gerekse Mısır’dan çıktıktan sonra çölde ve Ken’an diyarında İsrail veya İsrail oğulları diye de adlandırılmıştır. Saul’ün ölümüne kadar bu iki isim, on iki kabileden oluşan halkın tamamını kapsamak üzere kullanırken zamanla siyasi ve coğrafi şartlar kelimenin çeşitli dönmelerde farklı anlamlar kazanmasına sebep olmuştur. Krallığın ikiye bölünmesinin (M.Ö. 930) ardından on kabileden oluşan kuzeydeki krallık İsrail adını almış, bununla birlikte o dönemde ve Babil esareti sonrasında İsrail kelimesi bütün kabileleri kuşatıcı anlamını da muhafaza etmiş ve gelecek nesillere geçmişin şanlı hatıralarının aktarılmasında ve gelecekteki Mesihî krallık hayalini canlandıran bir kavram olarak varlığını sürdürmüştür.224
İsrail oğulları’nın Azabı hak etme Nedenleri
1. Buzağıya tapınma225
2. Nankörlük:
a- Firavun’dan kurtulmalarına karşı nankörlük226
b- Bıldırcın ve kudret helvasına karşı nankörlük227
c- Kayadan su çıkarma228
3. Sözlerinde durmamaları229
4. Elçilerini yalanlamaları veya öldürmeleri230
5. Allah’ın cihad emrine karşı korkaklık göstermeleri ve Allah’la istihza231
6. Kutsal kitaplarını (Tevrat’ı) tahrif232
7. İhanet233
8. Allah’a karşı yalan uydurmaları234
9. Allah’ın emrini yerine getirmekte nazlanmaları235
10. İfsat236
11. Sebt (Cumartesi) yasağını çiğnemeleri237
İsrail oğulları’nın Hak Ettikleri Azaplar:
1-Samirin azabı238
2- Maymuna çevrilme239
3- Zillet, meskenet, gadab240
4- Sürgün241
5- Saika242
6. Racfe243
1- İsrailoğulları’nın Azabı Hak Etme Nedenleri
a- Buzağıya Tapınma
İsrail oğulları, Allah’ın ayetlerini, büyük kudretini, Firavun ve ordusunu helak ettiğini, kendilerini ise kurtuluşa ve selamete ulaştırdığını gördükten sonra, son derece de büyük bir cehalet, sapıklık ve nimeti inkar içine girdiler. Musa’dan, putlardan bir ilah edinmesini istediler. Heykellere tapan Mısırlılar’a benziyorlardı. Sanki, onlar, Musa’nın kendilerini çağırdığı tevhidin manasını bilmiyorlardı. Onların gördükleri kavim Kenaniler’dendir. Taberi onların sığır suretinde bir takım putlara taptıklarını söyler. Onun için bu, ondan sonra, onlarda buzağıya tapma duygusunu uyandırdı.
“Onlar şöyle dediler: Ey Musa! Bize de onların ilahları gibi, ibadet edip tapacağımız put yap.”244 Bununla ondan, kendilerine bir put belirlemesini istediler. Bu, onların maden, yada taştan ilah yapma hususunda Mısır’dan etkilendiklerini gösterir. Hz. Musa, büyük bir mucizeyi gördükten sonra onların böyle bir istekte bulunmalarını hayretle karşıladı. Onların bu yaptıklarında ve bu isteklerinden daha büyük cahillik olamazdı.245
Putları Allah’a vasıta kılmak küfürdür. Allah’ın dışında ibadet edilen varlıklara ister Alemin İlahı olduğuna inanılsın aynıdır. Çünkü ibadet, tazimin en son noktasıdır. Tazimin en son noktası da, ancak nimet ve ikramda bulunan layıktır. 246
Musa cevabını şöyle tamamladı: Şu heykellere tapanların inandıkları batıl din, yok olmaya mahkumdur ve ibadet diye işledikleri amelleri de boşa çıkar.247
Sona Musa onlara şöyle dedi: “Göklerin ve yerin yaratıcısı, bu nimetleri size veren Allah’tan başkasını mı sizin için mabut olarak isteyeyim. Allah’ın kendilerini Firavun’un esaretinden, zillet ve şerefe, mülk ve saltanata kavuşturduğunu, düşmanlarından intikam aldığını, onlara ise iyi muamele ettiğini hatırlattı.”248
Hz. Musa (a.s.)’ın kendisine vaat ettiği söz üzere, Rabbiyle münacatta bulunmak için Tur dağına gitmesinden sonra İsrail oğulları, Kiptilerden ödünç olarak aldıkları ve Allah’ın Firavun’u helakinden sonra ellerinde kalan, altın ve gümüş gibi ziynet eşyasını Samiri’ye verdiler. Samiri onlara bir buzağı heykeli yaptı. Samiri İsrail oğulları’nın önde geleni idi. Yaptığı buzağıyı tanrı edindiler.249
Müfessirler bu buzağı hususunda bazı görüşler söylemişlerdir. Katade ve Hasan el-Basri’ye göre; Samiri, Hz.Cebrail’i bir ata binmiş denizden geçerken gördü. Atın ayağının bastığı yerler hayat buluyor, yeşeriyordu. Samiri oradan aldığı toprağı buzağının içine koydu. İnek canlandı, inek gibi bağırdı.
Mutezili müfessirlerin pek çoğu ise; Samiri o buzağıyı içi boş olarak yaptı, içine özel şekilde borular yerleştirdi ve o heykeli, rüzgarın estiği yere koydu. Rüzgar, boruların içine giriyor, ondan buzağı sesine benzer özel bir ses çıkıyordu.
Bir başkasına göre ise, sihirbazların işine benzeyen bir göz boyama yani aldatmacaydı. Samiri, heykeli içi boş olarak yaptı. Buzağıyı diktiği yerin altına , insanların bilmeyeceği, fark etmeyeceği bir yerden ona üfleyecek bir adam koydu. O adam üfledi, insanlar onun içinden buzağı sesi gibi bir ses duydular.250
Hz. Harun’un kavminin putlara tapma olayına kavmi arasında fitne çıkar korkusuyla ses çıkarmadı. Hz. Musa tur dağından inince kavminin durumunu gördü. Kardeşine, kavmine ses çıkarmadığı için kızdı ve yakasına yapıştı. Daha sonra sakinleşti. Kavmine karşı, olanların ne olduğunu sordu.251
Putu (buzağıyı) yapan Samiri’yi ve putlara tapanlara ulaşan azabı azab bölümünde inceleyeceğiz.
b-Nankörlük
a. Firavun’dan kurtarılmasına karşılık nankörlük
Bundan önceki bölümlerde İsrail oğulları’nın Mısır’dan çıkışından sonra Hz. Musa’dan kendilerine put yapmasını istediler. Kendilerine işkence eden ikinci sınıf vatandaş sayan, erkek evlatlarını öldürüp kızları sağ bırakan Firavun’un elinden kurtaran Yüce Rablerine karşı nankörlük etmişlerdir.252
b. Bıldırcın ve kudret helvasına karşı nankörlük
İsrail oğulları’nın bir başka nankörlüğü ise kendilerine çöl ortamında verilen gölgelik, kudret helvası ve bıldırcın etidir.253 Ancak İsrail oğulları Hz. Musa’ya giderek tek çeşit yemeğe dayanamayacaklarını, kendilerine, soğan sarımsak, hıyar gibi çeşitli yiyecekler istediler. Hz. Musa ise onlara size verilen güzel nimetlerin daha aşağısını mı istiyorsunuz dedi.254
Allah Teala bu nankörlüklerine karşı zillet, meskenet ve gazabını indirdi. Bunları daha sonra açıklayacağız.
c. Kayadan su çıkarmasına karşı nankörlük
İsrail oğulları çölde susuz kalmışlardı. Hz. Musa’dan su istemişlerdi. Hz. Musa’da onlara su aramış ama bulamamıştı. Allah Teala Hz. Musa’ya taşa vurmasını emretti. Taştan kabile başı pınar ( 12 tane) fışkırdı. Her kabile içeceği yeri öğrendi. Ama onlar bu nimete karşılık yeryüzünde bozgunculuk yaptılar.255
c- Sözlerinde Durmamaları
İsrail oğulları’nın en karakteristik özelliklerinden biridir. İsrail oğulları verdikleri sözü tutmazlar. Bu sebepten dolayı pek çok kez azaba müstehak olmuşlardır. Bakara süresi 63. ayetinde Allah Teala İsrail oğulları’ndan sağlam bir söz aldığını ve Tur dağını üstlerine kaldırdığını ve böylece sözlerinde sıkı durmaları ve saygılı olmalarını sağlanmasını istedi. Ama onlar sözlerinde durmadılar. Eğer Allah’ın lütfu olmasaydı zarara uğrayanlardan olurdu.256
Yine Allah Teala, İsrail Oğulları’ndan, Allah’tan başkasına tapmayacaklarına, ana-babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilik edeceklerine, insanlara güzel söz söyleyeceklerine, namaz kılacaklarına ve zekatı vereceklerine, birbirlerinin kanını dökmeyeceklerine, birbirlerini yurtlarından çıkarmayacaklarına dair söz aldı. Fakat onlar buna rağmen birbirlerini öldürdüler ve birbirlerini yurtlarından çıkardılar. Düşmanlık ettiler. Yurtlarından çıkarmak haram olması bir yana kendilerine esir olarak geldiklerinde fidyelerini bile vermiyorlardı.257
Yine Maide suresi 12. ayetinde onlardan, namaz kılmaları, zekat vermeleri, elçilere inanmaları, onlara destek olmaları ve Allah’a karşı güzel bir borç (karz-ı hasen) vermeleri hususunda söz alındı. Buna karşılık Allah Teala onların kötülüklerini örtecekti ve de onları cennetlere sokacaktı. Allah Teala verdikleri sözleri tutmamalarından dolayı onları lanetledi ve gönüllerini katılaştırdı.258
d- Elçilerini Yalanlamaları
İsrail oğulları kendilerine gelen peygamberlerin çoğuna eziyetler verdiler. Peygamberler, onları doğru ve hak yola çağırırken onlar bunlardan hoşlanmadılar. Peygamberlerin hoşlanmadıkları şeyleri getirmeleri sebebiyle kimini büyüklük taslayıp yalanlıyorlar, kimini de yalanlayıp öldürüyorlardı.259 e- Allah’ın Cihad Emrine Karşı Korkaklık Göstermeleri ve Allah’la İstihza
Hz. Musa kavmine şöyle demiştir; Ey kavmim! Allah’ın size olan nimetini düşünün. İçinizden peygamberler yetiştirdi ve sizi melikler yaptı. Milletlerden hiç birine vermediğini size verdi. Ey kavmim! Allah’ın size verdiği kutsal toprağa girin. Ardınıza dönmeyin, yoksa kaybedenlerden olursunuz. Onlarda şöyle dediler; Ey Musa! Orada zorba bir kavim var. Onlar oradan çıkmadıkça biz asla oraya girmeyiz., dediler.260 Böylece İsrail oğulları cihad emrine karşı korkaklık ettiler hatta daha ileri giderek, biz onlar oldukça oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin savaşın, diyerek dalga geçtiler ve Musa rabbine dua etti ve Rabbinden kavmiyle arasını ayırmasını istedi ve yeryüzünde perişan bir halde kaldılar.
Hz. Musa’dan sonra da peygamberler geldi. Peygamberlerinden birine de şöyle dediler; Bizimle bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım. Peygamber de; Eğer size savaş farz kılınırda savaşmazsanız? Onlarda ; Yurtlarımızdan ve oğullarımızdan uzaklaştırıldığımız halde neden savaşmayalım?261
Allah teala onlara Talut’u hükümdar olarak gönderdi. İlk defasında hükümdarlığını kabul etmediler. Daha sonra hükümdarlık alametlerini görünce kabul ettiler. Talut’la birlikte savaşmaya gidince bir sınava tabi tutuldular. Bir ırmaktan geçecekleri, ondan bir avuç kadar içebilecekleri emrolundu fakat onlar emri dinlemediler ve içiler. Savaş meydanına gelince; Bugün bizim savaşacak gücümüz yok dediler ve savaştan kaçındılar.
f- Kutsal Kitaplarını Tahrif Veya Sadece Bir Kısmını Uygulamaları
Tevrat, Allah’ın Hz. Musa’ya indirmiş olduğu kutsal kitaptır. Hz. Musa’dan sonra İsrail oğulları Tevrat’taki sözleri değiştirdiler. Tahrif ettiler. Zaten onlara Peygamberleri ne zaman bir şey getirse işlerine gelmezse onu kabul etmezlerdi. Başlarında peygamber olmadığı zamanda onu tahrif ettiler.262
İsrail oğulları’nın bir değer özelliği de Tevrat’ın bir kısmına inanıp bir değer kısmına inanmamaları ve uygulamamalarıdır. İşte bütün bunlardan dolayı onlar lanetlenmişlerdir.
g- İhanet
İsrail oğulları her fırsatta hainlik etmişlerdir. Hz. Musa, Tur dağına Rabbi ile görüşmeye gittiğinde, kendilerinde her cihad emri verilediğinde kısaca İsrail oğulları kendilerine güvenilmez bir millettir. Maide Suresi 13. ayette bunu tescillemiştir. “İçlerinden pek azı dışında, onlar dan hep hainlik görürsün.”263
h- Allah’a Karşı Yalan Uydurmaları
Bütün yiyecekler İsrail oğulları’na helal idi. Ancak, Yakup (a.s.) ‘ın kendi nefsine haram kıldığı müstesna. Yakup (a.s) ‘ın haram kıldığı, deve eti ve sütü idiç Sonra isyanları sebebiyle ceza olarak İsrail oğulları’na iç yağı ve benzeri bazı besin maddeleri de haram kılındı. Bütün bunlar Tevrat indirilmeden önce helaldi. Ey Muhammed! Onlara deki; Eğer o yiyeceklerin zulmünüz ve taşkınlığınız sebebiyle size haram kılınmadığı iddiasında doğru iseniz, bana Tevrat’ı getirip okuyun.264
Zemahşeri şöyle der: Yahudilerin maksadı; taşkınlık, zulüm ve Allah yolundan alıkoyma hususunda Allah^’ın aleyhlerindeki şahitliğini yalanlamalarıdır. Yüce Allah kendi kitaplarında onların aleyhine hüccet getiripte onları susturunca apışıp kaldılar ve küçük duruma düştüler. Hiç biri Tevrat’ı getirmeye cesaret edemedi. Burada, Hz. Peygamber (s.a.v.) doğruluğuna apaçık bir delil vardır.265
ı- Allah’ın Emrini Yerine Getirmekte Nazlanmaları
Bakara suresine de adını veren ve İsrail oğulları’nın Allah’ın emrini yerine getirmemek için ellerinden geldiğince nazlanan Bakara (inek) olayıdır. İsrail oğulları’ndan bir kişi öldürülmüştü. Katili bilinmiyordu. Allah Teala Hz. Musa aracılığı ile İsrail oğulları’na bir inek kesmesi ve derisini ölüye vurmaları ve böylece de ölünün kendisini öldüreceğini söyledi. Fakat onlar herhangi bir sığırı kesmek yerine, nasıldı? Rengi ne idi? Cinsi, derisi gibi özelliklerini öğrenmek istediler. Allah’ın emrini yerine getirmeye sürekli nazlandılar.266
j- İfsat
İsra suresi 4. ayeti kerimesinde İsrail oğulları için iki defa yeryüzünde bozgunculuk yapacakları bildirilmiştir. İsrail oğulları için Musa kitabında haber verildiği üzere yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacakları ve kibirlenecekleri bildirilmektedir. Bunun cezası olarak iki defa sürgüne uğramışlardır. Bunlarla ilgili ileride geniş malumat verilecektir.267
k- Sebt ( Cumartesi) Yasağını Çiğnemeleri
Rivayet olunduğuna göre, Yahudilerin de bizim gibi Cuma gününü seçtiler. Bu sebeple o günle imtihan olunmuşlardır. O gün avlanmaları, kendilerine yasaklandı. O güne saygılı davranmakla emrolundular. Cumartesi günü balıklar sürü ile geliyorlardı. O kadar çoktular ki adeta su görünmüyordu. Cumartesi günü dışındaysa, hiç balık gelmiyordu. Bu durum bir süre böyle devam etti. Sonra iblis geldi ve şöyle dedi; “Siz Cumartesi günü onları yakalamaktan yasaklanmadınız. Havuzlar yapın, Cumartesi balıkları oraya sürerseniz, Onlar oradan çıkamaz ve siz de Pazar günü avlarsınız.”İçlerinden birisi, bir balık yakaladı, sahildeki bir ağaca kuyruğundan iple bağladı. Suya saldı. Sonra Pazar günü balığı kızarttı. Bunun üzerine komşusu balığın kokusunu aldı, ateş yaktığı yere geldi ve; Allah’ın yasağını çiğniyorsun, Allah sana azab edecektir, dedi. Fakat o adam Allah’ın azap etmediğini görünce, bir sonrakini görünce ,onlar da balık avladılar ve yediler. Halk üçe ayrıldı. Bir kısım onları bu durumundan nehyediyorlardı. Bir kısmı söz dinlemeyen bir kavme niçin nasihat ediyorsunuz? dedi. Bir kısmı da hata işlemişlerdi. Nehyedenler bir gün oturuyorlardı. Haddi aşanlardan hiç kimse dışarı çıkmadı. Herhalde bunlara bir şey oldu dediler. Baktıklarında, onarlın maymun olduklarını gördü.268
Dostları ilə paylaş: |