Külhanbey'in Öteki Yüzü



Yüklə 113,98 Kb.
səhifə1/3
tarix28.10.2017
ölçüsü113,98 Kb.
#18488
  1   2   3

-- Külhanbey'in Öteki Yüzü  
  
           Bir çocuğun yaşama sevinci, küçük yüreğindeki büyük çarpıntısı ; bir olgunun en büyük sevgilisi ve ya bir ihtiyarın ömrüne ömür katası 41 yıllık koca dev Kocaelispor..Şimdiki tabiriyle "Süper Lig'in" eski külhanbeylerinden...O safhaya şu günlerde özlem dolu gözlerle baksada, lige bıraktıklarıyla demode olamıyacak bir efsane Kocaelispor...Zaten efsaneler hiçbir zaman eskimezler..Bazen yorulur tökezlerler ama noktayı koyamazlar...
           Ne yazık ki bazıları şu günlerde dialoglarında, yalnızca rivayetlere sığdırabiliyor bu yaşlı kurdu.Yeni nesil,  sıradan bir ikinci lig takımından öte götüremiyor düşüncelerini.Eski topraklar hala şaşkınlar.Ya onların bıraktıklarıyla filizlenen veliahtlarına ne demeli...Bu büyük çelişki beyinlerine kazılmış soru işaretleriyle dolu.Aslına bakarsak bunun yegane sorumlusu, ağızlara sakız olan bir kelimeden ibaret..Tabiri caizse Kocaelispor'a katamadıklarıyla sadece yalan atabilme sanatı olarakta adlandırılabilecek bir kelime.Aslında genel olarak futbol bazında ele alınca bile Futbolun herşeyden önce bir spor, bir dostluk, bir sosyalite kavramları içinde yer alıp aynı zamanda şehir takımlarınında en büyük olgusu olduğunu, yerelleşmenin de futbolun bir başka dalı olduğunu göz önüne alırsak;Futbol yalanıyla dolanıyla , hilecesi hurdacısıyla işi olmayacak en güzel aktivitedir.
          Futbol adına herşey bu kadar güzel de biz niye bu haldeyiz.Çünkü biz o terimlerin aksinin en büyük ispatiyiz.Futbolda bazen bazı şeyler ilerigörüşlülükle devam eder..Ayağını yorganına göre uzatmayıp sonrada kolaya kaçarsanız ve Kocaelispor gibi bir şehrin en büyük değeri haline gelmiş başarılı bir maziye sahip kulübü rant ve kişisel çıkarlar uğruna heba ederseniz, 7 yaşındaki çocuğun temiz kalbinden 70 yaşındaki dedemin ağarmış sakallarına, saçlarına kadar ah alırsınız..Önce başarı sonra kişisel menfaatle bu yola başkoyup işe, pireyi deveyi karıştırmak, gemiyi en son terketmek yerine ilk olarak terketmek, kulübe uzun vadeli zararlar vermekten öte gitmez.. Bir de arkasından, sağdan soldan kilimcinin köroğlundan bile 5 kuruş koparıp temiz yüreklerdeki Kocaelispor aşkını yüceltmeye çalışanları yüzüstü bırakmak Kocaelsporluluktan önce futbol olgusuna yakışmaz..Zaten bu davranış bir nevi demiyeceğim; birebir hayat felsefesinin değiştiğinin apaçık ispatıdır.Ama en çok koyanda görsel güzelliklerle halkın gözünü boyayan ve aynı zamanda şehrin takımını ikinci plana atarak umursamaz bir tavır takınan şahıslarla eski külhanbeyi yüz göz etmektir.O eski külhanbeyin binlerce yandaşının çaresiz bakışından sayısız kartpostal çıkar..Ama sorun şurdaki; o kartpostalları yatağının ucuna da koysan sızlamayan yürek sızlamaz..
           Bunlar Kocaelispor'umuzu geriye götürenlerdi..Bir de ileriye götürecekleri yazmak isterdim ama malesef yazamıyorum..Çünkü Türkiye Sanayi bazında ilk 500'te en iyi kar'ı , imalatı elde etmiş 82 fabrikamız olmasına rağmen kimsenin elini taşın altına koymaması da bir o kadar üzücü..Dünyada bu kadar kendiyle çelişen bir kulüp daha gösteremezsiniz bana.. Duyarlılıksa, hoşgörüyse hepsi dinimizin getirdiği zamanı geldiğinde insanlıkla pay biçilceğini bildiğimiz pozitif duygular...Bu kadar insan bu duygudan arınamaz.Ya zamanında yapılan yalnışlara karşılık bir tokat bu ya da gerçekten bu şehir bu takımı artık umursamıyor. Tam burda bir parantez daha var açıklanması gereken..Umursamadan bahsetmişken şunuda söylemekte fayda var...Bu insanların bu takımı umursaması için çok büyük bir çaba içine de girilmiyor.Biz bize yeteriz imajı var..Bu sadece şu an da Kocaelisporla birebir üst vasıflarda ilgilenen şahıslara ait bir mesaj değil..Bu bize, taaa kendimize sorulan bir soru..Eskiler yeniler hiçkimseler bir şekilde organize olup faal hale geçemiyor malesef..Bazen topu sadece özveriyle çalışan bir kaç kişinin üstüne atmak ta yalnış..Onlarla beraber bir olup belli başlı plan ve programlar dahilinde arayışlar içine girilmeli..Burda iğneyi çuvaldızada bir kez daha batıralım..Kocaelisporla asla ilgisi olmayan, hayatının hiçbir köşesinde maneviyatını hissedemeyen şahıslarla bu gönüllüleri yüz göz edenler utanmalılar..
             Bu çile ne zamana kadar sürüp gider bilinmez..Ama bilinmesi gereken bişey var..Kocaelispor'a futbolla ilgisi olmayan hiçbir şeyin katkı sağlayamayacağı..Kocaelispor'a yalnızca gönül vermiş ya da vermeye meilli olan kişileride bu işin içine katarak bazı yürekleri de sızlatarak bu kulübü bu bataklıktan kurtarabiliriz..Aksi halde onun bunun ağzına bakarak yerimizde bile sayamayız..Her geçen gün daha da karanlığa ve de karamsarlığa sürekleniriz..Ama herşeye rağmen şu da bilinmeli ki ; şartlar ne olursa olsun bu taraftarın ne kavgası biter ne sevdası...
Ferhat Şefkatli

SİYASET VE FUTBOL'UN İLİŞKİLENDİRİLMESİ


Öncelikle yazıma şöyle başlamak istiyorum; Kocaelispor'un, siyaset ile aynı başlıkta olması bile, ister istemez insanları başka düşüncelere sevk eder..
Aslında siyaset ve futbol; sadece Kocaelispor'u değil, tüm Anadolu kulüplerini çok yakından ilgilendiren derin bir mevzudur..
 
Siyasetin futboldan temizlenmesini söyleyenler, siyasetle futbolu ilişkilendirenler acaba şunu hiç düşündüler mi..?
Stadının kirasını veren, doğru düzgün kendine ait olmayan tesislerde hazırlanan, taraftar sayısı ile kombine alımının 3 medya patronlarının desteklediği takımlarla kıyaslanamayacak derecede olan, yönetim kurulunu zor bela oluşturan, yayın ve reklam gelirleri ile ancak bir iki furbolcusunun taksidini ödeyebilen, transferlerini 3 ayrıcalıklı takımın almadığı yerli oyunculardan seçebilen bir takım; bu ligde nasıl kendi yağı ile kavrulabilir, nasıl hiçbir destek almadan şehrinin dışarıda reklamını yaparak, kendi ayakları üstünde durabilir..?
 
Bir kentin en büyük temsilcisi vali ve sonrasında da belediye başkanıdır.. Belediyeye ya da valiliğe ziyaretçi geldiğinde şehrinin simgelerini hediye ederler.. Herhangi bir şehire ziyarete gittiklerinde ya da ülke genelinde ki belediye ve valilik konseylerinde şehrini tanıtıp, bilgi verirler.. Lafın kısası görev yaptıkları şehrin reklamını yaparlar..
Buna keza yapılan yatırımlarla görev aldıkları kentlerde, bilboard ve reklam panoları aracılığı ile çalışmalarını göstererek; o şehirde yaşayanlara ve şehirlerarası yollarında da şehirden geçenlere kentin reklamını, tanıtımını yaparlar..
 
Futbol sadece Türkiye'de değil, Dünya üzerinde en çok takip edilen ve arkasından milyonlarca kitleyi çeken bir spor dalı.. Hatta spor olmaktan da öte, bu devirde bir endüstri haline gelmiş durumda..
Hal böyle iken; futbol sayesinde milyonlarca dolar harcayarak yapamayacağınız reklamları, bir iki başarı sonrasında fazlasıyla yapmanız da çok aşikar..
Nasıl ki Kocaelispor'un, Türkiye Kupası'nı iki defa müzesine götürmesi; Kocaeli'nin, Türkiye ve Türk Futbolu'nu yakından takip eden ülkelerde adının duyulmasına olanak sağladıysa..
Nasıl ki, Galatasaray'ın Uefa Kupası'nı almasıyla, Türk Milli Takımı'nın da Japonya'da ki 2002 Dünya Kupası'nda 3.lüğü ile Türkiye, milyarlarca dolara yapamayacağı tanıtımları sağladıysa..
 
İşin, kentin üst makam yöneticilerini, kentin reklam ve tanıtımın boyutunu da geçelim..
Şöyle bir şey vardır; herkesin söylediği, fakat bir türlü anlaşılamayan ve çoğu kesim tarafından da yanlış anlaşılan bir cümle..
'' Siyaset, futboldan temizlenmedikçe; futbol gelişmez..''
 
Siyaset, belediye seçimleri olana kadar ki yapılan propaganda çalışmaları ve kendi kesiminin düşündükleri doğrultusunda sistematik çalışmanın ta kendisidir.. İşin içine particilik girer..
Fakat bu mevzu, ta ki yerel seçimler sonuçlanana kadardır.. Bir belediye başkanı A ya da B partinin belediye başkanı değil; seçildiği kentte ki tüm halkın belediye başkanıdır.. Bu yüzden buna siyaset denmesi; bir defa, başlı başına yapılan en büyük yanlışlıktır..
 
Belediye başkanlarında ya da valilerde; daha doğrusu işi ile iştigal olan her kesimde, iki çeşit çalışma anlayışı olur.. Bunlardan birincisi ''Zorunluluk'', diğeri ise ''Sorumluluk''..
Eğer ki bir işi zorunluluk olarak algılarsanız, bir defa çalışma isteğiniz ve şevkiniz olmaz; ve bunun neticesinde de yapmış olduğunuz görevi layıkıyla yerine getiremezsiniz..
Fakat bir işi sorumluluk olarak algılar da, size verilen görevi sorumluluk bilinci içerisinde değerlendirir ve bu sebepten ötürü görevinize sarılırsanız; hem işinizi severek yapar hem de üstlenmekte olduğunuz görevin sorumluluğunuz altında olduğunu bildiğinizden daha büyük bir görev aşkıyla yapmaya başlarsınız.. Zorunluluk olarak nitelendirmediğinizden ve sorumlu olduğunuzu hissettiğinizden ötürü..
 
Gelelim Türkiye'de ve Kocaeli'nde ki yanlış anlamalara ve bunların da Türk Futbolu üzerinde ki getiri ve götürülerine..
Nasıl ki ülkemizde Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı dahi mevcut olmuşsa, Sporun Devlet bünyesi altına girmesi sağlanmışsa; bunun küçük ölçeklisi de yerel yönetimlere aktarılmalıdır..
Bir şehrin adını taşıyan, o kentin en büyük sosyal toğluluğunu barındıran, her hafta bir şehirde ve ülke genelinde o kentin ve takımının adını duyulmasını sağlayan spor kulübü de, bulunduğu kentten ve yöneticilerden destek görmelidir..
 
17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan Kocaeli Depremi ve sonrasında Marmara Felaketi olarak adlandırılan üzücü olaydan sonra bile Kocaelispor, bu kentin yüzünü güldürmeyi başarmıştır..
Mazisinde çok üzücü olaylar bırakan bu kent insanına moralmen destek olmuştur..
Her kent takımına, o kentte ki yaşayanların ve kent yöneticilerinin bir şekilde borcu vardır..
Kısaca bir kentin adını, o kenti ve sporunu başka şehirlere, ülke geneline hatta yurtdışına taşıyan bir olgu; her halukarda bulunduğu kentte ki halktan da yöneticilerden de alacaklıdır..
Siyaset ile spor bir arada değerlendirilemez.. Öncelikli olarak siyasetin ve kurumların, spor kulüpleri ile birlikte anılmaması gerekir.. Her belediye başkanı ve vali, diğer kurum ve kuruluşlar; kentinin en büyük sosyal aktivitesine ve olgusuna sahip çıkmalıdır.. Senelerden beri çoğu kişinin göremediği borcunu ödemelidir.. Hiç bir kentte spor, şehrine ve ülkesine borçlu olmamıştır, olamaz da..
 
Kısaca toparlamak gerekirse; siyaset, yerel seçimler sonuçlanana kadar ki süreçte yapılan çalışmalar ve partiler arasında ki farklılıkların, görüş ayrılıklarının ve düşüncelerin bulunduğu propaganda çalışmalarıdır.. Siyaset ile futbolu ya da herhangi bir sporu ilişkilendirmek, yapılan en büyük yanlıştır.. Her belediye başkanı ve vali, bulunduğu kente ve kentinde ki aktivitelere hizmet etmek sorumluluğu bilincinde olmalıdır.. Ne zaman ki bunu sorumluluk olarak değil de zorunluluk olarak algılamaya başlarlarsa, bir yerde çatlaklar ve yanlışlıklar var demektir..
Yapılan hizmetler ne kendi reklamları uğruna, ne göze hoş gözükme çabalarına ne de zorunluluk hissedip istemeden olmalıdır.. Yoksa yapılan destekten de, başında olduğu görevden de, hizmetini yaptığı kente ve kentinde bulunan kurumlara hiç bir yarar gelmez..
 
Anadolu Futbolu'nun ve Kocaelispor'un ayakta durabilmesi, rakipleri ile yarışabilmesi için; bulundukları kentin her kesiminin destek olma sorumluluğunun olması gerekir..
Yoksa bu şekilde yukarıda da belirttiğim nedenlerden ötürü; 3 ayrıcalıklı takımla mücadele edebilmesi, sadece hikayelerden ibaret kalır..
Futbol bir endüstri haline gelmiştir.. Sporun asıl özü amatör ruh ile ne kadar mücadele etsen de; bir yerde ekonomik gücün ve yaptırımın olmadıktan sonra, her daim geriye gitmeye mahkumsundur..
 
Siyaset, yerel yönetim değil, yapılan propagandadır.. Adı üstünde yerel yönetimler de, yerel takımlarına destek vermek durumundadır.. Zorunluluk bilinci ile zorla değil; büyük bir şevkle, her spor dalına yapılan yardımlar gibi, sorumluluk bilinciyle destek vermek durumundadır..!
 
Her kesimin vazifesini ''zorunluluk'' bilinci ile değil de, ''sorumluluk'' bilinci ile algılaması dileği ile..
 
 
Korfez.org nick: l TameR l
Adı ve Soyadı: Tamer ARSLAN

SİYASatlETİK
“Spor kadın , erkek ; tüm insanlığın mirasının bir parçasıdır ve yokluğu kesinlikle telafi edilemez” Avrupa birliğinin spor üzerine bu yıl yayınladığı beyaz dosyanın girişinde yer alan Pierre de Coubertin’e ait olan bu sözlerle siyasetin ‘bir arada bir toplum olarak yaşayabilmemiz için ileri sürülen fikirlerin toplamı olma’ durumunu harmanladığımızda ortaya birbirinden kesin olarak ilişkisiz kalamayacak sosyal olgular olduğunu görmekteyiz.
Siyaset ve spor toplumların bir arada barış refah içinde yaşamaları ve geleceği sağlam ve çağdaş temeller üzerine oturtmak için var olan, amaçları ortak, görevleri farklı doğal gerekliliklerdir. Peki amaçları bir ise siyaset sporla ilgilenebilir mi? Ya spor siyasetle ilgilenebilir mi? Amaca ulaşmak için birbirlerinin aracı olabilirler mi? Galiba olmuşlar. Oluyorlar da hatta olacaklarda.
Madem modern çağın gladyatörlüğü futbol, bütün gözler üzerinde meşin yuvarlağın ve vidalı ayakkabıların, onu irdeleyelim ve o gözleri alıp ta hikayenin en başına futbolun doğuşuna getirelim, İngiltere’de öğrencilerin ve işçilerin ilk gollerini siyasetin pasıyla siyasete karşı buldukları aşikardır. ‘Baş kaldırmanın oyunsal dışa vurumu’ üniversite öğrencilerinin eğitim sistemine, işçilerin varlıklarını duyurma arzusuyla siyasete attıkları gollerdir. Bundan 104 yıl önce 4 ülke federasyonunun kurduğu FIFA’nın bugün dünya siyasetinin dengeleri üzerinde tek ayağıyla anti demokratik Blatter duruşuna ne demeli? ‘Üye federasyon sayısı birleşmiş milletlerin üye ülke sayısından, zenginliği Vatikan’ın zenginliğinden daha fazla bir FIFA.’
Durum büyük dünyanın en içe kapanık renkli yarım adasında da farksız aslında. Ülke, futbolunun henüz cenin yıllarında İngiliz-Fransız-Osmanlı damgalarında, izmirde rum ve ittihat ve terakki ayak izleri, ikinci Abdülhamid döneminde istibdat ile küme düşen futbola, kurtuluş savaşı yıllarındaki futbol halk paslaşması ve kutsal görev… Henüz türk futbolu emeklerken futbolumuzun süt annesi siyaset idi. Yıllar geçtikçe siyasetin Türk futbolu üzerindeki yansımaları her ne kadar çok renkli olsa da dengeleri sarsacak kadar güçlü ve de tatsızdı. 1950 li ve 60lı yıllarda cumhuriyetin ilk yıllarındaki CHP il başkanları - futbolun patronluğu ilişkisini kıskandırırcasına demokrat parti ve adalet partisi - futbol yönetimi iç içe gelişti. Markajı imkansız milletvekilleri ve topa elle müdahaleler söylentileri.. Üç İstanbul kulübüne gençlik yıllarında siyaset dopingi ; Beşiktaş’a başkanlık yapan AP milletvekili Talat Asal, Galatasaray’da milletvekilleri Sadık Güz, Suphi Batur, Fenerbahçe’de AP’li ve DP’li bakanlar ve milletvekilleri Osman Kavrakoğlu, Zeki Rızasporel, Bedii Yazıcı, Agah Erozan ve Medeni Berk’ler tarafından yapılıyor ve bu dopingin etkisi yıllar sonra doğal gelişimi erezyona uğramış çarpık bir türk futbolu yapısıyla kendini gösteriyordu. Tam da bu dönemde anadolunun dört bir yanına sıçrayan futbol ateşi adeta köşe kapmaca oynayan çocukların kapılan köşelerde yarattığı koltuklarda alevlendi. Trabzonspor, Bursaspor Sakaryaspor , pimi Başbakan Adnan menderes ve Kayseri belediye başkanı Osman kavuncu tarafından çekilen Kayserispor ve nihayetinde Kocaelisporumuz. Şanlı tarihinin ilk çivisi Baç spor, İzmit gençlik ve Doğanspor kulüplerini bir araya getirmek amacıyla devrin belediye başkanı Osman Gencal, belediye meclis üyeleri, başkan İsmail Kolaylı ve diğer değerli yöneticiler tarafından çakılır. Artık yeşil zemin üzerinde siyah kramponların gücü hüküm sürmektedir.
Kocaelisporumuzun kuruluşundaki siyasi dokunuş yıllar geçtikçe izini taşısa da , ilerleyen yıllarda bu dokunuşun siyasi bir yumruğa dönüşmesi olasıydı. Nitekim 1972 senesinde zamanın belediye başkanı CHP’li Erol Köse Kocaelispor başkanı sıfatıyla iki yakayı birbirine muhtaç ve bağımlı bırakacak bağları örerek kolay kolay sarsılmayacak bir köprünün temelini attı. Maddi ve manevi rüzgarları arkasına alan yeşil siyahlı kulübün yeşil sahalarda artık daha önde bastığı gerçekti. Kramponlar da artık yere daha sağlam basıyordu. Sportif alanda yumruklaşan siyasi dokunuşun ilk darbesini, 10 yıl kadar Kocaelispor yönetimlerinde tecrübe aşını yiyen İsmail Kalkanderen ile 1979 - 1980 sezonunda 2. lig şampiyonu olarak Türkiye 1. ligine yükselmesiyle gerçekleştirdi.
Kocaelispor tarihinin tozlu sayfalarını araladığımızda 80’li sayfalarda bir çok başkanlık resmine rastlarız. Ancak en göze çarpanı ve dikkat çekeni İsmail Kalkandelen fotoğrafı oluyor. Sayfanın tozunu aralayıp okuduğumuz küçük yazılarda dikkat çekici bir nota rastlıyoruz. ‘Aldığı 22 bin oydan 10 binini Kocaelispor camiasından kazanıp milletvekili seçilerek Ankara yolunu tutuyor kalkandelen.’ Kocaelispor kendisini sevenleri hiç karşılıksız bırakmamıştır. Kendisini iteni itmiş, yükselteni yükseltmiştir. Çoğu zaman bir verene kaldıraç olmuş bin vermiştir. Taraftarına onur kaynağı olmuş, omuzlarının üzerinden başını yavaşça kaldırmış, ufka doğru sabitlemiş, yeni, daha ileri ve büyük başarıları hedef edinmiştir. O taraftarına bir vermiş taraftarı ona yüz vermiş, o taraftarına bin vermiş…Adımları beraberce, hep daha da büyüterek atmışlardır.

1960 ve 1970’li yıllarda siyaset ve futbol ilişkisinde, ‘ahı gitmiş vahı kalmış seviyeli duruş’ 80’li yıllarda Özal iktidarı ile tamamen liberalleşiyor ve ortadan kaldırılıyor. Her taraftarın bir oy olarak hesaplandığı, yeteneğin yerini kapitalin, bilginin yerini mafyanın alacağı dönemin ilk sinyalleri verildi .İktidarla gelen şampiyonluklar, kümede kalışlar ve darbenin futbola çarpan ilk etkisi futbol federasyonu başkanlığına paşalar tarafından atanan

Başkanı Yılmaz Tokatlı, ikinci etkisi Kenan Evren’in talimatı ile birinci lige alınan Ankaragücü takımı oldu.
90’lıyıllarda İsmet Kaya’dan devir aldığı takımı bir Kocaelispor efsanesine dönüştüren kulüp tarihinin

en adı kazınmaz ismi Sefa Sirmen ve ekibinin inanılmaz başarıları İzmit Büyükşehir belediye başkanı sıfatına sahip Sirmen ile elde edildi. Belediye kaynakları kentin Türkiye çapında önder ekonomisi ve halkıyla yarattığı inanılmaz sinerji ile; iki Türkiye kupasının, bu renklere gönül verenlerin Avrupa maçına uyandığı sabahların, henüz ilk senesinde lider kapadığı ligin ilk yarısını ve daha birçok başarı ile onarın beşinci bizim tek büyüğümüzü inşa etti. Kocaelispor sevgisi ve Kocaeli sevgisi hem bu topraklarda hem de tüm yurtta sel oldu aktı onun döneminde. Fakat Kocaelispor camiası bu selin götüreceklerinin farkına ancak bu muhteşem yazın sıcaklığı geçince kışla yüzleştikten sonra varabildi. Sefa Sirmen bir toplum yöneticisi yani siyasetçiydi. Futbolun ekonomisi ve sosyolojisi aynı rengin farklı tonuydu. Bu farkı görmesi gerekenler göremedi veya görüp de önemsemediler.


Kim bilebilirdi ki bu undan milyar dolarlık pasta oluşacak ve bu pastadan pay alabilmek için futbolun evrimleşerek kendi yarattığı kural ve kriterlere uymak gerecek? Şüphesiz görenler oldu. Kimileri bu kuralları ‘ilke’ olarak uyguladı ve özellikle 2001 krizinden, değişen dünya düzeninden ve bu düzenin futbola etkilerinden korundu. Kocaelispor 90’lı yılarda yakaladığı başarıları paraya çevirecek , geleceğini sağlam temellere oturtacak hamlelerle kalıcılaştıramadı. Bir siyasi dönemi kurtarma (-türkiyede kronik- bir dönem sonra rakip parti iktidarı) güdüleriyle yönetildi. Hem de iyi niyetle ve başarılarla. Hatır ilişkileri ile geçici mali kaynaklar, geçici idari uygulamalar, iktidarı hak olarak değil emanet olarak görememe , hala geçici başarılara üzülenleri daha da üzen, ihtiraslı iktidarlara muhtaç kılmıştır Kocaelisporu. Mikro olarak iyi ve ileriyi görerek yönetilmeyen kulüp hasır altı edilen muhatabı birden çok borçlar ile karşı karşıya kalmış ve hatta UEFA kriterlerinin tam olarak uygulanmaya başlanmasına kadar son hamleleri ile topa uzanmış ancak çoktan çalımı yemiş bir kaleci konumunda yeşil siyahımız. Tek umudumuz son bir mucize. Çizgide belirecek bir kahraman.
Makro olarak ise Kocaelispor , sosyalist düzenin yerini kapitalist düzene bırakmasıyla değişen rekabetçi ve ekonomi eksenli yeni dünyanın futbola etkisine ayak uyduramama sorununu yaşamaktadır. Kocaelisporumuz bu durumu ancak profesyonel futbol yoneticleri ile aşabilir ( beklide daha düzgün ve gerçekci bir fiil “aşabilirdi”) .

Reel sosyalist rejimlerden gelen doğu alman dinamo Berlin , Rot- Weiss Erfurt ,Carl Zeiss Jena ,Rus ve Çek Sparta lar, Romen ve Ukraynalı “Steau”lar ve rakipleri “Dinamolar”.Modern dünyanın malup gladyatörleridir.


Halkı , sosyal ve ekonomik yapısı ve en önemlisi spor sevgisiyle büyük benzerlikler gösterdiğimiz Güney Amerikadaki örneklere rastlayıp siyasetin götürdüklerine yanmamak elde değil. Kolay değil! Söz konusu yokluğuna dayanamayacağımız bir varlık. 2003 yılı Libertadores Kupası (Güney Amerika şampiyonlar ligi) sahibi Paraguay’ın köklü Olimpia kulübü siyasetçi başkanı Oswaldo Dominges Dibb büyük başarılar yaşadığı Olimpia kulübünden devlet başkanlığı yarışını kaybettikten sonra sağlığını bahane ederek desteğini çekti. 3 Libertadores kupası sahibi Olimpia takımı Dibb in gidişi ile gerçekle yüzleşti ve 2. lige düştü. Dibb kulübüyle ve şehriyle 30 yıl başkanlık serüveninden sonra, kıtalararası kupa maçında Real Madrid karşısında boy gösteren Olimpia 1 yıl sonra 2. ligde… İtalya’da Fiorentina , ülkemizde ise Uzan’ın Adanaspor ve Uyanık’ın Samsunspor’u benzer örnekler. Avrupa’nın Akdeniz kıyısındaki kralın takımı Real Madrid , Katalan başkenti ve temsilcisi Barcelona , İtalya başbakanın takımı Milan a ne demeli? Buna rağmen siyaset-futbol-idarecilik şeytan üçgeninde durum değişmiyor. 2003-2004 sezonunda AKP iktidarın başlangıcıyla Kocaelispor, Altay, Göztepe Küme düşerlerken Sebat, Konya, Rize süper lige yükseliyorlar. Aynı Malatyaspor’un, Kahramanmaraşspor2un, Samsunspor’un gündeme oturduğu Özal Türkiyesinin 1. ligi gibi 1/3 oy oranıyla tek başına iktidar olan partinin güdümünde havası hakim süper lige. Daha sonraki yıllarda Ankara Büyükşehir Belediyespor ile İstanbul Büyükşehir Belediyespor, belediyelerinin sınırsız kaynakları, Kayseri, Eskişehir, Manisa ve bakanları , Kasımpaşaspor ve Başbakan siyasetin kale çizgisini geçtiği söylentilerini ayyuka çıkartıyorlar. Fakat bu takımların ‘başarılarının zahirliğinin’ tecrübemizle sabit geçersizliğini görüp, geleceğe tutunmalıyız. Modern futbolun gerekliliği olarak çağdaş profesyonel futbol yönetimi , gelir ve giderlerin uefa kriterlerince denetlendiği organizasyonel yapı , şirketleşme , sürekli nitelikte, karşılıklı değer yaratan gelir kaynakları yaratılmalıdır. Tamamen performansa dayalı ücretleme sistemi ( ve hatta çağdaş futbol ekonomisi gereği maaşlı profesyonel kulüp başkanı ve idarecileri de dahil) , doğru ve isabetli oyuncu transferi , markalaşma , stadyum ve ticari ürün gelirlerini arttırma , sağlıklı sponsor ilişkileri ve Avrupa’ya uzanabilme, tünelin ucuna sağlıklı ulaşmanın yoludur. Unutulmamalıdır ki “krizler her zaman kabus değildir ve her kriz bir fırsattır.”
Kaynakça

http://www.fesam.org/sur_makale.php?kod=1&url=uzman/km016.htm
http://www.fesam.org/sur_makale.php?kod=5&url=uzman/ay011.htm
http://www.verkac.org/?p=645
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=139904&tarih=10/01/2005
http://www.bianet.org/2006/04/28/78368.htm
http://www.ozgurkocaeli.com.tr/article.php?id=7066&t=Hadi+Bana+Eyvallah!

Caner Törün




KOCAELİSPOR
 
  Ben Kocaeli'liyim...Burda Dogdum,burda doyuyorum,burda yaşıyorum ve inşallah burda ölcem.Ben kentimin degerine sahip cıkıyorum...
 
    Nedenlerim var KOCAELİSPOR lu olmak için.Ben pek soguk kanlı biri değilimdir.Duygularını ifade eden biride değilim.Ama içimde KOCAELİSPOR aşkı varki onu tarif bile edemem.Şuan yazarken ellerim titriyo.Benim yaşım 18 az da olsa bazı şeleri hatırlıyorum.Unutmakta istemiyorum.Ben herşeye baglanan biri değilimdir ama KOCAELİSPORsuz bi hayat düşünemiyorum.KOCAELİSPOR benim için artık bi KENT DEGERİ değil.Ondan da öte bişey oldu.Hayatımın her alanında var.Her zaman aklımda ama aklında olması gerekenlerin aklında değil.Buda beni cok üzüyor.Ama şöle bişi var ben asla ama asla sevinmek için KOCAELİSPOR u tutmadım.Ben her yenildigimiz mac sonrası 1 hafta formayla gezdim.Herkese inat gezdim.Cünkü anlatmam gerekiyor.İçimdeki KOCAELİSPOR aşkını.Bu bugunluk bişi değil hep olan bişidir bunu anlasınlar istedim hep.Ben yazı yazmasını beceremem içimdeki KOCAELİSPOR luyu anlatmak istiyorum ama tarif edemiyorum.Hani bi beste vardır ya '' KOCAELİ'M HAYAT SENSİN,YAŞAM SENSİN,HERŞEY SENSİN.GELECEKSE BÜTÜN ACILAR BİZ HAZIRIZ SENDEN GELSİN.BU SEVDADAN VAZGECERSEK ALLAH BELAMIZI VERSİN''Bence KOCAELİSPOR luluk budur...
Bugun için değil Yarın için KOCAELİSPOR lu olalım...
 
   Son olarak LÜTFEN KOCAELİSPOR u kullandırmayalım ve sahip cıkalım.Burdan büyüklerimize sesleniyorum.NOLUR bu takıma sahip cıkın.BÜYÜK KOCAELİSPOR TARAFTARI olarak hep gurur duydum.Bu gururuma büyüklerimiz Nolur sahip cıksın.Ben elimden geleni yapmaya hazırım...
 
 
 

                                                                                         SAYGILARIMLA

                                                                                                     Hulusi ÖZTÜRK


Yüklə 113,98 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin